AmeldeFıkhı-59-01

59- Amelde Fıkhı Ekber Ders 59

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 59

 

Elhamdülillahi Rabb’il âlemin. Vessâletü vessalâm âlâ Rasulûna Muhammedin ve âlâ âli Muhammed ve âlâ alihi ve ezvacihi ve eshabihi ve etbaihi ecmain. Estağfiruke ve etûbu ileyk ve es’elullâheli ettevfik vel hidaye vel afiyeh’’

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler! Namazların kazası konusunda derslerimiz devam ediyor. Amelde Fıkh-ı Ekber ekolünden keşif notları vermeye devam ediyoruz. Hanefi ekolünün görüşlerini şöyle bir alalım. Vitir dâhil kılınamayan beş vakit namaz ile vakit namazları arasında tertibe riâyet etmek gereklidir. Burada vitir namazı da dâhildir. Vakit namazının kaçırılmasından korkulursa önce vaktin namazı kılınır, sonra kazaya kalmış bulunan beş vakit namaz kılınır. Bu içtihadın delili Hz. Ömer’in oğlu, büyük fakihlerden Abdullah’tan gelen haberde; ‘’Uyku yahut unutma sebebiyle her kim bir namazı kılmazsa, kılamazsa ve kılamadığı namazın imamla birlikte namaz kılarken hatırlarsa, içinde bulunduğu namazı kılsın, sonra hatırladığı namazı kılsın. Sonra imamla birlikte kıldığı namazı yeniden kılsın’’. İşte kıymetliler, burada bu Hadis-i Şerifi, Hz. Ömer’in oğlundan bazı muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir (Radıyallahu anhüm ve erdahüm ecmain). ‘’Sizden her kim bir namazı kılamaz da ancak imamla birlikte namaz kılarken hatırlarsa namazını tamamlasın. Namazını tamamlayınca unuttuğu namazı yeniden kılsın. Sonra da imamla birlikte kıldığı namazı iade etsin’’. İşte, bu kaza namazı konusunda Hanefilerin delilleri bu gibi Hadis-i Şeriflerdir. Birçok namazı kazaya bırakan kimse tertibe riâyet ederek kılar. Birçok namazı kazaya bırakan kimse bunu bir tertip sırasına göre kılar. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) Hendek Savaşı’nda dört vakit namazı geciktirince savaş esnasında; bunları tertibe göre bu namazları kıldırdı’’. ‘’Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız öyle kılın buyurdu’’ Şanlı Peygamber (A.S.V.). Kazaya kalan namazlar 6 vakitten fazla ise tertip düşer. Vitir namazı bile olsa kazaya kalmış bir namazını hatırladığı hâlde farz bir namazı kılsa, kıldığı farz namaz bozulur. Çünkü sahib-i tertipler için durum böyledir.

 

Dakika 5:04

 

Sahib-i tertip beş vakitten veya 6 vakitten az namazı varsa kazaya kalmış; onları kılar, peşinden vaktin namazını kılmaya devam eder. Cihanın en büyük allâme-i cihan olan, ilim yıldızı olarak asırlardır parlayan, Ebû Hanife İmâm-ı Âzam ile İmâm-ı Ebû Yusuf’a göre nafile namaza dönüşür. Yani kıldığı namaz hatırlayınca -kaza namazının olduğunu hatırlayan kişi- kıldığı namaz nafileye dönüşür. Yeniden kılması da lâzım gelir. Bu sahib-i tertipler içindir. Kıymetliler, tekrar hatırlatayım. 6 vakitten az kazaya kalan namazı olan kişi sahib-i tertiptir. Bu kazasını kılmadıkça vaktin namazını kılamaz. Kazalarını hemen kılmalı, vaktin namazını kılmalıdır. Sahib-i tertipler için budur. Sahib-i gayri tertipler için bu vaktin namazından önce de kılınır kazalar sonra da kılınır. Kerahat vakitleri hariç, her zaman kılınır. Orada vakit geniş. Şöyle bir tabir vardır: ‘Bir namaz 5 namazı bozar’ diye. İşte bu sahib-i tertipler içindir. Bir diğeri ise beşini de sahih yapar. Terk edilmiş bulunan bir vakit namaz, beşinci namazın vaktinde kaza edilince önce kılınan namazları bozar. Terk edilmiş bulunan bir vakit namaz beşinci namazın vaktinde kaza edilince, önce kılınan namazları bozar. Eda edilen namazların altıncısı dahi önceki beş namazı sahih kılar. Evet, işte gerçek şudur ki, beşinci vaktin çıkması bu namazları sahih kılar. Bunlar sahib-i tertip ve gayri tertipler için söylenmiştir. Bunun için kaza namazı kılan muhterem efendiler bu konulara dikkat etsinler. Biz keşif notları veriyoruz, anlayamadıkları konuları sorsunlar. Tertip ne zaman düşer? Altı vakit olması ile vitir namazı dâhil değildir. Bakın, altı vakit olması ile kişi tertiplikten düşer gayri tertip olur. Bu sayıya vitir namazı dâhil değildir. Bir de yine vaktin dar olması ile tertiplikten düşer. Kaza namazını unutma sebebiyle yine tertiplikten düşer. Çünkü Şanlı Peygamber (A.S.V.): ‘’Allahu Teâlâ (C.C.) ümmetimden hata, unutma ve tehdit altında işledikleri işlerin günahını kaldırmıştır’’ buyurdular. O Şanlı Rahmet Peygamberi böyle buyurdular (A.S.V.).

