231- Tefsir Ders 231 hayat veren nurun keşif notları
231- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 231
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Aziz dostlarımız,
Bazı soru notları bulunmaktadır o sorulara kısa notlar hâlinde cevap verelim. Şimdi yedi çiftler yani seb-i mesânî nedir? Diye soru soruluyor. Bu, Fâtihâ’yı Şerif yani seb-i mesânînin Fâtihâ’yı şerif olduğunu söyleyen bir çoğunluk bulunmaktadır. Bunun ayrıca yedi uzun sûrelerdir diyen de vardır ki İbn-i Abbâs bunlardandır (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). Kur’an-ı Kerim’in yedi kısmı diyenler var. Emir, nehiy, müjde, uyarı, darb-ı mesel, nimetlerin tanıtımı, geçmişteki haberler ki bunlar Kur’an-ı Kerim’in yedi kısmı diye cevap verilmiştir ayrıca Ziyâd Bin Ebû Meryem bunlardandır. Şimdi birde Kur’an-ı Kerim’in tamamı Allah’ın kitâbı, Allah’ın sözleri, Allah kelâmıdır. Bunu bazı sûrelerinin okumasını, okunmasını siyaset gibi kabul edenler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in bazı âyet ve sûrelerini okumak siyaset sayılır mı? Siyaset sayanlar olabilir ama Kur’an-ı Kerim’in bütünü Allah’ın kitâbıdır. Biz onun bir kısmını birinin hatırına alıp bir kısmını bırakamayız. Binlerce dünyadan vazgeçerim Kur’an-ı Kerim’in bir tek emrinden, hükmünden, tek bir kelimesinden vazgeçmem. Var mı bir diyeceğin? Ben Allah’ın kuluyum birilerinin kulu değilim ki. Ben Allaha kulluk eden Allah’ın emrine yok sayabilir mi? Allaha karşı çıkabilir mi? Onun için dostlarım, kim ne derse desin güneş aydınlatmaya devam edecektir. Güneşe birçoğu gözünü yumsa güneşin bir kusuru var mıdır? Yoktur. Gözünü yumsa güneş yoktur diye bağırsa güneş var mıdır? Vardır, onun için güneşten kendini mahrum edenler vardır. Bunun içinde zorbalar vardır, dayatmacılar vardır, benim dediğimi yapacaksın diyenler vardır. İslam dini ve îmânlı Müslüman kimseye pabuç bırakmaz. Kimsenin kulu olmadık olamayız. Biz değerli şahsiyetlerin kıymetini de herkesten daha iyi biliriz. O izimcilerin izinde gittiğini zannettikleri kimselerin iyi yönünü, değerli yönlerini onlardan çok çok iyi biliriz. Her kulun kul yönü vardır, her beşerin beşer yönü vardır unutma bunu! Her kulun kul yönü vardır, her kulun aciz yönü vardır. Eksiği vardır, kusuru vardır, çok kıymetli değerleri vardır. Sadece peygamberleri Allah kendi okutur, kendi seçer, kendisi kemâle kendi erdirir. Bunun dışında bütün insanlığın kendi gayreti olacak Allah’ın lütfu kuşatacak. Kendi gayreti az veya çok olmadan yine olmaz. Bunun için Müslüman Allah’u Teâlâ’yı bütün varlığıyla tanıyacak O’na muhtaç olduğunu ebedî minnettar olduğunu bilecek.
Dakika 5:05
Yine, “kendine ait olmayan semâda uçma” diyor bu da bir atasözüdür. “Kendine ait olmayan semâda uçma” çünkü o zaman falanca devletin hava sahasını işgal etmiş derler ültimatom (kesin uyarı) verirler, uyarırlar. Onun için “kendine ait olmayan semada uçma” bu bir atasözüdür, bilge sözüdür. Şimdi zarûrette ise hükümler zarûretin miktarına göre ruhsat kapıları açılır hüküm orada değişir zarûretler de. O zarûretin miktarına göre ayarlanır o da.
Yine Sahîh-i Müslim’de şöyle buyurulur; Müneccime soranlar müneccimi, falcıyı, sihirbazı, arrafı tasdik edenlerin namazları 40 gün kabul olmaz. Müneccime, büyücüye, falcılara, kâhinlere giden bana indirileni inkâr etmiş olur, yani Kur’an-ı inkâr etmiş olur diyor. Sahîh-i Müslim’in rivâyetinde hadis-i şerif ve bu Taberani’nin İbn-i Suud’dan ve Bezzâr’dan gelen haberlerde de bulunmaktadır. Bunun için bir defa Müslümanın müneccimlere ihtiyacı yoktur, kâhinlere falcılara ihtiyacı hiç yoktur çünkü onların gerçekle alâkası yoktur. Müslüman dâima gerçeğin adamıdır. Bundan dolayı Sahîh-i Müslim’de Peygamberimiz öyle demiş. Müneccime giden, büyücülere giden, sihirbazlara, kâhinlere onlara bir şey soranlar, onları tasdik edenlerin namazları 40 gün kabul olmaz. Müneccime, büyücüye, kâhine giden bana indirileni inkâr etmiş olur yani ona indirilen Kur’an-ı Kerim, Kur’an’ı inkâr etmiş olur diyor. Yıldızlardan bilgi edinen, sihirden bilgi edinmiştir. Yani yıldızları müessir kabul eden… Müessir nedir? Yıldızlar işte bana şöyle tesir ediyor yeryüzünü idâre ediyor, gökyüzünü idâre ediyor. Bilimsel yönü olmayan, fala dayalı ne kadar yıldızları ilâhlaştıran zihniyet burada falcı zihniyettir sihirbazların insanlığı kandırmak için oynadıkları oyundur. İşte bunlarda sihirden bilgi edinmiş olurlar. Sihir sihirbazlığı İslam reddeder. Bunun da bu haberin kökeninde Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce bulunmaktadır. İnsan Allah adına şeriatını hâkim kılmaya tevhîde memur halîfedir diyor. Kim diyor bunu? İbn-i Mes’ûd diyor. İnsan Allah adına şeriatını hâkim kılmaya tevhîde memur bir halîfedir insanoğlu diyor. İbn-i Mes’ûd kim (R.A)? Sahâbînin en büyük âlimlerinden biridir Allah hepsinden râzı olsun. Yine İbn-i Abbâs’tan, Süddî’den, Fahrettin er-Râzî’den de gelen haberdir bu. Yani bu haberin kaynağında İbn-i Abbâs’ta var, Süddî de var ve Fahrettin Râzî de var. Şimdi halîfe başkasının yerine geçendir. Allah’u Teâlâ’nın kulundan istediği adâletin yeryüzünde sağlayacak kişi halîfedir. Bütün insanlık bununla görevlidir kendi aralarında seçim yaparlar adâletle hükmederler. İlâhî adâletin tecellî ettiği yerde hilâfet vardır. İlâhî adâletin tecellî etmediği yerde zulüm vardır. Bunun adının halîfe olması, hükümdar olması, Emir olması, adının şöyle veya böyle olması gerçeği değiştirmez. Burada asîl olan Allah’ın istediği adâletin yeryüzünde tecellî etmesidir hilâfet esas bulur.
