350- Tefsir Ders 350 hayat veren nurun keşif notları
350- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 350
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Yûnus Sûresi 98’inci Âyet-i Kerime’den 109’uncu Âyet-i Kerimeler)
فَلَوْلاَ كَانَتْ قَرْيَةٌ آمَنَتْ فَنَفَعَهَا إِيمَانُهَا إِلاَّ قَوْمَ يُونُسَ لَمَّآ آمَنُواْ كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الخِزْيِ فِي الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ ﴿٩٨﴾
Fakat o vakit îmân edip de îmânları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yûnus Aleyhisselâmın kavmi olurdu. Yani Yûnus’un kavmi müstesnâ diğerlerine yeis hâlindeki bir îmânın fayda vermeyeceği bizlere bildirilmektedir. Îmân ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk. Yûnus Aleyhisselâmın kavmi îmân edince Cenab-ı Hak tepelerinden azâbı kaldırdı. Helâk olmakla baş başa idiler helâk olmaları an meselesiydi tövbe istiğfar ettiler. İşte Yûnus Aleyhisselâm da attı veya gemidekiler attılar yunus balığının, o balığın karnından Cenab-ı Hak onu kurtardı ve tekrar kavminin başına döndü ve kavmi tövbe istiğfar ederek îmâna gelerek Yûnus Aleyhisselâm’ı dinlediler ve helâk olmaktan kurtuldular. Bunun bugünle alâkası nedir derseniz, bugün şanlı Kur’an’ı, nurlu İslam’ı Şârî Teâlâ’nın yani Allah’u Teâlâ’nın şeriatı olan yepyeni İslam şeriatını gereği gibi îmân edip Amel-i Sâlih ile kabul edenler hâriç bunların tamamı karşı çıkanların tamamı Kur’an-ı Kerim’in Vadi Sübhânîsi ne ise başlarına o gelecektir. İşte hayat veren ebedî tehlikelerden insanlığı kurtaran Kur’an-ı Kerim’in nur veren ölümsüz mutluluğa hazırlayan Kur’an derslerine devam etmekle, insanoğlu en mutlu hayatı yakalamış olur. Onun için kıyâmete kadar insanoğlu Kuran-ı Kerim’i, İslam’ı anlayıp dinleyip hükmünce îmân edip Amel-i Sâlih işlediği zaman kurtulacaktır. Yoksa bunun aksi için kurtulma şansı yoktur Allah’ın Vadi Sübhânîsi haktır.
وَلَوْ شَاء رَبُّكَ لآمَنَ مَن فِي الأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا أَفَأَنتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ ﴿٩٩﴾
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ ﴿١٠٠﴾
قُلِ انظُرُواْ مَاذَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا تُغْنِي الآيَاتُ وَالنُّذُرُ عَن قَوْمٍ لاَّ يُؤْمِنُونَ ﴿١٠١﴾
فَهَلْ يَنتَظِرُونَ إِلاَّ مِثْلَ أَيَّامِ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِهِمْ قُلْ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ ﴿١٠٢﴾
Dakika 5:10
Çok kıymetli ve muhterem dostlarımız,
Cenab-ı Hak nur saçan kitâbında bütün insanlığı nurun ve selâmetin içine yerleştirilen ve oraya çağıran Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak bak ne diyor;
Eğer Rabbim dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan îmân ederlerdi. Yani Cenab-ı Hak zor kullansaydı herkes zoraki îmân etmiş olurdu. Ama özgürlük olmazdı, imtihan olmazdı Cenab-ı Allah zoraki bir îmânı kabul etmiyor imtihan meydanında herkes özgürce, seve seve hür ve özgür olarak îmânı İslam’ı seçer yaşarsa kabul ediyor. Yoksa zor kullansaydı herkes îmân eder Müslüman olurdu ama zoraki îmânlar kabul değil, zoraki yapılan ibadetler kabul değil. O hâlde insanları hep mü’min olsunlar diye sen mi zorlayacaksın? Diyor, Hz. Muhammed’e. Hz. Muhammed rahmet, şefkat, merhamet, sevgi Peygamberi tam bir adâletin merhametin onun bağrından cihâna tecellî eden Rahmet Peygamberi olduğu için Peygamberimiz Hazreti Muhammed bütün insanlığın kurtuluşuna istiyordu. Bu nedenle de elinden gelen tebliği, irşâdı yapıyordu ve kendisini de çok üzüyordu. Cenab-ı Hak Peygamberimizi