 

Dakika 10:01

 

Şimdi sizlere Hanefi ekolünden kısaca böyle keşif notları verdikten sonra Mâlikî ekolünden de bazı notlar verelim. Tertibin vacip olması için kazaya kalan namazı hatırlamak, kaza etmeye gücü yetmiş olmak gerekir. Bu da Mâlikîlerin görüşüdür. Yine tertibe riâyet etmek şart olarak vaciptir. Bakın, Mâlikîlerde de durum böyledir. Kaçırılmış olan namaz, hazır olan namaza takdim edilmiş olur. Yani kazası olan kişi hemen kazasını kılmalı. Bunun için de ölçüsü beş ve daha az vaktin namazıdır. Yani tertip olması için kazanın önce, edadan önce kılınabilmesi için Mâlikîlerde de aynı yine Hanefiler gibi bunun ölçüsü beş ve daha az vaktin namazıdır. Yani beş vakitten veya daha az kazaya kalmış namazı varsa, Hanefilerde olduğu gibi Mâlikîlerde de önce kazaları hemen kılmalı, peşinden edayı kılmalıdır. Bir şeye yakın olana onun hükmü verilir. Bu da fıkıh kaidesidir. Şimdi, Hanbelilere bakalım. Eğer vakit geniş değilse tertip düşer, dedi Hanbeliler. Vakit dar ancak vaktin namazı sığıyorsa o zaman tertip düşer, dediler. Tertip, cemaatle namazdan daha kuvvetlidir, dedi Hanbeliler. Tertip, şarttır; yani namazın sıhhati için tertip, şarttır dediler. Bilmemekten dolayı da tertip düşmez dediler. ‘Ha ben bilmiyordum’ demek, özür kabul edilmez, dediler Hanbeliler. Tertip, namazda vaciptir, yani bu farz anlamında bir vaciptir. Vücup ifade eder şeklinde bir vaciptir. Şer’i hükümleri bilmemek özür değildir. Bak Hanbeliler ne diyor? Niye bilmiyorsun? Öğreneceksin diyor. Bu özür değildir bilmemek özür değildir diyor Hanbeliler. Çok güzel söylüyorlar. Öğrenmeliyiz gayret etmeliyiz. Bu okulda hepimiz okumalıyız. İşte bunun için bu ekolde okuyoruz, okutuyoruz, okuyalım, okutalım. Kimi? Okumak isteyenleri. Okumak istemeyen okul kaçkınlarını, cihattan kaçan kaçkınlar, okuldan kaçan kaçkınlar, yarın Ruz-i Ceza’da Allah’a ne diyecekler (C.C)? Bilmemek mazeret değil, öğreneceksin. Gayret edeceksin. Bu okula kayıt ol. Gücün yettiği kadar oku. Hanbelilerin delili ‘’Amellerinizi iptal etmeyin’’ diyen ayet-i kerimedir. Yine tertibin delili; Cihan Peygamberi Hz. Muhammed’in Hendek Savaşı’nda dört vakit namazı tertip üzere kaza ettiği ile ilgili rivayet Hanbelilerin de delilidir, hepsinde olduğu gibi.

 

Dakika 15:01

 

Çok miktarda kaza borcu olursa, onların kazası ile meşgul olur. Yani kazanı kılmaya gayret et, bitirmeye gayret et, borçtan kurtulmaya gayret et. Biz Allah’ın kullarıyız, kulluk bizim için sultanlıktır. Kulluk görevimizi yapalım, seve seve. Birçok kaza borcu olan, öğle namazında başlamak menduptur. Öğle namazı İslam’da ilk olarak farz olan namazdır, demiştir Hanbeliler. Öğle namazı İslam’da ilk olarak farz olan namazdır, demişlerdir. Şimdi de Şafiî ekolüne bir bakalım, oradan da keşif notları vermeye çalışalım. Kazaya kalmış namazları, vaktin namazından önce kılmak, Şafiîlerde sünnettir. Vaktin namazının kazaya kalmasından korkmamak. Yine kazaya kalmış namazları hatırlamış olmak gerekir, demiştir Şafiîler. Evet kıymetliler, şimdi, çok miktarda kaza namazı olanlar için, şöyle bir bakalım Hanefi mezhebi ne diyor? Çok miktarda kaza borcu bulunursa, kanaat getirinceye kadar kaza namazı kılması vaciptir, dediler Hanefiler. Buradaki vacip de yine farz anlamındadır. Vücup ifade eder. Vaktine erişip de kılamadığı hâlde üzerine borç olan ilk öğle namazı şeklinde de niyet eder. Şöyle de niyet edebilir. Vaktine eriştiği hâlde kılamadığı en son öğle namazı diye de niyet edebilir ve etmelidir. İşte kıymetliler, bunlar kolaylaştırmak içindir. Yüce İslam’da zorlukları ortadan kaldıran bir maslahat vardır. Faydalıyı celbeden, tüm zararları defederken, zorlukları da defediyor, kolaylıkları celp ediyor. Yüce İslam, kolaylıklar dinidir. Ölümsüz, mutlu hayata seni hazırlar. Hayat veren dersler, hayat veren nurun keşif notları, işte dersimizin adı onun için böyledir. İslam hayat verir. Eşi bulunmayan hayat tarzı, İslam dininin hayat tarzıdır. Onun tadını bilen ve yaşayanlar, onun zevkine ulaşırlar. İslam’ı bilmeyen, yaşamayan onun tadını bilmez ki. Uzaktan okyanusa bak dur. Avuçla geriden geriye avucuna su girmez ki. Okyanusu geriden geriye avuçlayanlar, avucunda bir damla su yoktur ve karşıdan serapları su zannedenler. Bunlar gaflet içindeki insanlardır. Yüce İslam bilinmeli, İslam okulunda okumalı, İslam’ı yaşamalıdır. Mâlikî, Şafiî ve Hanbeli ekolüne şöyle bir bakalım. Farz namaz borcu kalmadığı kanaatine sahip oluncaya kadar kaza namazı kılması gerekir. Bakın, bunlar da aynı şeyi söylüyorlar. Zaman belirlemek gerekmez. Öğle, ikindi kılacağı namazları belirlemesi yeterlidir. Bakın, bu ekoller Yüce İslam’ı güzel keşfetmişler ve kolaylıklar caddesini ortaya koymuşlar.

