90- Amelde Fıkhı Ekber Ders 90
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 90
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, Yüce İslam’ın en yüce okullarından biri fıkıh okuludur. Dersimiz bu İslam’ın fıkhı okulunda okumak okutmak. Ve bu şekilde çalışmalarımız devam ediyor. Konumuz şu anda hac meselesidir. Ücretle hac olur mu, olmaz mı? Şimdi önceki Hanefi okulunun, ekolünün yüksek âlimleri hac, ezan, Kur’an-ı Kerim ve fıkıh öğretimi ve daha ibadet muhtevalı ne kadar bunların benzerleri işlerden Müslümanın bizzat yapması gereken fiiller arasına girdiği, dolayısıyla ücret alınamayacağı görüşünü ileri sürmüştür Hanefilerin önceki yüksek âlimleri. Allah, “Ücret adı anılmadan yalnızca senden adıma haccetmeni istiyorum.” der. Yeterli mâlî desteği sağlamak şartıyla bunu yapar. Ücretin artması hâlinde artan miktarı geri vermek durumundadır. Kıymetliler, işte şartlar değişmemiş olsa idi; tabii ki bu Hanefilerin bu görüşü çok mükemmeldir her konuda olduğu gibi. Varisler eğer bağışlarsa, verilmesini vasiyet etmişse durum değişir demişlerdir. Şimdi delillere de gelince; Ubey bin Kâb, bir adama Kur’an-ı Kerim öğretiyordu. O kişi kendisine bir yay hediye etti ve Ubey bu konuda Peygamber’in (A.S.V.) fikrini sordu. Bunun üzerine aldığı cevap Şanlı Peygamber’den -bakın- neydi: O Sevgili Efendimiz (A.S.V.), “Eğer ateşten bir yayı kuşanmak hoşuna giderse onu yap.” dedi, böyle buyurdu. Öte yandan Peygamberimiz (A.S.V.) Osman Bin Ebû’l Âs’a, “Ezanına ücret almayacak bir müezzin edin, kendine bir müezzin bul, ezanına ücret almayacak bir müezzin.” buyurdu. Fakihlerin, cumhurun ve sonraki Hanefi âlimleri -sonraki bak dikkat et- “Alacağınız en haklı ücret Allah’ın kitabı için alacağınız ücrettir.” Hz. Muhammed’in -bak- bu sözü Peygamberimiz’den rivayet olunuyor, önceki sözü ile sonraki sözü arasında kimse zannetmesin ki bir çelişki var. Hz. Muhammed; çağları, değişen şartları da okumuş, mucize ile bildirmiştir. Şifa niyetiyle okumak karşılığı olarak ücret almıştır bazı zât-ı muhteremler. Peygamberimiz bunu hoş karşılamıştır.
Dakika 5:04
Yine hacla ilgili vekil edinme konusunda; hac yasaklarından birini işlerse vekil olan kişi gerekli cezayı kendi mâlî imkânı ile ödeyecektir. Evet, kıymetliler. Ölü veya diri adına ücret karşılığı hac caizdir. Mâlikîlere göre ücret karşılığı hac, ücret almasını hoş karşılamamakta ve mekruh sayılmaktadır. Mâlikîler, Kur’an-ı Kerim öğretme karşılığında da ücret alınabileceği görüşünü savunmuşlardır. Bu konuyu ayrı tutmuşlar. Belli bir ücrette anlaşmak yani hacca birisini vekil gönderiyorsa Mâlikîlere göre belli bir ücrette anlaşmak. Masraflar yetecek miktarda bulunmak vasiyet etmemişse haccedilmez Mâlikîlerde. Daha önce kendi hac borcunu ödemiş olması şartı Mâlikîlerde yoktur. Mâlikî ve Hanefilere göre böyledir. Şafiî ve Hanbelilerin ise bu konudaki görüşleri farklıdır. Başkası adına haccetmenin şeraiti hakkında Hanefiler -bakın- ne diyorlar: Vekilin niyet etmesi, ihrama girerken kimin adına hac ediyorsa onun adına, o kişi için niyet etmesi, “filanca adına ihrama girdim ve filanca