Tefsir 493-01

493- Tefsir Ders 493 hayat veren nurun keşif notları

493- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 493

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

(Târık Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 17’inci Âyet-i Kerime’ler)

(A’lâ Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 19’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

 

وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ

O son derece bağışlayıcıdır. (الْوَدُودُ) çok seven, çok sevgili çok sevimli bütün âlemler de sevilen, sevme sevilme hakkı hep O’nundur. Övme övülme hakkı O’nun olduğu gibi. “Zül’arş” (ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ) Arş’ın sahibi, Mâliki bütün evrenin mülk ve saltanatın sahibidir Yüce Allah. (الْمَجِيدُ) O eşsiz yücedir, yüceliklerin, ululuğun tamamı O’nundur. Zât’ında sıfatlarında büyük en büyük şânı en yücedir, (الْمَجِيدُ) El-Mecîd’dir (Celle Celâlüh). İrâdesi şaşmaz, Firavun ve Semûd gibi bunları nasıl tutup azâb ettiğini Kur’an’ı Kerim haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim’in haberleri Allah’u Teâlâ’nın verdiği haberler, Cebrâil ‘in ve Hz. Muhammed’in verdiği haberlerdir ki Allah’tan gelen kesin hak haberlerdir. Çağdaş inkârcıların hâlini bir düşünün, Allah’ın kuvvetlerine Allah’ın kuvvet ve kudretine, şanlı Kur’an’ın vaat ve tehdidine inanmayanın sonunu bir düşünün. Şanlı Kur’an’ın şan ve şerefi en yüksek olandır. İlâhî kitaplar içinde şanı en yücedir çünkü geçmişin tamamını Kur’an-ı Kerim yenilemiş geçmişin şahidi geleceğin belgesidir. En yüce mûcizedir, en şanlı bir Allah Kitâbı’dır. Geçmişi tamamen yenilenmiştir, Yâsin-i Şerif’in 12’nci âyetinde de Kur’an-ı Kerim’in Aslı Levh-i Mahfuz’da O’nun aslı Ümmü’l Kitapta’dır. Yani varlık sahifesi ki onun aslı da Ümmü’l Kitap’tadır. Bunun aslı da Allah’ın ilmidir. Kur’an-ı Kerim işte Allah’ın ilmi olarak bize tecellî etmiştir Kelâmullah’tır. Nisâ Sûresi’nin 41’inci âyetinde: “Her ümmetten bir şahit seni de onlara şahit getiririz” diyor Cenab-ı Hak. Mahşer de her ümmetten bir şahit seni de yani Hz. Muhammed’e de Muhammed’i de onlara mahşer halkının tümüne şahit tutuluyor. Niye Hz. Muhammed mahşer halkının hepsine şahittir? Geçmişi Kur’an-ı Kerim haber verdi de onun için. Bütün geçmişin belgeleri de, şahitliği de Kur’an-ı Kerim’de Yüce İslam’dadır. İşte o şanlı Peygamberde mahşer de bütün mahşer halkının hepsine şahittir, O’nun ümmeti de şahittir. Ümmeti neden şahit derseniz, Hz. Muhammed’in Ümmeti Kur’an’la geçmişi biliyor. Kur’an-ı Kerim’i bilen, inanan Ümmet-i Muhammed mahşer de bütün ümmetlere şahitlik yapacaklardır, çünkü Kur’an-ı Kerim geçmişin bütün belgelerini de şahitliğini de yapmaktadır.

 

Dakika 5:07

 

Geçmişin haberleri verilmektedir. “Siz insanlara şahit Rasûl de size şahittir”. İşte şahit meşhut tüm şahitler, tüm şahitler. Dikkat et! Hz. Muhammed Cuma, bunlar şahit. “Meşhut, Arefe, Kıyâmet” tüm şahitler ki-insanların uzuvları da ve insanoğlu da ve tüm şahitler de nedir? Meşhuttur. Cenab-ı Hak yerde gökte, hangi işi nerede yapıyorsan orada her şeyi şahit göstermeye kâdir, kendisi zaten şahitlerin şahidi. Bütün gizliliklerin şahidi de Allah’ın kendisidir. Aklını başına al!

 

İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anh) “gutile”den maksat lânet olsun diye anlam vermiş. Kurtubî bunu naklediyor. Ebussuûd “Uhdüd ateşi, büyük alevi yüksek idi” diyor. Yani hendekleri ateşle dolduranların ateşi büyük bir ateşti diyor, alevi de yüksek idi. Îsâ’ya inanan Müslümanları o günkü mü’minleri işte o günün zâlim hükümdarı Yahûdî bir hükümdardı, ateşe vurup yakıyordu. Îsâ’yı çarmıha germek isteyen zihniyet, işte o zihniyet Zekeriya’yı, Yahyâ’yı öldürmek isteyen zihniyet ve katleden kâtil zihniyet, o zihniyet. Hz. Muhammed’i öldürmek için ne kadar suikastlar hazırladılar, başaramadılar, işte o zihniyettir. Bugün de çocuk kadın demeden insanlığı katleden zihniyet bugünün çağdaş kâtil zihniyetidir.

Ebû Hayyân “O azîz, hamîttir”. Taberî ne diyor, “şarap, süt, bal ırmakları”, yani mü’minler Allah yolunda sabırlı olsunlar. Îmânlarını korusunlar, cennetin saraylarına, ırmaklarına, köşklerine yerleşsinler, şarap ırmakları, süt ve bal ırmakları akmaktadır daha nice ırmaklar, nice nimetler sabırlı mü’min Müslümanlar içindir. Zâlim ve zorbaları şiddetli Cenab-ı Hak yakalamıştır, yakalar ve hak ettikleri azâba çarptırır. Ebussuûd da 12’nci âyete böyle bir açıklık getirmiştir. Yine İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anh) “Yüce Allah dostlarını sizden birinin kardeşini sevdiği gibi sever, güler yüzle ve muhabbetle sever” demiş, Kurtubî de bunu, bu haberi nakletmiştir. Ebû Bekir’e (Radıyallâhu Anh) “Ölüm zamanında iken sana doktor baktı mı?” dediler. Ebû Bekir artık dünyadan göçeceği bir zamanda tabii onu ziyarete gelenlerden bazıları “Sana doktor baktı mı?” dediler. O “Evet!” dedi Ebu Bekir. “Peki, doktor ne dedi?” “O bana ben istediğimi yapan kimseyim” dedi. İşte doktorların doktoru doktorları yaratan yüce kudret, ilaçları şifaları yaratan yüce kudret, Yüce Allah’ı kastederek Ebû Bekir böyle dedi.

 

Dakika 10:22

 

“O bana ben istediğimi yapan kimseyim” dedi, diye cevap verdi. Sıddıklar böyledir. Rasûl’den dersini iyi almış bu Sıddık. Rasûl ve mü’minler yalnız değildir, Allah’la berâberdirler. Dikkat et! Peygamberlerde, mü’minler de yalnız değildir. Rabbisi ile berâberdir. Rabbisi ’nin himayesindedir. Dış âleme bakıp aldanmayın, o dıştakinin iç yüzüne bir bak, eğer göremiyorsan Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu hikmet anlayışına firâset nurları ile şöyle îmânınla olaylara bak.

Kıymetli dostlarımız,

 

Târık Sûresi’ne gelmiş bulunmaktayız. İşte Yüce Rabbimizin bir Sûre’sinden öbür Sûre ’sine geçerek hayat veren nurun dersleri keşif notları, irşâd notları isimli dersimiz devam etmektedir.

