AmeldeFıkhı 24-01

24- Amelde Fıkhı Ekber Ders 24

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 24

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, Yüce Rabb’imize ebedî hamd etmekle görevliyiz. Şükretmekle, O’na kulluk ve ibadet etmekle görevli, O’na ebedî minnettarız. O’nun Sevgili habibi Hz. Muhammed’e salât-ü selam olsun, O’nun âline, ezvâcına, ashabına da. Sevgili izleyenler, Amelde Fıkh-ı Ekber ekolünde okumaya devam ediyoruz. Yüce Allah her sözü, her işi nur ve hak olan kullarından eylesin. İnsanlığı nura, hakka ve hak olarak ebedî mutluluk kaynağı olan Yüce Allah’ın dini İslam’ı iyi bilen, o hakka çağıran kullarından eylesin. Şimdi dersimiz hayız konusudur. Hayız, nifas ve istihaza; bunlar da yüce İslam’ın ortaya koyduğu, bilinmesi lazım gelen hükümlerdir. Bunları da Müslümanlar iyiden iyiye bilerek gelmişler, bilerek gitmektedirler. Bu okulun baş hocaları müçtehitlerimiz, yüksek âlimlerimizdir. O yüksek âlimlerimizin hepsine Allah çok mu çok rahmet eylesin, ebedî rahmet eylesin, mağfiret eylesin, merhamet eylesin. Şimdi hayız deyince şöyle bir bakalım: Hayız, sözlük anlamında akmak demektir. Şimdi şöyle bir baktığımız zaman akıcı şeylere bu isim verilmiş. Rengi siyaha çalar hayızın; hayız kanının rengi siyaha çalar. Oldukça sıcak, ağrı ve ıstırap vericidir, kötü kokuludur. Şanlı Kur’an-ı Kerim’in 222. ayetinde (Bakara Suresi’nde) sana hayız hâlinden sorarlar buyuruyor Yüce Allah. İşte o yüce Allah Yüce İslam’ı ortaya koymuş, hayatın bütün sorularını Cenab-ı Hakk. Allah hem hayatı yaratmış hem İslam hayatını, onun hayat tarzını ortaya koymuş. Hem de hayatın bütün sorularına İslam ile cevap vermiştir. İslam’ı bilmemek, hayatı bilmemektir. Bunu bir defa insanlar iyi bilmeli. İslam’ı bilmeyen Allahu Teâlâ’yı iyice bilmiyor demektir. Yine İslam’ı bilmeyen haliki, mahlûku da dünyayı da ukbâyı da bilmiyor demektir. Niçin yaratıldığını dahi bilmiyor demektir. İslam bilinirse; her sorunun cevabı İslam’da vardır. Hayat Veren Nur’un kaynağı İslam’dır. Ölümsüzsen seni hayata İslam hazırlar ve o mutlu hayat tarzını Yüce İslam ortaya koymuştur. Onun için hayatın sorularından biri hayızdır. Yüce İslam kadını hayız hâlinde yaratan Allah ona dinî kuralları da ortaya koymuş, ne yapacağını da ona İslam ile öğretmiştir ve öğretmektedir.

 

Dakika 5:00

 

Bunun öncüsü Hz. Muhammed’dir. Çünkü Yüce İslam, Hazreti Muhammed’e inzâl edildi. O da tebliğ eyledi, yerleştirdi, uyguladı. 14 asır dünyayı aydınlatan nurun kendisi İslam’dır. Başkaları nur değil, nardır. İster kabul et, ister etme. Bu bir gerçektir. Onun için kıymetliler; yine kıymetli muhaddislerimizden Buhârî ve Müslim gibi kıymetli Hadis âlimleri Ayşe Annemiz’den rivayet edilen haberde Peygamberimiz; “bu Şanı Yüce Allah’ın Hz. Âdem’in kızlarına takdir ettiği bir hâldir” diye cevap veriyor Peygamberimiz. Bak ne diyor Şanlı Peygamber (A.S.V.); hayız diyor, bu Şanı Yüce Allah’ın, Hz. Adem’in kızlarına takdir ettiği bir hâldir diyor. Şimdi tabii hayızın vakti ne zaman? Adet ne zaman görmeye başlarsa kadının kamerî sene hesabıyla yaklaşık 9 yaşına girmesinden itibaren başlayıp yeis yaşına kadar devam eder. Şimdi konumuzun içeriğinden bunlar işlenerek devam edecektir. İzleyenler; İnşâAllah gerçek bilgi sahibi olurlar. Okuyalım, okutalım. Hayız kanını görmekle buluğa erip kadının buluğa erme yaşı: İşte hayız kanını görmekle buluğa erip bütün yükümlülükleri yerine getirmesi istenir. İster kadın ister erkek olsun buluğa erdi mi artık Allah’ın bütün emirlerini, bütün yükümlülükleri yerine getirmesi istenir. Erkek çocuk da ihtilâm olup meninin çıkışı ile buluğa erer. Kız çocuğu adet görünce buluğa eriyor, erkek çocuk da ihtilâm olup meninin çıkışı ile buluğa erer. İhtilâm veya aybaşı gusülle gelmeyecek olursa 15 yaşının tamamlanması ile buluğu gerçekleşmiş olur. Eğer mesela bu yaşlarda kız çocuğunda adet görülmüyorsa 15 yaş onun için de buluğa ermr yaşıdır. Buluğa; 15’ine gelmişse buluğa ermiştir. Erkek çocuğu da ihtilâm olmamış ise 15 yaşına gelince o da buluğa ermiştir. Artık Allah’ın bütün emirlerini yerine getirmesi ondan istenir. Yüce İslam artık Allah’ın emirlerini ona kesin teklif eder. O da mükelleftir, mükellefedir, yükümlüdür. Yükümlülüklerini yerine getirmeye mecburdur. Allah’ın kuluyum diyen, Allah’a itaat edecektir. Allah’a Allah’ın kulu değilim diyen Allah’ın mülkünden çıkıp gitmelidir. Başka yaratan bulmalıdır. Başka yaratan da yok. Bu mülk Allah’ın, bütün her şeyi o yarattı. Herkes aklını başına alsın. Şimdi kanama yapan bir damar olduğudur. Şimdi şöyle bir baktığımız zaman orada bir; Cenab-ı Hakk, kadını hayız görmeye müsait olarak yaratmıştır.

