413- Tefsir Ders 413 hayat veren nurun keşif notları
413- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 413
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Kasas Sûresi 61’inci Âyet-i Kerime’den 88’inci Âyet-i Kerime’ler)
اَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْداً حَسَناً فَهُوَ لَاق۪يهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ﴿٦١﴾
وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ فَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ﴿٦٢﴾
قَالَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَغْوَيْنَاۚ اَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَاۚ تَبَرَّأْنَٓا اِلَيْكَۘ مَا كَانُٓوا اِيَّانَا يَعْبُدُونَ﴿٦٣﴾
وَق۪يلَ ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُمْ وَرَاَوُا الْعَذَابَۚ لَوْ اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ﴿٦٤﴾
وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ فَيَقُولُ مَاذَٓا اَجَبْتُمُ الْمُرْسَل۪ينَ﴿٦٥﴾
فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْاَنْـبَٓاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَٓاءَلُونَ ﴿٦٦﴾
فَاَمَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَعَسٰٓى اَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِح۪ينَ ﴿٦٧﴾
وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ وَيَخْتَارُۜ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ﴿٦٨﴾
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٦٩﴾
وَهُوَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْاُو۫لٰى وَالْاٰخِرَةِۘ وَلَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ﴿٧٠﴾
Şu hâlde kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz, ardından da ona kavuşan kimse, (sırf) dünya hayatının geçici zevkini yaşattığımız ve sonra kıyâmet gününde (azâb için) huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? Ogün Allah bu onları çağırarak, “Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz, hani nerede” diyecektir. O putlar nerede? Önderlerinizi, liderlerinizi Kur’an’a İslam’a uymayan sözlerini kabul ettiğiniz o şeyhleriniz, mürşitleriniz Kur’an dışında size şeyh görünenler mürşit görünenler Şeriatı Garrâ-yı Ahmediyye’yi Muhammedi’ye ya uymayanlar ve size yanlışları doğru diye yutturanlar o ruhbanlar, o hahamlar nerede? O önderler liderleriniz nerede? Hak hukûk tanımayan bunlar nerede? Diye Cenab-ı Hak soracak bunların izinde gidenlere. O gün haklarında azâba itilme hükmü gerçekleşen kimseler: “Rabbimiz biz nasıl azmışsak işte bu azmışları da öylece azdırdık, onların suçlarından beri olduğumuzu sana arz ederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı derler.”
“(Allah’a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!” denir, onlarda çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azâbı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi! O gün Allah onları çağırıp: “Peygamberlere ne cevap verdiniz?” diyecektir. İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur; onlar bir birbirlerine de sormayacaklardır.
Dakika 5:25
Fakat tövbe ederek, şimdiden hemen îmân edip iyi işler yapan kimseye gelince, o kurtuluşa erenler arasında olmayı umabilir.
Yarın tövbe ederim, bugün tövbe ederim, sonra tövbe ederim deme Azrâil alır canını götürür hemen tövbe et, îmâna gel, iyi bir Müslüman ol.
Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şânı yücedir. Rabbin, onların, sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ الَّيْلَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِضِيَٓاءٍۜ اَفَلَا تَسْمَعُونَ﴿٧١﴾
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ ف۪يهِۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ﴿٧٢﴾
وَمِنْ رَحْمَتِه۪ جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ﴿٧٣﴾
وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ فَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ ﴿٧٤﴾
وَنَزَعْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يداً فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُٓوا اَنَّ الْحَقَّ لِلّٰهِ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ۟ ﴿٧٥﴾
Yüce Rabbimizin bu yüce âyetlerinde de bakın Yüce Rabbim ne diyor;
İşte O, Allah ki Celle Celâlühü bütün yüce sıfatların hepsi kendinde eşi benzeri yok ezelî ve ebedî muktedir tek hükümdar. Ondan başka ilâh yok önünde de sonunda da hamd O’nundur hamd en yüce övgülerle övme övülme hakkı Allah’ındır. Ezelî de O’nundur, ebedî de O’nundur hüküm O’nundur bütün hükümler hâkimiyetler sona erer O’nun hükmü ebedî devam eder. Hüküm O’nun verdiği hükümdür bütün hâkimleri Allah hesaba çekecektir. Adâlet edenle etmeyeni tabii ki ayırt edecek hak ettiğini verecektir. Başta hâkimler ve hükümdarlar, devlet adamları adâlet etmek zorundadırlar. Hukûkun üstünlüğüne yansız, tarafsız, katıksız, katkısız sırf adâleti uygulamaktan başka hiçbir türlü kurtuluş çâreleri yoktur. Allah’ın büyük mahkemesinde bunlar bir, bir yargılanacaktır.