uyarıyor diyor ki: O hâlde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın? Diyor. Yani Habîbim ey Muhammed zorlama! Diyor. Sadece yüce Kur’an’ı nurlu İslam’ı Peygamberimiz en güzel şekilde tebliğ eylemiş, inanmış, yaşamış, yerleştirmiş ve yeryüzüne İslam tam anlamıyla cennet nizâmı ilâhî nizâm yerleşmiş ve görevini Ashâplarıyla en güzel şekilde Peygamberimiz yapmıştır. Onun için artık İnsanoğlu kendine acıyorsa kendi düşünsün seve, seve Allah’a kul olsun. Artık putları bıraksın. Allah’ın izni olmadıkça hiçbir kişinin îmân etmesi mümkün değildir. Burada da Allah’ın hidâyeti söz konusudur bir de kulun irâdesiyle îmânı kabul etmeye yönelmesi söz konusudur. Akıllarını kullanmayanların üzerine Allah bir uğursuzluk yükler. Rics yükler onlara. Niçin? Akıllarını îmân için kullanmıyorlar? İslam için vahyi ilâhî anlayım kulluk görevimi yapayım diye aklını kullanmıyorlar. Onun içinde Cenab-ı Hak o akıllarının kötüye kullanmalarının nedeni ile ne yapıyor? Onlara bir rics yüklüyor. Yine buyuruyor ki; de ki: “Göklerde ve yerde olup bitenlere dikkatle bakın!” Fakat o uyarmalar o âyetler îmân etmeyen bir kavme fayda vermez ki! Diyor.
Dakika 10:08
Şimdi niceleri vardır göklere bakar, yerlere bakar, göklerde ve yerlerde olup bitenlere bakar ama bir türlü Hakk’ı hakîkati görmez. Bu bakış tabii ki îmânsızların îmân etmemek için kalplerine küfrü perde olarak mühür olarak kalplerine şirki, nifâkı kazandıkları için kendi kazanç kötü kazançlarını da kabul edip îmânı kabul etmek istemedikleri için bakıyorlar ama olup bitenlerden bir Hakk’ı hakîkati göremiyor, anlamıyorlar. Onun için Cenab-ı Hak da öyle diyor.
Onlar, kendilerinden önce gelmiş geçmiş olanların uğradıkları felâket günleri gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: “Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim de onlara” diyor. Allah’ı ve Allah’ın ilkelerini kabul etmeyen insanlar bir şey bekliyorlar Allah’tan gelecek belayı bekliyorlar. Çünkü küfrün, şirkin karşılığında mutlaka bir belâ var zulüm var bunu bekliyorlar. Onlar zannediyorlar ki, Allah mehil mühlet verince yani bu yaptıklarımız yanınıza kalacak zannediyorlar. Hâlbuki her belânın vakti saati vardır her şey takdir iledir. Onun için her zâlim kendine ayarlanmış başının tepesine inecek belâyı bekler durur. O saatte gelince helâk olur gider işte Cenab-ı Hak bunu şimdiden duyuruyor ve uyarıyor.
Çok sevgili ve kıymetli dostlarım,
Cenab-ı Hak;
ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُواْ كَذَلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنجِ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٣﴾
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي شَكٍّ مِّن دِينِي فَلاَ أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ وَلَكِنْ أَعْبُدُ اللّهَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٤﴾
وَأَنْ أَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ﴿١٠٥﴾
Cenab-ı Hak bakın ne buyuruyor; Sonra biz, peygamberlerimizi ve îmân edenlerin kurtarırız diyor Cenab-ı Hak. Ey kıymetli dostum! Dünyanın şöyle bir geçmişine bak! Bütün peygamberleri Allah kurtarmış o peygamberlerle beraber gelen şeriata ilâhî emirlere inananları mü’minlerin hepsini Allah kurtarmıştır. Fakat öbürleri ise tamamen helâk olmuşlardır Cenab-ı Hak bunu açıkça böyle buyuruyor. Biz diyor peygamberlerimizi ve îmân edenleri kurtarırız diyor hep kurtardık. İşte biz böyleyiz mü’minleri kurtarmak üzerimize düşen bir görevdir diyor. Cenab-ı Hak mü’minleri kurtarmayı üzerine görev olarak almış burada büyük bir müjde var pek büyük.
