Tefsir 379-01

379- Tefsir Ders 379 hayat veren nurun keşif notları

379- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 379

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Nahl Sûresi 33’üncü Âyet-i Kerime’den 74’üncü Âyet-i Kerime’ler)

 

هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ أَن تَأْتِيَهُمُ الْمَلائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ أَمْرُ رَبِّكَ كَذَلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّهُ وَلكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٣٣﴾

 

Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin gelmesini veya Rabbinin azâb emrinin yani kıyâmetin gelip çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulüm etmedi, fakat onlar kendilerine zulüm etmişlerdi. Helâk olan milletler hep böyle helâk oldular. Çünkü Allah’ın emirlerini, âyetlerini dinlemediler inanmadılar peygamberlere karşı koydular kendilerine yazık ettiler helâk oldular.

 

فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُواْ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿٣٤﴾

 

Bunun için, sonunda yaptıklarının cezâsı başlarına felaket oldu ve alay edip durdukları o azâb, kendilerini kuşattı. Kişi hangi hakîkatle alay ediyorsa o onu kuşatmıştır kuşatacaktır. Ölümü düşünmeyen mutlaka ölecektir. Dirilmeyi düşünmeyen mutlaka dirilecektir, kıyâmeti kabul etmeyen mutlaka tepesine kıyâmet kopacaktır. Mahşerdeki hesabı kabul etmeyen orada dehşetli bir hesaba çekilecektir. Mîzanı, sırat köprüsünü, cenneti cehennemi kabul etmeyen ebedî bunların hasretini çekecek cehennem ile sonuçlanacaktır. Kur’an-ı Kerim bütün insanlığın kurtuluşu için, barışı için, huzuru için dünyada bir İslam cenneti öbür âlemde Dârusselâm âhiret cenneti için insanları cennete hazırlamaya geldi. Şanlı Kur’an nurlu İslam Şanlı Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem.

 

Cenab-ı Hak bu yüce âyetlerinde de bu yüce mesajlarını vermektedir.

 

وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُواْ لَوْ شَاء اللّهُ مَا عَبَدْنَا مِن دُونِهِ مِن شَيْءٍ نَّحْنُ وَلا آبَاؤُنَا وَلاَ حَرَّمْنَا مِن دُونِهِ مِن شَيْءٍ كَذَلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلاَّ الْبَلاغُ الْمُبِينُ ﴿٣٥﴾

 

 

Yüce Rabbimizin yüce âyetinden de bakın şunu anlıyoruz ki; Allah’a ortak koşanlar dediler ki: “Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O’nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekilerde böyle yaptılar. Buna karşı peygamberlerin vazifesi ancak açık-seçik bir tebliğden ibârettir. Bunlar bakın kendi irâdelerini kötüye kullandılar sonuçta da Allah isteseydi biz böyle yapmazdık dediler. Hâlbuki özgürlüğün olduğu yerde icbâr zorlama yoktur, imtihanın olduğu yerde bunlar olmaz. Dünya hayatı insanoğlu için tam bir imtihandır.

 

Dakika 5:15

 

Bu ebedî hayatın soruları da cevapları da Kur’an-ı Kerim’dedir. İrâdeni kötüye kullanma, sana verilen kuvvetleri Allah’ın emrine, itaate kullan. İşe îmân, ilim, irfân, Amel-i Sâlih, güzel ahlâkla işe başla sana bu kuvvetler verildi. Öbürü îmâna itaate kullanırken sen küfre, isyâna kullandın özgürlüğünü. Suç atacak yer arama A’dan Z’ye suçlu sensin, suç atacak yer arama. Bunu kendi nefsime söylüyorum söylerken kendime tebliğ görevimizin icâbı beraber dinliyoruz.

 

استعيذ بالله

 

وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى اللّهُ وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلالَةُ فَسِيرُواْ فِي الأَرْضِ فَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ ﴿٣٦﴾

إِن تَحْرِصْ عَلَى هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي مَن يُضِلُّ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ ﴿٣٧﴾

وَأَقْسَمُواْ بِاللّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لاَ يَبْعَثُ اللّهُ مَن يَمُوتُ بَلَى وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿٣٨﴾

لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي يَخْتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ كَفَرُواْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَاذِبِينَ ﴿٣٩﴾

 

Yüce Rabbimizin yüce sözlerini yüce âyetlerini anlamaya dinlemeye devam ediyoruz. Yüce’nin yüce sözleri, yüce Kitâb’ı, yüce âyetler, yüce kânûnlar yüce mi yüce eşsiz nizâm-i ilâhî. Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede ve diğerlerinde bakın neler buyurdu, biz neler anlamaya çalışıyoruz. Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.” Kimseyi ilâh edinmeyin Rab edinmeyin diye bir peygamber gönderdik. Bakın ne diyor her ümmete peygamber gönderdik. Bütün peygamberler Hz. Âdem’den, İdrîs, Şit’ler, Nuh’lardan itibâren onlarda dâhil bütün milletlere peygamber gönderdi Cenab-ı Hak. Ne dedi: Kimseye kulluk etmeyin, putlara tapmayın, başkalarını rab edinmeyin yalnız Allah’a ibadet edin diye Cenab-ı Hak bir tek Allah’a kulluk Allah bir… Allah Celle Celâlühü, bu ümmetlerden bir kısmına hidâyet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yeryüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün? Mesela Nuh Peygamberi yalanladılar. Ne oldu? Nuh tufanıyla helâk olmadı mı?  Hud Peygamberi yalanladılar. Ne oldu? “Rîhi Sarsar” ile helâk olmadılar mı? „Semûm“ azâbıdır ki, bu bir „Rîhi-i Sarsar“ idi: Kâfirlerin burnundan giriyor kıçlarından çıkıyordu, evlerini, mallarını yıkıp, sürükleyip götürüyordu, her şeyi silip süpürüyordu. Her parçasını bir tarafa atıp savuruyordu.

