414- Tefsir Ders 414 hayat veren nurun keşif notları
414- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 414
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Ankebût Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 35’nci Âyet-i Kerime’ler)
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn.’’
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
‘’Ankebût Sûresi’ne’’ gelmiş bulunmaktayız. Şanlı Kur’an’ın hayat veren nurun dersleri bize feyiz vermeye devam ediyor. ebediyyû’l-ebed feyiz almak mutlu olmak için hayat veren nurun derslerini, keşif notlarını, irşâd notlarına devam ediyoruz. İlhâmımızı şanlı Kur’an’dan, nurlu İslam’dan, Hazreti Muhammed’den Yüce Allah’ın rahmetinin tecellîsi olan Yüce İslam’dan ki Allah’ın kendi âyetlerinden, kendi sözlerinden nurumuzu feyzimizi ölümsüz hayatın bütün unsurlarını oradan kazanmaya çalışmaktayız. Çünkü birlikte kazanalım birlikte ebedî mutlu olalım. ‘’Ankebût Sûresi’’ Mekkî Sûrelerdendir yani Mekke-i Mükerrem’e de nâzil olan Sûrelerdendir. 69 âyet-i kerimeden müteşekkildir ve Kur’an-ı Kerim’de 29’uncu Sûre olarak yerini almıştır. Biliyorsunuz ki “Ankebût” örümcekten bahseden bir Sûre’dir. Bu kendi içerisinde örümcek zikir olunduğu için böyle anılmıştır yoksa örümcek sûresi değildir örümcek sûresi denilmez. Yalnız örümcek zikrolunan sûre denilebilir. Cenab-ı Hak bu sûrenin içinde örümceği niçin zikretti derseniz yeri gelince alçılayacağız ama bir ön bilgi vermeye çalışalım. Allah’tan başka dost edinenlerin Cenab-ı Hak kurdukları teşkilatı bütün kuvvetlerini ve her şeylerini bir örümcek ağına benzetmiştir. Eğer senin Allah’tan başka dostun varda, Allah dostun değilse Allah’a dost olmak, O’na kul olmak iyi bir Müslüman olmaktan geçer. O’nun ilkelerine bir, bir sarılmaktan geçer. Başkalarını dost edinip Allah’a ve O’nun dini İslam’a tenezzül etmeyenlerin bütün kuvvetleri, devletleri, milletleri, orduları örümcek ağı gibidir. Bunu kimse unutmasın! Cenab-ı Hak bu teşbihi yapmıştır anlayanlar anlamıştır anlamayanlar da biz Yüce Allah’ın hidâyetini dileriz. Bunun için en son inen sûre olduğunu söyleyenler de olmuştur. Hicret esnâsında inmiş bir sûre olduğu da kabul edilmiştir, baş tarafının Medine’de indirildiği de rivâyet olunmuştur.
Dakika 5:15
Cenab-ı Hak biliyorsunuz ki herkes Yüce Allah’ın huzuruna dönecek hesap verecektir. (وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ) “Ve o güzel akıbet korunan muttakîler içindir.” Muttakîler ebedî kurtulacaklardır. İşte hayat veren nurun dersleri muttakî olmak ehli takayı içte v e dışta yaşamak ehl-i takvâ olmak Allah’a giderken takvâ azığını alıp Allaha yürümek mezarda, mahşerde başka azık seni kurtarmaz. İşte Allah’a giderken Allah yolunun yolcularının azığı takvâdır. Takvâ; İslam’ı bilmek, yaşamak, itaat etmek, bütün şeri kuralları yerine getirip uygulamak şeriatın dışına çıkmadan isyân etmeden Yüce Allah’ın emrinde bir kul olmaktır Tek bir ifadeyle itaat etmek isyân etmemektir. Sabır ve doğrulukla Allah yolunda tabii ki cihâdın gereğidir. İnsanoğlunun başarılı olmasının ön şartı ilim, îmân, cihâddır bu üçü takvânın temelini teşkil eder. İlim, îmân, cihâd bunları öncelikle kazan. Cihân bu dünya bu âlem var oldukça sende nefes alıp verdiğin müddetçe mücahit olur. Allah için hareket hâlinde ol ataletten, gafletten, miskinlikten, tembellikten şiddetle uzak ol.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
الٓمٓ۠ ﴿١﴾
اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ﴿٢﴾
وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِب۪ينَ﴿٣﴾
اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِ اَنْ يَسْبِقُونَاۜ سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ ﴿٤﴾
مَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ اللّٰهِ فَاِنَّ اَجَلَ اللّٰهِ لَاٰتٍۜ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ﴿٥﴾
وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ﴿٦﴾
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَحْسَنَ الَّذ۪ي كَانُوا يَعْمَلُونَ﴿٧﴾
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْناًۜ وَاِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَاۜ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٨﴾
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُدْخِلَنَّهُمْ فِي الصَّالِح۪ينَ﴿٩﴾
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ فَاِذَٓا اُو۫ذِيَ فِي اللّٰهِ جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللّٰهِۜ وَلَئِنْ جَٓاءَ نَصْرٌ مِنْ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ اِنَّا كُنَّا مَعَكُمْۜ اَوَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَعْلَمَ بِمَا ف۪ي صُدُورِ الْعَالَم۪ينَ﴿١٠﴾
وَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِق۪ينَ﴿١١﴾
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّبِعُوا سَب۪يلَنَا وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْۜ وَمَا هُمْ بِحَامِل۪ينَ مِنْ خَطَايَاهُمْ مِنْ شَيْءٍۜ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ﴿١٢﴾
وَلَيَحْمِلُنَّ اَثْقَالَهُمْ وَاَثْقَالاً مَعَ اَثْقَالِهِمْۘ وَلَيُسْـَٔلُنَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَمَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ۟﴿١٣﴾
صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ
Dakika 11:35
Elif, Lâm, Mîm.
İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece“ “Îmân ettik” demeleriyle bırakılı vereceklerini mi sandılar?
Andolsun ki biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar! Kaçış yok kurtuluş da yok.
Her kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa bilsin ki, Allah’ın tayini ettiğin o vakit elbette gelecektir. O her şeyi işiten ve bilendir.
Cihâd eden ancak kendisi için cihâd etmiş olur. Şüphesiz Allah Celle Celâlühü, âlemlerden müstağnidir. Allah kullarına vermek istiyor. Neyle? Cihâd sebebiyle. Cihâd et gece gündüz hayırlı çalışmalar da ulun hem de gece gündüz hiçbir nefesini israf etmeden.
Îmân edip iyi işler yapanların kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeliyle karşılık veririz.
Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa yani şirke götürürlerse, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim diyor Cenab-ı Hak.
Îmân edip iyi işler yapanları muhakkak Sâlihler (zümresi) içine katarız.
Dakika 15:00
İnsanlardan kimi vardır ki, “Allah’a inandık” der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah’ın azâbı gibi tutar. Hâlbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Doğrusu bizde sizinle beraberdik” derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir? Herkesin kalbinde ne varsa en iyi bilen Allah’u Teâlâ’dır. Onun için kendine kalbini Allah’u Teâlâ’ya karşı temiz tut, Allah kalbine bakıyor.
Allah Celle Celâlühü, elbette (O’na gönülden) îmân edenleri de, ikiyüzlüleri münâfıkları da bilir.
İnkârcılar, îmân edenlere, “Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim” derler. Hâlbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
(Fakat gerçek şu ki) elbette şimdi yüklerini kendileriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyâmet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
Ey kıymetli dostlar!
Şanlı Kur’an’ı iyi anlamalı dinlemelidir. Bu âyetlerin sebepleri konusunda bazı rivâyetler bulunmaktadır. (Elif, Lâm, Mîm) “Allah’u Âlem”
Ammar Bin Yâsir ve Ayyaş Bin Ebî Rebiâ ve Velîd Bin Velîd ve Seleme Bin Hişâm; Mekke de müşrikler tarafından işkence ediliyorlardı. Müslümanlara ağır işkenceler yapılıyordu. Dünya tamamen batıla saplanmıştı bu sebeple bu âyetler geldi. Ammâr Bin Yâsir ’in annesi Ebû Cehil tarafından feci bir şekilde parçalattırılmış kendisine sıcak günde demirden zırhlı gömlek giydirilerek güneşin karşısında eziyet edilmişti. Velîd Bin Velîd ve Hişâm’da işkenceye uğratılmışlardı. Bu haberin kaynağında Suyûtî, Âlûsî bulunmaktadır Ed-Dürrü’l Mensûr da ve Ruhu’l-Meâni de zikrolunmuştur. Diğer bir haberde: Mekke de bir kısım insanlar İslam’a girmeye söz vermişlerdi. Hicret âyet inince Ashâb-ı Kirâm Medine’den bunlara yazmışlar: “İkrârınız, İslam’ınız hicret etmezseniz kabul olunmayacak” demişlerdi. Hemen Medine’ye doğru yola çıktılar müşriklerde takip edip geri çevirdiler. İşte o zaman, haklarında bu âyet indi.
Dakika 20:00
Bu defa da hakkınızda şöyle, şöyle âyet indi diye yazdılar Medineli Müslümanlar Mekke de gizli bulunan Müslümanlara yazıyorlardı. Mekke o zaman putperestlerin, müşriklerin elindeydi. Bunun üzerine: “Çıkarız yine takip eden olursa, çarpışırız” dediler ve çıktılar müşriklerde takip ettiler bunun üzerine çarpıştılar. Kimi şehit oldu, kimi de kurtuldu. Allah’u Teâlâ da onların hakkında (ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُواْ مِن بَعْدِ مَا فُتِنُواْ ثُمَّ جَاهَدُواْ وَصَبَرُواْ إِنَّ رَبَّكَ مِن بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١١٠﴾) ‘’Nahl Sûresi.’’ “Sonra şüphesiz Rabbin eziyet edildikten sonra hicret edip ardından da sabrederek cihâd edenlerin yardımcısıdır. Çünkü Rabbin onların bu amellerinden sonra elbette çok bağışlayan pek merhamet edendir.” diyen ‘’Nahl Sûresi’nin 110’uncu âyeti’’ bundan bahsetmektedir.