Dakika 15:10
Allah’ın himayesine gir ona sığın ölürsen şehitsin kalırsan gazisin. Mü’minin îmânlı kişinin ebedî zararı olmaz ve îmânsızın da ebediyyû’l-ebed kâri olmaz felâketten kurtulamaz. De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinimde bir şüpheniz varsa, İslam hakkında bir şüpheniz varsa, şunu bilin ki, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza ben tapmam” diyor. Ey Şanlı Peygamber ve ey onun ümmeti ey inananlar! Lâkin sizin de canınızı alacak olan Allah’a ben kulluk ederim. Ey îmânsızlar! Sizin de canınızı Allah alacak Azrâil Aleyhisselâm elinden liste vaktini saatini bekliyor canını alacak, Allah’ın emri üzere. İşte diyor sizin de o canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim de, başkasına değil de. Çünkü Allah’ın eşi benzeri yok, oğlu kızı olmaz kulları olur. Seçkin kullarıdır Peygamberler ve Şehitler, Sıddıklar, Sâlihler, Muttakiler, Allah’ın Evliyâ kulları, mü’min kullarının tamamı Yüce Allah’ın sevdiği himâyesine aldığı kullarıdır. “Bana mü’minlerden olmam emredilmiştir.” İşte peygamberlerin tümü öyledir her peygamber mü’mindir, Müslümandır emir öyledir. Onun içinde bütün insanlığı îmâna, İslam’a çağırmışlardır. En son en büyük Peygamberi Hazreti Muhammed de bütün insanlığı Dârul İslam’a, Dârüsselâm’a, cennete, Allah’ın cemâline çağırıyor ki bunların tümü iyi bir Müslüman olmaya bağlıdır. “Ayrıca yüzünü tevhîd dininden ayırma ve sakın müşriklerden olma!” diye (emir olundum) diyor emir böyle. Şimdi Tevhîd dini nedir? İslam dinidir. Allah’ın birliğine, Vahdâniyetine inanan ve onun emir ve kânûnlarını tanıyan kişi tevhîd dinine inanmıştır ki, bu din (إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ) “Allah katında din sadece İslam’dır” bütün peygamberler Müslümandır ve dinleri İslam’dır. Ve diyor ki: “Sakın müşriklerden olma!” Müşrik nedir? Allah’ın birliğini kabul etmeyen, Allah’ı ikileyen, başkalarını Allah’tan ilahlık payı veren, bir başkasını Allah’tan cüz kabul eden veya bir başkasına Allah’tan bir parça kabul eden, Allah’ın eşi benzeri var diyen, oğlu kızı var diyen, kim varsa Allah’ın şanına birliğine aykırı ne gibi inancı varsa bunlar şirktir. Onun için müşriklere cennet yasaktır. Müşrikler, münkirler, münâfıklar, zâlimler, fâsık ve fâcirler cennete giremezler. Ancak zerre kadar îmân ile ölenler ki o da tevhîd îmânıdır. İslam’ın ortaya koyduğu hak ve makbul îmândır.
Dakika 20:00
Bu îmân ile ancak affa uğramadıkları zaman cehennemde cezâlarını çektikten sonra cennete gelebilirler. Ama bu makbul hak îmân olmadıkça kimse ebedî cennete giremez. Bunun için kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak kullarının sıkıca uyarıyor müşriklerden sakın olmayın ve tevhîd dinine İslam’a sıkı sarılın buyuruyor. Akşam sabah Azrâil Aleyhisselâm gelebilir bir nefesi aldık ikinci nefesi almaya bir hak ve salâhiyetimiz yok ki. Onun için derhâl iyi bir Müslüman olmak için elimizden geleni yapmalıyız bir nefes bile sonraya bırakmamalıyız. Bir saniye dahi geç kalmamalıyız derhâl mü’min Müslüman olmalıyız ki İslam’ın hak ilmini irfânını doğru bilmeli doğru inanmalı ve ruh ve kalp âleminde kişi kendisi ile Rabbisi ile barışmalıdır. Rabbisi ile kendisiyle barışınca, iyi tanışınca dünyada barış sağlanır. Barış işte kaynağı aslı burasıdır. İslam dini tamamen barıştır. Niçin? Allah’ın emri olduğu için. Hak îmân ile Allah’u Teâlâ’ya inanıp Allah’ı tanıdığı için ve Rab’bisiyle tanıştığı için Allah’ın hükümranlığını kabul ettiği için. Başka tâğutları, putları, firavunları, başka ilâhları, rabları devreden çıkarıp attığı için. Allah’tan başka ilâh yok.