yine adına telbiye getirdim” demesi uygun görülmüştür. Allah için filanca adına hacca niyet ettim ve yine onun yerine ihrama girdim filanca adına, ‘lebbeyk’; adını unutsa da asil adına der. Bu şart, bütün fakirler tarafından ittifakla benimsenmiş, kabul edilmiş bir şarttır. Asil, âciz durumda olunmalıdır. Yani vekil tayin eden kişi hacca gidecek durumda olmaya âciz birisi olmalıdır. Yoksa kendisinin gitmesi gerekir. Mâlikîler diri bir insan adına hac yapılamayacağı görüşündedirler. Yani Mâlikîlerde hac ölü adına yapılır, yaşayan adına yapılmaz. Ölü adına hac yapılabilmesini bütün fakihler caiz görmüşlerdir. Hanefi ve Mâlikîlere göre ölünün vasiyeti hâlinde mümkündür. Şafiî ve Mâlikîlere göre ise vasiyet etmese de farzdır. Bakın, burada Şafiî ve Mâlikîlere göre vasiyet etmesi de farzdır. Hapis ve hastalık gibi âcizliğe sebep olan ölüme kadar devam eden bir âcizlik;
Dakika 10:06
Hanefi ve Şafiîlerin ittifak ettiği bir şarttır bu da. İyileşirse yeniden bizzat haccetmekle yükümlüdür dediler. Caiz oluşu aczin devamına bağlıdır. Bir insanın vekil gönderebilmesi hacca aczin devamına bağlıdır dediler. Hanbeliler, asilin yeniden haccını gerekli görmüyorlar. Yapılan hac kâfidir demişlerdir. Haccın farz olması da gereklidir vekil göndermek için, özrün mevcut olması da gereklidir. Evet, çok kıymetli pek muhterem izleyenler. Hac giderlerinin tamamı veya Hanefilere göre büyük bölümünün vekil gönderenin mal varlığından karşılanması gerekir. Şafiî ve Hanbeliler, başkası adına yapacağı nafile haccın geçerli olduğu görüşünü savunmuşlardır. Yine asilin istediği şekilde mikattan ihrama girmesi de gereklidir. Şafiîlere göre vekilin, asilin mikatından başlaması lazımdır. Hanbeliler de şöyle demektedirler; vekilin hacca asilin bölgesinden başlaması gerekir. Kendisi adına haccetme talebinde bulunmak Hanefilere göre şarttır. Varisin miras bırakan adına izni olmadan haccetmesi caiz midir? Caizdir. Yabancı haccetmiş olsa yani onun adına bir yabancı haccetmiş olsa İnşâAllah ondan hac farzı düşer demişlerdir. İmâm-ı Âzam Ebû Hanife ise “İnşâAllah kurtarır” der bu konuda. Ancak ölenin vasiyeti hâlinde bu ifadeyi tereddütsüz kullanır. Hanefilere göre ücret şartı ileri sürülmez, sürülemez. Ücret almak onlara göre caiz değildir. “Seni adıma haccetmek için kiraladım”, böyle dese caiz değildir Hanefilere göre. “Seni adıma hac yapman için memur ettim” demesi ise caizdir, böyle demesi gerekir. Cumhura göre hac için ücret almak caizdir. Hanefiler böyle demediler ama sonraki Hanefilerden farklı düşünenleri var. Hanbelilere göre kişinin ölmüş veya güçsüz düşmüş olan anne-babası adına haccetmesi müstehaptır. Peygamberimiz’den rivayet edilen Hadis-i Şerifte, “Baban yerine hac ve umre yap.” dedi bir sahabeye Peygamberimiz. Bunun Ebû Rezîn olduğu rivayeti vardır. Yine bir kadın Şanlı Peygamberimiz’e (A.S.V.) haccetmeden ölen babası hakkında sordu ve “Babanın yerine haccet.” cevabını aldı. Yine başka bir haberde: “Ana veya babası adına hacca giden bir kimse onların hac borcunu yerine getirmiş olur. Ayrıca kendisine de onun hac sevabı verilir.”
