Tefsir 415-01

415- Tefsir Ders 415 hayat veren nurun keşif notları

415- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 415

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Ankebût Sûresi 36’ncı Âyet-i Kerime’den 63’üncü Âyet-i Kerime’ler)

 

 

وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْباًۙ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَ﴿٣٦﴾

فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دَارِهِمْ جَاثِم۪ينَۘ﴿٣٧﴾

  وَعَاداً وَثَمُودَا۬ وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ۠ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِر۪ينَۙ﴿٣٨﴾

  وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مُوسٰى بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْاَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِق۪ينَۚ﴿٣٩﴾

فَكُلاًّ اَخَذْنَا بِذَنْبِه۪ۚ فَمِنْهُمْ مَنْ اَرْسَلْنَا عَـلَيْهِ حَـاصِباًۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُۚ وَمِنْهُمْ مَنْ خَسَفْنَا بِهِ الْاَرْضَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اَغْرَقْنَاۚ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ﴿٤٠﴾

 

Medyen’e de kardeşleri Şuâyb Aleyhisselâm’ı Peygamber olarak gönderdik diyor Cenab-ı Hak ve Şuâyb Aleyhisselâm, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, âhiret gününe ümit bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!” dedi. Her peygamber gibi o da güzel, güzel onlara nasihat eyledi.

 

Fakat onu yalancılıkla ithâm ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi yeryüzü sallanmaya başladı. Senin inkârın Hakk’a hakîkate karşı koyman sürekli olmaz ki, sana sürekli şans verilmez. Bir müddet verilmiş ondan sonra Allah’ın mülkünde sana Allah’a isyân ettirmezler ve belânı verirler, verdiler, verecekler.

 

Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında dizüstü çöke kaldılar, hepsi helâk oldular.

 

Âd ve Semûd kavmi de böyle oldular onları da (helâk ediverdik) diyor Cenab-ı Hak. Onları da helâk ediverdik diyor. Allah’a zorluk yoktur Allah için her şey kolaydır. Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytânî Lain onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı saptırdı. İnsanlar  kötü yaptıkları işi iyi zannederler. Şeytan onu süsler her haram kötüdür ama her günahı her haramı şeytan süsler. Onun için haram ve günahlardan uzak kalın. Allah, neye güzel dediyse o güzeldir yapmacık şeylerle güzellik olmaz. Güzellik îmânın, İslam’ın verdiği güzelliktir fıtrî ve yaratılıştaki güzelliktir. Bunu bozma bunu koru, koru bozma bunu!

 

Dakika 5:00

 

Bunu sana bozduran iblîs şeytan-ı laindir kimisi işte şunu yapacağım, bunu yapacağım zannederek yaratılışını bozuyor maymuna dönüyor yazık oluyor. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar. Yani Allah onlara da akıl vermişti, göz kulak vermişti, kalp ruh vermişti ama kötüye kullandılar. Bugün de böyle o günde öyleydi  yarında aynıdır. Kötüye kullanan kötü kullanıyor bunları Allah’u Teâlâ’nın emrine kullanan doğruya kullanıyor. Allah’ın verdikleri emânetleri kötüye kullanamazsın ki, hâin olursun kötüye kullanırsan zâlim olursun Allah sana göz verdiyse Hakk’ı görmen gerekir, Kur’an’a bakman gerekir, kevnî ve kitâbî âyetlere bakman gerekir, ilim irfân peşinde koşman gerekir, kulak verdiyse Hakk’ı dinlemen gerekir, akıl verdiyse gerçekleri anlaman gerekir, vahyi ilâhî’yi kavraman gerekir. Bunları sana niçin verdi? Allah kendini  tanıtmak için verdi. Bunları sana vereni inkâr etsin diye mi verdi? Vah zavallı, vah zavallı! Aklı ola, ola akılsızlık yapıyor, gözü göre, göre körlük yapıyor, kulağı ola, ola sağırlık yapıyor. O zaman bunlar bir işe yaramıyor ki. Sen yanlışa doğru dediğin müddetçe, küfe, şirke özendiğin zulme özendiğin müddetçe bunları sana veren Allah’ı ve O’nun ortaya koyduğu İslam’ı inkâr ettiğin müddetçe vay geldi hâline! Kendini acı, acı kendine acı düşün şöyle.

 

Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (helâk ettik). Allah ne diyor (C.C) bu âyetlerde; Kârûn zengindi kapitalist bir zengin aşırı bir zengin helâk ettik diyor. Bakın, nicelerini zenginlik helâk eder helâk olmasına sebep olur. Niye? Zengin eden Allah’u Teâlâ’dır nimeti veren Allah’tır onu Allah yolunda kullanacaksın fukaranın yoksulun hakkını vereceksin. Sömürmeyeceksin milletin kanını emmeyeceksin vampirlik burada işte, vampirler milletin kanını emerler. Bunlar yoksullar yanı başlarında renkleri kaçmış vitaminsizlikten gıdasızlıktan bunlara bakarlar o kodamanlar acımazlar bunlar vicdansız vampirdirler. İşte Allah o Kârûn’u helâk ettik, Firavun ‘u helâk ettik, Hâmân’ı da helâk ettik diyor. Hâmân kim? İşte onun adamı Firavun’un adamı. Kimisi baş vezir kimisi vezir kimisi vüzera kimisi uşaklık yapıyor. Firavun’lara uşaklık yapan adam, adam mı olur? Onun için yeryüzünün adâleti, sosyal adâleti ve barışı İslam’dır. İslam’ı insanoğlu iyi keşfetmelidir. Keşfedenler etmiş bilenler biliyor ama bilmeyenler yanlış anlayanlar var, onlara İslam’ı yanlış anlatmışlar yanlış kaynaklardan İslam tanışmışlar ve İslam düşmanlığını oluşturmak için yapmışlar. İslam insanlığı kucaklayan Allah’ın rahmetidir, merhametidir İslam düşmanlığını şu dünya bırakmalıdır.