Kıymetli dostlarımız,
Cenabı Hak;
وَلاَ تَدْعُ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَنفَعُكَ وَلاَ يَضُرُّكَ فَإِن فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِّنَ الظَّالِمِينَ ﴿١٠٦﴾
Allah’tan başkalarına sakın yalvarmayın diyor Cenab-ı Hak. Allah’tan başkasına yalvarma olur mu? Tek Allah’a yalvar diyor. Çünkü başkalarına yalvarmadım ne bir faydası vardır ne bir zararı vardır. Fakat başkasına yalvardığın zaman yalvardığın konuda sana kâr zarar olmaz ama fakat seni şirke düşürdüğü için başkalarını rab yerine ilâh yerine koyduğun için şirke düştüğün için ebedî zarar vardır. Burayı da unutma! (فَإِن فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِّنَ الظَّالِمِينَ) O zaman sen zâlimlerden olursun diyor. “Allah muhafaza buyursun.” “Ve Allah’tan başka, sana faydası da, zararı da dokunmayacak olan şeylere yani Allah’tan başkalarına sakın yalvarma! Eğer yalvarırsan, o zaman hiç şüphesiz sen zâlimlerden olursun” diyor. Kıymetli dostlarımız, zâlim işte ne yapıyor? En büyük zulüm kendine şirke düşmektir. Küfürdür, nifâktır, zulümdür, fâsıklık, fâcirliktir.
Cenab-ı Mevlâ;
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ ﴿١٠٧﴾
Dakika 25:00
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de: Ve eğer diyor Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O’ndan başka giderecek yoktur. Yani o zarara kimse engel olamaz ki karşı çıkamaz. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O’nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. Allah’tan gelecek hayra da kimse engel olamaz. Yeter ki Allah o hayrı sana vermeyi kesinlikle murâd etsin ve kendisi o hayrı sana takdir etsin. Kimse takdirine karşı çıkamaz. Yine buyuruyor ki; O, lütfunu dilediği kuluna nasîb eder Allah çok esirgeyicidir. Yani Allah’ın verdiğine engel olunmaz olunamaz kimsenin gücü yetmez Allah’ın vermediğini de kimse veremez artık bunu bir Müslüm mü’min iyi bilmesi lâzımdır.
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ ﴿١٠٨﴾
(قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ) Ey insanlık âlemi! De ki diyor Cenab-ı Hak tüm insanlara: Size tam hak geldi, hakîkat geldi. İslam A’dan, Z’ye haktır, hakîkattir. Kimden geldi? (مِن رَّبِّكُمْ) Rabbinizden geldi diyor.
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ ﴿١٠٨﴾
وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتَّىَ يَحْكُمَ اللّهُ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ ﴿١٠٩﴾
Cenab-ı Hak bu yüce âyetlerinde de, de ki: “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak geldi, tam bir hakîkat geldi. Artık kim hidâyeti kabul edersen kendi canlı için kabul etmiş olur. Şimdi kabul eden kişiye Kur’an-ı Kerim’i Allah’ı ve Allah’ın nizâmını O’nun şeriatını kabul eden kişi kendi karine kabul etmiş olur kendini kurtarır. Kim sapıklık ederse kendi zararına sapıklık etmiş olur. Yani zararı da kendine, kârı da kendine, ama biz birbirimize ne yapıyoruz? Faydalı olmak için çalışacağız. En büyük faydalı olmak insanlık âlemine nedir? Hakk’ı, hakîkati, doğruyu tebliğ etmektir ve Hak yolda yardımcı olmaktır ve insanları yanlışa götürmemek doğruya sevk etmek doğruyu vesile olmaktır. “Ve ben sizin üzerinize vekil değilim” de diyor Hazreti Muhammed’e diyor Cenab-ı Hak. İnsanlık âlemine, de ki: “Ben sizin üzerinize vekil değilim de” diyor. Ancak o Peygamber tebliğ eder Hakk’ı, hakîkati söyler. Söyledi hak yerleşti, İslam dini kökleşti ve cihâna yayıldı. Bugün 14 asır daha fazla zamandan beri Kur’an-ı Kerim dünyaya haykırıyor. Hakk’ı, hakîkati haykırıyor ve bütün dünya da küfre, şirke, zulme, barış düşmanlarına, hak ve hukûk düşmanlarına hakkın hukûkun üstünlüğüne karşı çıkan Hak tanımayanlara meydan okuyarak geldi kıyâmete kadar devam edecektir devam etmektedir.
