98- Amelde Fıkhı Ekber Ders 98
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 98
Kıymetli ve muhterem izleyenler, fıkıh okulundaki derslerimiz devam ediyor. Yine konumuz hacı efendinin av avlaması -ihramlı olanın- Bu konuda dersimiz şu anda İnşâAllah başlayacaktır. İhramlı olanlar kara av hayvanlarını öldüremeyeceği gibi onları avlayamaz. Başkasına da gösteremez. Hemen saldırmaya başlayan hayvanlar, bunun dışında sayılmışlardır. İhramlı deniz av hayvanlarını avlayabileceği gibi, sığır ve koyun gibi ehlî olanları, tavuk gibi kuşları da kesebilirler. Ayet-i kerimede: “Deniz avı ve onu yemek size de yolculara da geçimlik fayda olmak üzere helâl kılınmıştır. İhramlı bulunduğunuzda kara avı haram kılınmıştır.” Mâide Suresi’nin 96. ayet-i kerimesinde Yüce Rabb’imizin böyle buyurduğunu görmekteyiz. “Ey imân edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin.” Bu da Mâide Suresi, ayet-i kerime 95. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.), “Herhangi bir kimse onu gösterdi veya bu yolda bir emirde bulundu mu?” diye sordu. “Hayır”. “O hâlde onu yiyin.” İhramsız kişi tarafından avlanan av hayvanlarını ihramlının yiyebileceği görüşünde olan Hanefiler, bu Hadis-i Şerifi delil göstermişlerdir. Cumhura göre ihramlı yiyemez. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) Ebvâ’da (diğer adıyla Veddan) bulunduğu bir sırada vahşi bir merkep hediye etmiş, fakat O, bunu kendisine geri vermişti. Yüzündeki üzüntüyü görünce de “Biz onu sana yalnızca ihramlı bulunduğumuz için iade ettik.” buyurmuştur. Kendisi avlamadıkça veya sizin için avlanmadığı sürece kara av hayvanı size helâldir. Hanefilere göre, bu yüksek ekolün kıymetli âlimlerine göre (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain) ihramlı bir kimsenin zarar verenlerin dışındaki yenen ve yenmeyen kara av hayvanını avlaması, avlama girişiminde bulunması yasaklanmıştır. Yasak olan avlar, vahşi yapıda kara hayvanlarıdır. Deve, sığır ve koyun gibi hayvanları kesmek ihramlı için caizdir. Bir de av hayvanında vahşilik ve yabanilik gibi sıfatların bulunduğu hatırda tutulmalıdır. Ehlî köpek ve kediler de av kabul edilmezler. Deniz avı ihramlıya da helâldir. Önemli olan, üreyip çoğaldığı yerdir.
Dakika 05:02
Sınır tanımaz beş hayvan vardır ki ihramsız iken de ihramlı iken de bunlar zararına istinaden öldürülür: Yılan, akrep, fare, domuz, köpek ve karga. Tabii buradaki köpekten maksat, zararlı kuduz köpekler. Yine hamam böceği, gübre böceği öldürülmesinde -eğer gerek varsa- bir beis görülmemiştir. Sırtlan, tilki, kertenkele, yaban faresi, maymun, fil ve domuz gibi hayvanları saldırma durumları söz konusu ise o zaman onlar öldürülebilir. Züfer dışındaki Hanefi âlimlerinin görüşleri onlardan birini öldüren kimseye bir şey gerekmez. İhramlı bir kimse, bir av hayvanı kestiğinde kimse ondan yiyemez. Mâlikîlere göre ihramlı, eti yensin veya yenmesin kara av hayvanlarından hiçbirini avlayamaz, öldüremez. Hanefiler de bu görüştedir. Çok kıymetli efendiler, avcıya ihramlı avı gösteremez, işaret de edemez. İhramsız biri için avlanmışsa ihramlı bundan yiyebilir. İhramlının kestiği av hayvanı murdar kabul edilir, kimse yiyemez. İhramlı, ehlî hayvanları kesebilir. Deniz avı da caizdir, ittifak vardır. Zararlı bir hayvanı da zararından kurtulması için öldürebilir, bunda da ittifak vardır. Saldırı söz konusu değilse öldüremez. Zararsız olanları kat’iyen öldüremez. Şafiî ekolünün kıymetli âlimlerine göre (Rahmetullahi ve Aleyhim Ecmain) vahşi ve yenebilir kara hayvanlarının avlanması haramdır. Çekirge haram olurken balık ve deniz avı haram değildir. Denizde yaşayan hayvan demektir. Deniz avı deyince denizde yaşayanlar. Hem karada hem denizde yaşayanlar yasaktır, haramdır. İhramlı için su kuşları da böyledir. Eti yenmeyen hayvanlar haram değildir. Bu görüşe Hanbeliler de katılmaktadır. Kıymetliler; ihramlı, bir av hayvanı kesmiş olsa etinden hiç kimse yiyemez. İhramsız biri ihramlı için avlamış olsa, bu durumda ihramlı yiyebilir Şafiîlere göre. Hanbelîlere göre vahşi yenilebilir.