Dakika 10:00
Allah’ın adâletini tanımayan hukûkun üstünlüğü tanımayan ve hukûku çiğneye, çiğneye hüküm veren hâkimler, adâleti çiğneye, çiğneye hüküm veren hâkimler Allah’ın hışmına gazâbına çarpılacaklardır. Onun için ve hüküm ‘Onundur ve ancak O’na döndürüleceksiniz.
Ey hâkimler, ey hükümdar, ey devlet adamları! İsteseniz de istemeseniz de Allah’ın huzuruna getireceksiniz O’na döndürüleceksiniz isteseniz de istemeseniz de. Âdil olun âdil! Adâletle hükmedin hukûkun üstünlüğüne riâyet edin, her hak sahibinin hakkını verin. Sahte adâletlerle adâlet olmaz gerçek adâletle hükmedin. Her hakkı sahibinin hakkını vermedikçe adâlet olmaz, hürriyette olmaz. Senin dayatmana birileri yani mecbur mu mahkûm olmaya, esir olmaya? Hukûkun üstünlüğünün olduğu yerde gerçek adâlet vardır gerçek hürriyette vardır. İslam tam bir hürriyet yoludur Allah’a gider çünkü İslam Allah’tan gelmiştir Allah’a gider. Tam bir hürriyet yoludur bu hürriyetin kefili Allah’u Teâlâ’dır.
(Rasûlüm!) Ey şanlı Peygamber, ey Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! De ki: “Düşündünüz mü hiç, eğer Allah geceyi tâ kıyâmet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka size ışık getirecek kimse var mıdır?” Bak öyle bir tanrınız var mı, ilâhınız var mı? Diyor. Kimdir o Allah geceyi söndürse veya güneşi söndürse güneş oraya güneş koyacak bir ilâhınız var mı varsa kimdir gösterin. Bu Kur’an-ı Kerim’in meydan okumasıdır “Hâlâ işitmeyecek misiniz?” Cenab-ı Hak bunlarla da bütün insanlığı İslam’a kendi nizâmına çağırıyor.
De ki: “Haber verin bakayım, eğer Allah üzerimizde gündüzü ta kıyâmet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah’tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek bir ilâhınız kimdir?” diyor Cenab-ı Hak. Hâlâ görmeyecek misiniz?” Bakın birinde “işitmeyecek misiniz?” derken burada da “görmeyecek misiniz?” diyor. Rahmetinden dolayı, Allah geceyi ve gündüzü yarattı ki, geceleyin dinlenesiniz (gündüzün) ise O’nun lütuf ve kereminden (rızkınızı) arıyasınız. Umulur ki şükredersiniz. Ve hele o gün Allah onları çağırarak: “Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani, nerede diyecektir?” Allah’ın ortağı olmaz, şeriki olmaz, dengi olmaz olmadı olmayacaktır, oğlu kızı olmaz. Bütün yarattıkları seçkin kulları vardır, yarattıkları vardır.
Dakika 15:00
(O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, “Haydin, kesin delilinizi getirin!” deriz. O zaman bilirler ki, hakîkat Allah’a aittir ve uydura geldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır.