 

Dakika 10:10

 

Şimdi kadında bu semavî yaratılış, bir hasettir. Bunun için onun hikmetini en iyi bilen, Yaratan’dır. Bilim bunu ne kadar incelese faydalı bulgular elde eder; ama tamamını bilimin keşfetme şansı olmaz. Çünkü yaratan, yarattıklarının her şeyini O bilmektedir. Her şeyi bilmek Allah’a mahsustur. Ancak İslam ile gerçekler, aslî ilimler Allah tarafından ortaya konmuştur. Şimdi yeis yaşının sınırlandırılması konusunda da kıymetli âlimlerimizin çeşitli keşifleri vardır. Hepsi de doğrudur. Hanefilerin müftâbih veya muhtar görüşlerine göre yeis yaşı 55’dir. Bu genel bir şeydir ve güzel bir keşiftir ve tespittir. Şayet kadın bu yaştan sonra fazla siyah veya koyu kırmızı bir kan görecek olursa bu hayız kanı kabul edilir. Bakın, şimdi halis bir kan olmadığı sürece, istihaza kanı kabul edilir. Yani hayız kanı ve onun özellikleri yoksa o istihaza kanıdır. Mâlikîler de şöyle der: Yeis yaşı 70’dir der. Bu da güzeldir. Çünkü kimilerinde de istisnai olarak böyle olması mümkündür. Hanefiler geneli, ekseri ve ortamda görünen, yaşanan, bilineni, istisnalar da bakın Mâlikîlerde 70’tir demişlerdir. Böyle olan da olabilir, doğru. Şafiîlere göre yeis yaşının sonu yoktur. Bu da doğrudur. Kimilerinde yeis hâli dolayısıyla olmayabilir. Çoğunlukla bu yaşın sınırı 62’dir. Bakın; bir tespit de budur; 62’dir denmiş. Hanefiler ise yeis yaşını 50 kabul etmişlerdir Hanbeliler -affedersiniz- Hanbeliler 50 kabul etmişlerdir. Bunların hepsi tespit olarak güzeldir. Kimisinde öyle kimisinde de böyle olabilir. Ama bakın, hepsi mükemmel ve çok güzeldir. (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain). Yüksek âlimler 14 asır önceki tespitlere bakarsanız bunlar birer ilimler üstü ilim, tabiatüstü ilim bir vahy-i ilâhîye dayalı keşiflerdir. Kadın 50 yaşına varınca artık hayız sınırından çıkmış olur. Bu İmâm-ı Ahmed ‘in (R.A.) rivayet ettiği bir haberdir. Yine şöyle demiştir; Hz. Ayşe’den gelen haber bunlar (R.A.): Kadın 50 yaşından sonra karnında asla çocuk göremez. Bu da istisnalar hariçtir. Cenab-ı Hakk, mesela genelde böyle takdir etmiş ama istisnaide kuru ağaçlara can veren Allah, Âdem’i topraktan yani yoktan yaratan, Havva’yı ve Âdem’i, İsa’yı babasız yaratan, Zekeriya’ya çok yaşlı iken (A.S.) Yahya’yı veren, İbrahim (A.S.) 100 yaşından fazla iken de ona İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan (A.S.) Yüce Allah, dilediği zaman her şeye kadirdir. Allahu Teâlâ’nın dilemesi müstesnadır.

 

Dakika 15:45

 

Ulemâ çok güzel keşiflerde bulunmuşlardır. Sevgili Peygamberimiz’den de -bakın- Ahmet bin Hanbeli’n bu şekilde rivayeti vardır Ayşe Annemiz yoluyla. Yine Mâlikîlerle Şafiîler hamile kadın bazen aybaşı olabileceği görüşünü kabul etmişlerdir. Onlar bu tespite de varmışlardır. Ama çoğunlukla kan görmez. Bakın istisnai olarak görebilecek de olacağı söylenmiştir. Bu tespitlerin hepsi mükemmeldir. Hanefilerle Hanbelilere göre hamile olan, aybaşı olmaz. Bu da Hanefilerin, Hanbelilerin tespitidir. Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haberde Evtaslılardan esirler konusunda. Hamile hiçbir kadın ile doğum yapıncaya kadar ilişki kurulmaz. Hamile olmayan kadın ile de hayız oluncaya kadar ilişki kurulmasın. Bakın burada esirler hakkında Peygamberimiz bu tembihatta bulunmuştur. Ama Peygamberimiz’in bu tembihlerinin içinde de -bakın- ilim dolu ve keşiflerle elde edilecek neler bulunmaktadır. İşte, bizim yüksek şahsiyetli kıymetli müçtehitlerimiz bunları bir bir keşfetmişlerdir. Hayızın varlığı çocuk olmadığına bir işarettir. İşte Sevgili Peygamberimiz’in, Yüce İslam’ın amacının biri nesli muhafazadır. Nesli muhafaza olduğu için -bakın- hayız görünceye kadar esirlere yaklaşılmamasını ve meşrû kurallar dâhilinde hareket edilmesi istenmiş. Orada da neslin karışmaması, korunması için, nesli muhafaza için, -bakın- orada nice başka ilimler bulunmaktadır. Hamile olan kadın gördüğü kan sebebiyle namazı terk etmez. Bak hamile olan kadın; hayız demiyor. Gördüğü kan sebebiyle namazı terk etmez. Bu hamileler için. Kıymetliler, işte şöyle bir bakıyoruz. Onu ya temiz iken veya hamile iken boşasın. Yüce İslam boşanmanın dahi kurallarını ortaya koymuştur. İslam vahy-i ilâhîdir. Allah’ın ortaya koyduğu dindir İslam. İslam’ın ortaya koyduğu değerleri, tıp ve tecrübe, bunu desteklemektedir. Gerçek tıp, gerçek ilim, gerçek teknik, gerçek teknoloji, gerçek bilimler İslam’la çelişmez kat’iyen ama gerçektir; buraya dikkat et. Hamile olan kadın gördüğü kan sebebiyle namazı terk etmez. Çünkü bu bozuk bir kandır.

