Tefsir 425-01

425- Tefsir Ders 425 hayat veren nurun keşif notları

425- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 425

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Ahzâb Sûresi 41’inci Âyet-i Kerime’den 68’ini Âyet-i Kerime’ler)

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْراً كَث۪يراًۙ ﴿٤١﴾

وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً ﴿٤٢﴾

 هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يماً ﴿٤٣﴾

تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً ﴿٤٤﴾

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراً﴿٤٥﴾

وَدَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪ وَسِرَاجاً مُن۪يراً ﴿٤٦﴾

وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً ﴿٤٧﴾

وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً ﴿٤٨﴾

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً﴿٤٩﴾

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰـت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً ﴿٥٠

 

Ey îmân edenler! Allah’ı çokça zikredin çok anın. Dilinizden, gönlünüzden bir an bile sakın ihmâl etmeyin O’nu hep anın hem de pek çok anın zikredin ve O’nu sabah akşam tesbih edin.

 

Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile birlikte üzerinize rahmet ve bereket indiren O’dur ve O, mü’minlere çok merhametlidir.

 

O’na kavuşacakları gün mü’minlere esenlik dileği selâmdır. (Allah) onlar için cömertçe bir mükâfat hazırlamıştır.

 

Ey Peygamber Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik.

 

Ey şanlı Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! Ve hem de Yüce Allah izniyle Allah’a bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil (olarak gönderdik).

 

Mü’minlere müjdele! Onlara Allah’tan bir mükâfat vardır…

 

Kâfirlere ve münâfıklara itaat etme, onların ezalarını bırak (aldırma) da Allah’a tevekkül et. Allah vekil olunca hepsine yeter.

 

تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُــْٔـو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَل۪يماً ﴿٥١﴾

لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يـباً۟ ﴿٥٢﴾

 

Dakika 5:22

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Cenab-ı Hak yüce nazmını okuduğum yüce âyetlerde bakın neler buyuruyor;

 

Ey îmân edenler! Mü’min kadınları nikâh edipte sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, sizin için üzerlerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Derhâl müt’alarını (mehirleri belirlenmediği takdirde yararlanacakları bir mal) verip onları güzel bir şekilde salıverin.

 

Ey Peygamber Aleyhisselâtu Vesselâm, Ey Şanlı Muhammed! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak ihsân buyurduklarından sahip olduğun câriyeleri ki, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından… Seninle beraber hicret etmiş olanları, birde mü’min bir kadın kendini Peygambere hibe ederse, Peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka mü’minlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık diyor. Kim? Yüce Allah (C.C). Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

İslam dini köleliği, câriyeliği kaldırmak için en büyük sevabı oradan başlatmıştır. Tabii bu kölelik, câriyelik İslam dünyaya doğduğu zaman, insanlar köle olarak pazarlarda satılıyorlardı cariye İslam en büyük sevabı bunları hürriyetine kavuşturmaya vermiştir. Onun için başlangıç İslam’ın başlangıcıyla İslam’ın egemen olduğu dönemlere bakarsanız, İslam sosyal adâleti ve hürriyet yolunu tam tesis etmiştir.

 

Onlardan dilediğini geri bırakır dilediğini yanına alırsın ey Habîbim Muhammed! Bakın, Onlardan dilediğini geri bırakır dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Yani şartlar nasıl gerektiriyorsa öyle yap diyor Cenab-ı Hak Peygamberimize. Hanımları arasında ki Peygamberimizin ilâhî adâleti uygulayacağını biliyor. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalplerinizdekini bilir, Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır yani halîmdir.

 

Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun câriyen başka. Allah her şeye gücü yetiyor her şeye gücü bulunuyor. Bütün kudret kuvvetin tamamı Allah’ındır ve Allah’tandır.

 

Dakika 10:10

 

Burada (ذِكْراً كَث۪يراًۙ) çok zikirden bahsediyor Cenab-ı Hak. takdis zikir, takdis (Ululama), temcit (Ululama), tehlil ‘’Lâ ilâhe illallah’’ sözü tahmit hamd etme ‘’Elhamdülillah’’ deme gibi Allah’a lâyık zikrin çeşitlerini içine alır. Tesbihin Subhânallâh kelimesini söyleyerek Allah’ı ululama vakitleri içinde sabah ile akşamın özellikle önemi ve faziletine işaret için ne (وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً) “Ve sabah-akşam O’nu tesbih edin” buyurmuştur. Çünkü tesbih zikirlerin temeli sabah ile akşam da meşhur zamanlardır. Bütün vakitleri içine almaktadır, sabah deyince gündüzün tamamı akşam deyince de gecenin tamamını içine alır. (يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ)         Hem kendisi, hem de melekleri üzerinize salat yağdırıyor.”

