308- Tefsir Ders 308 hayat veren nurun keşif notları
308- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 308
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Enfâl Sûresi 39’uncu Âyet-i Kerime’den 75’inci Âyet-i Kerime’ler )
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٣٩﴾
وَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَوْلاَكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ ﴿٤٠﴾
Âlemlerin yüce Rabbisi bütün varlığınız kudret elinde olan Yüce Allah Enfâl Sûresi’nin 39 ve 40’ıncı âyetleri ile dersimiz devam ediyor. Yüce Rab buyuruyor ki, bütün insanlığın hayrına, saadet ve selâmetine tüm insanlığın mutluluğu için.
Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah’ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür. Yok, vazgeçmez de tekrar eskiye dönerlerse artık bilin ki, Allah sizin yardımcınızdır. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır. İşte kıymetli efendiler; bütün dünyadaki insanlığın zararına çalışıp Allah’a, O’nun kânûnlarına saldıran dünyada ki barışın önünde, sulh ve barışın adâletin önünde engel olan kimler varsa bunları ortadan kaldırın. Dünyaya hak, adâleti ve sosyal gerçek barışı ve bütün insanlığı kucaklayan hak sevgiyi egemen kılın diyor. Çünkü Yüce İslam hak ve hakîkatin kendisidir. Ezelî ebedî kuşatan sevgiyi deryâlarıdır tüm mahlûku kucaklar. Hakk’ı hâkim kılar.
وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا غَنِمْتُم مِّن شَيْءٍ فَأَنَّ لِلّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ إِن كُنتُمْ آمَنتُمْ بِاللّهِ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٤١﴾
Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de bak, sosyal adâleti dünya da tek fakir bırakmamayı amaçlayan İslam dini bu âyetler de ne diyor: Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da Peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz Allah’a îmân etmiş, hak ile bâtılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o “Bedir Günü” kulumuza şanlı Peygamberimiz Muhammed’e indirdiğimiz âyetlere îmân getirmiş iseniz bunu böyle biliniz ve biliniz ki, Allah her şeye kâdirdir. İşte orada 5’te 4’ünü gâzîlere, mücâhitlere dünyadaki bütün insanlığın tepesinde ki zulmü zorbalığı kaldıran mücâhitlere veriyor. Kalan birini de diyor benim hakkımdır diyor Cenab-ı Hak onu da işte adı geçen fukaraya ve ihtiyaç sahiplerine dağıtın diyor. Fakirleri sevindirmek Allah’ı sevindirmenin ve fakirlere verilen hakkın Allah hakkı olduğunu unutmayın. Çünkü Cenab-ı Hak bütün fakirlerin, yoksulların haklarını kendi hakkı kabul etmiştir.
Dakika 5:20
İslam’ı iyi anlamayan insanlar karanlıkta kalırlar beyinleri aydınlanmaz. İslam’ı anlamak demek Allah’ın ortaya koyduğu hakkı, hukûku, ilmi, irfânı, ezelî, ebedî hakîkatleri ve ebedî saadeti anlamak demektir.
إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٤٢﴾
Cenab-ı Hak bu yüce âyetinde de: O vakit siz vadinin yakın bir yamacında idiniz, yamacında onlarsa uzak yamacında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Öyle ki, şâyet onlarla sözleşmiş olsaydınız, öyle bir buluşma yeri için mutlaka anlaşmazlık çıkarırdınız. Fakat olması gereken (zafer)in olması için Allah böyle takdir etti. Tâ ki, helâk olan apaçık bir delil gördükten sonra helâk olsun, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın. Kesindir ki Allah, işitendir, bilendir. Cenab-ı Hak kullarına gerçekleri mûcize olarak gösteriyor, âyetler olarak gösteriyor, Hakk’ı gösteriyor. Yani delilleri, burhanları gösteriyor. Az çok görme kabiliyeti olanlar Hakk’ı görüyor ve Müslüman oluyorlardı. Göremeyenler ise Hakk’a Allah’a saldırıyorlardı ki Allah’ın emrine saldırmak Allah’a saldırmaktır.
إِذْ يُرِيكَهُمُ اللّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلاً وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَلَكِنَّ اللّهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٤٣﴾
وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلاً وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ ﴿٤٤﴾
Hani o vakitler Allah sana uykunda yani (rüyanda) onları az gösteriyordu. Yani düşman ordusunu az gösteriyordu. Eğer Allah sana onları kalabalık gösterseydi elbette ki çekinecektiniz ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah böyle bir şeyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüller de yatanı da bilir her şeyi bilen onu da bilir. Ve işte onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin gözünüze az gösteriyordu, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Çünkü Allah o mukadder olan işi yerine getirecekti. Bütün işler Allah’a döndürülür.
İşte kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak bütün âlemleri kendisi yüce kudretiyle yaratmış bütün yaratılanlar O’nun yüce kudretini hem delili hem de açıkça O’nun esmâsının, evsâfının aynasıdır.
Dakika 10:30
Hak penceresinden bakarsanız görürsünüz. Gelin ilk Kur’an-ı Kerim’in nur penceresinden cihâna bakın, Hakk’ı görün, Hak’la tanışın, onun emrine girin. O’na kulluk ebedî mutluluk, ebedî sultanlıktır. Çünkü yaratan O, İlâhımız O, Rabbimiz Malik’imiz O, yüce Feyyazımız O. Eşi yok, benzeri yok, şeriki yok, veziri yok, dengi yok. Yüce sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzehtir. Sen kendi yaratanına neden kul olmuyorsun? Bir düşünsene bunu!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُواْ وَاذْكُرُواْ اللّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلَحُونَ ﴿٤٥﴾
Ey îmân edenler! Bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz. Müslüman Allah’a inanan herkes gereği gibi emirlerine sarılan herkes Allah’ın emirlerinin tümüne inanıp O’na itaat eden isyân etmeyen her mü’min dünya da Allah’ın himâyesindedir.
وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ ﴿٤٦﴾
Ayrıca Allah’a ve Rasûlü ’ne itaat edin ve birbirinizle didişmeyin, çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Sabır Allah yolundan Allah için olan sabır işte gerçek şecaatle doludur, bu sabrın içi lütuf doludur, kahramanlık doludur. Şecaat, cesâret, hikmet doludur, iffet ve namus doludur. Mukaddesâtın savunucusu olan işte kahramanlığa neler lâzımsa Yüce Allah o sabrın içini lütufla dolduruyor seni donatıyor.
وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ خَرَجُواْ مِن دِيَارِهِم بَطَرًا وَرِئَاء النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَاللّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ ﴿٤٧﴾
Çalım atarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar ve Allah yoluna engel koyanlar gibi olmayın. Allah onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
Ey Müslüman! Senin görevin çalım satmak değil, gösteriş yapmak değil. Senin görevin yeryüzüne bütün insanlığı huzuru ve kurtuluşu için barışı ilâhî adâleti yerleştirmektir tüm insanlığın hayrına. Put zihniyeti, şirk zihniyeti ise kimseyi düşünmez insanlığın tepesinde kan akıtarak onlar insanlığın ölüleri mezarları üzerinde onlar saltanat sürmek isterler. İnsanlığın işte baş düşmanı olan, halk düşmanı olan ne kadar dünyada zorbalar varsa insanlığın hayrına işte onlara karşı Hakk’ı müdafaa edeceksin, Hakk’ın emrinde adâletin emrinde olacaksın ki işte o zaman bütün insanlığın hayrına çalışan insanlığın efendisidir. İnsanlığın hayrına çalışmayan insanlık düşmanıdır. İnsanlığa kârin yoksa hiç olmazsa zararın olmasın. Onun için insanlığa zulmeden zâlimler, küfreden kefereler ve nifâk dolu münâfıklar, şirk dolu müşrikler bunlar insanlığın hayrına değil, insanlığın kanını emmeye çalışan parazitlerdir. Bu mikroplardan dünya bütün insanlık temizlenmelidir.
Dakika 16:30
وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لاَ غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَّكُمْ فَلَمَّا تَرَاءتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَى عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكُمْ إِنِّي أَرَى مَا لاَ تَرَوْنَ إِنِّيَ أَخَافُ اللّهَ وَاللّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٤٨﴾
Şeytan, onlara amellerini güzel gösterdiği zaman, “Bugün insanlardan size galip gelecek yoktur, ben de size yardımcıyım” demişti. Şeytan kendi ordusuyla Ebû Cehil’e yardıma gelmişti Ebû Cehil’in put ordusuna. Şeytanlar hep öyledir şer insanlara yardıma gelirler ama sonra bunalınca ondan kaçarlar ve dostlarını da yalnız bırakırlar. Fakat iki tarafın karşı karşıya geldiğini görünce arkasını dönüp kaçtı şeytan ordusu ile kaçtı ve şöyle dedi: “Ben sizden kesinlikle uzağım.” Bak önce ne diyordu şeytan şimdi ne diyor? Euzubillahimineşşeytanirracim. “Ben sizin göremeyeceğiniz şeyler görüyorum ve ben Allah’tan korkarım.” Bu da şeytanın sözü Allah’tan korksaydım Allah’ın emrine karşı gelmezdim. Ebedî Allah’ın rahmetinden kovulmazdın. Bütün kötülüklerin, kötülerin, tağutların önderi olmazdın. Ayrıca Allah’ın azâbı çok çetindir diyor. Ebedî azâba çarpılan şeytan bakın böyle diyor şeytanın adamları da aynıdır. Şeytan ruhlular, şeytan kafalılar, şeytanlaşmış kalpte taşıyanlar hep böyledir. İslam kurtulmak isteyen hidâyete icâbet eden herkesi İslam kurtarmaya gelmiştir.
إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَؤُلاء دِينُهُمْ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَإِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٤٩﴾
O sırada münâfıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar (Müslümanlar hakkında) “şu adamları dinleri aldattı” diyorlardı. Niçin böyle diyorlar? Ebû Cehil güçlü görüyorlar bir avuç İslam ordusu bunlar bir avuç orduyla Ebû Cehil’in koca ordusuyla nasıl savaşacak diyorlardı münâfıklar. Mü’minlere Allah’ın yaptığı yardımını bilmiyorlardı. Çünkü münâfıklar îmânsızdır, dışları Müslüman, içleri kâfirdir. Müslüman görünürler tam münâfıklar böyledir. Oysa her kim Allah’a tevekkül ederse bilsin ki, Allah gâliptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.