 

Dakika 10:20

 

Andolsun ki diyor Cenab-ı Hak, Mûsâ onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Bunlar bu Kârûn, Firavun, Hâmân Mûsâ’nın karşısındaydılar o zaman. Bugün de Hakk’ın, hakîkatin, İslam’ın karşısında kim varsa bu çağın Kârûn’larıdır, bu çağın Firavun’larıdır, bu çağın Hâmân’larıdır. Çağdaş Firavun’lara, çağdaş Kârûn’lara, çağdaş Hâmân’lara dikkat et. Hakk’ın, hakîkatin karşısında kim var? Hukûkun üstünlüğü karşısında kim var?  İnsanlığın kanını emen kimler,  zorbalar kimler, kan akıtanlar kimler? Kadın, çocuk, yaşlı, ihtiyar demeden insanlığı katleden çağdaş kâtiller kimler?  Bunlara bakın, hani sosyal barış, sosyal adâlet, kardeşlik nerede? Allah’ın nimetleri yetmiyor mu bu insanlara? Bir tarafına hakkını yemekle öbür tarafını aç bırakmakla vicdansızlıktan başka ne kazanıyorsunuz? Çağdaş Kârûn’lar, çağdaş Firavun’lar, çağdaş Hâmân’lar.

 

Cenab-ı Hak: Andolsun ki, Mûsâ onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki (azâbımızı aşıp) geçebilecek değillerdi. Allah’ın azâbına engel olacak var mı? Yok, helâk oldular.

 

Nitekim onlardan her birinin günahları sebebiyle suçüstü yakaladık diyor Cenab-ı Hak. Mûsâ’nın yolunda olduğunu söyleyenler bugün çocuk kadın demeden insanlığı katlediyorlar. Mûsâ’nın o gününki kâtillerine karşı Mûsâ hakkın savunuculuğunu yapıyor hakkı savunuyordu, adâleti savunuyordu. Ama bugün bakın Mûsâ yolunda olduğunu zannedenler çocuk kadın demeden katlediyorlar yıllardır kan akıtıyorlar. İslam onları da kurtarmaya geldi. Mûsâ bir Müslüman peygamberdir her peygamber Müslümandır. Onun için insanlığın arasına fitne fesat koyup da insanlığı birbirine kırdırmanın en büyük kötülük olduğunu kâtilliğin üstünde de bir kâtillik olduğunu dünya bilmelidir. Emperyalistler derin, derin düşünsünler Azrâil Aleyhisselâmın orduları onlarında ensesinde duruyor, locaların ensesinde de duruyor. Durmadığı kuşatmadığı bir yer yok ki. Senin ordularında kuşatılmış durumda, atomlarında kuşatılmış durumda. O atomlar, senin beyninde patlar, bu insanlığa ve sana zarar vermeden bu zararlı olanları ortadan kaldırır barışı sağlayın. İslam A’dan Z’ye ezelî ebedî barıştır. İslam’ın yok ederek barış olmaz barışı yok ediyorsun haberin olsun. Ama yok edemeyeceksin barış egemen olacak. İnşâ’Allah’u Teâlâ İnşâ’Allah en yakın zamanda.

 

Dakika 15:10

 

Nitekim onlardan her birini günahları sebebiyle suçüstü yakaladık diyor Cenab-ı Hak. Kimi? O çağın Kârûn’larını, Firavun’larını, Hâmân’larını yakaladık diyor. Onları ve onlar gibilerini. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik diyor Cenab-ı Hak. Kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyor yazık ediyorlardı diyor. Allah’ı dinlemiyor, Peygamber dinlemiyor, kitap dinlemiyor, hak hukûk tanımıyor, adâlet dinlemiyor. Bu ne yapılacak bu adam? Helâk edilecek işte helâk oldular.

 

مَثَلُ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِۚ اِتَّخَذَتْ بَيْتاًۜ وَاِنَّ اَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ ﴿٤١﴾

اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٤٢﴾

وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِۚ وَمَا يَعْقِلُـهَٓا اِلَّا الْعَالِمُونَ﴿٤٣﴾

 

Bakın bu âyet ilme nasıl önem veriyor.

 

خَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَ۟ ﴿٤٤﴾

اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ﴿٤٥﴾

 

Allah’tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Hâlbuki evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır keşke bilselerdi. İşte Kur’an-ı Kerim ders veriyor ders, ders böyle olur. Allah’tan başka dost edinenlerin durumu, örümceğin evine örümceğin yuvasına benzer diyor Cenab-ı Hak. Örümceğin yuvasını ne yaparsın? Parmak ucu veya hafif bir rüzgâr onu yok eder. Allah’tan başka dostların hep böyle yok olacak. Allah Bâkidir Bâki kalacak ezelîdir ebedî tek varlıktır Yüce Allah. Vacibü’l Vücûd zâtının iktizâsıdır Yüce Allah varlığı ki tek varlıktır. Bütün varlıkları da O yaratmıştır O idâre eder hükümranlık O’ndadır.