 

Salat nedir? Allah’tan rahmet, meleklerden istiğfar, mü’minlerden dua demektir. (تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ) O’na kavuşacakları gün öldükleri veya kabirden çıktıkları yahut cennete girdikleri gün esenlik dilekleri (Selâmün Selâm) tam bir selâmdır tam bir selâmettir ve artık ebedî mutluluk ve kurtuluştur.” (اَجْراً كَر۪يماً) Güzel bir mükâfat (شَاهِدا) bir şahit tanık olmak üzere (دَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪) Allah’ın izniyle bir davetçi îmân ile rızâsına O’na kavuşmaya doğru gitmeye çağırıcı hep Allah’a çağırır Peygamberler ve âlimler. Kendine çağıranlar, grubuna çağıranlar işte bunlar yanlış yapanlardır İslam’da bütün çağrı Allah’a Peygamber’edir. Peygamber de Allah’a çağırır Peygambere çağırmaktan maksat Peygamber’in getirdiği İslam’a tâbî olmaktır. (اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ) “Ey Peygamberim Hazreti Muhammed! Biz seni tanık, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” ‘’Ahzâb Sûresi 45’inci âyet’’ (بِاِذْنِه۪) Allah’ın izni ile (سِرَاجاً مُن۪يراً) nurlandırıcı, aydınlatıcı parlak mı parlak bir kandil, akılları gönülleri aydınlatıp doğru yolu gösteren bir ışık (مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يرا) Allah’tan büyük bir lütuf  (وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ) kâfirlere ve münâfıklara itaat etme. Hoşgörü göstermek yasaklanıyor onları Hakk’a çağıracaksın. Yoksa küfre hoş bakılmaz şirke, nifâka hoş bakılmaz onları o küfürden, şirkten, nifâktan kurtarmak için tebliğler yapılmalıdır. Yoksa kâfire itaat yoktur münâfığa itaat yoktur. (وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ) Çünkü küfre rızâ küfürdür şirke, nifâka rızâ şirktir, nifâka rızâ nifâktır bunlara dikkat. Hoş görünün aslını esasını iyi bilmek lâzım hoş görüyorum derken dinden îmândan çıkarsın.

 

Dakika 15:00

 

Hoşgörü demek küfrü kabul etmek şirki, nifâkı güzel görmek değildir hoşgörü onlara yaklaşıp onlara faydalı olmak yanlıştan onları kurtarmaya çalışmaktır. (وَدَعْ اَذٰيهُمْ ) Ve onların eziyetlerini bırak onların eziyetlerini bırak aldırma, onlara eziyet etmeyi de bırak kafana takma! (وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ ) Allah’a güven (وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً) güvenilecek bir vekil olarak Allah sana yeter. (C.C). Şahit şanlı Peygamber Hazreti Muhammed şahittir, müjdecidir, Allah’a çağırıcıdır, aydınlatan bir kandildir  Hz Muhammed hem de güneşi dahi nuru aydınlatır. Ruhlara doğan aydınlık nurdur ruhların, kalplerin, beyinlerin nuru İslam’ın nurudur. Hazreti Muhammed’in çağrısı çağrışımı da bütün insanlığı nura çağırmaktadır. Çünkü kendisi nurdur ilk defa yaratılan cevher Muhammedî Nur’dur kalemde, akılda işte bu Nur’u Muhammedî’den yaratılmışlardır. “Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasa da hemen, hemen ışık verir. Nur üstüne nurdur.” Bakın (نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ) ‘’Nur Sûresi’nin 35’inci âyeti’’ bu da.

 

“Ey îmân edenler… Ey şanlı Peygamber, ey îmân edenler! Seslenişi bakın izlemiştir ki bu şekilde de bu sûre de bir Peygambere bir ümmetine seslenen beş, altı yerde bakın bunlar birbirini takip etmektedir.  (يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ) “Ey Peygamber!” bakın, (يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا) “Ey îmân edenler! Mü’min kadınları nikâh ettiğiniz sonra da onları kendilerine dokunmadan boşadığınız zaman            “Halvet-i Sahih’a” tenhada baş başa kalmakta o mânâdadır. Sizin için üzerinde saydıracağınız bir iddet hakkınız yoktur. Kadınların iddet beklemesi esas itibarıyla kocaların hakkıdır onun sperminin korunması içindir. Yani ondan çocuğa kalacak mı, kalmayacak mı bir beraberlik olmamışsa hiddet beklemeye de gerek yoktur diyor. Derhâl kendilerine müt’alarını verin onları zengin olanlarınız kendi gücü oranında darda bulunanınız da kendi hâlince olmak üzere mâruf bin mut’a ile faydalandırınız.

 

Ey Peygamber! Biz sana özellikle şunları helâl kıldık diyor Cenab-ı Hak.

 

Birincisi: “Ecirlerini yani mehirlerini verdiği hanımların. İkincisi: Ganimet olarak sana verilen câriyeler. Üçüncüsü: Hicret eden şerefli hanımlar ki evliliğe nikâha müsait olanlar seninle birlikte hicret edenler. Ebû Tâlib’in kızı Ümmühanî şöyle demiştir;

 

Dakika 20:00

 

“Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem önceleri benimle evlenmek istemişti ben özür diledim; yani özürüm vardı diyor o da özrünü kabul etti. Tuleka’dan yani serbest bırakılanlardandım” diyor. Ve kendisini Peygambere hibe eden mü’min bir kadın. Tabii ki Peygamberle evlenmek isteyen kadınlar dininden îmânından Peygamberle şereflenmek dolayıdır. Peygamber onu nikâh etmek istediği takdirde böyle mehirsiz olarak nikâhta Peygamberlerin Peygamberimizin özelliklerindendir. Bazıları Meymune Binti Haris Zeynep Binti Huzeymetel Ensariye, Ümmü Şerike Binti Câbir ve Havle Binti Hakîm bu şekilde kendilerini bağışlamışlardı. Yani Mehir istememişler. Peygamberimizin Peygamberlik şerefiyle şereflenmek şereflerin kazanımların en büyüğüdür. İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhü) bunun gerçekten meydana gelmediğini söylemektedir. Yani Peygamberimiz herkesin Mehir’ini verdi diyor. Bütün bunlar sırf sana mahsus olmak üzere helâl kılındı. Mü’minlere burada genelleme değil ümmeti için kuralları ayrı Peygamberimizin şahsiyle ilgili hükümler de ayrıcalık bulunmaktadır. Pek çok konu da olmasa da bazı konularda böyledir. ‘’Nisâ Sûresi’nde’’ geçtiği üzere ümmeti hakkındaki evlenme ruhsatı dörde kadardır. (لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ) “Şunun için ki sana birçok zorluk bir darlık olmasın.” Peygamberin işi dünyada en zor iş olduğu için Allah onun işlerini kolaylaştırmıştır.

