Tefsir 354-01

354- Tefsir Ders 354 hayat veren nurun keşif notları

354- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 354

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Kıymetli izleyenlerim,

 

Şimdi Felsefe ile uğraşan bilim adamlarımızın da içinde Felsefi bir anlayışla Yüce Allah’ı doğru tanıyan felsefecilerimiz filozoflarımız da bulunmaktadır. Yalnız gerçek Allah’ın doğru tanımadın aslı esası Kur’an-ı Kerim’e İslam’a dayanır. Nereden Allah’u Teâlâ’yı kimi size tarif etmeye anlatmaya çalışırsa çalışsın bunun doğrusunu Kur’an-ı Kerim ve İslam dini İslam ilmi kelâmı İslam akâidi bu ilimin Allah’u Teâlâ’ya îmân ilmini tabii ki İslam ilmi kelâmı ortaya çıkmış bu ilimle Allah doğru tanınır. Buna İslam’ın ilmi kelâmı denir ki Kur’an-ı Kerim, sünnet, icma, ümmet, kıyas-ı fukahâ ile yani Hazreti Muhammed’in Kur’an’ın ve İslam âlimlerinin buradaki ilmi kelâm anlayışıdır ki, Allah’ı doğru tanımak mesele budur. Şimdi sizlere bir felsefeci görünüşüyle de Yüce Allah’u Teâlâ’dan bakın bahsediyor.

 

Allah diyor Celle Celâlühü varlığına ilk insanla birlikte inanılan ve bağlanılan en yüce varlıktır. Bakın işte buradan İslam’dan ilhâm almış bilim adamlarımız doğru söylüyorlar. Varlığının alâmetlerine her yerde rastlamak mümkündür çünkü nerede bir mahlûk varsa o Hâlik öncelikle vardır. Çünkü Hâlik olmadan mahlûk olmaz. Maddî bir varlık olmadığı için maddeye bulanmış varlıklar onu doğrudan doğruya göremezler, görmeye tahammül edemezler. Güneşin ışığına bile dayanamayan bir göz nasıl olur da kâinatın yaratıcısını ve ilk sebebini görebilir? Yani gücü yetmez. O’nun varlığı kalplerde daha iyi hissedilir medenî veya vahşi her milletin her kavmin dilinde ona karşılık gelen bir kelime mutlaka vardır. Bütün milletlerin tarihlerinde bâtılı birçok milletlerin kânûnlarının başında kitaplarının başlangıcında paraların üzerinde sanatkârların eserlerinde şairlerin mısralarında dindarların dudaklarında veya kalplerinden filozofun düşüncesinde kâfirlerin inkârında âlimin araştırmalarında hâsılı her yerde O’nun ismi ile karşılaşma daima mümkündür. Neden? Çünkü o varlıkların yaratıcısı sebeplerin sebebi ve gâyelerin gâyesidir. O mutlak varlıktır yokluk ve karışmış değildir mükemmeldir Vacibü’l-Vücûd ’dur mutluluktur Kemâl sıfatlarla muttasıftır noksan sıfatlardan münezzehtir noksanlıklardan beridir zorunlu ezelî ve ebedî varlıktır O sübjektif veya objektif varlık değildir.

 

Dakika 5:00

 

Böyle olsaydı insan onu tasavvur edebilirdi. O objeye veya subjeye göre değişmeyen izâfî olmayan mutlak varlıktır. Mutlak varlık olmasaydı mutlak yokluk olurdu mutlak yokluk ise yoktur. Allah Celle Celâlühü kişiliksiz ve âlemle karışmış bir varlık değildir. Âlemle karışmaz âlemde hiçbir mahlûk ondan düz ve kül değildir. Panteistlerin dedikleri gibi O, âlemin içinde değildir âlemin dışında varlıkların sonsuza sonsuzca aşan şahsiyeti olan yani azâmet ve kudreti Zât-ı Subhânisi olan Vacibü’l-Vücûd bulunan bir varlıktır. Yaratıcıdır âlemleri o ilmi kudretiyle kuşatmıştır. Âlemleri ve varlıkları tüm irâdesiyle yaratmıştır. Eğer O, yaratıcı olmasaydı yani hür bir yaratma olmasaydı âlem ve varlıklar şuursuz bir tesadüfün eseri olurdu bu ise mümkün değildir. Hürriyet olmasaydı insan hürriyeti dolayısıyla sorumluluğu ve ahlâkı da dayanıksız kalırdı tıpkı varlığının mesnetsiz kalması gibi. Demek ki O ontolojik yönden tek prensip olup varoluşun ve külli faaliyetin en üstün sebebidir. Yani bütün âlemlerin yaratıcısı kendisi olduğu için hem ilk sebeptir hem de bütün sebeplerin sebebidir. Mantık yönünden âlemdeki nizâmın insandaki aklın eşya ile düşünce arasındaki ilişkinin üstün prensibidir. Çünkü şu âlemde ki nizâma bak! Özgür Yüce bir varlık kendi özgür hür irâdesiyle yaratmış nasıl bir nizâm vermiş âleme! İnsandaki aklın eşya ile düşünce arasındaki ilişkinin üstün prensibidir. Allah Celle Celâlühü fiil sahibi mutlak fâil olarak düşünülünce insanı sonsuz aşan insanlığa emirler veren tavsiyelerde bulunan ona yol gösteren kendisine ibadet edilen âlemin düzenini kuran ve kontrol altında tutan bir varlık akla gelir. Hem de hiç unutulmayacak tek varlık işte bu varlık ki Allah’u Teâlâ’dır. Sakın ola ki bir an bile Rabbini unutma! Varlığımızın ve hürriyetimizin kaynağı olduğu için ahlâkî hayatın ahlâkî davranışlarında üstün prensibi kaynağı ve teminatıdır. Allah’ın varlığını ispat için çeşitli deliller ileri sürülmüştür. Bunlar fizik, metafizik, ontolojik yani ahlâkî ve ilmi deliler olmak üzere çeşitli gruplara ayrılabilir. Bu hususta Türkiye’de ruhçu ve maddeci görüşün mücadelesi diye yazılmış kaynak eserler de bulunmaktadır.