Dakika 30:15
Sana vahiy olunana uy! Diyor Cenab-ı Hak ona tâbî ol. Yani ne diyor? Kur’an-ı Kerim’e, İslam’a sıkı sıkıya sarıl gereğini yerine getir diyor. Hazreti Muhammed’in şahsında bize tüm insanlık âlemine diyor Yüce Allah. Ya Allah hükmünü verinceye kadar sabret çünkü o hüküm verenlerin en hayırlısıdır diyor.
Kıymetli dostlarımız,
(وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ) diyor Cenab-ı Hak tâbî ol. Neye? (مَا يُوحَى إِلَيْكَ) Sana vahiy olunana tâbî ol. Nedir o vahiy olunan? Şanlı Kur’an, nurlu İslam’ın Hz. Muhammed’e Allah’tan inzâl edilmesi gelmesidir. Tâbî olacağımız sıkı sıkıya bağlanacağımız işte odur. Kur’an-ı Kerim, sünnet, icmâ, ümmet, kıyas-ı fukahâ bugün İslam dininin aslî delilleri Kur’an-ı Kerim, sünnet ve icmâ, ümmet, kıyas-ı fukahâdır. Onun için Cenab-ı Hak diyor sıkı sıkıya sana vahiy olunana tâbî ol diyor. (وَاصْبِرْ) sabret. (حَتَّىَ يَحْكُمَ اللّهُ) Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Çünkü Yüce Allah her şeyi bir takdire bağlamıştır. Hangi fert, hangi cemiyet, hangi devlet suç işliyorsa bunların bir eceli var, başlarına gelecek belânın bir eceli var. Allah her şeyi ezelde takdir etmiştir. İster fert olsun, ister cemiyet olsun, ister devlet olsun, isterse dünya küresel dünya olsun her suçun değil vakti saati eceli vardır. Allah her şeyini takdire bağlanmıştır o saat gelince suçlular cezâsını haklarında hakkının hukûkunu Yüce Allah vermeyi vaat etmiştir ve Allah’ın adâleti şaşmaz yanılmaz. (وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ ) “Allah hükmedenlerin hâkimlerin en hayırlısı Yüce Allah’tır.” Çünkü bütün hâkimlere Allah hesaba çekecek. Bütün hükümdarları, bütün patronları, zenginleri, kodamanları fakiri, zengini, câhili, âlimi herkesi hesaba çekecek. Erleri, subayları generalleri, mareşalleri, subayları Allah hesaba çekecek. Allah’a kul olan Allah’ın ortaya koyduğu hüküm ve kânûnları tanıyan ve O’nun emrinde yaşayan herkes ebedî mutluluğa erecek kurtulacaktır. Yoksa feverân edenler, tâğutlaşanlar, tâğutlara uşaklık yapanlar, Allah’tan başkalarını kendine rab edinenler elbette ki tağutlarıyla, putlarıyla, önderleriyle, liderleriyle, o sahte şeyhleriyle, sahte ruhbanlarıyla, sahte mürşitleriyle, hahamlarıyla, keşişleriyle Allah’u Teâlâ onları yargılayacak ve adâletini gerçekleştirecektir. Allah’ın adâleti şaşmaz yanılmazdır. Şöyle bir bak! Seni Cenab-ı Hak ne kadar güzel sûrette ve siret de yaratmış şu bir hücrelerine bak, dokularına bak, organlarına sistemlerine bak ve kendine bak, kendini tanı seni yaratanı tanı.