Cenab-ı Hak;
وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُواْ الْمَلآئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ ﴿٥٠﴾
Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vura vura ve: “Tadın bakalım cehennem azâbını!” diye melekler vuruyordu. Kime? Müşriklere, kâfirlere kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vuruyordu melekler. “Tadında bakalım cehennemin azâbını” diyorlardı. Böyle diyorlar (وَذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ) ‘’Enfâl Sûresi 50’’ ve böyle diye, diye canlarını alırken hallerini bir görmeliydin. Herkes can verir ama işte birilerinin da canlarını böyle alıyor melekler vura, vura alıyorlar. Vura vura canlarını çıkarıyorlar, cehenneme postalayıp gönderiyorlar. Bellerini, bıkkınlarını kırarak. Ey insanlık âlemi! Allah’a karşı koymayın, Allah’ın emirlerini inkâr etmeyin, Allah’ı tanıyın. Allah için bütün insanlığın hayrına çalışın, sulhu barışı gerçekleştirin, dünyaya yerleştirin, gelin şu öleceğiniz ana kadar hayırlı yolda çalışın, kimseye zarar vermeyin. Allah ne dediyse onu yapın, haramlardan kaçın günahlardan sakının, helâlle sevapta yarışın.
ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللّهَ لَيْسَ بِظَلاَّمٍ لِّلْعَبِيدِ ﴿٥١﴾
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de: İşte bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiğiniz bir sonuçtur. Hiç şüphesiz Allah kullarına hiçbir şekilde zulmedecek değildir. Allahsız zulümden münezzehtir. Çünkü Allah zulmü yasaklıyor kimseye zulmetmeyin diyor. Zulmü yasaklayan Allah hiçbir kimseye zulüm eder mi? Allah’ın adâletin, merhametin, rahmetin, ezelî ebedî sevginin, sevilmenin, övmenin, övülmenin sahibidir.
Dakika 23:34
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَفَرُواْ بِآيَاتِ اللّهِ فَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ إِنَّ اللّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٥٢﴾
Tıpkı Firavun’un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah’ın âyetlerini tanımadılar. Kim bunlar? Tanımayan herkes, her çağın inkârcısı. Allah’ta kendilerini günahları yüzünden tutuklayı verdi. Allah her günahkârı tutuklayacaktır. Vakti saati Cenab-ı Allah’ın takdirinin içindedir. Tutuklanmayan kimse kalmaz bu Azrâil’in orduları can alarak götürürler. Bir de Allah’ın ölmeden önce nicelerine vereceği belâlar vardır. Dünyevî belâlar, mezardakiler, Sekerât-ı Mevt hâlinde ve mahşer de herkes neyi hak ettiyse Allah o suçlarının karşılığında cezâ vermek üzere tutuklayacaktır. Çünkü Allah çok kuvvetli ve azâbı çok çetin olandır. Bütün kudret ve kuvvet Allah’ındır ve Allah’tandır. Bütün âlemlerde kimse de Allah’tan başka kudret, kuvvet yoktur bütün âlemler de kime ne verdiyse O vermiştir. Hiç kimsenin kendi kuvvet ve kudretini kendinin yaratma şansı olmadığı için hiç kimse de, bütün kudret ve kuvvetin tamamı Allah’ındır. Hiç kimsenin değildir. Allah’ın verdiği kudreti ve kuvveti kötüye kullanacaksın, Allah’ı inkârı kullanacaksın, haram isyâna kullanacaksın, zulüm edeceksin, Allah seni tutuklayacak cehennemine atma diyeceksin ve cennetine koymayacak. Ne yapacaksın? Allah’ın verdiği kudreti, kuvveti, bütün nimetleri Allah’ın yoluna kullansana! Ey Allah’ın kulları, aklınızı başınıza alın!
ذَلِكَ بِأَنَّ اللّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِّعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَى قَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمْ وَأَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٥٣﴾
Bu, Allah’ın bir kavme verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır. Gerçekten de Allah hakkıyla işiten, her şeyi bilendir. Allah’ın verdiği nimeti kötüye kullanma, fıtratını bozma, Yüce Allah bize güzel bir fıtrat vermiş bütün insanlığın tamamına. İslam ile yükselsinler diye de kendi kitabı Kur’an-ı Kerim’i göndermiş ve Hazreti Muhammed’i de rehber, burhan olarak göndermiş. O, Allah’tan gelen emirleri yerli yerince açıklasın, bütün dünyaya hakkı uygulasın diye göndermiş ve bütün âlemlere rahmetinin tecellîsi olarak göndermiş. Aklını kullan hakkı anlamaya çalış aklı sana Allah verdi. Kur’an’ı, Allah’u Teâlâ’nın esmâsını, emir ve kânûnlarını, hukûkunu ve hukûkun üstünlüğünü Allah verdiği akılla anlayın, kavrayın diye verdi. Hakkı, hukûku yok sayın diye vermedi.
Dakika 28:30
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَّبُواْ بآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَونَ وَكُلٌّ كَانُواْ ظَالِمِينَ ﴿٥٤﴾
Tıpkı Firavun’un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi, Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Biz de onları günahları yüzünden helâk ettik diyor Cenab-ı Hak. Öyle günahlar vardır ki hemen dünya da helâk olmanı gerektirir hemen helâk olup gidersin. Nuh Kavmi böyle oldu. Hud Kavmi, Sâlih’in Kavmi ve İbrâhim’in karşısında Nemrut Şuâyb’ın ve Lut ‘un kavimleri Mûsâ’nın karşısındaki Firavunlar, Şeddat’lar ve emsalleri ne oldu? Bütün helâk olması gereken kavimleri Allah tâ dünyada iken helâk etti, kökünü kesti, inananları kurtardı. Bunun için Cenab-ı Hak diyor ki; Firavun ile arkasından gidenleri suda boğduk. Bak Firavun’u da ne yaptı? Boğdu Cenab-ı Hak denize girdi Firavun Allah onu da denizde boğdu. Hepsi de zâlim idiler diyor. Cenab-ı Hak bütün helâk ettiği kavimlerin tümünün zâlim olduğunu söylüyor. Zâlim kimdir? Allah’u Teâlâ’nın hak ve hukûkunu O’nun üstünlüğünü tanımayan, adâleti uygulanmayan, İlâhî emirlere karşı çıkan herkes şöyle bir baksın kendine kendi nefsine zulmedenler var birde insanlığa zulmedenler var. Adâletin tersi nedir? Zulümdür. Îmânın tersi nedir? Küfürdür. Sadâkatin tersi nedir? Nifâktır. Tevhidin tersi nedir? Şirktir. Bunlar birer, birer zulümdür. Bunların sahipleri birer, birer zâlimdir zâlimi destekleyenler de zâlimdir, küfre rızâ küfürdür, zulme rızâ zulümdür unutma!
