412- Tefsir Ders 412 hayat veren nurun keşif notları
412- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 412
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Kasas Sûresi 43’üncü Âyet-i Kerime’den 60’ıncı Âyet-i Kerime’ler)
‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’
‘’Bismillahillezi la yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüvessemiûl âlim’’
‘’Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî ve nefsih’’
‘’Bismillahi Zişân azimû sultan şedidül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytani insün ve can’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’
استعيذ بالله
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِ مَٓا اَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْاُو۫لٰى بَصَٓائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ﴿٤٣﴾
وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِيِّ اِذْ قَضَيْنَٓا اِلٰى مُوسَى الْاَمْرَ وَمَا كُنْتَ مِنَ الشَّاهِد۪ينَۙ ﴿٤٤﴾
وَلٰكِنَّٓا اَنْشَأْنَا قُرُوناً فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُۚ وَمَا كُنْتَ ثَاوِياً ف۪ٓي اَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۙ وَلٰكِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَ ﴿٤٥﴾
وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الطُّورِ اِذْ نَادَيْنَا وَلٰكِنْ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْماً مَٓا اَتٰيهُمْ مِنْ نَذ۪يرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ﴿٤٦﴾
وَلَوْلَٓا اَنْ تُص۪يبَهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّـنَا لَوْلَٓا اَرْسَلْتَ اِلَيْنَا رَسُولاً فَنَتَّبِـعَ اٰيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٤٧﴾
فَلَمَّا جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا لَوْلَٓا اُو۫تِيَ مِثْلَ مَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰىۜ اَوَلَمْ يَكْفُرُوا بِمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى مِنْ قَبْلُۚ قَالُوا سِحْرَانِ تَظَاهَرَا۠ وَقَالُٓوا اِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ﴿٤٨﴾
قُلْ فَأْتُوا بِكِتَابٍ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ هُوَ اَهْدٰى مِنْهُمَٓا اَتَّبِعْهُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ﴿٤٩﴾
فَاِنْ لَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَكَ فَاعْلَمْ اَنَّمَا يَتَّبِعُونَ اَهْوَٓاءَهُمْۜ وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوٰيهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ ﴿٥٠﴾
(صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ)
Çok kıymetli ve muhterem izleyenlerimiz,
Hayat veren nurun dersleri, keşif notları, irşâd notları Kur’an-ı Kerim’in ezelî ebedî deryâsından size parlayan nuru ölümsüz hayatı bahşeden Yüce Allah’ın kitabıyla dersimiz devam ediyor. ‘’Kasas Sûresi’nin 43’üncü âyetine’’ gelmiş bulunmaktayız. Yüce nazmını, metnini verdiğim bu yüce âyetlerin sizlere yüce anlamlarını vermeye çalışacağım.
Yüce Rabbimiz buyuruyor ki;
Andolsun ki biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya olur ki düşünür, öğüt alırlar diye, insanlar için apaçık deliller, hidâyet rehberi ve rahmet olarak o Kitâb’ı (Tevrât’ı) vermişizdir vaktiyle vermiştik diyor.
Ne yazık ki yirmi gün içinde Mûsâ’yı da Tevrât’ı da bırakan Benî İsrâiloğulları buzağıya, altın buzağıya tapmaya başladılar. İçlerinde Sâmirî onları bu hâle getiriverdi bir de içlerinde Hârun gibi bir peygamberde varken. İnsanoğlu sapmaya müsait bir yapısı var hâlbuki tüm insanlık İslam fıtratı üzere yaratılmıştır. Bakın insanoğlu kendi fıtratını nasıl çalışıyor.
“Rasûlüm! (Ey şanlı Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem): Mûsâ’ya emrimizi vahiy ettiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden değildin.
Dakika 7:00
Ama şimdi herkesten iyi biliyorsun Ey Muhammed her şeyi. Neden? Kur’an-ı Kerim geçmişin bütün haberlerini, Cenab-ı Hak Allah’u Teâlâ ortaya koydu Muhammed’e Kur’an-ı Kerim’le bildirdi vahiy ile bildirdi, geleceğin delillerini de bildirdi. Muhammed Mustafa nereden bilsin Allah bildirmese bunları?
Bilakis biz (o zamandan senin zamanına kadar) nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen onlara âyetlerimizi okuyarak, Medyen halkı arasında bulunanlardan da değildin; aksine bir (başka) peygamber göndermiştik. Hazreti Muhammed’den önce dünyanın kurulduğu Âdem ve Havvâ’nın dünyaya ayak bastığı andan itibaren nice peygamberler geldi bunların Cenab-ı Hak dilediklerini Kur’an-ı Kerim’de zikir eyledi birçoğunun da adını zikretmedi.
(Mûsâ’ya Aleyhisselâm) seslendiğimiz zaman da, Tûr’un yanında değildin. Bilakis senden önce kendilerine uyarıcı (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbimden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik), ola ki onlar düşünüp öğüt alırlar.
Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, “Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve mü’minlerden olsaydık” diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).
Fakat onlara tarafımızdan o hak (peygamber) gelince, “Mûsâ’ya verilen (mûcizeler) gibi ona da verilmeli değil miydi?” dediler. Peki, daha önce Mûsâ’ya verileni de inkâr etmemişler miydi?” “Birbirini destekleyen iki sihir” demişler ve şunu söylemişlerdi: “Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz” demişlerdi.
Dakika 10:23
İşte insanoğlunun yapı karakterine bakın, insanlar saptıkça yepyeni peygamberler gönderdi tarih boyunca Cenab-ı Hak. Şehirlere, köylere, devletlere gönderdi. Neticede Hazreti Muhammed’i de bütün çağlara, bütün milletlere tâ kıyâmete kadar bütün âlemlere bir rahmet Peygamberi gönderdi ki, bu Peygamber evrensel Peygamber ki, Kitâb’ı Kur’an, dini İslam. Bu Peygamber, Hazreti Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem.