 

Dakika 10:00

 

Semud Kavmi Sâlih’i yalanladı (Aleyhisselam ve Aleyhimüsselam) Ne oldu? Yıldırım yağmadı mı tepelerine, helâk olmadılar mı? Helâk oldular. Peki, Nemrut ne oldu İbrâhim’i ateşe atan Nemrut helâk oldu. Peki, Firavun ne oldu? Musa’nın karşısında helâk oldu. Hz. Muhammed’e bütün dünyanın firavunları karşı koydu. Ne oldu, Ebû Cehillerle başı çekerek ne oldu? Dünyanın en süper devletleri ne oldu? Muhammed’e Aleyhisselâtu Vesselâm boyun eğdiler. Helâk olanlar helâk oldu diğerleri boyun eğdiler. Niçin? Peygamberleri Allah gönderir Hazreti Muhammed son Peygamber cihân Peygamberi bütün milletlerin bütün çağların Peygamberi. Bunu sık söylüyorum ki, duyduk duymadık demesin kimse! Bugün dünya yarın berzah, mezar, mahşere geleceğiz. Birbirimize doğruları söylemek zorundayız. Putperestliği bırakın Allah’a kulluk yapın kurtuluş burada. Ey Muhammed! Cenab-ı Hak ne diyor bak Hazreti Muhammed’e; Sen o kâfirlerin hidâyete ermelerini ne kadar istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidâyete erdirmez. Bak Hz. Muhammed bütün dünyanın hidâyete ermesini istiyor ama Yüce Allah ne diyor; onların kalplerine ben bakıyorum, ruhlarına, irâdelerine bakıyorum onlar irâdelerini, özgürlüklerini küfre kullanıyorlar, inkâra kullanıyorlar. Onun içinde Cenab-ı Hak ne diyor Allah diyor, saptırdığı kimseyi hidâyete erdirmez. Bunlar sapıklığı istediler kesinkes Allah hidâyet etmiyor. Îmân edeceksin îmân etmek için Allah’ın sana verdiği kuvvetleri îmân yolunda kullanacaksın. Aklını, irâdeni başta Allah yolunda kullanacaksın îmân için Allah’a itaat için kullanacaksın. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur. Niye? İnkâra kullandığın zaman gücünü kuvvetini artık yardımlar bir gün tamamen kesilecek kendi suçun içinde baş başa kalacaksın. Kendi cürümlerinle, inkârlarınla, zulümlerinle baş başa kalacaksın, yazık edeceksin kendine. Kur’an-ı Kerim bu nasihatleri niçin yapıyor? Herkes kurtulsun diye. İnkârcılar, “Allah ölen kimseyi diriltmez.” diye en kuvvetli yeminleri ile Allah’a yemin ettiler. Yaratılmışları görmeyen gözler kör olmuş kalpler körleşmiş. Ey inkârcı kâfirler! Şu âleme baksana! Canlı cansız bunları yoktan yaratan sen ölünce diriltmez mi? Yarattıkları seni dirilteceğinin açık belgesidir. Onun için bunlar bakın burada bütün güçleriyle yemin ediyorlar Allah ölen kimseyi diriltmez diyorlar. Hâlbuki bütün yaratılanlar herkesin dirileceğinin açık belgesidir. Birde yüce Kur’an Şanlı Peygamberler bunun haberini de açık seçik ortaya koymuşlardır.

 

Dakika 15:00

 

Cenab-ı Hak hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah’ın kendisine karşı bir vaadidir. Allah ne diyor bunlara; kesinkes diyor ölüleri ben dirilteceğim diyor bu benim vaadimdir diyor. Allah vaadinden dönmez. Ancak insanların çoğu bunu bilmez. Bilmez, bilmezse Kur’an-ı Kerim öğretiyor Allah akıl vermiş aklınla vahyi ilâhî birleştir o zaman gerçekleri görürsün. Akılla vahyi ilâhî insanoğlu için ebedî saadetin tamı tam kurtarıcı rehberidir akıl vahyin emrinde olmak kaydıyla. Yani akıl Allah’ın emrinde olacak. Birilerinin emrine girince akıl akıllıktan çıkıyor kölelik, putperestlik, şirk ve küfür başlıyor. Birinin emrinde akıl olmaz. Aklın, fikrin, zikrin her şeyin Allah’ın emrinde ve O’na seve, seve… O’nun emrinde olmaktan daha güzel daha yüce üstün derece olur mu? Cenab-ı Hak Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilâf ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler diye ayrıca kesinkes ölüler diriltilecektir. Mezarından herkes fırlayıp mahşere gelecektir bunda şek ve şüphe yoktur. Kendine baksana kendin nasıl yaratılmışsın. Ey inkârcı adam! Kendine acımıyor musun, hiç mi aklın yok? Şöyle bir bak kendine incele, insanoğlu nasıl güzel yaratılmış insan için bu âlem nasıl donatılmış. Bunları düşünmüyor musun sen?

 

إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَن نَّقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ ﴿٤٠﴾

 

Yüce Rabbi, Yüce Allah’ı iyi dinle! İnanan inanmayan herkes Allah’ı dinlesin. İnanmayan îmâna gelsin inananlar îmânını takvâsını arttırsın. Hayr yarışını artık daha fazla hızını artırsın. Hayırda yarış kemâle doğru cihâd meydanlarında Yüce Allah’ın emrinde insanlığın hayrına ve menfaatine hayırdan hayra koştursun îmânlılar. Îmânsızlar da îmâna gelsinler. Bak ne diyor Cenab-ı Hak;  Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece: “ol” dememizdir. O da hemen  oluverir diyor. (كُنْ فَيَكُونُ) (كُنْ فَيَكُونُ) unutma! Yüce Allah (كُنْ) der ol der (فَيَكُونُ) derhâl olur. Yaratıcı otorite O’nda olmam deme imkânı yoktur. Hâlık bütün yaratıcı kudretin bütün otoritesi kendisinde, onun için (كُنْ) dediği bir şeyin (فَيَكُونُ) derhâl olur olmam demesi mümkün değildir. Muhâl ve mümtenidir olmaması, derhâl olur.