 

Allah, onların kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz ki bilir. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.

 

İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler âlimler düşünüp anlayabilirler. Burada da ilmi, irfânı Cenab-ı Hak öne çıkarıyor. İnsanlık ilim yarışında bulunmalı cehâletten kurtulmalıdır.

 

Dakika 20:00

 

Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda, îmân edenler için bir nişâne bulunmaktadır.

 

Sana vahiy edilen Kitâb’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.

 

Kıymetli dinleyenler,

 

Örümcek kafalı müşriklerin durumlarına bir bakın bunların dayanakları çürüktür tutamakları da çürüktür. Yani müşriklerin, münkirlerin sarıldığı her şey çürüktür. Bunlar örümcek kafalı insanlardır. Onun için insanlar ilmin, îmânın, irfânın aydınlığında parlayan ruhlar işte aydınlıkta olanlar bunlardır. Kur’an-ı Kerim bu aydınlığın kaynağıdır İslam onun tam kaynağıdır ve ezelî ebedî sermayesidir.

 

Razi der ki: (لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ) Eğer bilselerdi… Râzî bu konuda şöyle der; (Rahmetullâhi Aleyh ve Aleyhim Ecmaîn): “Evliyâ yani Velîler denilmesi yalnız açık şirki değil gizli şirki dahi yok edip kandırmaya işarettir” demiştir. Açık şirk bellidir de gizli şirkten her babayiğit paçayı kurtaramaz. İşte Râzî (Rahmetullâh) bunun için buraya işaret etmiştir. Gizli şirkten kurtulmak önemlidir açığından kurtulmak önemli olduğu gibi. Her ibadeti Allah için yapmaktır ve ezelî ebedî hükümdarın yaratıcının tek olduğunu iyi bilmektir. Her şeyi yaratan kudret ve kuvvetin yegâne sahibinin Allah olduğunu iyi bilmelidir. Kuvvetin birazını Allah’tan alıyorum birazını başkasından alıyorum dersen işte o zaman ‘’Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi’yi’’ doğru okumamış olursun. ‘’Lâ havle velâ kuvvete illâ billah ve mâ tevfîki illâ billah’’ Aklını başına al! Şirkin küçüğünden, büyüğünden kurtulmak için ilmen de çalış Allah’a da yalvar. Hak bilgiye ulaş ilmel yakîne ulaş ama bütün yardımı Allah’tan almaya çalış yalvar iste O’ndan. Sen sana vahyedilen Kitâb’ı oku diyor Kur’an-ı Kerim’i oku diyor Cenab-ı Hak. Okumak anlamaktır Kur’an-ı Kerim okuyacaksın anlamak için okuyacaksın. Anlama şansın yoksa artık anlayanları bilenleri dinleyeceksin ama illâ anlamaya çalışacaksın. Bugünkü dünyada insanların pek çoğunun mahrum oldukları bir durum var Kur’an-ı Kerim’i okuyorlar anlamıyorlar. Madem anlamıyorsun anlayanı dinlesene. İşte bu hayat veren nurun dersleri, keşif notları ve irşâd notlarının amacı budur.

 

Dakika 25:00

 

Kur’an-ı Kerim’in içini anlaşılır şekilde dünyaya öz olarak not olarak verebilmektir bütün dünyaya. Bunun için çalışan bütün kardeşlerimize Allah dünyada da ukbada da salâh, felâh ve necâh nasîb eylesin ve diğerlerine de Allah hidâyet eylesin. (اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ) “Sen sana vahyedilen Kitâb’ı oku.” Bu Kur’an-ı Kerim bize geldi Peygamberimize vahyolundu ama onun şahsında bize geldi biz okuyacağız, biz anlayacağız ve onu biz yaşayacağız biz anlatacağız dünyaya. Virt ederek tekrar, tekrar güzel, güzel oku. Kur’an-ı Kerim nefes nasıl ki nefesler peş peşe almadan yaşanmaz Kur’an okunmadan hayat olmaz. Kur’an-ı Kerim’i virt edin virt gece gündüz tekrar, tekrar oku anlamaya çalış. Dünkü anlayışına bugün biraz daha anlayış kat yarın daha bunu artır. Bir önceki günün bir sonraki gününe eşit olmasın bilgini artır, sevabını artır cihâdına hayırlı cihâdlar kat gayretin gayret kat. Kur’an-ı Kerim elden, dilden, gönülden bırakılacak bir kitap değil Allah’ın Kitâb’ı.