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللّهِ الَّذِينَ كَفَرُواْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٥﴾
Allah katında kımıldayıp debelenen canlıların en kötüsü, inkâra saplanıp da bir türlü îmân etmeyenlerdir diyor Cenab-ı Hak. Allah kuluyla tanışmak istiyor. Allah’ı, şânına yakışır şekilde, Allah’ın istediği şekilde Allah’ı tanıyıp îmân edeceksin. Çünkü bizi O yarattı, O’nu inkâr edemeyiz. O bizi yarattı ‘’Sümme, Sümme Elhamdülillah’’ yaratmasaydı O’nu tanıyamazdık. Öyle bir yüceyi tanımamak gibi ebedî hüsran ve talihsizlik olamaz. En büyük talihsizlik yaratılmamak ve tanımamaktır yüceyi. Yüceyi tanımak kadar daha ne büyük bahtiyarlık vardır. Ebediyyû’l-ebed bahtiyarlık O yüceyi tanımaktır. Çünkü yarattı bizi bize varlık verdi, vücut verdi, kendini de tanıttı, kitap gönderdi, eserleriyle tanıttı, beynimize akıl verdi. Bize neler verdi? Ruh verdi, beden verdi. Ne vermedi ki? Hiç Rab inkâr edilir mi? Îmân et diyor îmân. Allah katında kımıldayıp debelenen canlıların en kötüsü, inkâra saplanıp da bir türlü îmân etmeyenlerdir diyor. İşte şanlı Kur’an’ın Enfâl Sûresi’nin 55’inci âyeti
Dakika 33:33
الَّذِينَ عَاهَدتَّ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لاَ يَتَّقُونَ ﴿٥٦﴾
Yüce Rab ne diyor: Onlar, yarın kendileriyle antlaşma yaptığım halde her defasında antlaşmalarını bozarlar ve bundan hiç çekinmezler. İhânetin biri de Allah’a verilen sözden cayanlar, Peygambere verdiği sözden cayanlar ve hak ve adâlet uğruna söz verdiği hâlde sözünden cayanlar, kime söz vermişsen söz ver meşrû olarak verdiğin sözde dur ve sözünün eri ol eri.
فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِم مَّنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ ﴿٥٧﴾
Bundan dolayı onları harp de yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözde olacak şekilde ağır bir cezâya çarptır, belki ibret alırlar. İşte bu insanlara ihânet eden, verdiği sözden cayan, fırsat buldukça zulmeden zorba ve zâlimlerin hakkından gel diyor Cenab-ı Hak.
وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوْمٍ خِيَانَةً فَانبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاء إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الخَائِنِينَ ﴿٥٨﴾
Dakika 35:30
Eğer bir kavmin, sözleşmeye aykırı bir hainlik yapmasından korkarsan, savaştan önce aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hâinleri sevmez.
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَبَقُواْ إِنَّهُمْ لاَ يُعْجِزُونَ ﴿٥٩﴾
O inkârcılar ileri geçip kurtulduklarını sanmasınlar. Onlar kesinlikle (bizi) aciz bırakmazlar. Yani Cenab-ı Hak diyor ki; İnkârcıların yakasını ebedî bırakmayız diyor. Dünyada bırakmıyor, mezarda bırakmıyor, mahşerde bırakmıyor hiç cehenneme atıp orada ebediyyû’l-ebed hak ettikleri cezâyı veriyor. Küfrün karşılığı bu îmân dururken asli olan îmân. Niye tâlî olan küfre saplanıyorsun ki?
وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدْوَّ اللّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لاَ تَعْلَمُونَهُمُ اللّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ ﴿٦٠﴾
Sizde gücünüzün yettiği kadar onlara karşı çeşitten kuvvet biriktirin ve cihâd için ne gerekiyorsa çağın şartlarına göre bunları bütün gücünüzle tam hazırlık yapın. Hazırlayın ki, onlarla hem Allah’ın düşmanlarını, hem de kendi düşmanlarınızı, ayrıca Allah’ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız onun sevabı size eksiksiz ödenir ve aslâ haksızlığa uğratılmazsınız. Dünyanın barışı, hakkın hâkimiyeti için, îmânın küfre gâlip gelmesi için, tevhîdin şirke galip gelmesi için, dünyada gerçek bir sosyal adâletin gerçekleşmesi için kuvvet hazırlayın kuvvetli olun diyor. İlimden, irfândan anlamayan, kitaptan bilimden anlamayan hak adâlet tanımayan, hukûkun üstünlüğü tanımayan kim varsa dünyada bunlar kuvvetten anlarlar. Barış’ı korumak için kuvvet hazırlayın diyor Cenab-ı Hak. İslam A’dan, Z’ye adâlettir, sevgidir, merhamettir, rahmettir. Unutma bunları! İslam cehâleti bu dünyadan yok etmeye geldi. İlmi, irfânı, bilimi hâkim kılmaya geldi. Adâleti yerleştirip zulmü yok etmeye geldi. Fakirliği ortadan kaldırıp bütün insanlığın refâhına geldi. Hastalıkları, mikropları ortadan kaldırıp bütün insanlığın saadet ve sıhhatine geldi. Yerleri, gökleri havayı bozun, suyu bozun diye gelmedi. Tabiatı da korumaya geldi, denizleri de korumaya geldi. Karayı da, havayı da, suyu da, yerleri gökleri de. Çünkü bunları yaratan İslam’ı gönderen Yüce Allah’ın kendisi İslam da o yaratanın kânûnları. Onun için Kürre-i Arz’ı, havayı, suyu, yerleri, gökleri fıtratına yaratılışına uygun olarak tertemiz bir dünya kurmaya geldi İslam ki, bütün mahlûkat canlıların rahat etsin diye.
