355- Tefsir Ders 355 hayat veren nurun keşif notları
355- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 355
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Hûd Sûresi 25’inci Âyet-i Kerime’den 48’inci Âyet-i Kerime’ler )
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ﴿٢٥﴾
أَن لاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ اللّهَ إِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ أَلِيمٍ ﴿٢٦﴾
فَقَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قِوْمِهِ مَا نَرَاكَ إِلاَّ بَشَرًا مِّثْلَنَا وَمَا نَرَاكَ اتَّبَعَكَ إِلاَّ الَّذِينَ هُمْ أَرَاذِلُنَا بَادِيَ الرَّأْيِ وَمَا نَرَى لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ بَلْ نَظُنُّكُمْ كَاذِبِينَ ﴿٢٧﴾
Yüce Rabbimiz bu yüce âyetlerinde bize neler buyuruyor; Andolsun ki, vaktiyle Nuh’u Nuh Aleyhisselâm’ı da kavmine gönderdik diyor Cenab-ı Hak. O onlara şöyle dedi: “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım” dedi. “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin! Ben size gelecek acı bir günün azâbından korkarım” dedi. Buna karşılık, kavminin ileri gelen inkârcılarından bir kısmı dediler ki: “Biz seni bizim gibi insanlardan biri olarak görüyoruz, başka değil. İlk bakışta bizim ayak takımımızdan başkasının senin arkana düştüğünü görmüyoruz. Sizin bizden fazla bir meziyetinizi de görmüyoruz. Aksine sizi yalancılar sanıyoruz” dediler Nuh Aleyhisselâm’ı böyle karşıladılar.
Cenab-ı Hak durumu bildiriyor insanlık âlemine tüm insanlar ibret alsınlar diye.
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِن كُنتُ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّيَ وَآتَانِي رَحْمَةً مِّنْ عِندِهِ فَعُمِّيَتْ عَلَيْكُمْ أَنُلْزِمُكُمُوهَا وَأَنتُمْ لَهَا كَارِهُونَ ﴿٢٨﴾
وَيَا قَوْمِ لا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مَالاً إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى اللّهِ وَمَآ أَنَاْ بِطَارِدِ الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّهُم مُّلاَقُو رَبِّهِمْ وَلَكِنِّيَ أَرَاكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ ﴿٢٩﴾
وَيَا قَوْمِ مَن يَنصُرُنِي مِنَ اللّهِ إِن طَرَدتُّهُمْ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ ﴿٣٠﴾
Yüce Rabbimiz bak burada durumu açıklıyor insanlık âlemine. Nuh (AS.) dedi ki; “Ey kavmim! Peki, şu söyleyeceğime ne diyeceksiniz? Ben Rabbimden apaçık bir delil üzere isem ve O, bana kendi tarafından bir rahmet bahşetmişse, size de onu görecek göz verilmemişse biz, istemediğiniz hâlde onu size zorla mı kabul ettireceğiz?” “Ey kavmim! Ben sizden herhangi bir mal mülk istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a aittir ve ben O’na îmân edenleri kovacak değilim. Onlar elbette Rablerine kavuşacaklar. Fakat ben de sizi câhillik eden bir kavim görüyorum” dedi. Ve: “Ey kavmim, ben onları etrafımdan kovacak olursam, Allah’tan beni kim kurtarabilir? Siz hiç düşünmez misiniz?” İnanan garibanları zâlimler îmânsızlar etrafından kov diyorlar o gariban îmânlı insanları Nuh Aleyhisselâm onlara böyle cevap verdi.