Dakika 15:21
buyurmuştur ve böyle Câbir Hazretleri’nden rivayet edilmiştir bu da. Yine başka bir haberde, “Bir kimse anne babasının yerine haccetse veya onlara ait bir borcu öderse kıyamet günü ebrâr olan kimselerle iyilerin arasında diriltilir.” diye İbn-i Abbas’tan gelen bir rivayettir bu da. Kıymetliler, Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.)’ye gelen biri sordu: “İyilik yapmama en layık olan kimdir?” O âlemlere rahmet peygamberi olarak gönderilen Hz. Muhammed (A.S.V.) buyurdu ki: “Annendir.” “Sonra kim?” diye sordu. Yine “Annendir.” buyurdu. Tekrar sordu: “Sonra kim?” Yine “Annendir.” dedi Peygamberimiz. Sonra yine sordu: “Sonra kim?” Bu defa “Babandır” buyurdu. Babaya farz ise o zaman hacca babadan başlar. Evet, kıymetliler. Yine vekilin hacca ehil olması: Mükellef, akıllı, ergenlik çağına girmiş olmalıdır vekil. Vekilde bu özellikler olacak. Yine sarure denilen bir hac şekli ki kendi adına haccetmeyen kimse demektir. Hanefiler tahrimi kerahetle caiz görmüşlerdir. Baban adına haccet; hitabın genelliği anlamına geldiğini söylemişler. Kerahet konusuna gelince; bunun sebebi de farz haccı yapmamış olmasıdır. Kendi haccını yapmamış. Aynı görüşü paylaşan Mâlikîler de şöyle diyor: Böylesi kişinin yani sarurenin haccı mekruhtur. Mâlikîlerde haccın bir süre ertelenebilir bir farz oluşudur. Mekruh olmasının sebeplerinden biri Mâlikîlerce mutemet görüş de, mutemet olan yani güvenilen görüş de budur. Şafiî ve Hanbelilerin görüşleri ise vekil kendisi için farz haccı yerine getirmemişse başkası adına haccedemez. Bu konuda Şükrime adına telbiye getiren birine Peygamberimiz (A.S.V.): “Kendi adına haccet, sonra da Şükrime yerine haccet.” buyurmuştur. İslam’da zarûret yoktur. Evet, kıymetliler. Bunun sahih olduğu rivayeti vardır kıymetli muhaddislerimiz tarafından. Şafiî Hazretleri “Sarureyi hoş bulmuyorum.” demiş. Hanbeliler de İslam’da zarûret yoktur demişlerdir. Sarure diye adlandırılması da mekruhtur der yine Hanbeliler.