 

Bir imam cami de 20 sene 30 sene imamlık yapıyor Fâtihâ’yı açıklamamış cemaatine, bu şekilde emekli olmuş gitmiş. Bu imamlık mıdır, milleti yatırıp kaldıran sportif bir adam mıdır? Şöyle bir düşünün! Böyle bir imam da olmaz, böyle cemaatte olmaz. İmam, Kur’an’la bütünleşen ve Kur’an’la bütünleşen imamla da cemaat bütünleşen bir bütündür. Allah’ın huzurunda hazır kıta hazır asker hazır ordudur ilmiyle, irfânı ile donatılmış bir şekilde cemaat budur Allah’ın emrine her an ‘’Lebbeyk’’ diyen hazır ol vaziyette Allah’u Teâlâ’nın emrinde olandır. İmam, Allah’ın emirlerini cemaatine tebliğ edendir. İmam, her konuda Kur’an-ı Kerim’i doğru bilmek zorundadır bilmelidir, cemaatler bunun şuurunda olmalıdır. İslam’ sız Müslümanlık, Kur’an ’sız Müslümanlık işte yerde seni süründürür birilerine uşak yapar. Nitekim bugün olduğu gibi… İslam’ sız, Kur’an ‘sız, bilimsiz, ilim irfânsız Müslümanlık seni yerde süründürür ve birilerine uşak yapar. Kur’an okunuyor, okunuyor içi anlatılmıyor okunuyor, okunuyor hatimler üstüne hatimler yapılıyor oradan dönüp de bu işi iyi bilen birisi oradan yarım sayfa Kur’an-ı Kerim’i açıklamıyor. Bu mudur Kur’an okumak? Kimi kandırdınız siz? Kendinizi. Biri sizi kandırdı sizi Kur’an okuyor zannettirdi size. Kur’an-ı Kerim anlamak için okunur bilmeyebilirsin bileni dinleyeceksin. Bugün Rahmân ile Rahîm ismini Allah’ın niye biri Rahmân biri Rahîm diye sorsanız size kaç kişi cevap verecektir? Doğru cevabı kaç kişiden alacaksınız? Daha Allah’ın esmâsı var mı, yok mu diye soruluyor da bilenin sayısı çok az daha isimleri duyanın sayısı az mânâyı bilen kaç kişi var mı, yok mu belli değil.

 

Dakika 30:15

 

İslam toplumu bilim ile yükselmedikçe ve okuduğunu ağzından çıkanı kulağı duyup anlamadığı müddetçe şuurlanamaz bilinçlenemez. Şuurun bilincin olmadığı yerde gaflet ve cehâlet vardır. Gâfil ve câhil toplumları birileri yönlendirir ve yazık olur. Doğruya yönlendiren olduğu gibi yanlışa yönlendirenlerin haddi hesabı da yoktur. Bütün şeytanlaşmış insanlar bunun için hazır ol vaziyette durmaktadırlar. Dindarlık taslayarak dinsizliği yaymaya çalışanların haddi hesabı yoktur. Bunlar bunu kime yutturuyorlar? Bilmeyenlere. Kur’an-ı Kerim konuşmazsa Kur’an’ın yerine birileri konuşursa o toplum perişan demektir Onun için kıymetli dostlarımız, Kur’an-ı Kerim’i okuyalım ve anlayalım ebedî mutlu olalım.

 

Sevgili Peygamberimiz bakın ne diyor Aleyhisselâtu Vesselâm Efendimiz;

 

(Men sallâ salâten lem tenhehu anil fahşâi vel münkeri lem yezded Minallâhi illâ buğden )

 

“Kim bir namaz kılar da o namaz kendisini açık ve gizli kötülüklerden alıkoymazsa, o namazla Allah’tan uzaklaşmaktan başka bir şey arttırmış olmaz” diyor.

 

Namaz tam bir Mî’râc’tır Allah’ın huzurunda en derin saygının adıdır Allah’ı en büyük zikirdir. Eğer bu namazı kılan kişi eğer o namaz kendisini açık ve gizli kötülüklerden alıkoymazsa o namazla Allah’tan uzaklaşmaktan başka bir şey arttırmış olmaz buyurmuştur. Kim? Sevgili Peygamberimiz. Allah kayıtsız şartsız namazı kıl diyor. Ama kötülüklerden seni men eden namazı kılmalı ve doğru kılmalı ve gerçek namaz kılmaya ulaşmalıdır. Bunun içinde uğraşı vermeli irşâttan geçmelidir. Kalbi gafletten kurtarmalıdır kalbi gafletten kurtarırsanız namazlar nur saçan namaz olur. Huzur veren göz nuru olan, kalp süruru olan namaz olur, seni Mi’râc’a yükselten cennete götüren namaz olur.

 

İbn-i Mes’ûd Hazretleri demiştir ki: “Namazını gereği gibi yerine getirmeyen Allah’tan uzaklığı arttırmaktan başka bir şey yapamaz.” Bu da İbn-i Mes’ûd’dan gelen bir haberdir. Bu haberin kaynağında önceki okuduğum hadis Feyzü’l Kadir de, Suyûtî de, Deylemî de bulunmaktadır. Yine Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak (فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ ﴿٤﴾) (الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ ﴿٥﴾) “Yazıklar olsun o Allah huzurunda duranlara ki namazlarını yanlış olarak veya yanlış yere kılıyorlar.” Namazı doğru kılmalı ihlâsla kılmalıdır namazdan gaflet etmemelidir. Namazı aslâ ve aslâ terk etmek İslam’da yoktur namaz kadın, erkek, genç, yaşlı kılmalıdır ve doğru kılmak için çalışılmalıdır.

