309- Tefsir Ders 309 hayat veren nurun keşif notları
309- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 309
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Kıymetli dinleyenler,
Sizlere Enfâl Sûresi’nin yüce âyetlerinin yüce anlamlarını ve bazı keşif notlarını vererek geldik. Şimdi de Enfâl Sûresi’nin 48’inci âyetinden itibaren rivâyette, dirâyette sizlere âyetlerin daha iyi anlaşılması için keşif notlarıyla hayat veren nurun dersleri devam etmektedir. Cenab-ı Hak Şanlı Kur’an’ı, nurlu İslam’ı, evrensel rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed’i âlemlere bütün insanlığa hayat bulsunlar dünyada, mezarda ve mahşerde ölümsüz hayatı bulsunlar diye İslam ile Cenab-ı Hak bu âlemlere tecellî etmiştir. Cenab-ı Hak hayat bulan kullarından eylesin. Allah’u Teâlâ ezelî ve ebedî bir varlık nimetleri de Rahmeti-Rahmân tükenmez ezelî ve ebedî Rahmeti-Rahim cennet ile ebedî devam etmektedir. Bu rahmetini bu inâm ve ihsânlarını, bu lütuflarını ölümsüz hayatı insanlara lütfeden Allah’ın bu nimetlerini elbette O’na kul olanlar bunlara nâil olanlardır. O’na kul olalım bütün mesele burada. O’na kul olmayıp başkalarına kul olduğun zaman her şey fânidir ve bâki olan sadece Allah’ın kendisidir. Bâkiyi bırakıp da fânilere kul olanlar işte ebedî hayatı mahvedenlerdir kendi kendine hüsrânı satın alanlardır. Ebedî mutlu hayatı bırakanlardır. İşte onun için Cenab-ı Hak her konuda insanlığı imtihan etmek için hakkın karşısına bâtılı koymuş bâtılın karşısında da hak ve hakîkat bulunmaktadır. Dünyada bu tam bir imtihan âlemidir. Bakın Bedir Savaşı’nda bir şirk ordusu vardı ki Allah’a karşı koyuyor onun resulü Muhammed’i, Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı yok etmek istiyor, dünyayı bir put imparatorluğu zannedenler vardı. Böyle kalsın yani put imparatorluğu olarak dünya kalsın diyen bir zihniyet vardı. İşte o Allah’ın mülkünde put imparatorluğu kurmaya çalışanlara Cenab-ı Hak Hazreti Muhammed’i, Kur’an-ı Kerim’i, İslam gibi ezelî ebedî yüce hakîkatleri gönderdi. Şirk ordusuyla Bedirde Hakk’ın ordusu karşı karşıya geldi. Şirk ordusu, şeytan ordusu, gurur, benlik, nefsaniyetleri vardı. Yani İslam o gün yeni doğuyordu. Önceki peygamberlerin getirdiği gerçekler tamamen bir fetret devrine uğramış, tek tük dünyada insanlar kalmış, gerçekler kaybolmuş, dünyanın tepesine kâbuslar çökmüş, zulüm dünyada at oynatıyor öyle bir ortamda zulmün şirk ordusunu şeytan ordularının karşısına Hakk’ın ordusu Hazreti Muhammed ile ortaya çıktı.
Dakika 5:20
Şeytanın ordusu tabii dünyayı o zaman put, şirk orduları dünyayı o zaman tabii ki boş bulmuşlar meydan bizimdir demişlerdi onun içinde çok gururluydular. Şirk ordusu, şeytanın ordusu, gurur, benlik, nefsaniyetleriyle ne yaptılar? Bedir’e doğru yürüdüler ve ilâhî, rûhânî kuvvetlerle tecellîsini görünce şeytan ordusuyla kaçtı Bedir’den. Neyi gördü şeytan? İşte ilâhî, rûhânî kuvvetlerle Yüce Allah’ın tecellîsini gördü. Hazreti Muhammed’in etrafında Cebrâil Aleyhisselâm melek ordusuyla ne yapıyordu? Yardıma gelmişlerdi. Bunu gören şeytan ordusuyla kaçtı. Müşrik ve münâfıklar Müslümanları da çok küçük görüyorlardı az görüyorlardı zayıf görüyorlardı çünkü müşrikler, münâfıklar gerçeği göremiyorlardı. Müşriklerin ruh dünyasında şirk dolu münâfıkların da ruh dünyaların da nifâk dolu gerçeği görme şansları yok. Onun için o günkü Müslüman askerinin sayısı 300 kadardı ki müşrik ve münâfıklar 300 fakir fukara diyorlar kendileri 1000 kişilik güçlü bir orduya karşı koyuyor. Bir avuç 300 kişiyle, 1000 kişiye karşı konur mu diyordu münâfıklar ve müşrikler. Medine münâfıklarından Muattib Bin Kuşeyr vardı İslam ordusunda bu kişi vardı. Müşrik ordusunda da gizli Müslümanlar vardı. Bedir’de kâfir safında öldüler o gizli Müslümanlardan bir kısmı. Bunlardan Kays Bin, Ebû Kays, Hâris ve Ali Bin Ümeyye gibi Âs İbnü’l Münebbih gibi İbnü’l Haccâc gibi kimseler vardı müşrik ordusunda bunlar o şirk ordusunun saflarında öldüler. Düşmanın gücüne aldandılar îmân zayıf olursa Allah’ın gücünü görmez, düşmanın gücünü büyük bir güçmüş gibi görür. Aldandılar düşman gücüne aldandılar bunlar. Kâfirin canı çıkarken neler çeker neler, neler önünde azâb ardında lânet ki karanlığa atılır dirilirken de acılar sürer gider ebediyyâta doğru. Bu gerçekleri müşrik göremez, münâfık, münkirler görmez ama zayıf îmânlı insanlarda göremediler bazıları ve düşman safında öldüler gittiler yazık ettiler.
