Tefsir 429-01

429- Tefsir Ders 429 hayat veren nurun keşif notları

429- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 429

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Fâtır Sûresi 5’inci Âyet-i Kerime’den 35’inci Âyet-i Kerime’ler )

 

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَـرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ ﴿١٥﴾

اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَد۪يدٍۚ ﴿١٦﴾

وَمَا ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ بِعَز۪يزٍ﴿١٧﴾

  وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَاِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ اِلٰى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۜ اِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَۜ وَمَنْ تَزَكّٰى فَاِنَّمَا يَتَزَكّٰى لِنَفْسِه۪ۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ﴿١٨﴾

وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ﴿١٩﴾

  وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُۙ ﴿٢٠﴾

وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُۚ ﴿٢١﴾

وَمَا يَسْتَوِي الْاَحْيَٓاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِــعُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُسْمِــعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ﴿٢٢﴾

  اِنْ اَنْتَ اِلَّا نَذ۪يرٌ ﴿٢٣﴾

اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يراً وَنَذ۪يراًۜ وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا ف۪يهَا نَذ۪يرٌ﴿٢٤﴾

  وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُن۪ير﴿٢٥﴾

 ثُمَّ اَخَذْتُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ۟﴿٢٦﴾

 

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Kalbine yüce Kuran’a verip de dinleyenler hayat veren nurun dersleri ölümsüz hayata Allah’ın lütfuna, keremine çağıran ve ölümsüzlüğe hazırlayan Yüce Allah’ın lütfu keremi olan rahmetinin ebedî saadetinin tecellîsi olan Kur’an-ı Kerim’in dersleri keşif notları irşâd notlarıyla dersimiz devam etmektedir. Fâtır Sûresi’nin 15’inci âyetine gelmiş bulunmaktayız. Ne büyük şeref ne büyük lütuf ne büyük kerem ki Allah’u Teâlâ’nın Kitâb’ını dinlemek Allah’ı dinlemektir, Allah’tan direk ders almaktır O’nun sohbetinde bulunmaktır. İşte Habîbi Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem Yüce Allah’ın yüce kânûnlarıyla İslam’ın şeriatını yeryüzüne tüm insanlığın mutluluğu için yerleştirdi. Bir ilmi irfânı ilim ile bilinen İslam bir de yaşanan İslam, ikisi eğer ki gerçekleştiği zaman bir Müslümanın fertlerin, cemiyetlerin, devletlerin, milletlerin ve tüm dünyanın üzerinden bu gerçekleştiği zaman ortaya çıkacak şey şudur. Gerçek bir evrensel îmân gerçek bir adâlet gerçek bir sevgi ufukları bütün âlemi kuşatan bir rahmet deryâsı ki ezelî ebedî kuşatan bunların hepsinin adı İslam.

 

Dakika 5:28

 

Ey kıymetli izleyen,

 

Yüce Allah’ı O’nun Kitâb’ını Peygamberimiz bize nasıl öğrettiyse Ashâb-ı Güzin, Tâbiîn ve müçtehit âlimlerimiz mürşit âlimlerimiz bize bu Yüce İslam’ı çok güzel anlamışlar ve anlatmışlar. Bizde ilmi İslam’ı ve yaşanan İslam’ı şahsımız da bu ikisini bulmamız gerekiyor. Ve insanlığa da bunu dosdoğru belgelerle ilmi delillerle bunları bilip takdim etmeniz gerekiyor. Onun için Kur’an-ı Kerim Allah’ın Kitâb’ı eşsiz bir Kitap  eşsiz bir mûcize. Şimdi yüce nazmını yüce metinlerini okuduğum bu yüce âyetlerin şimdi de yüce anlamlarına geçiyoruz.

 

Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Biz Allah’a muhtaç değil miyiz? Ey Allah’ı, O’nun nizâmını tanımayanlar nefes alıp verirken size bu hayatı kim verdi? Ruh ve bedeni kim verdi? Nimetler var ayağının altında Kürre-i Arz’ı sana kim döşedi? Çeşitli o bitkileri, meyveleri, sebzeleri nimetleri canlı-cansız sana bunları kim verdi? İnsanoğlu Allah’a ebedî muhtaçtır. Allah’u Teâlâ bunu söylüyor. Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Ebedî ben muhtacım bütün varlığım O’na ait. Yediğim, içtiğim zerre ne varsa her şeyim O’na ait O’ndan başka benim kimsem yok. Öbürleri O’nun kulları benim gibi onlarda Allah’a muhtaç herkes muhtaç. Hükümdarlar muhtaç o generaller, hâkimler, savcılar muhtaç polisler muhtaç dağda ki çoban değil herkes muhtaç. Bütün gördüğünüz canlı-cansız ne varsa bütün canlıların rızkı Allah’a ait hepsi Allah’a muhtaç cansızların da varlığı yaratılışı Allah’a ait. Allah’a muhtaç olmayan kimse yok ki. Ey zâlimler, ey insanlığın kanını emenler! Allah’ın nimeti çok helâl yiyin milleti sömürmeyin, harama tenezzül etmeyin. Her haram bir ateştir sizi yakar dünyanızı da, berzahınızı da, mahşerinizi de perişan eder. Gelin  kimsenin hakkını yemeyin kimseye kötülük etmeyin hepiniz Allah’a muhtacız hepimiz Allah’ın kullarıyız. İyilikler varken neden kötülük yapalım ki kötülüğe ne gerek var. Adâlet varken neden zulmedelim ki, sevgi varken neden nefret edelim ki,  îmân ve tevhîd varken neden küfredelim neden şirke nifâka düşelim ki. O’nun Yüce Rabbimizin vücudu bârisi tevhîd i ilâhîsi ortadayken neden şirk koşalım ki O’nun eşi benzeri yok ki. Gelin aklınızı başınıza alın. İdeolojiler sizi kurtarmaz helâk eder. Allah’u Teâlâ’ya rağmen  Allah’ın mülkünde yaşanmaz.