Cenab-ı Hak bu şanlı Peygambere diyor ki:
(Rasûlüm!) De ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (bana ve Mûsâ’ya inen kitaplardan) daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyuyayım!”
Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah’tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir? Elbette Allah zâlim kavmi doğru yola iletmez. Ey insanoğlu! Seni Allah yarattı Allah’a itaat et. Allah’a itaat etmenin yolu, O’nun Kitâb’ını okuman bilmem gereğini yapmandır o da Kur’an-ı Kerim’dir, hak din İslam’dır, bunun Peygamberi Hazreti Muhammed’dir. Allah seni yarattı isyân etsin diye değil. İtaat etsin diye itaatin bütün kuralları İslam’ın şeriatında da bir, bir belirlenmiştir. Birinci nesil Firavun’un helâki ile sona eriyor. İşte bakın nice nesiller helâk oluyor inananlar kurtuluyor. Tevrât’ın indirilmesinden İslam’ın doğuşuna kadar ‘’Kurûn-u Vustâ’’ orta nesiller oluyor. İslam’ın doğuşu ile de âhir zaman yani ‘’Kurûn-u Uhrâ’’ son nesiller başlıyor. Demek, Hz. Mûsâ’nın birinci nesiller kapanıp orta nesiller açıldığı gibi bu Mûsâ’nın peygamber olarak gönderilmesi ile ne oluyor; Birinci nesiller kapanıp orta nesiller açıldığı gibi Hazreti Muhammed’in Peygamber olarak gönderilmesi ile orta nesillere son verilip son nesiller başlıyor. İslam tarihi hicretten başlamıştır, hicret ise, Hazreti Muhammed’in Aleyhisselâtu Vesselâm Mekke’den Medine’ye göç etmesi hicret etmesi ile başlamış oluyor. Çeşit, çeşit bid’atler, ihtilâflar, bozmalar ile şeriat ve hükümleri bozuldu.
Dakika 15:00
Hz. Muhammedi Allah niye gönderdi? Kur’an-ı Kerim’i niye indirdi? Öncekiler bozuldu çeşit, çeşit bid’atler, ihtilâflar, bozmalar ile şeriat ve hükümler bozuldu. Günah ve kötülükler çoğaldı. Yeni bir ruh ile yeni bir hukûk gerekiyordu Allah yeniledi İslam şeriatı ile geçmişi yeniledi. Bunun içinde Hazreti Muhammed’i, şanlı Kur’an-ı ve şanlı İslam’ı, şanlı Peygamberin şeriatını Allah ortaya koydu, geçmişi tamamen yeniledi. Yeni bir hayat, yeni bir kitap, yeni bir Peygamberle haberleri ve hükümleri yenilemek gerekti. Yeni nesilleri aydınlatmak için elbette ki şanlı Kur’an, şanlı Peygamber, nurlu İslam gönderildi. “Fıkıhta ‘Ezmanın’ tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz.” Tekrar ediyorum: “Fıkıhta da her ‘Ezmanın’ yani zamanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz.” Yani zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr edilemez. Ama şeriatı Allah kendi yeniler içtihâd kapısı da açıktır tâ kıyâmete kadar. Bundan baktığımız zaman, işte kendisinin aslı demek olan ve bu veciz âyet, Hz. Muhammed’in Aleyhisselatu Vesselâm Peygamber olarak gönderilmesinin bir sırrını ve hikmetini göstermekte… Ve Kur’an’ın her zaman hâkim olabilmesinin esas yönünü anlatmaktadır. Ki, uzun zaman geçerek eskimiş olan insan toplumunu ilâhî bir emir olan bir doğuş son bir doğuş ile yenilemek kânûnu… İşte bunun doğruluğunu ispat eden ‘’Hadîd Sûresi’nde’’: “Gelecek olan îmân edenlerin Allah’ı anma ve ondan inen gerçek için kalplerinin saygı ile yumuşaması zamanı daha gelmedi mi?” “Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar.” Kim bunlar? Yahûdî ve Hristiyanlar ki kendi kitaplarının kıymetini bilmediler. “Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir binlin ki Allah ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor aklınız ersin diye gerçekten size âyetleri açıkladık” buyuruyor Cenab-ı Hak. ‘’Hadid Sûresi 16 ve 17’nci âyet-i kerimelerinde,’’ Yüce Rabbimiz geçmiştekiler gibi olmayın diyor Müslümanlara. Onlar kitaplarının, peygamberlerinin şeriatlarının kıymetini bilmediler korumadılar. İslam bozulmayacak ama Müslüman kendini de bozmasın, Kur’an-ı Kerim bozulmayacak.
Dakika 20:00
O zaman insanlar bozulmasın Müslümanlar sıkı sıkıya Yüce Allah’ın yüce kânûnlarına bağlı kalsınlar. Cenab-ı Hak; (أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ ﴿١٦﴾) İşte bu âyet-i kerimelerde Cenab-ı Hak bunu buyurdular. ‘’Hadid Sûresi 16-17’nci âyetlerinde’’ Yüce Allah Celle Celâlühü: “Bu ümmete muhakkak her yüz sene başında dinini yenileyecek kimse gönderir.” mânâsındaki hadis-i şerif dahi asırdan asıra bu âyetlerin tatbikatına teşvik edici ilâhî bir vaattir. Bunun ilmî ve amelî iki yönü vardır, ilmî yönünü Kur’an’ı Kerim‘de, amelî yönünü de Rasûlullah’ın sünnetiyle ümmetin yaşadığı tarih içerisinde aramalıdır. Tekrar ediyor; İlmî yönünü Kur’an’ı Kerim’de, amelî yönünü de Rasûlullah’ın sünnetiyle ümmetin yaşadığı tarih içerisinde aramalıdır.
”El-Ülemaü Verasetül Enbiyai” “Âlimler peygamberlerin vârisleridir.”