 

Târık Sûresi de Mekke-i Mükerreme döneminde inzâl edilen, âyet sayısı 17 olan, sıra numarası da 86 olan sûre-i celiledir ki Yüce Allah’ın âyet ve sözlerinden işte meydana gelmiş bir sûre-i celile ki adı Târık’tır, Târık Sûresi. Sûre büyük medeniyetlerin adıdır. Gökyüzü medeniyeti, Cennet medeniyeti, İslam medeniyeti, tamamen gökyüzü yüksek medeniyetlerin, Cennet medeniyetinin bizzat kendisidir. Yani İslam’ı doğru anlamak gerekmektedir. Doğru anlatmak gerekmektedir. Basit fikirlerden ve mâlâyânîden, boş şeylerden uzak kalmalıdır. Kur’an-ı Kerim’e biraz akıl yormalı, emek sarf etmelidir. Çünkü bugün haydutlar haydutluk yolunda çok emek sarf ediyorlar. Alçaklar alçaklık yolunda çok emek sarf ediyorlar. Firavunlar firavunluk yolunda çok emek sarf ediyorlar. Biz de Allah yolunda emek sarf edelim kıymetli dinleyenler. Allah yolunda emek sarf edilmez mi? Hak yolda, İslam uğrunda yapılan her emek işte hak olan bir emektir, bunun değeri çok büyüktür. Seni yükselten bir uğraşıdır, Amel-i Sâlih’tir. Öbürü kötü yollarda emek sarf ediyor, sen Allah yolunda emek sarf etmezsen bunun adı tembellik, gaflet, zillet, esâret, miskinliktir. İslam’da bunlar yok İslam İzzet’tir. Bu İzzet’e sarılan her Müslüman azîz olur yükselir, insanlığı da yükseltir. Yükseğe çıkmış insanlar, aşağıdakileri hep yukarı çıkarır, aşağıda kimseyi bırakmaz. İslam yücedir herkesi yükseltir, yeter ki iyi sarıl, sımsıkı kalbin ruhunla Kur’an’a Muhammedî Şeriata sarıl, Hz Muhammed’in önderliğinde Allah’a doğru uçmaya bak.

 

Dakika 15:06

 

(فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِ) Allah’a kaçmaya Allah’a koşmaya bak. İşte kıymetliler, Târık Sûresi’nin sizlere yüce öz anlamını verdikten sonra keşif notlarına şöyle bir bakalım;

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ﴿١﴾

  وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ﴿٢﴾

  اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ﴿٣﴾

 اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ﴿٤﴾

فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ﴿٥﴾

  خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ﴿٦﴾

  يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ﴿٧﴾

  اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ﴿٨﴾

  يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ﴿٩﴾

  فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ﴿١٠﴾

  وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ ﴿١١﴾

وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ﴿١٢﴾

  اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ﴿١٣﴾

  وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ ﴿١٤﴾

اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْداًۙ﴿١٥﴾

  وَاَك۪يدُ كَيْداًۚ﴿١٦﴾

  فَمَهِّلِ الْكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً﴿١٧﴾

  (Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)

 

1- Andolsun o göğe ve Târık’a,

2 – Târık nedir, bildin mi?

3 – O, karanlığı delen yıldızdır. Ki-Târık Yıldızı denmektedir.

4 – Hiçbir nefis yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. Herkesin yanında bir denetleyici var.

5 – Onun için insan neden yaratıldığına bir baksın.

6 – Atılan bir sudan yaratıldı.

7 – O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.

8 – Elbette Allah’ın onu döndürmeye gücü yeter.

9 – O gün bütün sırlar yoklanıp, meydana çıkarılır.

10 – İnsanın o gün ne bir gücü vardır, ne de bir yardımcısı vardır.

11 – Andolsun o dönüşlü göğe,

12 – O yarılıp çatlayan yere,

13 – Kuşkusuz Şanlı Kur’an, ayırıcı bir sözdür. Hakkı bâtıldan ayırır.

14 – O aslâ bir şaka değildir.

15 – Haberin olsun ki, kâfirler hep hile kuruyorlar.

16 – Ben de hilelerine karşılık veririm.

17 – Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı.

O az zaman bitecek, başlarına belâ inecek. Hepsi yakalanmış, sürülmüş “siccine” doğru cehenneme. Berzahta ki cehennem ayrı mahşerdeki Mahkeme-i Kübrâ’nın sonucundaki ebedîyyû’l-ebed bir cehennem var. İşte oraya sonuçta sevk olunacaklardır. Kıymetli dostlarımız, işte Târık Sûresi’nin kısa, öz anlamını sizlere verdikten sonra şimdi de A’lâ Sûresi’ne geleceğiz fakat Târık Sûresi’nin keşif notlarına şöyle bir bakalım. Kur’an-ı Kerim’in sonu, “tıval”, “evsat”, “kısar” diye üçe ayrılır. Kıymetli dostlarımız Kur’an-ı Kerim’in sonu “tıval”, “evsat”, “kısar” diye üçe ayrılır.

 

Dakika 20:07

 

Bürûc Sûresi “Tıval-i Mufassal”ın sonudur. Târık Sûresi “evsat” mufassalın ilkidir. Târık Sûresi “Evsat-ı Mufassal”ın ilkidir. Arş’a kadar maddî manevî yükseklik mânâsına bakın (Es-semâ) buyrulmaktadır. Cenab-ı Hak Târık ’tan önce Semâ’yı burada ne yaptı? Bize zikreyledi. Semâ neymiş? Arş’a kadar maddî manevî yükseklik mânâsınadır. İslam’da ne bulursanız yükseklik, yükselmek, ilerlemektir. Allah’ın rızasına cemaline yükselmektir.

 

Târık: Şiddetle vurmak, çarpmak, çekiç, çomak yol tepmek gibi kelime anlamında çeşitli anlamlarda vardır. Yolcu, gece kapı çalan, gönül hoplatan, göze gönle çarpan her şey hayâli görüntüler dâhi zihne çarpmak gibi anlamlar vardır. Fakat buradaki anlam gece karanlığını delen yıldız demektir.

 

Necm-i Sâkıb: Yüksek, delen yıldız, karanlığı deliyor. Parlak, akan şihablar, kıvılcımlar, sabahyıldızı, Süreyya Yıldızı, Kur’an ı Kerim’in yıldızı ki her biri âyet yıldızlardan daha parlak yıldızdır, Kur’an yıldızları. İbnü Abbâs’tan gelen rivâyette (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Cediy Yıldızı, Kuzey Kutbu’nda yedi kardeşler diyor. Sıhâhi Cevherî’de Kutbun yanındadır, onunla kıble bilinir. Büyük ve küçük ayı yıldızlarıdır bunlarda küme hâlindeki yıldızlardır. Gövdeleri dörder yıldız, kuyrukları üçer yıldız, Kutup Yıldızı Küçük Ayı’nın kuyruğundadır, demir kazık denilir. Araplar buna “cüdey” derler. Merhum Elmalı’da bu izâhı yapmıştır. Yine Nahl Sûresi 16’ncı âyette “Yıldızla da yol bulurlar”. Kesin îmân nurları hak nurlarıdır. İçteki karanlığı deler gider. Kur’an-ı Kerim’in âyetleri kalbine, ruhuna yerleşince kalp karanlıklarını deler geçer ve ruhun semâlarını aydınlatır, parlatır, Şanlı Kur’an’ın âyetleri Kur’an yıldızları. Kıymetli dostlarımız, Yüce Rabbimizin Yüce Kitâb’ını anlatmaya devam ediyoruz.

 

Yine İnfitâr Sûresi’nde 10 ve 12’nci âyetlerinde gözcü melekler bizi gözetleyen sürekli radarda bekler gibi bizi gözetleyen melekler var. Melek orduları var. Bir de her insana mahsus tâyin edilmiş tahsis edilmiş melekler var. “Önünden ardından takip eden melekler var”.