Cenab-ı Hak burada (مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ) bahsediyor İhsâr edilenlerden… Nedir İhsâr: Yakalanıp Hakk’ın huzuruna getirilmektir. İstesen de istemesen de yakalanıp Allah’ın huzuruna getirileceksin. İster inan ister inanma! Kesin kez Allah’ına huzuruna getirileceksin, hesap vereceksin. Sen Kur’an’ı yok sayarsan Allah da seni cehenneme atıp orada yok sayacak. Feryatlarını yok sayacak, yalvarışlarını yok sayacak. Niye? Sen yok saydın hakîkatleri. Seni inkârcı, seni zâlim insanlığı sömüren insanlığın kanını emen, hak hukûk tanımayan, hakîkate karşı koyan zihniyet yakalanacak Allah’ın huzuruna getirilecektir. Evliyâlar da gelecek, eşkıyalar da gelecek. Evliyâlar seve seve gelecek. Çünkü Rabbisini özlemiş, cenneti değil Allah’ı özlemiş seve seve gidiyor. Çünkü nimetin sahibi Allah, her lütfu keremin sahibi Allah, bütün âlemlerin Rabbisi Allah cennetin sahibi de O. Kur’an’la, İslam’ın şeriatıyla Allah’ı tanı Allah’a bağlan, Muhammed’in getirdiği hakîkate tâbî ol. Muhammed’e tâbî olmadan Allah’a ulaşamazsın bunu da unutma! Muhammed’e tâbî olmak onun getirdiği dini bütünüyle kabullenmektir ve o kıyâmete kadar hâlâ dünyanın Peygamberidir. Onun rûhânîyeti ve şeriatı ebediyyâta kadar devamlıdır. Onun sadece maddî durumu aramızdan ayrılmıştır getirdiği İslam ebediyyâta kadar devamlıdır. “Onun için Allah yolunda ölenler öldürenler ölü değildir diridirler.” Allah yolunda diri olunca Muhammed’in durumunu bir düşün (A.S.V), onun ruhaniyeti, onun şeriatı dimdik ayakta dipdiri ölümsüz diri olarak ortadadır. Onun için salat o Peygamber’e, selâm o Peygamber’e, onun şefaatini de Allah bizlere nasîb-i müyesser eylesin.
Kıymetli dostlar,
Cenab-ı Hak bu âyeti kerimelerde bunları buyurduktan sonra biz, onları kendi azdığımız gibi azdırdık diyenler var azgınlar öbürlerini azdırıyorlar. Onlar bize tapmıyorlardı diyorlar kendi keyiflerine tapıyorlardı. Yani kafadardı bunlar birbirlerine uyuyorlardı. Onun için birbirlerinin sapıklığı birbirlerine câzib geliyordu. Rabbim neyi dilerse seçer ve yapar bunun için kıymetli dostlar; (مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُۜ)
Dakika 20:00
Onların seçme hakkı yoktur. Seçme hakkı şimdi dünya da kişi seçme hakkına sahiptir. Ama mahşere gelip büyük mahkemeye geldin mi, ora yargı yeridir, artık sen cennet seçeceğim, cehennem seçeceğim diyemezsin. Orada yargılıyorsun Allah ne derse öyle olacak birde Kur’an-ı Kerim’de Allah gerçeği bildirmiş Allah vaadinden dönmez. Kur’an-ı Kerim’e göre, İslam’a göre iyi îmân ve amel et ki o büyük mahkemede beraat edesin veya affa uğrayasın îmânın Amel-i Sâlih’in olsun. Günahların affına bekle. İnanmazsan ne yapacaksın? Îmânsıza af yok İslam ’sıza, kitapsıza af yok ki.
Bunun için de dikkat et! Cenab-ı Mevla sermedenden bahsediyor. Sermedi: Aralıksız devamlı demektir. Cehennemde azâb devamlı cennette mutluluk devamlı.
Kıymetli dostlar, onun için Allah cennetine ve cemâline nâil eylesin. Biz O’nun rızâsını istiyoruz O’nun rızâsını ve yakinini istiyoruz. İlmel yakîn, Aynel yakîn, Hakka’l yakîn bir yakîni istiyoruz ve O’nun rızâsını cemâlini istiyoruz, hak ettiğimizden istemiyoruz. O’nun lütfundan, kereminden, fazlından istiyoruz
(Lâ esifü illâ birahmetike ve etübü aleyye inneke entettevvâbür-rahîm ) diyoruz. Ümidimiz O’nun rahmetidir ve tövbelerimizin kabulünü diliyoruz. O, Tevvaptır, O, rahimdir yüce sıfatlarla muttasıf noksan sıfatlardan münezzehtir. (وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ), (وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ)
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
اِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسٰى فَبَغٰى عَلَيْهِمْۖ وَاٰتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَٓا اِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُٓوأُ بِالْعُصْبَةِ اُو۬لِي الْقُوَّةِۗ اِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِح۪ينَ﴿٧٦﴾
وَابْتَغِ ف۪يمَٓا اٰتٰيكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَص۪يبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَٓا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ ﴿٧٧﴾
قَالَ اِنَّـمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍ عِنْد۪يۜ اَوَلَمْ يَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَهْلَكَ مِنْ قَبْلِه۪ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَاَكْثَرُ جَمْعاًۜ وَلَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ ﴿٧٨﴾
فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِه۪ ف۪ي ز۪ينَتِه۪ۜ قَالَ الَّذ۪ينَ يُر۪يدُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَٓا اُو۫تِيَ قَارُونُۙ اِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظ۪يمٍ﴿٧٩﴾
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللّٰهِ خَيْرٌ لِمَنْ اٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاًۚ وَلَا يُلَقّٰيهَٓا اِلَّا الصَّابِرُونَ﴿٨٠﴾
فَخَسَفْنَا بِه۪ وَبِدَارِهِ الْاَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِۗ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنْتَصِر۪ينَ﴿٨١﴾
وَاَصْبَحَ الَّذ۪ينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْاَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَاَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُۚ لَوْلَٓا اَنْ
مَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَاۜ وَيْكَاَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ۟﴿٨٢﴾
(صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ)
Dakika 25:45
Kârûn, Mûsâ’nın Aleyhisselâm kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Kârûn’u bilirsiniz Allah ona mal vermişti servet verdi o da azdı. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: “Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.”
“Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) âhiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasîbini unutma! Allah’ın sana ihsân ettiği gibi, sende (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”
Kârûn ise: “O (servet) bana ancak kendimde ki bilgi sayesinde verildi” demiştir. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarları olan kimseleri helâk etmişti. Günahlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir) çünkü.
Derken Kârûn ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, “Keşke Kârûn’a verilen benzeri bizim de olsaydı. Hakîkat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir” dediler. Zengine bu tür zenginlere özenenler fakirin hakkını vermeyen zenginlere özenenler, helâk oldular.
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, şöyle dediler: “Yazıklar olsun size! Îmân edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”
Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik diyor Cenab-ı Hak. Dikkat et! Kârûn, bütün servetiyle saraylarıyla helâk edildi Allah yerin dibine geçirdi. Niye? İnsanları sömürüyor fukaranın hakkını vermiyor, Allah’ı tanımıyor, Allah’ın emirlerini tanımıyor, zekâtını vermiyor, hayrını işlemiyor. Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi diyor Cenab-ı Hak.
Dakika 30:05
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenlere de: “Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir, herkesi azlığıyla çokluğuyla imtihan eder. Allah’a itaat et görevini yap içinde bulunduğun şartlara göre kulluk et imtihanı kazan. Şâyet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış demeye başladılar.” Kötüyü örnek alırsan sen de kötü olursun helâk olursun neticede yazık olur. Kârûn’ları örnek alma Ebû Bekirleri örnek al. Ebû Bekir de devrinin en zengini idi, (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). Ne yaptı? Bütün servetini Allah yolunda harcadı, “Geriye ne bıraktın ya Ebû Bekir” deyince: “Allah ve Rasûlünü bıraktım” dedi. İşte servet sahibi böyle olacak.
Ey kıymetli dostlar!
Sen Allah’a itaat edersen tükenmez nimetlere eksilmez göz aydınlığına nâil olursun. İsyân edersen malında, mülkünde, servetinle, devletinle, kendi adamlarınla helâk olur gidersin. Bütün ordular senin olsa bile helâk olursun Allaha kimsenin gücü yetmez itaat eden kurtulur. Firavun siyâsî zulüm ve baskıda âlem sembol olduğu gibi Kârûn da mali baskı ve vurgunculukta da bir âlem semboldü. Bu da tam bir mâlî baskı ve vurguncuydu. İhtikârcı, vurguncu bir kapitalist kıssasıdır bu kıssa. İşte halkı sömüren kapitalistler serveti bir kat zenginde toplayıp halkın ezilmesine göz yumanlar bunlar felaketi hazırlayanlardır. Sosyal adâlet, sosyal taksimat, hakça taksimat olmadığı müddetçe bu yeryüzünde dünyada tehlikelerin kötülüklerin önüne geçilmez, huzur olmaz, barış olmaz. Bitaraf aç yatacak, bitaraf midesini patlatacak ve göbek sallayacak vur patlasın çal oynasın diyecek ve nice milyarların hakkı sömürülecek bundan sonra dünyada huzurdan bahsedilecek, adâletten insan haklarından bahsedilecek bunlar aldatmacadır. Her hak sahibinin hakkını vereceksin. Hukûkun üstünlüğünü bir defa tanıyacaksın uygulayacaksın. Bunun için dünya âhiretin tarlasıdır dünyada doğru ek ki âhireti doğru biçesin yoksa dünyadan nasip bir kefendir. Sonuçta ne yapacaksın? Dünyadan bir kefen alıp mezara ineceksin. Aklını başına al ey zenginler kodamanlar, ey insanların kanını emenler! Bir kefen alıp mezara ineceksin oradan fırlayıp mahşere geleceksin hesap vereceksin.