Bunun için ilim önde her tarafı kuşatmalıdır bu ilmin kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir ameli kaynağın hadis-i şerifler Peygamberimizin sünnetidir ve ümmetin yaşadığı çağda ümmetim bu iki unsura nasıl uyup uymadığını bakmalıdır. Fakat dini yenilemek dinde aslı olmayan bid’at meydana getirmek demek olmadığını unutmamalıdır asılsız bid’atler hevâdır toplumu gençleştirmez bozar, ihtilâfa düşürür, sapıtır. Hadis-i Nebevî de buyurulduğu gibi, ne diyor;
(Küllü bid’atün dalâletün ve küllü dalâletin finnâri) buyuruyor. “Her bid’at dalâlettir her dalâlet ateştedir diyor.
Kim? Sevgili Peygamberimizden rivâyet edilen bu hadis-i şerif. Bu âyette ve hadis-i şerifler de ince ve apaçık bir icâz vardır. “Vahiy ve Peygamberlik verdik de gerçekleri bildin geçmişi bildin.” Gün ışığında Kur’an-ı Kerim parıl, parıl geçmişi insanlığın önüne koymuş anlatmıştır. Mûsâ’yı sana en iyi anlatacak Kur’an-ı Kerim’dir, Tevrât’ın başına neler geldiğini en iyi anlatacak Kur’an-ı Kerim’dir, Îsâ’yı İncîl’in başına neler geldiğini en iyi anlatacak Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Îsâ’yı da, Mûsâ’yı da, bütün peygamberleri de, bütün ilâhî kitapları da Kur’an-ı Kerim Musaddik ve Müheymin’dir. Onların aslını korur doğru olan tarafını, sonradan uydurma ne varsa bunları reddeder, yenileyeceğini yeniler ve hükmünü kaldıracağını kaldırır bu Allah’ın kendi yaptığı yenilemedir.
Dakika 25:05
Çünkü Mûsâ ile geçmişin yeniledi, Îsâ ile de, Mûsâ’nın şeriatını yeniledi, Kur’an ile de geçmişin tamamını yeniledi. Kim? Allah’u Teâlâ. Peygamberler Allah’ın dediğini yaparlar kendiliklerinden konuşmazlar. Bunun için Cenab-ı Hak ne diyor: “Habîbim! Biz sana geçmişi bildirdik de gerçekleri bildin.” Orta nesiller eskimiş dinler bozulmuş… Orta nesil hangisiydi? Mûsâ’dan Muhammed’e kadar ki olan nesillerin ikisinin arası. Ondan önceki de Mûsâ’dan önceki de evvelki nesiller. Sonraki nesil nedir? Muhammed’den kıyâmete kadar olan nesillere de âhir zaman yani sonraki nesiller deniyor âhir zaman ümmeti. Cenab-ı Hak öncekiler ve orta nesiller bozulmuş, eskimiş dinler bozulmuş yepyeni bir Peygamberin gönderilmesi gerekmiş onun için Yüce Allah Hazreti Muhammed’i göndermiştir. Geçmişi tamamen İslam’la, Kur’an’la, Muhammed ile yenilmiştir. Bunun için Cenab-ı Hak geçmişi Hazreti Muhammed’e anlatırken, Habîbim diyor biz sana bunları anlatıyoruz biliyorsun sen o zaman onların yanında değildin, Mûsâ’nın yanında değildin ki nasıl bileceksin? Şuâyb’ın yanında değildin diyor nasıl bileceksin? Biz sana bu gerçekleri bir, bir bildirdik ve gerçekleri sen biliyorsun diyor. Hz. Muhammed geçmişinde şahitliğini Kur’an’la yapacak ve yapmıştır geleceğim bütün delillerini de İslam ile ortaya koymuştur. Yani Medyen’e gittiği ve orada eğleştiği bilinmekte o orada bir tâlim görmüş olabilir. Fakat sen öyle de değilsin; çünkü Mûsâ Şuâyb’ın damadıdır ona çobanlık yaptı. Ama Hazreti Muhammed Ümmî bir Peygamber idi. Hiç kimseden tekbir harf öğrenmedi Allah okuttu Allah Hz. Muhammed’in kalbine İslam’ı, Kur’an’ı zâhirî, bâtını bütün ilimleri doldurdu. Kur’an, Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’in kalbine indirildi lafzıyla, mânâsıyla oradan parladı cihânı aydınlattı, gökleri aydınlattı, Arş-ı Âlâyı aydınlattı. Ezelî ebedî bütün değerler İslam’ın bizzat kendisindedir. İslam bütün insanlığı kucaklayan Allah’ın rahmetidir, barıştır, adâlettir, kardeşliktir, sevgidir. Hukûkun üstünlüğü tamamen İslam’dadır gerçek hak adâlet Allah’ın adâletidir.
Bunun için kıymetli dostlarım, işte Cenab-ı Hak bu gerçekleri buyururken diyor ki;
Habîbim! Sen kimseden okuyup yazmadın, kimseden bir şey bir harf bile öğrenmedin. Ve o Mekkelilerin Kureyş’in içinde sen Muhammed-ül Emin olarak son derece üstün bir erdemle sen onların içinde büyüdün. Muhammed-ül Emin olarak tanındın ve öyleyken senin Peygamberliğine inanmamak işte kişinin en büyük bedbahtlığı ve hüsrânıdır.
