477- Tefsir Ders 477 hayat veren nurun keşif notları
477- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 477
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Kalem Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 33’üncü Âyet-i Kerime’ler)
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’
Kıymetli izleyenler,
Kalem Sûresi Mekke-i Mükerreme döneminde inzâl edilen sûrelerdendir âyet sayısı 52, sıra numarası 68’dir. Bu sûre-i Celilenin şöyle bir bakalım, Yüce Rabbimiz burada bize yüce gerçekleri açıklamaktadır.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ ﴿١﴾
مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ﴿٢﴾
وَاِنَّ لَكَ لَاَجْراً غَيْرَ مَمْنُونٍۚ ﴿٣﴾
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ﴿٤﴾
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَۙ﴿٥﴾
بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ ﴿٦﴾
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ﴿٧﴾
فَلَا تُطِـعِ الْمُكَذِّب۪ينَ﴿٨﴾
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ ﴿٩﴾
وَلَا تُطِـعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ ﴿١٠﴾
هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ ﴿١١﴾
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ ﴿١٢﴾
عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ ﴿١٣﴾
اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ﴿١٤﴾
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ﴿١٥﴾
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ ﴿١٦﴾
اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَٓا اَصْحَابَ الْجَنَّةِۚ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِح۪ينَۙ ﴿١٧﴾
وَلَا يَسْتَثْنُونَ﴿١٨﴾
فَطَافَ عَلَيْهَا طَٓائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَٓائِمُونَ﴿١٩﴾
فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ﴿٢٠﴾
فَتَنَادَوْا مُصْبِح۪ينَۙ﴿٢١﴾
اَنِ اغْدُوا عَلٰى حَرْثِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَارِم۪ينَ﴿٢٢﴾
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَۙ﴿٢٣﴾
اَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْك۪ينٌ ﴿٢٤﴾
وَغَدَوْا عَلٰى حَرْدٍ قَادِر۪ينَ ﴿٢٥﴾
فَلَمَّا رَاَوْهَا قَالُٓوا اِنَّا لَضَٓالُّونَۙ ﴿٢٦﴾
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ﴿٢٧﴾
قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ﴿٢٨﴾
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ﴿٢٩﴾
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ ﴿٣٠﴾
قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا طَاغ۪ينَ﴿٣١﴾
عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْراً مِنْهَٓا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا رَاغِبُونَ ﴿٣٢﴾
كَذٰلِكَ الْعَذَابُۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ۟ ﴿٣٣﴾
صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ
1 – Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.
2 – Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin.
3 – Kuşkusuz senin için tükenmez bir ecir var.
4 – Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.
5 – Sen de göreceksin, onlar da görecek.
6 – Hanginizde imiş o fitne ve cinnet.
7 – Doğrusu Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidâyete ereni de en iyi bilen O’dur.
8 – O hâlde, yalanlayıcılara itaat etme.
9 – Onlar istediler ki yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.
10 – Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,
11 – Dâima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren,
12 – Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,
13 – Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,
14 – Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).
15 – Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: „Eskilerin masalları“ der.
16 – Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız.
17 – Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18 – İstisnâ da etmiyorlardı („İnşâ’Allah“ demiyorlardı).
19 – Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,
20 – Bahçe simsiyah kesiliverdi. O bağ ortadan kalkıverdi.
21 – Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:
22 – „Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin“ diye.
23 – Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı.
24 – „Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın“ diyorlardı. Yani fakir, fukara, garibanlar, yetimler faydalanmasın diye gizli giriyorlar bağlarına, bahçelerine, bostanlarına…
25 – (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.
26 – Fakat bahçeyi gördüklerinde: „Biz herhâlde yanlış gelmişiz“ dediler.
27 – „Yok, biz mahrum edilmişiz.“ (dediler). Anladılar ki yanmış bağları Allah’ın bir belası inmiş. „Yok, biz mahrum edilmişiz.“ (dediler).
28 – İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: „Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?“
29 – „Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zâlimler imişiz.“ (dediler).