Dakika 10:52
Allah ve sen dilersen demeyin çünkü ikisini bir tutmayın, Allah dilerse deyin. Kim söyledi? Peygamberimiz söyledi. Peygamberimize bir gün birisi Allah ve Rasûlü dilerse demiş Peygamberimiz öyle deme dedi. Allah dilerse de dedi. Çünkü Peygamberde Allah’ın kuludur. Her peygamber Allah’ın kuludur ve peygamberidir. Şimdi bazı Ehl-i Sünnetin görüşlerine uymayanların görüşleri de var onu da sorulmaktadır. İbn-i Kayyım cehennem devamlı değildir derken, Nebe Sûresi’nin 23’üncü âyetinde ki: “Zamanlar boyu kalacak” âyetinden bu şeyi çıkarmaya çalışmış ama cehennemin devamlı olduğunu söyleyen başka âyetler de var. Onun için İbn-i Kayyım’ın bu görüşü de Ehl-i Sünnete ve Kur’an-ı Kerim’in zâhirine uymamaktadır. Çünkü âyetler kendi konusunda da bir bütün teşkil ederler. Bir âyete öbür âyet tefsir eder, keşfeder, açıklar yine âyetleri sahîh hadislerle keşfedilir, açıklanır. “Dilemesi müstesnâ süresiz cennet ehli için” şimdi dilemesi müstesnâ diyor. Bu da En’âm Sûresi’nin 128’inci âyeti. Cenab-ı Hak tabii ki dilediği zaman her şeyi yapar ama ortaya kesin olarak koyduğu hüküm ve kânûnlar bulunmaktadır. Şimdi cennet ehli için ne demiş? Ebedî diyor cennetin ebedî hayat diyor. Yine âyetlerde cehenneminde ebedî kâfirin îmânsız ölenleri de cehennemde ebedî kalacağını söyleyen pek çok âyet-i kerimeler var.
Şimdi Sahâbî, Hz. Ömer, ibn-i Mes’ûd, İbn-i Amr Bin Âs, Ebû Hûreyre, Ebû Saîd el-Hudrî onları yok etmesini ateşe emreder. Şimdi burada da mesela bu görüşü ileri süren Sahâbîler bulunmaktadır ama burada ki cehennemin tamamımı yoksa içinden bazıları mı? Sonra günahkâr müminlerin kömür olacağı onsan sonra hayat ırmağında tekrar hayat bulup cennete gireceklerine dâir haberler vardır. Bunun onlarla ilgili olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. Tabiin, Selef, Şâbî en çok yıkılan cehennemdir. Ebû Miclez, dilerse vazgeçer. İshâk Bin Rahaveyhi Hud Sûresi’nde ki âyetler tüm azâb ile ilgilidir. Şimdi bunlar bazı şahısların neyi murâd ettikleri konusunda kendilerinin görüşleridir ama Kur’an-ı Kerim’in zâhirini bunların hiçbiri bağlanamaz.
Dakika 15:04
Sonra Kur’an-ı Kerim’in anlamı bir hadisle ortadan da kaldırılamaz, hele şahıslarla da kaldırılamaz. Yine Kur’an-ı Kerim’in aslını ve sahîh hadisleri içtihâtta ortadan kaldıramaz. Bunun için aslî neyse Kur’an’ın ve sünnetin bir defa o aslî hükümdür oradan hareket etmek gerekir. Dünyevî cezâlar öğüt alması içindir insanoğlunun. Kötülükten vazgeçirmek için Cenab-ı Hak kullarını uyarmaktadır. Fakat aslî olan rahmetinin her şeyi kuşatmış olmasıdır. Eğer insanoğlu küfre gitmeseydi cehennem aslî değil tâlî idi. Ne yazık ki insanoğlu küfre gitti. Kendisi îmânın tersini, Allah’a itaatin tersini yaptığı için küfrü kazandı, küfrün karşılığında da cehennemi kazandı. Yani insanoğlu kendi kazancının karşılığıdır cehennem îmânla yaşasaydı cehennem tâlîdir cehennem olmayabilirdi ama cennet illâ olacaktı rahmet illâ olacaktı çünkü rahmet aslîdir. Sevgi aslîdir, merhamet, adâlet aslîdir. Nimetler ezelî, ebedî aslîdir, suçlar tâlîdir. İnsan kendi suçu kendi kazandı. Eğer suçu kazanmasaydı insanoğlu hele küfre, şirke, nifâka girmeseydi, inkâr etmeseydi Rabbi ’sini ve O’nun kânûnlarını cehennem ortaya çıkmayacaktı, azâblar cezâlar olmayacaktı. İnsan suç işledi, suçu kazandı cezâsını da mutlaka kazanmış oldu. Ehl-i Sünnet azâb tehdidinden dönmek câizdir Cenab-ı Hak için. Bağışlayanı övüyor İlâhî irâdeye kalmıştır der Ehlisünnet. Mesela Cenab-ı Hak azâb ile tehdit ediyor azâbından dönmek onun için câizdir. Allah dilediğini yapar. Allah’a şunu yap, bunu yapma denmez, Allah her şeyin en güzelini yapar. Sonra bağışlayanı kendi övüyor o zaman kendisi de zaten bağışlamayı seviyor. Bağışlanacak suçları Cenab-ı Hak herkesten iyi biliyor. Bunlar ilâhî irâdeye kalmıştır yani Allah’ın dilemesine bağlıdır.
Yine camilerin konumu konusunda, camiler yeryüzünde bir en büyük üniversitedir. En büyük camiler okuldur, dünya da en büyük Parlamento’dur, dünya da en büyük meclistir. Allah’ın huzurunda miraç yeridir, ilim, irfân yeridir Kur’an ilminin tahsil edildiği hem ibadet, hem ilim yuvasıdır. Camilerin önemi çok büyüktür. Camiler amacına uygun hizmet verirse insan cemaatlere camilerin yapısı Arş’ı Âlâda ki üniversite de buraya yansıyan ilimlerdir. Kâbe-i Şerif biliyorsunuz Beyt-ül Ma’mûr ’un hizasındadır. Şimdi camiler de Beytullah’a bağlıdır. Beytullah’ın Kâbe-i Şerif’in birer şubesidir. Onun için camilerin önemi çok büyüktür. Ebû Bekir Hazretleri halîfe olunca hak üzere olursam bana uyun, itaat edin. Eğer diyor bak, hak üzere olmazsam bana uymak mecburiyetinde değilsiniz diyor.