 

Onlardan dilediğini geriye bırakırsın dilediğini de yanına alırsın diyor. Yine Peygamberimizin işlerini kolaylaştırıyor Cenab-ı Hak. İslam dini insanlığın hayatını kolaylaştıran en mutlu bir ortam hazırlayan dinin adı İslam’dır. Hanımları sevindirmek gönüllerini hoş etmekte şeriatın gözettiği maksatlardandır. İslam şeriatı aile de tam bir mutluluğu sevgiyi emreder. Hem de ebedî tükenmeyen sevgi ile kuşatır ki bu sevgi Allah için sevgidir Allah sevgisinden kaynaklanır. Allah’ı seven insanlar emirlerine bağlı kalan insanlar başkalarını da ne; Allah için severler ve sevgi atmosferi aileye hâkim olur. Bütün güzellikler İslam’dadır. (وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ) “Kalplerinizdekini Allah bilir.” Müslümanın bir özelliği kalbini Yüce Allah’a temiz tutması, hazır tutmasıdır Allah kalbe bakıyor Müslüman Allah’ın kalbine baktığını biliyor. Onun için Allah’ın huzurunda Allah’ı görüyor gibi Müslüman Allah’a saygı gösterir. Onun içinde mahlûkata hiç kötü davranma şansı Müslüman da olmaz. Hep iyilik yarışında  olur Allah’ın sevdiği, seveceği, râzı olduğu, olacağı şeyleri yapar. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır. (وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَل۪يماً) buyuruluyor.

 

Dakika 25:00

 

‘’ عَل۪يم’’ Alîm mübalağa ile ‘’ عَل۪يم’’Alîm çok, pek çok biliyor; her şeyi biliyor. Halîm ’dir cezâ vermekte acele edivermez mühlet verir yumuşak davranır ama adâletinden de vazgeçmez.

 

Sana bundan öte kadınlar helâl olmaz. Peygamberimize aldığı kadar hanımları aldıktan sonra bundan ötesi ona da yasaklanmıştır. Dokuz hanımından başka kadınla evlenmek câiz olmaz. Peygamberimize de dokuzla sınırlandırılmıştır, ümmetine de dörde kadar ruhsat verilmiştir. Tabii adâlet şartı mutluluk egemen olmak şartı ki maddî manevî ihtiyaçların karşılanma şartı da bulunmaktadır. Âişe Binti Ebî Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hafsâ Binti Ömer (Radıyallâhu Anhüm) Ümmü Habîbe Binti Ebî Süfyân, Sevde Binti Zem’â (Radıyallâhu Anhünne), Ümmü Seleme Binti Ümeyye, Safiyye Binti Hüvey ‘yil-Hayberiye, Meymune Binti’l-Harisi’l-Lilâliye, Zeynep Binti Cahşi’l-Esediyye, Cüveyriye Binti’l-Hârisil-Mustarikiyyedir. Peygamberimizin hanımları. (Radıyallâhu Anhünne) Allah hepsinden çok, çok râzı olsun. (وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ ) “Onları başka hanımlara değiştirmem de olmaz.” Artık Peygamberimizin bu hanımları Cenab-ı Hak tarafından gerçek Peygamber hanımı olarak bunların artık boşanmayacağına da burada işaret edilmektedir. Allah’u Teâlâ da onlara böyle ikrâm ve lütufta bulunmuştur Peygamber hanımları bakın büyük kazanım elde ettiler. (Radıyallâhu Anhünne).

 

İbn-i Atiyye tefsirinde der ki: İfade bu ifade, bir adamın evlenmek istediği kadına bakmasının câiz olduğuna delildir. Nitekim Muğire Bin Şu’be ve Muhammed Bin Mesleme hadisleriyle Sünen ’de de de vârid olmuştur. (اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ) “Ancak elinin altında bulunan câriyeler hâriç; çükü onlar helâl.” (وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يـباً۟) “Bununla birlikte Allah her şeyi gözetliyor” ona göre âdil davranıyor. Şimdi وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ  güzellikleri hoşuna gitse bile diyor bak bu artık Sevgili Peygamberimize bu hanımlarını değiştirme diyor boşama diyor. Bu dokuz hanımdan fazla da artık fazlaya da müsaade yoktur diyor bunları nikâhladın bunlarla kal diyor. Bu âyetten de İbn-i Atiyye Tefsirinde: Bir adamın evlenmek istediği zaman o kadına bakmasının caiz olduğuna delildir diyor. Şimdi evlenecek eşler bunlar tabii ki birbirlerine meşrû olarak helâlinden nikâhlanmak niyetiyle bakmalarında zaten İslam’da cevâz vardır burada da bu âyetten de bu kıymetli müfessirimiz burada buna da câiz olduğunu söylemektedir.

 

Cenab-ı Mevlâ Her yaptığını ilâhî kurala uygun olarak yapan Allah’ın rızâsını kazanan iki cihânda mutlu olan kullarından eylesin.