Üçüncü bir haberde de: Bedir günü ilk şehit olan Mihcâ Bin Abdullah hakkında indiği söylemiştir ki, ana-babası ve eşi çok üzülmüşlerdi ve hakkında Seyyidis Şühedâ şehitlerin efendisi buyrulmuştu. Kim bu? Mihcâ Bin Abdullah ilk şehitlerden. Bu iki görüşe göre bu âyetler Medine de indirilmiş oluyor. İlk ikisinde ise hicretle ilgili bulunmaktadır. (فَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ) “Allah elbette bilir.” Bu konuda Fahrettin Râzî (Rahmetullâhi Aleyh ve Aleyhim Ecmaîn). Allah, bütün İslam âlimlerine bol, bol rahmet eylesin.
Der ki Fahrettin Râzî; Allah’ın ilmi bir sıfattır ki onda her olay olduğu gibi ortaya çıkar. Meselâ, tekliften önce Allah bilir ki Zeyd itaat edecek, Amr de isyân edecek sonra teklif vaktinde bilir ki, o itaatkâr öbürü isyânkâr. Yapıldıktan sonra da bilir ki, o itaat etti öbürü isyân etti. Hâllerin hiçbirinde Allah’ın ilmi değişmez değişen ancak bilinendir. Bilinen nedir? Olayın kendisidir. Bu haberin kaynağından Fahrettin Râzî bulunuyor Fahrettin Râzî bu yüce kelimeleri böyle izaha çalışmıştır.
İbn-i Münir’in ifadesi de güzeldir; Allah’ın ilmi birdir meydana çıkarttıracak da mükâfat ve cezan verecek de O’dur. Yine bu konuda Beyzâvî de: O imtihanla îmânda sadık olanlarla yalancı olanlar birbirinden ayrılır. O da bu izahı getirmeye çalışmışlardır. Hayat tümüyle imtihandır yatakta yatarak nemelâzım yaparak imtihan olmaz.
Dakika 25:05
Allah yolunda cihâd edeceksin cihâd, imtihandan geçeceksin ne yaptığın ortaya çıkacak, başarılarının ortaya çıkacak, hak yolunda ki azmin ortaya çıkacak, gayretlerin ortaya çıkacak.
Seyyiat, burada küfür ve isyân ile tefsir edilmiştir. Yani küfür dinsizlik taassubu veya bir dünya menfaati şehvet ve hız sebebiyle mü’minler düşmanlık zulüm ve eziyet eden kimseler ki, her türlü kötülüğü işlemekten kaçınmazlar. “Bunlar sandılar mı ki (أَن يَسْبِقُونَا) bizi savuşup geçecekler mi sandılar? (سَاء مَا يَحْكُمُونَ) Ne kötü hükmediyorlar, ne kadar çirkin hükümet yapıyorlar imkân ve ihtimâl yok ki onlar Allah’tan kurtulamazlar.” Kimse kurtulamadı kimse kurtulamayacaktır. Kötü hükümet edenler devletlerini, milletlerini kötü idâre edenlerde kurtulamadılar kurtulamayacaklardır. (مَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء اللَّهِ) “Kim Allah’a kavuşmayı umarsa ki herkes kimisi seve seve, kimisi yakalanmış zincire vurulmuş Allah’ın huzuruna herkes gelecek. Ama bugünden hazırlık yap Rabbini bütün varlığınla özle bütün varlığınla sev O’nu severek huzuruna gel. Yakalanmış zincire vurulmuş bir alçak terörist gibi Allah’ın huzuruna çıkma! Bütün varlığınla îmânla çık tam bir Müslüman İslam’la çık bütün varlığınla Allah’ı severek çık Allah’ın huzuruna. Çünkü herkes çıkacak huzuruna gelip hesap verecek, Cenab-ı Hak öyle diyor. Allah’ın cemâline ermeyi veya vadettiği sevaba erişmeyi isterse (فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ) elbette Allah’ın tâyin ettiği vakit, vade o vade gelecek kesin gelecek. O gelinceye kadar sabredip o kavuşmaya lâyık imtihanları geçirmek güzellikleri kazanmak için çalışsın çabalasın. (وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ) “O, her şeyi işiten ve bilendir.” O’nu senin gördüğünü hiç unutma! Seni O yaşatıyor kudretinde O tutuyor. Sana senden yakın seni duyuyor, görüyor, kudretinde tutuyor, yediriyor, içiriyor seni yaşatıyor. Her şey O’ndan… Bunun karşılığında da diyor ki sana; kulum seni ben yarattım bana kulluk et. Nasıl kulluk edeceğini Hazreti Muhammed öğretti. Kur’an-ı Kerim geldi, İslam geldi Hz. Muhammed bunu öğretti bu İslam’ı yeryüzüne yerleştirdi, bütün temeller katlar atıldı her şey ortaya kondu. Bana İslam’ın kurallarına bir bir uyarak kulluk et diyor Cenab-ı Hak, sana ölümsüz hayatı vereceğim, ebedî mutluluğu vereceğim.