Dakika 10:02
Ey insanlık âlemi! Allah’ın kudretini gör, âlemde ne varsa hepsini yaratan Yüce Allah’tır. O’nun kudretini gör sakın düşmanın gücüne aldanma! O düşmanı içine düştüğü kötülükten yine Allah’ın kudreti, nusreti, yardımıyla insanlığı sen kurtaracaksın. Ne ile? Allah’ın lütfu keremi, nusreti, yardımıyla, tevfîk-i hidâyetiyle. Yine akdini, fıtratını bozması, Hakk’ı duymak istememesi kim bu? Allah’a verilen sözleri kim bozarsa tâ Kâlû Belâ’dan mezarına kadar fıtratını bozarsa… Fıtrat nedir? Yaradılışta herkes her insan İslam fıtratı üzere yaratılır. Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. İşte bu fıtratı kim bozarsa, Hakk’ı kim duymak istemezse ferdî ve içtimâî bozukluk nimetlerin elden çıkmasına işte bunlar sebep olmaktadır. Ebedî nimetleri de elinden kaçıran sebepleri bunlardır. Dünya da başa belâların gelmesini celbeden sebeplerde bunlardır. Firavun peşinden gidenlerin inkârı, küfrü, îmân ve tasdik yerine koymuş enfüsî helâka sebep olmuşlardır ve ilkel, alçak ve utanmaz hâle gelmişlerdir. Kim bunlar? Firavun peşinde gidenler. İnkârı, küfrü, şirki, nifâkı îmân ve tasdik yerine koyanlar var ya ve enfüsî helâka sebep olanlar. Nedir enfüsî helâk? Kendi iç dünyasını mahvedenler. Kendi içinde kendini mahveden tabii ki âfâkî âleminde mahvolmasına çalışanlardır. İşte bu zihniyet ilkel mi ilkel, alçak mı alacak ve utanmaz mı utanmazdır. Çünkü kendine yaptığı kötülüğü başkalarına da yapmaktan çekinmez. Yüce İslam bunları da bu hâllerinden kurtarmak için gelmiştir, herkesi kurtarmaya gelmiştir. Kureyzâ Yahûdîleri Bedir’de, Hendek’te anlaşmayı bozdular onların tarafını tuttular. Kimin? Müşriklerin, putperestlerin tarafını tuttular. Reisleri Kâ’b Bin Eşref müşriklerle ittifâk antlaşması yaptı işte bu âyetlerin 52 ve 53’üncü âyetlerin nüzul sebeplerinden birisi budur ve emsâli sebeplerdir. Bir defa zâlime yardım eden zâlim olur, müşrike yardım eden müşrik olur. Hak’tan eğer zerre kadar Tevrât’ı doğru okusalardı puttan yana şirkten yana olmazlardı. Zerre kadar Mûsâ’dan yana olsalardı Muhammed’e karşı koymazlardı. Çünkü Hazreti Mûsâ Hazreti Muhammed’i Tevrât’la müjdelemiştir kendi kavmine haber vermiştir. Muhammed gelecek yepyeni bir İslam şeriatı ile gelecek. Derhâl Müslüman olun demişti dünyaya. Îsâ Aleyhisselâm sırf Hazreti Muhammed’i müjdelemeye gelmişti. Peygamberlerin arasındaki inanç birdir hepsini Allah görevlendirmiştir ve hepsi bir olan Allah’ın görevlisi peygamberleridirler.