 

Dakika 20:01

 

Bu hayız kanı değildir. Bu durumda oruç itikâf ve tavaf gibi ibadetleri de terk etmez. Kocasının kendisine yaklaşmasını engellemez. Çünkü kadın hayız değildir. Hamileliği süresi içerisinde kan görecek olursa sadece gusletmesi müstehaptır. Çünkü o hayız kanı değildir. O başka bir nedenle hamileden ortaya çıkan bir rahatsızlık eseri veya bir başka nedenle onun araştırılması gerekir ve araştırmışlar yüksek âlimlerimiz. Hayız kanı, fakihlerin ittifakı ile siyah, kırmızı, sarı veya siyah ile beyaz arasında bulanık bir renkte olur. Yani hayız kanı iyice tespit edilmiştir. Yani hayız kanı ile diğer normal kanlar arasında -bakın- farklar var. Hayız kanı, fakihlerin ittifakıyla. Fakihler kim? Yüksek âlimlerimiz, hukuk âlimlerimiz, kâşifler işte. İmâm-ı Âzam, İmâm-ı Mâlik, Şafiî, Hanbeli gibi yüksek şahsiyetli âlimler Kur’an-ı Kerim’e, sünnete, icmâya, kıyasa, sahabeye, Şanlı Peygamberimiz’e istinat ederek asıldan fere doğru keşifler yapmışlar. Yüce dinin delilleri ile hareket ederek içtihat etmişlerdir. Hanefilerin görüşlerine göre hayız kanının renkleri altıdır. Bakın, Hanefiler burada rakam bile koymuşlar. Siyahlık, kırmızılık, sarılık, bulanıklık, yeşilimtıraklık ve toprak rengi. Hayız kanı olduğuna hükmeder; bu özellikler varsa işte o zaman hayız kanı olduğuna hükmeder. Bu, ta ki beyaz renk görene kadar hayız kanı böyle devam eder. Şimdi beyaz renk görene kadar kadının kendi durumunu yoklamak: Beyaz olarak çıktığı zamana kadar, kadın hayızlıdır. Beyaz duruma dönüştüğü zaman artık kadın ne yapar? Guslünü yapar, temizlenir. Yeis yaşına gelmiş kadın da yeşilimtıraklıktan başka bir renk görmez. Bakın burada da mükemmel bir keşif, tespit var. Yeis yaşına gelmiş kadın da yeşilimtıraklıktan başka bir renk görmez. Şafiîler de şöyle demişler: Siyah, sonra kırmızı, sonra kızıl ve sonra sarı, daha sonra da bulanık renktir demişler ve güzel tespit etmişler bunların hepsini de. Aynı zamanda en kavi olanı katı ve pis kokan kan. Kesin hayız kanıdır. Tabii istisnai bir -mesela hastalıklar- bunlar ayrı konulardır. Fakat burada hayızı incelediğimize göre, hastalıklar konusu ayrıdır. Şimdi sonra da katı olmayan pis de kokmayan kandır. Yani daha sonra artık o katılığını, kokusunu kaybeder. Ve kadın beyaz durumu görünce artık temizlenmiş, hayız sona ermiş. O da boy abdestini alır, tertemiz hâle gelir.

 

Dakika 25:10

 

Şu Yüce İslam insanoğluna -bakın- ne kadar mükemmel bir hayat tarzı sunmuş ve bu mutlu hayat için ne lazımsa onlar konmuştur. Şimdi yıkanan kadınla yıkanmayan kadın, inananla inanmayanların ruh dünyalarına bir bakın. Bunun ölçüsü dünyada yok. Bilimin ruha ruhun sırlarına ulaşma şansı yok ama Allahu Teâlâ, İslam ile bu teşhisleri, tespitleri ve keşifleri, onların işaretlerini, ipuçlarını hep ortaya koymuştur İslam ile Yüce Allah (C.C.). İslamsız dünya kör ve topaldır. Ve ahrazdır. İslamsız dünya olmaz. Bütün peygamberlerin dini İslam’dır; bunu da unutma. Ancak İslam’ın yolundan sapanlar bâtıl inançlara gitmişlerdir. Yüce Allah İslam’ı; peygamberlerle Âdem’den başlayarak Hz. Muhammed’e kadar Yüce İslam’ı peygamberlerle devam ettirmiştir. Artık Hazreti Muhammed ile ebedîyyata kadar devam etmektedir. Bunu da doğru bilelim. Çok kıymetli ve muhterem efendiler, Yüce Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de sana hayızdan soruyorlar -bakın- sorusunun cevapları, devam ediyor. Allah hem Kur’an-ı Kerim’de soruyu belirtiyor hem cevaplarını veriyor. Kadınlar kendisine, ferçlerine soktukları aybaşı kanından bulaşmış, sarılık veya bulanıklık bulunan pamuk ve bez parçalarını gönderir. Bakın Hz. Ayşe Annemiz anlatıyor. O da, onlara; “alçı gibi açık beyaz görünceye kadar acele etmemeli” haberini göndermiştir. Onun için -bakın- haberlerden birisi bu Hz. Ayşe’nin rivayetidir. Bakın, Ayşe Annemiz dünyadaki kadınlar âleminin en büyük allâme-i cihanıdır. Çünkü Ayşe Annemiz Muhammedî okulda küçük yaşta okumaya başlamış ve dünyanın en büyük kadın âlimi, allâmesi, âlimesidir Ayşe Annemiz (R.A.). Bir defa kadınlar ilimde şöyle baksınlar, Hz. Ayşe Annemiz’i örnek alsınlar. Ümmü Atiyye’den gelen haberde de şöyle bildirilmiştir: Bizler temizlik hâlinden sonraki, sarılık ve bulanıklığı, bir hiç hükmünde kabul ederdik. Bizler temizlik hâlinden sonraki sarılık ve bulanıklığı, bir hiç hükmünde kabul ederdik diyor. Burada yine temizlik hâlinden sonraki ifadesini zikretmemiştir. Hâkim de bu Hadis-i ayrıca rivayet etmiş. Buhârî, Ebû Davud da rivayet etmişlerdir. Şimdi aybaşından sonra görülen sarılık ve bulanıklığın adet kanı olmadığının delili ise işte bu Hadis-i Şeriftir.

 

30:00

 