 

Dakika 10:25

Allah’ı tanımayarak, başka ideolojilere saplanarak Hakk’ın hakîkatin dışında yaşanır mı, bu mülk senin mi? Bu mülkün sahibi var yarın seni hesaba çekecek. Neden benim nimetlerimi kötüye kullandın, özgür hür irâdeni neden kötüye kullandın diye hesaba çekileceksin. Tekrar söylüyorum Azrâil (AS.) ensen de ordularıyla duruyor canını alacak saatini gözlüyor, liste elinde canını alacak. Ağa demez, paşa demez, Evliyâ demez, eşkıya demez, general demez, mareşal demez, hâkim savcı hükümdar demez canını alacak ve Allah’a götürecek Allah’a hesap vereceksin. Yüce Allah öyle diyor; Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. İşte Evliyâların fakir anlayışı budur. Ne derler Evliyalar? Allah’a biz fakiriz hiçbir şeyimiz yok ona muhtacız ama Allah’tan başka herkese karşı zenginiz derler. Yani kimseden bir şey beklemezler sadece Allah’a muhtaç olduklarını bilirler. Evliyaların fakir tarifi böyledir. Allah’a muhtaç olduğunu bilmek Allah’tan başka kimseye muhtaç olmamanın adıdır. “Allah ise zengin ve her hamde lâyıktır.” Bir tek zengin vardır ve zengin eden vardır o da Allah’u Teâlâ’dır. ( „El-Ganiyy Muğni“) işte hem kendisi zengin hem de dilerse zengin ediyor imtihan etmek için. Fakirleri fakirlikle imtihan ederken, zengini de zenginlikle imtihan ediyor. Nice zenginler imtihanı kaybediyor da feveran ediyor cehennemin en dibine gidiyor malı mülkü ateş oluyor Kârûn’laşıyor, Firavun’laşıyor. Malına güveniyor nimetin sahibini görmüyor sadece nimeti görüyor bu da ben ettim ben yaptım diyor. Bunun hesabını vereceksin sen de, ben de herkes de bunun hesabı verilecektir. Allah imtihanı kazanan nimetin sahibini iyi bilen ve nimete kulluk değil nimeti verene kulluk esastır. Yüce övgülerin hamdü senâların hepsi Allah’a aittir O’nun hakkıdır. “Eğer O dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk yeni bir toplum getirir.” “Ve bu Allah’a göre zor bir şey değildir.” Yani seni yok etmek ötekini getirmek zor bir şey değildir. Tarihe bak Kur’an-ı Kerim’de bak yalnız şunun bunun kitabına bakarsan yanıldığın taraflar olabilir. Ama Kur’an’ı Kerim doğru ve hak olanın ta kendisidir. Çünkü Allah’u Teâlâ’nın Kitâbı’dır Allah’ın verdiği haberlerdir bunu da yeryüzüne açıklayan Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizdir. Bunun için hem günah çeken bir kimse başkasının günahını çekmeyecek.

 

Dakika 15:05

 

Yükü ağır basan onun yükletilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, herkes kendi yükünü çekecek. İsterse bir yakını olsun, dostu olsun kimse kimsenin yükünü çekmeyecek, herkes kendinden sorulacak. Fakat ancak sen o kimseleri sakındırırsın ki, gayp da Rablerinin korkusunu duyarlar Allah’ı görüyor gibi inanırlar saygı duyarlar. Hem bir tarafta azâbından, hışmından korkarlar, hem de rahmetinden ümitlerini kesmezler, ümitle korku arasındadırlar. İşte sen bunlara öğüt verebilirsin bunlar kötülüklerden saklanırlar. Yoksa böyle duygusu olmayanların nasihat alma, ıslâh olma yeteneklerini kaybetmişlerdir yeniden kazanmaları lazım. Fakat sen ancak o kimseleri sakındırırsın ki, gayp da Rablerinin korkusunu duyarlar, namazı dürüst kılarlar. Allah’ın huzurunda mi’râc da olduklarını bilirler, öyle namaz kılarlar. Temizlenen de sırf kendisi için temizlenir. Yani kötülüklerden sakınıyor sevapları işliyorsan bu seni kârinedir, kendi kurtuluşuna vesiledir. Yoksa Allah’a bir kârın da olmaz zararın da olmaz zarar da sana kâr da sanadır. Nihâyet herkesin dönüşü Allah’adır. Geliş yaratılış Allah’tan olduğu gibi dönüş Allah’ın huzuruna dönüp hesap verilecektir hesap verilecektir.

 

Ne kör ile gören eşit olur. Görenle görmeyen bir olur mu?

 

Ne de karanlıklar ile aydınlık bir olur mu?

 

Ve ne de gölge ile sıcaklık bir olur mu?

 

Ölülerle diriler de eşit olmaz. Ölüyle diri bir olur mu? Gerçi Allah Celle Celâlühü, her dilediğine işittirirse de sen, kabirdekilere işittirecek değilsin. Ölülere mezardakilere işittirecek değilsin. Öyle insanlar vardır ki kalpleri Hakk’ı artık duymayacak anlamayacak gerçeği görmeyecek hâle gelmiştir kalpleri bozulmuş batmıştır. Bunlar mezardakilere gibidir ki bu insanlara göre bir tanımdır bunlara işittiremezsin diyor. Bunların kulağının dibinde her gün gerçekleri söylesen bunlar anlamaz, duymaz, görmezler. Niye? Kalp ve ruh dünyaları batmıştır. Kötülüğü işleye işleye böyle olmuştur gerçeği, Hakk’ı hakîkati inkâr ede ede böyle olmuştur. Münâfıklığa ısrâr ede ede böyle olmuştur, şirki müdafaa ede ede böyle olmuştur. İnsan, kendini batıran insanın kendisidir. Allah insanları özgür hür bırakmış gerçekleri de senin aklının önüne koymuş sana önce akılda vermiş.

 

Dakika 20:00

 

Aklın önüne Allah Kitâb’ını koymuş, peygamber göndermiş, âlimleri göndermiş melekler sürekli ilhâm veriyorlar şeytanlar nefisler vesvese hevacisler visvaslar olduğu gibi melekler daha çoğunlukta ilhâm da bulunuyorlar. Kur’an-ı Kerim sana her gün sana nasihat ediyor Peygamberler, âlimler gerçeği söylüyor. Sen hakîkate kulağını tıkadın, gözünü yumdun, kalbini de kapattın. Ne yaptın? Kötülükleri kendine yaptın. Kimseye bir zararın faydan değil tamamen zarar sana, kâra geçseydin onun kârı da sanaydı. Kendine yazık ettin. Eğer kalbini kendin mühürlenmesine sebep olmamışsan, yine çâre vardır tövbe istiğfarla gel Müslüman ol. Allah’ı dinle Kur’an-ı Kerim’i iyi anla iyi dinle, Peygamberi dinle, İslam müçtehitlerini mürşitlerini dinle, İslam’ın kendini dinle. Ağayı, paşayı dinleme önce Allah’ı dinle ve hakkı hakîkati dinle İslam’ın aslî belgeleri aslî delilleri var. Kur’an-ı Kerim, sünneti şerif ve icmâ, ümmet, kıyâs-ı fukahâ, yüksek fakihlerimiz yüksek müçtehitlerimiz var. Temel ebediyyâta kadar sağlam atılmış bozulma şansı yok. Bizim hadis-i şeriflerimiz korunarak gelmiştir, bizim muhaddislerimiz çok güzel çalışmışlardır. Hadis ayıklamaya kalkanlar ayıklanmış tertemiz sahîh hadisler üzerinde millet üzerinde şüphe düşürmek isteyenler o kafası bozuklardır, onlar kendini ayıklasınlar. Onların ayıklayacağı bir şey var kendilerini birisi onları kullanıyor hadisleri hadis-i şeriflere hücum edenler müçtehitlere hak mezhepler hak mezheplerin o büyük âlimlerine hücum edenler, birisi onları birileri kullanıyor. Onlar kendini ayıklasınlar oradan kurtarsınlar kendilerini Hakk’a, hakîkate, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâate gelsinler. Ve kendi akıllarına göre kendi hevâlarına uymayan her şeyi yok sayan bir zihniyettir. Önce hakîkati tanı Hakk’a tâbî ol, hevâna olma! Hevâna tâbî olduğun zaman bozuk aklınla hevânı ne yapıyorsun; Baktın işine gelmiyor o hadis sahîh değil diyorsun yanlış kaynaktan hareket ederek yapıyorsun. Gerçek kaynakların tamamını araştır bir de hakîkî ilim ehliyle hareket et. O zaman, bu yanılgılardan İnşâ’Allah kurtulursun. Çünkü bu acı eleştiriyi yaparken herkesin kurtuluşu bizim amacınız gayemizdir. Acı eleştiri yapmamızın sebebi de odur, herkes gerçeği doğruyu bulsun diye. Cenabı Hak Sevgili Habîbine diyor ki;