Dakika 15:25
Sırayla Âdem Aleyhisselâm’dan başlayarak Hazreti Muhammed’e kadar icâb ettikçe Cenab-ı Hak peygamberler göndermiştir en sonda Hazreti Muhammed’i göndermiştir. Bunu bile bile, Tevrât’ta bile bile, İncîl’de bile bile Mûsâ’nın, Îsâ’nın haber vermesi günışığında ola ola öz evlatlarından daha iyi Tevrât’ta, İncîl’de, Hazreti Muhammed’i bile bile bunlar ne yaptılar? Bu âyetlerin üstünü örttüler ve Muhammed Mustafa ile ilgili âyetlerin ya kendini bozdular tahrif ettiler veyahut mânâsını değiştirdiler. Peki, Allah’a rağmen din, îmân olur mu? Allah’ı tanımadan Allah Kur’an-ı Kerim’i göndermiş, Muhammed’i göndermiş, daha önce de öbür peygamberleri göndermişti Allah’ın gönderdiğini, kitabını, kânûnlarını ve elçisini tanımadan dindarlık nedir? Dinsizliği eşit bir dindarlıktır. Allah tanınmıyor O’nun ilkeleri tanımıyor dindarlıktan bahsediyor birileri bu dinsizliğe eşit bir dindarlıktır. Dünyayı işte bundan da kurtarmaya gelmiştir. Bütün peygamberler ve en sonda Hz. Muhammed bunun için gelmiştir İslam bunun için gelmiştir. Nebizden bahsediyor bu âyetler, antlaşmayı diyor antlaşmaya son vermenin adıdır. İslam dini bir şeye söz verdi mi bir Müslüman, sözünün eri olur sözünü yerine getirir ahde vefâdır. Hazreti Mûsâ Benî İsrâil’den Tur-i Sina da ahdi misâk da yani mülâkatta Tur-i Sina da mülâkatta Cenab-ı Hak orada Benî İsrâil’den söz aldı Muhammed’e îmân edeceksiniz ona tâbî olacaksınız diye, sözlerinden caydılar. Tabii ki Müslüman olan çok Yahûdî âlimleri vardır vaktiyle Abdullah bin Selâm bunlardandır mesela çok gerçekleri bilenler Müslüman olmuşlardır. Allah birdir âlemlerin Rabbisi, hükümdarı Allah bir olunca din dâima bir olarak gelmiştir hiç iki olmamıştır Allah iki değil ki. Mâide Sûresi’nin 13’üncü âyetinde de bak irhab’tan bahsediyor. Korkutun diyor sindirin kuvvet hazırlayınız. Niçin? Barış için. Maksat ne? Barış. Dünyada barışı adâleti sağlamak yani barışa karşı koyanlara karşı sizde ne yapın diyor adâletin düşmanı barışın düşmanlarına karşı onları caydırıcı kuvvet hazırlayın, korkutun, sindirin ve gerçek adâleti ayakta tutmanın kuvvetine hazırlayınız. Maksadın tamamen barış ve saadet, selâmet olduğunu unutma! Çünkü İslam insanlığı kucaklayan insanlığın düşmanlarına karşı koyan yüce değerlerin ilkesidir ve Allah’ın kânûnlarıdır. Öfke, kin, haset, düşmanlık gitti muhabbet ve ülfet verdi Cenab-ı Hak. İslam’ın iyi anlaşıldığı ve uygulandığı toplumlarda ne vardır? Öfke yok, kin yok, haset yok, düşmanlık yok ne vardır? Muhabbet vardır, ülfet vardır çünkü İslam tamamen sevgidir, muhabbettir, ülfettir ve Allah’ın merhametinin sevgisinin de tecellîsidir.
Dakika 20:35
İslam’ı doğru anla Evs ve Hazreç kabileleri Medine’de aşırı birbirlerine bunlar düşman idiler. Yüce Allah bunlara Müslüman olunca bunlar dostluk verdi, sevgi verdi, tek yürek, tek bilek oldular, huzura erdiler, Ensâr oldular, Muhâcirler ile kardeş oldular. O‘nun kudretine Yüce Allah’ın kudretine sınır bulunmaz, irâdesine karşı durulmaz. Ey insanlık âlemi! Allah’ı tanı Yüce Allah’ın kudretine, sınır bulunmaz irâdesine karşı konulmaz. Yani zâlimin yaptıkları yanına asla bırakılmadı bırakılmaz. وَاللّهُ عَزِيزٌ ذُو انتِقَامٍ (Âli İmrân 4) hiç bunu unutma! Yüce Allah’ın kendi sözü bu. “Ben adâletimi yerine getiririm intikamımı alırım” diyor Cenab-ı Hak. Allah’ın intikamı tam bir adâlettir zulümden münezzehtir. 64 ve 69’uncu âyetlerin keşif notlarıyla ilgili de şöyle dersimiz devam ediyor. Hazreti Ömer’in Müslüman olduğu zaman Müslümanların sayısı kırka ulaşmıştı Mekke’de. 64’üncü âyetin işaret ettiği durumlardan birisi bu ve tabii yıllar sonra ancak 40 Müslümana ulaştı Mekke devrinin en az 6 nübüvvetin 6 yılı böyle geçti. Fakat ondan sonra îmânlar kalplere yerleştikçe kökleştikçe artık îmânı gönüller çevresini aydınlatıyordu. Îmân mü’minin küfre, kâfire karşı on kat büyüktür en az. “Îmân büyüktür, îmânsız yürek sinede yüktür” demiş şair bunun için demiş işte. Îmân öyle bir büyüktür ki öyle bir cevherdir ki en az küfre karşı on kat fazla kuvveti vardır ve güçlü kişiyi güçlü kılan bir kuvvettir. Kimde îmân varsa orada kuvvet vardır. Kişinin kuvveti îmânının gücüne bağlıdır îmânın gücü Kur’an-ı Kerim’i iyi anlamaya gerçekleri iyi tasdik edip iyi bir ikrâra ve Amel-i Sâlih’e bağlıdır. Hak bilgi, ilim ve irfândan beslenir îmânlar. Hak bilginin kaynağı ilmin, irfânın kaynağı da İslam şeriatıdır. İslam şeriatının kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir, Hazreti Muhammed’dir ve bunlar Yüce Allah’ın tecellîsidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın ilminin tecellîsidir. İnsanüstü tabiatüstü arşı âlânın üstünde Levh-i Mahfuzdan ve oraya da Allah’ın ilminden gelen bir Kitâb’ tır Kur’an-ı Kerim.