Dakika 20:01
Evet, kıymetliler. Nafile hac ve umre yapması da caiz değildir; yani sarure olan kişinin. Hac farzını yerine getirmeden adak, hac ve umre de yapamaz. Bu da yine Şafiî ve Hanbelilere göre. Dersimiz devam ediyor. Farzdan önce alınması doğru olmaz bunların demişlerdir. Farz borçlusuna ihram doğrudan kendisi için geçerli olur demişler. Yine İbn-i Abbas’tan gelen haberde Peygamberimiz (A.S.V.), Şükrime adına hacceden bir kişiye, “Sen kendi adına haccettin mi?” diye sordu. O kişi, “Hayır” cevabını verince bu kez buyurdular: “Bu haccı kendi adına yapmış ol, sonra da Şükrime için haccet.” Diğerlerinden herhangi birine ihrama girmiş olsa yine farz haccı yerine getirmiş sayılır. Niyet, farz hac yerine geçmektedir. Vekilin binek üzerinde hac seferine çıkması gerekir. Yani vasıtaya bindiği zaman hac seferine çıkması gerekir vekil olan kişinin. Hanefilerce yolun çoğunu vasıtalı olarak geçirmesi gerekir. Binek üzerinde çıkılması gereği Mâlikîler dışındaki cumhurun görüşüdür. Mâlikîlerse haccın yürüyerek yapılması gerektiği görüşündedirler fazla bir sıkıntıya yol açmadığı takdirde; tabii mümkün olduğu zaman bunlar. Hiçbir zaman bunları yanlış anlamamak gerekir. Bu müçtehitlerimiz çok kıymetli, yüksek şahsiyetlerdir. Onların sözleri mükemmeldir. Sözünün bir bölümünü alıp öbür bölümünü almadan onlar hakkında kanaat yürütmek doğru değildir. Dört dörtlük onların ortaya koyduğu bilgileri iyi keşfetmelidir. Bugün pek çok insanların bu mezhepleri anlamadığını da görmekteyiz, yanlış anladıklarını da görüyoruz. Bu anlamamalarının sebebi, yanlış anlamanın sebebi kendi ilimsiz ve cahil olmalarındandır. Yoksa bu hak mezhepler Ehl-i Sünnet okulları ki bunlar, dünyayı okutarak geldiler. Delillerle mezheplerini ortaya koydular. Terekenin üçte birinin yeterli olması hâlinde vatanından başlar vekil olan kişi. Yeterli olmaması durumunda mümkün olabilen yerden yola çıkar. Yine bu da Hanefilerin görüşüdür. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler. Şafiî ve Hanbelilere göre yol harcamalarında ölünün bütün mal varlığı dikkate alınır. Herhangi bir borç gibidir bu da, yani hac borcu da. Belli, herhangi birisi belirtilmemişse bizzat haccetmesi gerekir. “Benim adıma filanca haccedecektir, başkası değildir” diyebilir vasiyet eden kişi veya vekil tayin eden. Vekile yetki verirse ve dilediğince hareket et dese o zaman durum farklı olur.
Dakika 25:25
Vekil, yaptığı haccı bozmamalıdır. Bozarsa eğer masraf edip bedellerini kendisinin karşılaması gerekir. Hac, vekil adına gerçekleşmiş olmaktadır o zaman. Bozan kimse, kazasından da sorumlu olur. Emre aykırı davranışta da bulunmaması gerekir vekil olanın. Tek hac için ihrama girmelidir. Vekil, ayrı ayrı iki kişiden hac teklifi almış olsa birini tercih etmek zorundadır. Vekil de asil de Müslüman olmak ve akil baliğ olmak zorundadır. Yine Arafat’ta vakfeyi kaçırmamak zorundadır. Kıymetli ve muhterem izleyenler, bütün bu şartlar Hanefilere göre farz hac hakkındadır. Hanefiler bu şartları farz hac hakkında ileri sürmüşlerdir. Eğer vekil, asilin dediği gibi yapmazsa Hanefilere göre asil yalnız hac veya yalnız umre yapması emredilen bir kişi. Her ikisini bir arada yapsa aykırı davranış içine girmiş olacağından Ebû Hanife’ye göre masrafları karşılamak zorunda kalır. Emrine uymamıştır, tazmin etmek durumundadır. İmâm-ı Muhammed ve İmâm-ı Ebû Yusuf’a göre istihsanen asilin emri yerine geçer. Fazla bir hayır da yapmıştır da ondan. Fazla hayır konusunda izinli de sayılır. Muhalefeti de hayır yönündedir demiş İmâmeyn. Haccetmesi emredildiği hâlde umre yaparsa masrafları tazmin eder. Yine muhalefet etmiş olur. Haccı yürüyerek gerçekleştirirse şer’i dilde binekli olarak haccedilmesi gerektiği anlamına yine gelir de demişler. Kıymetliler, bütün delilleri en ince noktasına kadar incelemeye çalışmış bu kıymetli âlimlerimiz. Yüce Allah -bakın- emretmiştir. Yürüyerek hacceden bir kişi emre uymamış demektir diyenler vardır, bu şartlara göre bunlar değişir. Yine ikisi adına birden ihrama girse aykırı hareket etmiş sayılır. Hac yapmasını teklif etseler ve o da her ikisinin adına birden ihrama girmiş olsa yine aykırı hareket etmiş sayılır demişlerdir. İhram, haccı eda etmenin değil hac fiillerini yerine getirmenin caiz olma şartlarındandır. Evet, kıymetliler. İhram, haccı eda etmenin şartlarından değil hac fiillerini yerine getirmenin caiz olma şartlarındandır demişlerdir.