Dakika 30:10
Dünyayı senin için kurdum gökleri senin için yükselttim içine ruh verdim cennetimi hazırladım cemâlimi de sana göstereceğim bana kul ol kul diyor Cenab-ı Hak. Bu yüce varlığa bütün vardığınla kulluk yapılmaz mı? Her şeyimiz O’na ait değil mi be adam? Allah’u Teâlâ’yı dinlemek lâzım. Allah’ı dinlemek Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı, Peygamberi müçtehit âlimlerin ilmini kaçırmamak lâzım. Başta Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz ve müçtehit âlimlerin ilmi ve İslam’ın bizzat kendisidir. Allah’ı dinlemek itaat etmek İslam’ı bilmek, yaşamak, unutmamaktır.
Kıymetli dostlar,
Burada bu gerçekler söylenirken Cenab-ı Hak; (وَمَن جَاهَدَ) Her cihâd eden de diyor ne diyor; kendisi için cihâd etmiştir. (فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ) Allah’a ermek için ecel gelinceye kadar mücâhede etmek imtihanlara göğüs germek her mü’min Müslümanın kadın erkek görevidir. İmtihanlara göğüs geren her kimse, sırf kendisi için çalışıp çabalamış olur. Kendini kurtarırsın bir de insanlık âlemine faydalı olmaya çalışırsın. İslam, faydayı kazanmak ve kazandırmaktır. İslam, faydadır, İslam rahmettir ki, evrensel rahmet. İslam, sevgidir ki, evrensel ilâhî sevgidir. İslam, merhamettir bütün âlemleri kucaklar. Evrensel merhamettir, İslam, adâlettir herkesin hakkını verir hukûkun üstünlüğünü üstün tutar ve yüce evrensel ilâhî adâleti uygular. İslam, evrensel barıştır bütün âlemleri huzur ve barış kardeşlik içinde adâlet ilkeleri içinde tutar. İslam’ın dışında ne diyorlarsa bunlar taklittir gerçek değildir. Gerçek olanlar İslam’dan alınmıştır İslam’a aittir. Yerde, gökte, ezelde, ebette her hak ve gerçek Allah’a aittir İslam’a aittir. İslam Allah’ındır ve O’nun kurduğu düzendir. Bunun için geç kalmayalım ömürler sürekli değil Yüce Rabbimize bütün varlığımızla bağlanalım. Bak, Rabbisini zikreden hak muhabbet ehli Hakk’ın muhabbeti bütün vücudunu istilâ eden tevacüt vecd ve vücut yolunda yolcu olan zât-ı muhteremler bakın nasıl zikrediyorlar Allah’ı.
“Lâ İlâhe İllallâhu’l halîmü’l-kerim… Lâ İlâhe İllallâhu’l azîm… Lâ İlâhe İllallâhu’l aliyyü’l azîm… Tebarekellah’u Rabbüs-semâvâti seb’î ve Rabbül Arş’ı ve Rabbül Ârş’il azîm ve Rabbül erâdine ve mâ beynehümâ Velhamdülillâhi Rabbil-âlemin acze câruke ve celle sultânüke velâ ilâhe gayruke”
Dakika 35:27
Ne diyor; Halîm ve Kerim olan Allah’tan başka ilâh yoktur Halîm v e Kerim diyor dikkat et! Yüce ve büyük Allah’tan başka ilâh yoktur burada da (El-Aliyyü’l Azîm) ismiyle sana kendini tanıtıyor. “Yedi göğün ve yüce Arş’ın yerlerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah’ın şanı ne yücedir.” Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun sana yakın olup medet uman azîz olur. Senin kudretin yücedir senden başka ilâh yoktur.
Âlemlerin eşsiz muktedir tek hükümdarıdır O’na kul O’na! Yaratanın O, yaşatanın O, rızık veren öldüren dirilten O, cennete koyacak O, cehenneme atacak O. Aklını başına al!
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَلَبِثَ ف۪يهِمْ اَلْفَ سَنَةٍ اِلَّا خَمْس۪ينَ عَاماًۜ فَاَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ ﴿١٤﴾
فَاَنْجَيْنَاهُ وَاَصْحَابَ السَّف۪ينَةِ وَجَعَلْنَاهَٓا اٰيَةً لِلْعَالَم۪ينَ﴿١٥﴾
Andolsun ki Nuh’u Aleyhisselâm kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürdükten tufan kendilerini yakalayıverdi.
Onlar zulümlerini sürdürürken tufan yakalayıverdi. Zulüm ile kimse âbât olamaz hepsi berbat olmuştur berbat olacaktır. Hepsi helâk olmuştur helâk olacaktır. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık. Niye kurtardı Cenab-ı Hak Nuh’u ve gemidekileri? İşte püf noktası bura, îmân ebedî kurtuluşun bizzat kendisidir. Îmân güvendir emin ortam îmânla olur huzur îmândandır, güven îmândadır. Allah îmânlıları kurtarıyor îmânsızları helâk ediyor Allah yapıyor (C.C). Bugün insanlığı kurtaracak ebediyyû’l-ebed cennete dünyadan cennete taşıyacak bir tek ne varsa o da İslam’dır. Bütün insanlığı Allah İslam ile cennete taşımaya göndermiştir İslam’ı, İslam evrensel bir rahmetin gemisidir. Rahmetin uzaya giden bütün insanlığı uzaya taşıyacak işte rahmetin uzay aracı İslam’ın kendisidir. İslam’sızlık aşağı gönderir seni, İslam seni yukarı çıkarır.
