376- Tefsir Ders 376 hayat veren nurun keşif notları
376- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 376
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(İbrâhim Sûresi 47’nci Âyet-i Kerime’den 52’inci Âyet-i Kerime’ler)
(Hicr Sûresi 1’nci Âyet-i Kerime’den 9’uncu Âyet-i Kerime’ler)
فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ ﴿٤٧﴾
يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ ﴿٤٨﴾
وَتَرَى الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ مُّقَرَّنِينَ فِي الأَصْفَادِ ﴿٤٩﴾
سَرَابِيلُهُم مِّن قَطِرَانٍ وَتَغْشَى وُجُوهَهُمْ النَّارُ ﴿٥٠﴾
لِيَجْزِي اللّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ ﴿٥١﴾
هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ ﴿٥٢﴾
Yüce Rabbimiz yüce Kitâb’ında bütün insanlığı ebedî saadete çağıran İslam’ın Anayasası Allah’ın ezelî ebedî kânûnları, Hazreti Muhammed’in bağrında parlayan zikir olan Kuran-ı Kerim bakın bizlere ne diyor: O hâlde sakın Allah’ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Dikkat et buraya! Yüce Allah Kur’an ile vahiy ile peygamberlere ne söylemiş ise Vaadi Subhânî olarak Allah vaadinden dönmeyeceğini açıkça burada ifade ediyor. Vaadinden diyor döneceğini sanma! Vaadimden dönmem diyor. Onun için Hz. Muhammed’in ne getirdiyse Allah’tan bunu iyi anlamalı dinlemelidir Hazreti Muhammed tâbî olun da bana gelin diyor Cenab-ı Hak. Muhammed’e tâbî olmak Allah’ın emirlerine sıkıca tutunmaktır. “Şüphesiz Allah her şeye gâliptir intikam sahibidir.” Yeryüzünün bir başka yere, göklerin başka göklere çevrileceği ve bütün varlıkların, kabirlerinden çıkıp bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah’ın huzuruna çıkacakları o dehşetli gündür. İşte buna dikkat et hem de çok dikkat et! O, ne diyor: (وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ) buyuruyor. O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün. Her suçlu zincire vurulmuştur. Suç ne? Yaratanı tanımamak O’nun kânûnları olan Kitâb’ı Kur’an-ı, gönderdiği Peygamberi, O’na inzâl eylediği Yüce İslam’ı ve onun içindeki yüce hükümleri dinlememek ve Allah’ın emirlerine karşı çıkmak. Onun için o gün suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün. Gömlekleri katrandandır, onlara elbise giydiriliyor elbiseleri katrandan ve yüzlerini ateş kaplar. İşte küfrün, şirkin, zulmün, nifâkın, Allah’a isyânın, inkârın sonucu budur.
Dakika 5:02
Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezâlandırılacaktır. Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir. Bu Kur’an, şanlı Kur’an, eşsiz Kur’an, Kerim olan Azîmüşşân olan yüce Kur’an, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir şanlı Kur’an. Yüce Allah’ın insanoğluna Allah’ın bildirisidir. Tam tebliğdir ve tam O’nun yüce kânûnlarının tamamını ezelî, ebedî insanoğlunu gerektiren ilgilendiren ne varsa şanlı Kur’an’a Cenab-ı Hak âyet-âyet sûre-sûre koymuş derin mi derin yüce mi yüce mânâlar hükümler hikmetler içermektedir. Bu âyet-i kerimelerden anlıyoruz ki, başka bir yere çevrilmesi gökler başka gökler yer başka gök. Ne zaman? Kıyâmet koptuğu zaman. Rivâyetlerde yeryüzü ateş olacak gökler cennet olacak denilmiş. Yeryüzü gümüş külçesi gibi bembeyaz olacağını başka bir yer olacağını bildiren rivâyetler vardır. Sehl bin Sad’dan rivâyet edildiğine göre: “Ben dinledim Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki: “Kıyâmet gününde insanları tertemiz bir daire gibi beyaz ve parlak bir yeryüzünde haşr olunacaklardır” dedi. Haşr olmak, mahşerde toplanmak Allah’ın huzurunda toplanmaktır. Bu rivâyet Buhârî Şerif’te Müslim’i Şerif’te bu rivâyetin kaynağı bunlar da bulunmaktadır.