Bunun için Cenab-ı Hak bakın Enfâl Sûresi’nin 60’ıncı âyetinde de böyle buyurdu. 61’inci âyetinde bak ne diyor;
Dakika 41:41
وَإِن جَنَحُواْ لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٦١﴾
Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sende barıştan yana ol! diyor. Yani düşmanlarını bile İslam daima barış teklif eder. Barış öne alınır işte Allah’ın emri burada ne diyor (وَإِن جَنَحُواْ لِلسَّلْمِ) diyor. Yüce Allah diyor bunları. Eğer onlar barıştan yana olurlarsa sen de barıştan yana ol diyor ve Allah’a güven. Çünkü (إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ) işiten ve bilen O, Yüce Allah’tır diyor.
Kıymetli Dostlarım,
Gelin hem başta insanlık âlemi olmak üzere bütün canlılara zarar veren her şeyin önüne geçelim, faydayı egemen kılalım. Gelin şu güzelim dünyayı cehenneme çevirmeyelim. Cennet hâline getirebiliriz dünyayı ve bu dünyanın da neticesinde öbür gerçek cennete de burada hazırlanır öbür cennete gideriz. Ölüm mukadder, dirilmek mukadder, cennet mukadder, cehennem de mukadder gelin cennete hazırlanalım. Cennetin yolu iyilikten, güzellikten, ilimden, irfândan, îmândan adâletten, Hakk’a itaatten geçer isyân etmemekten geçer. Yerleri gökleri fesâda uğratmayalım, bozmayalım, tahrip etmeyelim. Küresel felaketten bahsediyor dünya küresel felaketin hazırlayıcısı, sebebi, müsebbibi kim? İnsanoğlu kendi eliyle işte bu küresel felaketi hazırlıyor ve tehlikeye insanoğlu kendi eliyle kendini atıyor. Kur’an-ı Kerim’de bunlara şümûlü olan bir süre âyetler bulursunuz.
وَإِن يُرِيدُواْ أَن يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللّهُ هُوَ الَّذِيَ أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ ﴿٦٢﴾
Hz. Muhammed’in şahsında Cenab-ı Hak ne diyor bak diyor ki: Eğer sana hile yapmak isterlerse… Muhammed’in şahsında insanlığın hayrına hakkın adâletin uğrunda kim ki hayırda çalışıyor da birileri sana hile yapmak istiyorsa, muhakkak ki sana Allah yeter diyor. (فَإِنَّ حَسْبَكَ اللّهُ) diyor muhakkak ki Allah sana yeter. Yeter ki Allah’ın emrinde ol Allah’a itaat mahlûkatın da insanlık âleminin de hayrına çalış, iyiliğine çalış. İşte o zaman hem Allah’ın rızâsını kazanırsın Celle Celalühü hem de insanlığın hayrına çalışmış bu hayrın karşılığını da bol, bol alırsın dünyada da, mezarda da, mahşerde.
Cenab-ı Mevlâ bunu da duyurduktan sonra diyor ki: (هُوَ الَّذِيَ أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ ) Seni yardımıyla ve mü’minlerle güçlendirecek olan O’dur. Allah’ın yardımı ve mü’minlerin yardımı işte diyor Hazreti Muhammed’in yanındadır Muhammed’in izinde giden ilmin, irfânın, hak ve adâletin yolunda olan rahmet Peygamberinin dünyaya sunduğu ve bütün dünyayı merhametiyle kucaklayan Peygamberin ilkelerini eğer ilke olarak kabul eder o uğurda o yardımı sende yanında bulursun. Allah’ın yardımını ve iyilerin yardımını bulursun.