Dakika 25:05
Onun için kıymetli efendiler en az 20 mü’min bir araya gelince ne yapar? Kendini gösterir, kuvvet ortaya çıkar, savaş O’nun rızâsı içindir, Yüce Allah’ın emri içindir, İ’lây-ı Kelimetullah niyetiyledir ve yeryüzüne barışın ve adâletin yerleşmesi içindir. Irkçılık uğruna savaş yoktur İslam’da. Şeytanca savaşlara İslam müsaade etmez. Düşmanlık savaşı da yoktur İslam’da. Yağma içinde, rant (getirim) içinde materyalist bir zihniyetle de İslam’da savaş tarzı yoktur. İslam’da insanlığın huzuruna, rahatına, barışa, adâlete bütün insanlığın menfaatinedir. Barış için savaştır hak hakîkat uğrundadır İslam’daki savaşlar çünkü İslam’da her şey ilâhî buyruktur, ilâhî kânûndur, Allah’ın yanlış kânûnu olmaz. Allah’ın kusuru, eksiği bulunmaz yalnız insanoğlu İslam’ı doğru anlamak için ne yapacaktır? Gayret sarf edecek bu uğurda cihâd edecektir. Gerçek ilmi, irfânı elde etmek için yapılan cihâd cihâd-ı kebirdir ve insanlığa İslam’ı doğru anlatmakta cihâd-ı kebirdir. Cihâd-ı kebir demek büyük cihâd demektir. Onun için İslam’daki cihâdlar ırkçılık uğruna şeytanca düşmanlık için yağma için değildir. Bir mü’min 10 düşmana karşı koyar kutsi kuvvet vardır. Bu kuvvet îmânın kuvvetidir. Gerçek îmân da gerçek kuvvet vardır. Bu maddî kuvvet değil manevî kuvvetin maddeyi de ne yapması etkilemesi kuvvetidir çünkü ruhtan bedene, bedenden ruha etkilenme vardır. Bire karşı ikiden fazla olursa firârî sayılmaz araç-gereç yeterliyse dâima faydanın olduğu yerde mutlaka cihâd, savaş farzdır. Savaşmayan firârî sayılır ve ateşi boylar. Âyet 16’ya baktığımız zaman da bunu görmekteyiz. Şimdi yalnız savaşın amacı insanlığın zararına değil, insanlığın kârına olan bir barış için savaş olduğunu da hiç mi hiç unutmayacağız. İslam’ın barış olduğunu da unutmayacağız, düşmanca bir savaşın İslam’da olmadığını unutmayacağız, İslam ve Müslüman bütün insanlığın dostudur. Ama Allah’a düşman olan Allah’ın kânûnlarına hükümlerine düşman olan zihniyet zorla dost yapamazsın düşmanlık karşıdan geliyor. İslam’da düşmanlık yoktur İslam bütün âlemlere Allah’ın rahmet tecellîsidir. Burada düşmanlık olur mu? Düşman karşıdan geliyor İslam’a saldıranlardan geliyor. Allah’ı inkârdan geliyor, küfürden geliyor, zulümden, şirkten, nifâktan geliyor. İslam’dan kaynaklanan zerre bir zarar yoktur olamaz çünkü İslam ilâhîdir. İkiden fazlasıyla savaşmak menduptur. İmkân yoksa bile en az 100 kişilik bir bölük olmalıdır. 10 kat fazla olan düşmanı yendiğimiz nice savaşlar vardır yani Müslümanın 10 katı daha fazla ama îmânın gücüyle tarih boyunca 14 asır dünyaya barışın gelmesi için İslam’ın, Allah’ın orduları cihâd etmişlerdir bütün insanlığın kârına.
Dakika 30:35
Ne kilise yıkmıştır, ne havra yıkmıştır, ne de bir başka ibadethanelere kimsenin inancını da zoraki İslam’a çekmemiştir. Yalnız Allah Teâlâ diyor ki: “Ben âlemlerin Rabbi’siyim benim hâkimiyetimi, hükümranlığımı tanıyacaksınız İslam benim kânûnlarımdır” diyor. Bunu diyen Allah’u Teâlâ bu O’nun hakkı çünkü O, Allah Celle Celâlühü âlemlerin Rabbisi hepimizin Rabbisi. Birde izhandan bahsediyor; izhan, düşmanı iyi vurmaktır, kuvvetlerini yok etmektir. İnsanlığın düşmanını evet îmândan, ilimden, irfândan anlamayan, bilim kabul etmeyen, aklını kötüye kullanan, hak, adâlet, hukûk ve hukûkun üstünlüğünü tanımayan zihniyeti ne diyor? İşte bunlara karşı düşmanı iyi vurun diyor izhan bu. İnsanlık kurtulsun ve zâlimin kuvvetini yok edin diyor ki, âdiller dünyaya hâkim olsunlar, insanlığın hayrına çalışacak olanlar dünyaya hâkim olsunlar. Yine Muhammed Sûresi’nin 4’üncü âyetinde izhandan önce esir almak emir ve irâdeye ters düşer. Bedir’de bu tehlike idi. Yüce Allah korudu Uhud’da da çok zararı görüldü. Burada izhan, Hakk’ın hâkimiyetini sağlamak, caydırıcı gücünü egemen kılmak izhanın bir anlamı da budur. Çünkü İslam ve insanlığın hayrına olan Hakk’ın egemenliği O’nun caydırıcı gücü egemen kılınmalıdır öncelikle. İşte izhandan maksadın biri budur. Abdullah Bin Abbâs’tan gelen bir haber de şöyle diyor; Bedir Savaşı’nda Hazreti Abbâs’ta esir idi o zaman daha hazret olamamıştı çünkü Ebû Cehil’in ordusunda idi. 20 ukiyye altını müşrik askerleri doyurmak için almıştı yanına. Ebû Cehil’in ordusunda askerdi o zaman Abbâs. Kim bu Abbâs? Hazreti Muhammed’in amcasıdır. Bakın ilk günlerde o yanılgı işte orada da vardı. Yanında 20 ukiyye altını var bu altınları müşrik askerleri doyurmak için yanına almıştı. Şirk ordusunun iaşesini üstlenen 10 kişiden biriydi. Sıra gelmeden esir düştü Abbâs esir düştü o günkü Abbâs’tan bahsediyoruz. Ebû Cehil’in saflarındaki Abbâs’tan bahsediyoruz.