Yine Hz. Âişe Annemizden rivâyet edilmiştir ki: (يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ) “O gün, yeryüzü başka bir yere çevrilir.” Âyeti hakkında Hazreti Peygamber’e Aleyhisselâtu Vesselâm, Âişe Annemiz soruyor; “Ey Allah’ın elçisi o gün insanlar nerede olacak?” dedim. Buyurdu ki: “Öyle bir şey sordun ki, ümmetimden suç benim sormamıştı. O vakit insanlar cehennem köprüsü üzerinde diğer bir rivâyette de Sırât Köprüsü üzerinde olacaklar” demiştir. Bu rivâyetlerde Suyûtî’nin ed-Dürrü’l-Mensûr’un da yine diğeri de: “Mü’minlerden yedi grup arşın gölgesinde bulunacak” diyen bir başka hadis-i şerifte de geçmektedir ve müfessirlerimiz bunu kayda almış yine müfessir ve müelliflerimizden Elmalı’da bunu kayda almıştır. Yeni yaratma, Cenab-ı Hak bu âlemi yeniden yaratacaktır kıyâmet kopunca. Vasfını başka bir şeye çevirmek demek olur, Allah her şeye kâdir. (كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ ) “O’ndan başka her şey yok olacaktır.” (Kasas Sûresi 88). Yine İbn-i Mes’ûd Hazretleri: “Yeryüzünde yer üzerinde kan dökülmemiş, günah işlenmemiş sürülmüş beyaz gümüş gibi bir yer ile değiştirilecek” demiş olduğundan bunun bizzat kendisinin değişmesi olduğu da söylenmiştir.
Dakika 10:20
Yine Acbü’z-zeneb: Kuyruk sokumundaki en küçük kemik bu insanın çekirdeğidir dirilirken insanlar bu çekirdeği yani bu kemik insanın çekirdeği oradan dirilecektir. Her ağacın her otun bir çekirdeği olduğu gibi bir tanesi olduğu gibi tohumlarının bulunduğu gibi insanların da bu kemikten insan çekirdeği ki, kuyruk sokumundaki en küçük bir kemik bu kemiğin çürümeyeceği de rivâyetler arasındadır. İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhü) Hazretleri’nden rivâyet edilmiştir ki: “Yeryüzü yine bu yeryüzüdür şu kadar var ki sıfatı değişecek birçok örneklerden biri dağları yürüyecek, denizleri yarılacak dümdüz olacak eğrilik, büğrülük görülmeyecek” demiş ve şu beyti okumuştur:
Maddenin başlangıcı olmayacak kadar eski olması ve kalıcı olmasını ileri süren filozoflar bunun imkânsız saydıklarından yalnız maddenin başka bir şeye dönüşmesi görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bununla birlikte son zamanlarda maddenin yalnız kuvvete dönüşmesinin mümkün olduğunu gösteren bazı deneylere rastlandığından maddenin kalıcı olması kânûnu kuvvetin kalıcılığı kânûnuna bu da sebebin kalıcılığı kânûnuna çevrilmiştir. İlletin kalıcılığının ise şüphe yok ki, Allah’ın ebedî kalıcı olmasıyla ilişkisi vardır. Çünkü tek ezelî, ebedî tek varlık, Allah’u Teâlâ’dır yüce Allah’ın kendisidir. O’nun dışında Yüce Allah’ın mahlûkatında eğer birileri devam ediyorsa onları Allah devam ettiriyor kendiliğinden devam etme şansları yoktur. Çünkü yaratıcı O, devam ettirecek de O’dur yok edecek de var edecekte O’dur. Onun için maddeyi ilâhlaştıranlar yanılmışlardır. Özetle maddenin yok olması akla göre de imkânsız değildir. Yine hareket veya durgunluğunu bile kendisi tayin edemeyen işlemsiz maddenin varlığını kendisinden saymaktır ki, bu bir çelişkidir bu çelişki gerçeğe uzak kalmaktadır. Allah’ın bilgisine havâle etmek daha uygundur. O, dilediği gibi yaratır yok eder tekrar yaratır O her şeye kadirdir. Birde İbn-i Atiyye Tefsirinde: “Yeryüzün ve değiştirilecek ve fakat her grubun durumuna göre kimine ekmek, kimine gümüş, kimine ateş vesâire olacaktır.” Bu da başka açıdan bir değerlendirmedir bunların hakîkatini Yüce Allah kendisi en iyi bilendir. Yine göklerde öyle değişecek, Cenab-ı Hak; yer uzatılıp dümdüz edildiği içlerindekini atıp boş kaldığı ve Rabbine boyun eğdiği zamanki bu mutlaka gerçekleşecektir. O zaman herkes yaptığının karşılığını görecektir.