Dakika 46:10
وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٦٣﴾
Mü’minlerin kalplerini birbirlerine O ısındırdı. Kim? Allah’u Teâlâ. Ya Rabbi! Şu dünyada ne kadar mü’minler varsa kalplerini birbirine ısındırır. Birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi ver ya Rabbi. Yoksa yeryüzünde ne varsa sen hepsini harcasaydın yine de onların kalplerini (böylesine) ısındıramazdın. Sevgi, muhabbet, ülfet meydana getiremezdin. Allah her şeye kâdir kalpleri, ruhları yaratana O. Onun için kalpleri ısındıran, ülfet ve muhabbet veren, sevgi verende O’dur. Lakin Allah kalplerini kaynaştırdı. Muhakkak ki o azizdir, hakîmdir. Ey Yüce Rabbim! Şu zâlimlere karşı, insanlığın tepesinden bomba yağdıranlara karşı, insanlığı hunharca öldürenlere karşı, halk düşmanlarına, îmân ve adâlet düşmanlarına, hukûk düşmanlarına, hukûkun üstünlüğünü tanımayanlara karşı dünyadaki îmânlı kalpleri ya Rabbi bir araya getir. Güçlerini birleştir, kalplerini birleştir ve ya Rabbi yardımınla, lütfu hidâyetinle, kereminle, tevfîk-i hidâyetinle, yarabbi kendi adâletini dünyanın başına hâkim eyle. Hükmünle hükmedecek senin sana itaat edecek kadroların tamamını dünyanın başına sen nasîb eyle ya Rabbi ki insanlık kurtulsun Allah’ım. Ya Rabbi sen eşi bulunmayan merhametin sahibi sensin, rahmetiyle her şeyi kuşatan sensin, kudretiyle her şeye hâkim olan sensin, dilediğin her şeyi yapmaya kâdir olan sensin ya Rabbel âlemin.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٦٤﴾
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ يَغْلِبُواْ أَلْفًا مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَفْقَهُونَ ﴿٦٥﴾
Ey şanlı Peygamber! Ey Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! Sana Allah yetişir, Yüce Allah öyle diyor. Ey Habîbim! Ben sana yeterim diyor yardım ederim muzaffer kılarım inâm ve ihsânda bulunurum himâyemde seni himâye eder koruma altında tutarım sen benim korumam altındasın ben sana yeterim diyor Cenab-ı Hak. Elbette bütün âlemlerin Rabbisi olan Allah kime yetmez ki? Habîbi Muhammed’e Allah sana yetişir diyor. Arkandan gelen mü’minlerle beraber diyor, bakın mü’minlerle. Mü’minler dâima kimdir? Doğrudan yana, haktan hakîkatten yana, peygamberin izinde ve onun emrinde Allah ne diyorsa onu yapan zati muhteremler mü’minlerdir dünyada. Ey Peygamber Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! Mü’minleri cihâda teşvik eyle diyor. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa 200’e gâlip gelirler ve eğer sizden 100 kişi olursa inkârcılardan 1000 kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler diyor. Îmânsızda akıl olmaz, akıl olsaydı aklını kullansaydı zaten îmânı reddetmezdi. Hakkı, hakîkati reddetmezdi. Zulümden yana olmazdı. Küfürden, şirkten yana olmazdı. İlmi, irfânı, gerçek bilimi, aklıselimi, Allah’ın verdiği o lütufları yüce Kur’an gibi, Hazreti Muhammed gibi Yüce Allah’ın âlemleri ebedî lütuf tecellîlerine karşı çıkmaz Hakk’ı reddetmezdi bâtıldan yana olmazdı.
Dakika 52:35
الآنَ خَفَّفَ اللّهُ عَنكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا فَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُواْ أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ ﴿٦٦﴾
Cenab-ı Hak bu yüce âyetinde de bak ne diyor: Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu elbette ki bilmektedir. O hâlde sizden sabredecek 100 kişi olursa 200 düşmana gâlip gelirler sizden 1000 kişi olursa Allah’ın izniyle 2000 düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.
مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَكُونَ لَهُ أَسْرَى حَتَّى يُثْخِنَ فِي الأَرْضِ تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللّهُ يُرِيدُ الآخِرَةَ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٦٧﴾
Cenab-ı Hak; Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır bakmadıkça esirleri olması lâyık değildir siz dünya malını istersiniz oysa Allah âhireti kazanmanızı murâd eder Allah azizdir, hakîmdir.
لَّوْلاَ كِتَابٌ مِّنَ اللّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٦٨﴾
Eğer Allah’tan bir yazı (hüküm) bulunmasaydı aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azâb dokunurdu.
فَكُلُواْ مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلاَلاً طَيِّبًا وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٦٩﴾
Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Muhakkak ki Allah bağışlayıcıdır ve merhamet edicidir.
İşte kıymetli dostlar, Kur’an-ı Kerim nur veren, hayat veren, ölümsüz hayata insanları hazırlayan, tüm tehlikelerden koruyan ve en güvenilir ortama seni yerleştiren Yüce Allah’ın Yüce Kitâbı’dır. Bunu gelin iyi anlayalım iyi kavrayalım ve insanlığın hayrına çalışalım. Allah’ın Kitâb’ını Allah’ın kullarına tebliğ edelim.
استعيذ بالله
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّمَن فِي أَيْدِيكُم مِّنَ الأَسْرَى إِن يَعْلَمِ اللّهُ فِي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِّمَّا أُخِذَ مِنكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٧٠﴾
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de: Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: “Eğer Allah sizin kalplerinizde bir hayır bulursa, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve günahlarınızı bağışlar. Çünkü Allah bağışlayıcıdır. Burada hem esirlere hem de bütün insanlık âlemine Cenab-ı Hak diyor ki; Gelin Rabbiniz olan Allah’ım ben. Beni Kitâb’ım Kur’an’ı, Muhammed’i tanıyın ve ben bağışlayıcıyım diyor yani geçmiş günahlarınızı affedeyim. Hakkıyla îmâna gelin Müslüman olun, yani Allah’ı tanıyın, emrine girin diyor. O’nun emirleri Kur’an-ı Kerim’de Hz. Muhammed’e inzâl edilen İslam adına, Cenab-ı Hakk’ın bütün kânûnlarının tümü Allah’ın kendi emirleridir.