Esir düşünce şöyle dedi; Ben Müslümandım istemeyerek bu savaşa katıldım dedi.
Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm: Aleyhimize kullanmak istediğin altınları sana veremeyiz ey Abbâs dedi, fidyeyi ondan aldı. Âkil Bin Ebî Tâlib ve Nevfel Bin Hâris’in de fidyesini ver dedi Abbâs’a.
O zaman Abbâs Efendimize dedi ki; Beni dilenecek hâle getirdin dedi Efendimize.
O zaman Efendimiz dedi ki; Sen Ümmül Fadl’a verdiğin altınlar nerede dedi. Gece hanımına gizlice Mekke’de vermişti Peygamberimiz Medine’de. Nereden biliyordu Peygamberimiz?
Abbâs dedi ki; Kim söyledi sana ey Muhammed dedi.
Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm dedi ki; Yüce rabbim yüce Allah bana haber verdi ey Abbâs dedi.
O zaman Abbâs’ta dedi ki; Şüphem vardı ama şimdi şüphem de kalmadı dedi ve yeğenleri de her üçü de Müslüman oldular, esir alındıktan sonra Müslüman oldular. Bu mûcizeyi görünce Müslüman oldular.
Tabii bundan önce Bedir’in her hâli mûcizeydi bu da bir başka mûcize idi. Hazreti Abbâs bu altınların yerine Müslüman olduktan sonra 20 köle verdi. Yüce Allah’a hamd ediyor şimdi Müslüman olduğu için. Allah bana 20 köle verdi. Her biri 20 binle mudarebe ortak iş yapıyor dedi ve bana zemzemi de verdi dedi. Şimdi Allah’ın mağfiretini bekliyorum dedi bu haberin de kaynağında Suyûtî ve Âlûsî bulunmaktadır.
Dakika 37:20
Şimdi akraba olsa da mü’min ile kâfir arasında velâyet ve verâset cereyan etmez. Dikkat et buraya! Akraba olsa da mü’min ile inkârcı arasında velâyet ve verâset cereyan etmez. Danışma, dayanışma içinde olun yoksa fesâdı kebir olur diyor Cenab-ı Hak uyarıyor ve ivadan bahsediyor. Danışma, dayanışma içinde olun. Ey dünyada haktan, hakîkatten, ilâhî adâletten, sulhtan, barıştan yana olan bütün dünyadaki inananlar tüm Müslümanlar! Danışma, dayanışma içinde olmak zorundasınız. Allah böyle emrediyor yoksa fesadı kebir olur diyor. Büyük fesat ortaya çıkar, dünyada barış bozulur, adâlet yok olur, zâlimler meydanı boş bulur. Aman zâlimlere dünyayı vermeyin fitne olur. İva, Ensâr oldular, îmânla doldular, Allah’a, Rasûlüne, Hakk’a, hakîkate hicret ettiler, Allah yolunda cihâd ettiler işte bunlar diyor varsa o da sizdendir diyor. Bu özellikler kimde varsa o sizdendir diyor Müslümanlara diyor ki, bu özellikleri olanlar Hakk’ın emrine işte Lebbeyk diyenlerdir. İkinci hicret Hudeybiye’den sonradır. Bedir’den sonra diyen de vardır. Şimdi birinci hicret biliyorsunuz, Hudeybiye kadar Hudeybiye müsalasına kadar Müslümanlar, Müslüman olanlar hicret ediyorlardı çünkü putperestler zulmediyordu, inanç hürriyeti vermiyor, yaşama şansı da vermiyorlardı. Onun için öyle bir zulüm altında inim inim inleyen Müslümanlar hicret ettiler. Kimedir hicret İslam’da? Allah’adır, Rasûlündedir ve hakka hakîkatedir ve Müslüman İslam’ı yaşadığı yerde onun hicret yeridir.