Dakika 15:15
Güneş ve ay tutulup dürülecek, yıldızları söndürülüp dağıtılacak dağıtılarak dürülecek başka göklere dönüştürülecek. Yani kıyâmet kopacak âhiret yeri âhiret gökleri kurulacak bu dünya başka bir âleme dönüştürülecek. Cenab-ı Hak, (الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ) el-Vahid’ül Kahhar’dır (وَبَرَزُواْ للّهِ) ve hepsi Allah için ortaya çıkacaklar. Ve Yüce Allah (الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ) O Allah için ki bir ve her şeye gâliptir. Allah bir (الْقَهَّارُ) Kahhâr’dır. Yani her şeye gâlip her şey O’nun hüküm ve kudretine yenik ve mahkûm irâdesine karşı gelinmek ihtimâli yoktur. Kahrına yerler gökler dayanamaz herkes O’nun yüce huzurunda boyun eğmiştir. İstese de istemese de boyunlar O’na bükülmüş teslim olunmuştur. Bütün zâlimler O’na teslim olmuş boyunlarını eğmişlerdir. Bütün Firavunlar, bütün zâlimler, bütün ordular, bütün Firavunlar, bütün Nemrutlar, bütün devlet adamları, bütün generaller mareşaller, bütün hâkimler savcılar Allah’ın huzurunda Allah’ın ordularına tamamen teslim olmuşlardır boyunlar eğilmiştir. Allah’a hesap vereceklerdir .(الْوَاحِدُ) ve (الْقَهَّارُ) yani kahredici sıfatlarının zikredilmesi. Cenab-ı Hak Mü’min Sûresi 16’ncı âyet-i kerimesinde: (لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ ) “Bu mülk hükümranlık kimindir?” Kahhâr olan tek Allah’ındır. Allah’tan başka hükümdar yok ki, sonuçta herkes O’na hesap verecek. Cenab-ı Hak (وَتَرَى الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ مُّقَرَّنِينَ فِي الأَصْفَادِ ﴿٤٩﴾) “Ve o gün o suçluları göreceksin ki, birbirine yaklaştırarak zincirlere vurulmuşlardır.” Kim? Suçlular. “Gömlekleri katrandandır ve ateş yüzlerini kaplamıştır.” Katran, sert kokulu süratle tutuşur ateşlenir sıcak ve keskin bir sıvı maddesidir çirkin ve çok kötü sert kokuludur. Süratle tutuşur ateşlenir sıcak ve keskin bir sıvı maddesidir. Uyuz develere sürerler dünyadaki katranı bir de cehennem katranları var. Basbayağı onların donu gömleği olacak. Yani elbisesi katrandan olacak cehennemliklerin ve onlara dört çeşit azâb toplanacak ki onlar, çirkin renk pis koku şiddetli hararet ve süratle tutuşma ateşlenme. O günkü katran mukayese edilemeyecek ve belirlenemeyecek bir şeydir ki, korkunçtur dünya katılanlarla da benzemez. Katran çirkin amellerin aynıdır kötü amellerin karşılığında öbür dünyada yani âhirette o şekilde ceset şekline girerek azâblarının şiddetlenmesine sebep olacaktır.