 

Dakika 20:40

 

Rahmet dalgalanıyor. Zorluklar kaldırılmış komple, hayatın içinden, mutlu bir hayat tarzıdır Yüce İslam’ın kendisi. Tabi önce ilim ve imân, sevgi, tasdik ve ikrâr ile başlar. Gelin okuyalım, bu mutlu okulda okuyalım, Yüce Allah’ın okulu bu, dersler Allah’tan geldi. Kur’an- ı Kerim, Allah’ın kitabı. Sünnet, Peygamber’in Yüce Kur’an’ı açıklaması, İslam’ı yaşaması ve tebliğ etmesi. Bilinen, uygulanan İslam, Kur’an ve sünnetle ortaya konmuş, Hz. Muhammed bunu ashapları ile yerleştirmiş. Yüce İslam’da hiç zerre kadar eksiklik yok. Yüce İslam’ı Allah, kemale erdirdim diyor, Allah diyor, kemâle erdirdim. İslam’da eksiklik yok kusur yok, kusur insanoğlunda. Kusurlarımızla savaşalım, cehâletimizle savaşalım. Bu okulda yok yok. İşte hayat veren nurun dersleri, bu okulda okumak, okutmak. Buradaki nefsimizi okutuyoruz, nefsimizi okuturken kardeşlerimize de faydalı olmak için onları da okutuyoruz. Tabii bu okula kayıt olanlar için. Okula kayıt olmuyorsa, okul kaçkını ise kendine yazık eder. Bu okuldan kaçılmaz, Allah’tan kaçılmaz. Allah’tan kaçanlar hemen Azrail’in ordularıyla Allah’tan gelecek belalara yakalanır. Kaçacak(!) Sen Allah’tan kaçabilir misin? Allah’ın âlemlerde kuşatmadığı, kudretinin hâkim olmadığı bir yer var mı? Yok. Öyleyse gel, Rabb’imizi bütün varlığımızla severek ona kulluk edelim. İslam okulunda okuyalım, kayıt olalım, kadın-erkek, genç-yaşlı, hep okuyalım. Bak, bu okulun muhteşem hocaları var. Hz. Muhammed’in okulunda, ashabın, tabiının okulunda güzel okumuşlar. İslam’ın aslî ve fer’i delillerini ortaya koymuşlar. Hanefi ekolü, Mâlikî, Şafiî, Hanbeli ekolü muhteşem İslam okulları bunlar, ekol bunlar. İslam’ı, delillerle keşfeden yüksek kâşif, ulemanın okuduğu, okuttuğu okullar bunlar. Buradan arşa kadar ilmin direkleri uzanmaktadır. Onun için Hz. Muhammed’in gerçek ümmeti, işte bu ekollerde okuyarak gelmişler. Dünyayı da okutmuşlar. Cihan hâkimiyetini de kurmuşlar, cihana hâkim olmuşlar. Şimdi birileri intikam almak istiyor. ‘Siz bu İslam’ı dünyaya niçin hâkim kıldınız’ diye bu İslam’ın gerçek sulhun, barışın, adaletin, merhametin, kardeşliğin kadrosunu yok etmek için birileri intikamı sahasına atılmışlar ve intikam almak için her dalda uğraşıyorlar.

 

Dakika 25:01

 

Yüce İslam’ı zafere taşıyan komutanları, devlet adamlarını, o gerçek hükümdarları, ilim adamlarını, onların muhteşem kadrosunu, mücahit kitlelerinden, bunlardan intikam almak istiyorlar. Şimdi bu dört hak mezhep, dünyaya İslam hâkim olurken, bu dört mezhebin ekolünden yetişen kadrolar dünyaya hâkim oldular. Şimdi ‘bu dört mezhebi de dışlayalım da bir daha bu dünyaya İslamî kadro yetişmesin’ diyen mezhepsizler, mezhep düşmanları, ayrıca harekete geçirilmiştir. Planlı düşman oyunları vardır. Planlı düşman oyunlarından birisi de, faaliyet raporlarından biri de mezhepsizlik ve mezhep düşmanlığıdır. Çünkü o mezhepsizlere gidin -bakın-, İslam’ın delillerini bilmiyorlar. Dört mezhebin ortaya koyduğu hak delillere bazılarını içinden almışlar o hak delilleri, bazıları yok piyasada. Kur’an-ı Kerim’in bir kısmını anlamışlar, bir kısmını yanlış anlamışlar, bir kısmını hiç anlamamışlar, yanından geçmemişler. Sünnete de böyle, sahih sünnetlere savaş açmışlar. Bunlara dikkat edin, mezhep düşmanlarına dikkat edin. Bunlar İslam’ın sağlam ekollerde okutan bu okulların yerine sahte okullar açarak işte barışı bozan, adaleti ortadan kaldıran, birlik ve beraberliği bozan, İslam’ın gücünü dağıtan, kardeşliği mahveden fitne fesat odaklarına, Ebû Cehil’in kadrosuna dikkat edin. Bizden söylemesi. Çünkü dört mezhebin delilleri sağlam. Biz ömrümüzü bu işi vererek geldik de onun için bütün âlimlerimize rahmet okuyoruz, tüm âlimlerimize. Bu dört mezhebinki öne çıkmış ve tartışmasız hak mezhepler Bunlar. Delilleriyle ortaya çıkmışlar. İmâm-ı Âzam’ın kendisi ortada yok ortaya koyduğu ilimler var, onun ilmi var, deliller var, İslam adına koyduğu deliller var, muhteşem içtihatlar var, onun ekolü böyle. Mâlikî de böyle, Şafiî’de böyle, Hanbeli de böyle, bunlara yakın kıymetli diğer âlimlerimiz de var. Bir de ehl-i bid’at var. İslam’ı doğru anlamayan, ‘hep Müslümanım’ diyen ama İslam’ı doğru anlamayan, İslam’ın içinde fitne odakları var. Bunlar da ‘Müslümanım’ diyorlar. Ama ehl-i bid’at kol geziyor bunların içinde, Yüce İslam’ı yanlış anlamışlar, yanlış anlatmışlar, anlatıyorlar. Bunların sayısı az ama fitne olmaya yetiyor. Dikkat edin bunlara. Bunlar Cemel’de Müslümanları birbirine, Cemel Vakası’nda tutuşturmaya çalışanlar bunlar. Hazreti Osman’ın katilliğini yapan hainler de bunlar. Hz. Ali ile Nehravan’da savaşan alçaklar da bunlar. Hz. Ali’ye ve birçok ashaba kâfir diyen, zındık da bunlar. Hz. Ali, cihanın en büyük kahramanı ve en büyük allâme-i cihandır. İlmin kapısıdır Hz. Ali, Hz. Muhammed’in deyimi ile. Onun için Sıffin’deki olayların içinde yine bunlar var.