 

Dakika 20:05

 

وَالَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي اللّهِ مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَلَأَجْرُ الآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ ﴿٤١﴾

 

Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Allah kendi yolundaki kulunu ne dünyada ne ukbâda bakın güzel ortama yerleştiriyor. Hiç onu ihmâl eder mi? Yüce Allah etmiyor. Derecesini artırıyor onlar Allah yolunda zahmet  çekerler ama dereceleri yükselir. Hâlbuki bilirlerse âhiretin mükâfatı elbette daha büyüktür. Dünya dünyaya göredir esas büyük mükâfatlar âhiret âlemindedir.

 

الَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٤٢﴾

 

O Muhâcirler, yani hicret edenler Allah’a gidenler şirki, putları, tâğutları, inkârcıları onların ortamlarını terk edip Allah’a gidenler. İslam’ı mükemmel yaşamaya gidenler kötülükleri terk edip iyiliğe ileriye gidenler. Ve tâğutî şer güçleri bırakıp Rahmânî hayır kuvvetlere kavuşmaya gidenler hayır ortamına gidip insanlığın hayrına çalışmaya gidenler. Ki, bu îmân ve Amel-i Sâlih ile göğsünde îmân elinde Kur’an ile Allah’a gidenler bunlar Muhâcirler işte hicret eden kahramanlar. Müşriklerin eziyetlerine sabredenler bunlar zulme uğradılar her türlü zulüm bunlara reva görüldü. Kimisi parçalandı öldürdüler şehit oldular. Kimisi hicret etti Allah’a gitti. Şehitler Allah’a uçarak gittiler o hicret edenler de kahramanca cephelerde dünyanın zâlimlerine dur demeye gittiler kahramanca hakkı savunmaya gittiler ve savundular. Bunlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir diyor Cenab-ı Hak.

(الَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ) Yüce Rab bak bu kulları övüyor. Aklın varsa Allah’ın övdüğü kullardan olmaya çalış. Dünya seni övse îmânın yoksa beş para etmezsin. Dünya seni tenkit etse îmânın parladığı müddetçe hiç zarar görmezsin. Bunun için sahte alkışlara aldanma! Göğsündeki îmânın bir defa Yüce Allah’ın katında geçerli makbul bir îmân olup olmadığına bak. Allah’ın rızâsını ara, Kur’an-ı Kerim’de ara, İslam’da ara, Hazreti Muhammed’in önderliğinde, rehberliğinde, ilimde, irfânda ara ki hak din Hakk’ın dini İslam’da ara. İslam’ı doğru anla doğru kavra. Kurtul başkalarının kurtulmasına vesile olmaya çalış. Hidâyet Allah’tan çalışmak tebliğ bizim görevimiz bu görevi de bize Yüce Rabbimiz vermiştir.

 

Dakika 25:15

 

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٤٣﴾

 

Yüce Rabbimizin bu yüce âyetinden de bak şunu anlıyoruz; Ey Peygamber! (Aleyhisselâtu Vesselâm) Hazreti Muhammed’e diyor Cenab-ı Hak. Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Bak (رِجَالاً) diyor bu kelimeyi de sulandırmak isteyenler var. (رِجَالاً) Kelimesini, sulandırın bakalım. Sadece kendi kalitenizi bozarsınız başka bir şey yapamazsınız. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrât ve İncîl âlimlerine sorun. Bakın; Ey Şanlı Peygamber! Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrât ve İncîl âlimlerine sorun. Kur’an-ı Kerim’de gerçekler hakîkat ortada. Tabii ki gerçek Tevrât’ta da gerçek İncîl’de de böyle yazılıydı onlara da sorun diyor. Fakat burada tabii Tevrât’la, İncîl’le sadece kayıtlı değil bu. Nedir? Gerçekleri bilen ilim ehline sormak gerekiyor bilmediğinizi bilenlere sorun diyor. Kur’an-ı Kerim geçmişin şahidi yanlış Tevrât’ı ortadan Kur’an kaldırmış gerçek Tevrât’ı, gerçek İncîl’i ne yapmış; Musaddik ve Müheymin olarak gözetimine almıştır. Kur’an’a aykırı olan Tevrât’a aykırıdır. Kur’an’ın tasdik etmediği Tevrât değildir, İncîl değildir. Çünkü bunlar Allah’ın kitaplarıdır. Allah’ın kitaplarında çelişki olmaz. Sadece hükümlerini Cenab-ı Hak ne yapar? Çağın şartlarına göre Allah yeniler Kur’an-ı Kerim’le geçmişi yenilemiştir. Geleceğin bütün belgelerini de Kur’an ile ortaya koymuştur Cenab-ı Hak. Bunun için diyor ki, Cenab-ı Hak: Siz bilmediklerinizi muhakkak ki bilmiyorsanız bilenlerden sorun. İlim ehli bunun için vardır. Onun için Müslüman Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolundan gelen müçtehitlere ne yapar? Bilmeyenler o müçtehitlerin ilmiyle amel ederler. Bilmeyen İslam’ı bilen gerçek anlamda bilen bir müçtehidi taklit etmesi tabiki câizdir bilmiyor çünkü. Bilmeyen bilenden soracak öğrenecek Kur’an-ı Kerim burada bunu söylüyor ve burada ilim esastır. En büyük derece ilimde irfândadır en büyük derece ilim irfânda olduğunu unutma! İlimsiz İslam olmaz. Hele Kur’an-ı Kerim kitâbî âyetler ve kevnî âyetler keşfedilmelidir ki İslam kâşif âlimlerle dopdoludur. Ehl-i Bid ’ata dikkat edin ehl-i bid’atın doğruları vardır ama yanlışları da var.