Dakika 30:30
Yazık ediyor inanmayanlar kendilerine. Orta nesiller zamanında onlara hiçbir peygamber gelmemiştir. Çünkü Mûsâ’dan sonra gelen peygamberler tabii Benî İsrâil’e gelmişler belirli yerlere gelmişler. Ama Arap toprağına peygamber gelmemiş yani orta nesiller zamanında gelmemiş. Bunun içinde Hazreti Muhammed bütün âlemlere rahmet Peygamberi olarak gönderilmiştir. Rahmet, âlemler için rahmet olmakla beraber korkutmaya bunlardan başlanılması, yani Mekke’de işe başlanılması Cenab-ı Hak tarafından takdir buyurulmuştur. Çünkü onlara daha önce orta dönemde orta nesiller zamanında peygamber onlara gelmediği için ve Allah’u Teâlâ hikmetlerini kendi daha iyi bildiği için Peygamberi Mekke’den zuhur ettirmiştir. Bütün âlemlerin, bütün milletlerin, bütün çağların Peygamberi Mekke’de doğmuştur. Bu Peygamber evrensel Peygamber Hazreti Muhammed’dir Aleyhisselâtu Vesselâm.
Mekkeliler Yahûdîlere bir heyet gönderdiler onlara: “Peygamber Efendimiz ’den sordular” onlar da: “Biz Tevrât’ta bütün vasıflarıyla buluyoruz” dediler. Dikkat edin! Tevrât’ta Hazreti Muhammed’in kaşı gözü varıncaya kadar yazılıydı. Öz evlatlarından daha iyi biliyorlardı ki, Tevrât’ta, İncîl’de, Zebur da Hazreti Muhammed bildirilmişti ve bütün peygamberlerde Hazreti Muhammed’i haber vermişlerdi. Îsâ da Hazreti Muhammed’i müjdelemeye gelmişti. Peygamberler birbirlerini haber verirler, peygamberleri Allah gönderir. Onun için Hazreti Muhammed’i inkâr etmek Tevrât’ı inkâr etmektir, Mûsâ’yı inkâr etmektir, Îsâ’yı, İncîl’i, Dâvûd’u, Süleyman’ı dahi Yahya’yı, Zekeriya’yı dahi inkâr etmektir. Geçmişteki peygamberleri de, İbrâhim’i de, Nuh’u da ve diğerlerini de inkâr etmektir. Çünkü Hazreti Muhammed’i her peygamber ümmetine bildirmiştir.
Güneş balçıkla sıvanmaz üstü örtünmez, güneşi yok sayan kişi karanlığa kaçan kişi kendi karanlıkta kalır yazık olur. Muhammedi inkâr etme imkânı yoktur, Kur’an-ı Kerim’i inkâr etme imkânı yoktur, İslam’ı inkâr etme imkânı yoktur zerre bir sebepte yoktur. Yerde gökte ne varsa bütün deliler Kur’an-ı Kerim’in hak olduğunu, İslam’ın hak din olduğunu, Hakk’ın dini olduğunu 14,15 asırlık tarih bunu açık seçik ispat ediyor Kur’an-ı Kerim kıyâmete kadar meydan okumaya devam ediyor.
Dakika 35:10
Bu meydanı kime okuyor? İnkârcılara. Onları kurtarmaya geldi onları nura çağırıyor, cennete çağırıyor, Allah’ın ebedî lütfuna çağırıyor. Rahmetine, mağfiretine, merhametine, nura çağırıyor birileri kaçıyorsa kendi bilir. Allah’a yarın hesap vereceklerdir hepimiz hesap vereceğiz hepimiz. İslam’ın îmânı evrensel olduğu için bir tek peygamberi dahi İslam inkâr ettirmez buna müsaade etmez hiçbir peygamberi İslam inkâr etmez ve İslam’ın Amentüsünün içinde bütün peygamberler vardır, bütün ilâhî kitaplar vardır. Onun için İslam evrensel son gerçek hak dindir bozulma şansı da yoktur.
استعيذ بالله
وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۜ﴿٥١﴾
اَلَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِه۪ هُمْ بِه۪ يُؤْمِنُونَ﴿٥٢﴾
وَاِذَا يُتْلٰى عَلَيْهِمْ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِه۪ٓ اِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلِه۪ مُسْلِم۪ينَ﴿٥٣﴾
اُو۬لٰٓئِكَ يُؤْتَوْنَ اَجْرَهُمْ مَرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا وَيَدْرَؤُ۫نَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ﴿٥٤﴾
وَاِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ اَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَـنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ سَلَامٌ عَلَيْكُمْۘ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِل۪ينَ﴿٥٥﴾
اِنَّكَ لَا تَهْد۪ي مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ﴿٥٦﴾
وَقَالُٓوا اِنْ نَتَّبِـعِ الْهُدٰى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ اَرْضِنَاۜ اَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَماً اٰمِناً يُجْبٰٓى اِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِزْقاً مِنْ لَدُنَّا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٥٧﴾
وَكَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَع۪يشَتَهَاۚ فَتِلْكَ مَسَاكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَنْ مِنْ بَعْدِهِمْ اِلَّا قَل۪يلاًۜ وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِث۪ينَ﴿٥٨﴾
وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرٰى حَتّٰى يَبْعَثَ ف۪ٓي اُمِّهَا رَسُولاً يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۚ وَمَا كُنَّا مُهْلِكِي الْقُرٰٓى اِلَّا وَاَهْلُهَا ظَالِمُونَ ﴿٥٩﴾
وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟﴿٦٠﴾
(صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ)
Kıymetli izleyenler,
Bu yüce âyetlerinde şimdi yüce anlamlarını vermeye çalışıyoruz.
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü yani (vahyi ilâhîyi) birbiri ardınca bağlamışızdır. Kur’an-ı Kerim’in âyetleri ilâhî zincir gibi birbirine bağlıdır. Ondan yani şanlı Kur’an’dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da îmân ederler.
Dakika 40:00
Onlar şanlı Kur’an okunduğu zaman “O’na îmân ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakîkattir. Esasen biz daha önce de Müslüman idik” derler. Bunlar Tevrât’ı doğru okuyanlar, İncîl’i doğru okuyanlar ve hemen Müslüman olanlardır.
