AmeldeFıkhı 80-01

80- Amelde Fıkhı Ekber Ders 80

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 80

Ey kıymetli ve muhterem izleyenler! Amelde Fıkh-ı Ekber derslerimiz devam ediyor. Fıkh-ı Ekber’den keşif notları ve hayatın, Hayat Veren Nur’un dersleri devam ederken konumuz oruç hakkındadır. İbn-i Abbas’ın: Şam halkının hilali görmesiyle yetinmediğine ve bir belde halkına başka bir belde toplumunun hilali görmesiyle amel etmek gerekmediğine delâlet etmektedir. İbn-i Ömer hadisi: “Şanlı Peygamber (A.S.V.) Efendimiz buyuruyor: Ay 29 gündür. Hilali görmedikçe oruç tutmayın, yine hilali görmedikçe oruç bozmayın. Eğer hava bulutlu ise oruç için ayı sayı ile belirleyin.” Oruç farizasının hilali görmeye bağlı olduğunu görmekteyiz. Şimdi orucun bir de kıyasla, Şafiîler ayın doğuş yerlerinin farklılığını güneşin doğuş yerlerinin faklılığına benzetmişlerdir. Namaz vakitleri de farklı oluyorsa Ramazan-ı Şerifin başlangıç ve bitişlerinin farklı olması gerekir. Şimdi aklî delillere gelince: Şeriat-ı Garrâ-yi Ahmediyye Muhammediyye (İslam şeriatı) orucun farz olmasını Ramazan-ı Şerifin ayının doğmasına dayandırmıştır. Ramazan-ı Şerif ayının başlangıcı ise ülkelerin uzaklıklarına göre değişir. Oruca başlama günlerinin farklı olması gerekmektedir. İşte, kıymetliler. Bu gördüğünüz Şafiîlerin görüşünü bu şekilde size aktarmaya çalıştık. Şimdi de diğer kıymetli İslam âlimlerinin çoğunluğunun, cumhurun delillerine şöyle bir bakalım: Bu konuda cumhurun delilleri, sünnet ve kıyastır. Sünnetten delil; ayı görünce oruç tutunuz, ayı görünce oruç bozunuz. Eğer hava bulutlu, sisli, kapalı olursa, Şaban-ı Şerifin günlerini 30’a tamamlayın. Şimdi işte cumhurun da ortaya attığı delillerden birisi bu. Farz olmasının mutlak olarak hilali görmeye bağlı bulunduğuna ayrıca delâlet etmektedir. Kıyastan delilleri ise; meridyen çizgileri üzerindeki ülke halkının oruç tutması gerekir. Yani ülkelerin, o ülkenin bulunduğu meridyen çizgilerin üzerindeki ülke halkının oruç tutması gerekir.

Dakika 5: 09

Bu da kuzey-güney istikametidir. Meridyenlerin eşit olmaması ile yahut enlem derecelerinin farklı olmasıyla ayın doğuş yerleri farklı olur. Evet, kıymetliler. Yine kıyastan delilleri: Cumhur bu konuda uzak olan ülkeleri, hilalin görüldüğü beldeye yakın olan ülkelere benzetmişlerdir. Şimdi İbn-i Abbas’tan gelen haberde Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) bize böyle yapmamızı emretmiştir. Biz ayı 30’a tamamlayıncaya kadar oruç tutmaya devam ederiz. Bu, hava bulutlu olduğu zaman. Mâlikîlerle Zeydilerin görüşleri; bir beldenin halkı, hilali görünce bütün ülkenin halklarına da oruç tutmak lazım gelir. Yani bir belde bu işi görünce diğer bütün beldeler de oruç tutmalıdır. Bu belde topluluğun hepsi dediler. Cumhurun görüşü Müslümanları birleştirmesi; ülkeler arasında herhangi bir ayrım yoktur cumhurun görüşüne göre. İslam ülkelerinde ayın doğduğu yeri de bu beldeye en uzak bir İslam ülkesinde, ayın doğuş yeri arasındaki müddet 9 saattir. Dolayısıyla bütün İslam ülkeleri gecenin kısımlarında ortaktırlar. Telefon irtibatıyla yine birbirine haberleri ulaştırmaları mümkündür. Doğuda Umman’dan başlayarak, en batıdaki ülkelere kadar Arap ülkelerinin sınırları içinde kalan ülkelerde bayramları birleştirmek daha ihtiyatlı bir harekettir. Cumhur bu birlikten yana tavrını koymuş, delilleri o günde değerlendirmişlerdir. Şimdi orucun farz olması konusunda da dersimiz devam ediyor. Müslüman olmak, Hanefilere göre orucun farz olmasının şartı olup cumhura göre orucun sahih olmasının şartıdır. Müslüman olmak, Hanefilerde şarttır. Orucun farz olması için, cumhura göre orucun sahih olmasının şartıdır Müslüman olmak. Hanefilere göre gayrimüslimler (Müslüman olmayanlar) ibadetlerinden sorumlu değillerdir. Cumhura göre bu onlarda bu emirlerle muhataptırlar. Azapları arttırılır, azabın kat kat olması dile getirilmiştir cumhura göre. Hanefilere göre azap tek olup, kâfir olmaktan dolayıdır. Cumhura göre ise küfürden dolayı ve şerrî teklifleri terk etmekten dolayı azap kat kat olur. Aslında ikisi de aynı görüşü söylüyorlar.