 

Dakika 30:15

 

بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ ﴿٤٤﴾

 

Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikri yani şanlı Kur’an’ı indirdik ki: Ey Muhammed! Sana da bu adı zikir olan şanlı Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Bu Kur’an-ı Kerim insanlara açıklanmak üzere geldi. Raflarda, kütüphanelerde, tozların arasında unutulsun mezar başlarında sadece orada okunsun diye değil. Tüm insanlığa Kur’an-ı Kerim açıklansın diye geldi. Ve bunu Hazreti Muhammed en güzel şekliyle açıkladı ve yeryüzüne yerleştirdi. Tebliğ edilen İslam, bilinen İslam, yaşanan İslam yeryüzüne tam yerleştirilen uygulanan İslam yerli yerince Hazreti Muhammed tarafından yerine getirildi. Tâ ki  düşünüp öğüt alsınlar. Allah’ın sözlerini insanlar düşünecek Kur’an âyetleri üzerinde düşünecek dersini alacak. İşte bu dersin adı tefsir şanlı Kuran’ın İslam’ın irşâd notları keşif notlarıdır. Bu dersi kimsenin kaçırmaması gerekir. Biz kendi dersimizden bahsetmiyoruz sadece bütün dünyanın her yerinde bu güzelim dersler nerelerde veriliyorsa bu dersler takip edilmelidir. Biz kendine çağıranlardan değiliz biz Hakk’a çağırmak boynumuzun borcudur. Kendi sözümüzle felsefemizle değil Allah’ın sözleriyle insanlar Allah’a çağırılır. Peygamberin sözleriyle Allah’a çağırılır. Birinin sözüyle birine çağırıyorsunuz. Kime diyorum? Kur’an’ı konuşmadan kendi aklını Kur’an’ın yerine koyanlar var. Bunlar kendilerine çağıranlar birine çağırıyorlar ve orada da rant sağlıyorlar ve aldatıyorlar. Bunlara dikkat edilirse çok iyi olur kıymetli izleyenler.

 

Cenab-ı Hak bu şanlı âyetinde bunları duyurduktan sonra;

 

أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُواْ السَّيِّئَاتِ أَن يَخْسِفَ اللّهُ بِهِمُ الأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ ﴿٤٥﴾

أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ ﴿٤٦﴾

أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَى تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرؤُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿٤٧﴾

 

Sinsice diyor kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçiremeyeceğinden yahut bilmeyecekleri bir yerden azâbın gelmeyeceğinden emin mi oldular? Diyor Cenab-ı Hak. Ey tuzak kuranlar! Kendinize kuruyorsunuz haberiniz olsun. Ey kuyu kazanlar! Kendinize kuyu kazıyorsunuz o tuzaklara siz tutuldunuz siz tutulacaksınız o kuyulara siz düştünüz geçmişte yine siz düşeceksiniz.

 

Dakika 35:20

 

İnsanlık âlemine tuzak kurmayın kuyu kazmayın. İnsanlığın hayrına çalışın. Hakk’ı tanıyın, hukûku tanıyın, hukûkun üstünlüğünü tanıyın hem kendiniz kurtulun hem de insanlığın kurtuluşuna çalışın. Yahut (rızık için) dolaşıp durularken (Allah’ın azâbının) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azâbı engelleyici değillerdir. Azrâil’i kimse engelleyebiliyor mu? Tsunami geldiydi kim engelledi? Marmara depremi geldi, ritalar geldi, katrinalar geldi, şu geldi bu geldi. Kim engelledi var mı engelleyecek kuvvet bunları? Nice hastalıklar var dünyada bakın tıp çâresiz kalıyor. Şu veya bu nedenle işte şundan öldü bundan öldü. Ölmeyecek var mı sen ondan haber ver? Herkes ölecek ama dünyayı cehenneme çeviren insanlar hak hukûk tanımayanlar dünyayı ifsâd ettirmeyin buna müsaade etmeyin. Çünkü şanlı Kur’an İslam’ın hukûk anlayışında ne dünyaya ne insanlığa zarar verme kimsenin haddine değildir. Cenab-ı Hak, bu yüce sözlerini de buyurduktan sonra: Yahut da kendilerini azar azar yakalayıp, helâk etmesinden emin mi oldular? Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatlidir ve çok merhametlidir. Yalnız îmân ile Allah’a itaat ile Allah’ın şefkatine gelin Allah’ın merhametine gelin ki azâbına çarpılmayın. Küfrü, zulmü, şirki, nifâkı, tâğutları terk edin. Îmân ve itaate şanlı Kur’an’a gelin insanlığın hayrına çalışın. Adâletten kıl kadar bile ayrılmayın çünkü Allah  adâleti kesinkes emrediyor.

 

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَوَ لَمْ يَرَوْاْ إِلَى مَا خَلَقَ اللّهُ مِن شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلاَلُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالْشَّمَآئِلِ سُجَّدًا لِلّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ ﴿٤٨﴾

 

Onlar, Allah’ın yarattığı bir takım şeyleri görmediler mi ki? Gölgeleri Allah’ın kudretine boyun ve secdede ederek, sağa-sola döner, dolaşır. Göklerde ve yeryüzünde bulunan canlılar ve bütün melekler ki, billenmeden hiç kibirlenmeden, gururlanmadan, büyüklenmeden Allah’ın eşsiz büyüklüğünü tanıyarak ne yaparlar Allah’a secde ederler.

 

وَلِلّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مِن دَآبَّةٍ وَالْمَلآئِكَةُ وَهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ ﴿٤٩﴾

 

Buyrulmaktadır.

 

يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ﴿٥٠﴾

 

Kendilerine hâkim olan Rablerinden korkarlar ve emir olundukları her şeyi yaparlar. Yüce Allah İslam ile kullarına teklifini emrini yapmıştır, teklif etmiş emrini bildirmiştir. Sevgili Peygamberimiz ve Kur’an-ı Kerim, sünnet, icmâ, kıyas bunlar İslam’ın aslî delilleridir. Yüce Rabbimizin Yüce İslam ile kullarına teklifi bizzat İslam’ın kendisidir, Kur’an-ı Kerim’in kendisidir.