Dakika 6:00
وَلاَ أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَآئِنُ اللّهِ وَلاَ أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلاَ أَقُولُ إِنِّي مَلَكٌ وَلاَ أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزْدَرِي أَعْيُنُكُمْ لَن يُؤْتِيَهُمُ اللّهُ خَيْرًا اللّهُ أَعْلَمُ بِمَا فِي أَنفُسِهِمْ إِنِّي إِذًا لَّمِنَ الظَّالِمِينَ ﴿٣١﴾
Bu âyet-i kerimede de Cenab-ı Hak; Ben size, “Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.” demiyorum ki, dedi Nuh Aleyhisselâmın durumunu anlatıyor Cenab-ı Hak. Nuh böyle dedi. Ben size, “Ben bir meleğim.” de demiyorum. O sizin kendinize göre, hor gördükleriniz hakkında “Allah onlara hiç bir hayır vermez.” de demiyorum. Onların içlerindeki niyeti, en iyi Allah bilir. (Bu söylediklerimin aksini iddia etseydim) asıl o zaman zâlimlerden olurdum. Ne diyor Nuh Aleyhisselâm burada; Rabbimin emrini yerine getirmezsen zâlimlerden olurum diyor. Rabbimin emrine tamtamına uymam gerekir diyor.
قَالُواْ يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا فَأْتَنِا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٣٢﴾
Bir millet sapıp helâk olacağı zaman böyle söyler.
قَالَ إِنَّمَا يَأْتِيكُم بِهِ اللّهُ إِن شَاء وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ ﴿٣٣﴾
وَلاَ يَنفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدتُّ أَنْ أَنصَحَ لَكُمْ إِن كَانَ اللّهُ يُرِيدُ أَن يُغْوِيَكُمْ هُوَ رَبُّكُمْ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٣٤﴾
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ إِجْرَامِي وَأَنَاْ بَرِيءٌ مِّمَّا تُجْرَمُونَ ﴿٣٥﴾
Yüce Rabbimiz durumu bakın nasıl haber veriyor. Diyor ki yine Nuh Aleyhisselâm bunları söyledikten sonra onlar da o sapık helâk olacak kavim şöyle dediler. Dediler ki; “Ey Nuh! Bizimle didişip durdun, didişmende de çok ileri gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit ettiğini su azâbı getir de görelim” dediler. İşte helâk olacak bir kavim Peygambere Allah’ın kitâbına böyle davranır şeriata işte böyle karşı koyar. Sonuçta da helâk olurlar da oldular. Nuh Aleyhisselâm yine dedi ki; “Onu ancak Allah dilerse getirir. Yani belâ istiyorlar. O da Allah dileyince belânızı verir dedi ve siz onu yıldıracak değilsiniz.” Allah’ı kimse âciz bırakamaz ki, ben size öğüt vermek istemiş olsam da eğer Allah sizi helâk etmeyi murâd ediyorsa, zaten öğüt vermenin size bir faydası olmaz. Rabbiniz O’dur ve nihâyet O’na döndürüleceksiniz Nuh Aleyhisselâm söylüyor kavmine. Yoksa “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki; “Eğer uydurdumsa vebâli benim boynumadır. Bense sizin yüklendiğiniz vebalden uzağım” dedi Nuh Aleyhisselâm.
Kıymetli dostlarımız durum devam ediyor.