Dakika 7:10
Bakın akıllarını başlarına almaya başladılar düşünmeye başladılar Müslümanlar düşünmedin Nerede yanlış yapıyorum derhâl yanlıştan doğruya dönmeli.
30 – Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.
31 – Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.
32 – Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, O’ndan umarız.
33 – İşte azâb böyledir. Elbette âhiret azâbı daha büyüktür. Fakat bilselerdi diyor Cenab-ı Hak.
Kıymetli dostlarımız,
İşte Kur’an-ı Kerim bize gerçekleri açıklıyor bu gerçeklerin ışığı altında hareket etmemiz gerekiyor yoksa perişan oluruz. Kur’an-ı Kerim bizi çok iyi uyarıyor ve hak bilgilerle tam hakîkatle uyarıyor, uyanmalıyız yoksa yazık olur.
Şimdi bu âyetler üzerinde bazı keşif notları verelim; Hayat veren nurun dersleri, keşif notları ve irşâd notları olarak dersimiz devam ediyor. Kıymetli dostlarımız, her güzellik, yücelik Allah’ta ve İslam’dadır ve O’nun Şanlı Peygamberi Rahmet Peygamber’idir Hz. Muhammed. Âcizlik, gaflet, cehâlet ise insanoğlundadır bizlerdedir.
Fâtihâ Sûresi İbn-i Abbâs’tan gelen habere göre ilk defa Fâtihâ’yı Şerif, İkrâ Sûresi’nin baş âyetleri ki beş âyet, Kalem Sûresi, Müddessir ’in başı önce inmiştir bunlar. Yüce Allah’tan ilk gelen âyetler. Mülkü idâre de kalemin yazının idrâkin ahlâkın önemine bakın ki bu sûrenin adı Kalem Sûresi’dir.
Dakika 10:10
İslam ilim irfân dinidir bir Müslümanın câhil kalması düşünülemez. Câhil bırakanlar ve câhil kalanlar kendilerine iyilik etmiyorlar, dolayısıyla kalemin, yazının, idrâkin, ahlâkın önemine bakın büyüklüğüne bakın mülki idâre etmek için bunlar ne kadar lazım. Dünyada milli eğitimler vardır, milli eğitimler milli olması için bir defa Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu kitâbî âyetler ve kevnî âyetlerle olmalıdır. Bugünkü eğitimde bir boşluk bulunmaktadır kitâbî âyetler Kur’an’ın âyetleri önde olmalı iken ortada varlığı yokluğu bile tartışmalı haldedir. Siz kitâbî âyetleri keşfetmeden kevnî âyetleri keşfetmekte çok geç kaldınız daha da çok geri kalırsanız gericilikten kurtulamazsınız yanlış yaparsınız. Delilerin ellerine çeşitli silahlar verirsiniz onlar da sağa-sola ateş ederler. En kıymetli insanları da öldürürler babalarını da öldürürler. Îmânsızın eline işte ahlâksızın eline hukûk tanımayanın, ahlâk tanımayanın, vicdanı olmayanın eline siz eğer silahları verirseniz o zaman dünyanın çekeceği var demektir. “İşi ehline verin” Kur’an-ı Kerim bunu emrediyor “işi ehline verin” İşin ehli nedir? Terör üretenler terör estirenler bunlar kim, üreten kim, estirenler kim, bunları kullananlar kim bunun arkasında kimler var? Dünyayı bunlardan kurtarın. Adâletin, barışın, hukûkun üstünlüğünün, kardeşliğin, merhametin yaygın olduğu bir dünya istiyor Kuran’ı Kerim.