Dakika 30:03
Aykırı uygulama yaparsa vekil, ihrama ilişkin bütün kurbanlar haccı yapanın hesabınadır. İhsâr kurbanı bunun dışındadır. Bu kurban, adına hac yapılanın hesabınadır. Arafat’ta vakfeden önce cinsî ilişkide bulunsa haccı bozulur ve giderleri kendisi yani vekil karşılar ve kazası sırasında giderleri de kendisi öder. Yani vekil olmak da dikkat istiyor. Yüce Rabb’imiz Şanlı Kur’an’da Bakara Suresi 198’de: “Rabb’inizden rızık istemenizde hiçbir günah yoktur.” buyurmuştur. Hanbelilere göre de şöyle bir bakalım: Vekil, kendisine temettü emredildiği hâlde kıran yapsa Hanbeli ve Şafiîlere göre bu geçerli olur. Kıran emredildiği hâlde o ifrat veya temettü haccı yapsa bu da caizdir, bu da olur. İzin verilmediği sürece kıran haccı, kurbanı vekile aittir. Bakın, ikisi adına birden ihrama girse bu ancak kendisi adına geçerli olur. Hanefilerin de bu görüşte olduğunu daha önce söylemiştik. Hem kendisi hem de başkası için ihrama girse kendisi adına geçerli olur. Belirsiz kişi adına tavaf yapılamaz. Şimdi bir de hac hakkında engeller konusunda şöyle bir bakalım: Ana-babadan birinin yaşlılık sebebiyle Mekke’de oturmayan evladına nafile hac veya umreye müsaade etmemesi; bu bir engeldir. Farz hac, engel teşkil etmez. Yani farz hacda engel olma hakkı yoktur. Kimin? Ana-babanın. Ama nafile hacda engel olabilir anne-baba. Yine kıymetli muhaddislerimizin rivayet ettiği Hadis-i Şeriflerde anne babaya hizmet, bir tür ayrıca cihattır. Farz hacda bile onlardan izin istemek de sünnettir. Evlilik, Şafiîlere göre; bir koca, karısına farz ve nafile hac için izin vermeyebilir. Nafile hac için; buraya dikkat et! Hemen şartı mevcut değilken kocasının hakkı dâimâ acilen yerine getirilmesi gerekli bir haktır. Bakın, Şafiîlere göre bu ister farz ister nafile olsun. Koca burada yetkili kılınmış. Âlimlerin cumhuruna göre ise kocanın karısını farz hacdan yasaklama hakkı yoktur. Farz hac, hemen yerine getirilmesi zorunlu bir ibadettir cumhura göre. Sadece Şafiîler bu konuda ayrı düşünmüşlerdir. Kölelik; bu da engeldir. Köle men edildiği takdirde ihramdan çıkar. Çünkü hür olmayan kişiler zaten hacda sorumlu değildir.