Dakika 20:00
Ebussuut irşâdü’l-akli’s-selîm İlâ Mezaya’l-kitâbi’l-kerim adlı eser de bu haber bulunmaktadır. (وَتَغْشَى وُجُوهَهُمْ النَّارُ) ve yüzlerini ateş büyüyecektir. (نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ ﴿٦﴾) , (الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ ﴿٧﴾) Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir öyle bir ateş ki gönüllere işler. Kalplerden tutuşacak olan cehennem ateşi cesetlerinin her tarafını kaplayacak kalplerin içinden tutuşarak başlayacak. (يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ) O gün yüzükoyun yüzüstü ateşte sürüklenecekler. Yüzüstü bunlar sürünecek sürüklenecekler. (لِيَجْزِي اللّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ) Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezâlandıracaktır zincire vurulmuş iyiliğe iyilik kötülüğe kötülük kişinin suçu neyse cezâsı suçun karşılığıdır. Allah’ın adâletinden kurtuluş yoktur. (إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ ) Sana düşen sadece duyurmaktır ey şanlı Peygamber ve onun ümmeti! Bu Kur’an-ı Kerim’i İslam’ı dünyaya iyi duyurun size görev duyurmaktadır. Hesap görmek de bize düşer diyor Cenab-ı Hak ve (Aleynel-hisab) buyuruyor. Allah hesaba çekecek bizde tebliğ görevini iyi yapmamız gerekiyor. Bunun içinde İslam’ı bileceğiz ve yaşayacağız tebliğ edeceğiz. Cenab-ı Hak, (بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ) insanlara gönderilmiş bir bildiridir. Düşünsünler yerli yerince insanoğlu düşünsünler. Nasihat edilmeleri için şanlı Kur’an geldi. İnsanlara nasihati Kur’an’la yapacaksın. Baba nasihati, dede nasihati diye nasihat yok İslam’da. İslam’da Allah’ın nasihati var. Yani o da Kur’an’la sünnet ve icmâ kıyas ile olur. Din adına Allah adına konuşuyorsan Kur’an’ı Kur’an ile açıklayacaksın. Kur’an’ı Kur’an olarak Kur’an’ın âyetlerini zincirleme yine âyetlerle ve Hazreti Muhammed’in açıkladığı gibi hadis-i şeriflerle sahih hadislerle açıklanacaktır. Bunun için mutlaka İslam kendi kaynağından bilinmelidir. Ve anadan nasihatini baba nasihatini Kur’an’ın yerine koyduğun zaman çok ortaya Kur’an çıkar ortaya da çok Rab çıkar. ‘’Hâşâ Sümme Hâşâ!’’ ortaya da din çok çıkar din bir tane Allah bir dinde bir. Bütün peygamberler aynı dinin görevlisi Âdem ile başlamış en son sırayla Hazreti Muhammed’e gelmiş. Öbürleri şehirlere, köylere, devletlere gelirken herhangi bir devlete, Hazreti Muhammed bütün milletlere bütün âleme cihân şumûl bir Peygamber tâ kıyâmete kadar. Cenab-ı Hak, kendi dini şeriatını hükümler kısmını yenileyerek gelir. Allah yeniler Allah Şârî’dir şeriatını kendi yeniler. Ne yapmış Cenab-ı Hak; 10’u Âdem Aleyhisselâm’a, 50’si Şit, 30’u İdrîs, 10’u da İbrâhim Aleyhisselâm olmak üzere 100 tane suhuf göndermiş. Daha sonra Cenab-ı Hak ne yapmış? Suhuflar’ı kitâba çevirmiş. Tevrât’a, Zebur, İncîl ve hepsini ve hepsinden daha büyük geçmişin tamamını yenileyen Kur’an-ı Kerim Kitâbı’na Cenab-ı Hak cevirmiş. Hepsini Kur’an ile yenilemiş.
Dakika 25:15
Onun için dini İslam birdir Allah bir olduğu gibi dinde birdir bütün peygamberler Müslümandır. Dinin iki olma ihtimâli hiç yoktur. Allah’ın nasıl ki eşi benzeri şeriki, naziri, dengi olmayıp zâtında, sıfatlarında her şeyinde Allah bir olduğu gibi dinde birdir. (إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ ) “Allah katında din İslam’dır.” Îsâ’da Müslümandır Mûsâ’da, İbrâhim’de, Nuh’ta Yâkuplar, Süleymân’lar, Yahyâ’lar, Zekeriyâ’lar, İdrîs’ler, Şit’ler hepsi Müslümandır. Başka din gelmedi ki, başka dinden olsun başka ilâh yok ki, başka din olsun, şöyle azıcık düşün.