 

(اِنْ اَنْتَ اِلَّا نَذ۪يرٌ) “Sen sadece bir uyarıcısın.”

 

Muhakkak ki biz seni hak ile hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinde bir uyarıcı geçmiş olmasın.

 

Seni yalanlıyorlarsa ey Şanlı Peygamber, ey Muhammed! Seni yalanılıyorlarsa onlardan öncekiler de yalanlanmışlardı yani önceki Peygamberlere de yaptılar bunlar.

 

Dakika 25:20

 

Onlara peygamberleri mûcizelerle sahifelerle ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi.

 

Sonra ben o inkâr edenlerin tutum yakaladım. Kim yakaladı? Allah’u Teâlâ. Peygamberlerin getirdiği ilâhî nizâma, ilâhî kânûnlara karşı koyanları Allah’ın yakaladı. Bu çağınkiler de gelecek çağdakiler de yakalandılar, yakalanacaklar hepsi şu anda herkes yakalanmış durumda. Allah’tan kaçan olur mu? Allah’ın kudretiyle kuşatma altında olmayan olur mu? Herkes kuşatma altında, bütün ordular kuşatma altında, bütün generaller kuşama altında, bütün devlet adamları kuşatma altında. Kim varsa bu âlem de bütün âlemler kuşatma altında. Allah’u Teâlâ’dan kaçmak kurtulmak var mı? Yok. Bugün kuşatma altında olan, yarın suçlar patlama yaptığı zaman, günahlar volkanlar gibi patladığı zaman, Allah seni nasıl yakalayacak haberin var mı? Zaten kuşatma altındasın. Aklın varsa Kur’an’ın nur penceresinden bak. Hattâ pencerede kalma Kur’an-ı Kerim’in bizzat gel onun nur deryâsının içine gir, pencereden bakıp da geri kaçma. Onun için gerçekleri görmeli gerçek deryâsında nurun deryâsında yaşamalı ki bu Kur’an-ı Kerim’in İslam’ın nurudur. İslam rahmet deryâsıdır bu rahmet deryâsından yaşayacaksın okyanuslarda bir damla misâli ki, o bir damla okyanusun içinde ne yapar; okyanustan beslenir. O bir damlayı besleyen okyanustur. Sende İslam deryâsının içinde bir damla misâli yaşa da yaşa ebedî Allah’ın rahmetinin içinde bu bir zahmet deryâsıdır nurun deryâsıdır, ebedî huzurun deryâsıdır. İnsanüstü, tabiatüstü Allah’ın rahmetinin ezelî ebedî tecellîsidir bu tecellînin adı İslam’dır, Rahmet tecellîsi, bunun anayasası kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir, bunun önderi rehberi Hazreti Muhammed Mustafa’dır ve bugün onun vârisleri de gerçek Ulemâ’dır. Ulemâ deyince birilerinin bakıyoruz ki derhâl alerji meydana geliyor Ulemâ deyince îmân ile küfür birbirinden uzaktırlar. Yalnız bir mal her şeyi kuşattığı için her evrensel bir İslam îmânı da olduğu için insanoğlunu küfürden, şirkten, nifâktan kurtarmaya geldiği için merhamette evrenseldir. Ama aslâ küfre rızâ göstermez kurtarmaya gelir. İnanırsa inanır inanmazsa kendi bilir.

Cenabı Hak Sevgili Habîbine diyor ki; Onlara peygamberleri mûcizelerle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi.

 

Dakika 30:10

 

Sonra ben inkâr edenleri tutup yakaladım. O zaman beni inkâr etmek nasıl oldu?

 

Gördüler bu günün çağda ki bu çağdaş inkârcılar da görecekler öncekiler gördüler, Allah nasıl yakaladı. Nuh kavmine bakın nerede? Hûd ve Sâlih’in kavmine bakın Lut’un, Şuâyb’ın, İbrâhim’in ve Mûsâ’nın diğerlerinin karşısındakilere bakın ve Hazreti Muhammed’e karşı koyan zihniyete bakın 14 asırlık, 15 asırlık şu dünya da parlayan hakîkat nurun tecellîsine bakın. İnkârcıların başına ne geldi,  Allah nasıl yakaladı? Yani illâ Allah elini uzatıp da yakalamaz. Allah her türlü yakalamayı bilir, beyninden patlatmayı da bilir, kalbinin içinden patlatmayı da bilir. Tepeden, gökten tepesine yağdırmayı da bilir, altından patlatmayı da bilir. Bir küçücük mikroba seni yedirmeyi de bilir beynini yedirir kalbini yedirmeye başlatır. Kalem ucu kadar bir noktanın içinde nice canlıların Allah tarafından yaşatıldığını bilmiyorsan öğren ki, biliyorsun. Biliyorsun da yalnız bir türlü îmân nuruyla şereflensen daha iyi edersin. Çünkü îmân nuruyla şereflenir. Kur’an-ı Kerim’in onuruyla da beslenirsen İslam rahmetiyle ebedî kârine olur ebedî kurtuluşun olur. Cenab-ı Hak bu yüce âyetlerinde bu yüce gerçekleri buyurduktan sonra şimdi şöyle bir bakalım;

 

Cenab-ı Hak, emâneti taşıyan insan ruhunun duyduğu ihtiyaç o kadar çoktur ki daima insanlar ihtiyaç içindedirler Allah’a muhtaçtırlar. Başkaları bir “Kıtmir’e” bile mâlik değildir. “Kıtmir” ne? Çekirdekte ki zar var ya, zar işte onu bile yaratmaya ona bile mâlik olmaya kimse kâdir değil yaratıcı yok ki Allah’tan başka. Diğerleri tamamen vasıtadır, yaratıcı sadece Allah’tır. Tam mânâsı ile zengin olan sadece Allah’tır hem de yalnız O’dur zengin olan. Bir başkalarına bir şey verdiyse O vermiştir dileyince çeker alır dilerse malıyla mülküyle batırır cehenneme hepsini beraber gönderir. Kârûn ne oldu? Batırıldı. İbret olsun diye dünya ya nice ibret dersleri vermiştir Cenab-ı Hak. İbret almıyorsan, dersten kaçıyorsan, okul kaçkınıysan bunu sen kendin bilirsin. İslam yeryüzünün evrensel okuludur Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed ve onun ortaya koyduğu ilkeler bu evrensel tabiatüstü okulun dersleri bunlardır. Bu derslerin dersleri yazan ortaya koyan Yüce Allah’ın kendisi uygulayan, öğretende Hz. Muhammed ve onun yolunda ki Ehl-i Sünnet âlimleridir.