Dakika 09:10
Eğer vahşi yenilebilir türden ise öldüremez. Tabii ihramlı hacının yasaklarından bahsediyoruz. Yenilemez av hayvanlarını avlaması mubahtır. Bu da Hanbelîlere göre. İhramlı, bunların hiçbirinden yiyemez. İhramsız biri tarafından kendisi için avlanan ve kesilen hayvanların etinden de yiyemez. Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde (A.S.V.): “Kendiniz avlamadığınız ve sizin için avlanmadığı sürece kara avı size helâldir.” Bit ve onun türünden olan şeylerin öldürülmesi de -gereksiz yere- yine yasaklanmıştır. Çekirgenin öldürülmesi de yasaklanmıştır Hanbelîlerde. İhramlıya haram olan hayvanın eti ihramsıza haram değildir. Hz. Ali: “Onu ihramsıza yedirin.” İhramlı kişi için o ibadet anında Cenab-ı Hakk bazı şeyleri yasaklamış. Hz. Osman (R.A.): “Siz avlamadığınız veya sizin için avlanmadığı sürece kara avı size helâldir.” İhramlı bulunduğu bir sırada Hazreti Osman’a av hediye edilmiş ve o, arkadaşlarına yiyin demiş ama kendisi yememiştir. Hemen ardından bu ancak benim için avlandı demiştir. Hz. Ali: “Onu ihramsıza yedirin. Bizler ihramlıyız.” diye buyurmuşlardır. İhramlı av hayvanı kestiğinde herkese o yasaktır, kimse ondan yiyemez. Âlimlerin ittifakı ile kimse ondan yiyemez. Hanefiler ile Mâlikîlere göre yenilen ve yenilmeyen hayvanı avlamak ihramlıya haramdır. Başkalarına göre ise ancak yenilen ya da eti yenen ile yenmeyenden doğmuş bir hayvan avlamak haramdır. İhramlı mecbur kalsa ve bir av ile murdar arasında Şafiî ise bu kişinin avı yemesi gerektiğini söyler. Yani ihramlı mecbur kalsa ve bir av ile murdar arasında seçim yapma durumunda bulunsa -Hanbelilere ve Mâlikîlere göre- bitten kurtulmak için bunlardan yer demişler. Şafiîler ise avın etinden yemesi gerekir demişlerdir Hanbeliler. Zararlıları öldürmek mubahtır. Peşin zararı söz konusu olmasa bile, zararından kurtulmak için onların zararına karşın onlar ortadan kaldırılabilir. Burada zararı kaldırmak vardır. Harem dışında deniz ve nehir avları mubahtır. Harem içinde ihramsıza dâhil bunları avlamak mubah değildir. Cünüplük hâlinden kurtulmak için yıkanması ittifakla lazımdır, ihramlı için. Kokusuz madde ile sürme çekebilir. Sünnet olmakta, kan aldırmakta da bir beis yoktur. Bunlar ihramlıya mubah olan şeylerdir. Şafiîlere göre ihramlı, vücudundan ve elbisesinden haşarat uzaklaştırabilir ve hatta biti öldürebilir müstehaptır. Tercih edilen görüş de budur. Hanefilere göre dilediğince sadaka verir. Yırtıcı kuşları Mâlikîlerin dışında cumhura göre öldürmek mubah ve caizdir.