Dakika 40:40
Bu gerçekleri Enfâl Sûresi’nin bu âyetleri ile ilgili bazı notlar size verdikten sonra size Zâhidî Kevserî’nin bazı sözlerini sizlere hatırlatacağım. Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür diyor Zâhidî Kevserî. Mezhep nedir? Mezhep, Hazreti Muhammed’in yolunu takip eden Ulemânın takip ettiği yoldur yani İslam’ı, Hazreti Muhammed’in getirdiği İslam’ı bilen müçtehitlerin ekol yoludur. Şimdi bilenleri devreden çıkarır da bilmeyenleri, câhilleri devreye koyarsanız ortada din kalır mı? Kalmaz. İşte mezhepsizliğin tehlikesi buradadır. Mezhepten maksat İslam’ı bilen ekollerdir, müçtehitlerdir yani mesela Hanefî müçtehitleri, Mâlikî, Şâfiî, Hanbelî müçtehitleri gibi bunlar İslam’ı en iyi bilen müçtehitler ekolüdür. Ve bilenlerin yolunu bilmeyenlerin takip etmesi, bilmeyenin bilenden öğrenmesi demektir ama öğrendiğin kişi mutlaka gerçeği bilecek müçtehit olacaktır. Müçtehit olmayanın ilmi taklit edilmez. Bilmeyen kişi en asgari en az bir müçtehidi taklit edecektir veyahut da bilenlerin yolunu takip edilecektir ki bunlar da yine müçtehitlerdir. Bunun için Zâhidî Kevserî, mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür demiş. Şâm Ulemâsından Profesör Said Ramazan el-Buti o da diyor ki; En tehlikeli bid’at mezhepsizliktir diyor ve en büyük bid’at diyor en tehlikeli bid’at mezhepsizlik propagandasını yapanların yaptığı iş en büyük bid’attir diyor. Rafızılar bunlardandır, Vahhâbîler bunlardandır diyor, telfikciler bunlardandır. Uyumcular… Neye? Sistemlere uyanlar. Hangi sistemlere? İnsanlığın hayrına olmayan tâğutî sistemlere, şirke dayalı sistemlere uyumculardır diyor ve bunların yanında İslam’ı ortadan kaldırıp kendi kafalarına göre reform yapan reformculardır diyor. Çağdaşlık değil bilimsellikte değil. İslam zaten Kur’an-ı Kerim çağların önünde, bilimlerin üstünde bilim, dünyada faydalı bilimlerin kaynağında Kur’an-ı Kerim vardır. Bunun için reformcular dinde reformu Allah yapar, yapmıştır. İslam şeriatı Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed geçmişin tamamını yenilemiş kıyâmete kadar çağları da kuşatan geleceğin, ebediyyâtın belgeleri içine almıştır. Onun için İslam’da reform değil İslam’ı anlamayan kafalarda reform yapmak gerekiyor. Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamayan kafalarda reform yapmak gerekiyor çünkü reformu Allah kendisi yapmış, yenilemiş ve geçmişin ortadan kaldırılması lâzım gelen bütün hükümlerini Allah neshetmiş. Kur’an-ı Kerim, İslam nsihtir geçmiş mensûhtur.
Dakika 45:45
Sadece nesh etmedikleri varsa geçmişte onlarda Kur’an’ın tasdikinden, Hazreti Muhammed’in tasdikinden geçince onlar geçerlidir. Fakat Kur’an-ı Kerim’in tasdikinden geçmesi gerekir. Hazreti Muhammed’in tasdikinden geçmesi gerekir. Çünkü Cenab-ı Hak geçmişi Kur’an-ı Kerim, Hazreti Muhammed ile İslam ile yenilemiştir İslam artık bütün çağların önünde yepyeni eskimez yenidir. Çünkü son Kitap, son İslam şeriatıdır Hz. Muhammed evrensel bütün çağların Peygamberidir, bütün milletlerin Peygamberidir ister inansın ister inanmasın. Reformcular da buna dikkat etsinler kafalarını onlar bir rektefeden geçirsinler. Radikal değişimciler… Şimdi İslam dininin bunların hiç birine ihtiyacı yoktur çünkü Kur’an-ı Kerim hep yenidir hep çağların önündedir. İslam’ı doğru anladığınız zaman çağın dışında zerre bir kelimesini bir mevhumunu bulamazsınız. Tarihselciler var tarihselciler de İslam’ı anlamamışlardır. Fazlur Rahmancılar var bunlarda anlamışlardır. İslam dinini anlasalardı tarihselliği de kulağının önüne koyamazlardı. Kur’an’ın önüne hiçbir çağ konamaz çünkü Kur’an-ı Kerim Allah’ın Kitâbı’dır onun önüne bir şey konmaz. O çağlar üstü, milletler üstü, tabiatüstü, hattâ ezelî ve ebedîn üzerinde bir Kitâb’tır çünkü ilâhîdir Kur’an-ı Kerim. Yine şöyle bir metot uygulanıyor İslam’ı bilen ehliyetli insanları yok et ki, İslam yok olsun diye bir metot izleyenler var. Bunu bilerek yapsın ister, ister bilmeyerek yapsın netice ihânetle neticelenir Hakk’a hakîkate ihânettir. Ehlini yok ettiğiniz bir şeyin artık kendinin yok olduğunu bilmek gerekir. Fakat İslam Allah’ın ezelî ve ebedî yaptığı bir ışıktır, nurdur bunun söndürme imkânı yoktur. Çünkü bunu Allah Teâlâ İslam’ı kendi o nuru aydınlatan kendisidir ve İslam ilâhî kânûnlardır, Allah’ın hükümranlığıdır. Allah’ı yok edebilir misin? Edemezsin, İslam’ı da yok edemezsin. İslam deyince neyi anlıyorsun? Bütün insanlığın hayrı, bütün insanlığın barışı, sosyal adâletin bütün dünyaya yerleşmesi, uygulanması tüm mahlûkatın refahını anlayacaksın İslam bu. İslam’ı sen birilerine mal eder ötekileştirirsen işte o zaman Allah’a karşı ne yapıyorsun? Cephe almış oluyorsun.