 

Dakika 30:03

 

Ehl-i bid’at var, Hariciler var. Haricilerin kuyrukları bugüne kadar devam eden kuyruklar var, diğer ehl-i bid’at var. Aleviliği, Emeviliği, Hariciliği ortaya çıkaranlar, ondan sonra bunlar ne yaptılar? İnsanlığın karşısına Emevilerin karşısına, Emeviliğin yerine daha doğrusu, ne yaptılar? Sünnileri koymak istediler. Alevi-Sünni düşmanlığını körüklediler. Bunların arkasında komple düşman var, cehâlet var, gerçekleri bilmemek var. Çünkü kıymetliler, Hz. Ali, Kuran’ı, sünneti, icmâyı, kıyas-ı iyi bilen bir allâme-i cihan, Hülefa’i Raşidin, gerçek bir halife. Hz. Osman’da böyle. Ömer, Ebûbekir zaten böyle. Şimdi Müslümanların içine fitne, fesat sokmak isteyen, bölüp parçalamak isteyen, düşmanın emrinde çalışan odaklar var. İşte bunlar, bu dört mezhebe savaş açmışlardır. Bugün de o gün de. Bu dört mezhep ise Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in yolunu iyi bilen, delillerle İslam’da okul açan, okuyan ve dünyayı da okutarak gelen sağlam ekollerdir. Hz. Ali, Ehl-i Beyt, bizimdir. Dünya değil dese de bizimdir. Hayır dese de birileri kendi tekeline almaya çalışsa, ‘yok Ali bizim, Veli bizim Ehl-i Beyt bizim’ diyen, ağzından haram, haram dökülen, şarap yükü hâline gelmişler var. Ali’yi Ehl-i Beyt’i kimseye vermek istemeyen. Bunlar Ehl-i Beyt yolunda değiller, Hz. Ali’nin yolunda değil bunlar. Yahudi İbn-i Seben’in yolundalar. Ali’nin yolunda, olan Ali’nin inandığı imân ile irfan ile Kur’an ve sünnetle ve dört mezhep ile beraber 12 İmamların hepsi dört mezhebin dışında değil ki, Cafer-i Sadık, Muhammed Bakır, İmam’ı Âzam’ın muhasırları bunlar. Bunların içtihatları bir. Ehl-i Beyte, İmâm-ı Âzam yardım ettiği için İmam’ı Âzam zindana atıldı, işkence yapıldı ve öldürüldü. Zeydi’n, Emevi isyanlarına karşı, Emevilerin zulmüne karşı, Zeyd’i destekledi diye, Ehl-i Beyt’i destekledi diye İmam’ı Âzam’ a zulüm edilmiştir. Birileri çıkmış Hanefi mezhebini Ehl-i Beyt düşmanı veyahut Ali, Veli düşmanı gibi göstermeye çalışıyor. İmâm-ı Âzam senden de ötekinden de berikinden de; Hz. Ali’yi de Ehl-i Beyt’i de senden daha iyi biliyor, daha çok seviyor. Çünkü allâme-i cihan, İmâm-ı Âzam’ın babası, Hazret-i Ali’ye hizmet etmiş, onun duasını almış. İlmin deryasından bol bol içmiş İmâm-ı Âzam ilim deryasından. Mezhebinin temelini Hz. Ali’ye koymuş, mezhebinin temeline Hazreti Ömer’i koymuş. Ashabı koymuş, Peygamberi ve Kur’an-ı Kerim’i koymuş mezhebine, delilleri de ortaya koymuş. Sen hangi İmâm-ı Âzam’dan, hangi Ehl-i Beyt’ten bahsediyorsun. Ehli Beyt’i biz canımızdan daha çok severiz. Hz. Ali bütün Müslümanların sevgilisidir.

 

Dakika 35:02

 