Dakika 35:12
Borç veya haksız yere hapse mahkûm olmak; bu da engeldir. Borçlu olmak, alacaklısı yolundan alıkoyabilir. Buraya dikkat et! Adam senin borcun var, borcunu vermeden hacca gidiyorsun deyip, alacaklısı onu yolundan alıkoyabilir. Borçlu borcunu öder, borç ertelenmiş ise o zaman engel olamaz. Mahcur olmak; bu görüşte olan yalnız Mâlikîlerdir. Evet, kıymetliler. Yine mahsur durumda kalmak; düşmanın bütün yolları tutarak hacca engel olması gibi. Ümidini yitirince, ihramdan o zaman çıkabilir Mâlikîlere göre kurbanda gerekmez. Cumhurun görüşü ise bir koyun kurban ederek, ayrıca tıraş olarak; Şafiîlere göre ihramdan çıkabilir. Hanefiler Mâlikî ve Hanbelilere göre kaza sorumluluğu altına girer. Yine Hanbeliler tıraş olması gerekir demişler. Şafiî ve Hanbelilere göre niyetle ihramdan çıkabilir. İhramda iken birdenbire gelivermişse -yani özrü- ihramdan çıkabilir. Yine özür bilmiyor idiyse ihramdan çıkabilir. Özrü biliyor, engel teşkil etmez kanaati taşıyorsa yine ihramdan çıkabilir. İhramdan çıkmayı önceden şart koşarsa yine ihramdan çıkabilir. Bu da Mâlikîlerin ileri sürdüğü şeraitlerden biridir. Hastalık; bu da engellerdendir. Mâlikî, Hanbeli ve Şafiîlere göre ihramdan çıkamaz. Hanefiler, hasta bir kimsenin ihramdan çıkabileceğini caiz görmüşlerdir. Evet, kıymetliler. Caddenin hem güzel incelendiğini hem de güzel bir genişliğini görüyoruz. Birinde senin şartların bir mezhebe uymuyorsa içinde bulunduğun şartlar öbür mezhebe uyuyorsa o geniş caddede yoluna devam edersin, engel yok. Dört mezhep bu. Dört mezhebin rahmet dalgalandığını, İslam caddesinin genişliğini bu yüksek âlimler bu caddeyi iyi keşfetmişler (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain). Ey İslam âlemi! Bu mezhep âlimlerine çok rahmet okuyun; bütün âlimlerimize. “Haccın vakti konusunda da sana hilallerden soruyorlar, de ki: Onlar insanların ve hac vakitlerinin ölçüsüdür.” Bakara Suresi, 189. ayet-i kerimede Yüce Rabb’imiz Allahu Teâlâ böyle buyurdu. Hac, bilinen aylardadır. Bu da Yüce Rabb’imizin yüce kelâmı Kur’an-ı Kerim’in ayetidir.
Dakika 40:00
Yine Bakara Suresi 197. ayet-i kerime. Mâlikîlere göre hac ayları Şevval, Zilkade, Zilhicce olmak üzere üç aydan ibarettir. Bu ayların tamamı hac aylarıdır. Mâlikîlere göre ihram vakti Şevval’in ilk gününde yani Ramazan-ı Şerif’in Bayramı’nın ilk gecesinde başlar. Ve Kurban Bayramı günü fecrine kadar devam eder. Kurban Bayramı gününün fecrinden az önce de olsa ihrama girerse o kişi, hacca yetişmiş demektir. Sonra farz tavaf ve say yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Asil rükün, gece Arafat’ta vakfe olduğuna göre Şevval ayı girmeden ihrama girmek mekruh olmakla beraber sahih de olur demişlerdir. Mikattan önce ihrama girmek de mekruhtur diyenler olmuş. Evet, kıymetliler. Fakat tabii her âlimimizin görüşü aynı değil, mekruh olmadığını söyleyenleri de şimdi göreceğiz. İfâda tavafını Zilhicce ayının sonuna ertelemek de mümkündür. Bunlar hep Mâlikîlere göredir. Şevval başlangıcından Kurban Bayramı günü fecrinin az öncesine kadarki o süre, hac için ihrama girilir. Mekkeliler için Zilhicce başında ihrama girmektir. Hanefiler ve Hanbelilere göre hac ayları Şevval, Zilkade, Zilhiccenin ilk on günüdür ve bu haber kıymetli sahabelerden rivayet edilmiştir ve bunları rivayet edenlerden İbn-i Mesud, İbn-i Zübeyir, İbn-i