Tefsir 382-01

382- Tefsir Ders 382 hayat veren nurun keşif notları

382- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 382

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(İsrâ Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 10’uncu Âyet-i Kerime’ler )

 

وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا ﴿٤﴾

Biz İsrâiloğulları’na Tevrât’ta şu hükmü verdik: “Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yani azgınlıkla azacaksınız azgınlıkta yükseleceksiniz.”

 

فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُولاً ﴿٥﴾

Birincisinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar, evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.

 

ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا ﴿٦﴾

 

Sonra sizi tekrar o istilacılar üzerine gâlip kıldık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve toplu olarak sizin sayınızı artırdık.

 

إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيرًا ﴿٧﴾

 

Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz yine kendinizedir. Artık diğer fesadınızın zamanı gelince, yüzlerinizi üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları ve ilk kez girdikleri gibi yine Beyt-i Makdis’e girmeleri, ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz.

 

عَسَى رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيرًا ﴿٨﴾

 

Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz bizde döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı bir zindan yaptık.

 

Kıymetli dostlar,

 

Cenab-ı Hak Benî İsrâil hakkında bakın Tevrât’ta bunları onlara söylemişti (وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ) biz kitapta İsrâiloğulları’na şu hükümleri bildirmiştik: “Muhakkak siz, bu mukaddes toprakta iki defa fesat çıkaracaksınız. Ve muhakkak ki çok büyük bir azgınlıkla taşacaksınız.”

 

Dakika 5:10

 

(لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا)

 

Fesadın çıkış yeri bu olarak (فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا) onlardan birinci fesadın zamanı gelince işte cezâ sırası da geldiği zaman ki işte İbn-i İshâk’ın rivâyetine göre Şa’yâ Aleyhisselâm’ı öldürdükleri zamandır. Bunu Kurtubî, Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an da dile getirmiştir kalemine almıştır. İbn-i Cerîr Tefsirinde de şöyle ki, İsrâiloğulları’nda birçok olaylar meydana gelmiş günahlar işlenmişti. Sıddıka zamanında olaylar büyümüştü Sıddık’a onların padişahları idi o zaman. O zaman Şa’yâ Aleyhisselâm onlara Peygamber olarak gönderilmiş ve Bâbil hükümdarı Sencarib’in hücum ve istilâsı bertaraf edilmişti. Şa’yâ Bin Esmıya Aleyhisselâm Îsâ ve Muhammed Aleyhisselâm’ı müjdeleyen bir Peygamber idi. Dikkat et buraya! Şa’yâ Aleyhisselâm o zaman Benî İsrâil’e hem Îsâ’yı müjdeledi hem de Muhammed Mustafa’yı müjdeleyen bir Peygamber idi. Sıddıka, onun vahiy ve nasihatleri ile amel etmiş ve başarılı olmuştur. Sıddıka o zaman onların padişahıydı. O, vefat edince İsrâiloğulları’nın işleri karışmış, hükümranlık da yarışmaya düşmüşler birbirlerini öldürmeye başlamışlardı. Şa’yâ ‘yı dinlemiyorlar nasihatlerini kabul etmiyorlardı. O vakit Yüce Allah Şa’yâ ’ya Aleyhisselâm, buyurmuş ki: “Ey Şa’yâ kalk! Kavmin içinde senin dilin üzere vahiy edeceğim.” Adı geçen Şa’yâ kalkmış ve Yüce Allah da onun dilini vahiy ile konuşturup buyurmuş ki: “Ey gök dinle! Ey yer sus! Çünkü Allah’u Teâlâ İsrâiloğulları’nın durumunu anlatacak. Tabii İsrâil’in şahsına konuşurken bütün dünyaya Yüce Allah bütün milletlere de ders veriyor. O İsrâiloğulları ki, kendi nimetiyle büyütmüş kendisi için seçmiş ihsânı ile seçkin kılmış kullarına üstün kılmış ve ihsânı ile başkalarına üstün tutulmuştu. Hâlbuki onlar çobanı olmayan kaybolmuş davar gibiydiler. Öyleyken ürkenlerini yatıştırdı, kaybolanlarını topladı, kırıklarını sardı, hastalarını tedâvi etti, zayıflarını semizlendirdi, semizlerini korudu. Bunu yaptığı zaman azdılar. Koçları azmaya başladı birbirlerini öldürüyorlar hattâ kığını kendine sarılacak sağlam bir kemik bile kalmadı. Yazıklar olsun bu hatâ yapan ümmete! Yazıklar hatâ yapan şu topluma ki, ölünün kendilerine nereden geldiğini anlayamıyorlar. Deve bile Vatanını hatırlar da ona döner gelir. Eşek bile üzerinde duyduğu bağı hatırlar ve ona geri döner. Öküz bile semizlendiği şenliği hatırlar ve ona döner gelir.