Dakika 15:05
Burada fare ve benzeri zararlılar, sivrisinek, karasinek, pire gibi haşerat bunlar. Bunları uzaklaştırmak, öldürmek mubahtır demişlerdir. Deniz avlarını, ehlî hayvanları kesmek caizdir. Mâlikîlere ve Hanbelîlere göre hörgüçle gölgelenmek mekruh, kurban gerekir. Yine fıtık kemeri caiz olup fidye vermesi gerekir de demişler. Silah taşıması, çarpışması da zarûret, şartlar onu gerektirdiği zaman helâldir, demişlerdir. Çok konuşan, çok hata eder. İhramlı, sürekli telbiye, zikir ve Kur’an-ı Kerim tilaveti ile meşgul olmalıdır. Evet, kıymetliler. Suçlar ve cezalar var. Şimdi cinayet, şerre bulaşmak. Şerrin anlamı, -ihram veya harem- yasaklanan iş ve davranışlardır. Yani ihram veya haremde yapılması yasaklanan iş ve davranışlar vardır ki bunlar; suçlar ve ceza. Şimdi suçlar konusunda da; ihrama karşı işlenen suçlar: Şimdi hac veya umre ile ilgili ibadetlere aykırı davranış, ihram yasaklarından herhangi birini işlemektir. Unutmuş, bilmiyor olsa sonuç değişmez. Hanefilere, Mâlikîlere, Hanbelilere göre çocuğa bir şey gerekmez. Cinsî ilişkide haccı dolmuş olur. Haccına devam eder Şafiîlerce; unutmuş veya zorlanmış olmamak şartıyla demişlerdir. Çocuğa da fidye ve kaza gerekir demiş Şafiîler. Çocuğun haccı cinsî ilişki sonunda, Dâvûd ez-Zâhirî hariç dört Mezhep imamlarınca hilafsız bozulur. Mâlikîlerden bazılarına göre haccı bozulmaz. Düsûkî bunlardan biridir. Hareme karşı işlenen suç: Haremde avlanmak, bir ağaca zarar vermek gibi hata sonucu yapmış olmak fark etmez; tazminini icap ettirir. Deve veya sığır gibi kurbanı gerektiren, cezayı gerektiren suçlar: Birinci tahallülden önce, yani ihramdan çıkmak -tahallül ihramdan çıkmak demek-. Birinci tahallülden önce ve Arafat vakfesinden sonra ihram sırasında cinsî ilişkide bulunmak, cumhura göre haccı bozar, Hanefilere göre bozmaz. Vakfeden önce bu tür bir ilişkide bulunursa haccı bozulur. Hanefilere göre bir koyun kurban etmesi gerekir, ama haccını veya umresini bitirinceye kadar devam eder. İbadetin hac olması hâlinde gelecek yıl geciktirmeksizin ittifakla o haccını kaza eder. Yine umre ise, o bozulan umrenin hemen bitiminde kaza eder.
Dakika 20:00
Vakfeden önce veya vakfeden sonra Akabe cemresini atmadan önce cinsî ilişkide bulunmak: Mâlikîlere göre deve, sığır, koyun ve keçi. Bunlardan birini kurban etmesi gerekir. İki kurban gerektiren bazı suçlar vardır. Hanefilere göre kıran haccı yapan kişinin işlediği suçtur. Mesela kurban kesmeden önce tıraş olduğu takdirde iki kurban borçlusu olur. Şafiîlere, Mâlikîlere ve Hanbelilere göre burada birdir, aralarında fark yoktur. Yani kıran yapan da ifrat yapanlar da ihram kefaretlerinde birdir, aralarında fark yoktur demişler. Bunu diyenler Şafiîler, Mâlikîler, Hanbeliler. Tek kurban gerektiren durumlarda ise dikişli elbise giymek, baş örtmek, başı tıraş etmek, tırnak kesmek, kokulanmak gibi. Bunun da tek kurban ile cezaları ödenir. Hanefilere göre tam gün dikişli elbise giyer veya başını örterse bir koyun kurban eder. Bir günden az ise sadaka verir. Başının kan aldırdığı bir yerini tıraş ederse, Ebû Hanife’ye göre kurban keser. Muhammed ve Ebû Yusuf ise sadaka vereceğini söylemişlerdir. Başın dörtte birini, sakalın dörtte birini tıraş ederse kurban kesecektir. Ceza kurbanı bunlar. Dörtte birden azını tıraş ederse sadaka verir. Ellerinin, tek elinin, tek ayağının tırnaklarını kesmiş bulunsa bir koyun kurban cezası eder. Bir koyun kurban kestin. Ellerinin tırnaklarını bir yerde, ayaklarının tırnaklarını da başka