Dakika 40:00
İster kabul et ister etme bu senin bileceğin iş! Kalpler, ruhlar Allah’u Teâlâ’ya mâlûm. Çünkü O yarattı O yaşatıyor irâdeyi sana vermiş seç, seç seçeneğini. İslam’ı seve seve seçersen iyi bir Müslüman olursan kendi kârine, seçmezsen yanlışı İslam dışı bir şey seçersen bu senin korkunç aleyhinedir. İster kabul et ister etme özgürsün, hürsün seni zorlayan kimse olmaz olmamalıdır. Sadece Hakk’ı tebliğ etmelidir. Çünkü Allah bakın insanı özgür bıraktı ama Kur’an’ı insanlığa getirdiği Muhammed ile en üstün bir zât-ı muhteremle insanlığa Kur’an’ı İslam’ı teklif etti. Yalnız şunu da unutma Allah’ın mülkünde Allah’a kafa tutmaya da kalkma haddini de bil. Ben Müslüman değilim ama İslam’ı da yok edeceğim diye İslam’ı yok etmeye da kalkma Allah yok olmaz. İslam’ı kuran Allah’ın kendisi. Birkaç Müslümanı sen şehit eden sen kâtillerin kâtili zâlimlerin zâlimi zorbaların zorbası olabilirsin. Ama Allah’ın elinden nasıl kurtulacaksın? Allah’ın ordularından nasıl kurtulacaksın? O zavallı Müslümanlar veya kahraman Müslümanlar şehit olur en yüksek rütbeye ererler. Ama sen katil, sen kâtil insanların hakkını kanını emen sömüren sen zâlim nasıl kurtulacaksın Allah’ın gazâbından ve O’nun ordularından? Azrâil ensende duruyor canını alacak kurtuluş yok. Zorbalıktan vazgeç, zulümden vazgeç İslam seni kurtarmaya geldi. İslam Allah’ın sana uzanan merhameti, rahmeti, sevgisi, adâleti bütün güzellikleri seni kurtarmaya geldi. Aptallığın lüzumu yok, serseriliğin lüzumu yok vazgeç kötülüklerden gel huzura rahmetin içine gir. İslam A’dan Z’ye rahmettir, mağfirettir, necattır, salâh, felâh, necâh ne dersen ne ararsan İslam’dadır. İslam benim kurduğum, senin kurduğun birini kuracağı düzen değil. İslam ilâhî, Hazreti Muhammed’e Allah emretti vahyi ilâhîyle İslam’ı Allah kendi kurdurdu ve yerleştirdi yeryüzüne. İnanan inanır, inanmayan inanmaz ama fakat sonuç bir değil. Sonuç; biri cennete giderken Allah’ın cemâline biri Allah’ın gazâbına hışmına gidiyor. Dünyada böyle, mezarda böyle, mahşerde böyle… Seni ne kadar sevdiğimi bil İslam seni ne kadar seviyor ki bak seni kurtarmak için İslam’da Yüce Allah’ın kelâmı İslam ile konuşuyor. Kuran’ı Kerim A’dan Z’ye Allah’ın kelâmıdır Kur’an-ı Kerim Kelâmullah Allah’ın Kitâbı’dır Allah’ın katından O’nun ilminden gelmiştir, Levh-i Mahfuz’dan gelmiştir. Onun için İslam’a bakan gözlerin şöyle doğru baksın, duyan kulakların doğru duysun, anlayan kalbin doğru anlasın yazık olur.