İşte onlara, sabretmelerinden ötürü mükâfatları iki defa verilecektir. Bunların mükâfatı iki kattır. Niye? Hem Tevrât’ı, hem İncîl’i iyi anlamışlar gereğini yapmışlar hem de Kur’an-ı Kerim, İslam gelir gelmez Müslüman olmuşlar. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızâsı için harcarlar.
Onlar, boş söz işittikleri zaman, sevinirler ama boş söz, faydasız söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve: “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selâm olsun biz kendini bilmezleri istemeyiz” derler. Kendini bilmezlerle muhatap olmazlar. Çünkü Müslüman çok şerefli zattır şerefli bir kişiliktir.
Rasûlüm! Sen sevdiğini hidâyete eriştiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidâyet verir ve hidâyete girecek olanlar da en iyi O bilir.
Bakın peygamberler tebliğ ediyorlar hakkı bildiriyorlar ama hidâyeti Allah yapıyor Allah hidâyet ediyor. Kul kula hidâyet edemez ancak hakîkati bildirir, tebliğ eder. İşte bizde aczimizle bunu yapmaya çalışıyoruz, Hakk’ı hakîkati bildirmeye çalışıyoruz. Hidâyet ise tamamen Allah’tandır hidâyet bizden, şundan, bundan değil. Vay efendim işte falanın elini öptü de cennete gidecek, falanın ayağını eşiğini öptü de cennete gidecek. Peygamber dahi hidâyet edemiyor îmân ve Amel-i Sâlih’in olmadan bunların olacağını mı zannediyorsun? Önce gerçek îmânım olacak, Amel-i Sâlih’in olacak, şeriatın ölçülerine uyulacak. Onun için liderleri, önderleri, hahamları, papazları, ilâhîyatçıları Rab edinenler, Şeyhleri Rab edinenler Kur’an-ı Kerim’e ters düştüğünü bile, bile veya hiç bilmeye tenezzül etmeyip, birilerinin sözünü âyet kabul edenler bunlar, Kâbe’nin kapısında yatsalar kırk bin yıl cennete gidemezler, başkalarını Rab edinenler. Rab Allah’tır O’nun hüküm ve kânûnları bellidir, kula kullukla cennete gidilmez. Onun için herkes aklını başına almalıdır yazık etmesinler kimse kendine yazık etmesin.
Cenab-ı Hak; Rasûlüm! Sen sevdiğini hidâyete erdiremezsin bakın en büyük şefaatçi Peygamber, ‘’Şefaat-i Uzmâ’nın’’ sahibi Hz. Muhammed Makâm-ı Mahmûd’un sahibi. Ona dahi Cenab-ı Hak ne diyor; “Sen sevdiğini hidâyete eriştiremezsin.” Niye?
Dakika 45:00
Peygamber tebliğ eder Hakk’ı bildirir. Kalpler ise, kimin kalbine îmânın girip girmeyeceğine Allah kendisi hidâyet eder. “Bilakis Allah dilediğine hidâyet verir ve kime hidâyet vereceğini bilir” kalpleri bilir. Yarattığı kalpleri bilmez mi? Ruhları bilir. Yarattığı ruhları bilmez mi? Onun için hidâyete girecek olanları en iyi o bilir.
“Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız” dediler.
Şimdi bakın bu da putperestlerden korkanlar var, zorbalardan korkanlar var, dayatmacı sistemlerden korkanlar var. Korktukları için Müslüman olamıyorlar veya gizliyorlar.
Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme’ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
Putlar kırıldı kahraman mücâhitler sayesinde Kâbe’nin yüzünden putlar atıldı, Arabistan putlardan temizlendi, kalplerde ki, tâbular putlar atıldı, tevhîd îmânının nuru parladı. İşte İslam kalpleri kafaları parlatmaya geldi karanlıktan kurtarmaya geldi. Küfrün, şirkin, zulmün karanlığından ilmin, irfânın aydınlığına çıkarmaya geldi. Bunun için Cenab-ı Hak bakın ilk Müslüman olanlar çok işkenceye uğradılar, zulme uğradılar, çok çile çektiler ama çok üstün yüksek rütbe kazandılar kazanmak yatakta yatarak olmaz hakkı yaşayacaksın hakkı müdafaa edeceksin. Bu yol insanlığın saadetini barışın dünyaya temini için çalışacaksın, çırpınacaksın bu Allah’ın erdiği bir görevdir. İslam A’dan, Z’ye barış ve hukûkun üstünlüğüdür. Ebedî ölümsüz mutluluğun tâ kendisidir seni cennete hazırlar, dünyanı da cennet yapmaya çalışır. Sen İslam’a uyarsan mutlu olursun İslam’ı kendine uydurma! Sen İslam’a uy tâbî ol. Allah senin emrinde olmaz sen Allah’ın emrine gireceksin. İslam Allah’a teslimiyetin adıdır. Biz maişetleriyle şımarmış, zenginliğiyle servetiyle şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. Ey insanoğlu! Elinde nimet var diye! Helâk olursun nimet şımarmak için sana verilmedi, şükredilmesi için verildi. Nimetin sahibini tanı nimete tapma nimeti verene kulluk yap. İşte yerleri kendilerinden sonra oralarda pek az oturabilmiştir. Helâk edilen milletlerin yerlerine bakın işte yerleri diyor Cenab-ı Hak. Kendilerinden sonra oralarda pek az oturabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur Cenab-ı Hak biz diyor bak mü’min kullarını helâk ettiği milletlerin yerine vâris bırakıyor sâlih kullar. Sâlih kullar Allah kendi safında kabul ettiği için hakîkî kullar onlardır. Çünkü onlar îmân ediyor Allah’a itaat ediyor. Öbürleri Allah’ı tanımıyor da isyân ediyor.