 

Dakika 25:00

 

“İlâhî Emir’den dolayı gözetir dururlar melekler”. Ra’d Sûresi 11’inci âyetinde. Yine Cenab-ı Hak ne diyor; “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” diyor. Allah’u Teâlâ’nın bir defa ilmi her şeyi kuşatmış, kudreti kuşatmış, dilediklerini rahmetiyle kuşatmış, dilediklerini de hışmı gazâbıyla kuşatmıştır. (عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ). “Her şeyi koruyucu olarak da kuşatması vardır. Yine her şeyi gözetmesi ile de kuşatması vardır”. Mâide Sûresi 117, “ (عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ) Bütün göğüslerin tümünü Cenabı Hak bilmektedir. Hûd Sûresi 57, Ahzâb Sûresi 52’de de Yine Kâf Sûresi 16’da bu gerçekler insanlığa duyurulmuştur. Tüm muhafızlar Yüce Allah’ındır, insan hafızası bunun delilidir.

 

Ebû Umâme’den Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Mü’mine 160 melek vekildir”. Bakın mü’mine bir Müslüman’da 160 melek vekildir. Bal çanağından sinek kovalar gibi mü’minlerden şeytanları kovalar. Her mü’min de ayrıca 160 melek vardır, şeytanları kovalar. İnsan kısa süre kendine bırakılsa şeytanlar onu kapışı verirlerdi diyor. Bu haberi veren Kurtubî, Ahkâmü’l- Kur’an’da böyle nakletmiştir. Ebû Umâme’den de rivâyet edilmiştir (Radıyallâhu Anh).

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Yine bu haber El-Hindî de naklettiği haberlerdendir. Koruyucu Hafaza Melekleri, Yazıcı Melekler, gerçek koruyucu ise Allah’ın kendisidir. Melekleri sana yaratan ve sana muhafız olarak veren Yüce Allah’tır. Melekleri sana kim acaba vekil kıldı da melekler seni koruyor, burayı düşün. Yüce Allah sana o melekleri yarattı, o melekler seni koruma altında tutuyor. Görüyorsunuz bazı devlet yetkililerinin, bürokratların yanında muhafızları var fakat öyle anlar geliyor ki o muhafızların da başına bir muhafız gerekiyor. O zaman onları kim koruyacak? İşte gerçek koruyucu Allah’u Teâlâ’dır. Bunu unutma. “Akıl, hafıza Allah’ın âyet ve delillerindendir”. Aklını bir hafızanı bir düşün. Koruma ve kontrol altında olduğunu bil. Bak, iyi düşün, gayret et. Yükseliş, gayret Allah’a doğru olmalıdır. Hep Allah’a, O’nun rızâsına, emrine bağlı olarak olmalıdır. Kıyâmet Sûresi’nin 14’üncü âyetinde anlatıldığı gibi. “Dıfk” Atan, Zeccac, “Sığbe” Vecden “tamirun” hurmalı, “labinun” sütlü, atılan tıfıtlı. Kâria Sûresi 7’nci âyetinde râzı olunmuş bir hayattan bahsediliyor.

 

Dakika 30:13

 

Sevaplar ağır gelirse mutlu bir hayattan bahsediyor. (فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ) ,(فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ). “Kimin sevapları ağır gelirse mutlu bir onun için hayat var”. Sevap yarışında ol, ne yap yap, sevapların ağır gelsin günahlarına şiddetle, yana yakıla tövbe et. (Leyse minküllil mâi yekünül veledü)-dökülme suyun hepsinden çocuk olmaz. Ahmed bin Hanbel’in sahîh olarak rivâyet ettiği hadiste sevgili Peygamberimiz 14 asır önce bakın o suyun hepsinden diyor çocuk olmaz. Çocuğun olacağı o suyun içinden bir oran ve miktara bağlıdır. Yüce Allah’ın takdiri ile görevli orada melekler var, yine herkes görevini yapıyor, yaratma Allah’tan Emir Allah’tandır.

 

Sulb, başın arka dibinden kuyruk sokumuna kadar omurga kemiği amûdî, fıkarî bel kemikleri, dimağdan yani beyin beyinden inen “nuha-i şevki”= omurilik” sinir sisteminin ana hattı, “korkar ilik” onun içinden iner. Temel direklerin içindedir.

 

Terâib, göğüs kemikleri, gerdanlık takılan yer. İnsan toprak, kuru çamur, şekillenmiş balçık yine çamur hülâsası, sonra su meni, atan su, kadınında “bezar” yani tohum veya “büyezza”, yumurtacık, rahiminin üstünden yumurtalıktan “nebiz” kadının suyu, her sudan çocuk olmaz. Ahmed Bin Hanbel. Mü’minûn Sûresi’nin 12-16’ncı âyetinde yine buyuruluyor ki “Çamurdan tohum embriyon, et-kemik, kemiğe et inşa, ruh verilmesi, ölüm, dirilme”. Burada 9 mertebeden bahsediliyor. İnsanoğlunun yaratılışı ve 9 mertebe ile ölüme doğru gitmesi ve dirilmesi ile ortaya çıkıyor. Anatomik, fizyolojik, embriyolojik bunlar fiziksel, kimyasal, biyolojik özellikleri ayrılır. Cenin ilmi diye bu ilim deneye dayalı olarak bir ilim dalıdır. Meşhur Müslüman Dr. Muhammed Bin Ahmed el-İskenderânî eserinde bakın ne diyor; “Allah Celle Celâlüh şahsıda, türü de koruma görevini var kılmıştır” diyor. İşte şahıslar korunuyor, türler korunuyor ve şahsı da türü de koruma görevini var kılmıştır diyor, doktor bu doktor Müslüman bir doktor.

 

Dakika 35:11

 

Atardamarlarla kan akımı olur. Sidik borusunda, penisin başında kan birikimi olur, şehvet artışı ile döl yatağına girer. Boru periyodik bir şekilde kasılıp çekilir, kasların hepsinde olur, birbirini harekete geçiren kuvvetler ile meni döl yatağına atılır. Kadında lezzette erkeğe ortak olur, fes ve dilcikte kan hücumu olur, kadında kasılma ile boşalır, yumurtalıklarda borularda etki ile döllenme olur. Döllenme yumurtalıklarda tamamlanır. Erkekte iki husye yerine kadında iki yumurtalık vardır.

 

Evet, kıymetliler!

 

Yüce İslam’ın bundan asırlar önce ortaya koyduğu vahyi ilâhî ile ortaya koyduğu bakın bu bilime bakın bugünkü bilimin geldiği noktaya bakın. İslam’dan önce bunlardan söz etmek mümkün değildi. Bakın Yüce İslam insanlığa bilimde nasıl bir hamle verdi. İnsanlığı bilimde harekete geçirdi. Yumurta ile üreyenler canlı varlık doğuranlar, kulaksızlar yumurtlar, kulaklılar doğurur. Yine buraya işaret eden de müellif Elmalı’dır, merhum (Rahmetullâhi Aleyh). Bütün âlimlerimize Allah bol bol rahmet eylesin mağfiret eylesin. Mütekaddim’in Ulemâsı iki nutfeye hayat verilmesi rahimde olur demişler. Yumurtalıkta olur diyenler var. Son devrin âlimleri emilme, buharlaşma, elektriksel manyetik veya titreşim hareketi ile mi oluyor, bunlar da ayrılık var. Yani burada ittifâk sağlanamamış. “Döllenme hareketi bize gizlidir.” Yine Muhammed Bin Ahmed Keşfü’l-Esrâr Nur’ul-Kur’an’da böyle demiştir. “Döllenme hareketi bize gizlidir”. Kıymetli dostlarımız, işte  doktor bunu söylüyor. Meşhur bir doktor bu İslam doktorudur. Adı daha önce geçen doktor böyle diyor. Döllenme hareketi bize gizlidir, daha bilimin ulaşamadığı ulaşamayacağı nice nice gizli sırlar âlemi bulunmaktadır. İnsanoğlu ne kadar âcizdir. Meni iki sıvıyı kapsar, birisi süt misâli prostat ki azdır. Beyaz koyu, ak tutkal gibi olan husselerden çıktığı söylenir. Yani o prostat ki kestanecik guddeye nispet olunur. Bakın burada da daha kesin bilinmeyen üstü kapalı durumlar bulunmaktadır. Kıymetli dostlarımız, her 125 cüz, 112 buçuk cüz suyu 7 buçuk cüz sümük misâli canlı maddeyi 1/4 soday yine 1/4 fosfat kireci, yanmış kemik misali uçan madde, kükürt bulunur.