Dakika 10: 04

İfade tarzı farklı ama içeriğindeki mânâya bakarsanız sonuçta mânâ aynıdır. Yine kâfir olan kimselere şöyle söyle de -yani inanmayanlara söyle ki- eğer küfürlerine son verirlerse geçmiş günahları örtülür. Bunu da Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim de böyle buyurmuştur (Enfâl Suresi, ayet-i kerime 38). Kıymetliler, yine Yüce Rabb’imiz: “Eğer Allah’a şirk koşarsan elbette amelin yok olacaktır.” (Zümer Suresi 65. ayet-i kerime). Şirk koşanların, inkârcıların, teksircilerin, münafıkların, mürtetlerin, müşriklerin bütün amelleri boşa gitmiştir. Yine orucun farz olmasının bir şartı da ergenlik çağında bulunmak ve akıllı olmak. Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Baliğ oluncaya kadar çocuklardan, aklı yerine gelinceye kadarda delilerden, uyanıncaya kadarda uyuyanlardan kalem kaldırılmıştır. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, Şafiî, Hanbelî ve Hanefilere göre temyiz çağındaki çocuklara velilerinin orucu emretmeleri farzdır. Bakın, ancak 7 yaşında oruç tutmaya güçlerinin yetmesi de şarttır. Güçleri yetmiyorsa zorlanmaz. 10 yaşına geldikten sonra terk ederlerse bundan dolayı bunların tehdit edilmeleri, müeyyide uygulanması gerekir. Namazda olduğu gibi amaç, oruca alıştırmaktır. Namaza gücü yetenlerin oruca gücü yetmeyebilir. Burada çocuğun durumuna göre veliler dikkatli olmalı, gücünün yetmediğini asla teklif etmemeli. Zorlamamalı; sevdirmeli, nefret ettirmemeli; kolaylaştırmalı, zorlaştırmamalı. Evet, kıymetliler. Müjdelemeli ve haddinden ziyâde korkutmamalı ve teraziyi iyi tutturmalı. Mâlikîlere göre çocuklara oruç tutmaları emredilmez, ama namaz böyle değildir. Erkek çocuğu baliğ oluncaya kadar, kız çocuğu da âdeti başlayıncaya kadar oruç tutma mecburiyetinde değildir. Çocuklar -Mâlikîlere göre- Ramazan-ı Şerifte eğer bir insan baliğ olursa, Hanefilere göre günün geride kalan kısmında oruç tutar. Oruca ehil oldukları günü kaza etmezler, önce geçen günlerini de kaza etmezler. Baygın geçiren kimse kaza edecektir, iyi olduktan sonra o kaza eder orucunu.

Dakika 15: 06

Bütün ayı içine alacak bir delirme olursa sahibine o zaman gerekmez, bayılmada ise kaza etmek gerekir. Bakın, delirme ile bayılma farklı; sarhoşlukla bayılmak gibidir. Sarhoşlar da namazlarını, oruçlarını mecburen kaza ederler, Mâlikîlere göre deli sonra iyileşirse kaza etmesi gerekir. Ayılıncaya kadar deliden kalem kaldırılmıştır; bunu delil göstermişlerdir. Yalnız bu görüşte zayıflık olduğu da söylenmiştir. Bir gün baygın kalırsa, kaza etmesi gerekir demişler yine Mâlikîler. Sarhoş olan insanların kaza etmesi gerekir, şarttır. Zaten sarhoşluk büyük bir suçtur, kazaya bırakmak da böylece büyük bir suçtur; iki suç bir aradadır. Kaza etmesi, tövbe, istiğfar etmesi gerekir. Şafiîlere göre bayılmak, mürtet olmak ve sarhoşluk sebebiyle tutulmayan oruçların kazası farzdır. İnkârcı olan kimselere de ki; eğer küfürlerine son verirlerse, geçmiş günahları örtülür. Yani Müslüman olmayan biri Müslüman olunca geçmiş bütün günahları affolmaktadır. Burada Cenab-ı Hakk onları imânâ, İslam’a çağırıyor. Gelin; geçmiş, geçmişiniz tamamen affa uğrar, Anadan doğmuş gibi günahlardan temizlenir. Müslüman olmayan biri, Müslüman olur olmaz artık tertemiz hâle gelir, günahları affa uğrar ve Müslüman olduktan sonra da günah işlemesin, sevap yarışında bulunsun ki tertemiz cennete hazırlansın. Mürtet olan bir kimsenin bütün günleri kaza etmesi gerekir tekrar imânâ döndüğü zaman. Hanbelîlere göre şöyle bir keşif notu vermeye bakalım: Kıymetliler, bunu tümüne göre özetlediğimiz zaman cumhur da dâhil olmak üzere burada cumhura göre -Hanbelîler de dâhil burada- delilik, orucun kazasını gerektirmez. Mâlikîlerde ise gerektirir. Bayılmak ise ittifakla kazayı gerektirir, Şafiî ve Hanbelîlere göre gündüz bir an ayılırsa oruç tutması geçerlidir. Baygınlık bütün gün sürerse oruç sahih olmaz. Hanefilere göre baygın kimsenin orucu mutlak olarak sahihtir. Yani baygın kişi oruç tutmuş sayılır Hanefilere göre; bir şey yemediği, içmediği sürece. Mâlikîlere göre ise sahih değildir. Evet, kıymetliler. Bu kıymetli ekoller, bu yüksek âlimler, enine boyuna herkes delilleri incelemiştir,