Dakika 20:00
Hz. Ömer de diyor ki; Hak üzere olmazsam diyor beni doğrultun diyor o da. Bakın büyükler hep böyle söylerler, küçükler ise yanlışını doğru göstermekte dayatırlar. Siyaset Hakk’ı sabrı tavsiyedir. İslam’da ki siyasetin bir cüzî de nedir? Hakk’ı tavsiyedir, sabrı tavsiyedir. Hak yolda giden Hakk’ı tavsiye eden, hak yolda sabreden hak yolda sabrı tavsiye eden kişinin siyaseti hak siyasettir. İslam’da ki siyaset âdil siyasettir hem de Allah’ın siyasetidir. Yine sevgili dostlarımız, cami de alış veriş cumadan önce halka olmak bunlara mekruh denmiştir bu da Tuhfe de kayıtlıdır. Karşılıklı şiir bunlar da Tirmizî de Ebû Dâvûd’da Nesâi de bunlarda mekruh kabul edilmiştir. Tabii birisi camide alışveriş çünkü camii alışveriş yeri değildir. O zaman cami camilikten çıkar bir ticarethane olur. Cumadan önce halka olmakta mekruhtur buda Cuma günkü cumanın mesela edâ edilmesinde bazı davranışlar diğer ibadetlere engel olabilirler. Çünkü özel davranışlar genel ortama zarar vermemelidir. İstiklâl Savaşında ve tüm savaşlarda camilerin yeri, önemi açıkça görülmüştür. 1956 da Mısırda İngiliz, Fransız, İsrâil saldırmışlardı. Zorba düşman ile barış zorlanmaktaydı. O zaman camilerde Müslümanlar örgütlendiler vatanlarını savundular. Bilhassa istiklâl savaşlarında camiler daha çok önem kazanmıştır. Hemen Kuvâ-yi Milliye hareketleri camilerde hemen cemaatin toplanması toplumun birlik ve beraberliği manevî havayla maddî hava bir araya gelince orada teşkilatlanmak daha da kolay olmuştur. Daha kolay toplumlar örgütlenebilmişlerdir. Caminin fonksiyonu anlattığımızdan çok daha büyüktür ve çok değerlidir. Kerâhet ihtiyaçla, maslahatla kalkar. Hutbeden önceki ders hutbeyi tamamlıyor. Burada da maslahat vardır. Şimdi hutbeden önce kürsüde biliyorsunuz vakit gelinceye kadar bazı nasihatte bulunuluyor. İşte hutbeden önceki dersler hutbeyi tamamlar. Burada bir maslahat vardır, gelişmeler bazı şeyleri gerekli kılar. Tabii ki içinde bulunduğun çağın şartları değiştiği müddetçe sende o şartlara göre bazı yeni hükümlerde gerekir ve ortaya çıkar. İslam zaten bütün şartları, değişecek şartları, değişen şartları kuşatacak ve bütün çağları peşinden taşıyacak yüceliktedir. İslam’ın kendinde bir problem yoktur. Sadece İslam’ı içinde bulunduğu şartlara göre anlayamayan, kavrayamayanlarda problem vardır. Yine ikinci ezan cumada fıkıh ve diğer ilimler şeriatla bunlar şeriata hizmettir, sapma bid’at falan değildir. İntifada mesela bildiriler, mescitler devrimi, cihâd, mızrak oyunları Habeşlilerin devrisaadette yaptıkları gibi. Vacip ne ile tamam oluyorsa o da vaciptir denmiştir. Dolayısıyla bir insan vatanını ne türlü savunması gerekiyorsa o türlü savunmak vatanını, milletini, mukaddesâtını savunmak hakkıdır.
Dakika 25:59
İşgal güçlerine, zorbalara karşı bir millet vatanını ne türlü çâresi varsa savunmak için her çâreye başvurabilir. Vacip ne ile tamam oluyorsa o da vaciptir. Bağışlar ne için verilmişse oraya harcanır. Maden, petrolde zekât humustur. Humus, yani %20 yüzde yirmidir. Bunun muttefekun aleyh olduğunu Ebû Hûreyre, Ebû Hanîfe, Ebû Âbid gibi zât-ı muhteremler haberin kaynağında bulunmaktadırlar. Maden, petrol de zekât miktarı humustur yani %20 yüzde yirmidir diyor. Yine kadınlarımızın da imtihan vesilesi olduğu ortadadır. Erkek için Buhârî Şerif’te rivâyet edilen bir hadis-i şerifte erkek için en zararlı fitne kadındır. Şimdi kadının aldatılan erkekte olduğu gibi kadında da aldatılan, yolunu şaşıran yanlış giden hakka, Allah’a O’nun ilkelerine itaat etmeyen tabii kadınlar burada daha çok nedir? Fitneyi oluşturmaktadır. Fitne bir imtihandır erkekler bu konuda imtihanı kazanmak zorundadırlar. Fitneye kapılmadan, imtihanı kaybetmeden erkeklerimiz dâima kadınlarımız iffetli, namuslu, haysiyetli, şerefli olmak zorundadır. Efendimiz (A.S.V) kadınlar gelirler soru sorarlardı. Hele Medine kadınları serbestçe gelir sorularını sorarlar bilgi alırlardı. Yani İslam dini ilim açısından erkeğe neyi teklif ettiyse kadına da onu teklif etmiştir. İlim kadına da farzdır erkeğe de farzdır. Kadını tam yetiştirmelidir, tam anne yapmalıdır. Çünkü devletleri, milletleri idâre edecek evlatları anneler yetiştirir. Anneden aldığı çok önemlidir. Her anne bir sosyolog, bir psikolog, bir filozof gibi yetiştirilmelidir ki, o bir İslam annesi hele İslam’ın yüce değerleriyle donanmış anneler yetiştirmek için kadını komple yetiştirmek lâzımdır ve erkeği de hâ kezâ onun gibi tam yetiştirmek lâzımdır. Beşikten mezara kadar ilim insanoğluna teklif edilmiştir. İlim beşikten mezara kadar İslam’da yani bir okul bitirdim beş okul bitirdim bunlar İslam’da geçerli değildir. Beşikten mezara kadar okuyacaksın. İlimin sahası ömrü aşar, zamanları aşar onun için âlimlerin hakkı ödenmez. Hakîkî âlimlerin derecesi onun için Kur’an-ı Kerim’de çok yüksektir. Neden? İlim ömürlüktür ömrün tamamını vermek zorundasın. Ömrünü tamamen ilme vermeyenler gerçek ilimden nasip alamazlar. Öyle tek kanatlı bir konuda bilgi sahibi olmuş ama diğer konularda hiç bilgisi yok bu doğru bir ilim adamı olamaz tek dalda olur.