Kıymetli dostlarım,
Îmânsız, ahlâksız, dalkavukluk, alçaklıklarla mülkün yok olacağı Hz. Peygamberin Kur’an’ı Kerim’in yüceliği anlatılır. Bir şeyi zikredip hepsini kastetme yarım küre şeklinde bir gönlünün Hakk’a çağrı ile bâtıla bir meydan okumak Kur’an-ı Kerim’in kendin de mevcuttur. Çünkü kendisi haktır bâtıla meydan okur, okuyarak gelmiş, meydan okuyarak gider. Çünkü meydan batılın değil Hakk’ındır. Hakîkatin her hak sahibine hakkını vermek zorundadır herkes. Kimse kimsenin hakkını yiyemez bu selâhiyet kimsede yoktur kim olursan ol karınca bile hakkını yiyemezsin. Karıncayı karınca olarak bir yaratan var ona hakkını veren var, bütün hakları veren işte “el-Hak” olan Allah’u Teâlâ’dır. Bir defa hakları vermemek Allah’a isyândır. Sen kimin hakkını kime vermiyorsun? Bu zorbalıktan vazgeç.
Dakika 15.00
Okuma münzel kitaptan yaratılış kitâbına başlangıcına doğru seyahat demektir. Okumak ne demek? Bugün meydan okumak var bir de gerçekten okumak var. Gerçekten okumak nedir? Münzel kitâbı Allah’ın indirdiği Kitâb’ı okuyacaksın münzel kitaptan yaradılış kitâbına başlangıca doğru seyahat edeceksin. Kıymetli dostlarım, Münzel kitaptan yaratılış kitâbına başlangıcı doğru seyahat (Nûn) burada bir seyahat var. „Zünnûn“ Yunus Aleyhisselâm, Hûd „balık“ hokkası „divit“ anlamı „Nûn“ büyük balık gibi daha nice anlamlar var. Bakın buradan nereye gidiyor; İlk yaratılan kalem buhar yükseltildi. Gökler yaratıldı (Nûn) yaratıldı. Yer o Nûn’un sırtına döşendi, arz çalkandı, deprendi üzerine dağlarlar yerleştirildi. Bu haber 1400 sene önce hem Kur’an-ı Kerim hem de bakın bir Kur’an müfessiri İbn-i Abbâs Peygamberimizin yeğeni amcasının oğlu. Bir Kur’an müfessiri bakın bize “Nûn’u” anlatıyor, dünyanın yaratılışını anlatıyor. Dikkat et daha neler ve neler! Kalem kıyâmete kadar olacakları yazdı. Su üzerinde Nûn’u yarattı.
Yine İbn-i Abbâs’tan gelen bakın şu haberde “ Allah’u Teâlâ Nûn’u yarattı. „Yüce Allah Nûn’u yarattı. Onun üzerine arz yayılıp döşendi.” Şimdi Nûn’un ne olduğuna dikkat et! Nûn depremdi balığa benzetilmesinin, divite benzetilmesinin bakın hokkaya benzetilmesinin anlamlarına dikkat et! Nûn deprendi arz meyledip kımıldadı bu sûretle dağlar oturtulup yer onlarla sabitleştirildi. Bu haber İbn-i Abbâs veriyor 14 asır önce. Dünyada ki bilimlere bakın İslam’ın 14 asır önceki ortaya koyduğu gerçeğe bakın. Dünya İslam’ın daha bir talebesi bir çocuğudur. Okula daha yeni kayıt olmuş İslam Okuluna, İslam okulunu dünya okursa çok şeyi kazanır.
İşte İbn-i Abbâs bunları söyledi (ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ) âyetlerini okumaya başladı. Âlûsî, bunu Ziya’nın el-Muhtâre’de ve Hâkim’in Sahîhînde bu şekilde rivâyet edilmektedir. „Kalem-i a’lâ (yüce kalem) rûhânî bir ilk unsur, bir kuvvet (ilk akıl) Muhammedî nûr da bunların hepsine Muhammedî nûr denilmiştir. Çünkü ilk yaratılan Muhammedî Nur-i ilk cevher Muhammedî Nur’dur o nurdan yaratılmıştır yaratılan kalem ilk akıl.