 

Dakika 35:00

 

İster kabul et ister etme o senin bileceğin iş. Hem Hamid’dir Cenab-ı Hak. Hamd ve şükür tazim ve ibadet olunacak “veliyy-i nimette” ancak O’dur. Allah’a ne kadar hamd etsek şükretsek hakkı ile hak ve şükürde bulunamayız. Sadece nimetin sahibini tanıdığımız zaman O bizi şükretmişlerden kabul ediyor yoksa biz hakkıyla hamd ettiğimizden değil yapamayız ki. Hiçbir nimetin karşılığını biz hamd edip şükredip O’na ödeyemeyiz. Ancak nimetin sahibini bilir minnettarlığımızı ebedî ilan ederiz. Ebediyyû’l-ebed biz Rabbimize minnettarız. Çünkü her nimet onundur. Ben ettim, ben yaptım diyenler perişan oldular ve olacaklar. Perişan olmasınlar diye Kur’an-ı Kerim İslam onları kurtarmaya geldi kurtulmak istemiyorlarsa artık onu kendileri bilir. Cenab-ı Hak (اِنَّـمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـٔاً اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ) “O’nun emri bir şeyi dilediği zaman ona ancak ol demesinden ibârettir o da oluverir.” “Yüce Allah, bir şeye ol dedi mi oluverir. (كُنْ فَيَكُونُ)”

 

Onun için ey kıymetli dostum, Allah’ı iyi tanı putperestlerin içinde müşriklerin içinde Allah tanınmaz. Bozuk felsefelerin içinde de Allah tanınmaz. Allah’ı tanımak istiyor musun? Muhammed’in okuluna gel Aleyhisselâtu Vesselâm Kur’an-ı Kerim’in âyetlerini keşfet, kevnî âyetlere bak onları keşfet Allah’ı (C.C) o zaman, doğru tanırsın ama Allah’tan da doğru tanımanın hidâyetini iste, hem de temiz niyetle iste art niyetle bu işe başlama. Batılı aklıyla doğulu aklıyla bu işe başlama, birinin felsefesiyle bu işe başlama. Temiz bir niyetle; Allah’ım! Seni tanımak istiyorum ne olur lütfundan, kereminden, fazlından, hidâyetinden istiyorum ki, bana seni tanımak istiyorum seni tanıyanlardan eyle. Bak yalvarış var Ne diyor? Allah’ım! Ne olur kendini ve benim kendi nefsimi tanımak istiyorum hakkıyla tanımayı bana seni ve nefsimi tanımak istiyorum diyor. Allah’ı tanı kendi aczini tanı. Neden nefsini tanımak istiyorsun? Çünkü aczini de bilmen gerekiyor, Kâdiri bilmen gerekiyor, âcizi bilmen gerekiyor, nefsini Allah’a itaat ettirmen gerekiyor. Nefsine tapmayı değil nefsin ne isterse onu yaparsan nefsinin kulusun sen Allah ne isterse ne derse onu yapacaksın nefis Allah’a kulluk edecek. İşte Müslümanlık bu…

 

Bir de Vizr’den bahsediyor bu âyet-i kerimelerde “vizr” ağır günah vebâl demektir. Yani yük ağır bir yük… Fakat buradaki bunun ilgisi ağır günah vebal anlamındadır. “Her koyun kendi bacağından asılır” onlar mutlaka kendi yüklerini de o yükleriyle birlikte daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler. ‘’Ankebut Sûresi 13’üncü âyette;’’

 

Dakika 40:00

 

Bakın neden acaba bu âyet-i kerimede: “Kendi yüklerini de o yükleriyle birlikte daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler.” Bunlar nicelerini sapıtmışlar sapıtmanın günahlarını da yüklenecekler ama sapanlarda saptıkları için de saptıklarının günahını da onlar yüklenecek. Neden saptın, neden aldandın? Sen aldanmanın yükü altında hesap vereceksin. O da aldatmanın yükü altında hem kendi günahlarını, hem de sapıtmanın günahlarını da ayrıca katmerli günah ikisi de kendinin, kendilerinin günahlarıdır. Sapanda sapıtılanda kendi günahlarıyla ağır yük altında Allah’ın huzuruna gidecekler. Neden saptın, sen öbürünü de neden saptırmaya çalıştın? İşte yanlış götüren önderler ve peşinden gidenler dikkat etsinler. Sapıtmış, hem de saptırmış dikkat et ikisi de kendi günahlarıdır. “Her kim, bir kötü âdet çıkarırsa, kötü bir çığır açarsa, ona hem onun günahı, hem de onu işleyenlerin günahı vardır.” Bakın çünkü kötü çığır açanlar o kötü çığırdaki işlenen bütün günahlar kadarda ayrıca kendileri günah kazanırlar. Ama o kötü çığırdan gidenler de kendi günahlarının vebâlisi altındadırlar burada herkes payına düşeni alıyor sapanda, saptıranda ikisine de kurtuluş yok. Birisi şunu şöyle yap da günahı varsa benim boynuma olsun diye kefâlet ederek diğerini bir günaha sokarsa, o boynuna aldığı günahı çekmeyecek değildir o günahı çeker. Ancak sevk ettiği kimseyi kurtarmış olmayacak, onun çekeceğini de çekmeyecek; herkes kendi günahını çekecek. Çünkü sen şu günahı işle günahı varsa benim boynuma diyen adam zaten o günahı çeker  ama beriki de ona aldandığı için o da çekecek. Niye? Günahı onun sebebiyle işledi. İşledin mi günahı, daha bitti onun hesabını vereceksin. Niye aldandın? Öbürü aldatmak için çalışıyor, sende aldanmamak için çalışmak görevin değil miydi? İşte o boynuna aldığı günahı çekmeyecek değildir, ancak sevk ettiği günaha sevk ettiği kimseyi kurtarmış olmayacak, o da batacak onun çekeceğini çekmeyecek; herkes kendi günahlarınkini çekecek. Birisi aldandığının cezâsını çekecek. Buraya dikkat et! Biri aldandığının cezâsını çekecek. Niye aldandın? Birisi de aldattığının cezâsını çekecek. İkisi de çekecek, öyle yağma yok. Gel falana deki sen günahı varsa benim boynuma de adamı kandır aldat o da o günahı işlesin. Tamam, ikiniz de mahvoldunuz aldatanda, aldananda. Böyle şeytanlık bu bir tam bir şeytanlık ki, birisi şeytanlığı yapmış birisi şeytanın tuzağına düşmüş ikisi de kurtulamazlar.