Dakika 50:35
İslam’ın yüce emirlerini tanımadığın zaman sen kimi tanımıyorsun? Allah’a isyân ediyorsun haberin olsun, unutma bunu! Namazı kabul etmiyorsun, namazı kim emrediyor? Allah emrediyor. Peki, kabul etmiyorsun ne yaptın şimdi? Kendini mahvettin, namaz seni Mi’râc’a Refiki Âlâ’ya yükselten bir yüce mi’râc ibadetiydi. Allah’ın huzurunda olmaktan daha yüksek daha yükseliş büyük yükseliş olur mu? Daha üstün derece âli derece olabilir mi? İslam’ın her emri seni yükseltir, onun için sana emredilmiş. Cennete çıkarmak için Allah’ın cemâline, rızâsına ulaştırmak içindir İslam. İslam’ın her emrine sıkı sarıl hiçbir emrini inkâr etme şüphe dahi etme sakın, sakın sen, sen ol! Ama İslam’a ait olmayan hurafayı bid’atları da dikkat et! Kur’an-ı Kerim’e, sünnete, icmâya, kıyasa, müçtehit âlimlerimize iyi dikkat et… İlimle hareket et, gerçek âlimle hareket et.
Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezlerine göndermedikçe, memleketleri helâk edici değildir. Zaten biz, ancak halkı zâlim olan memleketleri helâk etmişizdir diyor Cenab-ı Hak. Zâlim kimdir bunu da tanı. Eğer ilâhî adaleti, hak ve hukûku, hukûkun üstünlüğünü, itikatta, amelde, ahlâkta, hukûkta, muamelatta yüksek ahlâkta bunları uygulamıyor haddi aşıyorsan o zulümdür. İşte o zaman zâlim memleketlerin halkı helâk edilmiştir. Bir müddet hoplar zıplar oynarsın ama o bir müddet sonra helâk olur gidersin, çünkü geçmiştekiler böyle yapıldı. Şu günahtan dolayı seni helâk ettim diye alnının ortasına yazmaz. Ama Kitâb’ında Allah bildirir, Peygamberi bildirir, bildirmiştir. İslam da bugün ilmi olarak her gerçek vardır yalnız ilmi delillerle İslam’ı iyi anla iyi dinle! Delilsiz bilgi, bilgi değildir. Kuran’sız konuşmalar var sahîh sünnete istinâd etmeden konuşmalar yapılıyor müçtehidin ilmine istinâd etmeden konuşmalar yapılıyor bunlar varsayımlar din değildir. Din katidir Allah’ın kânûnlarıdır ortada sahîh mi sahîh güçlü belgeler vardır. Kur’an-ı Kerim’in âyetleri, sahîh sünnet, icmâ ümmet, kıyas-ı fukahâ İslam’ın bunlar aslî delilleridir. Onun için ilmin olmayabilir gerçek âlimlerle bu delillerle hareket eden zât-ı muhteremlerle müçtehitlerimizle hareket et. Aslı asla bırakma asıldan fere ve istikbâle yürü hak mezheplerin müçtehit ekolleri var.
Dakika 55:00
İmâm-ı Âzâm’lar, Mâlikler, Şâfiî’ler, Hanbelî’ler o ekolde yetişen yüksek Ulemâ’nın hiçbirini ihmâl etme bırakma ama bunları bırakmazken Kur’an’a dayanıp dayanmadığına, sünnete dayanıp dayanmadığına, müçtehide gerçekten müçtehide istinad edip etmediğine de dikkat et! güvenilir âlimlerle hareket et. Mezhepleri dışlayanlara hiç itibar etme, müçtehitleri dışlayanlara hiç itibar etme değer verme. Çünkü aslını inkâr edenler kendi de müçtehit olmadıklarına göre… Geçmiştekiler İslam’ı çok iyi okumuşlar, Kur’an-ı Kerim’i iyi okmuşlar. O hak mezhep Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolundaki bütün müçtehitlerimiz ve o ekolde İslam’ı, Kur’an’ı iyi okumuşlar, iyi anlamışlar müçtehit olmuşlar ve aslı temeli çok iyi atmışlar. O temelden artık ne yaparsın; Katlara doğru gidersin ki kıyamete kadar o aslı yitirme ama çağını da iyi oku çağın bilimsel yönlerine de iyi bak çünkü İslam tamamen bilimdir. Her bilim Kur’an’a uyunca doğruluk kazanır zaten bugünkü çağın şöyle gidin bakın teorilerine yeni bilgilere bakın Kuran’a uyanlar kesinlik kazanıyor. Kur’an’da ise hiç çelişki olmaz, çünkü Allah’ın kelâmıdır. Önemli olan Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfetmektir Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfedenler kevnî konuları da iyi keşfetmeye yol bulurlar. Gerçek kâşifler İslam’ın kâşifleridirler ve diğerlerinden de değerli kâşifler ortaya çıkmıştır ama kaynağını araştırırsanız İslam’a dayanır.
Sevgili dostlarım,
Cenab-ı Hak bu gerçeği de duyurduktan sonra;
Size verilen şeyler dünya hayatının geçim vasıtası ve debdebesidir. Allah hakkında olanları ise, Allah katında olanlar ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi? Fâniyle bâki bir olur mu? Aklını şöyle bir düşün! Allah bâki her şey fâni sen fâniye sarıl Allah’ı bırak hâşâ olur mu? Sana Allah akıl vermiş, vereni inkâr etsin diye mi? Allah sana nimet vermiş, nimeti vereni inkâr etsin diye mi? Allah sana ruh ve beden vermiş, vereni inkâr etsin diye mi? Kürre-i Arz’ı altına döşemiş üzerine bir semayı bakın kurmuş bunlar bu nimetleri vereni inkâr etsin diye verdi sana bunları Cenab-ı Hak? Aklını kullan aldanma iyi Müslüman ol iyi, iyi benim dediğimden de iyi Müslüman ol.
Kıymetli dostlarım Yahûdîlerden içlerinde Ebû Rifaa bulunan on kişi îmân etmiş, kendilerine eziyet edilmişti. İncîl ehlinden kırk kişi Rasûlullah’a Peygamberliğinden önce îmân etmişlerdi.