Dakika 20:15
(ilk akıl) kalemde Nur-i Muhammedî’den yaratılmıştır. Istıfa edilen Mustafa ise Hz. Muhammed’dir (A.S.V). Sonra madde cevher yaratılmış, sonra gaz hâlindeki maddeden gök cisimleri yaratılmış, sonra bunlardan sıvı hâlinde arzın maddesi ki uzay okyanusunda yüzen bu maddeye, küre şeklinde “Nûn” veya “Hûd” ismi verilmiştir. Üzerine yerkabuğu yaratılmış onun “Hûd” balık gibi depreşmiş olması depremler meydana gelmiş volkanlar patlamış dağlar yaratılmış üzerinde yaşanılır hâle getirilmiş dağlar Arz’ın çivileridir, “evtad” evtadlarıdır. Hast Volkan yeraltında bir patlama ile Arz’ın dağların un ve toz hâline gelmesi ve her an beklenen bir olaydır. Dikkat et! Kürre-i Arz’ın merkezinde Nûn var depreşiyor. Bugünkü bilim de bunun adı “Nebula” veya başka bir işte “Gaz” diyorlar gaz maddesi diyorlar bir isim veriyorlar. Kur’an-ı Kerim buna Nûn diyor. İsimlerin şöyle veya böyle olması fark etmez bilimsel gerçekler ortada birbirini tasdik eder. İslam haktır bilimler İslam’a dâima uygun olduğu zaman bilimsellik kazanmıştır. Çünkü İslam’da çelişki yoktur, İslam’da hurâfe yoktur, İslam’da safsata yoktur. Safsata insanoğlunun kendi kafasındadır. Cenab-ı Hak bunları bakın kıyâmet gününde dünya Kürre-i Arz’ın bir atom bombası misâli içinden İsrâfil’in patlayacağını kim söyleyebilir? İşte “Hakka Sûresi’ne” de ileriki derslerimizde oraya da geleceğiz İnşâ’Allah’u Teâlâ.
Sarsıntılar, yer çökmeleri, volkanlar Nûn’un deprenmesi ile Allah’ın emri ile meydana gelir. Yerde, gökte emirsiz bir iş olmaz kalemin yazdıklarıdır. Zamanımızda Fen adına söylenenler Arz’ın oluşumu, tabakaları, sarsıntılar bu rivâyetlerin ifade ettiği mânâlardır. Dikkat edin! Bugünkü bilim de bu gerçeklerin ifadesinden başka bilimsel çalışmalar başka değildir bu gerçeklerin ifadesidir. Devrin başlangıcına “evolüsyon” tamamlanmasına “revolüsyon” inkılap, tekâmül denmesi zamanımızın terimlerindendir. Bunlara güzel değinen müelliflerimizden birisine merhum Elmalı’dır. (Allah çok rahmet eylesin) Fahreddin Râzî, Kurtûbî, Keşşâf gibi Zemahşerî bunlar ve emsâli kâşiflerimiz ve büyük müçtehitlerimiz insanlığa ne kadar ışık tutmuşlardır.
Dakika 25:20
Tüm cisimlerin yaratılışında asil olan küreselliktir. Dikkat et! Tüm cisimlerin yaratılışında asil olan küreselliktir. “YEHEM”, delilik; “EYHEMAN”, „iki saldırıcı“ demektir. “YEHMA”, uçsuz bucaksız çöl şiddetli kıtlık senesi gibi anlamları olduğu gibi „yehemût“; volkan uzay gibi anlamlara da gelmektedir. İçteki şiddet ve dehşet anlamına da gelmektedir. Yani Kürre-i Arz’ın içinde sürekli bir depreşme var. Cenab-ı Hak ne yapmış; O “Nûn’un” üzerine Arz’ın kışını ve onun üzerine dağları oturtmuş, mükemmel yaratmış. “Hûd” çalkantı itibariyle ”Nûn” inilti dönmesi itibariyledir. Bakın, buna “Hûd” deniyor çalkantı itibariyledir. “Nûn” sürekli Kürre-i Arz’ın merkezinde çalkantı hâlindedir. “Nûn ’da” inilti dönmesi hâlindedir feveran ediyor içeride. Hokka divit nurdan bir levha ufukta güneşin yerin “Nûn” şekli çizmesinden Er-Rahmân’ın son harfi “cennet nehirlerinden bir nehirdir” diyor Câfer-i Sâdık Hazretleri. Kılıç’ın ağzı „Şefretü’s-Seyf“ kılıç