 

Dakika 45:00

 

Gerekse bir yakını olsun kimsenin kimseye bir faydası olmaz herkes kendi günahını çeker ve kimsenin günahı öbürüne de yüklenilmez. Herkesin kendi boynuna kazandıkları kendi boynundadır. Kaç türlü günah işlediyse kendi boynundadır, öbürü de kaç türlü işlediyse o da onun boynundadır. Kaç türlü aldandıysa boynundadır, kaç türlü aldattıysa onunda boynundadır. Hiç kimsenin günahı işledin mi tamam o günah senindir kim kandırırsa kandırsın. Niye kandın, niye aldandın? Hayatın tümünün imtihan olduğunu bilmiyor musun? İblîs niçin var dünya da? İmtihan için. Dünyada her şey zıtlarla yaratılmış. Neden? İmtihan için yüce kudretin ispatı bu. Aklını başına al! Kendi hevâna uyma, İslam’a uy, Allah’ın kânûnlarına uy. İslam şeriatına A’dan, Z’ye tâbî olun. İslam şeriatı Allah’u Teâlâ’nın kuluna teklif ettikleridir. Bunları yapılacak dedikleridir, şunları yapma dedikleridir, şunları yap dedikleridir teklifi ilâhîdir. “O günden sakının ki hiçbir kimse kimseden yana bir şey ödeyemez. Kimseden bedel kabul olunmaz. Kimseye de şefaat fayda vermez. Ancak Allah’ın izin verdikleri müstesnâ.” O’da kime vereceğini, vermeyeceğini biliyor. (لَا بَيْعٌ ف۪يهِ وَلَا خِلَالٌ) “Ne bir alış-veriş nede bir dostluk olan” diyor kimseden kimseye fayda yok. (وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى) Gerekse bir yakını olsun yine çaresi yok fayda yok. Fayda burada din ve îmân Amel-i Sâlihle Allah’ın huzuruna gitmeye çalış. Şefaat edilecekler var edilmeyecekler var. Aklını başına al! Îmânsıza ebedî şefaat yoktur. Günahkâr olan îmânlı insanlara şefaat vardır, o da Allah’ın izniyledir herkes ben rastgele şefaat edeceğim diyemez. Şefâat-i Uzmâ’nın sahibi Hazreti Muhammed’dir. O da Allah’ın izni ve emriyle yapabilir ve diğerleridir ondan sonra. Allah’ın emâneti gibi göklerin ve yerin çekemediği ağır bir yükü yüklemiş olan insan, birde o emânete hıyanet ederek ve şunu bunu sapıtarak sen yat da günahı benim boynuma olsun demek gibi, başkalarının günahını boynuna almaya kalkışmamalı; mahvolursun öyle duruma düşme! Günahını filanın boynuna diye kendini ateşte yakmamalıdır. Bunu böyle yapmak demek hem kendini ateşe atmak hem öbürünü aldatmaktır ki ikisi de ateştedir. Bunun için herkes aklını başına almalıdır. Yüce Allah’ın emâneti nedir; Bize tekliflerdir ve bizim de ‘’Lâ ilâhe illallah Muhammedur Rasûlullah’’ dediğimiz an işte hem rahmetin nurun içine giriyoruz, hem de emanetleri yükleniyoruz. Allah’u Teâlâ’ya karşı derin bir saygı içinde olmak gereklidir Müslümanın şiarıdır bu.

 

Dakika 50:00

 

Allah bizi görüyor, biz de O’nu görüyor olduğunu O’nun gördüğünü unutmadan O’na derin saygı içinde olmamız gerekiyor. Fiilen azâb memur olmadığını ifade etmek için ne diyor Peygamberimize; (إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ) “Sen ancak bir uyarıcısın azâb memuru değilsin” uyarmak, beşîr, nezir, âlemlere rahmet Peygamberi olmak ve insanlığın kurtuluşu için ne lâzımsa İslam’ı ortaya koymuştur, Yüce Allah’ın emriyle Hazreti Muhammed. Azâb Peygamberi olarak gelmemiştir, rahmet Peygamberi olarak gelmiştir. Ama bir tarafta Allah’ın uçsuz, bucaksız rahmeti lütufları vardır, beri tarafta adâleti vardır. Adâletini de ben etmem yapmam diyemezsin, ilâhî adâleti de kim olursa olsun uygulaman gerekir kendinden başlayarak. Tevrât’tan önce ilk zaman da Kurun-i ûlâ‚da’’  geçmiştir  kurun-i vustâ  (orta zamanda) yani Mûsâ’dan Hazreti Peygamberin Muhammed’in gönderilişine kadar ki zamana kurun-i vustâ  (orta zaman), Hz Muhammed’den sonrakine âhir zaman, Mûsâ’dan öncekine de önce ki zamanlar ilk zamanlar denmektedir. Bu ilâhî kitapların geliş durumuna göre İslam’daki Allah’ın peygamberlere verdiği görevlere göre dünyanın dönüm noktalarıdır.

 

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهَاۜ وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ ب۪يضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهَا وَغَرَاب۪يبُ سُودٌ ﴿٢٧﴾

وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَٓابِّ وَالْاَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ كَذٰلِكَۜ اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ غَفُورٌ﴿٢٨﴾

  اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِراًّ وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ﴿٢٩﴾

  لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ﴿٣٠﴾

  وَالَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِعِبَادِه۪ لَخَب۪يرٌ بَص۪يرٌ ﴿٣١﴾

ثُمَّ اَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذ۪ينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَاۚ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ۚ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۚ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُۜ﴿٣٢﴾

  جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ ف۪يهَا مِنْ اَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤً۬اۚ وَلِبَاسُهُمْ ف۪يهَا حَر۪يرٌ﴿٣٣﴾

  وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّـذ۪ٓي اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۜ اِنَّ رَبَّـنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌۙ﴿٣٤﴾

  اَلَّـذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ﴿٣٥﴾

 

Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi. Biz onunla renklerin başka, başka meyveler çıkardık. Dağlarda da yollar, beyazlı kırmızılı çeşitli renklerde da kapkara topraklar var.

 

Yine insanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da türlü renklileri vardır. Kulları içinde Allah’tan ancak âlimler korkar. Gerçeği bilenler ilimle îmânı ameli, ahlâkı birleşmiş olan âlimler var ya, işte en çok Allah’tan korkan âlimlerdir diyor Cenab-ı Hak. Burada ilme ne kadar değer verildiğinin dikkatini çekerim. Şüphe yok ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

Allah’ın Kitâb’ını okuyan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak verenler, hayırseverler hayır yollar da bol bol harcama yapanlar kesinlikle batma ihtimâli olmayan bir ticaret umarlar.