Dakika 10:44
وَأُوحِيَ إِلَى نُوحٍ أَنَّهُ لَن يُؤْمِنَ مِن قَوْمِكَ إِلاَّ مَن قَدْ آمَنَ فَلاَ تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ ﴿٣٦﴾
وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلاَ تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ ﴿٣٧﴾
وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلأٌ مِّن قَوْمِهِ سَخِرُواْ مِنْهُ قَالَ إِن تَسْخَرُواْ مِنَّا فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَ ﴿٣٨﴾
فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُّقِيمٌ ﴿٣٩﴾
Şimdi artık ciddileşti bak! Yüce Allah Nuh Aleyhisselâm’a emrini verdi. Ne diyor? Burada Cenab-ı Hak Nuh Aleyhisselâm’a diyor ki; Ayrıca Nuh’a şöyle vahiy ettik diyor Cenab-ı Hak Peygamberlere vahiy gelir. Nuh Aleyhisselâm’a da Cenab-ı Hak vahiy ettik ona diyor. “Bil ki kavminden şimdiye kadar îmân etmiş olanlardan başka artık kimse îmân etmeyecektir” dedi Cenab-ı Hak. Artık bir kavimin îmân etmeyeceğini Allah ezelî ebedî her şey bildiği için Nuh kavminin artık diyor bundan sonra kimse îmân etmeyecek. Onun için diyor Cenab-ı Hak yaptıkları şeylerden dolayı ey Nuh diyor kederlenme bunlar için diyor. Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Allah Celle Celâlühü Nuh Peygambere, gemiyi yap diye haber verdi artık o millet helâk olacaktır. Zulüm yapanlar hakkında da bana bir şey söyleme. Bak, Nuh Aleyhisselâm’a dedi ki bu kavim için artık bana dua-mua etme dedi artık dua etmedi bu kavim kurtulmayacak helâk olacak dedi. Çünkü onlar kesinlikle suda boğulacaklardı Nuh Tufanı gerçekleşip o kavim tufanda suya gark olacaklardır. Gemiyi yapıyordu, Nuh Aleyhisselâm kavminden bazı ileri gelen gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla alay ediyorlardı. Nuh Peygamber ile alay ediyorlar. Nuh Aleyhisselâm dedi ki: “Bizimle eğleniyorsunuz biz de sizinle tıpkı bizimle eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz” dedi. Çünkü artık Allah’ın merhamet etmediği bir kavime Nuh’unda merhamet edecek durumu kalmadı. O perişan edici azâbın kime geleceğini ve bu sürekli azâbın kimin başına ineceğini ileride bileceksiniz dedi.
İşte kıymetli dostlar; Cenab-ı Hak burada durumu izah ediyor bu çağın insanlarına bütün gelecek çağlara Kur’an-ı Kerim ışık tutuyor ve diyor ki;
Dakika 15:00
حَتَّى إِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ قُلْنَا احْمِلْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلاَّ مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ وَمَنْ آمَنَ وَمَا آمَنَ مَعَهُ إِلاَّ قَلِيلٌ ﴿٤٠﴾
Bakın îmân edenlerin çok az olduğunu söylüyor Cenab-ı Hak. (الْقَوْلُ وَمَنْ آمَنَ وَمَا آمَنَ مَعَهُ إِلاَّ قَلِيلٌ) diyor.
وَقَالَ ارْكَبُواْ فِيهَا بِسْمِ اللّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٤١﴾
وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَى نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَب مَّعَنَا وَلاَ تَكُن مَّعَ الْكَافِرِينَ ﴿٤٢﴾
Cenab-ı Mevlâ bakın ibretli durumu anlatmaya devam ediyor. Nihâyet emrimiz geldiği ve Tennur tutuşup anladığı zaman diyor dedik ki; “Erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve îmân etmiş olanları geminin içine yükle”. Zaten beraberinde îmân edecekler îmân edenler çok az idi diyor Cenab-ı Hak. Nuh dedi ki; “Allah’ın adıyla binin şu gemiye dedi. Onun akışı da, duruşu da (O’nun adıyladır) dedi. Yani (بِسْمِ اللّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا) dedi. Hiç şüphesiz Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir dedi Nuh Aleyhisselâm. (إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ) Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: Gemiye binmeyen bir oğlu var ya işte ona bağırdı: “Yavrucuğum, gel, bizimle beraber gemiye bin! Kâfirlerle beraber olma!” dedi. Bakın îmânı olmayan o evlat babasına itaat etmeyen Amel-i Sâlih sahibi olmayan evlat ne dedi. O dedi ki; “Ben beni sudan koruyacak bir dağa çıkarım ve çıkacağım dedi. Nuh da; bugün Allah’ın merhamet ettiğinden başkasını Allah’ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur dedi. Yani bu tufandan kimse kurtulamaz sadece bu gemiye binenler ve Allah’ın merhamet ettikleridir dedi. Neticede bakın işte durum derken dalga aralarına giriverdi o da bu olanlardan olduğu Nuh’un oğlu da boğulduğu o suya gark oldu.