Çok kıymetli muhterem izleyenlerimiz değerli izleyiciler,
İbrâhim Sûresi’nin sonuna geldik. Hicr Sûresi ile dersimiz devam etmektedir. Bizim derslerimiz yegâne Kur’an-ı Kerim’in, sünnetin, icmâ’nın, kıyasın dersleri olur. Şimdilik şanlı Kur’an’ın sünnetin yeri geldikçe de fıkhî hükümlerine de yer vererek bu ebedî insanları mutlu eden Kur’an’ın ölümsüz dersleri devam etmektedir. Kur’an’ın dersleri ölümsüzlüğün dersleridir. Niye? Kur’an-ı Kerim, İslam kişiyi ölümsüzlüğe hazırlıyor cennete hazırlıyor. Cennette ölüm yok, ihtiyarlık yok, hastalık yok, soğuk sıcak yok, üzüntü keder yok, mutluluk üstüne mutluluk zevk üstüne zevk. Îmân ve Amel-i Sâlih’in, İslam’ın kendisi ve karşılığı ölümsüz cennet Dârusselam’dır. Allah’ın bu bir lütfunun tecellîsidir, İslam’da Allah’ın yeryüzünde tecellîsidir. İslam’ın kendisi içeriği ve kazandırdıkları da Cennet-i Âlâ Allah’ın cemâliyle de mutluluk ebediyyû’l-ebed devam edecektir. Onun için buraya kişiyi hazırlayan Kur’an-ı Kerim’dir. Onun için Kuran-ı Kerim’in işte bu ebediyyû’l-ebed hayat veren derslerini devam ettirmeli. Bunlar Kur’an-ı Kerim’in size verdiğimiz keşif notlarıdır. Biz size bunların özünü ve keşif notlarını veriyoruz. Eğer imkânımız olursa daha geniş bilgiler vermeyi Cenab-ı Hak bize lütuf ederse İnşâ’Allah biz de sizlere elbette ki, Allah’ın lütfunu sizden esirgeyemeyiz sizlere tebliğ etmek boynumuza borç olur.
Hicr Sûresi de Mekkî Sûrelerdendir yani Mekke döneminde inen sûrelerdir Mekke-i Mükerrem’e ve âyet sayısı 99’dur ve sıra numarası da 15’inci Sûredir. Bu sûre-i celilenin Mekke’de indiğine dâir ihtilâf yoktur ittifâk vardır. Bahr-i Muhit de ve Hazm de istisnâsız kaydı da vardır. Yalnız sadece Âlûsî sadece (وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي) bu âyetin Medine’de indiğine dair Âlûsî ’den haber rivâyet bulunmaktadır. Hicr kelimesi, bir uyarma için kullanılmıştır yeri gelince bu konuda ayrıca bilgi de vereceğiz İnşâ’Allah.
Dakika 30:40
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
الَرَ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ ﴿١﴾
رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ كَانُواْ مُسْلِمِينَ ﴿٢﴾
ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٣﴾
Cenab-ı Hak, (الَرَ) ‘’Elif, Lâm, Râ”. Bunlar Kitâb’ın ve apaçık bir şanlı Kur’an’ın âyetleridir buyuruyor. Yani bunlar şanlı Kitâb’ın ki, Kur’an-ı Kerim ve Kur’an-ı Kerim’in âyetleridir. Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke Müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır. Şimdi onlara biz şimdiden bakın Kur’an-ı Kerim şimdiden diyorum ama 14 asırdan fazla tâ kıyâmete kadar bütün insanlığa iş işten geçmeden derhâl Müslüman olun. Çünkü bir gün gelecek herkes keşke Müslüman olsaydım diyecek ama Müslüman gibi Müslüman. Kur’an-ı Kerim
‘in nuru kişiyi kuşatmış bağrında Kur’an nuru parlayan Müslüman ilim irfânla donatılmış Müslüman. Çünkü İslam, Kur’an bütün insanları kurtarmaya geldi. Geç kalmayın keşke bende Müslüman olsaydım demek için iş işten geçmiş olur. Hemen şimdi fırsat elde iken birinci nefesini al ikinciye fırsat verme derhâl Müslüman ol. Sen bilirsin hatırlatıyoruz tebliğ ediyoruz görevimiz boynumuzun borcu. Çünkü İslam herkesi kurtarmaya geldi bunları ben kendime söylüyorum kendime söylerken de sana da diyorum ki, biz Allah’ın kullarıyız, sana da tebliğ etmek, sana yardımcı olmak, faydalı olmak birbirimizin boynuna borçtur. Faydalı olalım birbirimize diye tebliğ ediyoruz üstelik tebliğ Allah’ın bize yüklediği bir görevdir hepimize birimize değil görevi yapan paçayı kurtarır. Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ileride bileceklerdir. Burada da bu âyet îmânsızları tehdit ediyor. Diyor ki: İnanmayın dünya zevkine dalanlar yesinler içsinler diyor ama sonunu düşünsünler diyor Cenab-ı Hak. Eşsiz Kur’an’ın âyetleri ile Allah kendi sözleriyle insanlık âlemini uyarıyor. Uyanmak istemezse kendisi bilir biz birbirimize faydalı olmak boynumuzun borcu.