Dakika 57:25
Dini ortaya koyan Cenab-ı Hakk’ın kendisidir din İslam’dır. Bütün peygamberler geçmişte O bir olan Allah’ın görevlendirdiği zât-ı muhteremlerdir hepsinin îmânı İslam îmânıdır. Allah birdir îmânın ilkeleri de birdir. Peygamberler tek bir din üzere görevlidirler sadece çağların şartları değiştikçe Şâri Teâlâ Allah Teâlâ şeriatın kurallarını kendi değiştirir, yeniler. En sonda İslam ve Kur’an’la, Hazreti Muhammed ile geçmişi Allah kendisi yenilemiştir. İslam’ın îmânının içinde evrensel bir îmân vardır. Bütün peygamberler, bütün ilâhî kitaplar, İslam’ın Amentüsünün içindedir ve evrenseldir ezelî ve ebedîdir. Onun için Allah birdir bütün kullarının tümüne İslam ile İslam rahmetiyle tecellî etmiştir. İnsanların pek çoğu bu gerçeği bilmiyor. Bilseler dünyada birlik, beraberlik, kardeşlik olur. Bütün dünyada işte bir devlet, bir millet olma şansı İslam ile vardır çünkü Allah birdir bütün insanlık Allah’ın kulları değil mi? Peki, Kur’an-ı Kerim Allah’ın Kitâb’ı değil mi? Neden insanlığın tamamı Allah’ın emrinden niye birleşmesin? Niye sulhu, barışı yerleştirmesin? Bu İslam ile mümkündür çünkü İslam insanlığı kucaklar îmânı İslam’ın evrenseldir. Getirdiği değerler insanlığın tümünün menfaatinedir. Ben yiyeyim öbürü aç kalsın diyen bir zihniyet İslam’da yoktur. Benim olsun başkasının olmasın diyen zihniyet İslam’da mel’un zihniyettir İslam bunu reddeder. “Komşusu aç yatarken kendisi tok yatan (فَلَيْسَ مِنَّا) diyen bizden değildir” diyen Hazreti Muhammed’dir Aleyhisselâtu Vesselâm. Âlemlere Rahmet Peygamberidir, âlemlere merhamet Peygamberidir, âlemlere sevgiyle kucaklayan Peygamberdir, evrensel Peygamber bu. Bütün insanlığı kucaklıyor onun için bütün dünyadaki birlik, kardeşlik, sulh, barış İslam ile mümkündür. İslam bütün insanlığın dinidir çünkü Allah bütün âlemlerin Rabbisidir. Hepimizin Rabbi, benim olduğu kadar senin de Rabbin, senin olduğun kadar benim de Rabbim. Biz Allah’ın kullarıyız hepimiz. Bu ayrılık, ikilik, bölünme, parçalanma, düşmanlık, kin, adâlet nereden geliyor? Allah’ı tanımamaktan geliyor, Allah’ın emirlerini tanımamaktan geliyor. İslam bilimden yana her şeyiyle bilim, bilimler üstü bilim, tabiatüstü bilim, âlemleri kucaklayan ezelîn değerlerini ebediyyâta ebediyyâtın değerlerini senin önüne koyan gerçekler vahyi ilâhî ile İslam ortaya konmuştur. Bu Allah’ın ortaya koyduğu değerler ve gerçeklerdir. Peygamberler Allah’ın Kitâbı’na bir tek cümle nokta koyamazlar, bir kelime ilâve edemezler, bir kelime alamazlar, bir harf koyamazlar, bir harf alamazlar peygamberler. Peygamberler Allah’ın emrini yerli yerince uygular ve tebliğ ederler. Onun için peygamberdirler.
Cenab-ı Hak Enfâl Sûresi’nin 70’inci âyetinde de böyle söyledi. 71’inci âyet ile Enfâl Sûresi’nin, dersimiz devam ediyor.
Dakika 1:02:22
وَإِن يُرِيدُواْ خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُواْ اللّهَ مِن قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٧١﴾
Eğer sana hıyânet etmek isterlerse iyi bilsinler ki, bundan önce Allah’a hainlik ettiklerinden dolayı Allah onların ezilmelerine imkân verdi. Allah her şeyi hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir.
Durdan anlamıyor sustan anlamıyor, ilimden anlamıyorum, Allah dinlemiyor, peygamber dinlemiyor. Peki, bu hangi dilden anlıyorsa işte o dilden Allah belâsını veriyor. Cenab-ı Hak belâ vermemek için kuluna önce kitap gönderiyor uyarıyor âlimlerle uyanıyor, bilenlerle uyarıyor. Bütün peygamberler binlerce peygamber gelmiş. Neden gelmiş? İnsanlığı uyarmaya gelmiş. Karşı koyuyor, Allah’a, peygambere karşı koyuyor uyanmıyor. İnananlarla savaşıyor. İnananla savaşmak Allah’la savaşmaktır. Küfür kalbe yerleşince artık haber anlamıyor, söz dinlemiyor, gerçeği duymuyor yazık oluyor.