bir yerde kesmiş olsan iki kurban kesmen icap eder. Beşten az tırnak kesmiş olsa Ebû Hanife ve Ebû Yusuf’a göre sadaka vermesi gerekir. Bir uzvu veya uzvun çoğunu kokulasa bir koyun kurban etmesi gerekir. Elbisesine koku sürse tam gün onu giymesi şartıyla kurban gerek. Başına, eline veya sakalına kına yaksa kurban gerekir. Zeytinyağı ve susam yağı ile yağlanmada kurban gerekir demişlerdir. Şimdi mazereti olarak kokulansa veya tıraş olsa bir koyun kurban eder. Dilerse altı fakire üç sâ sadaka verir veya üç gün oruç tutar. “İçinizde hasta olan veya başında rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması ya sadaka vermesi veya kurban kesmesi gerekir.” (Bakara Suresi, 196). Hanefilerin dışındaki çoğunluk âlimlere göre koyun kurban etmekle üç gün oruç tutmak veya altı fakiri doyurmak arasında muhayyerdir. Fidye olarak ya oruç tutması ya sadaka vermesi veya kurban kesmesi gerekir. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler. Yüce Rabb’imizin rızâsını kazanmak için en iyi çalışan kullarından eylesin. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde İbn-i Ucra şöyle diyor: “Başının haşeratı seni rahatsız ediyor mu?”
Dakika 25:05
Peygamberimiz, İbn-i Ucra’ya söylüyor bunu. O da diyor ki: “Evet, ya Resulullah (A.S.V.)!” Bunun üzerine “Koyun kurban et ya da üç gün oruç tut veya altı fakire bir farak yiyecek ikramda bulun.” buyurdu. Farak, üç ölçek demektir. Kıymetli ve muhterem izleyenler, Hanefilere göre ihramlı bir kişi şehvetle öpmek ve dokunmak durumunda, bunlarda da kurban gerekir, ceza kurbanı. Eli ile doyuma ulaşmasında yine kurban gerekir. Vakfeden önce cinsî ilişkide bulunsa haccı bozulur, unutarak da yapsa bir koyun kurban kesmesi gerekir. Bozulan haccına devam etmesi de vaciptir. Derhâl o haccı kaza edecektir, nafile hac bile olsa. Arafat’ta vakfeden sonra ve tıraştan veya tavaftan önce cinsî ilişkide bulunursa haccı bozulmaz. Bunlar Hanefilere göre. Büyükbaş hayvan kurban gerekir yalnız. Sığır kurban kesmesi gerekir ceza olarak. Vakfeden ve tıraştan sonra cinsî ilişkide bulunursa koyun kurban edecektir. Dört şavt tavaf etmeden cinsî ilişkide bulunmuş olsa umreyi bozmuş demektir. Evet, kaza eder. Koyun kurban kesmesi de gerekir. Umre, Hanefilere göre sünnettir. Dört şavt tavaftan sonra ve tıraştan önce bu ilişkide bulunsa koyun kurban kesecektir. Umresi de bozulmaz, kazası lazım gelmez. Birinci tahallülden önce cinsel ilişkinin olması hâlinde deve kurbanı keser. Bu da Şafiîler ve Hanbelilercedir. Vaciplerinden birini terk etmek: Hanefilere göre kudûm tavafını cünüp hâlde yaparsa bir koyun kurban etmek zorundadır. Ziyaret tavafını abdestsiz yaptığı takdirde koyun kurban etmesi gerekir. Ziyaret tavafını cünüp olarak yaparsa yine deve kurbanı gerekir. En faziletli olanı, yeniden tavaf etmektir. Kurbanın o zaman yükümlülüğü de olmaz. Abdestsiz hâlde veda tavafı yapan sadaka verir, koyun kurban eder ceza olarak. Cünüp olarak yapan onu koyun kurbanı olarak yapar, koyun kurbanı keser. Ziyaret tavafından üç veya daha az şavt terk eden, koyun kurbanını keser. Dört şavt terk eden yerine bunu getirmedikçe ebediyen ihramlı kalacaktır. Veda tavafını, dört şavtı terk eden koyun kurban keser. Üç şavt terk eden yalnızca sadaka verir. Tavafı abdestli olarak yeniden yerine getirenin kurban kesimi cezası düşer. Tavaf ederken avret mahallinin dörtte biri açık bulunursa tavafı iade eder. Eğer iade etmezse kurban kesmek zorundadır. Sayı terk eden, yine kurban kesmesi cezasına çarptırılır.