Ömer, İbn-i Abbas gibi zât-ı muhteremler var (R.A.). Hacc-ı Ekber en büyük hac günü, kurban günüdür kıymetliler. Akabe cemresi, kurban, tıraş, tavaf, say ve Mina’ya dönüş gibi hacca ilişkin pek çok fiil bugünde gerçekleştirilir. Yani Bayramın birinci günü birçok iş yapılır. Hac, bilinen aylardadır. Onlara da hac farz kılındı (onların çoğunda anlamınadır). “Hac ve umreyi Allah için tamamlayın.”, bu da ayet-i kerime. Hanefilerce ihram, bir şarttır. İhram ameliyesi bazı şeyleri yasak, bazı şeyleri de gerekli kılmaktan ibarettir. Yine kıymetli muhaddislerimizden gelen haberde ihramına ancak hac aylarında girmek sünnettendir; önce ihrama girmek mekruhtur demişler. Yani sünneti terk etmiş olur diyorlar. Şafiîlerin görüşü, hac ayları konusunda Hanefilerin ve Hanbelilerin görüşleri gibidir. Şevval, Zilkade, Zilhicce aylarının on gecesidir. Hac ibadeti, vakitli bir ibadettir. İbadete vaktinden önce girişilirse o ibadet, kendi cinsinden başka bir ibadete dönüşür de demiş Şafiîler.
Dakika 45:08
Yine, “Hac, bilinen aylardadır.” ayet-i kerimesini de göz önünde tutarak bir yıl içinde birden fazla hac yapılamaz. Umrenin vakti konusunda da kıymetli İslam âlimleri ittifakla yılın bütün günlerinde umre yapılabilir görüşündedirler. Ramazan-ı Şerif’teki bir umre, sevap bakımından bir hacca eşittir demişler. Umre, hacca dâhil olduğu iki defa hayır aksine ebediyete kadar, kıyamete kadar hac aylarında umre yapmak caizdir demektir. Cahiliye görüşünü burada reddetmek vardır. Kıymetliler, birden fazla umre konusunda cumhurun görüşü: Yılda birden fazla umre yapmak mekruh değildir. Cihan Peygamberi Hz. Muhammed (A.S.V.) Zilkade ve Şevval aylarında iki defa umre yapmıştır diye rivayet var. Yine kıymetli muhaddislerimiz (R.A.) -bakın- Peygamberimiz’den rivayetten ne diyorlar? “Peygamber (A.S.V.) dört defa umre yaptı, bunların tamamı haccına rastlayan Zilkade ayında gerçekleştirmiştir.” dediler. “Yine bir umre, diğer bir umreye kadar aralarında geçen günahlara kefarettir.” diye Buhârî, Müslim’in Ebû Hureyre’den bir rivayetleri de vardır. Efendiler, çokça umre yapmak Şafiîlere göre sünnettir. Umre, tavaftan daha üstündür demişler. Mâlikîlere göre yılda birden fazla umre yapmak mekruhtur. Tavaf ve say, içine alan yılda ancak bir defa yapılabilir demişlerdir. Hanefilere göre umre ne zaman mekruh olur? Vakfe günü; Arafat’ta vakfe günü umre yapılmaz. Hanefiler, bunu mekruh saymışlar. Kurban Bayramı günü; o gün de umre yapılmaz. Üç teşrik günü yani umre yapmak tahrimen mekruhtur Hanefilerde. Niçin? O günlerde senin başka yoğun işlerin var. Sebebi, o günlerin hac günleri oluşudur. Mâlikîlere göre hac ödevlerini yerine getirmedikçe umre ihramına girmesi mümkün değildir. Mâlikîler, bu işi daha sıkı tuttular. Şafiîlere göre hac ödevlerinden de herhangi birini yerine getirmediği sürece hacının umre ihramına girmesi imkânsızdır. Bakın, burada da Şafiîler böyle dediler. Hanbeliler ise mekruh değildir dediler. İşte, cadde hem inceleniyor hem de genişliyor kıymetliler. Yine mikat meselesi: Mekân mikatına gelince; mikat sınır demektir. Şer’i Şerif’te ise belirli yer ve zaman anlamındadır. Mikatı ancak hac ve umre ihramı ile geçebilir. Aksi hâlde ya kurban kesmesi ya da oraya tekrar dönmesi gerekir. Mikata gelmeden önce ihrama girmesi ittifakla caizdir. Hanefilerce daha da faziletlidir.