Dakika 35:25
Onun için bir kefen alma telaşı ile yokluk çölünden varlık pazarına birkaç çıplak gelmiştir. Dikkat edin! Bir kefen alma telaşı ile yokluk çölünden varlık pazarına birkaç çıplak gelmiştir. Ey zenginler! Bir kefenle mezara gireceksiniz.
Evliyânın birine şeytan vesvese veriyor diyor ki: “Ne yiyeceksin, ne giyeceksin, ne mesken edineceksin?” diyor.
Veli şeytana şu cevabı veriyor: “Ölümü yiyeceğim, kefeni giyeceğim, mezara gireceğim” diyor.
Nefsine bunu söyle de kabul ettir bu bir gerçek. Ölümü yiyeceksin tadacaksın ölümü tatmayan olmaz öleceksin kefeni giyeceksin, mezara gireceksin, oradan fırlayıp mahşere geleceksin, Allah’a hesap vereceksin. Bu hakîkati unutma! İnkâr edersen ebedî helâk olacaksın. İster duy ister duyma Kur’an-ı Kerim haykırıyor asırlardır dünyaya Kur’an-ı Kerim hakkı hakîkati haykırıyor. Kulağını tıkarsan, gözünü yumarsan kim kaybeder? Sen kaybedersin. Kur’an-ı Kerim’e kulak tıkanmaz, göz yumulmaz, kalbinle, ruhunla Kur’an-ı Kerim’e sarıl gerekeni yerine getir. Ölümsüz hayat işte Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu hayat tarzıdır. Onun için hayat veren nurun derslerini, keşif notlarını, irşâd notlarını kaçırma Kur’an’ı dinlemek Allah’ı dinlemektir Kur’an’la amel etmek Allah’a itaatin tâ kendisidir. Kur’an ’sız, sünnetsiz, Muhammed’siz, şeriatsız yaşanmaz. Şeriat, İslam’ın ortaya koyduğu emir ve kurallardır. Bunun başka türlü tanıtmaya çalışanlar art niyetli insanlardır o art niyetlilerin ters kafalarını yanlış zihniyetleri de Kur’an-ı Kerim düzeltmeye gelmiştir. Düzelmek isterlerse istemezlerse kendileri bilir.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
تِلْكَ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذ۪ينَ لَا يُر۪يدُونَ عُلُواًّ فِي الْاَرْضِ وَلَا فَسَاداًۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ ﴿٨٣﴾
مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذ۪ينَ عَمِلُوا السَّيِّـَٔاتِ اِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٨٤﴾
اِنَّ الَّذ۪ي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لَـرَٓادُّكَ اِلٰى مَعَادٍۜ قُلْ رَبّ۪ٓي اَعْلَمُ مَنْ جَٓاءَ بِالْهُدٰى وَمَنْ هُوَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ﴿٨٥﴾
وَمَا كُنْتَ تَرْجُٓوا اَنْ يُلْقٰٓى اِلَيْكَ الْكِتَابُ اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ ظَه۪يراً لِلْكَافِر۪ينَۘ﴿٨٦﴾
وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ بَعْدَ اِذْ اُنْزِلَتْ اِلَيْكَ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ ﴿٨٧﴾
وَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۢ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ۠ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُۜ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ﴿٨٨﴾
Dakika 40:45
İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet takvâ sahiplerinindir. Kim bir iyilik getirirse ona ondan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar cezâ görürler.
(Rasûlüm!) Kur’an-ı Kerim’i (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah’tır elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: “Rabbim, kimin hidâyeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.”
Sen, bu Kitâb’ın sana vahiy olunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbimden bir rahmettir, Kuran-ı Kerim rahmet Kitâbı’dır. Hazreti Muhammed rahmet Peygamberidir hem de âlemlere, bütün milletlere, bütün çağlara, yerlere, göklere. O hâlde sakın inkârcılara arka çıkma, kâfirlere arka çıkma!
Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alı koymasınlar. Rabbine dâvet et. Asla müşriklerden olma!
Allah ile birlikte başka bir ilâha tapıp yalvarma! O’ndan başka ilâh yoktur onun zatından başka her şey helâk olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.
(كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ) Aklını başına al! Allah’tan başka her şey yok olmaya mahkûmdur. Onun için Allah’ın rahmetinin içine gir. Bu rahmet İslam’dır İslam’a giren iyi Müslüman olan rahmetin içine girmiştir bunlar Allah’ın lütfuna mazhar olurlar Allah bunların ebedî mutlu kılar. Yoksa îmânı, İslam’ı bu rahmeti kabul etmeyenler ebedî helâk olurlar azâb çekerler kurtuluş da yoktur helâk cehennemde azâb çekmektir. Yoksa yok oluyum da gidiyim desem yok olma da yoktur ölümde yoktur. Ölümü istersin ama ölemezsin. Cennette ölüm olmadığı gibi o mutluluk içinde cehennemde de o azâb içinde ölüm yok acı çekeceksin, azâb çekeceksin cezâ bu küfrün cezası, zulmün cezâsı, şirkin nifakın cezâsı, fâsıklığın fâcirliğin cezâsı. “Hüküm Yüce Allah’ındır ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.”
Dakika 45:10
Uluvden maksat, îmâna tenezzül etmemek, kibirlenmek, kafa tutmak. Kur’an-ı Kerim’e kafa tutuyor îmâna kafa tutuyor küfrü seçiyor. Yani büyüklük taslıyor. Allah’a ve O’nun emirlerine karşı büyüklük tasladı iblîs ne oldu? Meleklerin arasından kovulduğu Allah’ın rahmetinden kovuldu şu anda şerrin başını çekip duruyor cehennemin en dibinde yeri de ayrı. Allah’a ve Allah’ın emirlerine karşı kibir, gurur olmaz. İslam’ın kendisi izzettir, üstünlüktür İslam’ı yaşa ki, Allah seni yüceltsin bu İslam’ın seni yükselmesidir. Kibir, gururla insan helâk olur nefsini heder etmek yok etmektir. Kibir, gurur demek nefisini heder etmek yok etmektir. Hakk’a karşı kibir ve ihtiras ile Firavun gibi ulumamak işte baskı yapmakta nedir? Firavun gibi helâk olmaktır. Kârûn gibi baskı yapmak ve isyan ile fesatta arzu etmek nedir? Kârûn gibi helâk olmaktır. Hz. Ali Radıyallâhu Anh ‘den rivâyet edilir ki: (تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ) âyeti Vâlîlerden ve diğer kudretli bulunan insanlardan adâlet ve tevâzu sahibi olandan hakkında indi diyor. Devlet adamları adâlet etmelidir kurtuluş burada. Ve devlet adamları mütevâzi olmalıdır kurtuluş burada.
Hatem-i Tâi’nin oğlu Adiy, Peygamber Efendimizin huzuruna geldiği zaman kendisine bir minder konulmuştu yere oturdu Peygamber Efendimiz de: “Ben şahâdet ederim ki sen yeryüzünde ne ululuk ne fesat arzu etmiyorsun” buyurdu. Bunun üzerine derhâl Müslüman oldu. Tâbiînden Fudayl bu âyeti okur, okur burada bütün emeller gitti dermiş. Ömer Bin Abdülaziz de vefatına kadar bu âyeti tekrar, tekrar okur dururmuş. (وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ) Bakın (تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ) Dikkat et buraya! (وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ) “Onun için âhiret yurdu muttakiler içindir”. Cennet kurtuluş muttakiler ehl-i takvâ içindir görevini yap sakın inkârcılara arka çıkma sakın müşriklerden olma! Herhâlde sana bu Kur’an’ı farz kılan Yüce Allah’tır Kur’an’ı sana indiren Yüce Allah’tır. Elbette seni dönülecek yere döndürecektir. Bu, Müslümanların en zor günlerinde verilen müjdedir. Mekke’den Müslümanlar çıkarıldı zulüm edildi kimisi öldürüldü o dar günlerde bile Allah bakın burada müjde veriyor. O Mekke’ye geri döneceksin, Mekke putlardan temizlenecek, İslam cihâna yayılacak, cihân hâkimiyeti kurulacak müjdeleri verildi ve bu müjdeler bir mûcize olarak tek, tek gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam edecektir.