Dakika 30:01
Arafat’tan imamdan ve gün batımından önce ayrılan yine kurban keser. Müzdelife’de vakfeyi terk eden kurban cezasına çarptırılır. Cemrelerin hepsini birden terk etse tek kurban kesmesi gerekir. Üç cemreden birini terk edersek sadaka verir. Akabe cemresini terk eden kimse kurban keser. Bunlar hep Hanefi mezhebine göre. Kurban Bayramı günlerinden sonra tıraş olsa, Ebû Hanife’ye göre kurban keser. Ziyaret tavafını Kurban Bayramı günlerinden sonrasına bırakması hâlinde yine kurban kesecektir ceza olarak. Muhammed ve Ebû Yusuf’a göre bir şey gerekmez. Kıran ve temettü haccı yapanlara koyun kurban etmek icap eder. İfrat haccı yapanı, bir kurban borçlusu hâline getiren her husus; kıran haccı yapanı iki kurban borçlusu kılar. Mâlikîlere göre telbiye, kudûm tavafı, taş atma ve Müzdelife’de gecelemek gibi hac vaciplerinden birinin terki hâlinde bunu telafi etmek gayesiyle kesilen kurban, temettü ve kıran kurbanı, ihramlı iken cinsî bir ilişkide bulunan kişi. Kesilen kurban, onun kefareti olarak av cezası, yine bunlar için kesilen kurbanlar. Şafiîlere göre tertip ve tadil kurbanı gibi bir emri terk eden, terkten dolayı tahakkuk eden kurban kesmelidir. İmkânı olmayan on gün oruç tutmalıdır. Tertip ve tadil kurbanı: Cinsî ilişkide bulunma durumunda deve, sığır, yedi koyun kurban etmek gerekir. Evet, devenin karşılığı para, takdir, yiyecek, sadaka olarak verilir. Bunlardan da acil ise her muta karşılık bir gün oruç tutar. Şafiîlerde yine muhayyerlik ve tadil kurbanı: Tertip konusunda da temettü ve kıran kurbanı gibidir. Bir vacibin terki: Mina günlerinde üç gün oruç tutamayan daha sonra on gün oruç tutar. Hacda deve ve benzeri bir kurban, umrede de koyun kurbanı gerekir. Bunlardan yoksun ise on gün oruç tutar. Sadakayı gerektiren cezalar konusunda da: Hanefilere göre yarım saat bir uzuvdan azını kokulandırması hâlinde başının veya sakalının dörtte birinden azını tıraş etmesi, bıyığını tıraş etmesi hâlinde bir gün veya geceden az olmak, dikişli elbise giymesi veya başını örtmesi hâlinde, beş adetten azının tırnaklarını kesmesi hâlinde her tırnak için bir sadaka verecektir. Kudûm ve veda tavafını, nafile, ilk tavafı abdestsiz olarak, kudûm tavafını cünüp olarak, ziyaret tavafını abdestsiz olarak yaptığı takdirde bir koyun, ziyaret tavafını cünüp olarak yaptığı takdirde bir deve kurban eder.