 

Dakika 30:20

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْـي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْـي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعاً فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَداًۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْـدَ اللّٰهِ عَظ۪يـماً ﴿٥٣﴾

اِنْ تُبْدُوا شَيْـٔاً اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً ﴿٥٤﴾

لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً﴿٥٥﴾

  اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً ﴿٥٦﴾

اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُه۪يناً ﴿٥٧﴾

وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟ ﴿٥٨﴾

 

Ey îmân edenler! Yüce Rabbimiz bakın ne diyor ne buyuruyor yüce emirler, yüce buyruklar.

 

Ey îmân edenler! Peygamberlerin Peygamber Muhammed’in evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu hâliniz Peygamber’e eziyet veriyor; ama onu sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O’nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakitte perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalpleriniz ve hem de onların kalpleri için daha temizdir. Hem sizin Rasûlullah’a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebedîyyen nikâh edemezsiniz onlar sizin annelerinizdir. Çünkü bu Allah katında çok büyük günahtır.

 

Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şeyi bilmektedir.

 

Onlar (peygamberin eşleri) için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları yani yeğenleri, kendi kadınları, (kadın dostları) ve sahip oldukları hizmetlileri o zaman köleler vardı cariyeler vardı onlar hakkında bir günah yoktur. Bununla beraber (ey Peygamberin hanımları) Allah’tan korkun. Çünkü Allah her şeye şahit bulunuyor diye bu âyetler birçok edebî, ahlâkî kuralları ortaya koymaktadır.

 

Dakika 35:30

 

Gerçekten Allah Celle Celâlühü ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey îmân edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin. Peygamberimize salât-ü selâm okuyun. Hele Muhammed ismini Peygamberimizin ismini duyduğunuz zaman derhâl salât-ü selâm okuyun. “Allahümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Muhammed” deyin en azından veya Salli, Barik’ten birini veya ikisini okuyun.

 

Şüphesiz ki Allah’a ve resulüne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem âhirette lânet etmiştir. Onlara aşağılayıcı bir azâb hazırlamıştır.

 

Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenlerde bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.

 

Bunlara dikkat edilmelidir kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı olmadığı gibi Peygamber hele hiç rahatsız edilemez hürmet göstermektir esas olan. Cenab-ı Hak Nur Sûresinde ve diğer sûrelerde bu konuda birçok emirler veriyor. “Ey îmân edenler! Sizde ona salât ve selâm getirin âyetiyle de bu beyân buyruluyor. “Ey îmân edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin alıp sahiplerine selâm vermeden girmeyin…” “Peygamber mü’minlere canlarından ileridir O’nun eşleri de mü’minlerin anneleridir.” (Ahzâb Sûresi 6) öbürü de (Nur Sûresi 27’nci âyet-i kerime). Rasûlullah’ın eşlerine hicabı (tesettürü) Yüce Allah emrediyor. İbn-i Abbâs’tan  rivâyet edilmiştir Hazreti Zeynep ile evlendiği zaman yapılan düğün yemeğinde nâzil olduğu da Buhârî, Tirmizî ve başka kitaplarda Hazreti Enes’ten rivâyet olunmuştur. Yemek zamanına bakmaksızın veya yemeğin olmasını gözetmeksizin veya gözetmemek üzere girmeyin. Yani izinle, müsaade ile yaptın bu işleri rastgele hareket etmeyin.

 

İnâ: Kemâline ermek demektir. İzinsiz girenlerin ve ihtiyaçtan fazla duranları çıkarılması bir haktır. Çünkü izinsizde girilmez fazla da durulmaz her şeyin bir ölçüsü vardır. Siper arkasından sorun. “Harem”, bu haremlik Araplarda âdet değildi. Çünkü onlar da açık saçıktılar Araplar İslam’dan önce. (ذَلِكُمْ) Öyle yapmanız, hareme soracağınızı perde arkasından sormanız, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha fazla temizliktir. Çünkü töhmet kapıları kapanır dedikodu kapıları kapanmış olur.

 

Dakika 40:00

 

Hem Rasûlullah’ı üzmeniz, incitmeniz sizin için doğru ve câiz olamaz. Onun arkasından yani vefatından sonra hanımlarını nikâhlamanız aslâ olmaz. Öz anneler gibi nikâhlarının ebedîyyen câiz olmamasıdır. Peygamber hanımları ümmetin anneleridirler katiyyen onlarla kimse elenemez kendi annesiyle evlenmek nasıl yasaksa onlarla evlenmek de yasaktır. Hicâb Âyeti nâzil olunca; babalar, oğullar, akrabalar: “Ya Rasûlallah! Bizler demi onlara perde arkasından konuşacağız?” demişler. İşte o zaman bu âyet-i kerime geliyor.

 

Onlara, yani hanımlar üzerine şunlarda günah yok diyor. Kim onlar? (مِنْ) (اٰبَٓائِهِنَّ) Ne atalarından yani baba, dede, amca, dayı yanında başörtüsüz oturmayı mekruh görmüşlerdir. Her ne kadar baba, dede öyle ise de amca, dayı yanında başörtüsüz oturmayı mekruh görenler olmuştur. Ve kendi kadınlarında yani akrabalarından Müslüman kadınlar, (وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ) bununla birlikte Allah’tan korkun iyi korunun. Çünkü Allah her şeye karşı şahit bulunuyor. Buhârî Şerif’te, Aynî’de Kâdî İyâz’ın özel bulan olan hicâb yüz ve ellerde dahi ihtilâfsız olarak kendilerine farzı diyor. Onun için ne şahitlik, ne de diğer sebep yüzlerini ve ellerine açmaları kendilerine câiz olmadığı gibi, çıktıkları zaman şahıslarını ortaya koymakta câiz değildi. Kim bunlar? Peygamberimizin hanımları annelerimiz. Nitekim Hazreti Hafsâ babası vefat ettiği gün, çıktığında şahsını örtmüştü. Vefatında da üzerine kubbe bina edilmişti. Bu haberin kaynağından Aynî bulunmaktadır Umdetü’l-Kârî geçmektedir.