 

Dakika 10:00

 

Allah’ın varlığına akıl ile nüfuz edilemez çünkü akıl mahlûktur. Akıl mahlûk olduğu için aklın gücü Allah’ın zâtını kavramaya gücü yetmez ancak akıl Allah’ı vahiy ile tanır. O’na ancak inanılır Çünkü aklı aşan ve onu yaratan bir varlığı akıl kavrayamaz ve kuşatamaz. İnsan zihni de onu bu yüzden tasavvur edemez illa insanın aklının önüne zihninin önüne vahyi ilâhî İllallah kendini kendi tanıtır ve İslam ile Şanlı Kur’an ile Allah yarattığı eserleriyle bize kendini tanıtmaktadır. Eski ve yeni felsefelerde Allah’ın varlığı ile uğraşmayan ve ona bir problem olarak yer vermeyen felsefe yoktur. Bundan august comte kompozitizmini bile istisnâ etmemek gerekir her ne kadar o dinin geride kaldığını söyleyerek pozitivist anlayış da böyle bir problemi lüzum görmemişse de pozitivizmin sübjektif devresinde yani 2’nci devresinde bile dinin lüzumuna inandı ve insanlığı tanrı ilân etti. İşte august comte’nin  burada Allah’u Teâlâ’yı inkâr ediyor insanlığı da tanrı ilân ediyor kendini filozof tanıyanlara da sapıtıyor. İnsanı tanrılaştıran şu asırda dünyada herc-ü-merc’in yaşanmasında büyük etkisi olan tam bir yanlışı ortaya koymuş insanlığın gençliğin üniversitelerde ki nice gençlerin burada insanı tanrılaştırdıklarını Allah’ı inkâr ettiklerini burada ilim adı altında insanlığa ne kadar gençliğe zarar verdikleri ortadadır. İnsanlık dini adıyla yeni bir din kurdu bu adam bu: “august comte” denilen bu kişi insanlık dini adıyla yeni bir din kurdu ve bunun ilmihalini yazdı. (Pozitivizm) tesirinde olan Viyana Mektebi hürriyet, gayelik ve düzen gibi Allah fikrinin sözde problem olduğunu söyledi. Materyalistlerin bu problem karşısındaki olumsuz tavırları gibi night-is ve Hartmann’ın ve benzeri bazı filozoflarda Allah’ı inkâr etmek sûretiyle kendi varlıklarını tasdik edebileceklerini ileri sürmüşlerdir. Bunlara Sartre de dâhil etmek mümkündür. İşte august comte’un insanlığı tanrılaştırarak yine bu probleme yer vermişti. Night-is de insanı tanrılaştırarak aynı şeyi olumsuz yönden yapmıştır. Bakın, Allah’ı inkâr ederken başkalarını ilâhlaştırıyor bunlar bu filozof geçinenler bunların filozof taslaklarıdır. İnsanlığa en büyük zararı vermişlerdir Allah’ı inkâr etmişlerdir. Dünyanın şu anda acımasız, merhametsiz, îmânsız, kitapsız bir yönü varsa bu işte burada bunların payı bulunmaktadır. İnsanlığı dinsiz îmânsız yetiştirirseniz sonuca bakın.