Dakika 30:57
Müslüman ilim ağacının her dalından meyve yemelidir tek bir daldakini alırsın öbürlerinden mahrum kalırsın bu olmaz. İslam öyle bir ilim ağacıdır ki, her dalında çeşitli ilimler vardır. Yerden göklere kadar, yerin deriliklerinden Arş’ı Âlâ ’ya kadar, Şimâl ’den cenuplara, ezelden ebede kadar Kur’an-ı Kerimin uzandığı ilmi uçsuz, bucaksız ilim deryaları vardır Kur’an-ı Kerim de. Bunların öncelikle zâhiri kavranmalıdır ondan sonra ruhun ihtiyaçları, kalbin ihtiyaçları tamamen temin edilmelidir. Zaten Kur’an-ı Kerim’in tekliflerinden, âyetlerin anlamından sana nelerin lâzım olduğu öncelikle anlaşılır sana derken bütün insanlığa, kadına erkeğe. Bunun için Müslümanlar gâyet kişilikli nesiller yetiştirmeye çalışmalıdır. Çocuklarımız da kişilikli dengeli yetiştirmeliyiz. Eğer şımartırsan çocuk kişiliği bozulur, baskı altına alırsan yine bozulur. Onu dengeli ölçülü çocuklarımızı yetiştirmek zorundayız. Onun için bir mizah ve şaka da şöyle deniyor. Küçükle şaka tepene biner, büyükle şaka kin besler. Tabi bunlar meşrû şakalar, ölçülü şakalar olmadığı zamandır. Şimdi yine bakın büyük müçtehitlerimiz, tavlaya devam edenin yine şahitliği kabul değildir diyor, satrançta da böyledir. Şimdi İslam dini her şeyi ehline tebdil ettiği için şahitte de ehliyet aramaktadır. Bununda kaynağında İmâm-ı Âzâm, İmâm-ı Şâfiî, İmâm-ı Mâlik gibi müçtehitlerimiz bulunmaktadır. Yani şahitte doğruluk, dürüstlük arıyor İslam dini, İslam hukûku eğer cayır, cayır bir günah işliyorsa bir şahit o günah işleyen kişi beride ne yapar? Bunaldığı, daraldığı zaman veya menfaatini gördüğü zaman yalancı şahitlik yapabilir. Çünkü öbür tarafta Allah’tan korkmadığı, dürüstlük bir ehliyet taşımadığı ortada görülmektedir.
Buhârî Şerif’te yine şöyle bir haber vardır; Zinâyı, ipeği, içkiyi, çalgıyı bir grup hela sayacak. Bunlar içkiyi içecekler ve bunları da helâl sayacaklar. İbn-i Mâce de bunun kaynağında var, Buhârî de var bunları işleyecekler. Benim ümmetim diyor işte kötülükleri, Allah’ın men ettiği zararlı şeyleri, haramları işleyecekler işledikleri zaman da, benim ümmetimden de, maymuna, domuza dönecekler, çevrilecekler, hor hakir olacaklar diye haber bulunmaktadır Buhârî Şerif de ve İbn-i Mâce’nin verdiği haber de.
Dakika 35:25
Demek ki zinâ İslam da en büyük günahlardandır. Erkeklere ipek yasaktır, içki büyük haramlardandır, sarhoşluk veren her şey içkidir. Müskirattandır, hamirdir dolayısıyla bunların başını da şarap çeker. Sonra çalgıyı ahlâkı bozacak şekilde ki bu çalgılar ki ahlâka zarar vermeyen, hattâ insanların manevî duygularını arttıran müzikler değil. Bunlar ahlâk bozucu çalgılar, oyunlar, eğlenceler ki, bunlar diyor ne zaman helâl sayılırsa haramlar cüretlice işlenirse diyor o zaman maymuna, domuza çevrilecektir diyor hor, hakir kılınacaktır. Tarihte Benî İsrâil’den Allah’a, Peygambere, Îsâ’ya, Mûsâ’ya, Dâvûd’a (Aleyhimüsselâm) karşı gelen birçok İsrâillinin domuza, maymuna, fareye çevrildiğini görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim bu haberleri vermektedir. Aynı uyarıyı Hz. Muhammed kendi ümmetine yapmaktadır. Onun için lağıv olan, bâtıl olan faydasız şeylerle uğraşmamalıdır. Şimdi tarih Müslümandan merhametli bir millete sahip olmamıştır tarihçiler diyor bunu. Tarihçiler diyor ki; Tarih boyunca Müslümandan daha merhametli bir fetih görmemiştir. Çünkü Müslümanın savaşı dahi âdildir, barış içindir, zorbalardan inanları kurtarmak içindir. İnsan katletmek, öldürmek için değil insanlığı kurtarmaya yöneliktir. Bunun için tarihçilerin bu itirafı da önemlidir. Şimdi bir mü’mini korkutmak helâl değildir Peygamber Efendimiz bırakın adam öldürmeyi boş bir silâhı bile doğrultmak bir Müslümanı bir insanı korkutmak da doğru değildir. Peygamberimiz bunu yasaklamıştır. Ölünün kemiğini kırmak dirininkini kırmak gibidir. Bu da insana verdiği insanın ölüsüne dirisine verdiği değerdir. İslam dini insanoğluna en büyük değeri vermiştir. Yerler, gökler, dünya, âhiret insan için yaratılmıştır. İnsan değerini bilmelidir. Onun için keyfi yere ölünün kemiğini bile kırmak yasaklanmıştır. Bu haberin kaynağında da ‘’Sahîh-i Müslüm’’ bulunmaktadır. Silâh doğrultmak yasaktır, silâh doğrultana melekler lânet eder denmiştir. Mü’mine de doğrultamazsın haksız yere başkasına da. Silâh nerede doğrultulur? Ancak meşrû savaşlarda olur. Yine Buhârî Şerif’ten rivâyeten haberin kaynağı yine Buhârî Şerif’te bulunmaktadır. Ömer Bin Hattab’dan gelen bir uygulamadır.
Dakika 40:00
Hımar isminde bir sarhoşa birkaç defa had cezâsı uygulandı diyor. Ve dedi ki: Lânet etmeyin o Allah ve Rasûlünü seviyor dedi Hz. Ömer. Yani burada bir sarhoş cezâ aldı diye lânet etmeyin. O sarhoş ama Allah ve Rasûlünü seviyor, inkârı yok hatâsı var ama inkârı yok dedi Hz. Ömer ve ona lânet etmeyin dedi diyor. Bu da İslam büyüklerinin İslam’dan aldıkları büyük ilhâmlardır. Şimdi Hz. Ali’den yine bir haber, Kur’an boğazdan inmeyenlerden biri de Hâricîler ’dir diyor. Kur’an-ı Kerim bunların dillerinde var kalplerinde yok diyor Hz. Ali. Hz. Ali büyük bir kâşiftir. İbadetlerine imrenirsiniz Hâricîlerin okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar dedi. İslam ordularını birbirine tutuşturanlar Hâricîlerdir, haksız yere kan dökenler Hâricîlerdir. Haricilerin ifrat ve İslam’a saldırıları tarihte büyük fitnelere yol açmıştır. Her çağın Hâricîsi bulunur. Buna dikkat edin! Hz. Ali’nin de başına bunlar belâ olmak istemişler hattâ Hz. Ali’yi zehirle zehirli kılıçla suikast yapmak isteyen İbn-i Mülcem de Hâricîlerdendir. Dolayısıyla İslam’ı yanlış anlayan birisi de Hâricî zihniyetidir. Peygamber Efendimiz îmân içinizde İslam dışınızdadır dedi. Yani kişinin içinde îmân olgunluğu dışında İslam’ın bütün alâmetleri İslâmî yaşantı dışında olmalıdır. İçinde de tam bir îmân olmalıdır. Müslümanın içi îmân dışı İslam parlamalıdır. Yaşantısında bunlar apaçık gün gibi parlamalı ve nur olarak da bir aydın ruh taşımalıdır etrafını da aydınlatmalıdır. Bunun için nutfe kırk iki günü geçince görevli melek şekil, göz, kulak verilir orada bir görevli melek vardır diyor. Nutfe kırk iki günü geçince görevli melek orada görev başındadır ona şekil, göz, kulak verilir, deri, et, kemik ve kemiğe büründürülür. Dişilik, erkeklik, ecel, rızkı hükmedilir. Bunları melek yazar bu haberde Sahîh-i Müslim de bulunmaktadır. Yine Dürrü’l Muhtar’da, dört ay öncesi kürtajdan bahsedilmektedir. Bunlarda zarûret olmadıkça hayâtî bir tehlike olmadıkça yapılmamalıdır. Bir can öldürerek bir can diriltmek yoktur. Hanefî müçtehitlerinin bu görüşü böyledir. Bir can öldürerek bir can diriltmek de yoktur. Bütün canları kurtarmak için elden gelen ne varsa yapılmalıdır hayat bulmasına vesile olmak için imkânlar seferber olmalıdır.
