30- Amelde Fıkhı Ekber Ders 30
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 30
(Bismillahirrahmanirrahim. Fevelli vecheke şadral-mescidil-haram Sadakallahülazîm. )
Çok kıymetli ve pek muhterem izleyenler; Yüce Allah’ın rahmeti, mağfireti, O’nun merhameti, saadet ve selâmeti tüm bu yüce hakikatlere ki Yüce İslam’a gönül veren ve Yüce İslam için sırf Allah yolunda, Allah için çalışanların üzerinden eksik olmasın. Dersimiz Amelde Fıkh-ı Ekber ile ve onun keşif notları ile devam ediyor. Namazın sıhhatinin şartlarından birisi de kıbleye yönelmektir. Yüce Rabb’imiz Bakara Suresi’nin 149. ve 150. ayet-i kerimelerinde: “Nerede olursanız olun, önünüzü kıbleye, Kâbe-i Şerif’e çevirin, o tarafa yönelin” diye yüce Rabb’imizin kesin emri vardır. Her ne taraftan yola çıkarsan yüzünüzü Mescid-i Haram’a yani Kâbe-i Şerif tarafına döndürün. Her nerede olursanız yüzünüzü ona doğru döndürün. Kıymetliler, Mâlikîler ile Hanefiler emin olma ve buna gücü yetme; yani kişi kıbleye döndüğünde emin olacak ve buna da gücünün yetmiş olması gerekiyor Mâlikîler ve Hanefi âlimlerine göre. Şafiîler dışındaki cumhura göre ise Kâbe’yi görmeyenlerin Kâbe’nin kendisine değil de Kâbe’nin yönüne kıbleyi isabet ettirmeleri gerekir. İşte, şöyle bir bakalım: Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde, doğu ile batı arası kıbledir. Şimdi Şafiîlere de gelince; El Ümm adlı eserlerinde şöyle zikredilir: Kâbe-i Şerif’in kendisine kıbleyi isabet ettirmektir. Mekke’de bulunmayan kimseye farz olan Kâbe-i Şerif’in kendisine kıbleyi isabet ettirmektir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Nerede bulunursanız yüzünüzü Kâbe’nin, Kâbe-i Şerif’in yönüne doğru yöneltin.” Evet, kıymetliler. Kâşif âlimlerimiz keşfettikleri, aldıkları yüce mânâları ortaya, ona göre hükümleri koymuşlar. Kâbe-i Şerif yedinci kat yerden arşa kadar uzanan mekânın adıdır. İşte, kıymetliler. 7. kat yerden Arş-ı Âlâ’ya kadar uzanan mekânın adına Kâbe-i Şerif denir. Müslüman namaz kılacağı zaman Kâbe-i Şerif’e yönelir. Kıble konusunda içtihat ve araştırma yapmak, kıbleyi araştırmak vaciptir. Rastgele namaza durulmaz; kıble sorulur, öğrenilir. Kâbe-i Şerif’e iyice yönelir ve öyle namaza durulur.