 

Dakika 40:22

 

20-25 dakika durunca incelir. Yani meninin özelliğinden bahsediyoruz. 20-25 dakika durunca incelir, ısıtınca terkip çözülür. Fosfat kiracı billurları görülür. Sararır, asitleşir. Kokmuş bir balık gibi kokar, balıklaşır. Suya düşünce suyun dibine iner, sonra pamuk tozuntusu gibi olur dağılır. Isıtılarak kurursa kendine has koku yayılır, sarıya çalan inci gibi olur. Isınınca kızarmış et gibi kokar. Yakılınca külü soda olur, işte meninin üzerinde bu tür incelemeler yapılmış, hâlâ da bilim devam ediyor incelemeye. Meni uzuvları 2 husye, 2 boru, 2 torba, 2 atıcı kanal. Husse damarları 900 metreyi bulan katlı liflerdendir. 10-12 20’ye yükselen gövdeler vardır. Toplamına “berbah” denir. Borusu atardamarlar, toplar ve lenf damarları ve kanaldan oluşur. Bunlarda yine meni ile ilgili incelemelere aittir.

 

Dişinin suyuna gelince: Hafif, şeffaf, saf ve berrak, hayat eseri yoktur. İşte rahim boruları vardır üste rahim boruları vardır. İki yumurtalık arasında 15-20 kadar şeffaf küçük torbacıklar vardır. Borular bunları rahime nakleder. Fıkıhta meni beyaz kalın atma özelliği taşır. Dişinin ki ince sarıdır. Bilime de bu uygundur. Fıkıh bunu asırlar önce bakın fıkıh ilminde bu gerçekler ortaya konmuş, bugünkü bilimle aslâ çelişmez. Tohumun ne zaman rahimde ortaya çıktığı tespit edilememiştir. Dikkat et! Tohumun ne zaman rahimde ortaya çıktığı tespit edilememiştir. Bukrat, “Altı günde küçük şeffaf küre olur” demiş. Bazıları 10-15 gün demiş, tohumun yumurtalıktan rahime nakli için gün gereklidir. Tavşan da 3 gün, köpekte 6 veya 8 gün arası, insan şekli cenin bal arısı kadar bu da 35 gün demiş. Bazıları başka görüşler de vardır demişler, yine bunları Dr. Muhammed Bin Ahmet anlatmaktadır ki meşhur İskenderiye sıfatı ile anılan bir İslam doktorudur. Araf 172’nci âyeti kerimesinde: “Hem de Rabbin Âdemoğullarından bellerinden zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine şahit tutarak ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi. (اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْۜ قَالُوا بَلٰىۚ).

Dakika 45:10

 

İşte o zaman ne yaptı bu insanoğlu, Rabbisini tanıdı ve sen bizim Rabbimizsin dediler. Öyle dedik o zaman. Allah sözünden ebedî caymayanlardan eylesin. Sözünden cayanlar bugün inkâr edenlerdir. Müslüman olmayanlardır. Meni dimağda beyinde gelişir, kaldığı yer damarlardır. Meni damarları, kayalardan itibâren girift damarlardır. Dr. Fahreddin er-Râzî, Fahreddin er-Râzî ’de büyük bir doktordur ve büyük bir kâşif müfessirdir, müfessirlerin imamı olarak da anılır. “Sulb ile göğüs arası bütün sırları içine alan en güzel tâbirdir”. “Sulb ile göğüs arası bütün sırları içine alan en güzel tâbirdir.” Şanlı Kur’an bu Yüce cümleyi ortaya koymuştur. Tüm sistemleri etkileyen, te’sîr beyin merkezinde oluşur. Meselâ kurt dişisini görmek ile üreme organı uyanır. Koyunu görmek ile yemek arzusu uyanır. Hangisi galipse önce onu yapar. Dikkat et buraya! Koyunu hem kurt, hem koç görseydi ne olurdu? Kurt yemeye koç ise onunla çiftleşmeye koşacaktır. Dişili erkekli iki kaplan cinsel ilişkinin dışında birbirinden kaçarlar. Dikkat et, dişili erkekli 2 kaplan cinsel ilişkinin dışında birbirinden kaçarlar. Onun için Yüce Allah bütün mahlûkata ayrı özellikler vermiştir. Dinini iyi tanı ey insanoğlu, İslam’ı iyi keşfet! “Dinlerini oyun, eğlence edinenlerden olma”. Mutaffifîn Sûresi 26’da da beyân edildiği gibi. Sinir sistemi dimağa yani beyne aittir. Güçlü yaratıcı haşri-neşri varlığını gücünü gösteren büyük delilleri de ortaya koymuştur. Huzuruna herkesi dikecektir, herkes dirilip mahşere getirilecektir. İstese de istemese de. (وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ) O’nun huzuruna herkes döndürülecektir. Mü’minûn Sûresi 15-16’da da zikredildiği gibi.

 

Serâir, perdeler kalkar, gizlenen inançlar, niyetler, sevgiler, kinler, maksatlar, tüm sırlar, iyi kötü ne varsa ortaya çıkar. Tevhîd, oruç, namaz, zekât cünüplükten temizlenme, bunlar ise Yüce Allah’ın kulundan istediği ve kuluna teklif ettiği kaçınılmaz Yüce görevleridir, teklifi ilâhîdir. Bunları yerine getirenler bunların karşılığını büyük bir mükâfat olarak alacaklardır.

 

Dakika 50:00

 

(الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ). “İşte o gün mülk tamamen Allah’ındır, bugün olduğu gibi”. Selim kalp ile Allah’ın huzuruna gelmeye bak.

 

Rec’: Hareket ve değişimler dönme döndürmeler, içindekilerin devir ve değişimi yerden göğe, gökten yere, hareketlere bak. İbnü Zeyd ’den (Radıyallâhu Anh) “Güneş, ay ve yıldızların dönmeleri”. İbnü Abbâs’tan “Yağmurlu bulutlar” ki bunlar mecazdır demiş. Mücahitten gelen haber de “Bulut dönüp yağan bulut”. Hasen’den gelen haber de “yağmur, rızık, su, bitki ve diğer bütün faydalar”. Rüzgâr, bulut, ışık, karanlık, sıcak, soğuk, nemlilik, kuruluk, tüm hareket ve değişimlerin tamamı işte rec’ kelimesi ile ilgilidir.