Ebû Mûsâ el-Eş‘arî’nin rivâyetinde (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) bakın Sevgili Peygamberimizden şöyle rivâyet olunuyor: “Kıyâmet gününde cehennemlikler cehennemde toplandıkları ve kıble ehlinden Müslümanlardan Allah’ın dilediği bir kısmı da beraberlerinde bulunduğu vakit inkârcılar Müslümanlara cehenneme giren günahkâr Müslümanlara bunlara diyecek ki: “Siz Müslüman değil miydiniz?” “Biz cehenneme geldikçe de geldiniz diyecekler.”
Dakika 35:38
Onlar: “Evet, diyecekler. O hâlde gördünüz ya!” “İslam’ınızın hiç faydası yokmuş işte siz de bizimle beraber ateşte yanıyorsunuz” diye onları kınayacaklardır. Onlar: “Hayır, öyle değil diyecekler. Bizim birtakım günahlarımız vardı Yüce Allah onunla bizi sorumlu tuttu cevabını verecekler bunun üzerine Yüce Allah o inkârcılara, kâfirlere kızacak ve rahmeti ve ihsânı ile kıble ehlinden olanların kurtuluşlarını emredecek ve onlar cehennemden çıkacaklar. Yani îmânı ile cehenneme giren bir gün çıkacak mutlaka ve işte o vakit kâfirler ah diyecekler keşke bizde Müslüman olsaydık diyecekler diyor. Bu rivâyet Ebû Mûse’l-Eş’arî ’den gelen bu rivâyet Hâkim el-Müstedrek burada bulunmaktadır bu rivâyet. Yine İbn-i Abbâs’tan gelen (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) rivâyette de şöyle buyruluyor; Mücâhit şunu rivâyet etmiştir o da İbn-i Abbâs’tan rivâyet ediyor Mücâhit; “Yüce Allah Müslümanların yavaş, yavaş rahmet ve şefaatine mazhar edecek ve sonunda Müslüman olan cennete girecek. Buyuracak ve işte o zaman îmânsızlar Müslüman olmalarını temenni edeceklerdir.” Diyor. Bu Haber’de İbn-i Abbâs’tan geliyor ve Suyûtî’nin ed-Dürrü’l-Mensûr’un da bulunmaktadır. (يَأْكُلُواْ) Cenab-ı Hak ne diyor bakın (ذَرْهُمْ) onları bırak (يَأْكُلُواْ) yesinler. Kimi? Îmânsızlara diyor. Allah, peygamber, hak hukûk, hukûkun üstünlüğü, kitap, Kur’an âyet, Peygamber dinlemeyen zihniyete diyor ki onlara: (ذَرْهُمْ) onları bırak (يَأْكُلُواْ) yesinler onların derdi hayvan gibi yiyip içmek nefse hoş gelen şeyler ve şehvetler peşinde koşmaktır. (وَيَتَمَتَّعُواْ) faydalansınlar. Yani hayvanca zevkleriyle boğuşa dursunlar. Allah korkusu âhiret ve hesap düşüncesi bunlar da yok bunlarda bu olmadığı için (وَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ) ve ümit kendilerini oyalasın boş bir ümit. Uzun ömürler süreceğiz diyerek kendilerini aldatarak. Sonuçta ne oldu? (فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ) Sonra bilecekler iş işten geçecek ah diyecekler ama iş işten geçmiş olacak keşke bizde Müslüman olsaydık diyecekler. İşte kıymetli dostlarım, îmânınla ölürsen, îmânınla yaşarsan her gün tepende bomba patlasa seni o bombalar da cennete götürür şehit olursun en yüksek mertebelere erersin.