Dakika 20: 08

kanaatler ortaya konulmuştur, herkes mezhebine göre amel eylesin. Bunlar delillere dayalı keşiflerdir. Sakın ola ki cahiller, ehillerin işine karışmasın. Cahiller ehillerden aldıkları dersleri, fetvaları yerine getirsinler. Çünkü bilmeyen bilene sormak, öğrenmek, bilenin bilgisiyle, ilmiyle amel etmek zorundadır. Hem bilmeyeceksin hem de rastgele konuşacaksın; bu salâhiyetler sana verilmemiştir. Ayağını denk al, ileri adım atma ve yanlış yolda yürüme. Mezhep düşmanlığı da yapma; çünkü senin aklın bu keşiflere bir türlü ermemiş. Çünkü bunlara aklın ermesi için bu delillere, ilmî dehaya ulaşman gerekiyor. Bu da herkeste olmadığı için Cenab-ı Hakk ne diyor? Bilmeyenler bilenlerden sorsun diyor. İlim ehlinden sorun. Bu ekoller dünyayı okutan, gerçek ilim ehlidir. Bunlar Tâbiîn, Ashab-ı Gûzin ve Şanlı Peygamber’in şahsında İslam’ı, delilleri inceleyen, okuyan, dünyayı okutan ekollerdir. Yanlış algılama sakın! Bu mezheplerin böyle keşiflerde bulun8ması, bir rahmet deryasının dalgalanması, caddenin çok geniş olması Yüce İslam’ın hayat tarzının kolaylıklarla kuşatılmasıdır. Zorluk yok İslam’da. Orucun farz olmasının bir şartı da sıhhatli bulunmaktır ve mukim olmaktır. Evet, Yüce Allah kimseye gücünün yetmediğini emretmemiştir. Ortada bir zorluk varsa bu, cahillerin algılamasıdır ve İslam-ı bilmediğindendir. Bu âlimlerin keşiflerine bak; İslam caddesinin ne kadar geniş İslam hayat tarzının ne kadar kolay ve mutlu bir hayat tarzının olduğunu görürsün. Bakın, ne buyuruyor Yüce Rabb’imiz: “Sayılı günlerde oruç tutunuz. Sizden her kim hasta yahut seferde olursa diğer günlerden, sayılı günlerden oruç tutsun. Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin bir fakiri yedirecek fidye vermeleri gerekir. Kim gönül isteğiyle bir hayır yaparsa o, kendisi için çok hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için çok daha hayırlıdır.” ( وَأَن تَصُومُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ) (Bakara Suresi, 184) buyurdu. Yaşlılık, hayız hâlinde olan, hamile, emzikli olan: Âciz oldukları için oruç tutmak bunlara farz değil, ruhsat vardır. Bunlar daha sonra kaza edebilirler veya sağlığı olmayanlar fitre verirler. Hanefiler Dâru’l Harp’te Müslüman olan kimsenin orucun farz olduğunu bilmesi, İslam ülkesinde bulunması gerekir; bu şartı da getirmişlerdir.

Dakika 25: 10

Yani Hanefiler diyorlar ki: Dâru’l Harp’te Müslüman olan bir kimsenin orucun farz olduğunu bilmesi gerekir yahut da şartı İslam ülkesinde bulunmaktır. İşte o zaman bunlara da oruç farzdır diyor Hanefiler. Kıymetliler, bunlar, bu saydığımız şerait orucun farz olmasıydı. Bir de orucun sahih olması için bazı şartlar ileri sürülmüştür ve Hanefiler şöyle diyorlar: Orucu bozan hâllerden uzak olmak ve oruca niyet etmek. Bu, orucun sıhhatinin şartlarındandır diyor Hanefiler. Kıymetliler, Mâlikîler de; niyet hayız ve nifasdan temizlenmek, Müslüman olmak, yasaklanmadığı bir vakitte bulunmak (oruç tutulmasının yasak olmadığı bir ortamda bulunmak) diye sahih olmasının şartlarını böyle sıralamışlar. Nereden baksanız aslı bunların hepsinin aynıdır. Fakat izahta, teferruatta içtihatta farklı yönler vardır; bunlar da olmalıdır ve zenginliktir. Şartlar değişik olunca tabii ki değişik şartlara Yüce İslam ne yapar? O şartlara göre hükmünü ortaya açıklar. Şafiîlerde Müslüman olmak, akıllı olmak, hayız ve nifasdan, temizlenmiş olmak, niyet etmek. Bunlar da sahih olmasının şartlarıdır Şafiîlerde. Hanbelîler de yine Müslüman olmak, niyet etmek, hayız ve nifas hâllerinden temizlenmiş olmak şartlarını ileri sürmüşlerdir. Hemen hemen hepsi aynı şeyleri söylerken sadece Hanefiler farz olmasının şartlarındaki durumuyla sahih olmasının şartları arasındaki farkı gözetmiştir. Kıymetliler, yine niyet etmek, temizlenmek: Bütün mezhepler niyet konusunda temiz olma, hayız ve nifas gibi durumlardan temiz olma konusunda hep ittifak hâlindedirler. Müslüman olmak ise cumhura göre şarttır. Hanefilere göre orucun farz olmasının şartıdır. Görüyorsunuz ya aynıdır yahut da birbirine yakın izahlar getirilmiştir. Şimdi taharet: Fakihler, cünüplükten temizlenmenin orucun sıhhatinin şartı olmadığı üzerinde ittifak etmişlerdir. Bir insan, geceden cünüp sabahlamış olsa orucu bozulmaz, sadece gusül eder. Hz. Aişe Annemiz (R.A.) ile Ümmü Selime’den (R.A.) gelen haberde o rahmet peygamberi, Kıymetli Efendimiz Hz. Muhammed (A.S.V.), Ramazan-ı Şerif’te ihtilâm olmaksızın cinsî ilişki sebebiyle cünüp olarak sabaha girer, sonra orucuna devam ederdi. Yani guslünü yapıyor, orucuna devam ediyor.