 

Bir de Sad’ var, yeri yardık diyor. Bakın yer yarılıyor, sert toprağın sert olan taşların, kumların içerisinden toprak yer çatlıyor, nazik bitkiler, nazik mi nazik bitkiler bitiyor. Bunları bu kuralları, kânûnu koyan kim? Cenab-ı Hak “yeri yardık” diyor bak. Sadi’, ekin için yarılır, bitkiler için yer yarılır. Yer: çatlak hâle gelir, yer çatlar. Yarık, ark, hendek dikkat et. Berzah, mezara giriş, dirilip çıkış, yer yarılır. Gökler babalar gibi yer analar gibi rec’ yağmur sad’ nebat, suyun tohumu döllemesi, işte bunlar bu kânûnları tabiat kânûnlarına hükmeden o kânûnları koyan Allah’ın kendisidir. “Bütün çiftleri yaratan Allah noksan sıfatlardan münezzehtir”. Yâsin Sûresi 36’ncı âyette. Kalem Sûresi 44 ve 45’te: “Derece, derece azâba yaklaştıracağız”. Gerçekleri görmeyenler eğer bir şeyde başarılı olarak devam ediyorlarsa bu istidraçtır. Derece, derece bunlar helâke gidiyorlar. Gerçeğe inanmayanların sonu budur. Tuzağın en sağlamıdır, Allah kişiyi helâk edeceği zaman derece, derece yukarı kaldırıp en aşağıya atar. Sende yükseliyorum zannedersin. Bugünkü dünyada bütün Îmân düşmanlarının hukûkun üstünlüğüne düşman olanların, Allah’a karşı ölünce dirilmeye karşı olanların, Muhammedî düzeni, Muhammedî şeriatı ki bu Allah’ın kurduğu düzendir. Bunu tanımayanların yükselişi yükseliş değil, yukarı kaldırıp en aşağıya atmanın adıdır bu istidraçtır.

 

Nâziât Sûresi 46’da: Dünya da bir akşam veya kuşluk vaktinden başka kalmamışa dönecekler”.

 

Dünya da hak hukûk gerçek tanımayanlar, hep dünya diyenler bir gün geldi geberdi gitti. Sordular dünya da ne kadar kaldın, bakın verilen cevap şudur. Dünya da bir akşam veya bir kuşluk vaktinden başka kalmamışa dönmüşlerdir. Dünya fânidir.

 

Dakika 55:13

 

(أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا)’dan bahsediyor Cenabı Hak. “Emhil” küçültme, mühletçik ver, inanmayanlara Allah dünya da bir mühletçik veriyor. Onun ömrü bir mühletçiktir. Az bir zaman, az bir mühlet.

 

Ebû Hayyân o büyük allame, bu âyeti açıklarken buraya işaret ediyor. (Ruveyda) az, yakın bakın. İbnü-i Kesir: “Her nefsin başında onu afetlerden koruyan Allah’ın bir muhafızı vardır”. Şimdi inkârcıları da Allah yaratmış yaşatıyor. Bunlar kendilerine verilen her şeyi Allah’a isyân da kullanıyorlar. Allah da onlara bir mühlet veriyor. O mühleti de onlar ooh bak biz şanslıyız diye kötüye kullanıyorlar. Hâlbuki o mühletçik bitecek, başına gelecekler gelecek, belâsını bulacak haberi yok. Allah’a karşı konarak Allah’ın mülkünde yaşanır mı? Teshil ’de şöyle zikrediliyor. “Kıyâmette güçler yok edilir”, kimin ne gücü varsa kıyâmette herkesin gücü yok edilir. Güç kuvvet Allah’ındır, bize ne verdiyse O vermiştir. Bizde ne varsa, güçten, kuvvetten, ilimden irfândan neyimiz varsa maddî ve manevî Allah’a aittir, O vermiştir. O kıyâmet günü bunların hepsi alınacaktır. Sadi’ bitki meyve için yarılır. Yani yeryüzündeki bitenlerin durumuna bir bak! Böyle bir kânûnla yeryüzünü Allah çalıştırıyor, kânûnlar ilâhî kânûnlar işliyor. Araf Sûresi 182’de de geçtiği gibi, Ebussuûd: “Bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâk ederim” diyor. Kim diyor? Cenab-ı Hak, hangi âyette? Kalem Sûresi 45’inci âyette. Şimdi gâvura sezdirmiyor. Uyarmış, uyarmış, uyarmış ki Kur’an göndermiş, Peygamber göndermiş, âlimler konuşuyor akıl vermiş fikir irâde vermiş, adam bunların hepsini kötüye kullanıyor. Allah bunları ne yapıyor? Ebussuûd’un da bu âyete bu açıklığı getirdiği gibi  o îmânsız, vicdansızlara Allah bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâk ederim diyor. Adamın topu tüfeği var o topu tüfeği onu helâk edecektir. Füzeleri biliyorsunuz, elinde alıyor kendini vuruyor. Allah yolunda yürümeyen, Herkes kendini vuran insandan daha beterdir. Geceyi aydınlatan, cihânı parlatan, Hz. Muhammed’in nurudur, Allah Muhammedî nurla, O’nun âlemlere Rahmet Peygamberi gönderilmesi ile bütün gecelerin aydınlanması, cihânın parlatılması, sabahyıldızı Muhammedî nurdur Muhammedî şeriattır, tek kelime ile Yüce İslam, Şanlı Kur’an’dır. İşte Kur’an-ı Kerim’in Kur’an güneşi Kur’an-ı Kerim yıldızları parlayan âyetler, bunların tümü tek kelime ile İslam’ın nurudur.

 

Dakika 1:00:12

 

Nur’u İslam’dır. İçi dışı nuru İslam ile parlayan, îmân nuru ile parlayan, Amel-i Sâlih ile donatılmış olan, Yüce Allah’ın ebedî lütuflarına mazhâr olan kullarından eylesin. El-A’lâ Sûresine gelmiş bulunmaktayız.

 

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

El-A’lâ Sûresi, Mekke-i Mükerreme döneminde inzâl edilmiş, âyet sayısı 19, sıra numarası 87 olan sûre-i celilelerimizdendir adından da bilindiği gibi.

 

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ﴿١﴾

اَلَّذ۪ي خَلَقَ فَسَوّٰىۙ﴿٢﴾

وَالَّذ۪ي قَدَّرَ فَهَدٰىۙ﴿٣﴾

وَالَّـذ۪ٓي اَخْرَجَ الْمَرْعٰىۙ﴿٤﴾

فَجَعَلَهُ غُثَٓاءً اَحْوٰىۜ﴿٥﴾

سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسٰىۙ﴿٦﴾

اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفٰىۜ﴿٧﴾

وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرٰىۚ﴿٨﴾

فَذَكِّرْ اِنْ نَفَعَتِ الذِّ كْرٰىۜ﴿٩﴾

سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشٰىۙ﴿١٠﴾

وَيَتَجَنَّبُهَا الْاَشْقٰىۙ﴿١١﴾

اَلَّذ۪ي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرٰىۚ﴿١٢﴾

ثُمَّ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰىۜ﴿١٣﴾

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰىۙ﴿١٤﴾

وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّه۪ فَصَلّٰىۜ ﴿١٥﴾

بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ﴿١٦﴾

وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ﴿١٧﴾

اِنَّ هٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْاُو۫لٰىۙ ﴿١٨﴾

صُحُفِ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى﴿١٩﴾

 

(Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)

 

1 – Rabbinin yüce adını tesbih et.

2 – Yaratıp düzene koyan O’dur.

3 – Takdir edip hidâyeti gösteren O’dur.

4 – Otlağı çıkaran,

5 – Sonra da onu karamsı bir sel köpüğü hâline getiren O Rabbinin yüce adını tesbih et.