Dakika 45:00
İbn-i Hazm ve Zâhirîler çocuk bizzat emmedikçe sütün başka yoldan verilmesiyle emme sayılmaz demişlerdir Zâhirî Mezhebinin kurucusu İbn-i Hazm diyor bunu. Şüphe evliliğe engel olmaz diyenler var fakat yine de o şüpheyi iyice araştırmalı şüphe üzerine de evlilik kurulmamalıdır. Yusuf el-Kardavi her ne kadar böyle demiş ise de şüpheleri gidermedikçe şüphe üzerine yuva kurulmaz. Ebû Dâvûd İbn-i Mes’ûd’dan, kemiğin sertleşmesine, etin oluşmasına sebep olan emmedir demişler. Fakat tabii bu rıdayla, süt emmeyle ilgili soruların cevaplarıdır ki, beş defa diyor emmesi lâzım diyenler vardır bunlar Mâlikî ve Şâfiî görüşüdür. Hanefîler ise şöyle derler; Sütün intikâli yani mideye süt bir kadının sütü mideye intikâl etmişse bu kâfidir hangi şekil olursa olsun bu emme sayılmıştır demiştir Hanefî müçtehitleri. Bunların cevabından sonra size birde yine önemli notlar hayatın soruları ve notlarıdır. Peygamber Efendimiz el-Müsned’de Ahmed Bin Hanbel’in ibn-i Âmir’den gelen bir rivâyetinde şöyle diyor; Ümmetim zâlime: “Ey zâlim! Demekten korkar hâle gelirde bu hâlde görürsen işleri bitmiştir” dedi Peygamberimiz. Yani Müslüman zâlime zâlim diyebilmelidir. Eğer ümmetim diyor dikkat et! Zâlime: “Ey zâlim! Demekten korkar hâlde görürsen onların işi bitmiştir” diyor. O zaman zulüm ortalığı kaplamış, zulüm hâkim olmuştur, zulme boyun eğmiştir. İslam ilâhî adâlettir zulme boyun eğmez. O zaman ümmet ne yapmış? Ümmet terfiye yerine çıkışa geçmiş demektir, kendini ümmet yetiştirememiş demektir. Suya bakmış ama içmemiş, Kur’an deryâsına bakmış ama hiç içmemiş, yemeklerin ismini saymış da saymış ama hiç yememiş. Böyle ümmet olur mu? Çoban kurttan korur çoban kurt olursa durum nedir? Zâlimler böyledir. Çoban kurttan korur ama çoban kurt olursa o zaman bundan bu zâlimden kim korur? Uyanık, şuurlu ümmet korur. Ümmet şuurlu, uyanık olmalı, zulme dur demelidir. Sahîh Müslim’de yine biatsız ölen câhiliye ölümü ile ölür. Allah’ın kitâbıyla hükmeden imama bîat gereklidir. Şimdi Allah’ın hükmüyle hükmeden tabii ki idâre gerçek idâredir. Burada maksut olan ilâhî adâlettir gerçek sosyal adâlettir. Sosyal adâletin gerçek olduğu yerde bîat olmalıdır.
Dakika 50:00
Tuzaklarını ve silâhlarını kendilerine çevir, yurtlarını başlarına yık, onlara yardım edenleri de yakala zâlim siyasetten zâlim siyasetçilerden Allah’a sığınırım. İşte bu çok önemlidir. Bunu kim söylerse söylesin bunu söyleyenlerden birisi de yanlışları da var yanlışı da olan işte Muhammed Abduh bile bunu söylemiştir ama kim söylerse söylesin bu sözde doğrudur. Tuzaklarını ve silâhlarını kendilerine çevir. İnsanlığın düşmanları vardır, silahlı tuzakları vardır. İnsanlığa tuzak kurmuşlardır, insanlığa silâh çevirmişlerdir. Ne diyor; “Yurtlarını başlarına yık, onlara yardım edenleri yakala” İslam insanlığın huzurundan yanadır İslam huzurdur. Huzurun bizzat kendisi ve kaynağıdır İslam tamamen barıştır. Onun için insanlığı huzursuz yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Kim bunu yapıyorsa İslam karşısında olmalıdır. İslam karşısında ama İslam’ı Müslümanım diyenler ne kadar karşısında işte ona bakmak lâzım. Tabii ki İslam’ı yaşayan doğru bilenler yeryüzünün en güzel kadrosudur onda da şüphemiz yoktur. Yine Müslimin rivâyetinde: İdârecinin iyisi, gerçek ümmetin sevdiği ve sizi sevenler dua ettiğiniz size dua edenlerdir diyor. İdârecinin iyisi, milletine dua eder milleti de ona dua eder birbirinden memnundur. Sahîh-i Müslim’de Peygamberimiz gerçek idârecinin bir vasfını da böyle açıklamıştır. Nedir? Tekrar ediyorum; Gerçek ümmetin sevdiği idâreciler… Gerçek ümmet kim? İslam’ı iyi bilip iyi yaşayanlardır. Zâlimden yana olmayan, küfürden, şirkten ve onun düzeninden yana olmayanlar işte gerçek ümmetin sevdiği idâreciler ve sizi sevenler sizin onlara dua ettikleriniz onlarda size dua ederler diyor. Gerçek idâreci insanını sever. O insan da onu sever. İki sevgiyle o millet, o devlet yükselir. İdâreci milletinden intikam alıyorsa vatandaşından intikam alıp dayatıyorsa bir şeyleri o idâreci o milletten değildir. O millet o idâreciyi aşağıya almalıdır. Milletin sevdiği ve milletini sevenler iki sevgi kaynaşmalı adâlet temin edilmelidir. Milletini insanlığı seven insanlar dayatmacı değil gerçekçi olurlar. Hakîkati aklıselim birleşir aklıselimin yolu, aklı kâmilin yolu ve aklı meadın yolu birdir hak Allah’a gider doğru yoldur Allah’ın çizdiği Sırât-ı Müstakîm’dir. Bu yolu dışlayanların insanlığa verecekleri bir şey yoktur. Onun için idârecinin kötüsü sizin sevmediğiniz sizi sevmeyenler lânetlediğiniz ve sizi lânetleyenlerdir.