Şimdi aybaşından sonra görülen sadece sarılık ve sadece bulanıklık: Bunların adet kanı olmadığının delili bu Hadis-i Şeriftir. Hayıza da temizlik müddetlerine de şöyle bir bakalım: Temizliğin asgari müddeti ise fakihlerin çoğunluğuna göre 15 gündür. Tabii bu ayrı ayrı incelenmiştir. Ayrı ayrı kâşiflerimiz, kıymetli âlimlerimiz görüş bildirmişlerdir. Hanefilerin görüşüne göre aybaşı, asgari süresi (en azı) geceli gündüzlü üç gündür. Bu, Hanefilere göre daha az süreyle görülen hayız kanı değildir. Hanefilere göre, bir istihaza kanıdır. Yani bir rahatsızlık eseridir. Yani hastalık eseridir. Ortalaması beş gün azamisi ise geceli gündüzlü, yani en çoğu 10 gündür. Hanefiler böyle demişlerdir. Bundan fazla devam eden kan ise istihaza kanıdır demişlerdir. Yani 10 günden fazla, üç günden de az olursa, Hanefilere göre istihazadır. Bunun delili ise, -bakın- şu Hadis-i Şerife bir bakalım. Bu kıymetli hadisi de kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Her ne kadar rivayetlere zayıf diyenler olmuş ise de, Hanefiler işin kaynağında bulunmaktadır. Bütün muhaddislerle, Ashab-ı Gûzin ile Tâbiînin içinde muhaddis kaynadığı bir ortamda şöyle bir bakın. Onun için Hanefilerin delillerine dikkat edin. Hanefiler işin kaynağında bulunmaktadırlar. Aybaşının bakire kız ve evlenmiş kadın için en az süresi üç gün, azamisi ise (en çoğu) 10 gündür. İşte, görüyorsunuz burada. Bu Hadis-i Şerifi Dârekutnî bunu Ümeyye’den, Ebû Umame’den rivayet etmiştir. Yine ayrıca başkasından. Yine Muaz bin Cebel’den ve yine bir başkasından rivayetler vardır. Taberânî’nin de elinde rivayeti vardır. Evet, kıymetliler. Birçok sahabîden bu rivayet gelmiştir. Ayrıca Ayşe Annemiz’den de gelmiştir. Fakat buna, bu rivayetlere zayıf diyenler olmuştur. Fakat zayıf demek kolaydır da Tâbiîn Devri’nde bulunan Hanefiler’in, İmâm-ı Âzam’ın ilim halkasında nice muhaddislerin, fakihlerin yetiştiğine bakarsanız, 4000 tane muhaddisle görüşen İmâm-ı Âzama bakarsanız, burada haberin birilerine göre zayıf olup, öbür tarafta ne kadar güçlü olduğuna da dikkat edilmesi gerekmektedir. Mâlikîlerin görüşüne göre aybaşının asgari süresinin, sınırı yoktur. Bakın bu da Mâlikîlerin tespitidir. Asgari sınırı bir defa -bakın- kanın çıkmasıdır. Onlar da bir defa eğer kan görülmüşse, hayız kanı özellikleri taşıyan bu kanın çıkmasıyla, asgari olan budur demiş Mâlikîler.

 

Dakika 35:13

 

Ve aybaşı olmuş kabul edilir bu kadın demişlerdir. “Bunun asgarisi, bir gün veya bir günün hatırı sayılacak kadar bir süresidir” diye de bir izah getirmişlerdir. Azami süresi ise kadından kadına değişir, demişler. Tamam, o da doğru ama bunlar, bu görüşler, birbirine ters değildir -iyice düşünüldüğü zaman-, fakat detaylı anlamak gerekiyor. Mübtedele, mu’tade gibi; Mâlikîler bazı ayrıntılara gitmişlerdir. Hayız hâlinin azami suresini 15 günü tamamlar, demişlerdir. Şimdi Şafiîlerle Hanbelilerin görüşüne göre -tekrar ediyorum- Şafiîlerle Hanbelilerin görüşüne göre aybaşının asgari süresi, bir gün bir gece yani 24 saattir demişler. Kanın özellikleridikkate alınarak incelendiği zaman, bunların hepsi doğrudur. Daha az bir süre olursa -demiş bunlar da bakın- istihaza kanıdır demişler. Şimdi kadın kendini bilir. Rahatsızlık eseri olup olmadığını bilir ki, bu âlimler, bunların hepsini çok güzel alıştırmışlar. Hepsininki de mükemmeldir. Duruma göre, kadının durumuna göredir. Bunların hepsi çok büyük değer taşımaktadır. Sevgili Peygamberimiz’den -bak- Hamne bint-i Cahş’a şöyle dediği rivayet olmuş: Peygamberimiz’e bir soru soruyor, Peygamberimiz cevap olarak: “Allah’ın ilminde 6 veya 7 gün olarak hayız olduğunu kabul et. Sonra guslet ve 24 gün veya gece veya 23 gün veya gece namaz kıl. Bu kadarı senin için yeterlidir.” Bu da hasen olarak rivayet edilen bir haberdir. Her ay kadınlar ne şekilde aybaşı oluyor ve adet vakitleri gelip geçtikten sonra, temizlenme vaktinde nasıl temizleniyorlarsa sen de öyle yap. Bakın, haberin biri de bu kadına cevap olarak böyle. Bu haber de hem sahih hem de hasen olarak rivayet edilmiştir. Bu da yine kadından kadına değişen bir durum olarak, yerli yerince, bunlar birer haberdir. Azamisi ise (en çoğu) geceli gündüzlü 15 gündür. Bundan fazlası olduğu takdirde bu bir istihaza kanıdır. Yani rahatsızlık eseridir, aybaşı değildir demişler. Kimler? Şafiîler ve Hanbeliler. Nereden bakarsanız bütün kâşif âlimlerimizin görüşleri izahta genişlik arz etmekte ama asılda hepsi aynıdır. İstikra’ ile bilinen örfe başvurulmuştur. Şimdi bazen de, duruma göre örfe başvurulan yerler vardır.

 

Dakika 40:01

 

Hz. Ali’nin şu sözüne bir bakalım: “Aybaşının asgarisi bir gün bir gecedir. 15 günden fazla ise istihazadır.” Ata’nın şu sözü de onları desteklemektedir: “Ben kadınlar arasında kimisinin 10, gün kimisinin de 15 gün aybaşı olduklarını gördüm” diyor. Bu haberlerin hepsi doğrudur. Çünkü kadından kadına değişmektedir. Temizliğin asgari süresi -Hanbelilerin dışında kalan- cumhur iki aybaşı arasındaki temizliğin süresi en az 15 gündür demişlerdir. Temizliğin azami süresinin sınırı yoktur. Bazen de kadın hiç hayız olmayabilir. Bazen senede bir defa da hayız olabilir. Bu da yine kadından kadına değişen durumlardır ki her kadın kendini bilir, bilmelidir. Hanbeliler de şöyle demektedir: Temizlik süresi 13 gündür. Kocası tarafından boşanmış bir kadın Hz. Ali’nin yanına gelerek bir ay içerisinde üç defa aybaşı olduğunu iddia etti. Hz. Ali, Kadı Şüreyh’e, “Bu kadın hakkında hükmünü ver” deyince Şüreyh şunları söyledi: “Şayet bu durumunu bilebilecek yakın akrabalarından dinine ve emanetine güvenilir bir kadını getirir ve kadın da bu konuda şahitlik ederek delilini ortaya koyarsa kabul edilebilir. Değilse yalancıdır.” Bunun üzerine Hz. Ali Rumca iyi ve güzel anlamına gelen “kâlûn” deyiverdi. Bunu ise ancak tevkifi olarak söyleyebilir ve bu bir sahabenin meşhur olmuş bir sözüdür. Evet, kıymetliler. Bu hüküm aybaşının asgari süresinin bir gün ve bir gece olduğu esasına mebnidir. Şimdi, şöyle: Temizlik hâlinden maksat, kanın çekilmesi ve beyaz akıntının ortaya çıkmasıdır. Şimdi şöyle bir bakalım: Aybaşı günleri içerisinde kanın gelmemesi, buna neka denmektedir. Hanefilerle Şafiîlerin, yine Mâlikîlerle Hanbelilerin görüşlerine de şöyle bir göz atalım: Hayız süresi içinde kanın görülmediği sürelerde hayızlı kabul edilir. Buraya dikkat; hayız süresi içinde kanın görülmediği sürelerde hayızlı kabul edilir. Şimdi bu birinci fakihlerimizin görüşü Hanefiler ve Şafiîlerin. Diğer ikinci görüşün sahipleri ise telfik esasını kabul ederler. Bu da kan görülen günleri birbirine eklemek ve kan görülmeyen günleri de sahih bir temizlik olarak kabul etmektir. Evet, kıymetliler. Şimdi ayrıca Hanefilerin durumuna bir bakalım; Ebû Yusuf’un görüşünü fetvalarına esas almışlardır.