Dakika 5:10
Karanlık bir gecede Hz. Peygamber (A.S.V.) ile beraberdik. Kıblenin ne tarafta olduğunu bilmiyorduk. Her birimiz kendi çevresinde bir yöne doğru namaz kıldık. Sabah olunca durumu Hz. Peygamber’e haber verdik. Bunun üzerine: “Nerede bulunursanız Allah’ın yüzü oradadır.” ayeti indi. İşte, kıymetliler. Burada bu Hadis-i Şerifte zayıflığın bulunduğu söylenmiştir. Bu haber Âmir bin Rebia’nın rivayet ettiği bir Hadis-i Şeriftir. Bu Hadis-i Şerifi Tirmizî, İbn-i Mâce gibi kıymetli muhaddisler rivayet etmişlerdir. Şimdi şöyle bir bakalım: Şimdi kıblenin delillerine bakıştırmak, şimdi güvenilir birisini bulamadığın zaman da tabii ki delilleri araştıracaksın. Bunlardan biri Çoban Yıldızı, şafak, Güneş, Kutup Yıldızı ve diğer yıldızlar, doğudan esen rüzgâr, batı rüzgârı ve diğerleridir. Bunlardan en zayıfı rüzgâr, en kuvvetlisi gece görülen Kutup Yıldızı’dır. Kutup Yıldızı oğlak burcu ile Kutup Yıldızı’na yakın iki yıldız arasında naş’i sûra tabir edilen 7 küçük yıldızdan biridir. Bölgelere göre bu yıldız değişik olur. Mesela Mısır’da namaz kılan kimsenin sol kulağının arkasına düşer. Irak’ta namaz kılanın sağ kulağının arka tarafına düşer. Yemen’de sol tarafı takip eden ön kısma düşer. Şam’da arka tarafa düşer. İşte, kıymetliler. Türkiye’de ve Batı Avrupa’da da ve dünyanın diğer yerlerinde de bu örneklerden kıyas ederek buradan insanlar faydalanabilir. Şimdi şöyle bir bakalım: Hz. Ali (R.A.), o büyük sahabe, şanlı kahraman, o büyük halife, o kıymetli şahsiyet. O ilmin kapısı olan Ali (R.A.) Hazretleri: “Araştıranın kıblesi niyet ettiği yöndür.” -bakın- demiştir. Araştırmaksızın namaz kılarsa, isabet etse de namazı sahih değildir. Araştırmadan namaz kılan için -bakın- fakihlerimiz buradan hareket ederek öyle dediler. Araştırmadan kişi namaz kılsa, isabet etse de namazı sahih değildir dediler. Burada araştırmanın bir görev olduğu, hem de namazı sahih kılmayacak kadar güçlü bir görev olduğu unutulmamalıdır.
Dakika 10:16
Bitirdikten sonra isabet ettiğini bilirse Hanefi yüksek âlimlerine göre bu namazı yeniden kılması ittifakla gerekmez demişlerdir. Burada Hanefiler, bu gibi gafilleri kurtardılar. Allah bütün âlimlerimize ve Hanefi âlimlerine çok mu çok rahmet eylesin. Mâlikîlere göre hataya düştüğü namaz esnasında kesin olarak ortaya çıkarsa namazını keser ve kamet getirerek yeniden namazına başlar demiş Mâlikîler. Kıbleyi araştıran kimsenin hataya düştüğü, namaz esnasında kesin olarak yahut da zan ile ortaya çıkarsa, gözleri gören ve kıbleden çok ayrılmış bulunan birisi ise namazını keser demişler Mâlikîler, yeniden namazına başlar demişler. Şafiîlere göre yanıldığına kesin olarak kanaat getirirse bu namazı yeniden kılması gerekir demişler. Görüyorsunuz, işi çok sıkı tutanlar var bizde. İnsanların fıtratına iyi bakanlar var. İnsanoğlunda ihmallik, gaflet bulunmaktadır. Hanbelilere göre onların görüşleri Hanefilerinkine uygundur. Hazarda mesela, hataya düştüğü ortaya çıkarsa -Hanbelilere göre- namazını yeniden kılması gerekir. İçtihat etme hakları yoktur. Nas varken içtihat etmeye benzer; ki caiz değildir. İşte, kıymetliler. Buradan anladığımıza göre Hanefiler ve Hanbeliler namaz esnasında hataya düşen kimselerin kıbleyi öğrendikten sonra da kılmakta oldukları namaza devam etmelerini kabul ediyorlar. Öbürlerinde ise -gördünüz- yeniden kılınması bunlarda önerilmiştir. Mâlikîler ve Şafiîlerde ise kıblede hata olduğu anlaşılınca namazını kesmenin gerekli olduğunu bunlar böyle açıklıyorlar. Bütün âlimlerimize bol bol rahmet okuyalım. Çünkü çok güzel çalışmışlar, çok güzel araştırmışlar, çok güzel keşiflerde bulunmuşlardır. Kâbe-i Şerif’te namaz kılmak: İbn-i Ömer, Bilâl’e (R.A.) -bütün sahabelerimizden Allah razı olsun-: “Hz. Peygamber (A.S.V.) Kâbe’nin içinde namaz kıldı mı?” Bunu İbn-i Ömer Bilâl’e soruyor, böyle sordu. Bilâl de: “Evet, Kâbe-i Şerif’e girince sol taraftaki iki direk arasında namaz kıldıktan sonra çıktı ve Kâbe’nin yönüne doğru iki rekât namaz kıldı.” cevabını verdi.