Dakika 55:00
Adam zoraki başta duruyor dayatıyor. Eline bir fırsat geçirmiş tam cunta, tam zorba artık ne derseniz deyin dünyada bunların çeşitli emsalleri var isimlerini ağzıma bile almaya ben yakıştırmıyorum onun için milletinden intikam alan, milletine lânet okuyan, millet de ona lânet okuyan idâreciler en kötü idârecilerdir diyor. Ne yaptılar cuntacılar? Milletin sevdiklerini al- aşağıya sevmedikleri dayatmaları da milletin başına bunun sonu yıkımdır, milleti bölmektir, parçalamaktır. Millete rağmen, milletin yüce değerlerine rağmen, milletperverlik, vatanperverliğe rağmen şahsî rantlar, şahsî dayatmalar öne çıktığı müddetçe gerçek idâre ortaya çıkmaz. Gerçek idâre herkesin menfaatinedir, olmalıdır. Kan ve ter üzerinden dünyayı sömürenler, Firavunlar, Hâmânlar, Kârunlar ve insanlığın kanını emen gayrimeşrû hareket eden kapitalistler bunlar bir tarafta kendini ve insanlığı felç edenler bir tarafta. Bunlarda kim? İşte dünyaya zoraki bir sistemi kızıl sistemleri dayatanlar. Bunun en güzeli var, güzelin en güzeli var. Nedir o? İlâhî adâlettir ki işte Allah’ın ortaya koyduğu îmân, Kur’an, Amel-i Sâlih, merhamet, sosyal, adâlet, ilim, irfân, bilim bunlarla hareket edilir, kalpler fethedilir, ruhlar fethedilir, karşılıklı sevgiler birbirini kuşatır adâlet tecellî eder bir ruhu millî oluşur. Ruhu millîden meydana gelen bir devleti kimse yıkamaz. İşte dünyaya barış getirecek devletler, milletler bunlardır. Onun için zâlime sen zâlimsin diyemeyenlerin işi bitmiştir dedi Peygamberimiz. El-Müsned’de de var, Zehebi’de de var, Heysemi’de var. Zâlim idârecileri tasdik edenler onlara destek olanlar benden değildir diyor Peygamberimiz. Ne diyor; Zâlim idârecileri tasdik edenler onlara destek olanlar benden değildir diyor. Bu da bu haberinde kökünde Heysemi ve Zevâid de bulunmaktadır. Ayrılığa düşenler helâk oldular bu hadisi şerif muttefekun aleyhtir. Ayrılığa düşenler helâk oldular. Ümmet-i Muhammedi İslam milletini bölmeye kimsenin hakkı yoktur. Bölenler, bölücüler, ümmeti bölenler, îmânın bütünlüğünü bölenler, İslam’ın barışının bütünlüğünü bölenler, sosyal adâlete gölge düşürenler işte ayrılığa düşenler ki bunlar helâk oldular diyor Peygamberimiz, bu hadisi şerifinde muttefekun aleyh olduğu söyleniyor. Yani üzerinde bütün hadis âlimleri birleştiğini, söylüyor ve İslam’ı bilen işin kaynağını bilenler bu hadisi hepsi tasdik ettikleri söyleniyor. Hz. Ömer ağır yaralıyken bak ne diyor;
Dakika 1:00:00
“Ehli zimmeti koruyun” diyor son vasiyetinden biri bu. Şimdi Hz. Ömer ağır yaralı artık dünyaya göçecek hilâfetinin 10’uncu yılını aşarken ona sapığın birisi adâlet düşmanı, hak düşmanı zâlimlerin köpeğinin biri Hz. Ömer’e suikast yaptı camide namazda. Bakın, bu Ömer yine vasiyeti nedir? En son vasiyetinde ağır yaralı dünyadan göçerken hiç intikam hissi yok içinde adâlet var ölürken de adâlet var. Diyor ki; “Ehli zimmeti koruyun” diyor Hz. Ömer o hâlinde. Ehli zimmet kim? Müslüman olmayan başka gayrimüslim olan Hristiyan, Yahûdî ve başka kim varsa İslam idâresi altında onları koruyun demiştir. İslam kendi canı gibi zimmet ehlini korumuştur hem de 14 asır korumuştur. İslam hâkim olduğu müddetçe korumuştur. Ne zamanki İslamî idâreler İslam ’sızlar tarafından ortadan kaldırılmıştır o zaman dünyada problemler daha da artmıştır. Başka milletlerin arasında niye Müslümanlar yaşayamamıştır şurada 50 seneye kadar, neden yaşayamamıştır? Çünkü İslam’ın bir defa merhameti, İslam’ın adâleti, İslam’daki gerçek kimsede yok da onun için. İslam tamamen hak ve hakîkattir. Bütün insanlığa bu Rahmeti-Rahmânın sofrasıdır ve O’nun sosyal adâletidir. İnsanlara mehil müddet vermiştir Cenab-ı Hak İslam ile de bu uygulanmıştır. İnsanlar ehli zimmeti, zimmet ehlini yani Müslüman olmayan milletleri özgür bırakmış ve koruma altında tutmuştur ve Hz. Ömer’in işte bakın son vasiyeti ölümünde dahi, “ehli zimmeti koruyun” demiştir. Peygamberimizde ne yapmıştır? Bütün köleleri, câriyeleri vasiyet etmiştir. Onları hem hürriyete kavuşturun hem de onlara iyi muamele yapın demiştir. İslam bir bütündür, her güzellik İslam’da vardır, her aradığında İslam’da vardır. Onun için şöyle bir bakalım, Müslümanların Peygamber Efendimiz dünyada her millete akrabadır, hısımdır bunu da bilsin. Hz. Muhammed sadece Arapların içinden gelmekle başka milletlere yabancı değildir. Arapların içinde gelişi Arap olmasından dolayı değildir. İsmâil ve İbrâhim (AS.) soyundan gelmektedir. İbrâhim (AS.) Arap mıdır? İsmâil (AS.) Arap mıdır? Dolayısıyla Hz. Muhammed dünyadaki bütün milletlere hem akrabalığı hem hısımlığı vardır. Bakın babası tarafı belli birde Hz. Muhammedin bak büyük dededen birisi İsmâil (AS.) İsmâil’in annesi nerelidir? Bir Mısırlıdır. Yine mesela Mariye Annemiz, yine Hacer Annemiz bunlar Mısırlıdırlar. Dolayısıyla hem Rumlara hem Yahûdîlere Peygamber Efendimiz hısımdır ve aynı zamanda bütün milletlere uzanan kolları dalları vardır. Ama bunun en sağlamı hangisidir?