 

Dakika 45:00

 

Şimdi müteahhir olan âlimlerin çoğunluğu aynı zamanda Ebû Hanife’nin son görüşüdür de denmiştir. Lohusalık hâlinde 40 günlük süre arasındaki fasılalı temizliğe gelince, Ebû Hanife’ye göre lohusalıkta fasıla kabul edilmez. Başta da sonda da kanın bulunması peş peşe kan, akan kan gibi kabul edilir demişlerdir. Hanefilerin -işte- esas görüşü bu konuda budur. Şafiîler ise lohusalığın 60 günlük süresinden hesap edilir demişlerdir. Yine Mâlikîlerin, yine Hanbelilerin, bu da telfik esasını kabul etmektir; yani kan görülen süreleri birbirine eklemektir. Şimdi kan görmeme ise temizlik kabul edilir onlarda. Kanın kesildiği her seferinde vücuben kalp gusledip namaz kılması, oruç tutması, kocası ile de ilişkide bulunabilmesi şeklindedir. Hanbeliler ilişkide bulunmak mekruhtur demişlerdir. Ayrıca şimdi kıymetliler bunlar da bu zatların görüşleridir. Fakat burada yine işin tabiatına istinaden ve bir de işin kolaylık yönüne bakıldığı zaman Hanefilerin durumu hayatın problemlerine daha da kolay cevap vermektedir. Şimdi bir de nifas konusuna, bu da lohusalık meselesi ile İnşâAllah dersimiz devam edecektir. Cenab-ı Hakk hakkı hak bilen, ona tâbi olan, bâtılı bâtıl bilen, bâtıldan içtinap eden, iki cihanda mutlu olan kullarından eylesin. Kıymetli izleyenler, fıkıh ekolündeki derslerimiz devam ediyor. Şimdi dersimiz nifas -ki lohusalık anlamındadır-. Hanefilerle Şafiîlere göre nifas, doğum akabinde gelen kandır; yani doğum sonrasında. Şimdi bu konuda kıymetli âlimlerimizin birbirine yakın görüşleri vardır. Şimdi nifasın süresi, asgari süresi Şafiîlere göre bir defa kan gelmesidir bu asgari. Diğer kıymetli mezhep imamları ise asgari süresinin haddi yoktur demişlerdir. Yine görüldüğü üzere, burada maksadın bir olduğunu görmekteyiz. Lohusalık kanı görmemiş, bu sebeple ona Zât’ül Yusuf adı verilmiştir. Bu da nadir olmakla beraber lohusalıkta kan görmeyen kimselere de Zât’ül Cufuf adı verilmiştir. Şafiîlere göre süresi çoğunlukla 40 gündür. Mâlikîlerle, Şafiîlere göre yine azami süresi 60 gündür.

 

Dakika 50:09

 

Hanefilerle Hanbelilere göre azami süresi 40 gündür. Şimdi burada çoğunluğun görüşü 40 gün olması -ki Hanefiler burada başta olmak üzere- Ümmü Seleme’nin şu sözleridir: “Lohusa kadın, Resulullah (S.A.V.) döneminde 40 gün 40 gece beklerdi.” Yani kanı devam eden için bu. Yoksa kan kesildiği an o iş orada lohusalık durumu biter. Hayızın hükümleri: Şöyle bir bakalım: Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk, Şanlı Kur’an’da Yüce Rabb’imiz Allah (C.C.) ve Tekaddes Hazretleri: “Sana kadınların hayız hâlinden soruyorlar. De ki: O bir ezâdır. Hayızlı iken kadınlarla cinsî münasebetten sakının ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi? O zaman Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.” Bu ayet-i kerime, Bakara Suresi 222. ayet-i kerimesidir. Yüce Rabb’imiz, Yüce Allah (C.C.) böyle buyurmuştur. Sevgili Peygamberimiz de; Fâtıma Binti, Ebû Hubeyş’e şöyle demiştir: “Hayızlı olduğun zaman namazını bırak, kesildiği zaman da kanını yıka ve namazını kıl.” Buhârî Şerif’in rivayetinde de şöyle denilmiştir: “Hayızlı olduğun günler kadar, namazı bırak. Sonra guslet ve namaz kıl.” İşte, kıymetliler. Buradan da hayızlı kimsenin namaz kılamayacağını anlamaktayız. Şimdi bu Hadis-i Şerifi kıymetli muhaddislerimizin pek çoğu Ayşe Validemiz’den rivayet etmişlerdir. Kadın hayızlı olmakla buluğ yaşına gelmiş olur ve şer’i mükellefiyetlere ehil olur. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) buyurmuştur ki: “Allah, aybaşı görecek çağa gelen kadının namazını ancak başörtüsü ile kabul eder.” Buradan da tesettürün kadınlar için gerekli olduğunu görmekteyiz. Adet kanı görecek çağa geldiği zaman kadının tesettüre riâyet etmesi gerekmektedir. Şimdi, gebeliğin bulunmadığına hüküm vermek için hayızlı iken iddet beklemekte, rahmin temizliğine hüküm vermek için. İşte burada hamile olup olmadığını bilmek için. İddetin meşrû kılınmasının asıl sebebi rahmin temizliğinin bilinmesidir. Hanefilerle Hanbelilerin görüşüne göre hayızlı iken iddet beklemek 3 kur yani hayız demektir. Şimdi Mâlikîlerle Şafiîler ise ‘’el-kûr’’, temizlik hâli demektir.