İşte secdeler de (Subhâne Rabbiyel-A’lâ) diyoruz. Bu sûre bu âyetler geldikten sonra secdelerde de bu tespih okunmaya başladı. (Sebbihisme Rabbikel-A’lâ) (Subhâne Rabbiyel-A’lâ, Subhâne Rabbiyel-A’lâ). Ne yüce bir övgü, Allah’ın Şânına yakışan bir övgü ile Allah’ı övmek, kul için en büyük mutluluktur.

 

6 – Bundan böyle sana Kur’an’ı okutacağız da unutmayacaksın. Kime diyor? Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’e diyor. Bunun şahsında da ümmetine işaret ediyor.

 

7 – Yalnız Allah’ın dilediği başkadır. Çünkü O açığı da bilir, gizliyi de.

8 – Seni en kolay yola muvaffak kılacağız.

9 – Onun için öğüt ver, eğer öğüt fayda verirse.

10 – Saygısı olan öğüt alacaktır.

11 – Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır. Neden? Kur’an’dan kaçanlar.

12 – O ki, en büyük ateşe girecektir.  Kur’an-ı Kerim’den kaçanlar, ona sırt dönenler, ateşin en büyüğüne gireceklerdir.

13 – Sonra ne ölecek onda, o ateşin içinde ölüm yok, ne de hayat bulacaklardır, mutlu hayatta yok. Acı azâb üstüne azâb, doğrusu felâha ermiştir, kim temizlenen, îmân eden, Kur’an-ı Kerim’in emirlerine bir, bir îmân eden, içini dışını temizleyen, tertemiz bir Müslüman felâha ermiştir.

 

Dakika 1:05:15

 

15 – Rabbinin adını anıp namaz kılan.

16 – Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Namazınızı kılın ki felâha erin.

17 – Oysa âhiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Dünya fânidir.

18 – Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,

19 – İbrâhim ve Mûsâ’nın sahifelerinde de var idi bunlar.

Kıymetli dostlarımız,

İşte bu El-A’lâ sûre-i celîlesinin kısa öz anlamını verdikten sonra sizlere bir de keşif notları üzerinde bilgiler vermeye çalışacağız.

Âlûsî’den İbnü Kavs ve diğerlerinden fıtır sadakası bayrama işaret var demiş. Medenî de diyenler olmuş bu sûre için. Celâleddîn es-Suyûtî Buhârî’nin Berâ Bin Âzib ’den (Radıyallâhu Anh) rivâyetiyle reddetmiş. Ahmed Bin Hanbel “Yüce Rabbimi noksan sıfatlardan uzak tutarım.” (Subhâne Rabbiyel-A’lâ) demiş ve bu anlamı vererek ilk inenler yani inzâl olarak Allah’tan ilk gelen sûreler, âyetler “İkrâ”, “Nûn”, “Müzzemmil”, “Müddesîr”, “Tebbet” sonra “Küvvirat”, sonra bu “El-A’lâ” Sûresi’dir diye nakletmiş. Bu nakli yapan Âlûsî’dir. Burada bir vaaz ve nasihatten bahsediyor Cenab-ı Hak. Kur’an-ı Kerim’in nuru ile aydınlanmak, bedbaht kişi kaçar Kur’an’dan kaçar, müttekî olan da Kur’an-ı Kerim’e koşar. İşte bu da Sâbûnî’nin naklidir. Hz Ali’den (Radıyallâhu Anh) Efendimiz bu sûreyi çok severdi. İmâm-ı Ahmet Bezzâr İbn-i Merdiye bu haberi vermişlerdir. Ebû Ubeyd Temîm’den Sevgili Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) “Tespihi anlatan sûrelerin en faziletlisidir” buyurmuş. Bu haberi de Suyûtî naklediyor adı geçenlerden. Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce, Hakîm, Beyhakî Hz. Âişe’den (Radıyallâhu Anha) Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) vitrin birinci rekâtında “El- A’lâ’yı” ikincide “Kâfirun’u”, üçüncüde de “İhlâs ve Muavvezeteyn’leri” okuduğunu rivâyet ediyor. Âişe Annemizden geliyor bu haber. Tirmizî’nin dışında Muavvezeteyn’ler yoktur, Ubey Bin Kâ’b ’tan gelen haber de. İbnü Ebî Şeybe, İmâm-ı Ahmed, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce, Nu’mân bin Beşîr’in Efendimizden (Aleyhissalâtu Vesselâm) naklettikleri haberde bayramlar da ve cuma namazlarında El-A’lâ’yı ve El-Gâşiye’yi okurdu diye rivâyet etmişlerdir.

 

Dakika 1:10:04

 

Cumaya rastlarsa ikisini de okurdu demişlerdir. Taberânî Abdullah bin Hâris’den “Efendimizin son kıldığı akşam namazında El-A’lâ’yı ve Kâfirun’u okudu” diye rivâyet vardır. Hasan-ı Basrî ’den de gelen haber de “Büyük ateş âhiret ateşidir, küçük olan dünya ateşidir” diyor. Rabbinin yüce adını tespih et, Îmân Amel-i Sâlih ile ateşler söner. Dünya ve âhiret bayramlarına işaret vardır.

 

Yine Tâhâ Sûresi 50’nci âyette: “Rabbimiz her şeye hilkatini yani özelliğini veren yolu da en iyi şekilde gösterendir”.

 

Kâf Sûresi 45’te “Tehdidinden korkanlara Kur’an-ı Kerim ile öğüt ver”. (فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ) buyurmuştur Yüce Rabbimiz.

 

Şûra Sûresi 11’de (لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ) “Hiçbir misli benzeri yoktur”. Allah’ı iyi tanımak gerekmektedir. Saygı, hürmet ile Yüce Allah’ı an. Her yaratık için elverişli olanı takdir etti yüce Rabbimiz. Teshil’de böyle nakledilmiş. “Her şey uyum içindedir”. Ebû Hayyân Bahir’de nakletmiş. “Onlar tuzak kurarlar”, ama O tuzakların tamamını Allah onlara oturtturur. Kendileri yakalanırlar. Mühlet vermesi Yüce Allah’ın yüceliğindendir. En şiddetli kâfirlere bile bir mehil müddet veriyor. Îmân edecek kadar onlara zaman, ömür veriyor. Bu yüce vaadinin garantisidir. Hz. Ali, fitneden yalanlamadan korunmak için insanlara anlayacaklarını söyleyin, akıllarının miktarınca hitap edin demiş Hz. Ali. Tabii Hz. Ali bu bilgileri nereden aldı? Peygamberimizden. Muhammedî okulda iyi okuyanlardan biri de o kıymetli, kahraman mı büyük kahraman büyük halîfe Hz. Ali (Kerremallâhu Veçhe’dir). Ahmed, Ebû Dâvûd, İbnü Mâce ve diğerleri Ukbe Bin Amiri Cühenî’ nin “Rabbini Yüce ismi ile tespih et.” Vâkıâ Sûresi 96 “inince rükûda yapın”. El-A’lâ “inince de secdede yapın” dedi. Yani rükûda (Subhâne Rabbiyel-Azîm) deyin, secde de (Subhâne Rabbiyel-A’lâ) tespihlerini okuyun dedi. Kim? Sevgili Peygamberimiz. Yüce Allah’ın emirlerini Peygamberimiz tebliğ ettiği, Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) “Yüce Rabbimi noksanlıklardan tenzih ederim” derdi. Ebû Dâvûd ve Hakîm bunu rivâyet etmişlerdir. İsmi tenzih sahibini tenzihtir. Dikkat et! İsmi tenzih sahibini tenzihtir. Allah Celle Celâlüh ismi İsm-i Âzâm’dır. En ulu en yüce ismidir. “Aliyyü” yüce, El- A’lâ” en yüce, diğerlerine göre hepsi en yücedir.