 

Çünkü Allah ve melekleri Peygamberi hep salât eder dururlar. Kime? Peygamberimize. Allah’u Teâlâ rahmet ve nimet vermesiyle, melekle istiğfarlarıyla ve hizmetleriyle Peygambere dâima ikrâm etmektedirler. “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize melekleri ile beraber rahmetini gönderen Allah’tır.” Bu da ‘’Ahzâb Sûresi 43’üncü âyet-i kerime de’’ buyurulduğu üzere mü’minlere ilâhî feyiz inmektedir. Ey îmân edenler! Siz de ona şanlı Peygamber Muhammed’e salât ve selâm getirin, selâmlayarak teslim olun. (Allahümme Salli Alâ Muhammed, Esselâmu Aleyke ya Eyyühennebiyyû, Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, Essalâtü Vesselâmü Aleyk) gibi dualarla onun üzerine Allah’ın salâvatını, rahmetini ve bereketini niyâz edin. Selâm vererek O’na hürmet edin ve bir mânâya göre hiç incitmeyerek teslim olun boyun eğin. Bu âyet gösterir ki Peygambere salâvat getirmek farzdır. Ancak tekrarına değinilmemiştir.

 

Dakika 45:00

 

Sahîh olan budur ki, ismi zikir olunca vacip olur. Bu hususta birçok hadisler rivâyet olunmuştur. (raime enfü racülin zükirtü ındehû) Sevgili Peygamberimizden bakın (felem yüsalle aleyye) ne diyor Peygamberimiz Aleyhisselâtu Vesselâm: “Yanında adım zikrolunup da bana salavat getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün” demiştir. Bu haberin kaynağında Tirmizî, Ahmed Bin Hanbel gibi kıymetli muhaddislerimiz bulunmaktadır. “Allah Teâlâ benim için iki melek görevlendirmişti” diyor Peygamberimiz. Bakın; Kim bir salavat getirirse hemen bir iki melek geliyor o salavatı alıp götürüyorlar. Ben bir Müslümanın yanında anıldım da diyor bana salavat getirdi mi, mutlaka o iki melek ona (ğafarallahü leke) “Allah seni bağışlasın” derler. Allah’u Teâlâ ve diğer meleklerde o iki meleğe cevap olarak “Âmin” derler. Bir Müslüman bir Müslümanın yanında adım zikrolundu da bana salavat getirmedi mi, mutlaka o iki melek: “Allah seni bağışlamasın” derler. Yüce Allah ve öteki meleklerde o iki meleğe cevaben “Âmin” derler. Dikkat etmek lâzım bunlar hem bir yandan çok kıymetli müjdeci haberler var hem de tehlikeler var. Bir mecliste bir kez vacip olur demişlerdir. Bir duanın başında ve sonunda da vaciptir. Namazda:

 

(Allahümme Salli Alâ Muhammed ve Alâ âli Muhammed Kemâ Salleyte Alâ İbrâhim’e ve Alâ Âli İbrâhim İnnekle Hamidün Mecîd)

 

Diye salavat okumak biz Hanefîlerce vaciplerden değil sünnettir. İbrâhim Nehaî’den rivâyet edilmiştir: “Sahâbeler teşehhütteki (Esselâmu Aleyke Eyyühennebiyyü ve Rahmetullahi ve Berakatüh) ile yetinebilirlerdi” demiştir. Bu da İbrâhim Nehâî ’den gelen rivâyettir. Bu haberin kaynağında da Buhârî Şerif ve diğerleri bulunmaktadır. Birçok mübârek muhaddis bulunmaktadır fakat Şâfiî Hazretleri namazın caizliği için salavat şarttır vaciptir demiştir. Sahâbeler: Ya Rasûlallah selâm vermeyi biliyoruz. Fakat salatı nasıl getireceğiz” demişler. O zaman namazda okunan salavat duası Müslümanlara öğretilmiştir. Peygamberlerden başkasına salavat, Peygambere tâbî olarak câiz olursa da başlı başına birisine salavat getirmek mekruhtur. Çünkü örfte peygamberlerin şiarıdır. Nitelim azîz ve celîl olmakla birlikte hakkında “Azze ve Celle” denmez. “Azze ve Celle” Allah için söylenir. Allah’ın adı anılınca “Celle Celâlühü Azze ve Celle” denir, Peygamberin adı anılınca da salavat getirilir.

 

Allah’ı ve Rasûlüne lânete bakın ne şekilde olursa olsun eziyet edenler. Allah ve Rasûlüne eziyet edenler lânete uğramışlardır. Allah ve Rasûlüne nasıl eziyet olur derseniz, O’nun emirlerini tanımazsanız, itaat etmezseniz  başınıza geleceği düşünmeniz gerekir.

 

Dakika 50:15

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً ﴿٥٩﴾

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلاًۚ﴿٦٠﴾

 مَلْعُون۪ينَۚ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلاً ﴿٦١﴾

سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً ﴿٦٢﴾

يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يباً ﴿٦٣﴾

اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يراًۙ ﴿٦٤﴾

خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۚ لَا يَجِدُونَ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۚ ﴿٦٥﴾

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا﴿٦٦﴾

وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا ﴿٦٧﴾

رَبَّـنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَب۪يراً﴿٦٨﴾

 

(Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)

 

Ey şanlı Peygamber; Ey Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! Hanımlarına söyle, kızlarına söyle ve mü’minlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından, (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

Andolsun ki eğer münâfıklar ve kalplerinde bir hastalık olanlar ve Medine’de dedikodu yapanlar, bu yaptıklarından vazgeçmezlerse, mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar.