Ehli Beyt sevgilisidir. Bu lafına ne oluyor? Kur’an-ı Kerim’i bileceksin, haramına haram diyeceksin, helâline helâl diyeceksin ve Hazreti Ali’nin yaşadığı İslam’ı yaşayacaksın, onun ilmini önce kavrayacaksın. Hz. Ali, İslam’ı iyi bilen bir allâme-i cihan, cihan âlimi, cihan kahramanı. Hz. Ali, ‘’Bir damla şarabın düştüğü yere, koyunlarını orda otlar bitse otlatmam’’ diyecek, sen orda lıkır, lıkır şarap içeceksin. Yezid düşmanlığı yapacaksın, yezid tambur çalıyordu, sen tambur çalacaksın. Yezid zinâ ediyordu, sen zinâ edeceksin. Yezid namaz kılmıyordu, sen namaz kılmayacaksın, yezid düşmanlığı mı bu, yezidden yana olmak mı? Yezidden yana olanlar ‘Yezid düşmanıyız’ zannediyorlar. Yezidden yana olan, yezidin yaptığına yapanlardır. Yezid zinâ ediyordu, yezid zalimdi, yezid rakı, şarap içiyordu, Yezid namaz kılmıyordu, yezid zulmediyordu. Onun yaptığını kim yapıyorsa onlar yezid ve zalimdir. Hangi yezidden bahsediyorsun(!) Yezidin yaptıklarını yapıyorsun, ondan sonra bağrına vuruyorsun(!) Kerbela’ya giden kahraman Hüseyin, Hazreti Hüseyin (Radıyallahu anhü) zulme karşı gitti! Kur’an’a, onun yoluna, kendi hayatını feda eyledi! Kur’an’ın kahramanı Hz. Hüseyin, imân kahramanı, İslam kahramanı! Şarap kahramanı değil! Bir damla Ehl-i Beyt’in Sünni olan Ehl-i Beyt var, ne demek? Peygamber’in sünnetine, Kur’an’a, İslam’a bağlı demek, sünnet Allah’ın kanunları demek. Sen Sünniyi kendine düşman edinmişsin. Öbürü de Alevi deyince karşısına birisini almış. Hazreti Ali’yi, Ehl-i Beyt’i sevmekle adam Alevi oluyorsa, biz canımızdan daha çok seviyoruz. Ali’yi yanlış sevmekle Alevi olunmaz. Doğru seveceksin Ali’yi. Nasıl doğru? Kur’an’ı doğru bileceksin, sünneti, icmâyı, kıyası, İslam’ı ilimleri doğru bileceksin. Hz. Hasan’ın, Hüseyin’in, Ehl-i Beyt’in, Ali’nin yolunda doğru gideceksin. O zaman doğru söylemiş olursun. O zaman Alevi ile Sünni ayrımı yapılmaz ki, her Sünni Hz. Ali’yi sever, Ehl-i Beyt’i sever. Peki o zaman her Ehli Beyt de sünnet yolunda olduğuna göre, Alevi ve Sünniliği kim çıkarttı? Şimdi işte bu çıkarana bak, kendi yaptığın yanlışı bul. Sünni, Peygamber’in yolu. Sünnet çünkü sünnet yolu Allah’ın kanunlarının da yolu. Muhammed ile bu kanunlar, İslam’ın kanunları tecelli etmiş, ortaya konmuş. İslam Hazreti Muhammed’e inzâl edilmiş, Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere. Şimdi sünnet kelimesini, Sünni kelimesini de doğru anlayalım. Sünni Peygamber’in yolunda, İslam’ın emirlerine bir, bir kanunlarına uyan kişi demektir. Sünni bu. Alevi de Hz. Ali’yi seven, eğer oluyorsa ki hepimiz seviyoruz, sevmeyen yok. Demek ki her Sünni Hz. Ali’yi, Ehl-i Beyt’i seviyor. O zaman eğer sevmek yeterli oluyorsa, her Sünni alevidir, her Alevi de Sünni olmak zorunda değil mi? O zaman ikilik diye bir şey yok ortada, kim soktu bu ikilikleri, bunları ortaya. Bu ikilikleri, bu ikiliği fitneyi ortadan kaldırmanın yolu İslam’ı doğru bilmektir bilimsel olarak.

 

Dakika 40:01

 

İslam’ın kendi kaynaklarını inkâr ederek ne Sünni olur kimse ne Alevi olabilir! Kıpkızıl gâvur olur o kadar! Başka bir şey olmaz. İslam’ı değerleri inkâr edeceksin, kabul etmeyeceksin, ben Sünni’yim, aleviyim diyeceksin(!) Bu ne Sünnilik, bu ne Alevilik ne Müslümanlık ne müminliktir. Bu kızıl bir gâvurluktur! İnsanlığı buradan da kurtarmamız gerekiyor, bu sözleri söylememizin sebebi insanlığa doğruyu söyleyelim ki yanlıştan kurtaralım. Kendimizi ve başkalarını da. İslam herkesi kurtarmaya geldi, İslam evrensel bir merhamet, rahmet, hak ve hakikat, yüksek adalet, evrensel barış ve kardeşlik, sulhun barışın kendisi, İslam’ın kendisi. İslam’ı yok ederek dünyada barış olmaz. Sen hakikati yok ediyorsun. Barışın bütün ilkeleri ve değerleri İslam’ın kendisi. Doğru okuyalım, doğru okutalım. Biz burada Hanefi ekolü, Mâlikî, Şafiî ekolü derken içinde Kur’an’ı, sünneti gösteriyoruz. Bunlar yüksek müçtehit, bunların ilmini gösteriyoruz. Bunların kişiliği önde değil ki ilimleri önde. Bunlar yüksek âlimler. Bu ekolün içinde diğer bütün İslam âlimleri var. Sadece bunların ismi böyle öne çıkmış. Yoksa dünya Müslümanlarının gerçek Sünnisiyle, gerçek Alevisiyle bu ekolün içinde dünya Müslümanları bir kardeş. Ama bu değerleri, İslam’ın delillerini ve değerlerini kim kabul etmiyorsa, bunlar İslam’ın dışındaki kişiler. Bunlar kendilerini dışlamışlar. Bir insan hakikati kabul etmezse hakikat onu dışlar. Bu da işin yapısında vardır. Evet, kıymetliler, şimdi sizlere kaza namazları konusunda bilgi vermeye çalıştık. Bu dört ekoldeki kaza namazının kılınmasını farz olduğunu gördük. Şimdi birileri ‘kaza namazı yok’ diyor. Hiç değer vermeyin bu sapıklara! Kaza namazını Peygamberimiz’in şahsında, dört mezhebin bütün dünyada ne kadar âlim varsa, İslam âlimleri, dört mezhebin içindeki yüce âlimler başta olmak üzere; bütün İslam âlimleri ne yapmışlar? Kaza borcu olan namaz borcu olan kazasını kılmak boynuna borçtur, farzdır, demişler ve bunun sahib-i tertip ve gayri tertip konusunda da bütün İslamî delilleri incelemişler. Ve gerçeği, anladıkları gerçeği ortaya koymuşlar. Şimdi mekruh vakitlerde kaza namazları konusunda da yine bu ekolü, Hanefi ekolüne göre şöyle bir bakalım. Hanefilere göre 3 vakit vardır ki; farz veya vacip namazları kılmak sahih değildir. Dikkat et buraya. Üç vakit vardır ki; farz veya vacip namazları kılmak sahih değildir. Farzı, vacibi kılmak sahih olmayınca, nafileler hiç kılınmaz. Aklını başına al! Şimdi güneşin doğma zamanı; güneş bir veya iki mızrak boyu yükselir, rengi beyaz açıncaya kadar geçen vakit kerahat vaktidir.