 

Dakika 40:55

Burada secdeden maksat kayıtsız boyun eğmektir. Yerde, gökte ve ikisinin arasında ve bütün âlemlerde ne varsa hepsi Allah’a boyun eğmiştirler. Onun için gölgelerde tabii ki Allah’ın kânûnu mahkûmdur onlar da yüce kânûnun gereği gölgelerde isteseler de istemeseler de boyun eğmişledir. Cisimler ile ışık arasında öyle bir ilişkiye bir kânûna mahkûmdur onlarda çünkü Yüce Allah’ın emridir. Yüce Allah’ın birliğini ilân ederler bütün mahlûkat kevnî âyetler ve  kitâbî âyetler Allah’ın birliğini ilân ederler. Ne varsa yerde, gökte hepsi Allah’ın birliğini haykırır cihâna ve tevhîd okurlar. Hepsi (قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ) (هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ) derler hepsi (لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ) derler hepsi “Bismillah derler. Çünkü bütün mahlûkat Allah’u Teâlâ’nın kânûnlarına hepsi mahkûmdurlar. Bunun için Yüce Rabbimiz irâde ve isteklerine bağlı olan hususlarda Allah’tan korkmayan tabii insan tipleri bulunmaktadır ki, Allah’a secde ve ibadetten kibirlenen azgınlar da vardır. Bunlar ne dirler; bunlar isteklerine bağlı olan hususlarda irâde ve isteklerini özgür ve hür yaratıldığı için insanoğlu burada irâdesini ve isteğini secdeden yana kullanmayan sadece insanın îmânsızlarıdır. Bunun dışında bütün mahlûkat yaratılışın gereği Allah’a secde ederler ve Allah’ın kânûnlarına mahkûmdurlar. Îmânsızlar da sadece irâde ve istekleri açısından özgür olan kısım kısımlarını ne yapmışlar; Secdeye îmâna kullanmışlardır. Bunların dışında herkes “Tav’an veya Kerhen” aslında hepsi “Tav’an” içinde “Kerhen” de yoktur hepsi seve, seve isteyerek Yüce Allah’a boyun eğmişler ve secde etmişleredir hepsi secdededir Allah’ı hepsi tesbih ederler.

 

وَقَالَ اللّهُ لاَ تَتَّخِذُواْ إِلهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلهٌ وَاحِدٌ فَإيَّايَ فَارْهَبُونِ ﴿٥١﴾

 

Allah (C.C) buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin, çünkü iki ilâh yok. O, ancak bir ilâhtır o bir olan Allah var. Onun için yalnız benden korkun diyor Cenab-ı Hak. (فَإيَّايَ فَارْهَبُونِ) buyuruyor, sadece benden korkun diyor. Allah korkusu bütün korkuları yok eder. Allah sevgisi kalbe girince başkalarını kalpten çıkarır. Sen de yüce Allah’tan bunları iste gerçek tevhîde ulaş.

 

وَلَهُ مَا فِي الْسَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا أَفَغَيْرَ اللّهِ تَتَّقُونَ ﴿٥٢﴾

 

Göklerde ve yerde olan her şey yalnız ve yalnız Yüce Allah’ındır Celle Celalühü, başkasının değildir. Din de dâima Yüce Allah’ındır. Hak din İslam Allah’ın kendi dinidir, kendi nizâmıdır, kendi kânûnlarıdır.

 

Dakika 46:11

 

Böyleyken siz Allah’tan başkasından mı korkarsınız? Diyor Cenab-ı Hak. (أَفَغَيْرَ اللّهِ تَتَّقُونَ ) buyuruyor. Hiç başkasına kulluk olup başkasından korkulur mu? Sadece ve sadece Allah’a kulluk olur O’na itaat edilir O’ndan korkulur. Niye? O‘na doğru dürüst kulluk yapmamak neticesinde suç vardır suçlara cezâyı O verir O’nun kânûnları geçerlidir. Dünyada yapmacık tâğutî zihniyetin ortaya koydukları teraziler hep bozuktur onların yaptıkları adâlet zulümdür. Hakka ve hukûka hukûkun üstünlüğüne dayanmayan adâlet değildir. Îmâna dayanmayan adâlet, adâlet değildir.

 

استعيذ بالله

وَمَا بِكُم مِّن نِّعْمَةٍ فَمِنَ اللّهِ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَ ﴿٥٣﴾

 

Yüce Rabbimiz sizdeki her nimet Allah’tandır. Buna bizi uyarıyor yerde, gökte ne nimet varsa bütün mahlûkatın faydalandığı  her şey Allah’tandır Allah’ındır Rezzak-ül Âlemin O’dur. ‘’Külli nimetin minallâhi’’ Nimetlerin hepsi Allah’tandır. Sebepleri O yaratır şifaları afiyetleri O verir, hayatı ve onun  kuvvetini O verir, kudret kuvvetin tamamı O’ndandır O’na aittir. Yüce Rabbi iyi tanımadan tevhîd olmaz tevhîde ulaşmak için Yüce Rabbi iyi tanımalıdır. Kur’an-ı Kerim’i, bu keşif notlarını, irşâd notlarını iyi tahsil etmemiz gerekiyor dünyanın her yerinde. Cenab-ı Hak sonra size bir zarar dokunduğu zaman, yalnız ona yalvarırsınız diyor. Birilerinin putları vardır putlara ne kadar tâğutlara ne kadar yalvarırsanız yalvarın bir fayda gelmez. Çünkü onlara bir sinek konar onlar kendilerini bir sinekten bile kurtaramazlar. Bunun için sevgili dostlar, kıymetli izleyenler, Yüce Kur’an’ı iyi anlamamız gerekiyor.

 

Cenab-ı Hak;

 

(لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٣٤﴾)

 

Sonra Allah bu sıkıntıyı sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız ki diyor Cenab-ı Hak, içinizden bir topluluk, hemen Rablerine ortak koşarlar. Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar.