Dakika 15:23
İşte, kıymetliler. Bunu da birçok sahabenin rivayet ettiğini ve birçok muhaddislerin de eserlerinde aldıklarını görmekteyiz. Hz. Peygamber (A.S.V.), Beytullah’ın içinde tekbir getirdiği fakat namaz kılmadığını rivayet ettiği sabit olduğundan burada da bu haber İbn-i Abbas’tan geliyor. Şimdi tabii haberler çeliştiği zaman kâşifler onları daha iyi inceler ve keşfederler. Bunun için kıymetli fakihlerimiz, fıkıh âlimleri Kâbe’nin içinde namaz kılmanın meşrû olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bakın: İttifak etmişlerdir; çünkü bütün deliller, kaynaklar incelenmiş. Hanefilere göre cemaatle de olsa namaz kılmak sahihtir demişlerdir. İster farz, ister nafile olsun. Kâbe-i Şerif’in içinde cemaatle de olsa namaz kılmaz sahihtir. Hanefi âlimleri bu işi kaynağında çok güzel inceledikten sonra bu kanaatlerini açıklamışlardır ve mezheplerine almışlardır. Fakat Kâbe-i Şerif’in üstünde namaz kılmak mekruhtur demişlerdir. İşte, kıymetliler. Durum bu merkezde, hiçbir Hadis-i Şerifi doğru dürüst bilmeyip oradan buradan taklit edip de mezheplere karşı çıkan cahil cühelaya da dikkat edin. O bilmeden mezhep düşmanlığı, hiçbir delili doğru dürüst bilmeden oradan buradan hırsızlık yapanlara dikkat edin. Mâlikîlerden Şeyh Halil de şöyle demiştir: “Üstünde de olsa nafile namaz kılmak caizdir.” Bunu da nafile için söylemiş. Mâlikîlere göre Kâbe’nin içinde farz namaz kılmak caiz değildir. Bakın, onlar da bu karara varmışlar. Kıymetliler, Kâbe’nin içinde onlar nafile namaz için olur demişler. Şimdi tabii ki biz âlimlerimizi saygıyla, rahmetle anarız. Herkesin elinde inceledikleri deliller var. Değişik ortamlar var, değişik haberler var. Onlar bunları çok güzel keşfetmişler, incelemişler. Ayrı kanaate varmalarının geniş bir rahmet olduğunu unutmayın. Şimdi Kâbe-i Şerif’in içerisinde yahut hatmin içinde farz namaz kılmak caiz değildir. Yine bu Mâlikîlerin görüşü. Kâbe-i Şerif’in üstünde kılınan farz namaz ise bâtıl olur demişlerdir, yine Mâlikîler. Mâlikîlerden -bakın- yine kıymetli bir âlim şöyle demiştir: “Kâbe-i Şerif’in üzerinde namaz kılmak mekruhtur.” Bunu Hanefiler de söylemişlerdir, biliyorsunuz. Mâlikî mezhebine göre Kâbe-i Şerif’in içerisinde farz namazlar kılmaya engel olunur da demişlerdir.