Dakika 30: 01

Gündüz tabii bu iş, o işi yapmak orucu bozar; onu herkesin iyi bilmesi gerekiyor. Âlemlere rahmet olarak gönderilen o Şanlı Muhammed Mustafa (A.S.V.) ihtilâm değil, cinsi ilişkiden dolayı cünüp olarak sabahlar; sonra orucunu bozmaz, kazasını da yapmazdı. Şimdi kıymetliler, bir de oruca niyet etmek: Kalpten bir işi yapmaya inanmak, azmetmenin adı niyettir. Niyet şart mıdır, rükün müdür konusunda da şöyle bir kıymetli âlimlerimizin görüşlerine bakalım: Şart; bir şeyin hakikat ve mâhiyetinden dışarı da olan şeydir. Rükün ise -Hanefilere göre- bir şeyin mâhiyetinden bir parçasıdır, en az bir parçadır. Ameller niyetlere bağlıdır. “Sabah vaktinden önce oruca azmetmeyen kimsenin orucu yoktur.” diye de bir haber bulunmaktadır Sevgili Peygamberimiz’den. Hz. Aişe’den gelen: “Sabah vakti girmeden önce her kim geceden niyet etmezse orucu yoktur.” diye bir haber yine vardır. Hanefiler, Hanbelîler ve Mâlikîler, niyeti şart olarak kabul etmişlerdir. Niyet şarttır. Şafiîlere göre niyet rükündür. Şimdi şartla rûkünün tarifini yaptık. Bakın; Şafiîlere göre rükün, diğer mezheplere göre şarttır niyet. Niyetin şartlarına şöyle bir bakalım: Niyeti geceden yapmak. Mâlikîler dışında cumhura göre niyeti diliyle söylemek sünnettir. Mâlikîlere göre ise en iyisi niyeti telaffuz etmemektir, yani kalbin niyeti yeterlidir diyor. Sabah vakti girmeden önce geceden niyet etmeyenin orucu yoktur diyen delilleri göz önünde bulunduranlar var ama Hanefiler bütün delilleri inceledikten sonra varılan sonuca bakacaksın. Hanefilerde bütün deliller incelendikten sonra kanaat yürütülür. Bütün oruçlarda sabah vakti girmeden önce yahut geceden niyet etmek en faziletlisidir. Bak, dikkat et Hanefilerin durumuna; sabah vakti girdikten sonra niyet ederse eğer oruç borç ise icmâ ile caiz değildir. Yani bir kaza ediyorsa, bir ceza orucu, kefaret orucuysa o zaman geceden niyet etmesi gerekir. Ramazan-ı Şerif orucu veya nafile oruç ile belirlenmiş bir adak orucu ise bunu yapmak caizdir. Yani sabahtan sonra da niyet edebilir bunlara. İşte, görüyorsunuz. Hanefilerin caddeleri delillere dayalı çok geniştir. Hayatı hepsi güzel okumuşlar, ama Hanefiler biraz daha farklı okumuşlardır. Kıymetliler,

Dakika 35: 00

Hanefilerin bu görüşünü size belirttikten sonra oruç iki türlü olarak karşımıza çıkıyor: Niyet bakımından geceden niyet edilmesi şart olan oruçlar, -dikkat et bunlara- zimmete sabit olan oruçlardır. Ramazan-ı Şerif orucunun kazası, -dikkat et kazası, edası değil- başlanmış bir orucun kazası, -bak yine kazası- kefaret oruçları bu türlü oruçları teşkil ederler. Mesela yemin kefareti, temettü ve kıran haccı oruçları, mutlak adak orucu da bunlara dâhildir; bunların niyeti geceden yapılır. Çünkü burada bir ceza vardır bir tahsis de vardır. Hanefiler bunları çok güzel incelemişlerdir. Bir de geceden niyetlenmek şart olmayan oruçlar var. Bak, burayı da ayırmışlar Hanefiler. Bir Ramazan-ı Şerifin orucu (Ramazan-ı Şerifte oruç tutuyoruz); bu oruca geceden niyet etmek şart değildir ama faziletlidir. Zamanı belirlenmiş adak oruç: Bunda da geceden niyet etmek şart değil, ama fazilettir. Nafile oruçlarda böyle geceden niyet etmek şart değildir ama geceden yaparsan fazilettir. Bu gibi oruçlara geceden, gündüzün yarısından öncesine kadar yani öğleden öncesine kadar niyetlenmek, esas olan fetvaya göre sahihtir. Kuşluk vaktine kadar geçen zamandır. Yani akşam ezanından, güneş battıktan kaba kuşluğa kadar, nedir? Kuşluk vaktine kadar, niyet yapılabilir bu saydığımız oruçlarda. Şimdi gelelim; Mâlikîler ne diyor? Mâlikîlere göre güneşin battığı andan gecenin son kısmına kadar yapılması gerekir -bak, onlar niyeti geceye tahsis ediyorlar- yahut sabah vaktinin doğmasıyla beraber niyet edilmesi gerekir. Güneş batmadan önce niyetlense sahih olmaz diyorlar. Şafiîlere göre geceden niyetlenmek şarttır. Zevalden önce nafile oruca niyet etmek sahihtir (bu da Şafiîlerde nafile oruca). Burada Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde (A.S.V.); bir gün Hz. Aişe Validemiz (R.A.) şöyle buyurdu. “Yanınızda öğle yemeği var mıdır?” Hz. Aişe de “Hayır” dedi (Peygamberimiz soruyor, Aişe cevap veriyor). Bunun üzerine Şanlı Peygamber (A.S.V.): “O hâlde ben oruç tutuyorum”, buyurdu. Annemiz Aişe de; Hz. Peygamber başka bir günde bana, “Yanınızda yiyecek bir şey var mıdır?” diye sordu. Ben de “Evet” dedim. Bunun üzerine, “O hâlde ben orucumu açıyorum.” buyurdu; Evet, kıymetliler. Buradan şu anlaşılıyor: Şanlı Peygamber bulursa yiyor, bulmazsa oruç tutuyor.