Dakika 1:05:18
Hz Muhammed’e tâbî olan milletlerdir ki işte tâbî olanların başında Araplar, Türkler gelir. Her millete peygamber gelmiş ama çoğunluk Müslüman dünyada nedir? Araplar, Türklerdir işte esas olan şansı bak burada bunlar yakalamıştır Allah’ın lütfuyla her millete bu şans kapıları açılmıştır her milletin Peygamberidir. Müslüman olmuyorsan suç kimin? Suç kendinin bu Cenab-ı Hakk’ın rahmetinin tecellîsidir. Sen kabul etmiyorum diyorsun etmiyorsan sen bilirsin!
Hz. Ömer’in bir eve girip sarhoşu yakalaması ile sarhoşun söylediklerine bir bakalım. Bakın, Hz. Ömer sarhoşun söylediklerini nasıl kabul ediyor? Sarhoş nereden konuşuyor biliyor musun? Kur’an’dan âyetlerle konuştu ve Hz. Ömer’de sarhoşun sözlerini sen sarhoşsun kim oluyorsun demedi dinledi ve değer verdi bir daha da içme dedi ona ve öğüt verdi çıktı oradan. Kıymetli dostlarım, buradan ne almamız gerekiyor bir doğruyu ve hakîkati bir sarhoş da söylese doğru doğrudur, gerçek gerçektir. Ağzından çıkan doğruları ret etmek doğru olmaz İslam dâima doğruyu kabul eder, gerçeği kabul eder. Kimde olursa olsun adam tesbih çeker yanlış konuşur, şimdi tesbihi güzel eğer sözü yanlışsa onun yanlışı kabul edilmez. Tesbih çekiyor diye onun yanlışları doğru olur mu? Olmaz. Peki, sarhoş içki içmiş haram işlemiş ama ağzından da doğrular çıkmış tamam yanlışı yanlıştır, şarabı yanlıştır, ağzından çıkan diğer doğruları doğrudur. Demek ki, yanlışla doğruyu birbirinden ayırt etmek bir defa insanlığın görevidir başta Müslümanların görevidir. Kötülüğe engel olabilmek için şu şartlar lâzımdır diyor; Eğer o kötülük haram olduğu kesinse engel olunmalıdır. Açıktan işleniyorsa ki, başkalarına zararı vardır kötülük açıktan işleniyorsa başkalarına zararı vardır engellenmelidir birde bunları engellemeye gücün olması gerekiyor. Burada orduya ihtiyaç var iktidara ihtiyaç var ve eğer büyük daha büyük zararlara gidecekse o zaman en az zarar hangisiyse onunla hareket etmek gerekiyor. Zararın tümünü ortadan kaldıra biliyorsan zarar büyüyecekse bunların hepsini hesaba kat diyor ama öyle kötülükler vardır ki bir elle de ortadan kaldırılabilir, bir dille de ortadan kaldırılabilir eğer bir el, bir dil o görevi yapabilecekse orada görev yapılmalıdır. Elin ve dilin imkânı yoksa kalben kötülüklere katılmamak gerekir. Kalben buğuz îmânın en zayıfıdır. Buğuz da yoksa o kötülüğe katılıyorsa orada îmân da yoktur. Çünkü harama helâl îmân bırakmaz kişi de birisi harama helâl diyorsa, kötülüğü güzel görüyorsa kesin kötü olduğu, haram olduğu belli olan bir konuda kişi de îmân kalmaz.
Dakika 1:10:08
Haram, haramdır haram helâl dedin mi çünkü haram, haramdır. Haram helâl dedin mi Allah’ın ak dediğine sen kara diyorsun, kara dediğine ak diyorsun, Allah’a karşı çıkıyorsun olmaz.
Evet, kıymetli dostlarımız!
Yine Tövbe Sûresi’nin 23’üncü âyetine istinâden küfür ehli babayı, kardeşi dost edinmeyin. Eğer baban ehli küfürse, eğer kardeşin ehli küfürse senin ona dost olmadığından değil onların sana dost olmayacağındandır. Onun için dost edinmeyin diyor. Şimdi dost olan dost edinilir. Müslüman bütün dünyanın dostudur kaldı ki babası, kardeşi ama ehli küfürse baba, kardeş ehli küfürse îmâna şiddetle İslam’a karşıysa ki ehli küfür zaten öyledir. Birde şimdi İslam’a saldıran yönleri varsa kişinin onunla dost olması zaten imkânsız hâle gelir. Kur’an-ı Kerim bunu yasaklamıştır. Dost kimlerdir bunu bileceksin. Baba bile ehli küfürse, kardeş bile ehli küfürse dost olamaz diyor, dost edinmeyin diyor. Bu senin dost olmadığında değil yine sen onların baban karda da kalsa, ehli küfürde olsa, gayrimüslim de olsa, Müslüman başka Müslüman olmayan insanlardan biri olsa yine onun ihtiyacını gör yine ona iyi davran. Ama ondan dostluk bekleme dost edinme ama yardımcı ol. Bu senin dost olmadığında değil, karşının dost olmadığından.
Kıymetli dostlarım, Mücâdele Sûresi’nin 22’nci âyetine bakıyoruz orada da gerçekleri görüyoruz her âyette olduğu gibi. Fitne denemek azâbla zorlukla deneme anlamlarına gelmektedir. “Fitne kâtilden beterdir” Bakara Sûresi 217’nci âyetinde: “Fitne diyor kâtilden de beterdir” diyor. Şimdi (وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ) başka bir âyette: (Eşeddün ekberün minel katli) der. Onun için birde dünyada şöyle bir durum vardır. Şimdi dünya çeşitli yollardan insanlık imtihandan geçer. Bakın “Marksizm” ayrı bir imtihandır, “Laisizm” ayrı bir imtihandır. Şimdi öyle anlayışlar vardır ki bunların içinde dini hayattan, toplumdan söküp atmak isteyenler vardır. Bunlar da birer, birer imtihandır ve burada fitne yine imtihan anlamındadır. Bunlar ve bunların emsâli dünya da dini hayattan, toplumdan söküp atmak isteyen ne varsa dünya da bunların hepsi büyük imtihandır. Her îmânlı kişi bu imtihanı aslan gibi cesurca kazanmak zorundadır. Bunlara karşı îmânınla yaşayacaksın, adâletinle yaşayacaksın yine insanlığın dostu olacaksın. Ama dost olmayanları da bileceksin. Bunlar insanlığa cehenneme çekiyorlar. Şimdi dini hayattan toplumdan söküp atmak isteyen ne yapıyor?