Dakika 20:19
Yani farz namazı bilip bilmeden kılarsa engel olun da demişlerdir. Artık bu da yine Mâlikîlerin görüşüdür. Şafiîlere göre Kâbe-i Şerif’in içerisinde yahut üzerinde farz namaz kılmak caizdir. Bu Hanefiler gibi düşünmüş Şafiîlerde. Yalnız şunu da ilave ediyorlar: Sabit bir sütreye yönelmesi gerekir diyorlar. Şimdi Hanbeliler yine Kâbe-i Şerif’in içinde yahut üstünde nafile namaz kılmayı caiz görmüşlerdir. Farz namaz kılmak caiz değildir demişler. Diğer namazlar caizdir demişler. Nerede bulunursanız yüzünüzü Kâbe-i Şerif’in yönüne doğru çevirin; tabii buyruk Yüce Allah’ın emridir. Şimdi kıymetliler, durum keşif notu olarak anlaşılmıştır. Bunların teferruatları her mezhebin kıymetli kaynaklarında uzun uzun anlatılmıştır. Teferruat isteyen kardeşlerimiz bu kaynaklara müracaat ederler veya bilmeyenler bilenlere sorarlar. Bütün Müslümanlar birbirlerini aydınlatmaya devam ederler. Binek üzerinde nafile namaz kılmak: Bütün âlimlerimizin seferinin bineği üzerinde nafile namaz kılmasının caiz olduğu hususunda icmâsı vardır. Bakın; bütün âlimlerimiz nafile namazı binek üzerinde, vasıtası üzerinde nafile namaz kılmasının caiz olduğu hususunda icmâsı vardır. Yani hepsi bu konuda birleşmişlerdir, binek üzerinde nafile namaz kılınır demişlerdir. Şimdi şöyle bir bakalım: Sünnetten birçok deliller de getirmişlerdir. Sevgili Peygamberimiz’den şu haber veriliyor: “Peygamber’in bineği üzerinde nafile kılıp başı ile ima ettiğini, hangi yöne yönelirsem o tarafa doğru namaz kıldığını gördüm. Fakat Hz. Peygamber (A.S.V.) farz olan namazlarda bunu yapmazdı.” diyor. Kim diyor bunu? Âmir bin Rebia Hazretleri diyor, ben Peygamberimiz’i böyle gördüm diyor (R.A.). Bir de Hanefilere göre âciz olan böyle bir kişi -bakın- gücünün yettiği tarafa doğru yönelir demişler; âciz insanlar. Şimdi burada da âcizler, gücü her şeye yetmeyen insanlar için Hanefiler bu kolaylığı da ortaya koymuşlardır.
Dakika 25:01
Âciz olan gücünün yettiği tarafa doğru yönelir demişlerdir, çünkü İslam dini kolaylık dinidir. Hele hasta, hele âciz, hele de mazur, özürlü ortamlarda bulunanlar için. İslam dininin bütün kolaylık kapılarını arkasına kadar açmış, merhamet kucağını açmış ve merhametiyle insanlığı kucaklamıştır Yüce Allah, rahmetiyle tecelli etmiştir. Bu rahmet tecellisi İslam’dır. Merhamet dolu, kolaylıklar doludur. Nafile namazlar ile müekked sünnetlerdir. Binek üzerinde kılınması caiz olan namazlar, nafile namazlar ile müekked sünnetlerdir. Ancak yine bu Hanefilere göre anlatıyoruz, sabah namazı bunların dışındadır. Farz namazlar ile vitir ve adak namazları ve cenaze namazları gibi bütün diğer namazların kılınması caiz değildir. Bunların binek üzerinde özürsüz olarak -burayı anla- özürsüz olarak kılınması caiz değildir. Özürlüler, âcizler için durumu önce açıkladı. Kim? O kıymetli yüksek Hanefi âlimleri (R.A.). Mâlikîlere göre nafile namazları binek üzerinde kılınması caizdir. (R.A.). Bakın; burada hepsi birbirine çok yakın, çok güzel keşiflerde bulunmuşlardır. Şimdi yalnız tabii ki kişi ne zaman binek üzerinde namaz kılar derseniz, mesela seferilik olmalıdır, binekli kişi olmalıdır. Farz namaz kılamaz, binekten aşağı inmek mümkün değilse, bu vasıtanın içerisinde. Farz olan namazları o zaman kılar. Mesela bu hayvanın sırtında olduğu gibi arabasında, -bakın inmek mümkün değil ise- uçakta, havada, karada, denizdeki vasıtalarında; o zaman kılar namazını. Bakın, burada da caddeler geniş. Bu da yine Mâlikîlere göre; ki şimdi öbürleri de sırası geldikçe bunları bir bir açıklayarak devam etmekteyiz, edeceğiz İnşâAllahu Teâlâ. Şafiîlere göre nafile namazlarını binek üzerinde kılmak caizdir. Bakın, hepsi Peygamberimiz’in uyguladığını örnek almışlardır. Teferruata geçirince çok güzel, geniş izahlar yapmışlardır ve güzel keşifler yapmışlardır ki Cadde-i İslâmiye genişlemiştir. Geniş olan cadde keşfedilmektedir. İslam ezelî, ebedî Allah’ın rahmet tecellisidir. Yine Peygamberimiz’den gelen haberde, Şanlı Peygamber (S.A.V.) Efendimiz seferde bulunduğu ve bineğin üzerinde nafile namaz kılmak istediği zaman kıbleye yönelir, tekbir getirir, sonra bineğinin götürdüğü yere doğru namaz kılardı. İşte, kıymetliler. Bu da Şafiîlerin yine görüşü ile ilgilidir.