Dakika 1:00:00
Otuz ikisi Câfer Bin Ebû Tâlib bile yani Câfer-i Tayyar ile beraber Habeşistan’dan gelmiş sekizi de Bahirâ, Ebrehe, Eşref, Amir, Eymen, İdrîs, Nâfi ve Temim Şam’dan gelmişlerdi. İşte bu âyetin indirilmesine sebep bunlar olmuş diye rivâyetler vardır. Ama tabii âyetin hükmü umûmidir. (وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ ), (الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ مِن قَبْلِهِ هُم بِهِ يُؤْمِنُونَ ) “Onlara sözü uladık durduk, bundan yani Kur’an’dan önce kitap verdiklerimiz” diyor Cenab-ı Hak ki işte İncîl’i, Tevrât’ı doğru okuyanlar işte Müslüman oldular ve oluyorlar. Bunlar Allah’ın hidâyetine bağlıdır. İslam kimseyi zoraki inanın demez zorlamaz zorlanarak yapılan hiçbir şey kabul değildir. Kişi seve seve özgür hür irâdesiyle kabullenecektir o zaman îmân, îmân olur İslam, İslam olur Müslümanlığı kabul olur. Kitap ehlinden bütün îmân edenleri içine almaktadır hattâ kıyâmete kadar Müslüman olacakları da içine almaktadır bu âyeti kerime. Birisi önceden İslamları biri de sonradan İslam oluşları üzerine (وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ) “kötülüğü iyilikle savarlar.” Bakın, güzel bir haslettir bu.
Peygamber Efendimiz Muâz (Radıyallâhu Anhü) Hazretlerine demiştir ki: (Ettebi-ısseyyiete’l hasenete temhuha) “Kötülüğün arkasından bir iyilik yap onu mahveder” buyurmuş. Bu hadis-i şerif Tirmizî de, Dârimî de, Ahmet Bin Hanbel’de bulunmaktadır.
Kıymetli dostlar, tabii ki ezayı yumuşaklıkla kötülüğü iyilikle şerri hayr ile bilgisizliği de ilim irfân ile öfkeyi yutmakla şirki (şehâdetü enlâ ilâhe illallah) Allah’tan başka ilâh olmadığına şehâdet etmekle diye tefsir etmişlerdir dilimize. İyiliğe iyilik her kişinin kârı, yani her kişinin işidir iyiliğe iyilik. Ama kemliğe kötülüğe iyilik ise er kişinin kârıdır yani işidir. Her babayiğit kötülüğe iyilik yapamaz işte yapanlar er kişidirler gerçek kişidirler. Sırf bunu Allah için yaparlar. Ne ağadan, ne paşadan çekindikleri için kavuk salladıkları için değil er kişiler Allah’ın rızâsını düşünen zâti muhteremlerdir.
“Ellave” sakat söz, mücahit, eziyet ve sövmek demiş, Dahhâk şirk demiş, İbn-i Zeyd Rasûlullah’ın vasıflarını Yahûdîlerin değiştirmesi demiştir. Tabii bunların hepsi içine dâhil çünkü bâtıl sözün yanlış sözün hepsi içinde dâhildir.
Dakika 1:05:00
(أَعْرَضُوا عَنْهُ ) “Ondan yüz çevirirler (وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا) boş bir şeye rastladıklarında vakar ile oradan geçip giderler kötü ortamda bulunmazlar.” “Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size derler.” (لَنَآ أَعْمَٰلُنَا وَلَكُمْ أَعْمَٰلُكُمْ ) (لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ) “Sizin dininiz size benim dinim bana.” Çünkü İslam’dan başka din yoktur. Burada yani sizin yanlışlarınız bâtılınız size diye burada mecâzî anlamda burada din kullanılmaktadır. Yoksa İslam’ın dışında din dünyaya hiç gelmemiştir bütün peygamberlerin zincirleme dinleri İslam’dır. Bu Hazreti Muhammed ile yenilenmiş kıyâmete kadar devam edecek tek Hakk’ın dinidir. Onun için bütün doğruların tamamı İslam’ın içinde bulunmaktadır. Îsâ da İslam’da, Mûsâ da İslam da Tevrât, İncîl, Zebur İslam da İbrâhim’ler, Nuh’lar, Yâkub’lar, Yusuf’lar, Zekeriyalar, Yahyâ’lar hepsi İslam’dadır. İslam hiçbir peygamberi dışlamamıştır dışlayamaz çünkü İslam bir bütündür. Ezelî ebedî tüm insanlığı kucaklayan bir dindir Allah’u Teâlâ’nın yüce emri böyledir. Allah’a rağmen yanlış yapılabilir mi? Allah’ın peygamberlerinin birine inanıp öbürü inkâr edilebilir mi? Allah’ın peygamberi ilâhlaştırılabilir mi? Kuldan ilâh olur mu? Olmaz, Allah’ın eşi benzeri yoktur olmamıştır olamayacaktır. Yüce Allah kemâl sıfatlarla muttasıftır, noksan sıfatlardan münezzehtir. Mahlûkata benzeyen Allah’ın hiçbir vasfı yoktur, hepsi mahlûkata benzemenin tamamından Allah münezzehtir, Subhân’dır ve Teâlâ’dır, Azze ve Celle ’dir. Onun için kıymetli dostlar; İslam’ı iyi tanımak lâzım (سَلاَمٌ عَلَيْكُم) bakın hayır dileme selâmı değil bu (وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا) Kendini bilmez kimseler kendilerine laf attıklarında incitmeksizin selâm derler geçerler. Yani bu bir vedâ selâmıdır. “Elveda, elveda!” yani senin kötülüklerine ben katılmıyorum demek, yanlışlarına katılmıyorum demektir. Yani kavga etmeyelim Allah’a ısmarladık yerindedir bu selâmın amacı böyle tefsire çalışılmıştır. “Doğrusu sen sevdiğine hidâyet veremezsin” (إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ) buyuruldu. Hidâyetten maksat yalnız sözle iyiliğe sevk değil bir fiil o yola eriştirmektir hidâyet söz tebliğdir hidâyet ise, bil fiil iyiliğin içine o kişiyi ulaştırmak yerleştirmektir bu da Allah’a mahsustur, hidâyet Allah’a mahsustur.