 

Dakika 15:00

 

Canavarlardan daha korkunç ortaya durum çıkacaktır. Çünkü insanlığı medenileştiren melekleştiren merhamet ile doldurup taşıran Allah’a olan îmânı Allah’a olan saygısıdır. Görülüyor ki, Allah’tan vazgeçmek ve problem olarak dahi onun dışında kalmak mümkün olmuyor. Bakın Allah’ı inkâr eden dinsizler ne yaptılar? Dinsizliği din olarak ortaya koydular. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. İnsan her zaman her şeyin de Allah’a muhtaçtır bütün âlem onun mahlûkudur insan O’nun kuludur. O yoksa ahlakın, cemiyetin, bizzat insanın, ilmin ve medeniyetin dolayısıyla hayatın mânâsı yoktur Allah’ı inkâr ettiği zaman hayatım mânâsı kalmaz hiçbir şeyin değeri kalmaz. İnsan niçin değerli işler yapar? Allah için. Niçin kötü iş yapmaz? Allah’tan utandığı için ve O’na âsî olmamak için. Allah’ı inkâr ettiğiniz zaman ettirdiğiniz zaman hayatım tek bir mânâsı kalmaz işte insanlığa yapılan en büyük kötülük de buradadır ve insanlığı cehenneme dolduran zihniyet bu zihniyettir. Dünyayı cehennem yapan ruhları cehennem karanlığı gibi karartan zihniyet bu zihniyettir. Onun için çünkü diyor o takdirde ve her şey bir tesadüften ibâret kalır. İnkâr edince geriye ne kalır? Her şey kör bir tesadüfe bağlanır. Olmayan bir şey bu da, her şey bir verimler, hayaller kargaşasından öteye geçmez. Ahlâkî toplumsal ve insânî her düzen sanat hayatı Allah’a yani aşkı ve kuşatıcı olan yüce varlığa inanmakla mümkündür. Ahlâkî, toplumsal ve insânî her düzen sanat hayatı Yüce Allah’a yani O’na sevgiyle bağlanmakla ve kuşatıcı olan Yüce Allah’a inanmakla mümkündür. İşte o zaman hayatın mânâsı değeri ortaya çıkar. Aksi takdirde kör bir mekanizmin kucağına düşülür. Eğer kör bir mekanizmin ver tesadüfler dünyası hâkim ise insânî de tabiat bilimleri dâhil temelsiz kalır, insanlar mekanik varlıklar olmaktan öteye gidemez. İnsanların îmânını zihniyet robot yerine bir mahkeme yerine koyuyor insanda değer bırakmıyor insanı ile ilâhlaştırdığı zannediyor. Hayatın mânâsını alırsanız geride ne kalır? Hiçbir şey kalmaz. İnsanın sevgisini, yardım, merhamet ve şefkatini yani onun faziletlerinin izâhını yapmak mümkün olmaz. Ne zaman? Allah’ı inkâr ettiği zaman, her şey alt üst olur. Onlarda mesnetsiz kalır ne âlemi izâh edebiliriz nede insanı! Allah inkârcıların şerrinden emin eylesin tüm insanlığı başta da gençliği muhafaza eylesin.

 

Dakika 20:00

 

Allah’ı inkâr edip insanı âlem ve madde içinde eritmek materyalist felsefecilerin işidir, materyalist felsefenin işidir. Bu felsefelerin şerrinden emin olabilmek için Allah’a sığınmak lâzım. Âlemi ve insanı Allah ile birleştirmek ise panteist anlayışların ortaya attığı zihniyettir. Bu ifratların hepsinden kurtulmak Allah’ı ve yaratıcılığını O’na teslimiyeti kabul etmekle mümkün olur. O zaman varlıklar değerine göre âlemde yerlerini bulurlar. Bunun içinde kıymetli ve muhterem efendiler! Hayatı ve mutlu hayatı ve O’nun hak ve hakîkat olan derslerini öğrenmek için tüm tehlikelerden bu felsefi tehlikelerden de kurtulmak için hayat veren nurun dertlerini yediden yetmişine dünyada genç yaşlı herkesin bu dersleri ne yapıp, yapıp takip etmesi bunun eğitimini öğretimini görmesi lâzım. Bu hayatı nurunun dersleri bu Kur’an-ı Kerim İslam’ın içindeki ilimlerdir. İslam A’dan Z’ye iyi anlaşılmalıdır onun eğitimi ve öğretimi insanlık âlemine iyi verilmelidir o zaman insanlık daha iyi bu dünyasına çalışır Rabbisinin emrinde olur. Dünyadan fesatçı bozguncu olmaz sürekli gelişen, geliştiren, iyilikte yarışan bütün mahlûkatın başta insanın iyiliğine çalışan bir insanlık âlemi ortaya çıkan bu İslam’ın sayesinde.

 

Dakika 22:27

 

 

 

 

(Visited 56 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}