Dakika 1:15:10
İnsanlığı cehenneme çekiyor. Huzeyfe hadisine bak (R.A) hayır devri, şer devri yine hayır devri dedi Peygamberimiz Huzeyfe-tül Yemânî’nin rivâyetinde Peygamberimiz öyle dedi. Hayır devri dedi kendi devri için şer devri daha sonra bir şer devri çıkacak dedi. Tekrar hayır devri dedi gelecek benim sünnetimin dışında bir yaşam tarzı Peygamberimiz o şer devridir dedi. Yani Cenab-ı Hak kendi düzenini, nizâmını Peygamberi Muhammed’le yerleştirmiş dünyaya. Bunu yok sayanlar işte diyor onların yaşantısı şerdir onların devirleri de eğer onlar hâkim olursa dünyaya şer devridir diyor. Diyor ki yine Sevgili Peygamberimiz bunlar bizim milletten bizim dilimizi konuşurlar bakın bu şer devrinin insanları yine bunlar bizim millettendir diyor. Bizim dilimizi de konuşurlar. Fitneye uyma bunlar kimden olursa olsun sakın ola ki fitneye uyma ve fitneye tâbî olma destek verme! Hasan-ı Basrî de şöyle diyor; “Yüce Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zâlimlerdir” diyor. Zaten bu konuda Mâide Sûresinde ve emsâli âyetlerde Cenab-ı Hak söylüyor. İncîl’le, Tevrât’la vaktiyle Mûsâ, Îsâ’nın zamanında ve İslam’dan önceki dönemde dahi Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlere Cenab-ı Hak ne dedi? Bunlar zâlimdir, kâfirdir, fâsıktır dedi. Burada sadece inandığı hâlde hükmetmeyenlere ibn-i Abbâs bunlar fâsıktır demek lâzım demiştir. Bunun için sevgili dostlarımız Kur’an-ı Kerim’i kendi kaynağından doğru bildiğimiz zaman elbette ki Kur’an-ı Kerim onun ilkeleri tüm insanlığı kucaklıyor. İnsanlığın tümüne merhameti, sosyal adâleti getiriyor. İnsanlık eğer bunun için çalışırsa insanlığın hepsi kazanır. Bunun için çalışmayan kaybeder yazık olur. Azrâil (AS.) hepimize gelip, hepimizi alıp götürecek götürüyor. Bizden önceki asırlardan kalma kimse yok hep götürdü Azrâil (AS.) bizi de götürecek bizden sonrakilerde götürecek. Herkes aklını başına alsın! Biz sadece tebliğ eder hatırlatırız biz dayatmayız dayatmacılardan değiliz. Sadece hatırlatmak, tebliğ etmek hakikati duyurmak aslî görevlerimizden biridir.
Yine Sevgili Peygamberimiz kurtuluş nedir diye sorana: “Kur’an-ı Kerim iledir ve sünnetime ve Kur’an’a sarılın” demiştir. Bunun da kaynağında Tirmizî vardır yine Hz. Ali’den gelen bir rivâyette vardır. Metodoloji âlimleri hüküm umûmidir indirdiğiyle hükmedilecektir demişlerdir. Yani Kur’an-ı Kerim’den önce İncîl, İncîl’den önce Tevrât, ondan önce Suhuflar vardı ve hepsini içine alan ve hepsini yenileyen Kur’an-ı Kerim geldi İslam şeriatı ortaya kondu.
Dakika 1:20:13
Dünya Müslümanlarının kesinkes hayatlarına bunu uygulamadıkça Müslümanlıklarını yaşamış olmazlar. İtikatta, ibadette, ahlâkta ve hukûkta ilâhî emirler ve kânûnlar uygulanmalıdır. İşte metodoloji (Yöntem) alimleri İslam hukûk âlimlerinin tamamı nedir? Hüküm umûmidir Allah’ın indirdiği ile hükmedilecektir. Sebep özel olsa da hüküm geneldir demişlerdir. Huzeyfe-tül Yemânî yine, Müslümanlarda ehli kitâbın yoluna uyacak ve sapacaklar dedi. Şimdi Hristiyanlara özenecekler, Yahûdî’ye özenecekler Müslümanlara da bir gün gelip ki diyor bunlara özendikleri gün sapacaklar diyor. Kim? Müslümanlarda sapacak diyor Kur’an-ı bıraktığı zaman, sünneti bıraktığı zaman Allah’ı, Peygamberi bırakıyor dünya da birilerine özeniyorlar ve onu da medeniyet uğruna, çağdaşlık uğruna yapıyorlar. Gerçek bilimin dışında, faydanın dışında çağdaşlıkta olmaz medeniyet de olmaz bilim ve fayda bu da İslam’ın zaten kendisinde var fazlasıyla var dünyayı harekete geçirende zaten İslam’ın kendisidir. Onun için Huzeyfe-tül Yemânî rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte ne dedi Peygamberimiz: Müslümanlar da gayrimüslimlerin, ehli kitabın yoluna uyacaklar sapacaklar dedi. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenlerin durumunu da bildirdi Kur’an-ı Kerim. Bunların bir kısmı din adına ne varsa ortadan yok etmek için çalışanlar var. Bir kısmı da inandığı hâlde hükmetmeyenler var, bir kısmı da inandığı hâlde adâlet etmeyenler var. Bunların üçü de ayrı, ayrı Cenabı Hak Kur’an-ı Kerim de bildirmiştir her üçünü de. İnanmayarak hükmetmeyenler zaten inanmadıkları için burada küfür var. İnandığı hâlde hükmetmeyenler bunlar da zâlimdirler, inanıyor hükmetmiyor zâlimdirler ve inanıyor doğru hükmetmiyor ve yerli yerince hükmetmiyor. İşine geldiği gibi hareket ediyor bunlar da fâsıktırlar. Buhârî’nin, Müslim’in şartlarına uygun bir rivâyettir dedi. Huzeyfe’nin rivâyet ettiği bu hadis-i şerif Buhârî’nin, Müslim’in şartlarına uygun bir rivâyettir buyuruldu. Bazıları bizi de bağlar. Taberî vacip kılar. Küfür nedir? Dini inkârdır dediler. Hırsızlık, zinâ, iftirâ gibi suçlara Hakk’ın indirdiği ile değil de beşerî olanlarla eğer hükmedilir beşerî olanı Allah’ın hükmünden üstün tutulursa işte o zaman ortaya bir inkâr çıkmaktadır ki adâlet yerini bulmadığı için zâlimdirler ve fâsıktırlar. Allah’ın hükmü nassın bulunduğu yerdir. Adâlet varsa Allah’ın hükmü de orada vardır.
Dakika 1:25:00
Şimdi birileri derler ki, gerçek adâleti biz yapıyoruz. Gerçek adâletin olduğu yerde Allah’ın hükmü vardır. Buna kimse itiraz etmez. Ama sahte adâlet gerçek adâlet yok sahtesi var da o sahteyi gerçek adâlet gösteriyorsa orada Allah’ın hükmü yoktur. Allah’ın hükmünün, Allah’ın adâletinin olmadığı yerde de adâlet yoktur ve zulüm vardır. Tekrar ediyorum, gerçek adâlet varsa Allah’ın hükmü orada vardır. (هُمُ الْكَافِرُونَ) diyen âyet-i kerime de sade o hükmü inkârdır, Amentüyü değil diyor Taberî ve bazıları böyle söylemişlerdir. Hangi hükmü, kesin hükmü inkâr olursa olsun zaten cüzü inkâr, küllü inkârdır.
Reşit Rıza da şöyle diyor; Hâkimin küfrü yöneticileri kânûn koyanları da dinden çıkarır, kâfir yapar. Hüküm veren hâkimleri onlar idâre ediyor. İnkâr edenle inandığı hâlde hükmetmeyeni ayırmak gerek dedi. İbn-i Abbâs söyledi bunu da.…
Dakika 1:26:51