Dakika 30:04
Hanbelilere göre de; nafile namaz kılınması onlara da göre de caizdir. Bu kişi rükû ve secdesini ima ile yapar demişlerdir. Şimdi yine Peygamberimiz’den gelen haberde cihan peygamberi, âlemlere rahmet peygamberi bakın ne diyor (A.S.V.): “Beni bir ihtiyaç için göndermişti” diyor. Kim? Cabir Hazretleri, Peygamberimiz göndermiş. Geldiğim zaman Hz. Peygamber (A.S.V.) devesi üzerinde doğuya doğru namaz kılıyordu. Secdesi rükûsundan daha aşağıda idi diyor. Yani secdede fazla eğilmiş idi rükûsundan diyor. Kıymetliler, Hanbelilerin keşif notlarında ve ortaya koydukları kıymetli yüksek delillerle onlar da bunları açıklamışlardır. Özürler sebebiyle de olsa yine kıbleye yönelme farzı düşer demişler. Yine bunları da Hanbeliler belirtmişler. Şimdi şöyle olaya genel bir bakışla baktığımız zaman, olayın özüne baktığımız zaman fakihler uzun yolculuklarda hayvan üzerinde namaz kılmanın ve kılınacak namazın ima ile olmasının caizliği hususunda ittifak etmişlerdir. Kısa yolculuklarda ise çeşitli değişik görüşler vardır. Şafiîler ile Hanbeliler bunu caiz görmüşlerdir. Yani kısa yolculuklarda. Mâlikîler ile Hanefiler caiz görmemişlerdir. Hanefiler ile Mâlikîlere göre kıbleye yönelmek ancak imkân varsa demişler. Şafiî ve Hanbelilere göre de şarttır demişler. Âcizlik sebebiyle bu şart düşer demişlerdir. Hanefiler ile Mâlikîlere göre eğer bir hayvanda kirlilik varsa namaza zarar vermez. Şafiîlere göre zarar verir demişlerdir. Hanbelilere göre de temiz olması şart koşulur. Necasete basarsa Hanbelilere göre namaz bâtıl olmaz. Mesela vasıta ile gidiyorsun, içinde namaz kılıyorsun. Namaz kıldığın yer temizse arabanın dışında veya bineğin herhangi bölgesindeki olan kirler, necasetler namaza zarar vermez diyen Hanefiler ve Mâlikîler var. Öbürleri biraz daha değişik düşünmüşlerdir. Hepsi de hem işi kolaylaştırmışlar hem olayı iyi keşfetmişler hem de tertemiz olmanın yollarını da göstermişlerdir. Hayvan üzerinde farz namaz kılmak sahih değildir. İşte, görüyorsunuz; farz namaz. Çünkü bunların, farz namazların kılınabilmesi için ortada bir neden olması gerekiyor. Keyfî olacak şeylerden değil bunlar. Niyet etmek: Namazın sahih olmasının şartlarından biri de namaza niyet etmektir.