Dakika 50:00
İslam bütün peygamberlere toz kondurmaz. İlâhî kitapların tamamını mü’min, müheymin ve Mûsâddiktir. Sadece uydurmaları ve bozulmaları ne yapar? Ortadan kaldırmıştır uydurmayı ortadan kaldırır, bozulmaları ortadan kaldırır, Hakk’ı egemen kılar hakîkati. İslam’ın Ehl-i Sünnet âlimleri bazı ifratçılara Ehl-i Sünnetin dışında ki görüşlere işaret etmişlerdir. Bunlardan İbn-i Teymiyye için Ehl-i Sünnet âlimleri şöyle demişlerdir; Gulüv ve sapmış aşırı tarafları vardır derler. Gulüv ve sapmış derler yani aşırılığa ve İbn-i Teymiyye’nin bazı görüşlerini de tenkit etmişlerdir. İbn-i Teymiyye, cehennem ebedî değildir diyor Kur’an-ı Kerim’in tam tersine Kur’an-ı Kerim açık seçik cehennem ebedîdir diyor. Âyetlerin zâhiri budur. Sonra İbn-i Teymiyye’nin üç talak konusunda da Ehl-i Sünnete uymadığını görüyoruz. Sonra aşırı tekfirci olduğunu görüyoruz yani onu, bunu kâfirlikle suçluyor ve şirkle suçluyor. Muhyiddini Arabî içinde o büyük kâfir dediğini söylüyorlar ehlisünnet âlimleri ona şeyhi ekfer dediğini söylüyorlar.
İbn-i Batûta bakın önemli bir tarihçi İslam tarihçisi bak ne diyor: İbn-i Teymiyye diyor kürsüde Şam’da Emevi ’ye Camii de diyor kürsüden inerken Allah da arş üzerinde böyle istivâ etmiştir dediğini yazıyor. İşte şirkin büyüğü burada Allah’ı bir yerde oturuyor arşta oturuyor deyip Allah’a mekân, zaman tahsis etmek, Allah zamandan münezzeh, mekândan münezzeh, Arş-ı Âlâ yokken Allah vardı onları hep kendi yarattı. Allah’ın zamana mekâna ihtiyacı yok ki, şimdi İbn-i Teymiyye’nin Allah’ın arşta oturduğunu söylemesi İslam Ehl-i Sünnetin akaid ve kelâm anlayışına da uygun değildir. Hattâ bu şirktir çünkü Allah zamandan, mekândan münezzehtir zamanlar mekânlar Allah’a muhtaçtır. Allah kimseye muhtaç değildir. Yine tecsimci Allah’ı cisim gibi göstermesi de İbn-i Teymiyye’nin bu da yanlıştır. Çünkü tecsimci yani Allah’ı cisim gibi göstermesi. Tevessül ve istivase konusunda da aşırı taraflarının bulunması ve diğer aşırılıklarını da öğrenmek istiyorsanız Vahhâbîlerin durumunu öğrenmek istiyorsanız şu kitaplara da başvurabilirsiniz; Beraatül Eşariyyin, Min Akâidi’l Muhâlifin bu kitâbı Ehl-i Sünnetin müdafaası Türkçeye çevrilen şekli de bu. Ehl-i Sünnetin müdafaası bunun mütercimi de Hasip Seven isminde bir zat. Yine dini tamir ederken tahrip edenler diye bir kitap var burada da Ehl-i Sünnete uymayan yanlış görüşleri anlamak, dinlemek isterseniz, dini tamir ederken tahrip edenler adlı kitâbı alın. Bunun da iyi yine güvenilir yazarlarından müelliflerinden, mütercimlerinden biride Ahmet Davutoğlu’dur.
Dakika 55:25
Şimdi sizlere bu konuda kısa öz bir bilgi sunduktan sonra Mevlâna’dan bahsedeceğim birazda. Şimdi Mevlâna’nın bazı sözlerinden birde Mevlâna’yı dünyada kaç türlü Mevlâna var ondan da bazı notlar vermeye çalışacağım. Mevlâna bazı sözlerinden bir kısmını şöyle diyor ki Mevlâna; Ağaçlar budanır, yabani otlar ayıklanır, ameliyatlar yapılır, kesilecek yer kesilir atılır, bağlar budanır, çürük dişler çekilir atılır, fâninin hatırına Bâkiyi terk edemem. Dünya cifedir hâris olamam köpek değilim ki ölü perçemi koparayım diyor. Şimdi bu sözlerin niçin söylendiğine şöyle bir bakalım. Ağaçlar budanır diyor yabani otlar ayıklanır, ameliyatlar yapılır, kesilecek yer kesilir atılır, bağlar budanır, çürük dişler de çekilir atılır diyor. Ne demek bu? İşte barış için savaşı söylüyor daha önceki anlamını verdiğim âyetlere bu da bu şekil bir açıklık getiriyor. Yine diyor ki: Fâninin hatırına Bâkiyi terk edemem Bâki kim? Allah’u Teâlâ. Şimdi, fâni kim? Allah’tan başka herkes fâni, dünya cifedir diyor hâris olamam. Yani dünya bir gün tamamen elinden çıkacak sen dünyadan çıkacaksın dünyada senin elinden çıkacaktır. Şimdi dünya cifedir hâris olamam diyor. Yani dünyaya ben hırsla bağlanamam diyor. Köpek değilim ki ölü perçemi koparayım diyor. Yani haksız olarak gayrimeşrû ben kimsenin hakkına saldıramam diyor. Şimdi Allah’ın hatırını yok sayanlara Bâkiyi bırakıp fâniye sarılanlara hak, hukûk gözetmeyenlere de ne diyor: Siz cifeye sarılmışsınız köpeksiniz diyor onlara da, insanların hakkına tecavüz ediyorsunuz diyor hak, hukûk tanımayanlara. Hattâ diyor ki bak burada; Köpek değilim ki ölü perçemi koparayım. Her köpek ölü perçemi koparmaz köpeğin de köpekten daha köpekleri vardır köpeğin köpeği. Onun için insanoğluna burada diyor ki hak hukûku gözet saldırgan olma diyor. Ben hayat vermeye geldim ben Îsâ’yım ölü diriltmeye geldim diyor hayat vermeye geldim. Ne demek? Burada hayat veren İslam’ın kendisidir. Cehâlet öldürür ilim irfân diriltir yani ilimden yana olun Kur’an’dan, İslam’dan yana olun ki cehâlet diyor ortadan kalksın ve ilim irfân hayat versin size diyor. Cenk saflarını yarıp yırttın diyor. Kuvvet devlet olsun diye boğaz kesmiyorum diyor. Âlem kurtulsun diye birkaç boğaz kestim diyor işte burada da İslam’ın barış için yine cihâdına işaret ediyor.