Dakika 40: 03

Yine kaza, zevalden önce yenilen yemeğin adıdır. Aşa, zevalden sonra yenilen yemeğe denmektedir. Hadis-i Şeriflerden anladıklarımız. Hanbelîlere göre Şafiîlerde olduğu gibidir, Şafiîlerin görüşüne uygundur Hanbelîlerin görüşleri. “Sabah vaktinden önce oruca azmetmeyen kimsenin orucu yoktur.” diyen Hadis-i Şerif-i delil olarak almışlardır. Yine Hz. Aişe şöyle, demiştir (R.A.): Bir gün Peygamber (A.S.V.) benim yanıma girdi ve “Yanınızda bir şey var mıdır?” diye sordu. Biz de hayır dedik, bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ben oruç tutuyorum. buyurdular. Daha öncede zikredildiği gibi bugün Aşure günüdür. Allahu Teâlâ bugünü oruç tutmayı sizlere farz kılmamıştır, farz değildir. Ben tutuyorum dileyen tutsun, dileyen tutmasın.” diye de buyurmuştur. Daha önce de bunun konusu geçtiği gibi, oruca geceden niyetlenmenin orucu geçerli değildir. Evet, biz bunu da nakletmiştik. Geceden niyetlenme konusu da cumhura göre şart olup Hanefilere göre şart değildir. Hanefiler Ramazan-ı Şerifte, Ramazan-ı Şerif gibi bizatihi belirlenmiş olan bir adak orucu, sınırlı bir vakitte yapılan bir ibadettir. Bu vakitte ancak Ramazan-ı Şerif orucu, adanan vakitte de adak orucu tutulur. Daha önce de Hanefilerin durumundan kısaca bahsetmiştik. Cumhura göre oruçta niyeti tayin etmek vaciptir. Niyetlerini önceden belirlemek gerekir. Niyetin kesin olması konusunda da Hanefiler belli bir zaman ile kısıtlandırılmış olan oruçta niyetin kesin olması şart değildir. Yine Hanefilere göre şüpheli günde yani tereddütlü olarak niyet edilen oruçlar tahrimen mekruhtur. Cumhura göre niyetin kesin olması gerekir. “İnşâAllah yarın ben oruç tutacağım, Allah’ın dilemesi ve yardımıyla” denilerek tuttuğudur. İmân da İnşâAllah ben müminim demekle bozulmaz. Burada İmâm-ı Âzam’ın Fıkh-ı Ekber’inde bunları zikrettik, Derslerimizin tamamını sırayla dinleyenler, tabii ki İnşâAllah bütün unuttuklarını yeniden hatırlarlar ve istedikleri keşif notlarını da bulurlar. Esir, hapis yahut benzer kimseler araştırıp içtihat ederek bir ay oruç tutarlar. Eğer bilmiyorlarsa soruştursunlar, araştırsınlar diyor. Orucun farz olduğuna niyet etmek ittifakla şart değildir.

Dakika 45: 00

Ramazan-ı Şerifi farz olanı demene gerek yok, çünkü zaten farz. Orucu belirlemek bunların yerine geçer. Ramazan-ı Şerif orucu dediğin zaman yeterli. Her gün için ayrı ayrı niyet etmek, gerekir mi? Bu konuda da Cumhura göre bunu yapmak şart olup, Mâlikîlere göre şart değildir. Delil: Bir günün orucunu bozan şeyin diğerini bozmamasıdır; cumhurun delili bu. Mâlikîlere göre Ramazan-ı Şerif başında tek bir niyet yeterlidir. Bütün Ramazan ayında bir tek niyet ile oruç tutmak yeterli olur. Kefareti gibi peş peşe tutulan oruçlarda da tek bir niyet yeterlidir Mâlikîlerde. Her gece niyetlenmek ise menduptur, şart değildir. Delil ise Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutmanın farz oluşudur. Yine delili; Yüce Allah buyuruyor: “Sizden her kim Ramazan-ı Şerifte bulunuyorsa oruç tutsun” ayet-i kerimesidir. Ay, tek bir zamana verilen isimdir. Başından sonuna kadar oruç tutmak tek bir ibadettir; namaz ve hacca benzer, tek bir niyet ile eda edilebilir. Mâlikîler de böyle demişler, hepsi çok güzel söylemişler (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Niyetin şekli ve tesiri konusuna da şöyle bir bakalım: Hanefilere göre Ramazan-ı Şerif orucu ile zamanı belirlenmiş adak oruçlarının mutlak bir niyet ile tutulması sahihtir. Mâlikîler niyetin belirlenmiş olması, geceden yapılması ve kesin olması gerekir demişlerdir. Şafiîler niyetin tam olması için, Allah rızâsı için eda etmek üzere ertesi gün oruç tutmaya niyet etmek gerekir demişler. Hanbelîler yarın oruçlu olmayı hatırında olan kimse niyetlidir demişler. Kalbinden niyet etmek vaciptir dediler. Kim? Hanbelîler. Hanefilerin dışındaki o kıymetli müçtehitlerimiz, niyetin geceden yapılmasının vacip olduğunda ittifak etmişlerdir. Şafiîler dışındaki âlimler oruç tutmak niyeti ile, sahur niyeti ile yiyip içmenin de niyet sayılacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Sahura kalkıp yemek yemek Şafiîlere göre niyet yerine geçmez, diğerlerine göre geçer. Niyetin şöyle bir etkisine, tesirine bakalım: Sevabı gerçekleştirmektir. Niyet ettiği andan itibaren şerhî oruç tutma hükmü verilir; “Herkes için ancak niyet ettiği vardır.” Hadis-i Şerifine istinad ederek. Yine Hanefilere göre farz olmasının şartları yerine getirilmesi gerekir. Farz olmasının şartları: Müslüman olmak, akıllı olmak, ergenlik çağında olmak, birde darül harpte orucun farz olduğunu bilmek,