kalem diyor Suyûtî ve Kurtûbî gibi zât-ı muhteremler ki çok anlamı bulunan ama bu anlamların bakın merkeze topladığınız zaman bu anlamları Kürre-i Arz’ın merkezindeki “Nûn’un” hareketlerinde toplanmaktadır. Yüce Allah kalemi kaderi yaz dedi. Levh-i Mahfuzu yazan kalem, Kur’an-ı Kerim yazılan kalem bakın ne varsa olmuş olacak her şeyi kalem yazdı. Bu haberi de Tirmizî, Ahmed bin Hanbel, Keşfül Hafâ ve diğerleri bu haberi nakletmişlerdir. Kalemin uzunluğu gök ile yer arası kadar nurdan bir kalemdir. Dikkat et! ((ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ)) şu Kur’an’ın icazına bir bakın; Kalem mi âlâ aklı evvel cevher Muhammedî Nur yani cevherden maksat Muhammedî Nur’dur ilk yaratılan her şey ondan yaratıldı. Cevhere heybetle baktı cevher eridi, sıcaklık yayıldı, duman ve köpük çıktı, dumandan gökler köpükten yeryüzü yaratıldı. Bunu da söyleyen muazzam müfessirlerin imâmı Fahrur Râzî ’dir (Rahmetullâhi Aleyhi ve Aleyhim Ecmaîn). Allah Celle Celâlühü bütün âlimlerimize çok çok rahmet eylesin. Tarihimiz âlimlerle dolup taşmaktadır ne yazık ki bunları Müslümanlar bilmiyor. Tarihini bilmeyen hafızasını kaybetmiş kimse gibidir. Hafızasını kaybeden ne bilir? Hiçbir şey. Tarihini bugün Müslümanlar bilmiyor.
Dakika 30:00
Milli bir ortada en büyük medeniyeti var bunu bilmiyor, kendini bilmiyor, tarihini bilmiyor, değerlerini bilmiyor. Bir insan kendi değerlerini bilmezse başkalarını taklit ederse o kimlik kazanamaz. O bir mukallittir bugün bunu taklit eder yarın başkasını mukallitte kimlik olmaz.
Hz. Peygamberin ahlâkının yüceliği yaratılış kalemindendir. Dikkat et! Burada Allah Hz. Muhammed’in ahlâkının en yüce, en büyük ahlâk olduğunu anlatıyor. Peygamberin ahlâkının yüceliği yaratılış kalemindendir insan kaleminden değil. İlâhî kalem, Hak kalemdendir Hakk’ın kalemi onu âlemlere rahmet olarak Üsve-i Hasene olarak Yüce Allah onu rahmetinin tecellîsi olarak âlemlere bütün milletlere ve çağlara rahmet Peygamberi olarak gönderdi. İster inan ister inanma! Bu bir gerçek hakîkat, ebedî gerçek ezelî gerçek. Tâğutî kadroların ellerindeki kalemler, silahlar çağın âletlerini kötüye kullanıyorlar kan akıtıyorlar çocuk kadın demeden insanlığı hunharca katlediyorlar. Bunun adına medeniyet ve çağdaşlık diyorlar en büyük kâtillik bu. Şeytanlık fitne kaynıyor, şeytanlık kaynıyor, fitne kaynıyor, kanlar akıyor, insanlık sömürülüyor. Yüce İslam ise yüce adâletin, yüce barışın, evrensel barışın, sosyal adâletin, merhametin, evrensel merhametin tâ kendisidir Yüce İslam şanlı Kur’an. Müslümanların elinden İslam’ı alırsanız onlar insandır. Batının-doğunun elinden hukûk anlayışını, merhameti, vicdanı, adâleti, barışa götüren değerleri insanlığın elinden alırsanız dünyayı İslam’sız bırakırsanız dünyada barış olmaz. İslam evrensel barışın, adâletin, merhametin tâ kendisidir. İlimin bilimin tâ kendisidir ve daha da yücesidir. Onun için gelin kendi kendimize kötülük etmeyelim kendi kalbimize kursanız sıkmayalım. Kendi evimizi beraber kendimizle yakmayalım. İslam’a düşmanlık demek bu demektir. İslam evrensel barış ve kardeşlik, neyi yok etmeye çalışıyorsun sen?