 

Dakika 11:12

 

Bu toplumun ise eşek değil, öküz değil akıl sahipleri oldukları hâlde ölümüm kendilerine nereden geldiğini fark etmiyorlar ben onlara bir misâl vereceğim dinlesinler. Onlara de ki: Bir zaman boş harap bayındır olmayan ölü bir arazi vardı ve bunun kuvvetli ve bilgili dilde sahibi vardı onu imâr etmeye başladı. Kendi kuvvetli iken arazisinin harap olmasının veya bilgiliyken boşuna harcadı denilmesini istemedi. Etrafını duvarla çevirdi içinde sağlam bir köşk yaptı ortasından ırmak geçirdi. Zeytinden, nardan, hurmadan, üzümden ve türlü, türlü meyvelerin hepsinden cins cins ağaçlar dikti ve onu kuvvetli, güvenilir, görüş sahibi, çalışkan bir korucunun korumasına emânet bıraktı. Gelişmesini bekledi tomurcuklandığı ve meyveleri Keçiboynuzu çıktığı zaman, aman bu ne kötü arazidir bunun duvarını köşkünü yıkalım, ırmağını kapayalım, bekçisini yakalayalım, ağaçlarını yakalım eskiden olduğu gibi harap olsun imardan iz ve eser kalmasın dediler. Bu davranış nasıldır, buna ne dersiniz? Yüce Allah buyurdu ki: O duvar benim zimmetin koruluğum, köşk şeriatım, nehir kitâbım, koruyucu Peygamberim, dikilen ağaçlar da onlar o ağaçların çıkardığı Keçiboynuzu da onların kötü amelleridir. Ben de onlara kendi aleyhlerine verdikleri hükümle hükmettim. O, onlara Allah’ın verdiği bir misâldir. Bana sığır ve koyun kesmekle yaklaşmak istiyorlar. Hâlbuki et bana ulaşmaz ve ben onu yemem bana takvâ ile haram kıldığım nefisleri boğazlamaktan sakınmakla yaklaşmayı bırakıyorlar. Kanlarla ellerin boyanmış elbiseleri bulaşmış benim için evler ve ibadet edecek yerler yükseltip sağlamlaştırıyorlar. Ve onların içlerini temizliyorlar da, kendi kalplerini ve vücutlarını pisliyorlar ve kirletiyorlar.

 

Dakika 15:08

 

Benim için evleri ve ibadet yerlerini yaldızlı nakışlarla süslüyorlar da akıllarını fikirlerini bozuyorlar. Benim evleri yükseltip sağlamlaştırmaya ne ihtiyacım var? Ben o evlerde oturmam benimle nakışlı ibadet yerlerine ihtiyacım mı var? Ben onlara girmem. Ben onların yükseltilmesini ancak içlerinden zikir ve tesbih edilmem için ve namaz kılmak isteyenlere bir alâmet olması için emrettim. Diyorlar ki; Eğer Allah’ın bizim dostluğumuzu ve kaynaşmamızı pekiştirmeye gücü yetseydi elbette toplardı ve eğer bizim kalplerimize anlatmaya Allah’ın gücü yetseydi mutlaka anlatırdı. İki kuru ağaç al en çok birleştikleri bir sırada birleştikleri yere var o iki ağaca hitap ederek: “Allah da size ikinizin bir ağaç olmanızı emrediyor.” Bunu söyleyince iki ağaç birbirine karışıp hemen birleştiler. Bundan dolayı Yüce Allah buyurdu ki: “Söyle onlara gördünüz ya, ben iki kuru ağacı birleştirmeye kâdirim. Dileseydim sizin dostluğunuzu birleştirmez miydim? Veya kalplerinize söz geçirmez miydim? Hâlbuki ona ben şekil verdim. Diyorlar ki: “Oruç tuttuk orucumuz kabul makamına yükselmedi, namaz kıldık namazınız nurlanmadı, sadaka verdik sadakalarımız sebebiyle malımız artırılmadı. Güvercin gibi inleyerek dualar ettik, kurtlar gibi uluyarak ağladık hiçbiri işitilmedi dualarımız kabul edilmiyor” dediler.