Dakika 50:20
Bu hâkimiyet kıyâmete kadar. Şimdi bir asırdır Müslümanlar bir karanlık gecenin içine düştüler dinleniyorlar güneşin doğması yakındır. Ey Müslümanlar! Şu anda karanlık gecenin içindesiniz tövbe edin saherler seher vaktini iyi değerlendirin iyi dinlenin, iyi tövbe edin, iyi akıllanın Kur’an-ı Kerim’e iyi sarılın. Sahareni iyi değerlendirin bu gecenin güneşin doğması yakındır insanlık kurtulacaktır. İslam evrensel barıştır cihâna hâkim olacaktır. Ben bunu sadece tebliğ ediyorum gerçekleştirecek her şeye kâdir olan Allah’ın kendisidir. Kalpler O’nun elinde bütün kuvvetler O’nun, kuvvet O’nun, her şey O’nun, tevfik O’nun, hidâyet O’nun her şeye kâdir bir Rabbin önünde konuşuyorum. O’nun yapamayacağı bir şey yoktur İslam O’nun kendi nizamıdır. Ey Müslüman! Şurada bir asırdır karanlık bir gecenin içine düştünüz gecenizi iyi değerlendirin, iyi tövbe edin, Kur’an-ı Kerim’e iyi sarılın bu gecenin saharini iyi değerlendirin iyi istiğfar edin. (وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالأَسْحَارِ) İşte o istiğfar edenlerden olun ki, güneşin doğması İslam güneşi cihâna doğacak insanlık kurtulacak barış İslam’ın barışı adâleti dünyaya hâkim olacaktır. Bunda şek ve şüphe yoktur Allah’ın lütfuyla, keremiyle, tevfik-i hidâyetiyle.
Bunun için Yüce Rabbimiz yani O’nun zatından başka her şey her mevcut aslında yokluk demektir. Bir tek varlık Allah’ın varlığının vacibü’l vücûd olarak. Her şey yokluktan yaratıldı dilerse Allah bir anda hepsini yok eder. Onun için Allah’a iyi bağlan iyi sığın onunki kitabına onun şeriatına iyi sarıl. Varlığın kendinden değil ama Yüce Allah’ın varlığı O’nun zâtının iktizâsıdır. O’ndan başka hiçbir şeyin varlığı kendine ait değil Allah’ın yaratmasını aittir. Yok, olmayı kabul edici ve yok olmaya hazırdır her şey Allah’tan başka. Ancak O zâtında diri ezelî ve ebedî varlığı kendisiyle var olandır. Vecih yön mânâsına olarak, O’nun yüzünden yani O’nun rızâ ve hoşnutluğu kastedilen yönden başka her şey helâktedir. Her şeyin Allah’u Teâlâ’ya yönelik yüzü Allah’ın ilmindeki gerçek şekli demek olur ki her şeyin Allah’a dönüşü bununladır. (لَهُ الْحُكْمُ) “Hüküm O’nundur.” O’ndan başka hüküm ve hükümet kânûn çıkarmaya ve kânûn yapmaya kalkışanların hepsinin hükmü bozulmuştur ve sonuçta Allah onları hesaba çekecektir. Ancak Allah’ın kânûnları bozulmaz. (وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ) Ve hep ona döndürüleceksiniz hepiniz Allaha hesap vereceksiniz. (وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ) Kimin haddinedir ki, bu hükme boyun eğmesin.
Ben gitmem ölmem desene sen hadi bakalım ölme? Ben kalkmam de mezardan bakayım kalkmayacak mısın? İstesen de fırlayacaksın istemesen de fırlayıp mezardan kalkıp mahşere geleceksin. Kimisi ateş içinde gelecek kimisi de bir binek üzerinde gelecek. Kimisi Sırat’ tan şimşek gibi geçecek kimisi de diz üstü Sırat’a düşüp cehenneme dökülecek. Aklını başına al!
Kıymetli izleyenlerimiz, Yüce Allah hepimizi uçsuz bucaksız rahmetiyle tecellî ettiği İslam’ın rahmetine giren ebedî mutlu olan ölümsüz hayatı Allah’ın lütfuyla O’na nâil olan ve cemâline O’nun rızâsına vâsıl olan kullarından eylesin. İnşâ’Allah dersimiz ‘’Ankebut Sûresi ile’’ devam edecektir.
Dakika 57:06