Tirmizî, Ahmet Bin Hanbel, Keşfül Hafâ, Hakîm, Beyhâkî Allah ilk kalemi yarattı ona yaz dedi kaderi yaz dedi kalem olmuş be sonsuza kadar olacak her şeyi yazdı. Tüm eceller ameller yazılmıştır. Ecelin yazıldı tüm amellerin yazıldı bilindiği için yazıldı sana müdahale etmedi özgürlüğüne müdahale yok bildiği için yazdı. Buraları doğru anlamamız gerekiyor.
Dakika 35:00
Kıymetli dostlarımız,
İşte “Levlake levlake lemâ halaktü’l-eflâk” “Bunu sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım, felekleri yaratmazdım”, diyen bu sözü mânâ olarak Kur’an-ı Kerim pek çok âyetlerde teyit ediyor zaten. Meselâ bu söze itiraz edenler var ama Kur’an ı Kerim’e nasıl itiraz edeceksin, hadi buna itiraz ettin? Edemezsin. Sahîh sünnetlere nasıl itiraz edeceksin? Edemezsin. Edersen itirazın senin kendinde geçerlidir başkasında değil. Bir de aldattıkların, kandırdıkların onlara da yazık olur.
Kıymetli dostlarımız, nimet peygamberlik en büyük nimettir hem de Hz. Muhammed’in Peygamberliği âlemlere Rahmet Peygamberi olduğu için en büyük evrensel bir nimettir, rahmettir. Akıl en büyük nimettir, cesâret en büyük nimettir. Yani şecaat yüksek ahlâk en büyük nimettir. Erdemlilerin tümü nedir; Büyük bir erdemlilik büyük bir nimettir. Lütuflar, bağışlar, saygıdeğer karakterler, yetenekler yetiler, bu kıymetli maneviyat bunlar büyük büyük nimetlerdir. Bu nimetlerle insanların donanmasını isteyen bir dine İslam’a dil uzatmak ne demektir? Alçaklık, aşağılıktır. Onun peygamberine dil uzatmak, çağdaş alçaklıktır, aşağılıktır. Onun için o Peygamber seni merhametiyle rahmetle Allah’ın rahmetinin tecellîsiyle seni kucaklamaya gelmiş, dünyaya barışı getirmiş, adâleti sen buna karşı çıkıyorsun, dil uzatıyorsun. Terbiyesiz herif, alçak herif seni alçaklıktan, terbiyesizlikten kurtarmaya geldi Yüce İslam. Kime dil uzatıyorsun sen, kimin Peygamberine dil uzatıyorsun? O Peygamber Allah’ın evrensel Peygamber’idir en büyük Peygamberi bütün çağların, milletlerin Peygamberi sen kime dil uzatıyorsun? Kendini mahvediyorsun haberin yok. Seni de kurtarmaya geldi merhametiyle seni de kucaklamaya geldi. Bu aşağılıktan vazgeç İslam seni aşağıdan tutup en yukarıya kaldırmak istiyor. Düşmanlık sende, İslam’da düşmanlık yok. Barış İslam’da evrensel barış, adâlet İslam’da evrensel adâlet, kardeşlik, sosyal adâlet ve hukûkun üstünlüğü İslam’da. Kevni âyetleri tekvînî âyetleri keşfet diyen işi ehline ver diyen İslam. Terörü sen üretiyorsun İslam dünyanın barışına gelmiş, barış dininde terör olur mu? Cihâdı ortaya koymuştur ki terörü yok etmek için. İslam cihâd dinidir cihâd hakkı hukûkun üstünlüğünü egemen kılmanın mücahedesidir. Burayı da doğru anlayalım. (لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ) ne diyor Yüce Allah; Yüce Allah övüyor Peygamber’ini: “Andolsun ki bakın Allah yemin ediyor kasem ile “Muhammed Mustafa da sizin için güzel bir örnek vardır, Muhammed’i kendinize örnek alın önderiniz o olsun” diyor. Önder odur, örnek odur Allah’ın Peygamber’idir. Peygamberi Allah seçer birileri seçmez Allah’ın seçtiği kul örnek kişi, önder kişi Rahmet Peygamberi sen buna tutmuş dil uzatıyorsun o alçaklığın hepsi sende.