 

Yüce Allah buyurdu ki: “Onlara sor, benim duaları kabul etmeme engel olan nedir?” “Ben işitenler içinde en fazla işiten, bakanlar içinde en fazla gören, cevap verenlerin en yakını, merhamet edenlerin en merhametlisi değil miyim?” “Elimdeki şeyler mi azdır? Nasıl olur ki? Benim kudret ellerim iyilik yapmaya açıktır, dilediğim gibi harcarım ve bütün hazinelerin anahtarları benim yanımdadır.” Onları benden başkası ne açar, ne kapatır. Gerçekten benim rahmetim her şeyi kapsar. Birbirlerine merhamet edenler ancak o sayede ederler. Yoksa sonradan cimri mi oldum?” “Hâşâ!” “Ben cömertlerin en cömerdi, bütün iyilikleri yapmayı severim; verenlerin en cömerdi, kendisinden dilek istenilenlerin en fazla kerem sahibi değil miyim?” “Eğer şu kavim benim kalplerinde parlattığım, bundan sonra kendilerinin onu atıp da dünyayı satın aldıkları hikmet ile nefislerine bir göz atsalardı, nereden vurulduklarını görürler ve en büyük düşmanlarının, kendi nefisleri olduğunu tam olarak bilirlerdi.”

 

Dakika 20:27

 

“Ben onların yalan sözle ayıp ve kusurlarını örterek iyi göründükleri, haram yemekle kuvvet almak istedikleri oruçlarını nasıl kabul ederim? Dikkat et! Ben onların yalan sözle ayıp ve kusurlarını örterek iyi göründükleri, haram yemekle kuvvet almak istedikleri oruçlarını nasıl kabul ederim? Onların kalpleri benimle savaşmaya, yarışmaya kalkışan, haram kıldıklarımı işleyenlere kulak verip dururken, namazlarını nasıl nurlandırırım? Dikkat et! Onların kalplerini benimle savaşmaya, yarışmaya kalkışan, haram kıldıklarımı işleyenlere kulak verip dururken, namazlarını nasıl nurlandırırım? Veya sadakaları benim katımda nasıl zekât yerine geçer? (Mallarını nasıl temizler) ki? Onlar başkalarının mallarını sadaka olarak veriyorlar. Ben, onlarla ancak kendilerinden gasp edilmiş olan sahiplerini mükâfatlandırırım. Hem dualarını nasıl kabul ederim ki? O ancak dilleri ile söyledikleri bir sözdür, yaptıkları ise ondan çok uzak ve farklıdır. Ben ancak yumuşak huylunun duasını kabul ederim, ancak zavallı zayıf yoksul, kimselerin sözünü dinlerim ve yoksulların miskinlerin rızâsı benim rızâmı alâmetlerindendir. Fakirlere merhamet, zayıflara yanaşma, mazluma insaf, malı gasp edilene yardım, hazırda bulunmayana adâlet etseler dullara, yetime, yoksula ve her hak sahibine hakkını verseler! Bana insanla konuşmak yarasaydı ben onlarla konuşurdum.”

 

“Ve o vakit gözlerimin nuru, kulaklarının duyma gücü, kalplerinin anlayışı olurdum. Ve o vakit bellerini doğrultur, ellerinin ve ayaklarının kuvveti olurdum. Ve o vakit dillerini ve akıllarını sağlamlaştırırdım.”