 

Melun olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve cezâları verilir ölüm cezâsı gerekiyorsa öldürülürler.

 

Allah’ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu budur. Ve sen Allah’ın kanunu değiştirmeye aslâ çâre bulamazsın.

 

İnsanlar sana kıyâmet saatini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah’ın nezdindedir. Ne bilirsiniz belki kıyâmet yakında olur.”

 

Dakika 55:00

 

Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri lânetlemiş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.

 

(Onlar) orada ebedî kalırlar ve ne bir dost bulabilirler, ne de bir yardımcı bulabilirler ki bulamazlar.

 

O gün yüzleri ateş içinde çevrilirken: “Ah keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere itaat etseydik” yani Müslüman olsaydık derler.

 

Yine derler ki: “Ey Rabbimiz! Biz beylerimize, büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.” Yani büyüklerimize biz uyduk, atalarımıza, önderlerimize, liderlerimize uyduk ama onlara itaat ettik, onlar da bizi yanlış yola götürdüler derler. Onu bugün düşüneceksin bugün İslam’ın nizamına ilâhî düzene uy. Ağayı, paşayı, atayı, önderi, lideri şöyle bir bak ilâhî hak ve gerçeğe uyuyor mu uymuyor mu? Haktan yana mı değil mi? Bâtıldan yana mı, değil mi? Şöyle bir bak! Mahşerde ki çırpınmanın, “Eyvah!” etmenin ne faydası var? Kur’an-ı Kerim önceden her şeyi haber veriyor.

 

“Ey Rabbimiz! Bakın, yalvarışları devam ediyor, onlara azâbın iki katını ver ve kendilerini büyük bir lânet ile lânetle derler.” Hani dünyada izinden ayrılmıyordun ya şimdi bakın orada kendileri lânet okuyor Allah’tan lânet etmesini istiyorlar. Bugün düşün bunları bugün ey insanım diyenler! Bugün düşünün gerçekleri de gerçek Müslüman olun.

 

Ey Peygamber! Cenab-ı Hak ne diyor; Hanımlarına söyle, kızlarına söyle, bütün mü’minlerin kadınlarına da söyle. Ne diyor Cenab-ı Hak: “Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar, ziynet yerlerini göstermesinler.” Bunu Nur Sûresi 31’inci âyette böyle diyordu bu âyette de böyle diyor. (وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّۖ وَلَا يُبْد۪ينَ ز۪ينَتَهُنَّ) buyurdu Cenab-ı Hak. Mü’minlerin kadınları dahi bu hükmün kapsamına dâhil edilmiştir. Sadece bu hükümler peygamber hanımlarına değil mü’minlerin de hanımlarını kapsar. Mü’minlerin kadınlarında aslolan hürriyet olduğu için, hür kadınlar olduğu beyân edilmiştir. Yani hür kadınlar örtünürler tesettürlerine bürünürler. Araplarda tesettür âdet değildi. Câhiliye devrinde kadına hürmet yoktu. Eski câhiliye kadınlarında erkeklerin dikkatini çekecek şekilde göz alıcı biçimde açık saçık çıkan açılıp saçılan orta malı olanlar bulunurdu. Bundan dolayı kız çocuklarını diri diri gömenler olmuştu. İslam ise kadının şanını iffet ve ismetle, vakar ve haysiyetle yükseltiyordu ve yükseltti.

 

Nur Sûresi Âyetleri (قُلْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ) “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar, harama bakmasınlar, göz zinâsı yapmasınlar.”

 

Dakika 1:00:10

 

(قُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ) “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, göz zinâsı yapmasınlar.” İşte Nur Sûresi yine 31’inci âyet-i kerime. Bakışlarını kısarak ve karşıyı elektriklendirmeden göz zinâsına sebep olmadan ne diyor; “Onlara söyle, kadın-erkek hepsine gözlerini sakınsınlar.” (يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ) “Cilbablarından özerlerini sıkı örtsünler.

Cilbab nedir? Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar gibi dış elbisenin adıdır. Cilbab neymiş; Baştan aşağı örten çarşafa, ferace gibilere yani dış elbisenin adıdır. “Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir cilbab.” “Tepeden tırnağa örten bir giysidir.” “Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir.” “Çarşaf ve peçedir.” Bu şekilde izahlar yapılmıştır.

 

İdnâ: Yaklaştırmak demek ise de, âyette “Alâ” ile kullanılması kapsamak… Dikkat edin! İdnâ; Kapsamak sûretiyle sakıtmak mânâsını da ifade ettiğinden üzerinden sıkı örtmek demek olur. Cilbablarından birisiyle bütün bedenini sıkıca örtmek, birisi de biri cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demek olur. Birisi bakışlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak, ikincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır.

 

Şimdi müellif büyük âlim Elmalı der ki: Bizler yetiştiğimiz zaman, memleketimizde annelerimizin tesettür tarzı buydu diyor bir öncekini açıkladığım. Yani kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak bizim zamanımızda böyle idi diyor Elmalı. 1310’da İstanbul’a geldiğim zaman, İstanbul hanımları bir peçe ilave edilmek ve elde açık şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları da buydu diyor. Bakın bu da İstanbul’a geldiğim zaman 1310’da diyor ki, bu Hicri tarih.