 

Dakika 55:02

 

Şimdi bakın: Hanefilerle Hanbeliler de burada 3 kur yani hayız demektir. Fakat Mâlikîlerle Şafiîlerde ise el-kûr temizlik hâli demektir. Hanbelilere göre hayız esnasında cinsi temas sebebiyle kefaretin söz konusu olması. Bunu tabii Hanbelilere göre hayızlı kadına dokunan kimse kefaret öder. Bunlar yeri geldikçe açıklanmaya devam edecektir. Hayız ve lohusalık sebebiyle haram olan şeyler. Bir de bunlara bakalım. Mesela cünüplük dolayısıyla haram olan şeyler de; bu lohusalar, hayızlı olanlar, lohusalık ve hayız sebebiyle bunlar da ne yapar? Haram olur. Cünüplük dolayısıyla haram olan şeyler de; bunlar da haram olur ki bunlar bütün namazlar için ki namaz kılamazlar, tilavet secdesi yapamazlar. Kur’an-ı Kerim’e, Mushaf’a dokunamazlar. Mescide, camilere giremezler, tavaf edemezler, itikâf ve Kur’an-ı Kerim okuyamazlar. Şimdi bunlar da tabii cünüp hükmündedirler. Mâlikîler hayızlı ve nifaslı kadının ezberden Kur’an-ı Kerim okumasını caiz görmüşlerdir. Bu, Mâlikîlere mahsustur. Mâlikîler hayızlı ve nifaslı kadının ezberden Kur’an-ı Kerim’i ele alarak değil, bakarak değil de; ezberden Kur’an-ı Kerim okumasını caiz görmüşlerdir. Şimdi bunlar oruç, boşama, kanın kesilmesinden önce ferç de ve fercin dışında, yerlerde, cima kanın kesilmesinden ve gusülden önce de herhangi bir şekilde cima. İşte bunlar da -görüyoruz ki- bu hâldeyken de bunlar yasaktır. Yani hayızlı ve lohusa hâlinde guslederek veya abdest alarak taharet etmek, temizlenmek Şafiîlerle Hanbelilerin görüşüne göre yasaktır. Çünkü daha hayız kanı kesilmemiş, nifas kanı devam ediyor. Hayız ve nifas olan kadına namaz kılmak haramdır. Dikkat et: Hayızlı ve nifas olan kadına namaz kılmak haramdır. Dolayısıyla; “Aybaşı geldiğinde namazı bırak” buyuran Peygamberimiz’dir; oradan gelen haberdir. Namazın farzı sabit olur ve kaza edilmez; hayızlı olduğu hâlde. Yine bu konuda ulemânın icmâsı vardır. Yani bütün âlimlerin görüşü burada birleşmiştir. Resulullah (A.S.V.) Efendimiz döneminde aybaşı olurduk diyor Ayşe Annemiz. “Aybaşı olurduk da orucu kaza etmemiz emredildiği hâlde namazı kaza etmemiz emredilmezdi” buyurdular. İşte bu da; Kütüb-i Sitte sahipleri bunu rivayet ettiler o kıymetli âlimlerimiz, muhaddislerimiz (R.A.)

 

Dakika 1:00:09

 

Şimdi aybaşı, lohusa olan kadının oruç tutması da haramdır. Hazreti Ayşe’nin (R.A.)  rivayet ettiği Hadis-i Şeriftir. Şu vardır ki; orucun kazası aybaşı olandan da lohusa olandan da; bunlar aybaşı olandan da lohusa olan kadından da sabit olmaz. Yani orucunu sonra kaza eder hem hayızlı olan hem de lohusa olanlar. Ama namazı kaza etmezler; orucu kaza ederler. Şimdi bir de Sevgili Peygamberimiz’in şu haberine bakalım oradan gelen. Peygamber (A.S.V.)  kadınlara şöyle dedi: “Kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısı gibi değil midir?” Kadınlar, “Evet” deyince şöyle buyurdu: “İşte bu, aklının kemal noktasında olmadığından. Peki aybaşı olduğu zaman namaz kılmaz ve oruç tutmaz değil mi kadınlar?” Peygamber böyle değil mi deyince kadınlar dediler: “Evet.” Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “İşte sizin bu durumunuz da kadının dinindeki noksanlıktandır.” Tabii hikmete dayalı yaratılış, fıtrata dayalı bir noksanlıktır. Ama bu noksanlığın kadın için ne kadar faydalı yönlerinin olduğuna, kadının fıtratı ile ilgili olduğuna şöyle bir bakmak gerekiyor. İfadenin zâhiri böyledir. Ama yaratılışın, fıtratın gereği bunların olmasının önemine iyi bakmak gerekir. Kadın, kadın fotoğrafı ile yaratılmış kadın için. Bunlar, kendi fıtratına gerekli olan özelliklerdir. Şimdi tavaf konusu da; Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde: “Aybaşı olduğun zaman hac edenlerin yaptıklarını yap, şu kadar var ki temizleninceye kadar Beytullah’ı tavaf etme.” Peygamberimiz böyle buyurdu, Ayşe Annemiz’den geliyor bu haber. Peygamberimiz’den aldığı haberi iletiyor. Yine Kur’an-ı Kerim okumak: Şimdi buna da lohusa olanlar, aybaşı hâlindekiler Kur’an-ı Kerim okuyamazlar. “Ancak Kur’an-ı Kerim’e temizlenmiş olanlar dokunur.” (Vakıa Suresi, 79. ayet-i kerime). Yine Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki: Aybaşı olan da cünüp olan da Kur’an-ı Kerim’den herhangi bir şey okumaz. İşte, görüyorsunuz. Kıymetli muhaddislerimiz bunu da rivayet etmişlerdir. Cünüp, aybaşı ve lohusa olanın Kur’an-ı Kerim’e bakması mekruh değildir. Yani bakması. Dokunması değil; dokunması haramdır. Cünüp, aybaşı ve lohusa olanın Kur’an-ı Kerim’e bakması mekruh değildir. Cünüplük göze hulûl etmez. Hanefilerin görüşleridir bunlar. Yine tuvalette, gusül edilen yerde ve hamamda Kur’an-ı Kerim okumak haramdır.