Dakika 40:00
Müslümanın gaybı bu dünyada yoktur, mezarda yoktur, mahşerde yoktur. Müslüman yaşasa da kazanır ölse de kazanır, Müslüman mezarda kazanır mahşerde de kazanır. Müslümanın dünyadaki hayatı tamamen kazanımdır. Niye? İnsanlığın hayrına çalışır Müslüman sulh ve barış için çalışır, îmânı Amel-i Sâlih’i ile çalışır, sırf Allah için çalışır. Müslümanın hukûkun üstünlüğüne gerçek adâlete Müslüman tamamen kendini adamıştır. Müslüman budur, Müslümanın gaybı olmaz. Dünyanın, mezarın, berzah âleminin, mahşerin en mutlu ebedî mutlu adamı Müslümandır. Onun için her peygamber Müslümandır her peygambere inanan Müslümandır. Ve dünyada ebedî mutluluk ise onun için evrensel mutluluk da hak ve gerçek olan da yine Müslümanlık da bulunmaktadır. Onun için kişiyi mutlu eden tamamen İslam kendisidir. Allah’ın İslam ile ne yapıyor; mutlulukları lütuflarıyla tecellî ediyor. Mutluluk sevgi tecellîleri İslam sevgi deryâları, nur deryaları ilim irfân deryaları feyiz üstüne feyiz. Neyi arıyorsan güzellik adına mutluluk adına o İslam’ın içerisinde bulunmaktadır. Hattâ İnsanoğlu İslam’ı tarif etmekten âcizdir. Kur’an-ı Kerim mûciz bir kitaptır karşısında herkes âcizdir Kur’an-ı Kerim en büyük mûcizedir çünkü Kelâmullahtır.
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلاَّ وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ ﴿٤﴾
مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ ﴿٥﴾
Biz hiçbir memleketi, (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helâk etmedik. Dikkat edin! Her şey hesap kitap ile yapılıyor biri helâk oluyorsa fert, cemiyet, millet, devlet eğer yıkılıyorsa yok ediliyorsa helâk oluyorsa bunların Allah katında hesabı kitâbı var. Allah helâk ediyorsa… Buna dikkat et! Veyahut birinin eliyle helâk ettiriyorsa çünkü sebepleri de O yaratır. Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez. Allah’ın indinde Levhi Mahfuz da herkese ne yapılmış bir ecel verilmiştir o ecelin önüne hiçbir millet onun önüne geçemez ve onu geciktiremez. Sadece kul her tedbirini alır kulun görevi. Ama Allah’ın takdirinin önüne o ecel saatinin önüne geçemez o saat ileride alınmaz geride alınmaz. Bütün tedbirleri almak kulun görevidir ama bu ezeldekini değiştirmez. Çünkü ezeldeki yazılanlar senin tedbir alacağını da bilmiyor almayacağını da. Allah’ın ilmi ezelî bildiği kadar ebediyyâtı biliyor.
Onun için buraları Ârif olanlar kolay anlarlar ama anlayışın da biraz güçlük çekenler biraz farklıdır. Onun içinde Kur’an-ı Kerim çok güzel anlatıyor açık ve seçik anlatıyor. Yerin dibine geçip batırmak ve gerek halkını kırıp geçirmek gibi türlü türlü felaket de afetler ile öteden beri mahvedilen memleketlerin hiçbiri nasıl rast gelirse ve körü körüne değil… Mutlaka her biri Allah’ın hikmeti gereğince tayin ve takdir edilip Levhi Mahfuza yazılmış şaşmaz, unutulmaz, gaflet edilmez bir yazı olarak oraya yazılmış takdir edilmiştir.