“Sen benim Peygamberlik işlerimi tebliğ edip, onlar sözümü işittikleri zaman: “Bunlar uydurma laflar, birinden birine mîras kalan lakırdılar, büyücülerin ve kâhinlerin yazdıkları eserlerden bir eserdir” diyorlar. Ve kendileri de böyle bir söz söyleme isteseler yapabilirler ve şeytanların onlara yapacağı vahiy ile gaypdan haberdar olabileceklerini iddia ediyorlar. Ve hepsi bu söylediklerini gizliyor, sır tutuyor. Durum böyleyse onlar bilirler ki, ben göklerin ve yerin gayb’ını bilirim. Ve onların açıkladıkları ve gizledikleri şeyleri de bilirim. Ben gökleri ve yeri yarattığım gün, kendim için var ettiğim bir hüküm verdim.

 

Dakika 25:20

 

Ve ona önünde süreli bir zaman belirledim ki mutlaka o, gerçekleşecektir. Eğer onlar Gayb ilminden çalmaları doğru iseler, haydi sana haber versinler ben o hükmü ne zaman tatbik edeceğim, o ne zaman olacak? Eğer onların, dilediklerini yapmaya güçleri yetiyorsa, benim onu yapacağım kuvvet gibi bir kuvvet göstersinler. Ben onu müşriklerin istememesine rağmen, her dinin üstüne çıkaracağım. Bir İslam dini bir Muhammed Mustafa bir şanlı Kur’an gelecek ve o yüce din ki, her dinin üstüne çıkaracağım onu. Eğer onların, dilediklerini söylemeye güçleri yetiyorsa o hüküm emrini vereceğim. Hikmet’in benzerini telif etsinler, (yazsınlar). Çünkü ben gökleri ve yeri yarattığım gün şöyle hükmettim: “Peygamberliği, ücretle çalışanlar için de kılayım mülkü çobanlara, yüceliği alçakgönüllü kimselere, kuvveti zayıflara, zenginliği fakirlere, serveti malı en az olanlara, şehirleri kırlara, kaleleri çöllere, beradayı enginlere, ilmi câhillere, hükmü okuma yazma bilmeyenlere çevirip vereyim.”

 

Şimdi onlara sor, bu ne zaman? Ve bunun başına geçecek kimdir? Kimin eliyle ben bu sünneti açacağım? Bu işin yardımcıları ve destekleyenlerin kimlerdir? Biliyorlarsa söylesinler. Ben bunun için okuma, yazma bilmeyen bir Peygamber göndereceğim. Onun adı Muhammed Mustafa’dır. O sert değildir, kaba değil, sokaklarda bağırmaz, edebe ve terbiyeye uymayan davranışta bulunmaz, edebe aykırı söz söylemez. Ben ona her güzelliğin için doğru bir davranış vereceğim, her güzel ahlâkı ona başlayacağım. Sükûneti elbisesi, iyiliği prensibi, takvâyı gönlü, hikmet düşüncesi, doğruluk ve vefakârlığı tabiatı, affı ve şeriatın hoş gördüğü şeyleri ahlâkı, adâlet ve iyiliği yaşantısı, hakkı şeriatı, hidâyeti imâmı, İslam’ı milleti, Ahmed’i ismi kılacağım. O Peygamberin adı Ahmed ‘dir, Muhammed’dir, Mustafa’dır beşîr ve nezir bir Peygamberdir. Çünkü Tevrât da Ahmed yazıyordu. Sapıklıktan sonra onunla hidâyet edeceğim. Câhillikten sonra onunla öğretim yapacağım, düşkünlükten sonra onunla yükselteceğim, tanınmazken onunla şan vereceğim.

 

Dakika 30:03

 

Azlıktan sonra onunla çoğaltacağım, darlıktan sonra onunla zenginleştireceğim, ayrılıktan sonra onunla toplayacağım. İhtilafa düşen kalpleri, dağınık arzuları, bölünmüş ümmetleri onunla birleştireceğim. Ümmetini, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet yapacağım. Bu sözler Kur’an-ı Kerim’de bir, bir yazılı. Muhammed ümmeti insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet yapacağım. İmrân Sûresi’nde bunlar geçmiş derslerimizde bunlar anlatıldı.