Yüce Allah tarafından denildi ki neticede bakın ne diyor Cenab-ı Hak;
Dakika 19:40
قَالَ سَآوِي إِلَى جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاء قَالَ لاَ عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِلاَّ مَن رَّحِمَ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَقِينَ ﴿٤٣﴾
وَقِيلَ يَا أَرْضُ ابْلَعِي مَاءكِ وَيَا سَمَاء أَقْلِعِي وَغِيضَ الْمَاء وَقُضِيَ الأَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ وَقِيلَ بُعْداً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ ﴿٤٤﴾
“Ey yeryüzü suyunu yut! Dedi, Cenab-ı Hak Kürre-i Arza sular gökyüzüne doğru yükselmişti artık Nuh Kavmi helâk oldu gemideki inananlar gemide kurtuldular. Ve Cenab-ı Hak ne diyor suya; “Ey Kürre-i Arz diyor suyunu yut! Diyor arza. (وَيَا سَمَاء أَقْلِعِي) Ey gökyüzü sende suyunu çek! Yani artık akıntıyı durdur diyor. (وَغِيضَ الْمَاء) Artık diyor su çekildi. (وَقُضِيَ الأَمْرُ) Allah’ın emri de yerine geldi. (وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ) Artık Nuh’un gemisi de Cudi üzerine Cudi dağı üzerine istiva etti diyor orada demirini attı. (وَقِيلَ بُعْداً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ) Şu zâlim kavimler için dedi Cenab-ı Hak denildi ki yok olsun bunlar bu dünyadan def olsunlar dedi helâk etti. İşe kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak durumu cihâna bütün insanlık âlemine durumu açıklıyor. İnsanoğlu dersini almayı bilmelidir. Nuh Rabbine niyaz edip dedi ki: “Ey Rabbim! Oğlum benim ehlimdendir senin vaadinde elbette haktır ve gerçektir. Ve sen hâkimler hâkimisin” dedi. İşte bakın duruma bakın!
وَنَادَى نُوحٌ رَّبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابُنِي مِنْ أَهْلِي وَإِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَأَنتَ أَحْكَمُ الْحَاكِمِينَ ﴿٤٥﴾
Deyince Nuh, bak Cenab-ı Hak ne dedi Nuh Peygambere;
قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلاَ تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنِّي أَعِظُكَ أَن تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ ﴿٤٦﴾
(قَالَ) Dedi ki: (يَا نُوحُ) Ey Nuh! Dedi, Cenab-ı Hak (إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ) o senin dedi oğlun dediğin kişi dedi senin ehlinden değil dedi. (إِنَّهُ) o (عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ) o sâlih amel sahibi değil ki dedi onun ameli gayri sâlih yani sâlih amel sahibi değil o dedi. (فَلاَ تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ) bilmediğin konuda ben bir şey isteme ya Nuh! Dedi. (إِنِّي أَعِظُكَ أَن تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ ) Seni, câhillerden olmak konusunda uyarıyorum dedi Cenab-ı Hak. Dikkatli ol ey Nuh! Dedi ve Nuh (AS.) uyardı. Allah, Ey Nuh! O kesinlikle senin ehlin (âilen)den değildir. Çünkü o sâlih olmayan bir amelin sahibidir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, seni, câhillerden olmaktan sakındırıyorum uyarıyorum dedi Cenab-ı Hak.
Kıymetli dostlarımız,
İşte durum meydanda herkes aklını başına almalıdır!
Bakın Nuh Aleyhisselâm ne diyor;
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ ﴿٤٧﴾
Oğlu için dua ettiğine nasıl pişman oldu Nuh bakın nasıl istiğfar ediyor Allah’a.
Dakika 25:00
Dedi ki Nuh: Rabbim! Ben, sana sığınıyorum bilmediğim konuda senden bir şey istediğim için oğlum için sana dua ettim dedi beni ne olur affet dedi. Sana sığınıyorum, bu bilmeden senden böyle bir istekte bulundum dedi. Eğer ben beni mağfiret etmez bana merhamet etmezsen dedi (أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ) ben hüsrân da olanlardan olurum dedi.
قِيلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلاَمٍ مِّنَّا وَبَركَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلَى أُمَمٍ مِّمَّن مَّعَكَ وَأُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٤٨﴾
Cenab-ı Hak; Ey Nuh! Diye durumu ona bildirdi uyardıktan sonra Nuh’un yalvarışı dikkat değerdir burayı unutma! Nuh Aleyhisselâm: “Ey Rabbim! Ben bilmediğim bir şey istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım. Sen beni bağışlamaz, sen bana merhamet etmezsen ben hüsrana uğrayanlardan olurum dedi yalvarışa geçti. Cenab-ı Hak’ta ona şöyle dedi: Ey Nuh! Denildi, “Bizden bir selâm sana ve seninle birlikte olanlardan gelecek ümmetlere, kutluluk dileğiyle yeniden in dedi. Artık gökler suyunu çekti yerler suyunu yuttu Tufan sona erdi, Cudi Dağı üzerine gemi oturdu. İleride kendilerini birçok nimetten faydalandıracağımız, sonra da bu yüzden kendilerine tarafımızdan acıklı bir azap dokunacak nice ümmetler olacaktır” dedi.
Bakın îmânsızların Allah kökünü kesti fakat bu inananlardan yine zürriyetler çoğaldı o zürriyetlerin içinde yine îmânsızların ortaya çıkacağını yine insanlığın sapacağını, dalâlete düşeceğini Cenab-ı Hak yine buradan haber verdi.
Kıymetli dostlarım,
Şöyle nükteleri, hikmetleri, ibretleri, öğütleri ve nice hikmetleri içerdiğine bakıyoruz ki Cenab-ı Hak bize ibretli bir sahneyi önümüze koymaktadır. Niçin? Herkes aklını başına alsın diye! Îmânsız fertler, cemiyetler bütün milletler, devletler helâk olmuştur helâk olacaktır. Bunda kimsenin şüphesi olmasın eğer bir şüphe olursa Kur’an şüpheyi kabul etmeyen bir kitap olduğu için îmân yok olur.
Şimdi gemi hakkında, Nuh’un gemisi hakkında bazı sizlere haberler verelim. Boyu 300 arşın, eni 50 arşın, yüksekliği 30 arşın sacdan yapılmış 3 Ambarlı bir gemi idi. Dürrul Mensurda ki kayık böyle. Hasen ’den gelen bir haberde de boyu 1200 genişliği 600 arşın idi diyor. Yine kavmin mü’minlerini ve ihtiyaçları olan yiyecekleri ve her çeşit hayvanattan iki taneyi yani birer çifti sığacak genişlikte bir büyük gemi olduğu ortada.
Dakika 30:00
Bunun için yelkenli olmayıp bu geminin vapur gibi bucaklı ve istim gibi feveranlı, yani kaynayıp fışkıran bir kuvvetle harekete geçtiğini hatırlatan şu cümle çok dikkat çekicidir. Ne diyor? (حَتَّى إِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ) diyor. Burada “Tennur’dan” Ettennur’dan bahsediyor. Tâ ki, emrimiz geldi ve Tennur feveran etti. Nuh Aleyhisselâmın gemisinin yapımına devam ediyordu kavmi de kendisiyle alay ediyorlardı. Çünkü gemiyi yaptığı yerde deniz yok îmânsızlar zaten îmânları olmadığı için dalga geçiyor alay ediyorlardı. Tennur kapalı bir ocak, bir fırın anlamındadır dilimizde buna tandır denir. Tennur dilimizde tandırdırdır. Leys bu konuda; “Tennur” bu kelimenin “Tennar” olduğunu söylemiştir. Ezheri’de de demiştir bu gösterir ki için bazen acemi olur. Arapçada “Tennur” bilinen bir şey değildir Arapçaya sonradan geçmiş olan kelimelerdendir. Dibac, dînâr, sündüz istebrak gibi kelimeler sonradan Arapçalaşmış kelimeler olduğunu söyler. Şimdi feverana gelince şiddetle kaynamak, feveran ettiği bir sırada o geminin hareket etmeye hazır bir vapur olduğunu anlamakta hiç tereddüt etmeyiz durum bunu gösteriyor. Şimdi gelelim bizim kâşif müfessirlerimizin bu konudaki beyanlarına. Tennur’un bir ocak anlamına geldiği konusunda görüş birliği