 

Dakika 1:15:02

 

“El-A’lâ Rabbine nazaran sıfat, yani Rabbe nazaran sıfat, isme nazaran atfı beyândır. Kudret ve eserler de kuvvet ve hükümlerde en üstündür. Tespih söz ile fiil ile olur. Namazlar tüm ibadetler fiili tespihtir. Malî, bedenî cihâdlar iyilikleri emir, kötülükleri nehiylerde bunlarda fiili tespihlerdir. Bunlar ve diğerleri (Subhânallah) sözlü bir tespihtir. Kalp ile olan tam bir îmân ile olur ki bir ve kemal sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzehtir.

 

İbnü Mes’ûd (Radıyallâhu Anh) peşin olan dünya yiyecek, içecekleri kadınları, zevki eğlencesi, güzelliği ki onu aldık, âhireti bıraktık sonra verileceği terk ettik dedi. Büyükler hep böyle düşünürler. Rûm Sûresi 17’nci âyette “Akşama girerken sabaha ererken Allah’ı tespih edin”. Gündüz ve gece namazlarını mükemmel kılın, yarattığında hiçbir düzensizlik göremezsin. Eseri ismi gibidir. Eserleri kusursuz yaratılmıştır, isimleri en güzel en yüce isimlerdir. “Hiçbir şey yoktur ki O’nu hamd ile tespih etmesin, her şey O’nu hamd ile tespih eder.” İsrâ Sûresi 44. (Lâ yetecezzâ) meselâ atom, elektron, nötron, hareket hâli bunlar dahi Allah’ı hep tespih ederler. Kendisine bakılarak yaratıcısının varlığı anlaşılan, ilmi sûretler, azâmet ve ikrâm ifade eden eserleri, âyetleri ki aklına ne gelirse Allah ondan başkadır, yücedir, münezzehtir. (Ma yuğlemu bihis-saniu).  “Kendisine bakılarak yaratıcısının varlığı anlaşılan ilmi sûretler”. Dikkat et, (Küllü ma hatara bi bâlike vallâhu verâe zalike). Yani aklına ne gelirse Allah ondan başkadır, Allah hiçbir yarattığına benzemez. Allah kendi dediği gibi bir varlıktır. Eşi bulunmayan bir tek varlıktır, hiç benzeri ezelî, ebedî yoktur. İsimler, sıfatlar O’nu tanımaya sebep olandır. (Ma yu’rafü bihi), sıfatları ile tanınır. Rahmân Sûresi 78’de “Rabbinin celâl ve ikrâm sahibi olan adı çok yücedir”. Rahmân 27’de “Celâl ve ikrâm sahibi olan Rabbinin veçhi bâkidir. Sahibi yüz ile tanınır”. Onun için Cenabı Hak burada kendini anlatmak için veçhinden bahsetmiştir. Bir yüz cemâlden bahsetmiş ama hiç akıl hayâllere gelen yüzlerden cemâllerden değildir.

 

Dakika 1:20:02

 

O kendi dediği gibi bir cemâle, güzelliğe, yüze sahiptir ama hiç mahlûkatta ezelî ebedî benzeri yoktur. Evet, Âdem’e tüm isimleri öğretti, ezelî ismi gibi O’nun varlığına delâlet etmektedir. Karine (ipucu), sofiyye sıfatlar zatın, isimler sıfatların, eserler isimlerin, netice ve gereği olan hükümleridir. Eserler isimlerin kendisi değil hükmü hükümleridir. Ehl-i Sünnete göre Cenab-ı Hak görülebilir. Zât-ı tecellîsi âhirettedir. Zât tecellîsi âhirettedir. Sıfat tecellîsi dünyada da Cenab-ı Hak kullarına, dilediğine sıfat tecellîsinde bulunur. İsim tecellîsinde ve isimlerin tecellîsi hükmü olan eserlerinde olduğu gibi. Kâinat satırlarını inceleyip bir düşün, çünkü onlar yüce âlemden sana gönderilmiş kitapçıklardır, mektuplardır, ilâhî mektuplar, ilâhî kânûnlardır. En güzelleri Esmâ-ül Hüsnâ’dır. Kitapta, sünnette olan isimleridir. El-A‘lâ en yüce, sofiyye eserler hükümler, isimlerin gereğidir. Eserler, hükümler, isimlerin gereğidir. Yaratması Tekvin sıfatının gereğidir. İlim ve irâdesiyle kaderi tayin etmiştir. Farklı mahiyetler, değişik kimlikler, çeşitli türler, kayıt ve sınır altına alma gâyesine yöneltme, hep O’nun emriyledir. Gök cisimlerinin sınır ve hareketleri ve hayvanların durumları, derin ince yüce Kudret’in ilim ve irâde ve hidâyet tecellîleridir. Akıl ve din hidâyeti önde gelir. Nicelik kânûnlarının hükmü altında hepsi sınırlıdır. Bu sanatlar Rab’lık şânıdır. Bir kürenin eksen veya yörüngesinde dönmesi, çekim kânûnları, genleşmesi, büzülmesi, düşmesi bunlar ilâhî kânûn gereğidir. Yaratan, emri böyle veren, kânûnları oraya öyle koyan O’dur. Billurlaşması, erimesi, oksijenle yanması, zerrenin organlaşması, hücrelerin döllenmesi daha niceleri hidâyet kapsamındadır. “Her şeye hilkatini verdi ve sonra da doğruya giden yolu gösterdi”. (أَعْطَىٰ كُلَّ شَىْءٍ خَلْقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ). İşte Tâhâ Sûresi 50’de bildirildiği gibi. “Tüm hazineler bizim katımızdadır” buyuruyor Hicr Sûresi 21. “Bilinen miktar ile indiririz”. “Ciltlerle yazı yazsanız, yetişemezsiniz. Emir ve tedbiri O’nun üstündür, eşsiz üstündür”. Nâziât Sûresi 31 – 33 otlağını çıkardı, dağları yerleştirdi.

 

Dakika 1:25:02

 

“Sizin için, hayvanlarınız için, menfaatiniz için geçimlik olarak otlaklar, yaylalar çiftlikler, bahçeler, ormanlar, türlü bitkiler, ağaçlar, meyveler İlâhî Kudret’in eseridir. Hakk’a karşı tuzak kuranlar büyük ateşe odun, çıra olurlar”. Hakka tuzak kurulmaz. O tuzağı kendine kurdun, derhâl tutulur cehenneme çıra, odun olursun haberin olsun. (غُثَاءً أَحْوَىٰ). “Sel kusuğu”, çer çöp, ahlât.

 

Ehvâ; Kömür gibi simsiyah, yer küre katmanları, karbon turp yani yanıcı maddeler kömür, taş kömürü bunlara işaret ve oluşumu durumuna da oluşumuna da işaret edilmiştir bu âyeti kerime de. Muhammed Sûresi 12’de “Kefereler zevkine bakarlar. Hayvanlar gibi yer içerler.” İnsan gibi Müslüman gibi olmaya hiç gayret etmezler. Keşfü’l Esrâr Nûr’ul Kuran’da boşluklarda, meyilli vadilerde, engin bataklıklar da tortular oluşur, yanan cisimler oluşur, turp ismi verilir. Nebatat-ı hâleviyye (tohumsuz yapraksız küçük bitkilerin) birikimi iledir. Kum, kuru balçık üzerinde yığılmış olurlar. Zamklı, sakızlı reçine, meşe ağacı türleridir. Kararmışlar boynuzlar kemikler bulunur. Billurlaşmış arazide de bulunurlar. Sığır, deve kemiklerinde de olduğu gibi. Kalın tortuları da vardır, yıkılmış ormanlar atılmış ağaçlar, Alp Dağları’nda Fransa’nın merkezinde yüksek dağ yüzeylerinde, Prusya’da Hollanda’da turplar yaygındır.