 

Benim birliğine inanmak için bana îmân ve ihlâs ile şeriatın uygun bulduğunu emredecek ve şeriatın yasakladıklarını nehy edecekler. Ayakta, oturarak, rukü ’ye vararak ve secde ederek bana namaz kılacaklar. Bunlar Muhammed’in ümmeti. Benim yolunda saf tutarak ve düşmana karşı yürüyerek savaşacaklar, benim rızamı elde etmek için mallarından, yurtlarından çıkacaklar. Muhâcir hicret edecekler ettiler Mekke’den nice yerlere hicret ettiler Medine’ye toplandılar. Ben onlara camilerinde, mescitlerinde yattıkları, gezdikleri yerlerde tekbir, tevhîd, tesbih, hamd, övgü ilhâm edeceğim.

Tekbir nedir? Allahu Ekber. Tevhîd nedir? Lâ İlâhe İllallah Muhammedurresulullah. Tesbih; Subhanallah. Tahmit; Elhamdülillah vebi-hamdih Subhânallâh vebi-hamdih. Övgü ilhâm edeceğim sokak başlarında. Tekbir, Tehlil nedir?

 

(„Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu’l mülkü ve lehu’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.  ) takdis edecekler. ‘sübbuhun kuddüsün –rabbüna- ve rabbülmelaiketi verruh’’

 

Bu özellikleri Muhammed ümmetinin özellikleridir. Bunlar benim için yüzlerini, el ve ayaklarını temizleyecekler, abdest alacaklar. Bellerine elbiseler (ihramlar) bağlayacaklar, Hacca gidecekler, Kâbe-i Şerif’i tavaf edecekler. Kurbanları kanları, kitapları göğüsleri gece rahip, gündüz Arslan olacaklar. O benim bir lütfumdur ki, dilediğime veririm. Ve ben çok büyük lütuf sahibiyim.

 

Şa’yâ (Aleyhisselâm) sözünü bitirince bu İsrâiloğulları sayayım öldürmek için üzerine saldırmışlar. O da kaçıp bir ağaca gizlenmiş, eteğinin dışarıda kalan ucunu görmüşler, testereyi dayayıp onu ağaç ile beraber biçmişler. Sonra Ermiyâ Aleyhisselâm’ı da hapsetmişler. Allah’u Teâlâ da Buhtu Nassar’ı onlara musallat edip belâlarını vermişti.

 

Dakika 35:00

 

Bu Peygamber kâtillerine Allah o zaman da belâlarını vermişti. Daha da akıllanmadıkları müddetçe belâları başlarından eksik olmayacaktır.

 