Dakika 35:04
Veda tavafını cünüp olarak yaptığı takdirde bir koyun kurban eder. Veda tavafı veya say şartlarından birinin, cemre taşlarından birinin eksik çıkması hâlinde yine sadaka verir. İhramlı veya ihramsız birinin başını tıraş etmesi hâlinde, yine ne yapar? Sadaka verir. Şimdi dersimiz Mâliklerin kıymetli görüşleriyle devam edecektir. Kıymetli ve muhterem izleyenler, ihram yasaklarıyla ilgili Mâlikîlere göre tırnak kesmek, sadakayı gerekli kılar. Sadaka ise iki avuç dolusu buğdaydır. On kadar kıl koparma veya bit öldürme; bu da fidyeyi gerektirir dediler. Şafiîlere göre bir tırnak ve bir kılda bir mut 20 kile, iki tırnak iki kılda iki mut yani yarım sâ, üç kıl ve tırnakta tam bir fidye gerekir veya koyun keser. Hanbelilerin görüşü Şafiîlerin görüşü gibidir. Üç kıl veya üç tırnağın kesilmesinde tam bir fidyenin vacip olmasıdır. Hanefilere göre bir, iki veya üç çekirge ya da bit öldürür. Bu da yarım sâda azını, yani dilediğince sadaka vermeyi gerektiren hâllerden bazıları, Hanefilerde bir, iki veya üç çekirge ya da bit öldürürsen dilediğince yiyecek verir. Fidyenin zamanı ve yeri: Yine Hanefilere göre koyun veya deve kesmek ittifakla Harem’e mahsustur. Oruç herhangi bir yerde yerine getirilebilir, sadaka da öyle. O da istenen her yerde verilebilir. Mâlikîlere göre cinsî ilişki ve av dışındaki yasaklardan herhangi birini yapması karşılığında yerine getirilen kefarettir. Fidye, oruç, sadaka ve kurban; bunlardan oluşan kendi memleketinde veya başka bir yerde ve dilediği bir zamanda yerine getirebilir bunları. Ancak av ve cinsel ilişki karşılığında gereken vacip kurban. Kurbanı sadece Mina veya Mekke’de keser. Bu da Mâlikîlere göredir. Şafiîlere göre kurban, Harem’de kesilmelidir. Hanbelilere göre Harem’de kesilmesi gerekir. Yine Harem’e ulaştırma imkânından yoksun bulunan kimse, mümkün olan herhangi bir yerde keser,
Dakika 40:07
etini kestiği yerde dağıtır. İzhar kurbanı, izharın meydana geldiği yerde kesilebilir. Oruç ise her yerde tutulabilir. Avlanmak, bitkilere zarar vermek gibi durumlarda İmâm-ı Âzam Ebû Hanife Hazretleri’nin değerinin cumhura benzeri olanı veya değerini vermeyi vacip görmüştür. Ebû Hanife’nin görüşü; değerini ödemek vacip olur. Av hayvanından maksat, vahşi olan her türlü kara hayvanıdır. Av hayvanı öldüren ihramlıya değerini ödemek vacip olur. İçinizden iki adil kimsenin hükmedeceği, ihramlının öldürdüğü hayvanın değeri kadar bir ceza. Yine değerini ödeme konusunda, burada kişi serbesttir. Bir hayvanın fiyatına ulaşırsa bir kurban alır ve Mekke’de keser, isterse yiyecek satın alır. Her fakire yarım sâ buğday verir. Fukaraya tasaddukta bulunur. Yahut da her yarım sâ buğday yerine bir gün oruç tutar. Kısır ve at mantarı koparmak, bu hükmün dışındadır. Mâlikîlere göre kusurlardan uzak olmak, benzerini ödemek, kıymetini ödemek, oranın fakirlerine vermek gibi. Mâlikîler de böyle görüşlerini açıklamışlar. Oruç tutmak, bir mülk için bir gün takdir edilir. Bu oruçlar hacda veya döndükten sonra da tutulabilir. Şafiîlerde ise benzerini veya kıymetini bulamazsa kıymetini öder, benzerini keser ve tasadduk eder. Kıymetini takdir eder, Harem fakirlerine dağıtır. Her bir mut yerine bir gün oruç tutar. Bunu içinizden adalet sahibi iki adam, hüküm ve takdir eder. İki adil kişi takdir ederler. Yine bir ağacın kesilmesinin cezası bir yaşında bir sığır, küçük bir ağacınki bir koyun, çok küçük bir ağacınki de kıymeti tutarıdır. Fakat ısır ile diken, böğürtlen gibilerini koparmak caizdir. Şafiî’nin mezhebine göre haram olmakla beraber Medine’deki avdan dolayı ceza lazım gelmez. Hanbelilere göre benzerini öder. Fakirlere dağıtır, buğday ise her bir fakire bir mut, buğday dışındaki türlerden ise yarım sâ verilir. Yahut bir fakire verilen yiyecek yerine bir gün oruç tutar. Sadece ısır, akmantar ve meyvelerden dolayı ceza icap etmez. Kesilen ağaç küçükse bir koyun, büyükse bir sığır cezası gerekir. Cezaları ödemekte veya bunların kıymetini vermekte serbesttir. Medine haremindeki av ve kesilen ağaçtan dolayı ceza gerekmez.