 

Dakika 45:17

 

Bir de güneşin istiva vakti vardır. Yani güneş göğün tam ortasında durduğu vakit. Güneş batıya doğru meyil edinceye kadar, işte bu da istifa vaktidir, ikinci kerahat vakti de budur. Biri güneş doğarken, biri işte istiva vakti, birisi de güneşin batma zamanı ki; günbatımında güneşin kızarma vaktidir. Güneş batıncaya kadar bu kerahat vakti devam eder. Bu da güneş batarken kızarmaya başladı mı kerahat vakti girmiştir. Bu üç vakit konusunda -bakın- Sahihi Müslim’den rivayet olunmuş bir Hadis-i Şerifte Şanlı Peygamber ne diyor (A.S.V.)? Hanefiler -bakın- okullarına, ekollerine, mezheplerine Kur’an-ı Kerim’den buldukları delilleri Kur’an’dan, sünnetten buldukları delilleri sünnetten, icmâdan ve kıyastan delilleri ortaya koymadan bir mesele, bir hüküm konmaz. Ve ayetlerin, Hadis-i Şeriflerin, icmânın hükmünü de müçtehitler bilir. Zırcahiller veya cahiller bilmez. İlim ehliyeti taşıyan müçtehitler bilir. Muhaddisler dâhil, müçtehit olmayan muhaddisler dâhil, bütün hadisleri rivayet ederler senetleri ile ama hüküm konusunda müçtehide giderler. ‘Bunların hükmü nedir?’ diye. Bunun için değerli efendiler, kıymetli izleyenler, müçtehit kimdir onu iyi bileceksin. Ağzım var diyen konuşuyor şimdi, kimisi kendini şeyh ilan etmiş, kimisi müçtehit ilan etmiş. Hâlbuki daha yüzünden, önüne aldığı, kendi yazdığını okuyamıyor, niye? Taklit etmiş orayı burayı. Önüne aldığını okuyamıyor adam, müçtehit gibi davranıyor, terviç yapıyor. Müçtehittik gerçek bir ilm-i ehliyettir. Bu dört mezhebin müçtehitleri, sağlam müçtehitlerdir. Onun için dünya bunların ekolünde okuyarak gelmiştir. Hanefi mezhebinin bütün fıkıh kitapları asırlardır okunarak gelmiş tevatür yoluyla, diğerleri de böyle. Fıkıh kitapları dahi tevatürle gelmiş. Çünkü kesintiye uğramamış ki, her asrın âlemi, âlimleri oradan yetişmiş, kesintiye uğramamış. Bugün de dolu, İslam âlimleri var bu ekolleri güzel bilen. Daha önceki asırlarda da böyle okuyarak geldiler, okuyarak gidiyoruz, okutarak gidiyoruz, dünyayı okuyacağız okutacağız. Nefsimizden başlayacağız okuma-okutma işine. Nefsimizi okutacağız, nefis terbiyesi ile işe başlayacağız. Nefsini terbiye etmeyen, ruhunu tasfiye etmeyen, kalbini selamete çıkarmayan, kalb-i selim olmayan, gerçek hak ilimle, imânla donanmayan kalpler ters dönen kalpler var, ağzı kapalı kalpler var, mühürlü kalpler var. Allah muhafaza buyursun. Bunlara ne söylerseniz söyleyin, bunlar adam olmaz! Ama biz, yağan yağmur misali; taşa da yağarız toprağa da yağarız, kumlara da yağarız, kireçlere de yağarız. Biz, yağan yağmur misali, yağarız.

 

Dakika 50:08

 

Altı kötüymüş, taşmış; adamın kalbi taşlaşmış. O bizi ilgilendirmez, kendi bilir. Mahsulü güzel veren, mahsule düşmüş toprak. Yağmurla orada da güzel mahsul çıkmış. O da onun kârına. Kalbi çoraklaşmış, kumlaşmış. Kendi bilir, biz onlara karışmayız. Biz yağmaya, yağmur misali ilim yağmurlarını yağdırmaya devam ederiz, bu yağmurlar kendi kalbimize yağması gerekiyor önce. Şimdi bu dersleri okurken, okuturken kendi nefisini okutmayan kişi, kendi kalbine bu mânâyı indirgemeyen kişiler, okumuş sayılmazlar. Bunlar şekeri satarlar, evine zehir taşırlar. Bunların misali bunun gibidir. Kendi nefsini okutmuyor, başkalarına hitap ediyor, yok öyle dava! Önce kendini okutacaksın, nefsine okutacaksın, nefsini okuturken başkalarına faydalı olmaya çalışacaksın. Cihan Peygamberi (A.S.V.) ne diyor bak, üç vakit vardır ki, bunu İbn-i Amir rivayet ediyor Peygamberimiz’den, 3 vakit vardır ki, Cihan Peygamberi bu vakitlerde namaz kılmamızı yasakladı. ‘Namaz kılmayın’ dedi ve ‘Ölülerinizi kabre koymayın bu vakitlerde’. Bu vakitlerde ölüleri dahi kabre koymayı yasakladı. Bunlar da güneşin doğma vakti ta yükselinceye kadar, güneşin zeval vakti batıya doğru meyil edinceye kadar, güneşin batma vakti güneş ta batıncaya kadar; bu üç vakit, kerahat vaktidir. İşte Hanefi âlimleri Peygamberimiz’in bu uygulamasını ortaya koydular, delilleri ortada. Bir mezhebin mezhep olması için zaten Kur’an-ı Kerim’i, sünneti, icmâ, kıyası; o âlimler, o mezhebe ne yaparlar, o delilleri koyarlar. O delillere dayanarak o gerçeğin izahını yapar ve hükmünü açıklarlar, hesap bu zaten. Âlim olan kişi ile hareket etmek. Bilmeyenlere âlim lazım, müçtehit lazım. Başına sarık koyan âlim değil ki! Sarığın içinde ne var ne yok! İlme bak sen. Adam sarığı kaba sarmış iyi! Cübbeyi de kalın giymiş, içinde ilim var mı yok mu bak bakayım! Cahiller o sarığı görünce ‘Vay’! Bak sakal da uzun, sarık da kaba, cübbe de kaba(!) İçinde ilim var mı yok mu? Buna bak ey muhterem adam! Cahillikten kurtar paçanı! Ey kara cahil! Her sarıklıyı görünce hoca mı zannediyorsun(!) Dünyayı batırdı bunlar. İçinde iyileri, o sarığın içini ilimle dolduran muhterem, zat-ı muhteremlere sonsuz hürmetimiz var. Rahmet okuyoruz onlara. Ama milleti kandıranlara gelince, dikkat et! Bunları uyarmak için söylüyorum, çünkü bunların içinde yaşıyoruz. Adam çıkmış piyasaya şeyhlikten, mehdilikten, resûllükten bahsediyor. Sapıklık üzerine sapıklık. Dünyaya, son peygamber geldi, daha Peygamber gelmeyecek. Kimsenin ‘ben mehdiyim’ deme şansı yok. Adam kendini mehdi ilan ediyor. Kur’an-ı Kerim’i açınca yüzünden okumayı bile bilmiyor. Şeyh ilan etmiş kendini. Önüne bir şey koyuyorlar, onu okutuyorlar, onu şey gösteriyorlar. Bunun arkasında kimler var? Gidin bir -bakın-, bunların arkasında, bunlar bir tane mi(!)