Nitekim buyuruyor ki Yüce Rabbimiz: (بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ)  Şiddetli savaşçı ve güçlü, kendisinden hoşlanılmayan kullarımızdan üzerinize saldık. Bakın bir millet azarsa bozgunculuk yaparsa en kötü insanları onların tepesine musallat ediyor. İşte Buhtu Nassar’ları gönderdi ki, bunları o zaman yaktı yıktı. Ve düşünmeli ki mümin iken azan bir kavme kâfir bir kavmin musallat kılınması ne korkunç şeydir bu herkes için geçerlidir. Şu anda bundan Müslümanlar da dersini almalıdır. Eğer Müslümanlara zâlimler saldırıyorsa Müslümanlar kendilerini gözden geçirsinler. Kur’an-ı Kerim’e yeniden iyi baksınlar Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfetsinler. Kur’an-ı Kerim’in bu hayat veren bu irşâd ve keşif notlarına baksınlar kendilerini keşfetsinler kendi yanlışlarını doğruya çevirsinler. İtikatlarını, inançlarını gözden geçirsinler. İslam sapasağlam ebedî bozulmaz ama bugün Müslümanların çoğunun bozulduğunu görüyoruz. Herkes gerçek Müslüman olsun İsrâil’in başına gelenler bugün Müslümanların da başında zâlimler musallat olmuşsa sebebini Müslümanlar yine Kur’an-ı Kerim’e baksınlar Kur’an’dan derslerini alsınlar. Kur’an-ı Kerim’i doğru anlatanlar doğru anlatsınlar, anlayanlar doğru anlasınlar ve gereğini doğru yapsınlar. Bunun için mü’min iken azan bir kavme kâfir bir kavmin musallat kılınması ne korkunç şeydir. Sâlih ellerle ıslâh kabul etmeyen kavimleri bekleyen sonuçta budur. Kur’an’la ıslah olmazsan, Âlimlerle Sâlihlerle ıslâh olmazsan dersini almazsan Allah başına dünyanın en korkunç kâfirlerini musallat edecektir, ederek gelmiştir ve etmektedir sonuç budur. Allah’ın nasihatini kabul etmezsen Kur’an’ı, Muhammed’i, İslam’ın gerçeklerini kabul etmezsen tependen düşman kapından düşman girecek. O zaman mı aklın başına gelecek? Yapma! Allah’ın sözlerini dinle iyice Müslüman ol. Dünyada her insana Yüce Allah İslam ile tecellî etti teklif etti. İslam’a çağırıyor  bütün insanları ve cinleri Müslüman olun diyor. Bazı tefsirciler bu olayın ‘’Câlût olayı’’ olduğunu söylemişlerse de çoğunluk “Buhtu Nasır” olayı demişlerdir. (فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِۜ) burada evlerin aralarını yokladılar diyor bak düşman evlere kadar girdi. Yani öyle istilâ ettiler öyle cam kırımı yaptılar ki herkese açık genel yerlerden başka evlerin aralarını arayıp öldürecek İsrâiloğulları’nı aradılar Buhtu Nassar’ın orduları askerleri (وَكَانَ وَعْدًا مَفْعُولًا) ve bu yerine getirilmiş bir vaad oldu.

 

Dakika 40:03

 

Kim diyor? Yüce Allah diyor. Bir millet azarsa sonuç budur. Hesap döneminde vaad edilen ve alın yazısı bu şekilde gerçekleşti. (أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَى قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا ) ‘’Bakara Sûresi’nin 259’uncu âyetinde’’ de bu konu da daha önceki dersimiz de bilgi verilmiştir. O dersi dinleyenler gerçek mâlûmât oradan alabilirler. (ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ) “Sonrada size onlar üzerine tekrar saldırma imkânını verdik.” Bak Cenab-ı Hak tekrar bunları kurtardı yine (وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ) “Ve sizi mallarla ve oğullarla destekledik.” (وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا ) “Ve sizi orduca çoğalttık şöyle diyerek ki: (إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ ) “Eğer iyilik ederseniz Allah’a itaat güzel çalışır iyilikler yaparsanız (أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ) Kendinize iyilik etmiş olurusunuz.” Çünkü herkesin iyiliği kendinedir, kötülüğü de kendinedir. (وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا) “Ve eğer kötülük yaparsanız oda kendi aleyhinizedir.” Allah’a isyân eder dünya ve âhiret cezâlarının kapıları açılır. Çünkü nerede isyân var orada cezâ tepene iner. Allah’a isyân edilmez İslam’a O’nun emir ve kânûnlarına isyân edilmez bunlar Allah’ın kendi kânûnlarıdır İslam Allah’ın kendi hükümleri kânûnları kendi nizâmıdır. Onun için kim Allah’a isyân ederse dünya ve âhiret cezâlarının kapılar açılır belâların kapısı açılır. Allah’ın bir yardımı iyi çalışmalarıyla ilgili olduğunu unutma! İnsanlar düzelir iyi çalışırlarsa Allah’ın yardımı orada hazırdır. O acı terbiyeyle tövbe etmişler, Allah bunlara yeniden yardım etti onlar çalıştılar tövbe ettiler. Allah onlara yeniden güç verdi güzel çalışmışlar. (فَأَمَاتَهُ اللّهُ مِئَةَ عَامٍ ) Bakın, “Allah onu yüz sene öldürdü.” ‘’Bakara Sûresi 259’da” yüz sene sonra onu diriltti. İkinci bozgunculukları da başlayacak… Bakın, yine insanoğlu Allah’ın tekrar yardımı geldi iyi çalışmanın sonunda yine bozgunculuklar başlayacak kötülükleri yüzlerine çarpılacak devletleri başlarına yıkılacaktı. Nitekim şöyle buyurulmuştur;                      (فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ) “Bunun üzerine sonraki cezâlandırma zamanı gelince” ki bu da Yahyâ (AS.) öldürme bakın bunlar tekrar Peygamber kâtilliğine tekrar döndüler. Bakın Yuşâ ’yı katlettiler ve öbürünü zindana attılar. Şimdi de bakın bunca başlarına gelen belâlardan sonra Allah onları kurtardı yardım etti tekrar azdılar bu seferde Yahyâ’yı öldürdüler katlettiler şehit ettiler. Ve Îsâ’yı öldürmeye çarmıha germeye kalkıştıkları zamandır ki ikinci belâları da başlarına gelmeye başladı.