Dakika 45:00
Hanbeliler de öyle söylediler, Şafiîler gibi. Av cezası konusunda bunların ölçüleri nedir, bakalım: Avı öldüren ihramlıya cezanın farz olması icmâ ile sabittir demişlerdir. “Ey imân edenler! Sizler ihramlı iken avlanmayın. İçinizden kim bunu bilerek öldürürse üzerine öldürdüğü o hayvanın benzeri bir ceza vardır.” (Mâide Suresi 95). Mecbur kalmak durumunda caizdir. “Kendinizi tehlikeye atmayınız.” ayet-i kerimesi gereği onun kıymetini öder. Tehlikeden kendini kurtarır ve yine de öldürdüğü canavarın bedelini öder. Saldıran hayvanı ihramlı öldürür, ceza ödemesi de gerekmez. İmâm-ı Ebû Hanife ve İmam Şafiî’nin görüşünde de uygundur. Bir avı avından kurtarsa, bu işleri yaparken hayvan telef olsa tazmin etmek lazım gelmez. Hata ile ve kasten ceza işlenen suçlarda ceza gerekir. Yine bu konuda ittifak vardır. Sırtlan avlayan ihramlının bir koç ceza vermesi, koç kurban kesmesi Peygamberimiz’den rivayet edilmiştir. Deve kuşu yumurtasını kıran ihramlı, ceza olarak bedelini öder. Ceza, sadece ihramlıya gerekir. Ceza ancak öldürülmekle vacip olur. “Avı öldürmeyin.” ayet-i kerimesine istinaden. “Deniz avı avlamak ve onu yemek kendinize de misafire de fayda olmak üzere sizin için helâl kılındı. İhramlı bulunduğunuz zaman ise kara avı haram kılındı.” (Mâide Suresi, 96). İki denizin suyu bir olmaz. Şu çok tatlıdır suyu keser, içimi boğazdan kolayca geçer. Şu ise çok tuzludur, acıdır. Bununla beraber birbirinin her birinden taptaze bir et yersiniz, yani balık yersiniz. Su kuşlarının avlanmasından dolayı ve âlimlerin ittifakıyla çekirgenin öldürülmesi cumhura göre ceza gerektirir. İmam Ebû Hanife: “Kıymetini ödemek icap eder.” demiştir. Yine cumhur da benzer verilmesini söylemişlerdir. Yine ayet 95’e istinaden bir hayvan öldürmenin cezası, öldürülenin benzeri bir hayvandır. Sırtlan öldürmenin cezasının bir koç olduğuna hükmedilmiştir. Ashab-ı Kirâm (R.A.) da benzerinin gerektiğine hükmetmişlerdir. Devekuşu öldürmenin cezası bir devedir demişlerdir. Vahşi bir eşeği öldürmenin cezasının bir deve olduğuna, yine Hz. Ömer tarafından bir sığır olduğuna hükmetmişlerdir. Gerçek benzerlik sağlanamaz. Sadece görünüş bakımından benzerlik murat olmuştur. Ebû Hanife İmam Âzam Hazretleri ve Ebû Yusuf’a göre ayet-i kerimede geçen misil, benzer lafzı “mutlak” olarak kullanılmıştır. Mutlak olarak misil, benzerlik ise hem suret hem de mânâ yönünden olur. Benzeri bulunmayan şeylerde de kıymetinin ödeneceğine dair bir icmâ vardır.