 

Dakika 35:38

 

Cenab-ı Hak ‘’Bakara Sûresi 152’de: (فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ) “Öyleyse beni taat ve ibadetle anın zikredin ki, ben de sizi anayım zikredeyim” diyor Cenab-ı Hak. Yine (قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ),                (الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ) Mü’minûn Sûresi 1 ve 2’nci âyetlerinde:  “Gerçekten mü’minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.” Kalpleri Allah korkusundan titrer Allah’ın büyüklüğü karşısında kendi küçüklüğünü âcizliğini bilir ona göre canı gönülden namaz kılar. (وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي) Taha Sûresi 14’üncü âyetinde de: “Beni anmak için namaz kıl” diyor Cenab-ı Hak kullarından bu namazı kesin istiyor. Ey Müslümanım diyenler! Sakın ola ki bir vakit namazınızı dahi sakın terk etmeyin! Kendinize yazık edersiniz doğru namaz kıl. Namaz en büyük Amel-i Sâlih’tir açık ve gizli  kötülüklerden men için en büyük sebeptir. Allah’u Teâlâ’nın sizi bizi anması nedir? Bu da bizim için çok en büyüktür. O, bizi andı mı râzı olarak bir defa kulum dese ezelî ebedî bütün sermayeler benim olur. Yeter ki Rabbim kulum desin senden râzıyım desin yeter. Çünkü Allah’ı râzı eden her şeyi kazanmıştır Allah’ın râzı olmadığı kimse her şeyi kaybetmiştir. Aklınızı başınıza alınız derken  bunları kendime söylüyorum ve beraber dinleyelim diyorum.

 

وَلَا تُجَادِلُٓوا اَهْلَ الْكِتَابِ اِلَّا بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ وَقُولُٓوا اٰمَنَّا بِالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَاُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَاِلٰهُنَا وَاِلٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ﴿٤٦﴾

وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَۜ فَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يُؤْمِنُونَ بِه۪ۚ وَمِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَنْ يُؤْمِنُ بِه۪ۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الْكَافِرُونَ ﴿٤٧﴾

وَمَا كُنْتَ تَتْلُوا مِنْ قَبْلِه۪ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَم۪ينِكَ اِذاً لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ﴿٤٨﴾

  بَلْ هُوَ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ ف۪ي صُدُورِ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الظَّالِمُونَ﴿٤٩﴾

  وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَاتٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّمَا الْاٰيَاتُ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاِنَّـمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ ﴿٥٠﴾

اَوَلَمْ يَكْفِهِمْ اَنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلٰى عَلَيْهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرٰى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟﴿٥١﴾

 

Dakika 40:50

 

İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehli kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: “Bize indirilene de, size indirilene de îmân ettik. Bizim ilahımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” Çünkü Allah birdir. Muhammed’i gönderen Allah birdir, Îsâ’yı gönderen Allah da birdir, Mûsâ’yı gönderen Allah da birdir. İbrâhim’i, Nuh’u ve diğerlerini gönderen Allah da birdir âlemleri yaratan Allah birdir. Onun için Ehl-i Kitâb’ın önce bunu kabul etmesi gerekiyor. Ehl-i Kitâb kim? Mûsâ’ya Tevrât’a inandığını söyleyenler ve Îsâ’ya İncîl’e inandığını söyleyenler. Eğer Îsâ’ya, İncîl’e, Tevrât’a, Mûsâ’ya doğru inansalardı bugün dünyada din iki olmaz tek din İslam olurdu. Çünkü Allah bir dinde birdir. Allah dinleri şeriatları Allah kendi yeniler başkası yenileyemez. Çünkü din eskimez sadece şartlar değişince Allah yeni hükümler koyar. İslam ile ebedî hükümlerini koymuştur içtihâd kapısı açılmıştır dünyanın her çağına değişen her ortama İslam yeni hükümler koyar, İslam’ın kendi içinde bunlar var. Onun için Ehl-i Kitâb’a da doğruyu söylemek gerekiyor Ehl-i Kitâb’ ta doğruyu dinlemesi gerekiyor.

 

(Rasûlüm!) Ey şanlı Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm! İşte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitâb’ı indirdik. Kur’an-ı Kerim önceki kitapları bünyesindeki himâye eder. Mûsâddiktir, Müheymin’dir onların hükümlerinin hem yenilemiş hem de himâyesine almıştır. Onun için Kur’an-ı Kerim’i anlarsanız Tevrât’ı doğru anlamış olursunuz. Yanlış Tevrât’la doğru Tevrât’ı da Kur’an’la anlayabilirsiniz. İncîl’de böyle Mûsâ Îsâ da böyledir. Doğruları Kur’an-ı Kerim’den öğrenmeniz gerekiyor. Çünkü öncekiler korunamamış Allah onun için Kur’an ile gerçeği yenilemiş öncekileri yenilemiştir. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona îmân ediyorlar. Şunlardan da ona îmân eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi ancak kâfirler bile, bile, bile inkâr ederler.

 

Dakika 45:00

 

Yani Kur’an inkâr edilmez, Kur’an-ı Kerimin ortaya koyduğu gerçekler inkâr edilmez. Kur’an’ın Musaddik olduğu önceki kitaplarda müheymin olduğu önceki peygamberler de hiçbirisi inkâr edilmez. Onun için İslam’ın îmânı evrenseldir.