Dakika 45:00
Gözün var işe yaramadı, kulakların var işe yaramadı, kalbin var aklın var işe yaramadı yazık olmaz mı? Kırk yaşında Nuh Peygamber bakın peygamber olarak gönderilmiş dokuz yüz elli senede kavmini Hakk’a dâvet etmiş, tufandan sonra da altmış yıl yaşamıştır. Buradan çıkan sonuç nedir? Bin elli sene Nuh Peygamberin buradan yaşadığı anlaşılıyor. Dokuz elli sene Peygamberliği kırk yaşında da peygamber oluşu dokuz yüz dokasın sene altmış sene de “Nuh Tufanından” sonra yaşıyor bin elli sene yaşamış. Dokuz yüz elli sene kavmini bir peygamber bu, Hakk’a doğruya çağırmış kavim helâk olmuş, inananlar kurtulmuş. Bu, ebedî kânûn bu değişmez kânûn bu inanan kurtulacak îmânsız helâk olacaktır. Değişmeyen kânûnlardan biri budur ezelî ve ebedî bir kânûn bu. (وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ) “Ve onu yani gemiyi veya hadiseyi bütün akıl sahibi âlemlerine bir âyet kıldık.” Allah’ın azâbından maddî sebeplerle korunmaya çalışmak da Allah’ın emrindendir. Burayı tekrar ediyorum; Allah’ın azâbından maddî sebeplerle korunmaya çalışmakta Allah’ın emrindendir. Bunlardan örnek gerekiyorsa Nuh’un gemi yapması işte ve Allah’ın bunu da emretmesi (C.C). Bugünkü Müslümanların buradan alacağı dersin biri de budur. Maddî manevî düşmanınızdan üstün gelecek bütün kuvvetleri hazırlayın dünyaya barışı getirmek için, gerçek sosyal adâleti temin etmek için. İnsanlığın düşmanı İslam’ın düşmanıdır tüm insanlığın düşmanı İslam’ında düşmanıdır. İslam tüm insanlığı kucaklayan bir dindir. Onun için Müslümanım diyen babayiğitler maddî ve manevî düşmanlarından üstün gelecek bütün kuvvetleri hazırlamak zorundadır. Bu doğrudan doğruya emirdir, dolaylı yoldan yapılan emirlerdir verilen emirlerdir, işaret yoluyla da sık, sık uyarılan ve işaret edilen emirlerdir. Onun için Kur’an-ı Kerim’i baştan sona nurlu İslam’a sahîh hadis-i şeriflerimize, sahîh hadis kaynaklarımıza kıymetli muhaddislerimizin “Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn” ortaya koydukları şerefli sünnete baktığımız zaman bu gerçekler güneşin üzerinde parlayan güneş gibidir. Güneşle dahi aydınlık verir. Bunlar abartma değildir bunlar daha da azını söylediğimiz şeylerdir ki, çünkü güneşi Allah yarattı maddîdir. Kur’an-ı Kerim ruhların, kalplerin güneşidir ebedî sönmez. O zâhirî güneş bürgün biter söner o maddîdir çünkü ama Kur’an’ın nuru ebedî sönmez ve sen o aydınlıkta ebedî yaşarsın.
Dakika 50:05
Allah’ı tanırsanız Celle Celâlühü, gerçekleri tanımış olursunuz. Allah’ı tanımakta Kur’an-ı Kerim’i keşfetmek kevnî âyetleri keşfetmek Allah’ın esmâsını ve evsâfını iyi keşfetmektir doğru bilmektir. Problemin kaynağı buradadır. Allah’ı bulamayanlar birilerini Rab edinmişler onlara tapıyorlar işte. Kimi liderine, kimisi önderine, kimisi şeyhine, kimisi ruhbanına, kimisi rahiplerine, kimisi ötekine, kimisi keşişlere… İnsanoğlunun her birisi Rabbisini Yüce Allah’ı hakkıyla tanıyamadığı zaman evsâfı ve esmâsıyla yüce kitabı Kur’an’la birilerini gözünde büyütür Rab zanneder, onların sözlerini de âyet zanneder. İşte problem burada bütün problemler burada. Birlerinin kânûnlarını da Allah’ın kânûnlarının önüne koyar. Çünkü Allah’ın kânûnlarını keşfedememiş bilememiş. Bilseydi karıncayı şahinin yerine şahin diye koymazdı. Onun için bir tane zerreyi kürrenin önüne aha kürre diye bir zerreyi koymazdı, yaratılmışları yaratan diye tapmazdı. İnsanoğlunun, akıllıyım diyenlerin, filozof geçinenlerin, mütefekkir geçinenlerin şöyle bir hâline bakarsanız bazı yerleri çok iyidir ama bazı yerleri dağdaki çobandan beterdir. Nice dağda çobanlar vardır Allah’ı iyi tanırlar. Nice filozoflar vardır Allah’ı tanır, niceleri vardır ki inkâr eder. İnkâr eden filozofla dağdaki îmân eden çoban yarın mahşerde Allah’ın huzurunda ikisi de imtihana çekilecek. Ne diyecek o kendini filozof zanneden mütefekkir zanneden kişi? İşte idealizm denilen mefkûre denilen şeylere dikkat edin, ümmiyyelere dikkat edin, hayal ve kuruntuları gerçek zannedenlere dikkat edin! İslam bir gerçektir tam bir hakîkattir çünkü ilâhîdir bozulmamış bozulmayacaktır. Kur’an-ı Kerim bozulmadı bozulmayacak. Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’den uzaklaştılar sürünüyorlar. Neden? Allah’ı dinlemiyorlar birilerini dinliyorlar Müslümanım zannediyorlar. Allah’ın Kitâb’ını okumuyorlar ya tembel tembel dolaşıyorlar veyahut da birini dinliyorlar ve yahut da birini okuyorlar. Hakk’ın Kitâb’ını oku ondan sonra faydalı olan her şeyi oku. Ama önce Rabbinin Kitâb’ını iyi anla iyi dinle! Senin kaç tane ilâhın var ki o Yüce Allah’ı en sonraya bırakıyorsun sen? Kaç ilâhın var senin? Allah’ı sonraya bırakıyorsun öyle mi? Hâşâ! O’nun Kitâb’ını sonraya bırakıyorsun öyle mi? Kaç ilâhın var senin, kaç tanrın var? Hristiyan’ın üç tane, ötekinin bilmem kaç tane, berikinin kaç tane? Ey Müslüman! Senin kaç tane? Bu Kur’an’a yaklaşmıyorsun sen senin kaç tane sen kimi dinliyorsun Kur’an-ı Kerim’i bırakmışsın?