Dakika 50:02
“Haccı ve umreyi Allah için tamamlayınız.” ayet-i kerime göz önüne alınarak hareket edilmiştir. Kıymetli sahabelerden Hz. Ali (Kerremallahu veche) ve İbn-i Mesut’un da buyurdukları gibi (Radıyallahü anhüm ve erdahüm ecmain) ihramlarına kendi evinden girmektir. Evet, kıymetliler. Mekkeli olanlarla âfâkî olanlar arasında farklı mikatlar söz konusudur. Şimdi Mekke’de ikamet edenlerin mikatı: Mekkelilerle dışarıdan Mekke’ye gelmiş fakat orada ikamet edenlerin mikatı hacda haremdir. Yani Mekkelilerin mikatları Harem-i Şerif’tir, Mekke’nin kendisidir. Hatta Mekkeliler, Mekke’den telbiye getirirler. Umre mikatları ihram, harem dışından başlamaktadır. Evet, umre mikatları. Umre ihramı için Hil’deki yerlerin en faziletlisi Şafiîlere göre Cirâne’dir. Sonra sırasıyla Tenin; buradan umre yapmayı Ayşe Annemiz’e Şanlı Peygamberimiz emretmiştir. Yine daha sonra Hudeybiye’dir. Hanefi ve Hanbelilere göre de Tenin’dir. Yine Hil’in Mekke’ye en yakın yer olmasıdır. Sonra sırasıyla Cirâne ve Hudeybiye’dir. Mâlikîlere göre ise Cirâne’den de Tenin’den de umre yapmak serbesttir. Hil’de, Harem’in dışında oturanlar, Ben-i Âmir bahçelerinde oturanlar gibi bunlar mikat dâhilinde, fakat harem haricindedirler. Mâlikîlere göre evi Mekke mikat yerinden daha yakın olanların mikatı, hac ve umrede evinden başlar. Şafiî ve Hanbeliler mikat hizasından ihrama girerler demişler. Kendisine en yakın durumda olanı da tercih ederler demişlerdir. Mekke’ye iki merhale mesafeden ihrama girer demiş Şafiî ve Hanbeliler. Hiç gaye niyet edilmeden mikat yerini geçen bir kimse sonra karar verirse, onun mikatı bulunduğu noktadan başlar. Hanefiler şöyle diyor: Hil’de, Harem dışında oturanların hac ve umre mikatları oturdukları evleri yahut evleri ile Harem arasındaki diledikleri yer, herhangi bir yerdir demişlerdir. “Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın.” ayet-i kerimesi dikkate dâimâ alınmıştır. Hz. Ali, İbn-i Mesut, hac ve umre ihramına oturduğu evden girmesi gerektiği şeklinde tefsir etmişlerdir. Kısaca mikatlar dâhilinde bulunanlar için hac ve umre mikatı ittifakla Hil kısmı ve kendi oturdukları yerlerdir. Hanefilere göre Hil’de oturan kişiler herhangi bir ihtiyaç dolayısıyla ihramsız olarak Mekke’ye girebilirler. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler. Kıymetli âlimlerimizin delillerle yine kıyasları, içtihatlarıyla ortaya koyduğu kıymetli bilgileri keşif notları olarak sizlere vermeye devam ediyoruz.
Dakika 55:58