 

Dakika 55:17

 

Pek çok! Sahte şeyhlere dikkat edin. Kur’an-ı Kerim’i dört mezhep ekolünden okuyun İslam’ı burada öğrenin. Hak mezheplerde, müçtehit okulunda okuyun. Çünkü Ehl-i Sünnet vel cemaat yolu hem şeriatta hem hakikatte, tasavvufta bir defa dört mezhebin içinden yetişmiş bütün evliyalar. Sahte evliyacılara, sahte enbiyacılara da dikkat edin. Sahte hocalara, sahte şeyhlere dikkat edin. Bunları düşman kullanıyor ve düşmanın işine geliyor. Bir de bu işin içine siyaset karışınca; yanlış, siyasi bir açıdan destek bulursa o zaman tehlike boyutları artıyor. Destekleniyor. En yanlışlar, en kötü yanlışlar destekleniyor ve millete lanse ediliyor. Bunlara da dikkat edin. Bunlarda kendilerini rant ortamına satan, satılıklar var! Oradan rant sağlıyor. Bir de düşman diyor ki, işte bunların karşısına bunları çıkartalım ve ortalığı bulandıralım, kafaları karıştıralım. Doğruyla yanlışı millet bulamasın diye düşman bunları kullanıyor. Ekran, ekran dolaştırılan var. Bunlara dikkat edin. Eğer dört mezhebin âlimlerini, gerçek âlimlerini dışlayarak, sahtekârlara, terviç yapanlara dikkat edin. İmâm-ı Âzam asırlardır dünyada ilmiyle, her şeyiyle kabul edilmiş. Diğer ekoller de böyle. Bu ekolleri şimdi yok sayıyor, bunlara eski kitaplar diyor sahte şeyhin birisi ve diğerleri de. Sonra fıkıh ekolünü yok etmek için bir hareket başlatılmış. Bunlar, bu İslam’ın azılı düşmanları bunlara dikkat edin. Fıkıh İslam’ı delilleri ile birlikte lehte aleyhte ne varsa İslam’ın hükümleri bilmenin adıdır. Fıkıhsız İslam olur mu? Hiç fıkıh ilmini ömründe okumamış, şeyhlik ilan etmiş kendini şeyh ilan etmişler var. Dört mezhebi hiç ağzına almayan alamayan, hiç ekolde okumayan, nasipsiz nasibi olmayanlar var, bunlar kendilerini şeyh ilan etmişler, mürşid ilan etmişler, dikkat edin bunlara. İyilere, ilmiyle hareket eden, Ehl-i Sünnet vel cemaat yolunda hareket eden, dört mezhebin ekolüyle hareket eden gerçek âlimlere, mürşitleri saygımız çok, sevgimiz çok. Onlar bizden biz onlardan (râzı olsun). Ama ilimsiz irfansız mezhepsizler var, ilimsiz irfansız tasavvufçular var. İlimsiz irfansız kendini şeyh ilan etmişler var, problem burada. Cahil halk kitleleri bunları bilmiyor ve onların da taraftarları var, etrafına cahiller toplanmış. Sakın ola ki bunlardan paçanı kurtarmadan gerçeği bulamazsın! Sahte şeyhlerden kurtar paçanı diyenlerden biri Şah-ı Nakşibend Kuddise Sirruh’tur. ‘’Sahte şeylerden diyor kendini kurtar. Gerçeği bulamazsın yoksa!’’ diyor. O kadar sahte şeyhler çıktı ki ve gruplar var bir sürü diğer dini gruplar. İçinde ilmi hareket, hangisi ilmi harekettir? Dört mezhebin fıkhına, -bakın- ortadaki hak delillere uymayan bütün grupların durumunu gözden geçir.

 

Dakika 1:00:14

 