Dakika 55:00
Bırakma gel sıkı sarıl! Kur’an-ı Kerim’in bir ucu Allah’ın elinde, kudretinde, O’nun ilminde Levh-i Mahfuz da. Yücelerin yücesinde birinin ucunda sana uzatmış ya sarıl seni tâ diyor cennete Arş’a çıkarayım Refik’i Âlâ’ya çıkarayım sarıl Kur’an-ı Kerim’e diyor Cenab-ı Hak. Ruhun nereden geldi? Allah vermedi mi, Allah yaratmadı mı? Ruhun yükselişi İslam iledir. Beden topraktan yaratılmış toprakta çürür. Ama ruhun ve dirilişin seni topraktan mükemmel ahsen-i takvim üzere yaratan Yüce Allah seni mezardan kaldırıp hak ettiğin yere gönderecek. Yükselsene! Niye alçalmaya gayret ediyorsun? Küfür alçaltır, şirk alçaltır, zulüm, nifâk alçaltır. İlim, irfân, îmân yükselttikçe yükseltir. Dünyada bizim kimseyle bir problemimiz yok. Bizim problemimiz: Cehâlet, küfür, şirk, zulüm ve insanlığın kurtuluşu problemimiz bu ve dünyaya barışın, adâletin hâkim olması çırpıntımızda bu. Yalnız birileri doğruyu yanlışın içinde arıyor ve bunu da doğru yaptığını zannediyor. İnsanlık bu yanılgıdan da kurtulmadı Allah’a kul olmalıdır.
استعيذ بالله
وَاِبْرٰه۪يمَ اِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاتَّقُوهُۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ﴿١٦﴾
اِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَاناً وَتَخْلُقُونَ اِفْكاًۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقاً فَابْتَغُوا عِنْدَ اللّٰهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُۜ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ﴿١٧﴾
وَاِنْ تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ اُمَمٌ مِنْ قَبْلِكُمْۜ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ﴿١٨﴾
اَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللّٰهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ﴿١٩﴾
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ بَدَاَ الْخَلْقَ ثُمَّ اللّٰهُ يُنْشِئُ النَّشْاَةَ الْاٰخِرَةَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۚ﴿٢٠﴾
يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْحَمُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَاِلَيْهِ تُقْلَبُونَ ﴿٢١﴾
وَمَٓا اَنْتُمْ بِمُعْجِز۪ينَ فِي الْاَرْضِ وَلَا فِي السَّمَٓاءِۘ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ﴿٢٢﴾
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَلِقَٓائِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ يَـئِسُوا مِنْ رَحْمَت۪ي وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٢٣﴾
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ اَوْ حَرِّقُوهُ فَاَنْجٰيهُ اللّٰهُ مِنَ النَّارِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ﴿٢٤﴾
وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَاناًۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ ﴿٢٥﴾
فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٢٦﴾
وَوَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ﴿٢٧﴾
Dakika 1:00:35
İbrahim’i de Aleyhisselâm peygamber olarak gönderdik diyor Cenab-ı Hak. O kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.”
“Siz Allah’ı bırakıp sadece bir takım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O hâlde rızkı Allah katında arayın. O’na kulluk edin. Ancak O’na döndürüleceksiniz.”
Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletlerde yalan saymışlardır. Ne oldular? Perişan oldular. Peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.
Allah’ın mahlûkunu ilk baştan nasıl yarattığını, sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.
De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah (C.C) ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) âhiret hayatını da yaratacaktır.” Gerçekten Allah her şeye kâdirdir. ‘’Amentü ve Saddaktü, Amennâ ve Saddaknâ’’.
O, dilediğine azâb eder, dilediğine rahmet eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
Siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah’ı) âciz bırakamazsınız. Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız. A
Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azâb vardır.
Kavminin (İbrâhim’e) cevabı ise, “Onu öldürün yahut yakın!” demelerinden ibâret oldu.
Bakın, doğru söyleyen İbrâhim’i öldürmeye ateşe vurup yakmaya kalktılar. O gün de öyleydi bugün de böyle, doğruyu söyleyenlere küfrün karşılığı böyledir, şirkin karşılığı böyledir, cehaletin, putperestliğin karşılığı böyledir. İbrâhim’i de bulsa yakar öldürmek ister, Muhammed’i de bulsa öldürmek ister, Îsâ’yı çarmıha germek ister, Mûsâ’yı yok etmek ister bütün peygamberlere küfrün bakışı, kâfirin bakışı budur.
Dakika 1:05:10
Bugün İslam’a saldıranlara şöyle bir bakın İbrâhim’i ateşe vuran vurmak isteyen zihniyetle aynıdır. Îsâ’yı çarmıha germek isteyen zâlim zihniyetle aynıdır. Onun için Ebû Cehil’de Muhammed’i öldürmek için elinden gelen dünyanın en güçlü ordularını kurup Muhammed’i öldürmeye çalışıyordu. Ama Allah’ın kılıcını yedi geberdi cehennemi boyladı.