 

Dakika 50:05

 

 

Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında bileceksiniz diyor tehdit ediyor. Şimdi gülenler, hoplayıp zıplayanlar hak, adâlet, îmân, Kur’an, İslam tanımayanlar ebedî ağlayacaklar. Onun için şimdi eğlenin bakalım! Diyor Cenab-ı Hak. Fakat yakında bileceksiniz başınıza gelecekleri bileceksiniz diyor.

 

وَيَجْعَلُونَ لِمَا لاَ يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِّمَّا رَزَقْنَاهُمْ تَاللّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَفْتَرُونَ ﴿٥٦﴾

وَيَجْعَلُونَ لِلّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُم مَّا يَشْتَهُونَ ﴿٥٧﴾

 

Bide müşirler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere putlara pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksin. Allah’tan başka kimi rab tanrı edinmişsen Allah’ın kânûnlarının emirlerinin önüne geçirmişsen birini bunun hesabını vereceksin. Bu Allah’a en büyük iftiradır ve şirktir bunu unutma!

 

Yüce Allah bunu duyurduktan sonra Cella Celâlühü;

 

وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالأُنثَى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ ﴿٥٨﴾

يَتَوَارَى مِنَ الْقَوْمِ مِن سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ أَيُمْسِكُهُ عَلَى هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ أَلاَ سَاء مَا يَحْكُمُونَ ﴿٥٩﴾

 

Yüce Rabbimiz buyuruyor: Hâlbuki onlardan birine diyor, kız doğum haberi müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir. İslam’dan önceki dünyanın ve İslam’la tanışmayan bugünkü dünyanın da bakın insanlığa bilhassa kız çocuklarına kadına bakışları ne yöndedir? İslam ile tanışmayan dünya kız çocukları için bakın kızın oldu senin diye biri müjde etse suratları diyor kapkara kesiliyor öfkeyle doluyor adamlar. Bakın İslam ise kadınla erkeğin bir bütün kabul ediyor kadınsız erkek, erkeksiz kadın yok bu dünyada. İslam’ın dünyaya yarattığı ilk insan Âdem’le Havvâ’dır ve Havvâ, Âdem’in vücudundan yaratılmıştır. Kadınla erkek bir bütündür insandır. Kadın kadınlığıyla mükemmel erkek erkekliğiyle mükemmeldir.  Onun için eşrefi mahlûkat en üst biçimde yaratılan insandır ve bu insanın bir parçası kadın bir parçası da erkektir. Bunun için putperest tâğutî zihniyet kadına kıza işte böyle bakıyorlardı. Kadına en büyük şerefi İslam dini kazandırmıştır. Diri, diri çöllere kız çocukları diri, diri canlı, canlı çöllerde kumlara kuyulara atılıp çukurlar kazılıp üstüne diri, diri atılıp öldürülüyordu kız çocukları. İnsanlığın kurtarmaya İslam geldi, Hazreti Muhammed geldi, Kur’an-ı Kerim geldi. İnsanı kurtaran kadını kızı kurtaran bu zâlim zihniyetten dünyayı merhamet ve adâletle donatan şanlı Kur’an, nurlu İslam Hazreti Muhammed’dir.

 

Dakika 55:00

 

İşte Cenab-ı Hak insanlığın ne kadar vahşi olduğunu bir düşünün. Bugün insan pazarları var hâlâ. Hani dünya bilim çağıydı, medeniyet çağıydı ya! Dünya İslam’la tanışmayan dünya budur. Yine insan ticareti yapılmaktadır. Dünyaya insanın bakışına şöyle bir göz gezdirin İslam’ın îmânıyla İslam vicdanıyla İslam’ın merhametiyle İslam’ın insanlığa bakışıyla bütün dünyayı tanıştırmazsanız dünyanın bir tarafı, yamyamlığa devam edecek. İnsanları köle olarak hâlâ kullananlar insanların kanını emenler hâlâ mevcut değil mi dünya da? Hani ya dünyada ki gücü elinde tutanlar buna neden dur demiyorlar? Terörü neden üretiyorlar?  Ondan sonra da terörü hem üretiyorlar hem de gökten bomba yağdırıyorlar insanlığın tepesine. Bunlar yarın mahşerde, Rûz-i Cezâ da ve dünyada bunların hesabını herkes verecektir. Yüce Allah’a bunları adâlet mahkemesine çağıracaktır. Gerçek adâlet Allah’ın mahkemesindedir. Çünkü bugün İslam’ın adâletinin elinde birçok engeller görülmektedir. Bu engeller aşılmalı dünyada sosyal adâlet gerçek anlamda uygulanmalı barış sağlanmalıdır.

 

Cenab-ı Hak bu durumu da bildirdikten sonra bakın ne buyuruyor;

 

يَتَوَارَى مِنَ الْقَوْمِ مِن سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ أَيُمْسِكُهُ عَلَى هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ أَلاَ سَاء مَا يَحْكُمُونَ ﴿٥٩﴾

 

 

Kendisine verilen müjdenin kötülüğü, dolayısıyla kavminden gizlenir. Yani kız çocuğum oldu diye adam gizleniyor. Şimdi acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Dikkat edin! Verdikleri hüküm ne kadar kötü ne kadar vahşi insafsız ve vicdansız îmânsız putperest zihniyeti bunlar. Çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlar kız çocuklarını bilhassa.

 

Cenab-ı Hak işte bu âyetlerle bu kâtillerin elinden kızları, kadınları kurtardı. İslam dini İslam’ın ulaşmadığı bugün dünyada bir yer varsa bu da İslam’ın önüne set çeken barikatlar kuran Harâmîler ‘in insanlığa yaptıkları kötülük sebebiyledir. İslam’ın önünden dünyada bütün engeller kalkmalı İslam her yere ulaşmalıdır. O zaman dünyada merhamet dünyayı kuşatır sevgi, adâlet kuşatır o zaman dünyada barıştan başka bir şey olmaz merhamet tecellî eder. İslam Allah’ın merhametinin de ayrıca tecellîsidir. Hem adâletinin tecellîsidir hem rahmetinin, hem mağfiretinin, hem merhametimin tecellîsidir.