 

Kıymetli dostlar,

 

Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anha) demiştir ki: (يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ) “Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler” âyeti nâzil olduğu zaman Ensâr kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, başları üstünde kuşlar varmış gibiydi diyor. Ümmü Seleme vâlidemizden gelen bu haberdir. Bu âyet nâzil olduğu zaman diyor Ensâr kadınları Medine’de böyle örtündüler diyor.

 

Dakika 1:05:30

 

Hazreti Âişe’den rivâyet edilmiştir ki, (Radıyallâhu Anhünne): “Ensâr kadınlarına Allah rahmet etsin. Bu âyet-i kerime yani (يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ) Âyet diyor gelince bu âyet ne diyor: “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, bütün mü’minlerin kadınlarına da söyle ki örtünsünler” âyeti indiği zaman mırtılarını yardılar yani kumaşlarını, onunla başlarını sardılar da Resulullah’ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi…” idi diyor. Bu haberde Âişe Annemizden gelmektedir. (ذَلِكَ) bu tesettür (أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ) Onların tanınmalarına dağınık câriyelerden adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek hürmet edilmelerine (فَلَا يُؤْذَيْنَ) ve dolayısıyla incitilmemelerine elverişli olan biçimdir. Gerçek eziyeti kendilerine dâvet edecek olan için bozukları örtü tutacak değildir fakat îmânlı temiz kadınların kirli bakışlardan yuvalarında gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan biçimde bulur. Şimdi içinin dışının bozukluğu, bozuk olması, bozuk olmaması bizi ilgilendirmez bizi ilgilendiren nedir? Allah’ın emridir. Ne diyor Cenab-ı Hak örtünün diyor. Bundan dolayı yuvalarında gizli inciler vardır ipeklilerin içinde gizli inciler. Temiz kadınları içi temiz dışı temiz kadınları tesettür içinde o gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına, en uygun olan biçimde budur. Yani Allah’ın emri inciden inci, güzelden güzeldir. İçi bozukmuş değilmiş o onun kendini ilgilendirir, bizi Allah’ın emri ilgilendirir. Bundan dolayı kıymetli dostlar bununla birlikte Yüce Allah bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulunuyor. Şimdi açık saçık kadınlarımız Allah’ın emrini burada görünce kapanmalı tövbe istiğfar etmelidir. Bu inançlarının gereği yapacaklardır kimsenin baskısıyla olacak bir şey değil bunlar. İslam hürriyet yoludur hem de Allah’a giden inancından dolayı. Örtünmek senin hakkındır inancın önüne kimsenin geçme şansı hakkı da yoktur. Niye? İkinci ilâh yok ki, ben örtünmeyi kaldırdım, açıklığı koydum ortaya diyecek ikinci ilâh yok Allah bir. İnancından dolayı O bir olan Allah’ın emrini yerine getirmek inanç ve din vicdan hürriyetidir. Anayasaları ihlâl edenler bu vicdan ve din inanç hürriyetini ortadan kaldıranlardandır, anayasaları ihlâl edenler kendileridir.

 

Dakika 1:10:00

 

Çünkü Allah’ın emrinin önüne inanç hürriyetinin özgürlüğün önüne kimse geçemez. Geçiyorsa bu bir dayatmadır kendi şeriatını uyguluyor dayatma şeriatını. Allah’ınkini bırakıyor kendi dayattığını uyguluyor. Allah mı çağdaş, senin o ilâhî emirleri kabul etmeyen, Allah’ın emirlerini kabul etmeyen senin beynin mi çağdaş hangisi safsata? Safsata senin beyninde Allah’ta safsata olmaz. İşte Âyet-i kerimeler, Allah örtünmeyi emrediyor. Çıkmış birileri Kur’an-ı Kerim’de örtünme yok diyor. Öbürü çıkmış başka türlü konuşuyor “Türkiye Büyük Millet Meclisinin” teklifiyle Elmalı Muhammed Hamdi Yazır’a yazdırılmış tefsir var bunu hepiniz biliyorsunuz. Açın bakın, Nur Sûresi’ne bakın, Ahzâb Sûresi’ne bakın, A’râf Sûresi’ne bakın ve bakında bakın var mı yok mu? 1- Bütün müçtehitlerin dört mezhebin dördünün, müçtehit yüksek hukûk İslam hukûku âlimlerinin gidin orada ki Kur’an-ı Kerim’den anladıkları nedir o müçtehitlerin birde onlara bakın. Müçtehit değilsin, Kur’an-ı Kerim’i bilmiyorsun, meclisin yazdırdığı tefsire bakmıyorsun, müçtehitlere bakmıyorsun, İslam hukûkçularına bakmıyorsun kendi kafana göre hüküm veriyorsun. Bu din ve vicdan hürriyetini ortadan kaldıran bir dayatmadır ve özgürlüğün önünde en büyük engellerden biri budur. İnsanlar inançlarıyla yaşarlar. Ben inancımın gereği ben Müslümanım ben inancımın gereği Kur’an-ı Kerim’den, bütün müçtehitlerden, İslam hukûkçularından, benim örfümden, geleneğimden ben bunu gördüm, emri böyle aldım Kur’an-ı Kerim’den inancımın gereği örtünüyorum. Kimsenin baskısıyla ben örtünmem, açılmam da, örtünmem de Allah’ın emriyle örtünürüm. Çünkü Allahu Teâlâ örtün diyor. Bu âyetleri siz yok sayabilir misiniz? Yok, sayıyorsan sen kimi yok sayıyorsun kimi yok ediyorsun? Kendi inancını nasıl inancına zarar veriyorsun, farkında mısın? Kendi inancına verdiğin zarar yetmiyormuş gibi başkalarına da zorbalıkla açılmalarını dayatıyorsun. Bu nedir? Bu bir dayatmadır. Hani özgürlük nerede? İnanç vicdan özgürlüğü nerede? Sen şimdi Allah’u Teâlâ’ya göklere karış yere karışma diyorsun öyle mi? Kur’an-ı Kerim gökte kalmadı yere geldi. Hazreti Muhammed’in kalbine oradan da yeryüzüne İslam’ın emirleri yerleştirildi. Bak, ne diyor bu Âyetler gelince Medine’de geldi bunlar Medine Ensâr kadınları: “Kumaşlarını kestiler, başlarını örttüler” ve 1400 yıldır icma ümmet örtünerek geldiler. Açın mezheplerin görüşlerine bakın müçtehitlerin, câhillerin görüşleri din görüşü olmaz. Müçtehit hukûkçularımızın görüşlerine bakın. İslam’dan önce Arap kadınları açıktı, kapalı değildi ki. Câriyeler, hizmetliler yine açık kaldılar hür kadınlar örtündüler ve âyetler hür kadınlara örtünmeyi emrediyor zaten.