Dakika 40:30
O Peygamber Âlâ’yı Illiyyîn ’in, Makâm-ı Mahmûd’un sahibi ve yedi kat gökleri dolaşıp gelen Peygamber. İster inan ister inanma! Sana kim dedi zoraki inan diye yok İslam’da zorlama yok, İslam’da hakîkat var. İslam A’dan Z’ye ebedî ezelî aydınlık ve nurdur. İslam bir hakîkattir hakîkat kendini ispat etmeye mecbur değil, Çünkü her taraf hakîkatin ispatıdır. Hakîkat demek zaten hak olduğunun ispatı güneşten daha açık meydanda demektir. Bunu görecek göz sende yoksa duyacak kulak yoksa kalbin paslanmışsa artık Allah’ın hidâyetinden başka bir şey yapacağımız bir şey yoktur. İslam herkesi kurtarmaya gelmiş ama Allah’ın hidâyeti lâzım senin de gerçeği kabul etmen gerek. Yüce Allah Hz. Muhammed’e ne diyor bak: (وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ) “Ey şanlı Muhammed, ey şanlı Peygamber Aleyhisselâtu Vesselâm! En büyük en yüce dinini İslam’ın, Kur’an’ın ahlâkıdır ki bunların bütün ahlâkın yüceliği ey Muhammed sendedir senin ahlâkın en büyük en yüce ahlâktır diyor Cenab-ı Hak. Yüce İslam’ın ahlâkı en yücedir o da Hz. Muhammed de mevcuttur. Ashâbın da, çünkü o güneştir Hz. Muhammed Ashâb onun etrafında yıldızlardır. Zifiri karanlıkta onlara tâbî olanlar yolunu bulurlar. İslam âlimleri de gökyüzünde parlayan birer yıldızdır karanlıkları onlar aydınlatmıştır. Işıklarını güneşten yıldız ışığını güneşten aldığını kabul edersen işte ışığın merkezi Hazreti Muhammed bağrında Kur’an-ı Kerim parlamaktadır. İnsanlık ne kadar yanlış gidiyor, yanlış düşünüyor dostuna düşmanlık yapıyor en büyük dostuna düşman gibi davranıyor.
Kıymetli dostlarımız,
Kütübü Sitte’de İbn-i Abbâs’tan Hazreti Âişe’den gelen bir rivâyette: Hazreti Muhammed’in ahlâkı soruluyor da Kur’an-ı Kerim’den ibârettir Muhammed’in ahlâkı diye cevap veriliyor. Kur’an-ı Kerim’in ahlâkı Allah’ın ahlâkıdır. Yüce Allah kullarından bu ahlâkı istiyor Muhammed’i de örnek olarak dünyaya gösteriyor. Kur’an-ı Kerim ahlâkı Muhammedî ahlâktır Muhammedî şeriatın ahlakıdır. Şeriat tevhîdi, tevhîd şeriatı emreder. Şeriat deyince birileri Yüce İslam’ı anlayamamışlar ve şeriat deyince kendi zorbalığın dayattığını kabul etmişler de Muhammedî nuru, Muhammedî şeriatı, yüce ilkeleri, ilâhî kurumu ve ilâhî kânûnları kabul edememişler. Ve üstelik oraya silahlarını oraya doğru çevirmişler. Çağdaşlık uğruna çağdaşlığı katledenler, ilericiliği uğruna ilericiliği, aydınlığı katledenler bunlar.