 

لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ وَلِلّهِ الْمَثَلُ الأَعْلَىَ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٦٠﴾

 

Âhirete îmân etmeyenler için kötü sıfatlar var diyor Cenab-ı Hak. En yüce sıfatlar ise, Allah’ındır O azîzdir, hakîmdir diyor. Allah öyle bir izzetin sahibidir ki Ebediyyû’l-ebed ezelî, ebedî izzet O’nundur.

 

Dakika 1:00:00

 

Ve üstünlük O’nundur hep gâliptir mağlup olmayan galip işte yegâne O’dur bir de O’nun tarafında olanlardır ki peygamberler ve mü’minler. Meleklere Allah’ın kızları diyorlardı böyle dedikleri ve birde  kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. Bakın meleklere Allah’ın kızları diyorlar fakat kız çocuklarını diri diri kumlara gömüyorlar. İşte bu îmânsız sakat mantık böyle olur vicdansız sakat mantıklar bunlar. Cenab-ı Hak tam hikmetle yapmaktadır her yaptığını bunların hepsinden hesap sordu ve soracaktır.

 

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ ﴿٦١﴾

 

Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba hemen çekseydi, ne olurdu? Yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah Celle Celâlühü onları belli bir vakte kadar erteler, tehir eder ama terk etmez. O belirli vakit biter onların perçeminden tutulur onlar neye müstahaksalar haklarından gelinir. Helâk olacaklar helâk olur mükâfat alacaklar mükâfatını alırlar. Müddetleri, (ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, nede öne alabilirler. Yani tehir ve takdim kabul etmeyen bir ecel saatidir o saat ileri, geri alınan saat değildir. Herkesin bir ecel saati var herkesin fertlerin, cemiyetlerin, devletlerin ve milletlerin o saat gelince olacaklar olacak.

 

وَيَجْعَلُونَ لِلّهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ الْحُسْنَى لاَ جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ الْنَّارَ وَأَنَّهُم مُّفْرَطُونَ ﴿٦٢﴾

 

Yüce Rab bak ne diyor;

 

استعيذ بالله

 

تَاللّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَى أُمَمٍ مِّن قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٦٣﴾

 

Müşrikler, kendilerinin hoşlanmadıkları şeyleri, Allah’a isnâd ediyorlar. Dilleri, en güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere durmadan söyler. Hiç şüphesiz onlar için, sadece ateş vardır. Oraya en önde gidip kalacaklardır. Dikkat et buraya! Bunların dilleri, en güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere durmadan söyler. Müşrike hiçbir güzel şey ait olmaz. Müşrikin cezâsı cehennemde ebedî kalmaktır. Hiç şüphesiz onlar için sadece ateş vardır oraya en önde gidip kalacaklardır. Cehenneme önde koşturacaklar koşturulacaklara onlar isteseler de istemeseler de. Allah’a yemin olsun ki, biz senden önceki birçok ümmetlere Peygamberler gönderdik. Ne var ki şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi.

 

Dakika 1:05:00

 

Bugün de bu şeytan, kâfirlerin dostudur. Onlar için acı bir azâb vardır. Başkanlık da ortaklıktan hoşlanmazlar birisi bir yere başkan olur yanında ikinci başkan istemez ama Allah’a ortak koşarlar. Allah’ın hiç ortağı yoktur ve hiç benzeri yoktur hiç dengi, şeriki yoktur. İşte tek mutlak hükümdar muktedir hükümdar ezelî, ebedî Allah’tır. Bir yerde iki başkan kabul etmiyorsun da niye Allah’a şirk koşuyorsun, niye Allah’ı ikiliyorsun, başkalarını rab ediniyorsun? Elçilerine saygı gösterilmesini isterler. Bir devler bir yere elçi gönderir elçisine saygı gösterilmezse o devlete saygısızlık sayılır. Peygamberler Allah’ın elçileridir peygambere tanımayan Allah’ı tanımayanlardır, Allah’ın Kitâb’ını tanımayanlar Allah’ı tanıyamayanlardır. Allah’ın peygamberlerini küçümseyen inkârcılar, putlarına kıymetli mallarını sunarlar beğenmedikleri değersiz mallarını Allah için vermeye kalkışırlar. İşte müşrikin durumu böyledir müşrikler, münâfıklar, inkârcılar böyledir. Ama Allah’a îmân edenler Yüce Allah’ın yoluna canlarını binlerce defa feda etmeye hazırdırlar işte şehit de budur, îmân da budur.

 

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلاَّ لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٦٤﴾

 

Ey Resulüm şanlı Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm! Biz sana bu Kitâb’ı şanlı Kur’an’ı sırf hakkında ihtilâfa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve îmân edecek topluma bir hidâyet, bir rahmet olsun diye indirdik diyor Cenab-ı Hak. Kur’an-ı Kerim (هُدًى) hidâyettir (وَرَحْمَةً) rahmettir Kimin için? (لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ) Îmân eden kavimler için milletler için fertler, cemiyetler, devletler için, bütün insanlık için Kur’an-ı Kerim tam bir hidâyet tam rahmettir yalnız îmân edenler için.

 

وَاللّهُ أَنزَلَ مِنَ الْسَّمَاء مَاء فَأَحْيَا بِهِ الأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ ﴿٦٥﴾

 

Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır alınacak dersler vardır.

 

وَإِنَّ لَكُمْ فِي الأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُّسْقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهِ مِن بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَّبَنًا خَالِصًا سَآئِغًا لِلشَّارِبِينَ ﴿٦٦﴾

وَمِن ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًا وَرِزْقًا حَسَنًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿٦٧﴾

 

Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır. Şırıl, şırıl onun vücudundan süt akıyor süt fabrikası canlı yaratılmış. Size işkembelerinde ki, yem artıklarıyla kandan meydana gelen içenlere içimi kolay hâlis bir süt içirmekteyiz. Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.