 

Sen, bundan önce ne bir yazı okur nede elinle onu yazardın. Okuma yazması olmayan bir Peygambersin, senin kalbine vahyi biz indirdik seni biz okuttuk diyor Cenab-ı Hak. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı. Peygamberimiz Hazreti Muhammed kimseden bir harf bile öğrenmemiş “Ümmü” olduğu kesin biliniyordur. Allah okuttu onu gizli ve açık ilimlerle donattı kalbine Kur’an-ı Kerim’i indirdi inzâl eyledi ve mânâ ile kuşattı İslam’ı ona vahiy eyledi. Onun için Hazreti Muhammed’in okutanı Allah’tır, elçi Cebrâil Aleyhisselâm’dır.

 

Hayır, o (Kur’an’ı Kerim) kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Âlimler Kur’an’ın kıymetini daha iyi bilirler. Yahûdî âlimlerinden Abdullah Bin Selâm Tevrât’ı, İncîl’i, okuyordu Peygamberimiz Muhammedi orada görüyordu İncîl ve Tevrât’ta derhal Müslüman oldu seve seve. Âyetlerimizi Ancak ve ancak zâlimler bile bile inkâr ederler.

Kur’an’ı inkâr eden Kur’an’ın âyetlerini işte kevnî âyetleri kitâbî âyetleri inkâr edilemez. Çünkü bu âyetlerin kânûnlarını ortaya koyan Allah’u Teâlâ’dır. Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın kitâbî kânûnlarıdır kitâbî âyetleridir. Kâinatta O’nun kevnî âyetleri kevnî kânûnlardır.

 

“Ona Rabbinden (başkaca) mûcize indirilmeli değil miydi?” derler. Îmânsızların bir bahanesi de budur. Cevaben de ki: “Mûcizeler ancak Allah’ın katındandır onun katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

 

Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda îmân edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır.

 

Kıymetli dostlar,

 

Bu âyetleri İslam âlemi özellikle ve kitap ehli dikkat etmelidir. İncelikle hazm ile nasihat ile vakar ile karşılık vererek hak ve gerçek delilleri açıklamak ve izâh etmek Kur’an-ı Kerim’i dosdoğru bu dünyaya asrın idrâkine sunmaktırإِلاَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ  “Ancak içlerinden zulmedenler başka” diyor Cenab-ı Hak.

 

Kitap dinlemeyen, Allah dinlemeyen, hak hukûk dinlemeyen, ilim irfân dinlemeyen zihniyetin tabi ki onlara verilecek de ders vardır.

 

Dakika 50:05

 

“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”

 

Nitekim Yahûdîler kendi bilgilerini, Hristiyanlar da rahiplerini Rab edinmişler. Özellikle Hristiyanlar, teslis üçlü ilâh akidesine inanmışlardır. Üç birdir, bir üçtür diyorlar. (Sâlisü selâse) ve Tevrât’ın âyetlerine uyup uymadığını bakmadan ve Tevrât’ın tahrife uğrayıp uğramadığına ya anlamını değiştirecek hareket edip etmediklerine bakmadan Yahûdîler kendi bilginlerini Hristiyanlar da rahiplerini Rab edinmişlerdir. Bu duruma Müslümanlarında bu tehlikenin içine düşenler var mıdır, yok mudur? Kuran’sız hareket eden Müslümanların durumu da aynıdır. Kur’an, sünnet, icmâ, kıyas ve müçtehitlerimizin dosdoğru İslam anlayışını yok sayıp kendileri de Kur’an’ı bilmedikleri hâlde müçtehitte olmadıkları hâlde kendi kafasına göre ağam şöyle dedi paşam böyle dedi bu da onları Rab edinmekten başka bir şey değildir. Onun için İslam ebedî bozulmaz ama İslam’ı bilmeyenlerin bir hâline bakın, birilerinin emrinde hareket edenlerin durumuna bir bakın! Müslümanın diyor ama Kur’an, sünnet, icmâ, kıyas ve müçtehitlerin ortaya koyduğu din anlayışından uzak yaşıyor hattâ bunlara ters fikirler savunuluyor bunları da din İslam zannediliyor.

 

Yahûdî âlimlerinden Abdullah Bin Selâm gibi gerçekten kitaptan istifade etmek nimetine erenler, (يُؤْمِنُونَ بِه۪ۚ) “ona o sana indirilen kitâba îmân ediyorlar.” İşte âlim böyle olur kitâba inanır ve kitâbın Allah’ın dediğini yapar insanları da kendine değil Allah’a çağırır. (وَمِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ) “Şunlardan da yani Araplardan da (مَنْ يُؤْمِنُ بِه۪ۜ) ona îmân eden var. (وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الْكَافِرُونَ) Ve bizim âyetlerimizi ancak inkârcılar, kâfirler inkâr ederler” buyurmaktadır. İnkârcı olanlar elbette ki kendi kitaplarına da doğru inanmışlardır, peygamberlere de kendileri de doğru inanmamışlardır. Eğer kendi kitaplarına, kendi peygamberlerine doğru inansalardı dünyada ikilik olmayacaktı, Allah’ın bir olan dini Allah nasıl birse din de bir olacaktı. Mesela Abdullah Bin Selâm da bir Yahûdî âlimidir mükemmel bir âlim ve derhâl Müslüman olmuştur. Kâ’b Bin Eşref de ve arkadaşları ki bunlar da hem kendi kitaplarını hem de Kur’an’ı inkâr etmişlerdi. Hattâ birinde Peygamberimize Allah bir şey indirmedi diyebilmiştir.