 

Dakika  56:07

 

Bunların ticareti ebedîdir kazanımları. Niye? Bunlar îmân ve Amel-i Sâlih sahibi Allah’u Teâlâ’ya teslim olmuş zât-ı muhteremlerdir. Nimetin Allah’a ait olduğu bilirler seve, seve hayır yaparlar işlerler, kimseye de muhtaç olmamak için de çalışırlar.

 

Çünkü Allah mükâfatlarını kendilerine tamamen ödedikten başka, lütfundan onlara fazlasını da verecektir. Çünkü O çok bağışlayıcı ve şükrün karşılığını vericidir. Şükrün karşılığını bol verir.

 

Kitaplar içinde sana vahyettiğimiz kitapta kendilerinden öncekileri tasdik edici olmak üzere bir haktır. Bu şanlı Kur’an var ya öncekileri tasdik eder yanlışları ret eder hak bir kitaptır. Şüphe yok ki, Allah, kullarının bütün hâllerinden haberdardır ve her şeyi görendir. Bizi görüyor rahmetiyle baktığı lütfuyla baktığı gördüğü kullarından eylesin. Biz gece gündüz O’na yalvaracağız. Ya Rabbi! Merhametinle baktığın kullarından eyle diyeceğiz. Çünkü sürekli bakıyor ve görüyor.

 

Sonra biz o Kitâb’ı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize mîras bıraktık. Onlardan da nefislerine zulmedenler var, orta yolu tutan var, Allah’ın izniyle hayırlar da ileri geçenler var, hayırda en önde gidenler var gerçek hayır seven mücahitler bunlar. İşte bu büyük bir lütuftur.

 

Onlara Adn cennetleri vardır, onlar oraya gireceklerdir. Orada altın bileziklerle incilerle süsleneceklerdir oranın güzelliği tariflere sığmaz. Orada elbiseleri de ipektir, ama dünya ipeklerine benzemez öyle güzel ki tariflere sığmaz.

 

Onlar orada şöyle derler: “Hamd olsun Allah’a,” görüyorsunuz cennete cenneti gören Allah’ın büyüklüğünü görüyor. Cennet Allah’ın bir lütfudur ama o lütfun sahibi Allah’tır. Yine Allah’a bakıyor cennettekiler Allah’ın güzelliğini, cemâlini görünce cennetler unutuluyor. Zaten hakîkî Müslüman cennete değil, o cennete lütfeden Allah’a bakar. Kalbini Allah’a bakıt, başkasına değil kalbin Allah’a baksın O’na yönelsin O’nun huzurunda olduğunu bil ve unutma ebedî her şeyi kazanırsın, bunu yapmazsam kaybedersin kendin bilirsin.

 

Dakika 1:00:05

 

Burada nefsime söylüyorum nefsim Allah’a itaat etmezsen vay geldi hâline!

 

Kıymetli dostlar,

 

Cenab-ı Hak hayırda ilericiler var işte bu büyük lütuftur. İslam’da ki yarış hayırda en önde fazilette en ileride en yüksekte olmak, bu da Allah rızâsı uğrunda yarıştır. Sahte ödüller bir şey ifade etmez, sahte sanatlar taklitler de bir şey ifade etmez. İslam da her şey faydaya Allah’ın rızâsına dayanır. Kıymetli evlendiler, Cenab-ı Hak;

 

Onlara Adn cennetleri vardır, onlar oraya gireceklerdir. Orada altın bilezikler ve incilerle süsleneceklerdir. Orada elbiseleri de ipektir.

 

Onlar orada şöyle derler; “Hamd olsun Allah’a, bizden o üzüntüyü giderdi.” Gördün mü? İslam sana öyle bir mutluluk kazandırıyor ki ebedî sana üzüntü keder yok, mutluluk var. Seni cennete bu dünya da hazırlayan İslam dinidir ölümsüz hayat, üzüntüsü olmayan hayat ama bu nimetin sahibi Allah. Allah’a nasıl kulluk edeceğim dersen, bunun adı İslam’dır İslam’ı öğren ve yaşa. “Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve şükrün karşılığını vericidir.”

 

“Lütfundan bizi durulacak bir yurda kondurdu ki onun adı Cennet-i Âlâ. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç da gelmeyecek.” Cennet-i Âlâ öyle bir zevk âlemi ki ne yorgunluğu var, ne usanması var zevk üstüne zevktir. İnkâr edenlere gelince, onlara cehennem ateşi vardır. Hüküm verilmez ki ölsünler ölüm isterler, ölemezler ölüm yok. Kendilerinden biraz azâbta hafifletilmez, azâb da şiddetiyle devam eder ölümde yok. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız diyor Cenab-ı Hak.

 

Ey nankörler, ey inkârcılar, ey müşrikler, ey zâlimler, ey münâfıklar! Gelin İslam sizi de kurtarmaya geldi bu kötülüklerden vazgeçin, îmânın uruyla parlayın.  İslam’ın nuruyla parlayın, İslam’ın rahmetinin içine girin. İslam ebedî rahmettir, Allah’ın rahmetidir, rahmetinin tecellîsidir. Kur’an-ı Kerim rahmet kitâbıdır, hidâyet kitâbıdır, nurun kaynağıdır. Hazreti Muhammed rahmet Peygamberidir hem de bütün âlemlere, doğuya batıya değil bütün âlemlere.

 

Onlar orada söyle feryat derler. Nerede? Cehennemde. “Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka sâlih bir amel yapalım.” Bakın bunların bu yalvarışlarına, (onlara): “Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi?” diyor Cenab-ı Hak.

 

Dakika 1:05:00

 

Söylüyor veya söyletiyor. “Dünyada size bir ömür vermedik mi?” O ömrü siz Allah’u Teâlâ’ya isyâna kullandınız, İslam diye bir şey tanımadınız tanımak istemediniz. Müslümanlara ateş püskürüyordunuz, demedik etmedik bırakmadınız. Hem size uyarıcı da gelmişti, Peygamber gelmedi mi? Geldi. Hz Muhammed’i nasıl karşıladınız? Kur’an-ı Kerim’i nasıl kaçırdınız? İslam âlimlerini nasıl karşıladınız? İslam’ı nasıl karşıladınız? Size biz ömür verdik diyor Cenab-ı Hak ama siz bu ömrü de özgürlüğü de irâdenizi de kötüye kullandınız. O hâlde azâbı tadın cezânızı çekin diyor Cenab-ı Hak. Bunu nefsime söylüyorum; “Ey nefsim! Allah’a itaat et.” Çünkü zâlimleri kurtaracak yoktur. Allah’tan kim kurtarabilir ki? İkinci ilâh mı var ki kurtarmaya gelsin? Allah bir Vücûd-u Bâri Tevhîd-i İlâhî Allah bilir Zâtında, sıfatlarında, efâlinde, her şeyinde bir Allah bir. (هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ) ne diyor (قُلْ) de ki: (هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ) Allah birdir.  (اللَّهُ الصَّمَدُ) Allah Samet’tir herkes O’na muhtaç O, kimseye muhtaç değil ihtiyaçları gideren sadece O. (لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ) Allah doğmadı ve baba da olmadı ve eşi de, benzeri de, şeriki de, naziri de, dengi de olmadı olmayacak. (وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ) Allah’ın doğru tanı, doğulu-batılı gibi tanıma Allah’ın istediği gibi tanı. Allah’u Teâlâ’nın istediği gibi tanımak Hazreti Muhammed’in getirdiği İslam’ı bilmek, Kur’an’ı Kerim’i keşfetmek Hz Muhammed’i keşfetmekten geçer. Kitâbî ve kevnî âyetlere de iyi bak. Cenab-ı Hak öyle diyor; “Çünkü zâlimleri kurtaracak yoktur” denir o cehennemde ki feryatlara böyle cevap verilir.