Dakika 50: 03

Yahut İslam ülkesinde bulunmak. Hanefilere göre orucun farz olmasının şatları bunlar. Edasının şartları: Sıhhatli olmak, ikamet etmiş olmak. Ancak bu iki gurup kişiye orucun kazası farzdır. Sahih olmasının şartları da yine Hanefilere göre niyetlenmektir, hayız ve nifas gibi engellerden kurtulmuş olmaktır. Kaza etmeleri gerekir, hayız ve nifazlılar oruçlarını kaza ederler. Orucu bozan, ifsat eden hâllerden uzak olmaktır. Bu sayılanlar Hanefilere göre orucun farz olmasının ve sahih olmasın şartlarını saymış olduk. Mâlikîlere göre farz olmasının şartları ve sıhhatinin şartları -hem farz olmasının hem de sıhhatinin şartları-: Bunlar da Müslüman olmak, ergenlik çağında olmak, akıllı olmak, hayız ve nifas hâllerinden temizlenmiş olmak, sıhhatli olmak, mukim olmak ve niyet etmek. Bunlar da Mâlikîlere göre şartlardandır. Orucun farz olmasının şartları üçtür: Ergenlik çağında olmak, ikamet etmek ve sıhhatli olmak. Yine sıhhatinin şartları: Müslüman olmak; inkârcı kişi orucu terk ettiği için azap edilecektir. İkincisi ise müsait olarak bulunmaktır. Evet, kıymetliler. Hem farz olma hem de sahih olmanın şartları da hayız ve nifas hâllerinden temiz olmaktır. Yine bunlar bu şekilde oruç tutsalar sahih olur mu? Olmaz! Kaza etmeleri lazımdır. Yine temizlenmekle hemen oruca başlamaları da farz olur. Akıllı olmak; baygın olursa tutamadığı günlerin orucunu kaza etmesi farzdır. Sarhoş kişi ayıldıktan sonra yine günün orucunu ne yapar? Geride kalan orucunu, oruçlu olarak geçirmesi gerekir. Yine niyet etmek, bu da orucun sıhhatinin şartıdır. Şöyle bir bakarsak sonuca: Orucun farzıyeti çocuklar, deliler, hayız ve nifas durumundaki kadınlar, baygın kişiler, yolcular; bunlardan düşüyor. Âciz olanlar da böyle, şiddetli susuzlukla karşılaşanlar, hastalar, hamile kadınlar, emzikli kadınlar, çok yaşlı kimseler de böyle. İşte, kıymetliler. Bu saydıklarımız, Mâlikîlerin görüşüne göre. Bundan önce Hanefilerin görüşünü saymıştık sizlere. Şimdi de Şafiîlere göre bir bakalım: Orucun farz olmasının şartları: Müslüman olmak; yine terk ettiğinden dolayı âhirette azap edilir. Kime? Müslüman olmayanlar da bununla muhataptır. Mürtetlere de yine oruç tutmadıklarında ayrıca azap edilir. Müslüman olduktan sonra kazasını yapması kendisinden istenir.