Dakika 35:01
Hanefiler ile Hanbelilere göre niyet etmek namazın şartlarındandır. Mâlikîlerde ise yine hüküm böyledir. Şafiîler ile Mâlikîlerden bazılarına göre ise farzlarından yahut rükünlerinden biridir demişlerdir. Hangisinden bakarsanız bakın hepsi de gerçeği ifade etmişlerdir. Niyet nedir derseniz; bir şeye kastetmek. Yani kesin karar vermek. Şeriatta ise Allah’a yakın olmak maksadı ile Allah’a yakın olmak için bir ibadeti yapmaya kalben azmetmek, kesin karar vermenin adı niyettir ve aynı zamanda Allah için kesin kararını verdiğin zaman bu aynı zamanda ihlastır. İbadetin Yalnız Allah’a tahsis edilmesidir. Kıymetliler; niyetin içi ihlas dolu. Niyet etmek bütün âlimlerin ittifakıyla farzdır. Sebebi, ibadetin adetten ayrılması, Allah için ihlasın gerçekleşmesidir. Yüce Allah -bakın- bir ayet-i kerimede -ki- ne buyuruyor: “Oysa onlar yalnız dini kendisine tahsis ederek Allah’a ibadet etmekle emir olundular.” Bu Lem Yekûn Suresi’nin beşinci ayet-i kerimesidir (Beyyine Suresi). Ameller niyetlere bağlıdır, herkes için niyet ettiği vardır, niyetsiz namaz sahih değildir. İşte buradan da niyetin Yüce İslam’daki yerini, namazdaki yerini anlamış oluyoruz ve keşif notları vermeye devam ediyoruz. Allah’a yakın olmaya niyet etmelidir. Kıymetliler, niyetin şartlarına gelince: Müslüman olmak, temyiz çağında olmak, yaptığı şeyin ne olduğunu bilmektir. Niyetin tekbire yakın olması, Hanefilere göre niyetin namaza bitişik olması şarttır. Niyet namaza bitişik olmalıdır diyor Hanefiler; hem de şarttır diyorlar. Niyetle namazın, iftitah tekbirinin arasına bir şeyler girmemeli. Niyetin iftitah tekbirinden sonraya kalması sahih değildir. İşte Hanefilere göre sizlere bu durumu bildirdikten sonra bir de Hanbelilere göre; niyetin iftitah tekbirine yakın olması eftaldir dediler. Şimdi burada da bu yüksek âlimlerimizin hepsi hem İslam’ın delillerini çok iyi keşfetmişler hem de en kolay olanı da araştırıp Ümmet-i Muhammed’in işlerinin en kolay olması için de Yüce İslam’ın bütün delilleriyle İslam’ın en kolay din olduğunu da göstermeye çalışmışlardır. Hanbelilerin buradaki durumunu da burada görmekteyiz; hepsinde olduğu gibi. Yüce Rabb’imiz Hac Suresi’nin 78. ayetinde ve diğer ayetlerde sizin için dinde zorluk kılmadı.
Dakika 40:13
Yani Yüce İslam bir defa zorlukları ortadan kaldıran, en yüce üstün bir kolay en güzel hayat tarzını insanlığa sunan bir dindir. İslam demek zorlukları ortadan kaldıran demektir. Çünkü Allah, kullarına kolaylık murat ediyor, zorluk murat etmiyor. Kendisi bunu böyle buyuruyor. Mâlikîlere göre iftitah tekbiri anında yahut ondan az bir zaman önce niyetli bulunmak vaciptir. Bunlar da Hanefiler gibi düşünmüşlerdir. Şafiîlere göre niyetin yakın olması yine şarttır demişlerdir; yani namazla ilgili işlere. Niyet ettim öğle namazını kılmaya, Allahu Ekber. Şimdi Allahu Ekber niyet ettim dese namazı bâtıl olur, niye? Tekbirden sonraya bırakıyor niyeti. Niye? Tekbirden önce olur. O zaman bâtıl olur demiş. Kim? Şafiîler. Çünkü iftitah tekbirinden sonra niyet ettim sözü namazı bâtıl yapar demişler ki burada hepsi aynı görüşü değişik ifadelerle ortaya koymuşlardır. Mükemmel izah etmişler, mükemmel açıklamışlardır. Niyet edilecek namazı Müslümanın tayin etmesi gerekir. Niyetin asil yeri nerededir derseniz kalptedir, ağızdan söylemek menduptur. Şafiîlere göre niyet üç türden oluşmaktadır: Kast, tayin, farziyet. Görüyorsunuz, şimdi niyet konusunda bir de Hanefilerin ve diğerlerinin görüşlerine şöyle bir göz atalım: Hanefi âlimleri niyetin açıklanması konusunda; niyet bir şeyi istemektir ve bu kalbin işidir demişlerdir Hanefiler ve bir de hangi namazı kıldığını bilmesidir demişler. Ne güzel söylemişler. Bayılmamak elde değil, ne kadar mükemmel. Çünkü kalp işidir diyor. Hangi namazı kıldığını bilmendir diyor. Ne kadar güzel. Şimdi bir cemaate yetişse; bir Müslüman bir cemaate yetişse, -şimdi- imama uyacak hangi namazı kıldıklarını da bilmese, ne demesi lazım? Farza niyet eder. Yani o cemaate uyarken farza niyet eder. Nafile kılıyorlarsa çünkü kişi farza niyet ederse nafileleri farz bünyesinde taşır ama nafileler farzı taşıyamaz. Şimdi kıymetliler, imam olan kişinin kadınlara imamlık etmeye niyet etmesi de şarttır Hanefilerde yine. Öbürlerinin görüşlerini de ayrıca söyleyeceğiz sırasıyla. Tekbirin yakın olması da menduptur; yani niyetin vaktinin tekbire yakın olması. Niyetin iftitah tekbirinden önce olması sahihtir.