Kıymetli dostlarım,
İbrâhim Aleyhisselâm onlara dedi ki: “Beni Rabbim elbette kurtarır. Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, îmân eden bir kavim için ibretler vardır.
İbrâhim Aleyhisselâm kavmine dedi ki: “Siz, sırf aranızda ki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyâmet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lânetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur” diye onlara nasihat etti.
Peygamberler hep doğruyu söylerler Îsâ da doğruyu söyledi, Mûsâ da, İbrâhim de, Nuh da, Yâkub’lar, Yusuf’lar da, Âdem, Şit’ler, İdrîs’ler ve diğer bütün peygamberler Aleyhimüsselâm hep doğruyu söylediler. Onun için İslam’ın îmânında bütün peygamberlere toz bile kondurmaz ve bütün peygamberlere İslam îmânı onların peygamberliğini tasdik eder hiçbir peygamberi inkâr etmez. İlâhî kitapları tasdik eder ve Allah’ın ortaya koyduğu şeriatla da îmân ve amel eder. Bu da İslam şeriatıdır, çünkü geçmişin bütün değerleri geleceğin bütün delilleri içindedir.
Bunun üzerine ona sadece Lut Aleyhisselâm îmân etti. Bakın, İbrâhim Aleyhisselâm’a ilk îmân eden “Lut Peygamber” daha o zaman peygamber değil tabii. Lut diyor Aleyhisselâm ona îmân etti. İbrâhim de dedi ki: “Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki o çok güçlüdür.” İşte Allah’ı tanıyan İbrâhim putlara tapar mı hiç? Allah’ı tanıyan kula kulluk yapar mı hiç? Sadece kulları yanlıştan kurtarmaya çalışır. Hüküm ve hikmet sahibidir. Yüce Allah, hüküm ve hikmet sahibidir dedi İbrâhim Aleyhisselâm.
O’na İshâk ve Yâkub’u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükâfatlandırdık. Şüphesiz o âhirette de sâlihler zümresindendir.
Dakika 1:10:00
وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ﴿٢٨﴾
اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ﴿٢٩﴾
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟﴿٣٠﴾
وَلَمَّا جَٓاءَتْ رُسُلُـنَٓا اِبْرٰه۪يمَ بِالْبُشْرٰىۙ قَالُٓوا اِنَّا مُهْلِكُٓوا اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِۚ اِنَّ اَهْلَهَا كَانُوا ظَالِم۪ينَ﴿٣١﴾
قَالَ اِنَّ ف۪يهَا لُـوطاًۜ قَالُوا نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَنْ ف۪يهَاۘ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَاَهْلَـهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ ﴿٣٢﴾
وَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُـوطاً س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَـاقَ بِهِمْ ذَرْعاً وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ۠ اِنَّا مُنَجُّوكَ وَاَهْلَكَ اِلَّا امْرَاَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ﴿٣٣﴾
اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ ﴿٣٤﴾
وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَٓا اٰيَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ﴿٣٥﴾
Lut Aleyhisselâm’ı da peygamber olarak gönderdik diyor Cenab-ı Hak. O kavmine demişti ki: “Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı pisliği yapıyorsunuz!”
“(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibâret oldu: “Doğru söyleyenlerden isen Allah’ın azâbını getir bize!” dediler. Görüyorsunuz kâfir belâsını hemen istemektedir onlara Allah mehil müddet verdi. Lut Peygamberle onlara nasihat ettirdi ne yazık ki adam olmadılar.
Lut Aleyhisselâm: “Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle!” dedi Allah’a yalvardı. “Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle ya Rabbi!” diye yalvardı.
Elçilerimiz İbrâhim’e (iki oğul vereceğimize dâir) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: “Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zâlim kimselerdir.” Lut kavmini helâk etmeye giden melekler önce İbrahim’e uğradılar da böyle söylediler.
İbrâhim Aleyhisselâm dedi ki: “Ama orada Lut Peygamber var! (Aleyhisselâm). Şöyle cevap verdiler: “Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesnâ, onun karısı da helâk olacaklardır, helâk olacakların arasındadır. O geride (azâb da) kalacaklar arasındadır dediler melekler.
Dakika 1:15:50
Elçilerimiz Lut Aleyhisselâm’a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onları düşünmesi sebebiyle takatten düştü üzüldü yani misafirlerime bir zarar gelir demek istedi kavminin pisliğini biliyordu. Ona melekler: “Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız( azâb da) kalacaklar arasında bulunan karın müstesnâ” dediler. Lut’un karısı Lut’a inanmamıştı.
“Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azâb indireceğiz” dediler tepelerine taş yağdırdılar.
“Andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır.” diyor Cenab-ı Hak.
İnsanoğlu ibret almalı ders almalıdır Kur’an-ı Kerim’in dersleri Allah’ın verdiği derslerdir. İşte hayat veren nurun dersleri keşif notları ve irşâd notları olarak dersimiz devam etmektedir.
Dakika 1:17:22