 

Dakika 45:00

 

(لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ) “Yüzlerinizi kötü duruma sokmak için (وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ) ve ilk kez girdikleri gibi mescide yani Kudüs’e girmeleri için (وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيرًا) ve her istilâ ettiklerini mahvetmeleri içindir.” Krallar taifesinden Babil Kralı “Cuder veya Cürdus” diye rivâyet edenler olmuşsa da tarihi bilgilere göre hem de Murat Bey’in tarihinde anlatıldığına göre totistan yani Konstantin’e kadar Romalılar olmuştur ki artık Benî İsrâil’in tepesine Romalılar bindiler. Şimdi Cenab-ı Hak geçmişi Kur’an-ı Kerim’de dünyanın önüne koyuyor. Geçmişin yüce şahitliği Kur’an-ı Kerim’dedir, geleceğin belgeleri Kur’an-ı Kerim’dedir. Ey dünya! Allah’ın Kitâb’ı Kur’an-ı iyice anlayın, İslam’ı iyice anlayın Müslüman olun. Şanlı Rahmet Peygamberi Muhammedi Aleyhisselâtu Vesselâm’ı iyi anlayın Müslüman olun. İslam barış ve kardeşlik ebedî mutluluğun adresidir.

 

(وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَاجِدَ اللّهِ أَن يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا أُوْلَئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَن يَدْخُلُوهَا إِلاَّ خَآئِفِينَ لهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١١٤﴾) ‘’Bakara Sûresi 114’üncü âyetinde:’’ “Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zâlim kim vardır?” diyor Yüce Rabbimiz. (عَسَى رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ) “Rabbinizin size rahmet etmesi yakındır.”

 

Bakın şimdi bunlar Roma İmparatorlarından Vespasionus Suriye prokonsolosu iken Yahûdîler, Roma’ya karşı ayaklanmışlardı. Bakın, fakat savaş meydanında Vespasianusa mağlup olmuşlardı, Kudüs şehrine sığınmışlardı.  Bu sırada Roma’ya gitmek isteyen Vespasianus Kudüs’ün fethini oğlu titos’a bırakmış titas bile halkının kahramanca karşı koymasına bakmaksızın Kudüs’ü alıp tahrip etmiş. Beytülmakdisi yaktırmış ve Yahûdîleri memleketlerinden kovmakla geri dönmelerini yasaklamıştır. Kovulan İsrâiloğulları’nın miktarı birkaç milyona ulaştığını gibi savaş ve kuşatma esnasında öldürülenlerin sayısı da denildiğine göre bir milyon nüfusu geçmişti. Murat Bey tarihinden naklen alınmıştır burasıda ve bazı müelliflerimiz kayda almışlar. Merhum Elmalı’da bunu kayda almıştır. Bunun için bakın âhir zaman Peygamberinin gönderilmesi ile Yahûdîlerin kurtulacağı gerçeği ortadayken âhir zaman Peygamberi ve Müslümanlara Yahûdîlerin yaptıklarına bir bakın. Rabbinizin size rahmet etmesi yakındır. Kimle? Muhammed ile Yahûdîler kurtulacaktı inansalardı. Âhir zaman Peygamberinin gönderilmesi yakındır.