vardır müfessirler arasında. Nuh’a mahsus bir Tennur idi denmiş, ekmek pişirilen bir fırın idi demişler, kimi de Âdem’den kalma idi demişler kimisi de Nuh’un zevcesinin ekmek pişirdiği bir tandır idi demişler. Kimisi de taştan idi kimisi de küfe tarafında idi demişler. Hattâ Hz. Ali’den Küfe Mescid ’inin yerinde idi diye bir söz de nakledilmiştir. Kimi, Şam diyarında Avni Verdan denilen mevkide kimi de Hint diyarında idi demişler. Feveranın suyun kazanda kaynar gibi fırından kaynayıp fışkırması ile izâh etmişlerdir. Buna Hazreti Nuh’a Tufan’ın başlayacağına bir alâmet olmak üzere bir mûcize zuhûr ettiği konusunda da bir haber vardır. Yani mûcize zuhur ettiği vakit yüklemek emrini vermiş demişlerdir. Bu birinci grup müfessirlerin görüşleridir ikinciye gelince Tennur, Tennur’un feveranı yeryüzünün suların fışkırması olacaktır. Kamer Sûresinde Cenab-ı Hak 11 ve 12’nci âyetinde: “Bunun üzerine şakır, şakır akan sularıyla göğün kapılarını açtık yeri de kaynaklar hâlinde fışkırttık, ezelde takdir edilmiş bir emir üzere sular birleşti” buyurmaktadır. فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاء بِمَاء مُّنْهَمِرٍ ﴿١١﴾ İlâ Âhiri’l Ayeh. Bu âyet-i kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor;
Dakika 35:35
Yerkürenin bir büyük fırın anlamında olduğunu söyleyenler olmuş ise de feverana yakışan mânâsı su fışkırması değil ateş püskürmesi olurdu. Çünkü tandır ateş yakılan bir yerdir bir su kuyusu değildir şimdi o görüşe bu cevap verilmiştir. Yine Tennur’dan murâd yeryüzünün yüksek şerefeli mevkileri diyenler olmuştur. “Fahrettennur şafak attı tan yeri ağardı” diye bir anlam verenler olmuş hattâ bunu Hazreti Ali’den menkul bir tesir olduğu da söylenmiştir. Yine iş kızıştı (Hamiyel vatısü) fırın kızdı anlamı verilmiştir ki, bu haber de Müslimin ya Ahmed Bin Hanbel’in rivâyet ettiği bir haberdir. Yine dört mânânın dördü de bunların mecâz olduğu da ortaya konmuştur. Cumhur yani müfessirlerin çoğunluğu “Tennur” kelimesinin gerçek ve Lügat mânâsından saymaya sebep teşkil etmediğini söylemektedirler. Ebû Hayyân müfessirlerimizden Hasen ‘den bir rivâyetle, Tennur’un gemide suyun toplandığı yer olduğu nakledilmiştir. Bu ifâde hemen, hemen geminin kazanını andırmaktadır. Yine geminin yelkenli bir gemi değil kazanla çalışan bir vapur olduğunu hatırlatır. Tennur’un gerçek anlamıyla bir ocak olması su toplanan bir kazan Cumhur’un ocak olduğu hakkındaki rivâyetler ile bu rivâyet arasında çelişki de yoktur. Harf-i tarif ile Et-Tennur buyurulması bunun gemiye ait bir tandır bir ocak olmasını açıkça belli eder. Hz. Nuh’a ait bir “Tennur” olması yine Keşşâf’ın Tennur’un feveranı gemiyi harekete geçiren kuvvetin bizzat kendisi kendisini ifâde ettiği anlaşılmaktadır. ‘’Keşşaf da bu görüştedir’’ Nihâyet emriniz gelip gemi ateşlendiği vakit demek anlamındadır Fahrettennur. O zaman öyle bir vapur nasıl yapılabilirdi? Denirse, şöyle bir düşünelim daha önceki çağlarda bilinip de sonradan kaybolup gitmiş birtakım sanatların olduğu bile tarihi misallerle sabittir. Kaldı ki, Nuh gemisini beşerin bilgi ve tecrübe birikimi ile değil doğrudan doğruya (وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا ) “Bu gemiyi bizim gözetimimiz de ve vahyimize göre yap” emri Allah’tan gelmektedir. Gemiyi Allah hem kendi gözetiminde Nuh’a yaptırıyor hem de vahiy ile yaptırıyor.