Dakika 35:18
Yaratanın eşsiz yüce kudreti açıkça ortada güneşten daha parlak ve hakîkat olarak şu kâinat sana yaratanı yüce kudretinin belgesiyim diye kâinat haykırıyor beni Allah yarattı. Hâkimiyet, hükümranlık, yaratıcılık kayıtsız şartsız Allah’a aittir diye kâinatta her atom zerresinden al da bütün kürrelere galaksilere nâmütenâhi Arş’ı Âlâ’ya kadar melekût ve ceberut âlemi haykır bizim tamamızı yaratan Allah var diyor Allah birdir diyor. Kulağını tıkama Allah’a yalvar, de ki: “Allah’ım! Bana gerçek senin kabul ettiğin makbul kıldığın İslam imamını, Kur’an îmânını bana nasip et. Allah’ım îmânımı kâmil ve dâim eyle bütün amellerini sâlih eyle beni tam bir tanem benim tam bir Müslüman eyle. Beni tam bir Müslüman olarak yaşat ve Müslüman olarak öldür” diye Allah’a gece gündüz yalvar. Allah’tan hidâyet iste, Tevfik’ini iste, refakatini iste çünkü hidâyet O’ndan tevfik O’ndan ve refikimiz O’dur, Avni muavenetin sahibi O’dur. Onun için gece gündüz yalvar. Birde Allah’a kulluk yaparak yorul sana verdiği kuvvetleri maddî manevî kuvvetleri Allah yolunda harca. Peki, birçok yollarda yoruluyorsun yıpranıyorsun da peki hepsini Allah verdi bize Allah’ın verdiklerini biz Allah için kullanmazsak, yarın nasıl O’na hesap vereceğiz? Bunları düşünelim! Neyimiz varsa tamamen yüce Allah’a ait değil mi? Cenab-ı Hak Hakk’ı gören Hakk’a tâbî olan, bâtılı gören bâtıla karşı çıkan ve gerçek îmânla yaşayan gerçek îmânla Allah’ın huzuruna îmânı parlayarak ve göğsü îmânla dolu, eli Kur’an’la dolu ve içi dışı İslam’ın, Kur’an’ın nuruyla parlamış ve tam bir alnı ak gönlü pak olarak Allah’ın huzuruna Allah’ın cemâline kavuşmayı Cenab-ı Hak nasip eylesin. Çünkü kurtuluş budur yoksa yazık olur. Ne diyor? Bakın Peygamberimizden şöyle yalvarışlar var. Allah’ım beni îmânın hıfzıyla muhafaza eyle diyor. O îmânı da benim üzerimde koru. Hem beni îmânımla hem îmânımı benimle muhafaza kıl diyor. Beni îmânımdan, îmânımı benden ayırma diyor. Yine diyor ki; (Allahümmahfaznî bil İslâmî kaimen ve kaiden ve ragıden vela tüşmitbiye adüvven vela hasiden) diyor bizde bu şekil yalvarmalıyız.
Dakika 40:00
Bakıyoruz peygamberler Hz. Muhammed ve diğer peygamberler de böyle yalvarıyorlar ve onlar biran bile İslam ’sız yaşamayı hiç mi hiç istememişler. Her anlarının oranlarının îmân ve İslam ile olmalarını Allah’u Teâlâ’dan istemişlerdir. Burada da (Allahümmahfazni bil İslâmî) diyor bak, beni İslam ile muhafaza eyle diyor. Hem de ayakta iken de, otururken de, yatarken de, yan yatarken de, beni İslam ile muhafaza eyle diyor. Beni İslam’dan da bir an bile ayırma diyor. Bakın, burada (vela tüşmitbiye adüvven vela hasida) o düşmanlarına karşı hasetçilere karşıda diyor Allah’ım beni bir rezil ve rüsvayı duruma düşürme! diyor.
Bunun için kıymetli dostlarımız, bunlar İslam izzettir Müslüman o izzetle azîz insandır, muhterem kıymetli insandır. Bütün insanlığın hayrına, iyiliğine, sulha, barışa çalışan insandır. Çünkü Allah’ın emrindedir Allah’ın rızâsından başka bir şey düşünmez.
Dakika 41:54