 

Dakika 1:15:02

 

Burada bir inciyi ipeklinin içine koymanın inciye değer mi verir, incinin değerini mi alır? Kadın inancından dolayı örtünüyor güzelce örtünsün, giyinsin, kuşansın bu mu senin şu veya bu vesileyle şurada örtersin burada örtemezsin Allah böyle mi emrediyor? Bu mülk Allah’ın değil mi? Sen Allah’u Teâlâ’nın emirlerinin önüne set çekmek için bu yetkiyi nereden aldın? Allah sana bunun hesabını soracak… Bana da soracak sana da soracak herkese soracak… Çobana da soracak, devlet başkanına da soracak, işçiye de soracak, patrona da soracak, hâkime de soracak, savcıya da soracak, polise de soracak, generale de soracak ve o er olan askerlere de soracak, fakire, zengine de soracak… Allah herkesi hesaba çekecek. Sen Allah’ın âyetlerini yok sayıyorsan Allah da seni cehenneme atıp seni yok sayacak. Azâbın içinde feryat ettikçe Cenab-ı Hak ben seni yok sayıyorum azâbta kalacaksın. Çünkü sen benim âyetlerimi yok sayıyordun diyecektir. Aç Kur’an-ı Kerim’i oku. Ha, inanmıyorsun tamam, inanmayada bilirsin o senin bileceğin iş. İnanana ne karışıyorsun o zaman? İnanana karışmaya ne hakkın var? Din ve vicdan özgürlüğünün önüne set çekmeye hakkın nerede? Öbürü açılmak için hürse, beriki de kapanmak için hürdür. O inancının gereği açılıyorsa bu da inancının gereği kapanacaktır. Üstelik Kur’an-ı Kerim’de örtünme âyeti tesettür âyeti vardır kesin Allah’ın da emridir. Bunu yok demekle sen güneşi güneş yok desen senin gibiler hep yok dese güneş yok mudur? Kur’an ezeli ebedî ruhların nurudur ruhlar üzerine, güneş üzerine, tabiat üzerine doğan nuru ilâhîdir Kur’an-ı Kerim sen buna inanır inanmazsın o senin bileceğin iş. Senin özgürlüğüne karışan var mı? Yok, sende bu milletin inancıyla uğraşma din ve vicdan hürriyeti anayasa da yazılı kendi anayasanı kendin ihlâl etme. Anayasanın önündeki sabit hükümlerin önüne sen kendi içtihâdınla aslî hükümleri ortadan kaldırmak senin yetkinde mi? Böyle bir yetki kimsede yok temel hak ve hürriyetlerin önüne kimse geçemez. Hukûkun üstünlüğü ne demektir: Her hak sahibine hakkını vereceksin. Benim inanmak din ve vicdan hürriyetinde benim bu inanç hakkım değil mi? İnancımın gereğini inandığım gibi yaşamak… Senin istediğin gibi mi yaşayacağım ben, yoksa Allah’ın istediği gibi mi? Ben Allah’ın kuluyum senin kulun değilim ki. Senin istediğin gibi neden yaşayayım ki. Sen kimsin? Sende benim gibi Allah’ın kulusun, bende senin gibi bir Allah’ın kuluyum. Aklımızı başımıza alalım birbirimizle uğraşmayalım! Bu millete bu devlete milli bütünlüğe yapılan en büyük kötülüktür. Milleti bölen sizsiniz, parçalayan sizsiniz milletin bir kısmını ötekileştirmeye çalışan da sizsiniz. Bu millet millî birlik, millî bütünlük istiyor kardeşlik istiyor. Açığıyla, kapalısıyla inananıyla inanmayanıyla herkes vatandaş herkes Allah’ın kulu herkes birbirinin inancına ne yapacaktır karışamaz. Benim inancıma sen karışamazsın bende senin inancına karışmam. İnanırsın inanmazsın banane. Ben Kitâb’ıma inandım onu anlatıyorum arkadaş, ben Kitâb’ıma inandım ben onu anlatıyorum. İnanan inanır, inanmayan inanmaz ben Yüce Allah’ın Kitâb’ı yüce Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’i ve Yüce İslam’ın yüce emirlerini inandım ve onu biliyorum onu anlatıyorum…

 

Dakika 1:20:39

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 70 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}