Dakika 1:10:00
O da kim hidâyet edip etmeyeceğini iyi biliyor kalp îmân etmek için irâdesini gücünü îmâna kullanmalı bakın bize düşen görev bizimle ilgili olan taraf budur. Kişi kendine verilen kuvvetleri îmâna kullanmalı irâdesini, özgürlüğünü inkâra değil. Îmâna kullanmak istediği an işte Allah’ın hidâyeti ulaşır daha iyisini de Allah kendisi bilir.
Bunun için kıymetli dostlar, hidâyetten maksat yalnız sözle iyiliğe sevk değil, bir fiil o yola erişmektir. O kişinin kalbi, senin söylediğin hakikati kabul ettiği zaman tasdik ederse bil ki, Allah ona hidâyet etmiştir. Tasdik etmiyorsa hidâyete ulaşmamıştır, Allah hidâyet etmemiştir. Îmânın hidâyetin iki şartı vardır birinci ön şartı bunlar tasdik ve ikrârdır.
Tasdik: Allah’ı ve O’nun ortaya din adına İslam adına koyduğu her şeyi kalbin kabul etmesi şüphesiz tasdik etmesidir, dilinde ikrar etmesidir yaşantıyla da bu ispata çalışılır. Kalp tasdik etmediği müddetçe hidâyet oraya damlamaz gelmez. Allah’ın hidâyeti ile de işte tasdikle beraber Allah hidâyet eder. Zoraki eğer Allah hidâyet etseydi insanlara bir tek inkârcı kalmazdı bu âlemde kul kendi isteğiyle tasdik etmedikçe zoraki aha sana inandırayım, hidâyetin içine yerleştireyim öyle bir dava yok İslam da zorlama yok. Zorla teyze Allah bir tane îmânsız bırakır mıydın zorlanarak yapılan îmân, îmân değil amel, amel değil. Bunun için hidâyetten maksat yalnız sözle iyiliğe sevk değildir bil fiil o yola eriştirmektir ki eriştirmek Allah’a mahsus söz tebliğ hakkı söylemek ise bizim görevimizdir. Buhârî, Müslim ve diğer birçok hadis kitaplarında ve tefsirlerde bunun bilhassa Ebû Talip sebebiyle indirildiği rivâyeti vardır. Bununla beraber Fahrettin Râzî (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) bütün âlimlerimize Allah çok rahmet eylesin. Bu âyetin görünüşünde Ebû Tâlib’in küfrüne bir delil olmadığını özellikle hatırlatmıştır. Bu haber Buhârî Menakibu’l Ensar Tefsir-ül Sûreti Tevhîd otuz bir Müslim îmân bölümünde bunu zikretmiş. Nesâî Cenaiz de bunu zikretmiş, Ahmet Bin Hanbel de yine eserinde bunu zikretmiş, Fahrur Razi de böyle buyurmuştur.
“Hatıftan” bahsediliyor yırtıcı kuşların av kapması gibi süratle çarpıp almaya denilir Tehattuf da bu şekilde çarpılmaktır. Ne diyor; (وَقَالُوا إِن نَّتَّبِعِ الْهُدَى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا)
Dakika 1:15:00
Bir taraftan da doğrusun ama dediler biz o doğru ya uyar seninle beraber olursak derhâl çarpılır yerimizden yurdumuzdan oluruz diye Müslüman olacaklar korkularınla olamıyorlar. Niye? Zâlimler tepelerinde, zâlimden korkarsan cehennemden kurtulamazsın küfürden kurtulamazsın ne pahasına olursa olsun hangi ortamda olursa ol derhâl Müslüman ol. Koruyacak, kurtaracak, seni cennette verecek, cehennemden kurtaracak, cennette yerleştirecek Yüce Allah ölüm Mukadderdir. Onun için îmânsız sakın yaşama! Biran bile îmânsızlığa sakın râzı olma olursan mahvolursun. Binlerce ölmeye, binlerce şehit olmaya râzı ol îmânsız biran bile yaşamaya râzı olma. Çünkü îmân ile ebedî tehlikelerden kurtulurken küfürle ebedî tehlikelerin içine giriyorsun. Ufak-tefek tehlikeden kurtulacaksın diye büyük ve ebedî tehlikenin içine giriyorsun küfür budur. Sen şurada düşmandan korktun şundan, bundan korktun Müslüman olmadın. Peki, Azrâil elinden, mezarda Münker-Nekir ’in elinden, kabir azâbından, cehennemden nasıl kurtulacaksın? Küçük dünyada ki her belâ cehennemin yanında küçüktür pek hafiftir geçicidir ama îmânsızlık ebediyyû’l-ebed cehennemdir. Küfre af yok, şefaat yok, merhamet yok îmânlı günahkârlara var bunlar. Onun için sakın kimsede küfür olmasın şirk, nifâk olmasın zulüm, kul hakları olmasın bunlara âzamî derecede dikkat et îmânla haysiyet şerefinle yaşa bin kere ölmeye râzı ol ama îmânsızlığa bir an bile râzı olma. Bütün dünyayı sana verseler avucunun içine koysalar bile. Bunların hepsi geçici fâni… Bütün dünyayı avucuna koysalar seni kral yapsalar altından, yakuttan, elmastan saraylara oturttursalar dünya da bu fânidir îmânın zerre tâviz verme îmânınla yaşa ki gerçek cenneti Allah’ın gerçek nimetini ve merhametini bul kendine yazık etme…
Dakika 1:18:45