 

İşte burada bir de ıstıfa seçme kânûnunu da görmekteyiz. Onları çıkaran suyun özelliğine yapısına değil Allah’ın irâdesine yüce kudretine iyi bakmak gerek. Cenab-ı Hak gökten sular indiriyor yeryüzünde bakın bir hayat yaratıyor su vesilesiyle. Burada Allah’ın kudretine bakacaksın. Eğer Kudret-i Rabbâni ’ye bakmaz da tabiatı yaratıcı olarak görmeye çalışırsan mahvoldun, o zaman tabiat tanrın olur. Natürizm materyalizm  işte burada iflas etmiş mahvolmuştur.

 

‘’cüded’’cim harfinin ötresiyle ‘’cüddenin’’ çoğuludur. Rengi diğer renkten ayıran yol gibi ayırıcı çizgidir. (Cim) harfinin üstün okunmasıyla da (Cim) harfinin üstün okunması ile de (cedde) de cadde demektir. Ve kapkara yani koyu kuzguni siyah renkte… (Garâbîb) “Ğayn” ile burada ne diyor bu da (girbîb’in) çoğulu olmaktadır ki siyahın şiddetlisi demektir.

 

Dakika 1:10:25

 

Allah’u Teâlâ’yı Celâl ve Cemâl ile Kemâl sıfatı ile bizim sahipleri var ya işte Allah’tan korkanlar bunlardır bütün varlığıyla Allah’ı seven de bunlardır. Allah’ın Celâl ve Cemâl ve Kemâl sıfatlarıyla bilen ilim sahipleri var ya, (إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء ) Yüce Allah bu âyette öyle diyor: “Fakat Allah haşyetini, korkusunu Allah saygısını kulları için de ancak bilginler âlimler duyar” diyor. Bu derin saygı Allah’a karşı âlimler de var diyor. Bu âlimler: Allah’ı Celâl ve Cemâliyle Kemâl sıfatıyla bilen ilim sahipleridir. Saygı O’nun şânına olan bilgi ve bilginin derecesi ile uyumlu olur. Kişi Allah’ı ne kadar iyi biliyorsa o kadar çok saygı gösterir. Câhiller Allah’a saygı göstermeyi de bilmezler câhillere cesûr denmiştir. Niye? Allah’tan korkmayı bilmez ki, Allah’a saygıyı da bilmez onları öğretmek gerekir. Çünkü bir şey hakkında saygı O’nun şânına olan bilgi ve bilginin derecesiyle uyumlu olur. Allah’a dâir ilmi ne kadar mükemmel ise, korkusu da o oranda mükemmel olur. İşte Allah’u Teâlâ’ya saygısı olan, sevgisi olan insanların durumuna bir bakın, Allah’u Teâlâ’ya Celle Celâlühü dahi ilmine bakın. O’nun ilmi ne kadar mükemmel ise Allah korkusu da Allah sevgisi de o oranda mükemmel olur. Hak bilgi hak ilim ve menfaat veren ilimler var bunlar işte bu ilimler. Peygamberimiz menfaatsiz ilimden doymayan nefisten Allah’tan korkmayan kalpten kabul olunmayan duadan Allah’a sığınmıştır.

 

(Allâhümme min eûzübike min ilmillâ yenfeu ve kalbin lâ yahşeu ve nefsin lâ teşreu ve dâvetin lâ yüstecâbüha)

 

Onun için kıymetli dostlar, ilim faydalı olan ilimdir.  İnsanlığa zarar veren kendisine bile faydası olmayan ilimler muzır ilimlerdir. İlmin faydalısı birde ilmi faydalı ilmi faydaya kullanmak, insanın zararına kullanmamak… Bugün ekosistemi bozmaya çalışanlar kimler bunlar? Bir şeyler öğrenmişler kötüye kullanıyorlar. Bakın, genler bozulmaya çalışıyor, hormonlar artmaya çalışıyor, çalıştırılıyor ekosistem bozuluyor. Sebzeler de, meyveler de, hayvanların etinde, sütünde bakın bozulmalar meydana geliyor. Bunları bozmaya kimsenin hakkı yoktur hak ve hukûk burada çiğneniyor. Bunların ensesinden tutmak gerekiyor ekosistemi kimse bozamaz.

 

Dakika 1:15:00

 

Bir tane çekirdeği bir tane ot tohumunu dahi bozmaya hakkın yoktur. Bir kuzuyu, bir böceği bile bozmaya hakkın yoktur. Ekosistem de bunların hepsinin ayrı ayrı görevi vardır. Yüce Allah, yüce yaratıcı her şeyi mükemmel yaratmıştır. Fıtratı korumak gerekiyor. Fıtratı korumak, o güzel yaratılışı korumaktır. İnsanoğlu kendini de bozamaz. Çünkü kendini kendin yaratmadın. Kadın kadınlığını koruyacak, erkek erkekliğini koruyacak, bütün mahlûkat fıtratıyla korunacak bozulmayacak. Hukûk dediğin zaman her şeyin hakkını bizâtihi vermek ve korumak hukûk anlayışında da bugün dünyada problem var. Allah’u Teâlâ El-Hak’tır kendisi bütün hakları veren O’dur. Eğer O’nun verdiği hakları sen yerli yerince hak sahiplerine haklarını vermiyor, fıtratı bozmaya çalışıyorsan burada bir cinâyet vardır. İslam dininin doğru anlayalım, dünyaya anlatalım. İslam dini fıtratı aslı esası koruyan, aslın ve gerçeğin tâ kendisidir. Bunun için Allah’a dâir ilmi bir insanın ne kadar mükemmel ise korkusu da o oranda mükemmel olur.