Dakika 55: 03

Bu, Şafiîlerin görüşleri. Mürtet olan kişi tekrar olunca kazası istenir diyor Şafiîler. Ergenlik çağına girmiş bulunmak, 7 yaşındayken çocuğa namaz kılması emredilir. 10 yaşındayken de yapmazsa orucunu tutmaz, namaz kılmazsa tedip edilir, müeyyide uygulanır. Akıllı olmak; yine delilere oruç farz değildir. Orucun farz olması için şartlardan biri de akıllı olmaktır. Sarhoş kişiye tutamadığı günlerin kazası gerekir; Şafiîlerde de böyle. Oruç tutmaya gücü yetmek; şartlardan biri de bu. Yaşlılık, hastalık, hayız ve nifas hâlleri; bu gibi durumlarda farz değildir. Çünkü bunlar âcizdir. Hastalığın ölçüsü teyemmüm etmeyi mubah kılan hastalıktır. Sahih olmasının şeriatına gelince: Oruçluyken Müslüman olmak, yine akıllı olmak, temyiz çağında olmak, yine hayız ve nifas gibi durumlardan temizlenmiş olmak. Hayız ve nifaslı kimselerin oruçları icmâ ile geçerli değildir. Şafiîlerde de böyle. Yine vaktin elverişli olması; bayram günleriyle teşvik günlerinde ve şüpheli günlerde oruç tutmak, geçerli değildir. Şabanın son on beş gününde oruç tutmak da geçerli değil Şafiîlerde. Niyet ise Şafiîlerde rükündür. Her gün için ayrı ayrı niyet etmek şarttır. Farz olan oruçlarda niyeti geceden yapmak farzdır; yine niyeti belirlemek de farzdır. Hanbelîlere göre farz olmasının şartları, sıhhatinin şartları gibi şartlar vardır Hanbelîlerde de: Müslüman olmak; Müslüman olmayan, inkâr eden, mürtet kişilerin oruç tutması sahih değildir. Eğer Allahuu Teâlâ’ya eş koşarsan amelin yok olur; bu da delildir. İmânsızın ibadeti geçerli değildir. Mürtet kişi tekrar İslam’a girerse kazasını yapması gerekir. Ergenlik çağında olmak; şartlardan biri de bu. Temyiz çağındaki çocuğa velisinin oruç tutmasını emretmesi vaciptir. Eğer yapmazsa yine ona ne yapar? Gereken öğütler, müeyyideler uygulanır. Namazlarda olduğu gibi, çocuğun oruca alışmasıdır. Diğerlerinde olduğu gibi şartlardan biri Hanbelîlerde, yine akıllı olmaktır. Biliyorsunuz, oruçlu insanın yeme içmesi haramdır, orucu bozan şeylerden sakınması gerekir. Sarhoşun -diğerlerinde olduğu gibi- kaza etmesi farzdır. Oruç tutmaya muktedir olmak; şartlardan biri de bu. Çünkü gücü yoksa, âciz olan insanlara oruç farz değildir. “Allah hiç kimseyi gücünün yetmediğinden sorumlu tutmaz.” ayet-i kerimesi delildir. Hastalıktan kurtulunca kaza etmesi de gerekir.

Dakika 1:00:00

Orucun sıhhatinin şartlarına da şöyle bir bakalım: Niyet etmek; her günün orucuna geceden tayin ederek niyet etmek gerekir. Orucu belirlemek yeterlidir, nafile oruçlara gündüz niyetlenmek sahihtir. Hayız ve nifas durumlarından temizlenmiş olmak; çünkü hayızlı nifaslıların tuttukları oruç sahih değildir. Oruç tutmaları bunların haramdır, kaza etmeleri de farzdır. Yine Müslüman olmak; mürtet bile olsa inkârcının tutacağı oruç sahih değildir. Akıllı olmak; orucun şartlarından biri de bu Müslüman olmak, akıllı olmak, temyiz çağında olmak; en azından bu da şarttır. Evet, kıymetliler. Derslerimiz devam etmektedir. Her sözü, her işi hak olan kullarından eylesin bizleri Yüceler Yücesi Yüce Rabb’imiz. Kıymetliler, şimdi de dersimiz orucun sünnetleriyle devam ediyor. Şimdi sahurda az da olsa bir şey yemek ve sahuru gecenin son vaktine geciktirmek; bunları sünnet olarak bizlere kıymetli âlimlerimiz bildirmişlerdir. “Sahura kalkın -Peygamberimiz buyuruyor- zirâ sahur yemeğinde bereket vardır.” Yine, “Sahur yemeğiyle gündüz tutacağınız oruç için kuvvet kazanın, gündüzün kaylûle uykusu ile de gece kalkıp teheccüd namazı kılmaya kuvvet kazanın. Sahur yemeği berekettir. Bir yudum su ile de olsa bunu terk etmeyin, çünkü Allah ve melekleri sahurda yemek yiyenlere rahmet ve istiğfar ederler.” İşte, görüyorsunuz. Üç şey peygamberlerin ahlâkındandır: İftarı acele yapmak, sahuru geciktirmek, namazda sağ eli sol el üzerine koymak. “İftarı acele yapıp sahuru geciktirdikleri müddetçe ümmetim hayır üzerindedir.” buyurdu Sevgili Peygamberimiz. Bu da Ebû Zer’den gelen bir haber. Yine güneş tam battığı zaman, namazdan önce acele iftar etmek sünnettir. Hurma, tatlı bir şey veya su ile iftar müstehaptır. “İnsanlar iftarda acele ettiği sürece hayır üzerindedirler.” diye Peygamberimiz’den haber var. Evet, kıymetliler. Yüce Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “Kullarım içinde en çok sevdiklerim, iftarda en çok acele edenlerdir.” Vakit gelir gelmez hemen orucunu aç, geciktirme! Namazdan önce iftar etmek daha faziletlidir. Namazı kılayım da (akşam namazını) daha sonra orucumu açayım deme; tam vakit gelince orucunu aç, iftarını yap, ondan sonra namazını kıl. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) namaz kılmadan önce birkaç tane yaş hurma ile iftar ederdi. Eğer yaş hurma bulunmazsa kuru hurma ile iftar ederdi. Eğer kuru hurma da yoksa birkaç yudum su içerdi. Şafiîlere göre iftar etmeksizin -misal- sürekli oruç tutmak haramdır. Ancak peş peşe oruç tutmak, Hz. Peygamber’e has özelliklerdendir. Yine iftarda dualar okumak sünnettir, fazilettir. ‘’Allahümme leke süntü ve âlâ rızgıke eftârtü’’ diye (ilâ âhir) devam eden dualar ve emsali dualar okunur. İftar anında oruçlunun duası geri çevrilmez. Evet, hurma, su gibi şeylerle iftar vermek de sünnettir, fazilettir. Oruçlu bir kişiye iftar ettiren, oruçlunun alacağı sevap kadar sevap elde eder. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez. Sabah vakti girmeden cünüplük, hayız ve nifasdan temizlenmek: Evet, kıymetliler. Ebû Hureyre’nin dile getirdiği bir Hadis-i Şerifte cünüp, hayız ve nifas hâlinde yıkanmayıp sabahlayan kimselerin oruçları sahih değildir. Bu haber; Şafiîlerce hamama girmesi mekruhtur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Artık bundan sonra geceleri onlara yaklaşın ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin.” (Bakara Suresi, 187). Sevgili Peygamberimiz de (A.S.V.) ihtilâm değil, cinsî ilişkiden dolayı cünüp olarak sabahlar, sonra yıkanır ve oruç tutardı. “Cünüp olarak sabahlayan kişinin orucu kabul değildir.” Hadis-i Şerifi cinsî ilişkisini sabah vakti girdikten sonra da devam ettiren kimse mânâsında tehir edilmiştir. Çünkü diğer Hadis-i Şerifler onun böyle tehir edilmesini gerektirmiştir. Dil ve organları korumak; yani günahtan korunduğun gibi bir de lüzumsuz şeylerden de hem dilini koru hem de organlarını. Dedikodu, söz taşıma yalan, haram olan işleri yapmak; bunlar zaten yasaktır. Dikkat göstermek her zaman farzdır, çünkü bu haram olan şeyleri yapmak zaten haramdır. Yalan konuşmayı, yalan sözlerle amel etmeyi terk etmeyen kimsenin yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur. Nice oruç tutanlar vardır ki orucundan susuzluk çekmek ve açlıktan başka bir kazancı yoktur. Nice gece kalkıp nafile ibadet yapanlar vardır ki bu kalkmasından dolayı uykusuzluktan başka bir kazancı yoktur. İşte, görüyorsunuz. Güzel ahlâk, güzel söz ve davranışlar olmadan kişinin ibadetinde sevap olmuyor.