 

Dakika 1:05:04

 

Tuvalette, gusül edilen yerde ve hamamda Kur’an-ı Kerim okumak haramdır. Yani pis olan yerler burada kastedilmektedir. Mâlikîlerde aybaşı ve lohusa olanın cünüp olsun veya olmasın ezberden Kur’an-ı Kerim okuması mekruh değildir. Bu da ezberden, Mâlikîlere göre. Ancak kanın kesilmesinden ve yıkanmadan önceki hâli bundan müstesnadır. Bakın, burada bir istisnahiyatları Mâlikîlerin. Ancak kanın kesilmesinde ve yıkanmadan önceki hâli bundan müstesnadır. Bu durumda hiçbir şey okuyamaz demişlerdir. Şimdi kan kesilmiş, artık yıkama ortamı girmiştir; hemen yıkanması gerekir. O ortamda -diyor bakın- artık hiçbir şeyi okuyamaz. Evet, kıymetliler. Mescide girmek, orada oturmak ve mescitte itikâfa girmek; abdestli olsa dahi bu yasaktır. Kime? Hayızlı ve cünüp olan lohusa olan kimselere. Yine burada Peygamberimiz’den gelen bir haberde diyor ki: “Ben hayızlı ve cünüp olan kimseye mescidi helâl kılmıyorum” buyurdu Peygamberimiz. Şafiîlerle Hanbeliler mescitten geçmesini caiz kabul etmişlerdir. Yalnız mescidi kirletmek ise haramdır da demişlerdir. Yani kirletmeden, oradan bir geçiş sadece. Bu da Şafiîlerle Hanbelilere göredir. Evet, kıymetliler. Ulemânın ittifakıyla arada bir hayır bulunsa dahi cinsî ilişki konusunda bakın ne buyuruldu: Her kim yasak bölgenin çevresinde dolaşacak olursa ona düşme ihtimali de yüksektir. İzâr ise vücudun belden aşağısını örten kısımdır ki, göbek ile diz kapağı arasındaki bölgedir. Yani buradan anlaşılan; ulemânın ittifakıyla arada bir hayır bulunsa dahi cinsî ilişki Hanbelilerin dışında kalan cumhura göre göbek ile diz kapağı arasından faydalanmak. Çünkü Şanı Yüce Allah aybaşı iken kadınlardan uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın buyurdu. Yani bu yasaktır dediler. Yine burada tehlikeden de uzak kalınması için Peygamberimiz ayrıca uyarıda bulundu. Ne dediler: “Her kim yasak bölgenin çevresinde dolaşacak olursa o tehlikenin içine düşme ihtimali de yüksektir” buyuruldu. Bunu da Buhârî, Müslim; Peygamberimiz’den rivayet etmektedirler. Hanbeliler, göbeğin altı ile diz kapağının üstü arasından faydalanmayı mübah kabul etmişlerdir. Bu da Hanbelilerin görüşüdür Mâlikîlerle Şafiîlere göre aybaşı ve lohusa olan kadın ile ilişki kurmanın ve diz kapağı ile göbek arasındaki bölgeden faydalanmanın haramlığı gusül edinceye kadar devam eder demişlerdir

 

Dakika 1:10:16

 

Şimdi kıymetliler: “Aybaşı iken kadınlardan uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi o zaman Allah’ın (C.C.) size emrettiği yerden onlara yaklaşın.” Bu ayet-i kerime Kur’an-ı Kerim’de. Bu zaten bütün ana konuyu, konunun temelini teşkil etmektedir. Hanefiler ise şöyle demişlerdir -konuyu kıymetli âlimlerimiz keşfediyorlar, detaylı- Hanefiler şöyle derler: Gusül veya teyemmüm etmedikçe kadınla cinsî ilişki kurmak veya göbek ile diz kapağı arasındaki bölgeden faydalanmak helâl olmaz demişlerdir ki; işte ayet-i kerimenin tamamen özüne istinat etmiştir Hanefilerin bu görüşü. Diğerleri de izah tarzıdır ki çok güzeldir. Evet, kıymetliler. Onlar temizleninceye kadar onlara yaklaşmayınız diye buyurmuş. Buradaki harfi şeddesiz olarak okunursa temizlik hâli, cinsî ilişkinin haram oluşunun sınırını ifade eder. Şeddeli olarak okunması da söz konusu olduğu için gusül edinceye kadar ilişkide bulunmamanın müstehap olduğuna da delâlet eder. Yani Hanefiler Kur’an-ı Kerim’in her türlü anlamını kendi içreğinde de -bakın- şeddesine varıncaya kadar bunlar, ilmî olarak incelenerek hüküm yürütülüyor, bana veriliyor ve hüküm çıkarılıyor. Yani rastgele hiçbir ulemâ keşifte bulunmaz. İlmî metotlarla hareket etmektedirler. Kanı âdetinin azami süresinden sonra kesilen kadın ise kanın kesilmesiyle birlikte helâk olur. Eğer kanı âdetinin asgari süresinde kesilecek olursa, onun üzerinden tam bir namaz vakti geçmedikçe helâl olmaz demişlerdir. Aybaşı ve onun durumunda olan kadın ile cinsî ilişkide bulunmanın kefareti: Mâlikîler, Hanefiler yine Şafiîlerin sonraki görüşlerine göre bunlar, kefaret yoktur demişlerdir. Bunun tövbe ve istiğfar edilmesi gerekir demişlerdir. Kefarete dair hadis ise; bu Hadis-i Şerif muzdariptir. Diğer taraftan böyle bir ilişkinin haramlığı ezâ verici olması sebebiyledir demişler. Yalnız Hanbeliler ise; “Müsaade eden kadının üzerine de kefaret düşmektedir ve kefaret vaciptir, bunun kefareti ise bir veya yarım dinar olur. Bu konuda kişi muhayyerdir” demişlerdir. Evet, Şafiîlerdeki 1 dinar kesilmeye yakın ilişkide bulunan kişinin de yarım dinar tasadduk etmesi sünnettir demişlerdir. Fakat Hanbeliler vaciptir demiştir. Diğerleri tövbe istiğfar gerekir demişlerdir.