Dakika 45:35
O, her şeyin biliyor yerli yerince takdir ediyor. El ve ayaklarına kelepçe takılarak birbirine çatılıp katrandan gömlekler içinde cehennemi boylayacak ve o zaman ne hatâ ettiklerini anlayacaklar. Kime diyorsun bunları derseniz diyorum ya her zaman önce kendime söylüyorum ‘’Allahümme ecirnâ minen-nâr„
وَقَالُواْ يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ ﴿٦﴾
لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٧﴾
Dediler ki, îmânsızlar: “Ey kendisine Kur’an-ı Kerim indirilen ey Muhammed!” dediler. Sen mutlaka bir mecnunsun” dediler. Îmânsızlar peygamberlere böyle diyenler peygamberin yolunda gidenlere neler demezler ki. Bugün de hakîkî Müslüman dil uzatan çağdaş hâinler de aynı şeyi söylerler söylüyorlar o çağda de öyleydi bu çağda da. Hazreti Mûsâ’ya da mecnun diyorlardı. Firavun Mûsâ’ya ne diyordu? Bu bir mecnun diyordu. (يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ) Kur’an-ı Kerim’in bir adı zikirdir. Ve bakın, Şuarâ Sûresi’nde Mûsâ’ya Firavun şöyle diyordu; (رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ) “Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir” diyordu. Kendi ne oldu firavunların? Tamamı hepsi helâk oldular peygambere karşı koydular hepsi helâk oldular. İstirak, gark olma kendinden geçme (إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ) hiç şüphe yok sen kesin olarak delisin, cin tutmuş delirmişsin diyen îmânsızlar. Yoksa bize o Melekleri getirsene diyen serseriler. Melek kime geleceğini Allah’tan aldığı emir üzere bilir melek Allah’ın emrinde çalışır îmânsızların emrinde çalışmaz.
مَا نُنَزِّلُ الْمَلائِكَةَ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَا كَانُواْ إِذًا مُّنظَرِينَ ﴿٨﴾
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٩﴾
Biz o melekleri, ancak hak ile indiririz. Cenab-ı Hak Allah cevap veriyor; Biz o melekleri, ancak hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara yani îmânsızlara hiç mühlet verilmez. Allah’tan aldığı emir üzere Azrâil Aleyhisselâmın orduları kimin tepesine iniyorsa canını almak üzere ne diyor hiç mühlet verilmez. Yani (وَمَا كَانُواْ إِذًا مُّنظَرِينَ ) buyuruyor. “Hiç şüphe yok ki “Kur’an-ı Kerim’i biz indirdik.” (إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ) Cenab-ı Hak ne diyor;
Dakika 50:00
“Hiç şüphe yok ki Kur’an-ı Kerim’i biz indirdik.” Yani kudretini kastederek emrindekileri kastederek ne diyor; “Onu biz indirdik Kur’an-ı Kerim’i ““Allah’u Teâlâ. (وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ) “Elbette onu yine biz koruyacağız” diyor. Kur’an-ı Kerim’i Allah’u Teâlâ korumaktadır O’nun korunmasının Yüce Allah kendine almış. Bütün dünya Kur’an-ı Kerim’e karşı koyarak geldi bir noktasını bile kimse değiştiremedi, alamadı, bir nokta koyamadı. Kur’an-ı Kerim azlığı da çokluğu da kabul etmez kimse onun bünyesinden bir harf bir nokta alamaz, bir harf ve noktada koyamaz, ne eksiltebilir ne de ona ekleyebilir. Çünkü Kur’an-ı Kerim eşsiz mûcizedir, Kelâmullahtır, son kitaptır Allah’ın kendi koruması altındadır. Bütün kalplerde bugün âyetler var bütün Müslümanların ezberinde Kur’an-ı Kerim var. Hafızlarda ayrı her Müslüman da kısmen hafızlık vardır her Müslüman da. Kimisi tamamen hafızdır kimisi kısmen ama her Müslüman da ezberinde Kur’an-ı Kerim vardır âyetler sûreler vardır. Ve milyonlarca Kur’an-ı Kerim’den hepsi aynıdır hiçbir Kur’an’ın hiç birinde bir noktasında bir fark değişmez olmamıştır olamaz. Onun için Kur’an-ı Kerim son kitap eşsiz mûcizedir. Gelin keşke bizde Müslüman olaydık diyenler iş işten geçmeden Müslüman olsunlar. Dünya barışa kavuşsun gönüller huzura kavuşsun sevgiyle dolsun merhametle kuşatılsın dünyaya barış kardeşlik hâkim olsun. Hukûkun üstünlüğü İslam adâleti egemen olsun ki, bütün insanlık âlemi ekosistem bütün varlıklar başta canlılar olmak üzere bozulmasın, ifsat edilmesin, korunsun herkes yerli yerince faydalansın. İşte İslam yerlerin göklerin yüce kânûnlarını da içinde bulundurmaktadır. Bu yüce kânûnlar ise kitâbî ve kevnî kânûnlardır. Bu kânûnlara uymak, itaat etmek, gereğini yapmak biz Allah’ın kulları olarak boynumuza borçtur. Cenab-ı Hak görevini en güzel yapan kullarından eylesin.
Dakika 53:30