Dakika 1:10:10

Birisi sana söverse, yüksek sesle ben oruçluyum demen sünnettir. Sizden biri oruçlu olduğu zaman kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Bir kimse kendisine sövecek olursa yahut dövüşecek olursa “ben oruçluyum” desin. Mubah şehvetleri de terk etmek; bunlar da birer birer sünnettir. Şafiîlerde kan aldırmayı yahut hacamat ve bunun gibi işleri de terk etmesi sünnettir. İttifakla şekerli olmayan sakız çiğnemeyi terk etmek de sünnettir. “Hacamat yapanın da yaptıranın da orucu bozulmuştur.” hadisi de ise neshedilmiştir. Hacamat orucu bozmaz; bu hadis daha sonra Peygamberimiz’in başka hadisleriyle ortadan kaldırılmış, neshedilmiştir. Yalnız Hanbelîlere göre hacamat orucu bozar. Ailesi için bir infakta bulunmak, akrabalara iyilikte bulunmak, fakirlere, miskinlere çok sadaka vermek: Bunlar da sünnettir. Delille bakarsak; Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) hayır yapmada insanların en cömerdi idi. Ramazan-ı Şerifte Cebrail ile karşılaştığı zaman ise en cömert davranandı. Yine oruçlu kişinin Kur’an-ı Kerim, ilim irfan okumakla, zikir ve salâvat getirmekle meşgul olması da sünnettir. Gece ve gündüz bu sayılan hayırlı işleri yapmak sünnettir. Yine Hz. Peygamber (A.S.V.) Ramazan-ı Şerifte her gece Cebrail’le karşılaşır, onunla Kur’an-ı Kerim müzakere ve mukabelesinde bulunurdu. Hayır işleri yapmak sünnettir; yine, “Ramazan-ı Şerifte sadaka vermek, Ramazan-ı Şerif dışında farz ibadetle meşgul olmaya denktir, sevabı kat kattır.” buyrulmuş. Son on gününde itikâfa girmekte sünnettir. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler. Şanlı Peygamber (A.S.V.) Ramazan-ı Şerifin son on günü girince bütün geceyi ihyâ eder, ailesini uyandırır, kadınlardan ayrı kalır, itikâfa girerdi. Kadir gecesinde sünnet olanlardan biri de şu duayı okumaktır: (اَللَّهُمَّ اِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى) Allahümme inneke afüvvün tuhübbül afve fa’fuanni. Kadir gecesini gözler; hem gecesini hem gündüzünü ihyâ ederdi o Şanlı Peygamber (A.S.V.). Bunlar orucun sünnetleridir. Sahura kalkmak sahuru geciktirmek iftarda acele etmek: Bunları da Hanefiler, sünnet olarak ileri sürmüşlerdir. Mâlikîlere göre Hanefiler bunların müstehap olduğunu da söylemişlerdir. Mâlikîlere göre sahura kalkmak, sahuru geç yapmak, iftarı acele yapmak, dili ve organları korumak, itikâfa girmektir; bunlar Mâlikîlerde sünnettir. Orucu ibadetlerle memur etmek, çok sadaka vermek, iftara kuru hurma yahut suyla başlamak, geceleri özellikle kadir gecesini ibadetle ihyâ etmek: Bunlar da faziletler bölümünde Mâlikîler tarafından zikredilmiştir. İnşâAllah yine oruçla ilgili derslerimiz devam edecektir.

Dakika 1:15:46

 

 

 

(Visited 84 times, 1 visits today)