 

Taşkömürü turp gibi teşekkül eder. Bu âyetler bunlara işaret ediyor. Jeologların görüşü kömür tortuları bitkilerin görülmesinden oluşur. Bir yılda oluşan karbon miktarı her asırda kalınlığı yüzde bir buçuk kömür tabakası oluşur. Canlıların oluşmasından evvel hava boşluğu buharlarla dolu idi. Yoğun bitki oluştu, arzın içinden karbonik asit çıkıyordu. Bitkilerin içine karbon hızla yerleşiyordu. Kavkılı alçılı taşların tortusu tüm tortular asırların geçmesini gerektiriyordu. Kömür de turpta bitki kalıntıları büyüteç ile keşfedilmiştir. Yerküre kökleriyle dikili ağaçlarla, onların “şişt-i fahmîde” kömür yaprağı ile desteklenmiş az başlangıçta düz idi. Dağlar yok çalkantılı idi. Değişik bitkiler vardı, çiçeği gizli, yosun ve kükürtlü bitki familyasından değişik terkipte idiler. Sayıları çok kütleler hâlinde yaratılmışlardı. Böylece kömür arzı oluşmuştu. Dağlar oluşunca bunlar derinliklerde kaldılar.

 

Dakika 1:30:05

 

Zift ve katranlı maddeler hâline gelmişler. Havagazı üretilen taş kömürü de bunlardandır. Arzın 3’üncü devrinde ısı eşit idi. Tüm kürede bir çap vardı. Bitkiler olağanüstü gelişti, soğuk iklimde eğrelti otu türleri görülür. Yüksek katran ağaçları vardı. 33 ve 40 zira yükseklikte idiler o ağaçlar. Çapı 1,5 zira idiler. Zamanımızda bir ziradırlar. Dikkat et! Kömür devri ki kutuptan kutba kaplı idi. Bunlarla ormanlarla ağaçlar, deniz tortuları, alçılı kömür taşı, müddeti sonra kömür müddeti, eğrelti otu, atkuyruğu, bitkisel kükürt, konik türler, iki çenekli halka yapraklı İran kamışı, 13,15 zira yükseklikte nesli kesik olanlar. Bu devrede yağmurlar, sis devamlı ısı şiddetli ışık hafif, spiral adası gibi bir durumdaydı ki bu bir örnek olsun diye. Avrupa da sivri uçlu ağaç türleri 250’dir, kömür arazisinde böyledir. Şu anda ise 50 kadarı kalmıştır. 2 çenekliden 25’i yaşıyor, bunlarda 120’den fazla idi, bakın Dünya’nın başına bir de şimdiki duruma bakın. Ebû Zer; “İbret nasihattir”, yani ders almalı, Kur’an-ı Kerim’in hem dünyevî hem uhrevî hem de kevnî âyetlerinden ders almalıdır. Bilimde ileri gitmeli, Hz Mûsâ’nın sahifelerinde “öleceğini bilen nasıl sevinir”. “Öleceğini bilen nasıl sevinir” diye yazılıydı Mûsâ’nın sahifelerin de. İbret ve nasihat olsun diye bakın Mûsâ’nın sahifelerinde başka neler var.

 

Öleceğini bilen nasıl sevinir şaşarım.

 

Cehennemi bilen dünyaya nasıl aldanır şaşarım.

 

Onun için yorulur, şaşarım.

 

Hesabı bilip âhirete çalışmayana şaşarım.

 

İşte kıymetli dostlar, yeri incele, gökleri incele, kevnî kitâbî âyetleri incele, Allah’a şükreden kul ol. Taş kömürünün oluşumuna bu âyetler işaret ederken bakın taşkömürünün oluşumu bitkilerin bataklıkta ölüp çözülmesi iledir. Mâdenî gazlar da birlikte oluşmuştur. Daha neler! En iyisini bilen, yaratan, Yüce Allah’tır (Celle Celâlüh) Hak Teâlâ’dır.

 

Şûra Sûresi 52’de: “Ruh vahiy ettik kitap nedir bilmezdin.” Hz. Muhammed ilâhî okulda okudu. Cebrâil Aleyhisselâm ve Yüce Allah Hz Muhammed’e Kur’an’ı vahiy eyledi. Cebrâil bu vahyi getiriyordu Allah’tan. Okumak, ezberlemek amel etmek görev onlar.

 

Dakika 1:35:16

 

Okumalı, ezberlemeli, amel etmeli, ilâhî emirleri hiç mi hiç unutmamalı. Yüce Allah neler vermiştir daha neler verir, dilerse çeker alır nesihte eder. “Nesh edersek daha hayırlısını veya mislini getiririz” buyurmuş Bakara Sûresi 106’da. Unutmamak Efendimiz ’in (Aleyhissalâtu Vesselâm) mûcizesidir. Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’i kalbine yerleştirilmiş unutmazdı.

 

Buhârî, Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) bir âyet atlamış sabah namazı Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) “Unutturuldum” demiştir. (İllâ Mâşa’Allah)’da buyurulduğu gibi. Mevla hatırlatır, hatırlatması için sebep hâlk eder. “Hikmeti ümmete hükümleri öğretmektir”. Dikkat et buraya! “Hikmeti ümmete hükümleri öğretmektir”. Ümmet bundan kurtulamaz, unutmaktan kurtulamaz, unutmamak için ne yapacaktır tekrar istikrârı meydana getirecektir. Hud Sûresi 118; “Cennet ehli için O’nun dilemesiyle yerler gökler durdukça cennette hayat ebedîdir” buyrulmuş. Unutmayacaksın İnşâ’Allah Allah’ım bana da, dileyenlere de unutturma. Şirk koşarsan vahyi tamamen gideririz, elinden alırız. Şirkten gece-gündüz bütün gayen ve gayretinle, samîmîyetin ve İhlas’ın ile Allah’a sığın. Şirkten, küfürden, nifaktan, Allah’a âsî olmaktan Allah’a sığın. Şirk koşarsan amelin boşa gider, hepsi yok olur. Başarı sırf O’nun lütfu ihsânındandır. Allah’ım unutturma. Unutturmadığın gücü lütfeyle, unutması sürekli olmaz. Meleke yerleşir, unutturmaz dilediklerine ki başta Peygamberimize unutturmadı. İlim, amel öğretme doğruyu gösterme ve bulmada en kolaya muvaffak olmada en zoru en kolayı başarmada, dini her saha da başarı lütfedilmektir. Allah’ım her an her sahada başarı lütfeyle. Allah’u Ekber. Hakkı bilmek, Îmân ve ihlas ile amel etmek için başarı kolaylık, amel etmek için Cenab-ı Hakk’ın lütfuna, ihsânına, yardımına dâima biz muhtacız. Hakkı bilmek Îmân ve ihlas ile amel etmek için lütfedilmesidir. İşte bunlar Tevfik-i Hidâyet, başarıdır. “Öğüt ver, öğüt mü’minlere fayda verir”. (وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ) buyurmuş Yüce Rabbimiz. Öğütle bakın Efendimiz Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) öğütle  memurdur, ümmeti de görevlidir. Fasih, düzgün öğüt faydalıdır. Öğüt ver. (وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ) “Rabbinin hükmüne sabret”. Eziyetlere, sıkıntılara, sabır tahammül lâzımdır. “Gâyet izzetli bir elçi, zorlanmanız O’na ağır gelir, üstünüze titriyor, o mü’minlere gâyet merhametli ve şefkatlidir.” Tevbe Sûresi 128’inci âyet.

 

Dakika 1:41:03

 

 

 

(Visited 54 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}