Dakika 45:02
Yoksa onlarda da sahih değildir sonraya kalırsa. Şimdi bu, kısaca Hanefilerden verdiğimiz keşif notlarıdır. Mâlikî mezhebine bakalım: Onlar da niyet, bir şeyi kast etmektir diyorlar. Onlar da niyetin yeri kalptir ve farzdır dediler. Namaza niyet etmek farzdır dediler, telaffuz etmek müstehaptır dediler, iftitah tekbirine yakın olması vaciptir dediler. İşte, kıymetliler. Hepsi aynı şeyi söylüyor, ifade tarzları ve aldıkları mânâlar farklı ama çok mükemmel hepsininki de. Eda niyetiyle kaza, kaza niyeti ile de eda etmek sahih olur. Bu da yine Mâlikîlere göre. Eda niyetiyle kaza, kaza niyeti ile eda etmek sahih olur. Eda yahut kaza niyeti yahut rekât sayıları şart değildir demişlerdir. Cuma namazı diye niyet edersen, öğle namazı olduğu ortaya çıkarsa, yine namaz sahih olur demiştir Mâlikîler. Bir kimse, niyeti başkasının yerine imamlığa geçirildiği bir zamanda terk etmişse imamın namazı sahih, cemaatin namazı bâtıl olur demişlerdir Mâlikîler. Burayı tekrar edeyim ki iyice anlaşılsın: Bir kimse, niyeti başkasının yerine imamlığa geçirildiği bir namazda terk etmişse imamın namazı sahih, cemaatin namazı bâtıl olur demişlerdir, buralara da dikkat çekilmiş Mâlikîler tarafından. Şafiîler de -bakın onlar da- niyetin yeri kalptir demişler; dil ile söylemek menduptur demişlerdir. Çok güzel söylemişler hepsi de. İhlas için niyetin Allah’a nispet edilmesi müstehaptır. Kıbleye yönelmeye rekâtlarının sayısına niyet etmek de müstehaptır; bu da Şafiîlerdedir. Bütün namazlarda niyet şarttır. İmam olmaya niyet etmesi şart değildir Şafiîlerde; bu müstehaptır demişlerdir. Dört durumda imamlığa niyet etmek şart koşulur. Bu da: Cuma Namazı için yağmur sebebiyle cem-i takdim tarzında birleştirilen iki namaz için vakit içinde cemaatle iade edilen namazlarda, günahtan kurtulmak için cemaatle iade edilen namazlarda, günahtan kurtulmak için cemaatle kılınması adanan namazlar için demişler. Kim? Şafiîler. İmama uyan kimsenin -diyor Şafiîler- imama uymaya niyet etmesi şarttır demişlerdir. Burada bütün mezhepler aynı şeyi söylemişler. Yeri geldikçe aynı söylemeye devam ediyoruz. Niyetsiz olarak kılarsa namazı bâtıl olur. İmama kişi ne yapmış; peşinde namaz kılıyor ama imama uymaya niyet etmemiş; namaz bâtıl olur diyor.