Dakika 40:20
Allah’ın vahyi ile ve yine onun gözetiminde yapmıştır gemiyi Nuh Aleyhisselâm (مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ) her şeyden iki tane gemiye alınmıştır. Bu kadar canlıyı alabilen ve bunlarla beraber Hazreti Nuh’un bir oğlunun dışında bütün âile fertlerini ve azda kavminden kendisine îmân etmiş olanları ve gerekli olan yiyecekleri dahi gemiye yüklemişler. Fırtınalı öyle bir fırtınalı ve dalgalı tufanda bu kadar yükü küçük bir yelkenli taşıyabilir mi? İşte buradaki geminin Cenab-ı Hakk’ın gözetiminde denetiminde vahiy ile mükemmel bir gemi yapılmıştır. “Bundan sen değil dağlar bile kurtulamaz” öyle bir Tufan olmuştur ki kimsenin kurtulma şansı olmamıştır ancak inananları Allah kurtarmıştır. Bugünkü dünyada kıyâmete kadar insanlığı kurtaracak gemi hangisidir? İslam gemisidir Kur’an gemisidir bunun önderi, rehberi Hz. Muhammed’dir. Kur’an-ı Kerim bunu bunun için anlatıyor. Yüce Allah Celle Celâlühü Kur’an’da geçmişi senin önüne onun için ekrana getiriyor. İyi anla iyi dinle dersini iyi al! Tufanın umûmî olduğu bütün dünyaya yaygın bir Tufan olduğu anlaşılıyor ki meşhûr olan da budur. (وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا ﴿٢٦﴾) Nuh’un duası artık gerçekleşti o kavminin helâk olacağı ortaya çıktı. Ne diyor Nuh Aleyhisselâm burada; “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç birine yeryüzünde adım atacak bir yer bırakma, küffarın kökünü kes dedi ve kesti.” Kutup bölgeleri de dâhil olmak üzere bütünü ve her taraflı değildir ancak bu devirde insan ile meskûn olan kısımlarını hesaba almak gerekir. Yani İnsanın olduğu yerler bu tufanla ne yapılmış helâk edilmiştir Tufan ile oraları kapsamına alınmıştır. Hazreti Nuh’un peygamber olarak gönderildiği kendi kavminin bulunduğu yerde Tufan’ın umûmî kesin bunun ötesi zan ve tahmindir. ‘’Nuh Sûresi’nin 71’inci âyeti kerimesinde’’ de bu konuda bilgiler verilmektedir. Heybeti ve kudreti tasavvur etmeli göğe öyle emir veren hükmeden ilâhî saltanatın azâmet ve büyüklüğünü düşünmeli Allah göklere hükmediyor, emrediyor. Gökler ne yapıyor? Şarıl, şarıl suyunu akıtıyor. Yerler su kaynıyor göklere fışkırıyor ve dünya deniz oluyor ve tufana âfâta gark oluyor.