 

Dakika 1:10:15

 

Tabii bu içkiden varsa sarhoşluk verenler değil. Sonra sarhoşluk veren maddelerin haramlığı daha sonraki âyetlerle ortaya konmuş kesin yasaklanmıştır. Onun için Kur’an-ı Kerim’de sarhoşluk veren ne kadar maddeler varsa bunlara hamir içki sarhoşluk veren içkiler deniyor. Diğer adım müskir diğer adı hamir bunlar tamamen yasaklanmıştır çünkü insanoğluna zarar vermektedir.

 

وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ ﴿٦٨﴾

ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿٦٩﴾

 

Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti diyor bal arısına. Dikkat et! Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin dedi Cenab-ı Hak. Arının iç hilkatine, onun fıtratına, tabiatına bu sanatını bal yapma sanatını Cenab-ı Hak kendi kânûnlarıyla arıya yerleştirdi. Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilhâm etti. Burada arıyı Cenab-ı Hak bu emriyle ona o etki o tesir ile bal yapma sanatını ona öğretti öyle yarattı. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır alınacak dersler vardır. İlhâm, bir mânâyı kalbe atmaktır. Arının içine böyle bir Cenab-ı Hak ne yapmış; böyle bir ilhamı içine yerleştirmiş. Bal yapmak ruh ve sanatın şaşmaz bir gereklilik ve isâbetle verildiği gibi peygamberlere gelen vahiy de zorunlu ve Ledün’ni Allah’ın İhsân’ı olan bir bilgidir. Bunun için peygamberlere gelen vahiyle araya yapılan ilhâmı doğru anlamak gerekmektedir.

 

وَاللّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لاَ يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ ﴿٧٠﴾

 

Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. Kesin kez öleceksiniz. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı çekip önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Yani ihtiyarlık gelir. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir. Düşkün ihtiyarlıktan Peygamberimiz Allah’a sığınmıştır biz de sığınıyoruz.

 

Dakika 1:15:05

 

وَاللّهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ فِي الْرِّزْقِ فَمَا الَّذِينَ فُضِّلُواْ بِرَآدِّي رِزْقِهِمْ عَلَى مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَهُمْ فِيهِ سَوَاء أَفَبِنِعْمَةِ اللّهِ يَجْحَدُونَ ﴿٧١﴾

 

Allah, rızık yönünden bir kısmınızı diğerlerinden üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, onda eşit olsunlar. Durum böyleyken Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? Cenab-ı Hak kimisine fazla verdi kimisine de ölçülü verdiyse bunu imtihan için yaptı herkes imtihanı kazanacak. Allah’ın verdiklerini de sen Allah yolunda yoksullara bilhassa harcayacaksın (Fisebilillâh) Allah yolunda harcayacaksın. O zaman nimetin şükrünü edâ etmedikçe nankörlükten kurtulamazsın imtihanı kazanamazsın.

 

وَاللّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَجَعَلَ لَكُم مِّنْ أَزْوَاجِكُم بَنِينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّهِ هُمْ يَكْفُرُونَ ﴿٧٢﴾

 

 

Allah, sizde kendi cinsinizden eşler, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı. Sizi helâl ve güzel gıdalarla rızıklandı. Onlar, hâlâ bâtıla mı inanıyorlar, hak hakîkat dururken? Ya Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? Bütün nimetler Allah’ındır ona îmânla Amel-i Sâlih ile Allah yolunda harcamakla şükredilir hamd edilir. Îmânla, Amel-i Sâlih ile cömertlikle bu işe başlanır Hamd etmeye, şükretmeye böyle devam edilir. Îmânsızın Amel-i Sâlih’i olmayanın cömert olmayanların Allah’a şükrü olmaz hamdi olmaz.

 

Bunun için Cenab-ı Hak;

 

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا مِّنَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ شَيْئًا وَلاَ يَسْتَطِيعُونَ ﴿٧٣﴾

فَلاَ تَضْرِبُواْ لِلّهِ الأَمْثَالَ إِنَّ اللّهَ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ ﴿٧٤﴾

 

Allah, size kendi cinsinizden bu tür eşleri verip bu nimetleri verdikten sonra bakın Cenab-ı Hak müşrikler, Allah’ı bırakıp, göklerden ve yerden kendileri için diyor hiçbir rızka sahip olmayan ve sahip olmaya da güçleri yetmeyen şeylere taparlar. Bakın Allah’ı bırakıyor da Allah’ın yarattıklarına tapıyor birilerini rab ediniyor. Önderleri, liderleri, putları, tâğutları rab edinenler hâlbuki bunlar Allah’ın yarattıklarıdır mahlûktur. Hâlik dururken mahlûka kulluk olur mu, tapılır mı? Rab edinilir mi? Hiç zerre kadar Allah’ı tanıyan bunu yapar mı? Zerre bilgisi olan îmânı olan bunu yapar mı? Bunu yapanlar da şirk bulunmaktadır. Allah cümlemizi şirkin her türlüsünden muhafaza eylesin. Artık Allah’a ortaklar koşmayın. Çünkü Allah (eşi bulunmadığını) bilir siz bilmezsiniz. Allah’ın eşi benzeri yoktur. Müşrikler bilmiyor bilmek de istemiyorlar Allah kendini Kur’an ile kitâbî âyetlerle peygamberlerle kevnî âyetlerle Allah kendinin birliğini ilân etmiş. Ama müşrikler, gerçeğe bir türlü inanmıyorlar hâlâ şirkin içinde yüzüp gidiyorlar.

 

Allah hepimizi tüm insanlık âleminin tümünü şirkten, küfürden, zulümden, kötü ahlâktan, her kötülükten muhafaza eylesin. Gerçek îmânı kâmil olan amelleri sâlih olan hakta hayırda yarışan ve insanlığın sulh ve barışı için çalışan ilâhî nizâmın cihâna hâkim olması için kulluk görevini Yüce Allah’a iyi yapan o zümreye bizleri ilhâk eylesin.

 

Dakika 1:21:06

 

 

(Visited 40 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}