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُوْلَئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يُهَاجِرُواْ مَا لَكُم مِّن وَلاَيَتِهِم مِّن شَيْءٍ حَتَّى يُهَاجِرُواْ وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلاَّ عَلَى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُم مِّيثَاقٌ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٧٢﴾
Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Gerçekten de îmân edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd veren, onları barındırıp yardım edenler, işte onlar birbirinin dostlarıdırlar. Buradan Muhâcirleri ve Ensâr’ı Allah övüyor. Dünyada hem Müslüman, hem Muhâcir ve Ensâr konumunda olanlar dâima vardır olmalıdır. Hele Ensâr olanlar tâ mezara kadar Ensâr olmaya devam etsinler. Ensâr dâima yardımcı olanlardır. Îmân ettiği hâlde henüz hicret etmemiş olanlar, hicret edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velâyet hakkınız yoktur. Bununla beraber din de sizden yardım isterlerse, sizinle arasında anlaşma bulunanlar aleyhine bir durum olmadıkça, onlara yardım etmeniz de üzeriniz de borçtur. Allah bütün yaptıklarınızı görüp duruyor. Dünya da bütün Müslümanlar yardım isteyen ne kadar dünya da mü’minler darda kalmış, zorda kalmış, zulme uğramış insanlar varsa, yardım etmek yardım edebilenlerin boynuna borçtur diyor Cenab-ı Hak. İslam’ın kendisi zaten Yüce Allah’u Teâlâ’nın yardım elidir dünyaya, rahmet elidir. İslam ile Allah dünyaya rahmetini ne yapmış? Tecellî ettirmiştir yardımıdır İslam kurtarıcısıdır, rahmetidir bütün güzelliklerle doldurmuştur ölümsüz hayata, ebedî mutlu hayata seni hazırlamak içindir.
وَالَّذينَ كَفَرُواْ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ ﴿٧٣﴾
وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٧٤
Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Kâfirler de aslında birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdır. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar. Diyor ki Cenab-ı Hak; Ehli küfür birbirine yardım ediyor. Ey ehli îmân! Haktan, adâletten insanlığın hayrından yana olan ey İslam âlemi, bir araya gelin bir olun bütün olun ki, dünya da insanlığın hayrına çalışın, sulh ve barışı yerleştirin. Yoksa yeryüzünde büyük bir fitne fesat çıkar diyor. İyiler görevini yapmazsa, kötüler meydanı alırsa ne olacak o zaman? İşte o zaman dünya da fitne ve fesat çıkar. İnsanlar bugün bakın toplu hâlde öldürülüyor. Dünyanın bir tarafı karnını duyuramıyor, bir tarafı obez hastalığından dünyanın yarıdan çoğu obez hastası, bir taraf isrâf ediyor mahvediyor kendini de nimetleri de. Adâlet yok, normal tüketim yok, normal taksimat yok, hakça dönüşüm yok dünyada. İşte dünyanın bir tarafı aç kalırken bir tarafı ne yapıyor? Fazla tüketimden hasta dünya bir tarafın başının belâsı ayır, bir tarafın da sıkıntısı ayrı.
Cenab-ı Hak bu nur saçan âyetlerinden diğerinde de şöyle diyor;
Dakika 1:9:20
وَالَّذِينَ آمَنُواْ مِن بَعْدُ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ مَعَكُمْ فَأُوْلَئِكَ مِنكُمْ وَأُوْلُواْ الأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿٧٥﴾
Daha sonradan hicret edip sizinle beraber savaşa katılanlar da sizdendirler. Bir de akraba olanlar, Allah’ın Kitâbı’na göre birbirlerine daha yakındırlar. Şüphe yok ki, Allah her şeyi bilendir. O kimseler ki îmân ettiler, hicret ettiler ve Allah yolunda cihada katıldılar. Bir kısımları da onların barındırıp yer yurt sahibi yaptılar. Bundan yine Ensâr’dır Muhâcirlere yapılan yardımları Cenab-ı Hak övüyor ve yardıma koştular. İşte bunlar hakkıyla mü’min olanlardır. Bunlara bir mağfiret var ve cömertçe bir rızık var. İşte îmân eden, hicret eden, Allah yolunda cihâda katılanlar ve bir kısımları da onları barındırıp yer yurt sahibi yapanlar Cenab-ı Hak tarafından övülmektedir. Allah’ım övdüğü kul olmaya gayret etmek boynumuzun borcudur, kulluğun görevi buradadır, Allah’ı övdüğü râzı olduğunu yapacaksın, fazilette yarışacaksın. Fazilet yarışında olacaksın, fazilet insanlığın efendisi insanlığın hayrına çalışandır. Cenab-ı Hak bizleri hakkı ile kendine kul olan râzı olduğu kullar zümresine hepimizi ilhâk eylesin. İnsanlığın barışını da Allah sulhunu, huzurunu da yakîn eylesin. Bu âyetlerle size bazı keşif notları vereceğim bir daha ki dersimde İnşâ’Allah. Bugünkü dersimizi burada bize lütfeden Allah’a hamdü senâlar olsun. Bütün inananlara Allah’ın selâmı olsun, saadet olsun, mutluluğu olsun, rahmeti mağfireti olsun gerçek kul olmak gerçek Amel-i Sâlih sahibi olmak gerçek Mücâhit olmak dünya barışı getirmek için tam çalışmak nasîb-i müyesser olsun. Bu dileklerimle… Ey dünya! Allah’ın emrine girin. Barış için çalışın zulmü bırakın. Size Allah’ın emirlerinin duyurmaya çalışıyorum, O’nun âyetlerini okuyorum. O’nun âyetlerinden başka, Peygamberimizin sözünden başka, gerçek âlimlerin ilminden başka size kimsenin sözünü ben söz diye tebliğ etmek istemem. Hakk’ın tarafı varken başka tarafın kulu olamam, ben senin sizin hepinizin işte burada bir Allah’ın kulu sizlerden birisiyim hepimizin Allah’ın kullarıyız birbirimize faydalı olmalıyız çırpıntımız budur.
Dakika 1:13:38