Ne yapıyor bunlar? Kiminle rant bölüşümü yapıyorlar? Kimin emrinde çalışıyorlar? Bunlara dikkat edin. İlim, irfan hak mezheplerin ortaya koyduğu hak deliller ve İslam anlayışı. Ehl-i Sünnet vel cemaat anlayışı, buraya dikkat edin. Ehl-i bid’at yollarındaki sapık şeyhlere, sapık gruplara asla riâyet etmeyin ve değer vermeyin. İşte o zaman sapmaktan, saptırılmaktan Allah’ın lütfu ile kurtulursunuz, kurtarılırsınız. Allah’ın hidayetine mazhar olursunuz, körü körüne birisi taklit edilmez. Kıymetliler, işte görüyorsunuz Hanefiler bu üç vakitte nafile namaz kılmak da tahrimen mekruhtur dediler. Ne güzel okuyorlar ne güzel okutuyorlar. Çünkü ortada deliller var. Ya Kur’an-ı Kerim var ya sünnet var. Ya icmâ var ya kıyas var. Veya dördü de var veya aslî ve fer’i deliller var. Yani delilsiz bu ekoller, kimseye okunmaz, tam ilmin kendisiyle okuturlar. Öyle yaptılar, böyle yaparak geldiler. Bu ekolleri iyice anlamayanlar, bu çağı da okuyamayanlar; bu çağa o ekollerin aslî delillerini taşıyamayan, asıldan fer’e terakki edemeyen, tabii beyni terakki edemeyenler de var. Bin sene önceki şartları bugünkü şartlara aynen uygulamaya çalışan kafalar da var. Onlar yanlış, onlar İslam’ı alamamışlar, beyinleri terakki etmemiş. İslam çağları kuşatmış, bütün çağları. İslam’da problem yok, İslam’ı anlamayan, kavramayanlar da problem var. Kıymetliler, Mâlikî, Şafiî ve Hanbelilere göre de mekruh olan ve olmayan bütün vakitlerde kazaya kalan namazların farzını kılmak caizdir. İşte görüyorsunuz. Kazaya kalan namazların farzını kılmak, Mâlikî Şafiî ve Hanbelilere göre caizdir. Mekruh olan ve olmayan bütün vakitlerde kazaya kalan namazların farzını kılmak, caizdir. Bakın, bunların delili de var. Öyle de böyle de delil olur mu? Evet var. ‘’Her kim bir namazı uyku veya unutma sebebiyle kılamamışsa hatırladığı zaman onu kılsın’’. Bakın, bu hadisi bu üç mezhep böyle anlamış. Şimdi yine başka bir Hadis-i Şerif’te ‘’Kusur, ancak uyanık iken diğer bir namazın vakti girinceye kadar bir namazı kılmamaktan dolayıdır’’. Bakın, özür neredeymiş, kusur neredeymiş. Uyanık iken diyor bir namazın vakti gelinceye kadar; bir namazı kim kılmıyorsa işte kusur orda hata orada. Her kim böylece bir namazı kılmazsa, kılamazsa farkına varınca, yani hatırlayınca o namazı derhâl kılsın. Bakın, bu üç mezhebin delillerinden biri de bu.

 

Dakika 1:05:00

 

Peki, bu delillerin içinde kerahat vakti var mı?’ Kerahat vakti de olsa kılın’ diye bir emir var mı? Yok. O zaman şimdi tercihini yap. Hangi mezhebe göre yapmak istersin, ortada deliller meydanda. Delili olmayanlara zaten hiç itibar edilmez, bunu da unutma. Hanefilerin -bakın- delillerine, bak, üç vakitte namaz kılınmaz diyor. Bunlar ise kaza namazı kılınır, demişler. Bakın, kim. Mâlikî, Şafiî ve Hanbeliler. Yine başka bir haberde; ‘’Her kim güneş batmadan önce ikindi namazının bir secdesine yetişirse namazını tamamlasın. Güneş doğmadan önce, sabah namazının bir secdesine ulaşan kişi yine namazını tamamlasın’’. Bakın, bu habere dayanarak; buna başlanmış bir ibadet için Hanefiler bunları da keşfetmiş, bu delilleri ama içinden alınan mânâlar çok farklı. Elde edilen hükümler farklı. Şimdi bu da kâşiflerin keşif kabiliyeti, ilmî cehdi müçtehitler bütün gücünü sarf ederler ve keşfedebildiği kadar keşfederler, herkes sonuçta anladığı hükmü ortaya koyar. Kıymetli ve muhterem izleyenler, bu Hadis-i Şerifleri -bakın- bu kıymetli ekolün, kıymetli âlimleri böyle anlamışlar. Şimdi Hadis-i Şerif, bir nas olup diğer hadislerdeki umumî mânâya takdim edilir, demişler. Fakat Hanefilere göre o takdirde namaz bozulur. Çünkü mekruh vakitte kılınmış olur. Hanefilerde mekruh olan bir vakitte namaz kılarsan o namaz bozulur. Ama -bakın- görün, işte bu Hadis-i Şerifleri böyle anlayan ekoller de böyle kanaatlerini ortaya koymuşlardır. Şimdi tabii ki bilmeyenler bilenlerle hareket edecektir. Herkes kendi mezhebini seve seve yaşasın, ortada deliller var. Ve ortada ilmi olan da; bu deliller arasında mesela tercih hakkını kullanmak isteyen kullanabilir. Ben Hanefilerin delillerini tercih ediyorum. Kerahat vakitlerinde namaz kılmam. Ama bu demek değildir ki, ‘Mâlikî, Şafiî, Hanbelilerin dedikleri yanlıştır’ da denmez. O mezheplerin ekolündeki mensupları da seve seve o mezheplerin delillerine göre amel etsinler. Çünkü delillere göre amel eden kişiler pişman olmazlar, hiçbiri. Çünkü delile dayanmışlardır. Peygamberimiz’den gelen haberler böyle keşfedilmiş böyle değerlendirilmiştir bu ekollerde. Şimdi âlimi bırakıp da cahille hareket edecek değiliz. Delilleri bırakıp da delilsiz hareket edecek de değiliz. Onun için herkes mezhebini delilleriyle yaşasın. Tercih yapan yapsın, o ayrı. Ama bu delillerin çıkmamak şartıyla! Kur’an-ı Kerim’in dışına çıkılır mı, çıkılmaz! Sünnetin dışına çıkılır mı, çıkılmaz! Delillere göre hareket et. Aklını başına al! ‘Ben yaptım oldu’, olmaz! Delillere göre müçtehitler ömürlerini bu yola vermişler. Bütün âlimlerimize Allah hepsine çok rahmet eylesin (Rahmetullahi aleyh ve aleyhim ecmain)

 

Dakika 1:10:02

 

Bunları şöyle de anlayın rahmet dalgaları, kolaylıklar, öyle de olur böyle de olur. Hayatın kolaylaşması. Çünkü hepsinin delili var.

 

Dakika 1:10:17

 

 

 

(Visited 145 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}