 

Dakika 50:00

 

Şu şartla ki siz düzelme yolunu tutarsanız. (وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا) Şâyet siz yine dönerseniz; eskisi gibi bozgunculuğa geri dönerseniz (عُدْنَا) biz de döneriz, yine cezâlandırırız diyor Cenab-ı Hak. (وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيرًا) Ve biz cehennemi kâfirler için bir kuşatıcı, çıkılması imkânsız bir hapishane, cezâ, azâb hane kılmışızdır. Cehennem azâb hanedir bir hapishanedir. Bu yükümler Tevrât ve ekleri olan sahifelerde bildirilmiş idi şu anlatılanlar Tevrât’ta da yazılıydı.

 

Şimdi o yakın olan rahmet nerededir? Dikkat et! O yakın olan rahmet nerededir?

 

Ey Yahya’nın, Zekeriya’nın kâtilleri ey Îsâ’yı çarmıha germek isteyenler, Şa’yâ ’yı katleden kâtiller peygamber kâtilleri bu zulmü işleyen kim olursa olsun bakın Allah her zâlimin belâsını vermiştir verecektir. Rivâyet ediliyor ki: Yahyâ’nın Aleyhisselâmın kanı senelerce kaynamış ve binlerce baş kesilmeden durmamıştır. Yahyâ’yı öldürdüler ama ondan sonra birbirlerinin başlarını da kesmeye başladılar. Niye? Allah belâ üstüne belâ veriyordu. Peygamber kâtilinin başı belâdan kurtulur mu? (إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي) Bütün insanlığın ve Yahûdîleri kurtuluşu da Hz. Muhammed’le Kur’an-ı Kerim ve İslam’ladır. Tüm insanlığın kurtuluşu İslam ile kurtulur. İslam, dünyanın barışı tam adâletidir kimsenin hakkını kimseye yedirmeyen tam adâlet hak ve hakîkat olan yüce İslam’dır Allah’ın kânûnlarıdır. Bütün insanlığın dinin İslam dinidir bütün milletlerin, çağların Peygamberi Hazreti Muhammed’dir.

 

Cenab-ı Hak şöyle diyor;

 

استعيذ بالله

 

(إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ) Şu Kur’an denilen şanlı Allah’ın Kitâb’ı var ya! (يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ) İnsanları en sağlam ve en doğru yola iletir ve sâlih amel işleyen mü’minlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler. (لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ) Mü’minlere müjdele (الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ) güzel amel işleyen mü’minlere (أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا ) büyük bir mükâfatı onlara müjdeler. Şüphesiz ki bu Kur’an, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve sâlih amel işleyen mü’minlere büyük bir ecir büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.

 

وأَنَّ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٠﴾

 

 

“Âhirete inanmayanlara da can yakıcı bir azâb hazırlamışızdır.” İşte kurtuluş Kur’an’da İslamda’dır Hazreti Muhammed’in önderliğindedir. Getirdiği İslam şeriatı sapsağlam kıyâmete kadar Allah’ın koruması altındadır. Kur’an-ı Kerim Allah’ın korumasındadır bozulma şansı yoktur kurtuluş İslam’dadır.

 

Dakika 55:00

İşte burada ki söyleyen yüce kelâmı bize açıklayan Yüce Allah’ın kendisidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın kendi kelâmıdır. Cenab-ı Hak bütün insanlık âleminin tamamına İslam’ın ortaya koyduğu barışı, kardeşliği o yüce adâletin bütün insanlığa tecellî edip tüm insanlığın kurtulmasına biz vesile olmak için hayırda yarışalım, çalışalım hukûkun üstünlüğüne elbette ki sahip çıkalım yardımcı olalım onu üstün tutalım.

 

Dakika 55:54

 

 

 

 

(Visited 55 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}