Dakika 50:01
Şafiîler diyor ama öbürleri de diyor. Hanbeli mezhebine bakalım: Yüce Allah’a yaklaşmak için kalbin bir işi yapmaya azmetmesi niyettir demişler. Kalpten niyetlenmek vaciptir, dil ile söylemek ise müstehaptır demiş Hanbeliler de. Tereddüt ile beraber kesinlik meydana gelmez. Bu konuda fakihler ittifak hâlindedir. Yani şüphe ve tereddüt niyette olmamalıdır. Bu sadece Hanbelilerin görüşü değil; bütün âlimlerin görüşü ki tereddüt ile beraber kesinlik meydana gelmez. Niyet kesinlik ister. Niyette şüpheye düşmek: Namazı yeniden kılması gerekir şüpheye düşenin. Şafiîler de böyle demiştir. Namazda niyet değiştirmek: Namazda niyet değiştirenin namazı bâtıl olur. Hanbeliler, Şafiîler gibi düşünmektedirler. Kıymetliler, ibadetler zaten sırf Allah için yapılır. Rekât sayılarını ve namaz için kıbleye yönelmeye söylemek de şart değildir. Şafiîler de aynı görüşü kabul etmişlerdir. İmamın imam olduğuna, cemaatin de namazın başında imama uymakta olduğuna niyet etmesi şarttır. Bunu dikkatle bütün mezhepler önermişlerdir. Namazın edasında tertip: Yine namazın rükünlerini peş peşe yapmak konusunda da bunların da şart olduğu söylenmiş ve şöyle bir bakalım: Namazda yabancı söz söylemek, iki harf ile konuşan kimsenin namazı bâtıl olur. Namazda kişi -diyor- iki harf katsa, iki harfi ile konuşsa böyle bir konuşmayı namaza katıştırsa namazı bâtıl olur. Mesela kalp dedi namazda veya sadece otur dedi veya bunun gibi bir şey iki harfli veya iki heceli bir şey kullandın. Namazın bozulur. Şafiîler de en kuvvetli olan bir harfinin sesini uzatmak dahi namazı bozar dediler. Mesela (aaa) diye bir harf, uzattı, tek harfli ama (aaaa) diye uzattı. Bu -diyor- namazı bozar dedi Şafiîler. Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haberde: Bizler namaz esnasında konuşurduk, daha önceleri; Tabii İslam’ın ilk başlangıç zamanlarında. “Boyun eğerek Allah için namaz kılın” ayeti inince namazda sükût etmekle emir olunduk ve konuşmamız bize kesin yasaklandı diyor. İlk günlerde bunlar yapılmış, çünkü daha İslam’ın doğuş günleri bunlar. İslam doğdu, kemale erdi, Allah İslam nimetini tamamladı, hiç eksik bırakmadı. الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ. “Bugün size dininizi tamamladım.” dedi. Bu ebediyyû’l ebed Müslümanların İslam bayramıdır. İslam’da hiç eksiklik, kusur hiç yok. Allah nimetini tamamladı, bu dini kemale erdirdi. Eksiklik insanoğlunda, bu İslam’ı iyi bilenler yükselişe doğru gidiyorlar. İslam’ı bilmeyenler, bilmek istemyenler hele de inanmayanlar; bunlar da gidiyorlar ama yanlış gidiyorlar.
Dakika 55:30
Ve aşağıya gidiyorlar, yazık oluyor. Kıymetliler, İbn-i Hâkem Es-Sülemi’den gelen bir haberde de şöyle: Namazda aksırana bir sahabî yerhamükellah (يرحمك الله) dedi; bak namazda aksırana. Hazreti Peygamber (A.S.V.) kendisine şöyle buyurdu: “Bu namazda insanların sözlerinden bir şey konuşmak yaraşmaz.” Namaz tespih, Kur’an-ı Kerim okumak ve tekbirden ibarettir. Namaza başka şeyler karıştırmayın demek istedi Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.) Allahu Âlem ve Resulü. Namaz cinsinden olmayan çok işler eğer namaz esnasında yapılırsa -buna amel-i kesîr deniyor- bu namazı bozar. Yemeyi, içmeyi -tabii- Müslüman; namazda yapamazsın. Yiyemez, içemez. Bunların da teferruatları, incelikleri konusunda İnşâAllah birçok konulara değinerek geldik ve değinerek devam edeceğiz. Her sözü hak olan, nur olan, hakka ve nura tâbi olan, iki cihanda mutlu olan kullarından eylesin. Allah’ın rahmeti, mağfireti ve merhameti Ümmet-i Muhammed’in üzerinden eksik olmasın. Bütün âlimlerimize Allah pek çok rahmet eylesin.
Dakika 57:40