Dakika 45:12
Mürteci bağnaz işte burada yatmaktadır. Çünkü Yüce İslam ilimin, bilimin, Allah’ın yaktı ışığın parlamasıdır. Buna sen çağdışı diyemezsin, mürteci diyemezsin, iltica yakıştıramazsın. Bu alçaklıkların tamamı İslam îmânsızlık ve İslam düşmanlığında yatmaktadır. İslam seni de kurtarmaya geldi. İslam’da merhamet var, İlim irfan var, barış var, kardeşlik var, hukûkun üstünlüğü var, tam bir adâlet var senin hakkını sana yedirmez. Başkasına da yedirmez başkasının hakkını da sana yedirmez. Zâlime dur der, mazlumun hakkını zâlimden alır. İslam’da taraf hukûkun üstünlüğünün taraftadır o da Allah’ın emrini rızâsına bağlıdır. İslam’ı doğru anla doğru anlatalım doğru anlayalım. İslam’da düşmanlık yok ama İslam’a düşman olanlar var bunu tekrar hatırlatıyorum. İslam’a düşman olanları da sen onları koynuna alıp da bu sırtlanlarla yatağa yatamazsın ona karşı tedbirini alacaksın. Sırtlandan sırtlan, kuduzdan kuduz hakka hakîkate saldıranlar var, bunlara karşı tedbir almayacak mısın? Alacaksın. Buna rağmen (فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ) “Emrolunduğun gibi dosdoğru olacaksın” Emrolunduğun gibi diyor bak, kim emretti? Allah, Allah’ın emrettiği gibi de dosdoğru olacaksın. Eğrim- büğrüm, kıvrım kıvrım olmayacaksın. Tilki gibi de olmayacaksın, yılan gibi de olmayacaksın. “Emrolunduğun gibi dosdoğru olacaksın” Hûd Sûresi 112’nci âyeti bak, (فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ).
Meftun: Bakın, Peygamberimize o çağın gerici ve yobazları müşrikleri meftun, fitne, deli diyorlardı. Peygamberimiz ise Allah’ın övdüğü insan-ı kâmil evrensel bir insan-ı kâmil bir Peygamber. Hoşgörü, temiz, samîmî, cesur, sabır ve tahammül ile ilim, irfân, terbiye yaymaktır Peygamberin İslam’ın amacı. Dikkat et! Hoşgörü bunun da ölçüsünü bil. Hoşgörü temizlikte, samîmîyette, cesurlukta, sabır da ve tahammül de ilim ve irfân terbiye yaymakta şer’i ölçülere uymaktadır. Dalkavukluk da değil, dalkavukluğun adını hoşgörü yaparsanız o zaman meydanı dalkavuklar alır hakîkat ortadan kalkar. Hoşgörü, sapıkların meydan alması hakkın ortadan gerçeğin kaybolması anlamına değinir. Yemin, gereklilik hâlinde pek büyük vurgu gücüdür. Ama yemini iyi anlarsan titreye titreye mecburen başvurulacağı zaman vurulur yoksa rastgele kullanılan bir kelime değildir.
Dakika 50:00
Yemin bir olaya Allah’ım şahit gösterilmesi bu hafife alırsan bunu kendini çürütmüş olursun. Allah’a da saldırmış olursun ve o zaman kötülüğünde kaynağında işte bu sahtekârlık vardır. Vara-yoka Allah’ı şahit gösterebilir misin? Yüce Allah’ı sen yalana şahit gösterebilir misin? Gösterirsen sen ne kadar çürümüş bir insansın haberin olsun.
Cenabı Hak bize gerçekleri duyuruyor kötülüğün kaynağı “hallaf” Kim bu “hallaf”: Çok yemin eden vara yoğa yemin ediyor rastgele. Vehim alçak insanlar her fenalığa sürüklenenler her kötülüğe bunlara da vehim diyor. Hemmaz koğucu, dürter, iğneler…
Dakika 51:16