 

Dakika 55:00

 

Onun için her âlim, âlim değildir. Âlim ilmiyle îmân ve amel edendir, doğru ilmin sahibi olandır. Rant sağlamak için mevki, makam, servet edinmek için ilim mevkilerinde görünmek bulunmak ayrı şey gerçek ilim îmân amel etmek ayrı şeydir. Gerçekçi olmalıdır kim olursa olsun.

 

Şimdi bu âyet-i kerimelerinin sebebi nüzûl hakkında Müslümanlardan bazıları Yahûdîlerden işittikleri bazı şeyleri yazmış oldukları bir kürek ile gelmişlerdi. Yahûdîlerden bir şeyler duymuşlar o kemiklere, küreklere yazmışlar gelmişler. Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Hazreti Muhammed Efendimiz; Bir kavmin kendi Peygamberinin getirdiğini bırakıp da başkasının başkalarına getirdiğine rağbet etmeleri düşüncesizlik ve sapıklıklarını ortaya koyar ve sapıklıklarına yeterlidir buyurdu. (اَوَلَمْ يَكْفِهِمْ اَنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ) “Kitâb’ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi?” âyeti indi indirildi. Bu haberinde kökeninde Dârimî, Âlûsî bulunmaktadır. (لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ) “Başkaca mûcizeler indirilmeli değil miydi?” diğer soranlara yöneliktir.

 

Rivâyet edilir ki, Abdullah Bin Amr Bin Rükün Hazreti Âişe Annemize (Radıyallâhu Anha’ ya) bir hediye vermişti. Hazreti Âişe bu kişiyi Abdullah Bin Amr zannedip reddetti ve o başka kitapları okuyor. Allah’u Teâlâ ise (أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ) “Kendilerine okunmakta olan Kitâb’ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi, bu Kur’an-ı Kerim onlara yetmemiş mi?” buyuruyordu bu âyet geldi. Bunun üzerine size hediyeyi veren Abdullah Bin Amr ’dir dediler o zaman kabul etti.

 

Hz. Hafsâ (Radıyallâhu Anha) da bir kürek üzerinde Yusuf kıssasından bir yazı getirmiş, Hazreti Peygambere okumuştu. Peygamberimizin mübarek yüzü renkten renge girerek buyurdu ki: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, ben aranızda içen size Yusuf’ta gelse beni bırakıp ona uyacak olsanız sapmış olursunuz. Ben sizin Peygamberden payınıza düşenim siz de benim ümmetlerden payımsınız” dedi. Bu haberin kaynağında da yine Âlûsî bulunmaktadır.

 

Yine Hazreti Ömer Bin Hattâb (Radıyallâhu Anhüm) bir gün bir adama uğramıştı bir kitap okuyordu o adamı bir saat dinledi adamı hoşuna gitti. O adama:

 

“Bana bu kitâbı yazıver” dedi. O da, peki deyip bir deri aldı, onu hazırlayıp içine dışına yazıverdi. Sonra Ömer onu alıp Hazreti Peygambere getirdi okumaya başladı

 

Dakika 1:00:12

 

Rasûlü Ekrem Sallallâhu Aleyhi ve Sellemin mübârek yüzünde de bir renk peydâ olmaya başladı. Derhâl Ensâr’dan bir zât o  kitâba vurdu da, Ömer’in elinden fırlattı.

 

“Anan kaybetsin seni ey Hattâboğlu, bugün sen bu kitâbı okuyalı-beri Rasûlullah’ın yüzüne bakmıyor musun?” dedi. O zaman Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:

 

“Ben hem ilk ve hem son Peygamber olarak gönderildim.” Dikkat edin bu kelimeye! “Ben hem ilk ve hem son Peygamber olarak gönderildim. Benim getirdiğim kitapta ezelî ebedî değerler var ve bana hem Allah kelâmının tamamı sonuncusu verildi ve bana söz sadeleştirildi ve kısaltıldı da kısaltıldı. Sakının sizi mütehevvikler… Dikkat et bu kelimeye! Sizi mütehevvikler helâk etmesin helâke sürüklemesinler dedi.

 

Mütehevvikler kimler: Seviyesiz her işe dalanlar veya hayrette kalmış şaşırmışlar demektir.

 

Kur’an-ı Kerim’den yüce kitap olur mu ki bir başkasının yazdığını çizdiğini Kur’an’ın önüne koyma şansın var mı? Kur’an-ı Kerim Allah’ın değişmez ebedî ezelî kânûnlarıdır ve ezelî ebedî kuşatmıştır ilimleri kuşatmıştır. Bütün hak ilimler Kuran’a Kur’an ile bağdaşır bağdaşmayanlar yanlış olduğu ortaya çıkar. Kur’an’da ise ebedî yanlış olmaz ancak yanlışlık insanoğlundadır yanlış anlayanlardadır.