 

“Ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve en çok muttakî olanınızım” diyor. Kim? Sevgili Peygamberimiz. Bu hadis-i şerif kaynağında, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Muvattâ, Ahmed Bin Hanbel gibi çok kıymetli âlimlerimiz muhaddislerimiz bulunmaktadır. diyor. “Ben sizin Allah en çok korkanınız ve en çok muttakî olanınızım” diyor. Kim? Hazreti Muhammed diyor (A.S.V). Allah, yalnız bağışlayan merhamet eden değil azîz hiçbir sebebe boyun eğmeyen, yenilmeyen, hiçbir kânûn altına alınma ihtimâli bulunmayan, dilediği anda kahredip yerle bir eden, çok kuvvetli, çok azâmetli, gâlib ve kahredici bir bağışlayıcıdır. Bağışlayıcılığının bakın yanında Yüce Allah’ı yüce sıfatlarıyla yüce isimleriyle tanımak gerekiyor. Mağfireti çok olduğu gibi cezâsı, intikamı da çok şiddetlidir. Aklını başına al! Şeytan, Allah Kerim’dir derken bakın, demez ki sana intikamı da çok şiddetlidir, cezâsı da çok şiddetlidir demez. Allah Kerimdir diye diye sana günah işletmek  ister. Aklını başına al! Onun için Allah’ın bilmeyenler haltı ederler, her haltı işlerler. O’nu bir kul ne kadar iyi bilirse, o kadar çok saygılı, o kadar çok hürmetli olur. Bununla birlikte bilginlerin saygısı, korkusu, haşyeti ne kadar yüksek olursa, ümidi de o oranda çok olacağı unutulmamalıdır. Âlimler çok korkuyorlar ama çokta ümitlidirler.

 

Dakika 1:20:00

 

Korkuyla ümidin arasında yaşarlar mü’minler ki, mü’minlerin önderi rehberleri de âlimlerdir, onların önderi de Hazreti Muhammed’dir Aleyhisselâtu Vesselâm. Kuvvet, inkâr ve nankörlüğe karşı “kahrı” gerektirdiği gibi, hizmet ve şükre karşı da nimet ve ikrâmı gerektirir. Dikkat et! Kuvvet, inkâr ve nankörlüğe karşı “kahrı”, gazâbı gerektirdiği gibi hizmet ve şükre karşı da nimet ve ikrâmı gerektirir. Hayırlı hizmetler de bulunursan, gerçekten nimetin sahibine de şükredersen o zaman da nimet ve ikramı gerektirir. Allah’ın Celle Celâlühü kulları içinden en çok şeref verdiği de âlimler bilginler olmuş olur. Dikkat edin! En çok şerefliler de bilginler âlimler olduğu anlaşılmaktadır. Bu ilim nazari teorik ile değil sadece ameli pratik özelliği iledir. Yani ilim amele faydaya dönüşmesi gerekiyor. Hayırlı amellere ili, îmânı, Amel-i Sâlih’i gerektirir, gerçek hayırlı ilim odur.

 

İlahi tercihte kitapların en seçkini Kur’an-ı Kerim ilmini Hakk’ın vahyinden alan peygamberler içinde de en seçkini Hazreti Muhammed Mustafa, ümmetlerin içinde de en seçkini Muhammed ümmetidir ki, onlar içinde de en seçkini Kur’an-ı Kerim’in âlimleridir Kur’an âlimleridir. İlmiyle lafzı ve mânâsıyla ilim adamları olduğu hatırlatılmak üzere buyuruluyor ki: Kitaplar için de sana vahiy ile gönderdiğimiz kitap şanlı Kur’an var ya, (هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ َ) önlündekileri tasdik edici ve ayırıcı olmak üzere hak olan ancak Kuran’ı Kerimdir.  Hak kitap odur. Çünkü hakkı bâtıldan ayırır, yanlışı doğrudan ayırır. Ve geçmişi tamamen belgesi ve himâyesi altındadır doğruları himâye eder, tasdik eder yanlışı ret eder. Geleceğin bütün belgeleri de Kur’an-ı Kerim’de İslam’dadır. Diğerlerinde onun tasdikine erişmeyen… Diğerleri dediği: “İncîl, Tevrât, Zebur gibi, Suhuflar gibi kitaplar” Kur’an-ı Kerim’in tasdikine erişmeyen noktalarla amel edilmez. Kur’an-ı Kerim tasdik ederse doğrudur derse, çünkü Kur’an-ı Kerim onları Musaddik ve Müheymin’dir. Kur’an-ı Kerim’in tasdik etmediği kabul edilemez. Allah’u Teâlâ geçmişi Kur’an-ı Kerim’le yenilemiştir. Kur’an’ın Hz. Muhammed’in tasdikinden geçerse geçerlidir, yoksa geçerli değildir. Böyle olmasaydı Cenab-ı Hak bir önceki şeriatları bir sonraki şeriatla yenilemezdi. Mûsâ ile öncekileri yeniledi Îsâ ile Mûsâ’dan sonrasını yeniledi, Kur’an-ı Kerim’le de geçmişin tamamını yeniledi, Hazreti Muhammed ile geçmişin tümünü yeniledi. Onun için bütün doğrular geçerli olanlar Kur’an’ın, Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Muhammedin tasdikinden geçmiş olması gerekir.

 

Dakika 1:25:10

 

Peygamber Aleyhisselâtu Vesselâm Efendimiz: “Ve sonra o Kitâb’ı yani şanlı Kur’an-ı kullarımızdan seçtiğimiz seçkinlere mîras kıldık.“ Yani ilim bir mîrastır. Peygamberlerin vârisi âlimlerdir, Hazreti Muhammed’in vârisi bu dünyadaki gerçek âlimlerdir. Kendine çağıranlar değil Allah’a çağıran, Kur’an-ı Kerim’e, Hazreti Muhammed’e onun şeriatına çağıran âlimler âlimdir. Kendine çağıranlar veya başkasına çağıranlar var ya, bunlar âlim kılığı, kılık kıyafeti adı altında saptıranlardır. Doğruları olduğu kadar yanlışları da vardır. Ama Hazreti Muhammed’e vâris olan gerçek âlimler ise belgelerle ne yaparlar? Kur’an-ı Kerim’i, sünneti, icmâyı, kıyası hak belgeleri konuştururlar Allah’a çağırırlar. Allah’a davet ederler ilâhî nizama davet ederler. Gerçek âlimlerle sahtelerine bakın şöyle kendine çağıranlar, başkasına çağıranlar, grubuna çağırıyor adam. Allah’a çağırsana ve Peygambere çağırsana, İslam’a çağırsana… Niye kendine çağırıyorsun başkasına çağırıyorsun? Sen misin tanrı bu milletin tanrısı veya başkası mı tanrısı da başkasına çağırıyorsun? Birliği bozanlarda bunlar, bölenlerde bunlar, parçalayanlar bunlar. İslam âlemi kucaklayan bir ilâhî rahmet müessesesidir, ilâhî kurumdur. İşte şuna, buna çağırırsanız insanlığı böler parçalarsınız. Müslümanları parçaladınız Kur’an’ı da parçalayacaktınız ama gücünüz ebedî yetmiyor yetmeyecek. İslam’ı parçalamak istediniz gücünüz yetmedi ebedî yetmeyecek. Ama insanları parçaladınız kandırdınız bunun hesabını da vereceksiniz. Ey kendine çağıranlar, ey rant (getirim) sağlayanlar, ey rantiyeciler, ey vampirler! İnsanlığa siz ne kadar zarar veriyorsunuz.

 

Dakika 1:28:15

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 100 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}