 

Dakika 1:15:07

 

Şimdi bunların hepsi güzeldir. İbn-i Abbas rivayetinin -bakın oradan aldığımız habere göre- kan kırmızı olursa bir dinar kefaret verilir, sarı olursa yarım dinar sadaka verir demektedirler. Bu da İbn-i Abbas’tan gelen bir habere istinat etmektedir. Şimdi kıymetliler; tâlâk, boşama: Aybaşı iken tâlâk haramdır. Kadın hayız görürken kadını boşamaya kalkmak haramdır. “Kadınları boşadığınız zaman iddetleri vaktinde boşayın.” Bu da ayet-i kerimedir (Tâlâk Suresi, 1. ayet-i kerime). Kendisi hanımını aybaşı iken boşanmış. Sahabîden İbn-i Ömer, Hz. Ömer (R.A.) bunu Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) zikredince şöyle buyurmuştur: “Ona, Hanımına dönmesini emret. Ondan sonra hanımı ya temiz ya da hamile iken boşarsın.” Şimdi illa boşanacaksa kadın temiz olarak; hayız gördüğü anda değil, temiz hâlinde boşanması gerekiyor. Aybaşı iken tâlâk yani boşamak haramdır buyrulmuştur. Kan kesilecek olursa, gusülden önce sadece oruç, tâlâk ve temizlenme helâl olduğu gibi kan kesilecek olursa, eğer kadın suyu veya teyemmüm edecek toprak bulamayacak olursa farz namazı kılması da helâl olur buyruldu. İslam, bütün caddeleri geniş tutmaktadır. Yüksek âlimler de bunun keşfini delillere dayanarak yapmaktadırlar. “Boşanan kadınlar kendi kendilerine 3 kur beklerler.” Yani 3 temizlenme durumu da beklerler. Bu da Bakara Suresi’nin 228. ayet-i kerimesinde. Daha önceki derslerimizde bunları anlatmaya çalıştık. Evet, kıymetliler. Aybaşı ile cünüplük arasındaki fark; bir de bunlara bakalım: Cünüpken oruç tutulması caizdir. Bakın, cünüp insan; mesela cünüp, akşamdan, gece cünüp olmuş, cünüp olarak sabahlamış; orucuna bir zarar gelmez. Ama çabuk yıkanması fazilettir. Üzerinden namaz vakti geçirmesi haramdır. Onun için -bakın- cünüp kişinin cünüplük, orucuna zarar vermiyor. Oruç tutması caizdir. Aybaşı veya lohusa olan kadın ise caiz değildir. Yani aybaşı olan bir kadın oruç tutamaz. Yine lohusa olan bir kadın oruç tutamaz. Yine oruç tutamadığı gibi zaten namaz kılamayacağının da önceki derslerimizde izahı yapıldı. Çünkü aybaşı veya lohusalık hadesten daha ileridir; yani cünüplükten. Cünüplük bir an için olmuş, gelmiş geçmiş ve gece cünüp olmuştur. Gündüz uyku hâlinde oruçlu cünüp olsa, ihtilâm olsa orucuna bir zarar gelmez. Yıkanır sadece.

 

Dakika 1:20:00

 

Şimdi onlardan birisi ömrünün yarısını, oruçsuz ve namazsız geçirir. İşte bu şeyin anlamı budur. Peygamberimiz’den gelen bu haberin, merfû’ bir Hadis-i Şerif olduğu rivayet edilmiştir. Cünüp kimse namazı da orucu da kaza eder. Aybaşı olan namazı kaza etmez; sadece orucunu kaza eder. Bakın aradaki farkla: Aybaşı ve lohusa iken kadına yaklaşmak haramdır, cünüp olan bir kadına yaklaşmak haram değildir. Ama abdestli veya gusül yaptıktan sonra yaklaşmak fazilettir. Aybaşı iken kadınlardan uzak durunuz. Burada emir kesindir. Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın size takdir ettiğini isteyin. Şimdi temiz olduğu zaman da yaklaşn diyor; takdir ettiğini isteyin ile de kastedilen çocuktur. Yani kadınla birleşmekten maksat nesil yetiştirmek, İslâmî bir kadro. İnsan neslinin devamı; imânlı, ahlâklı, mücahit nesillerin yetişmesi amaçtır. Evliliğin temelinde bunlar vardır. Aybaşı ile lohusalık arasındaki fark: Şimdi bakın; aybaşı ile cünüplük arasındaki farktan biraz bahsettik. Bir de aybaşı ile lohusalık arasındaki farka bakalım. Hanefilerle Hanbelilere göre iddet, aybaşı esas alınarak tayin edilir. Yani iddet aybaşı esas alınarak tayin edilir. Çünkü iddetin bitmesi kur iledir. Lohusalık kur değildir; aradaki fark. Lohusalık, buluğa ermiş olmayı gerektirmez. Bakın: Lohusalık, buluğa ermiş olmayı gerektirmez. “O, bel kemiği ile göğüs kemiği arasında atılıp dökülerek çıkan bir sudan yaratılmıştır” (Târık Suresi 6-7). Çünkü buluğa erme, lohusalıktan önce hamile kalmak suretiyle husule gelebilir. Onun için çocuk erkek ve kadından olur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “O, bel kemiği ile göğüs kemiği arasından atılıp dökülerek çıkan bir sudan yaratılmıştır.” İnsanın, -bak kadın ve erkekten meydana geliyor- bir neslin, bir çocuğun yaratılması ve bu da o bel kemiği ile göğüs kemiği arasından atılıp dökülerek çıkan bir sudan yaratılmıştır diyor. Erkeğin bel kemiği -bakın- şöyle bir bak: Kadının göğüs kısmından atılan bir su bu. Onun için çocuğun bir anneye bir de babaya ihtiyacı vardır. İstisnalar kaideyi bozmaz. Allah her şeyi yoktan yaratmıştır ama sonradan üreme kanunlarını koymuş. Üreme kanunlarından biri de anne-baba evliliği ile üreme -bakın- üreme kanunları devam etmektedir. Sonra İhlas Suresi içerisindeki lohusalık müddeti ilada bulunan için sayılmaz. Bu konuda da bakın Yüce Rabb’imiz ne buyurdular Bakara Suresi 226’da: “Hanımlarıyla cimada bulunmamaya yemin edenler, yani ila yapanlar için dört ay beklemek vardır.”

 

Dakika 1:25:13

 

Çünkü lohusalık, aybaşının hilâfına mutat olmayan bir şeydir. Kıymetliler, Hz. Ayşe Validemiz’den gelen bir haberde de; “Aybaşı olduğum hâlde su içer, onu Peygamber (A.S.V.) uzatır, o da ağzımı koyduğum yere ağzını koyarak içerdi. Aybaşı olduğum hâlde kemiğin üzerindeki eti sıyırır onu Peygamber (A.S.V.) uzatırdım. Ağzımı koyduğum yere ağzını koyardı” diyor. Yani burada hayızlı olmanın erkekle kadın arasındaki sevgiye, yemeye, içmeye bir engel teşkil etmediğini görüyoruz. Engel teşkil edilenler, edenler anlatıldı. İnşâAllah istihaza ile dersimiz devam edecektir.

 

Dakika 1:26:32

 

 

 

 

(Visited 237 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}