 

Bunun için Cenab-ı Hak haddini bilen, hakkı hakîkati bilen gerçek ilim irfânla meşgul olan iki cihânda mutlu olan kullarından eylesin.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْ شَه۪يداًۚ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللّٰهِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ﴿٥٢﴾

  وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَلَوْلَٓا اَجَلٌ مُسَمًّى لَجَٓاءَهُمُ الْعَذَابُۜ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ﴿٥٣﴾

  يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَۙ﴿٥٤﴾

يَوْمَ يَغْشٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ﴿٥٥﴾

  يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ اَرْض۪ي وَاسِعَةٌ فَاِيَّايَ فَاعْبُدُونِ ﴿٥٦﴾

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ﴿٥٧﴾

  وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفاً تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ نِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۗ﴿٥٨﴾

  اَلَّذ۪ينَ صَبَرُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٥٩﴾

وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَاۗ اَللّٰهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ﴿٦٠﴾

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۚ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَ ﴿٦١﴾

اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿٦٢﴾

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ۟ ﴿٦٣﴾

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Dakika 1:06:28

 

De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp inkâr edenler var ya, işte ziyâna hüsrâna uğrayacaklar onlardır.

 

Senden azâbı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vâde olmasaydı, azâb elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat yine de, hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine mutlaka gelecektir helâk olacaklardır.

 

Evet), senden azâbı çarçabuk (getirmeni) diyorlar hâlbuki cehennem, hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.

 

“O gün de azâb, onların hem üslerinden, hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara), yaptıklarınızın cezâsını çekin tadın bu azâbı!” diyecektir.

 

Ey îmân edenler, ey îmân eden kullarım!” diyor Cenab-ı Hak; Şüphesiz benim yarattığım yeryüzü geniştir. O hâlde yalnız bana kulluk edin. Eğer her can ölümü tadacaktır herkes ölecektir sonunda bize döndürüleceksiniz.

 

Îmân edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Böyle iyi işler yapanların mükâfatı ne güzeldir! Ki onlar, sabretmiş olup yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.

 

Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O, her şeyi işitir ve bilir.

 

Andolsun ki onlara, “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?” diye sorsan, “Allah” derler Celle Celâlühü. O hâlde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar? Allah kullarından dilediğine rızkı bol, bol verir, dilediğine de kısar ölçülü verir. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

 

Dakika 1:10:15

 

Andolsun ki, “Gökten su indirip, onunla ölümün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?” diye sorsan, mutlaka, “Allah” derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah’a mahsustur fakat çokları akıllarını kullanmazlar.

 

Cenab-ı hakkın burada , (يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا) buyuruyor. Burada ki benim ey îmân eden kullarım diyor bakın, kullarım. Allah îmânımızı kâmil ve dâim eylesin ruhun dediklerinden eylesin. Bu nedir? Bu (عِبَادِيَ) hitâbı şereflendirmedir. En büyük şeref Rabbimin bana kulum demesidir en büyük şeref şereflerin şerefi O’nun bana kulum demesidir. “Şüphesiz kullarım yani benimdir onların aleyhine sana verilmiş bir hâkimiyeti yoktur.” Bunu Cenab-ı Hak iblîse söylüyor şeytanlara inkârcılara söylüyor. Ne diyor; “Şüphesiz kullarım benimdir onların aleyhine sana verilmiş bir hâkimiyeti yoktur.” Allah’a kul olanlar bir de şeytana itaat edenler var. Şüphesiz kullarım benimdir onların aleyhine sana verilmiş bir hâkimiyeti yoktur onların hepsini mutlaka azdıracağım dedi şeytan ancak onlardan senin ihlâslı kulların müstesnâ dedi. İşte Allah’ın ihlâslı kullarına şeytanın tesiri olmaz. Demek ki Allah’ın kulları işte halîfe olandan daha yüksektir. Allah’ın kulları olma mevkiini elde eden mükellef derece yönünden yeryüzünde halife olandan daha yüksektir. Çünkü herkes her halîfe görevini doğru yapmıyor bunlar görevini doğru yapan halîfelerdir. Îmân şerefi ile şereflenmiş olan kullarım işte burada Allah’a itaat göğsünde îmân var Allah’a itaat var.

 

(إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ) “Haberiniz olsun benim yeryüzüm geniştir. (فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ) o hâlde bana ibadet ve kulluk edin” sakın başkasına kul olmayın o hâlde yalnız bana kul olun. Hicret edin bana kulluk edin. Her kim dini sebebiyle bir yerden bir yere göç eder Muhâcir olursa bir karış da olsa o cenneti hak eder. Peygamberimizden böyle bir rivâyet vardır. Ve İbrâhim ile Muhammed Aleyhisselâm’a da arkadaş olur buyurulmuştur. Ya ölüm tehlikesi tehdit olursa ne yapmalı derseniz; Ölümü tadacak her şey ölecek vakti saati gelince ölecek, vakit saat gelmeden ölüm olmaz. (ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ) “Sonra da hep bize döndürüleceksiniz” buyrulmaktadır.

 

Kalbi îmân dolu parıl, parıl parlayan gönlünde îmân elinde Kur’an içi dışı, îmân ve Kur’an ve İslam olan gerçek Müslüman olarak Allah’ın huzuruna gelmeyi O’nun ebedî nimetlerine tükenmez nimetlerine eksilmez göz aydınlığına mazhâr olmayı yakîni ve rızâ hâlini kazanmayı cemâline vâsıl olmayı vuslata ermeyi Allah nasîb-i müyesser eylesin.

 

Dakika 1:15:58

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 118 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}