Dakika 45:00
Bu Cudi Dağı üzerine oturuyor, Cudi Dağı üzerinde çeşitli görüşler vardır. Bunun Musul’da olduğu El-Cezîre de Âmid de Şam’da diğer görüşler bulunmaktadır. Ebû Hayyân diyor ki; Cezîre de veya Âmid’de denilmesi Musul’a yakınlığı dolayısıyladır diyor. Yani Ebû Hayyân’a göre Musul da diyor. Cudi aynı zamanda her dağa söylenebilen bir cins isimdir diyen de bulunmaktadır. Nitekim Zeyd Bin Amr Bin Nüfeyr’in şu beyti bu kabildendir. Subhanallah, Subhanallah diyerek tekrar, tekrar O’nu tespih ederiz. Bizden önce onu dağ da buzda tesbih etti diyor. Burada cins isim olarak dağ kelimesinin cins isim anlamında olduğunu ortaya sürülmüştür. Hayır dua edilmesine bile izin verilmeyen diye. İşte o zâlim kavim böylece helâk edilmiş oldu ve helâk oldu. Ve insanlık âlemine de Cenab-ı bul ibretli sahneyi koydu ve insanlar ders alsın kimsenin başına böyle bir şey gelmesin gerçek Müslüman olsun herkes İslam gemisine binsin cihân kurtulsun. Bu gemi cennete götürüyor İslam gemisi insanlığın tümünü gelin sizi cennete taşıyayım diyor. İslam herkesi kendi gemisiyle cennete götürendir ebedî kurtuluş gemisidir. Tufandan sonraki insanlar Nuh’un 3 oğlunun soyundan ibâret değildir. Çünkü gemide onun âilesinden başka mü’minler de var idi. Mü’minlerin sülaleleri de berekâta mazhar olmuşlardır. Çoğunluğu Nuh’un soyundan anlamına da gelir rivâyet olunduğuna göre Hz. Nuh Recep Ayının onun da gemiye binmiş ve Muharrem Ayının 10’unda inmiş. O gün şükür orucu tutmuş ve bu orucu tutmak sünnet olmuştur yani Muharrem orucu. Şöyle bir bu habere göre baktığımız zaman bakın Recep ayının onun da gemiye binmiş. Recep, Şaban, Ramazan, Şevvâl Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ki aradan bu kadar zaman geçmiş Tufan bu kadar devam etmiştir. Şöyle bir bakalım Recep, Şaban, Ramazan-ı Şerif, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce ve Muharremin 10’u, buradan baktığımız zaman tam 6 ay Tufan devam etmiş oluyor. 6 ayda îmânsız insanlardan Allah dünyayı temizlemiş dünyadan bunları almış atmış hak ettikleri cezâlarını vermiş.
(تِلْكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ مَا كُنتَ تَعْلَمُهَا أَنتَ وَلاَ قَوْمُكَ مِن قَبْلِ هَذَا فَاصْبِرْ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ ﴿٤٩﴾)
İşte bunlar gayb haberlerindendir. Kur’an-ı Kerim sana tâ Nuh Kavminin zamanını haber veriyor. Cenneti haber veriyor, ezelî dünyanın âlemlerin yaratılışını haber veriyor. Geçmişin bütün belgeleri Kur’an-ı Kerim’de, geleceğin bütün kederleri Kur’an-ı Kerim’dedir. Onun için işte bunlar gayb haberlerindendir yüce Allah Kur’an-ı Kerim’le, İslam ile Hazreti Muhammed ile bu haberleri Allah kendisi vermektedir. Bunları sana vahiy ile bildiriyoruz Hazreti Muhammed’in şahsında cihâna söylüyor Cenab-ı Hak. “Bundan önce bunları ne sen bilirdin nede kavmin bilirdi” yani kimse bilmiyordu. “O hâlde sabret” Hz. Muhammed’in şahsında dünyadaki bütün inanan mü’min ve Müslüman kadın erkek hepsine Cenab-ı Hak ne diyor; Gerçek Müslüman olun bu yolda sabredin diyor. Akıbet muhakkak muttakilerindir Yani ebedî mutluluğa ereceksiniz tam mutluluk sizin olacaktır diyor. Yeter ki muttakilerden olun diyor Cenab-ı Hak hepimize muttakilerden eylesin.
Dakika 51:47