Dakika 50:14
Yine bu konuda hadisin zayıf olduğunu Atâ ile el-Horasanî’nin yine hiçbirine yetişememiş olduğunu, İbn-i Abbas’tan ise hadis işittiğinin kesin olarak bilinmediğini, Atâ’nın kendisi tenkitlerde bulunduğu söylemiştir. Bu da Hadis-i Şeriflerin senetleriyle ile ilgili tespitlerdir. Kıymetliler, sahabenin hükümler verdiği kısım, Hanbeli ve Şafiîlerin verdiği görüş budur. İmâm-ı Mâlik, “İki adil kimse, ceza hakkında hüküm verir.” ayet-i kerimesine istinaden görüş beyân ederler. Hz. Peygamber (A.S.V.), ihramlının avladığı sırtlanın cezası olarak bir koç vereceğine hükmetti. Yine, “İhramlının öldürdüğü sırtlana karşılık ceza olarak bir koç, geyikte bir koyun, tavşanda bir dişi oğlak, yaban tavşanında yeni sütten kesilmiş bir oğlak idare eder.” rivayetleri yapılmıştır. Kıymetli büyük âlimlerimiz çok güzel çalışmışlar. Sahabenin hükmü bulunmayanlar: Mesela bir konu hakkında cezaya iki adil kimse hükmeder. Hanbeliler, adalet sıfatını şart koşarlar. Yine cezanın çeşidi büyük ise büyük bir hayvan, küçük ise küçük hayvan kurban edilir. Ceza olarak öldürdüğünün benzeri bir hayvan icap eder. Mâlikîler, kurbanda kâfi olan bir hayvan olmalıdır derler. Kâbe’ye ulaşacak bir hediye kurban, kurbanı şeklindedir. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.), Efendimiz: “Harem’deki av hayvanı kovalanmaz.” buyurmuşlardır. Yaralama durumunda, hayvan helak olursa onu tazmin eder; çünkü sebep olmuştur. Bindiği hayvan ön ayak veya ağzı ile avı yaralarsa bunu tazmin eder, fakat arka ayağıyla verdiği zararı tazmin etmez. Kuşu öldürmenin tazmini: Cumhura göre devekuşunun tazmini deve ile, güvercininki koyun ile olur. Cihan âlimlerinden olan İmâm-ı Âzam Hazretleri, bütün bunların cezasında kıymetlerin ödenmesi gerekir demektedir. Devekuşu yumurtası kırıldığı zaman kıymetini ödemek gerekir. Mâlikîlere göre ceninden ve yumurtadan dolayı ceza olarak annenin diyetinin onda birini ödemek icap eder. Yine bu konuda -muhayyer ve serbest olmak konusunda-, bunda da ittifak etmişlerdir. Benzerini kurban etmek, para olarak veya yiyecek olarak kıymetini vermek; her fakire bir mut verilir. Her bir mut yerine bir gün oruç tutar, tutabilir. Delil, ayet-i kerimedir. Kefaret, Kâbe’ye ulaşacak bir kurbanlık veya o nispette yoksulu doyurmak yahut onun dengi oruç tutmaktır.
Dakika 55:01
Ev kelimesi veya anlamındaki serbestlik bulunduğunu ifade etmektedir. Yiyeceğin nasıl takdir edileceği ve çeşidi: Şafiî ve Hanbelilere göre fakirleri doyurmak. İsterse hayvanın değerini para olarak hesaplar, parayı yiyeceğe çevirir ve fakirlere dağıtır. İmâm-ı Mâlik: “Avın kıymeti verilir, benzeri değil.” demiştir. Orucun belirlenmesi konusunda, her bir ‘mut’ yerine bir gün oruç tutmak gerekir. Ebû Hanife (Rahmetullahi Aleyh) şöyle der: Her yarım sâ buğday yerine bir gün oruç tutmak lazımdır. Yarım sâdan daha az verilmez. Çekirge gibi avlar, yiyecek alıp fakirleri doyurmak ile oruç tutma arasında muhayyerdir. Tekrar av öldürme, yeni bir cezaya hükmolunur; öldürdüğü hayvanın benzeri olan bir ceza. Hanefi ve Mâlikîlere göre iki ihramlı ortaklaşa öldürseler her birisine birer tam ceza düşer. Hanbeliler de bu konuda benzer görüşler açıklamışlardır. Kıymetli dostlarımız, kıymetli cihanı okutarak gelen fıkıh ekolünün dersleri devam etmektedir. Cenab-ı Hakk, her sözü nur ve hak olan kullarından eylesin. Allah’ın rızâsına vasıl olan, vuslata erenlerden eylesin
Dakika 57:06