Dakika 1:00:20
İslam âlemin kurtuluşu için işte çalıştığını ve cihâdın âlemin kurtuluşu için yapıldığını Mevlâna burada da o da söylüyor. Ben diyor bak, kuvvet devlet olsun diye ben boğaz kesmiyorum diyor cenk saflarını yarıp yırttın diyor âlem kurtulsun diye birkaç boğaz kestim diyor. Yani çürük dişleri çektim attım diyor İslam’daki cihâd budur diyor. Vücudu mikroptan, çürükten kurtarmak bu da vücuttan maksat insanlığın tümüdür. Cehlinizden pervaneler gibi küfür ateşine atılmayı âdet ve din ittihaz etmişsiniz diyor. Bakın cehlinizden diyor pervaneler gibi küfür ateşini atılmayı âdet ve din ittihaz etmişsiniz diyor ateşten men ediyorum diyor. Bütün insanlığı ateşten kurtaracak îmândır, İslam’dır, Kur’an’dır, Hazreti Muhammed’dir ve Mevlâna’da kendi din adına İslam adına anladıklarını konuşuyor. Haksız zafer haksızlık tohumu ekmek ejderha üzerine at sürmektir diyor yine Mevlâna. Haksız zafer haksızlık tohumu ekmek ejderha üzerine at sürmektir bizi kahretmek isterken zaman aslanları sizi kahreyledi diyor. Kime? Ehli küfre diyor, zâlime diyor, Allah’a ve Allah’ın hukûkuna, hukûkun üstünlüğüne, İslam’a saldıranlara diyor. Hazreti Ali der ki: Hakk’ın kuluyum onun rızâsı için kılıç vururum ben Allah aslanıyım hevanın değil, Efâlim dinimin şahididir aslan resmi değilim âyetinin cihâtta mânâsıyım kılıcı benim elimle o vurur diyor yani Cenab-ı Hak vurur diyor. Hakk’ın aslanının elbette ki elindeki kılıcı kim vurur? Cenab-ı Hak vurur çünkü kulundaki kuvvet ve kudret Allah’a aittir. Kulu yaratan O’dur. Kuluna veren kuvvetle donatan da O’dur. Hele kendi yolundakileri nasıl donattığına bir bak. Yine diyor ki Hz. Ali hakkında Mevlâna; Hak’tan başkasını yok bildim cismim olmasa da yiğitoğlu yiğidim, hançer kılıç çiçeğim ölüm Türkistan meclisimdir. Ashâb-ı Kirâm meşrebinde ol diyor, yabancıya toprak saç, dost olma, yüz çevir bu senin dost olmadığından değil karşı sana dost olmadığından. Ehl-i Takvâ, Sülahâ senden ayrılmasınlar. Eğer hak adamlarına karşı sırt dönersen ve şirke kucak açarsan o zaman Ehl-i Takvâ, Sülahâ senden ayrılır, yüz çevirir. Onun için diyor Ehl-i Takvâ, Sülahâ senden ayrılmasınlar. Yabancı din ve tarikatlar Ehl-i Hakk’ın düşmanıdır diyor Mevlâna çünkü Hakk’a uyumayan ne kadar dinler varsa dünyada hak olmayan, hak ve gerçek olmayan tarikatlar varsa Ehl-i Hakk’ın düşmanıdır diyor Mevlâna bunlar için. Ehl-i Hak hakîkat bahçesinin gülüdür. Buraya dikkat et! Ehl-i Hak hakîkat bahçesinin gülüdür. O kurtlar Yusuf düşmanıdır o kurtlar ki, Yusuf düşmanıdır kurtlara ateş aç üzerlik gibi yak diyor.
Dakika 1:5:45
Yatar bu sözler Mevlâna’nın Tâhirü’l-Mevlevî şerhinden alınan sözleridir Mevlâna’nın. Tâhirü’l-Mevlevî Şerhi Şamil Yayınevi 38, 56 ile 41, 14 gibi numaralarda bunları bulabilirsiniz bu yazıları ve o Tâhirü’l-Mevlevî Şerhinde de bunları bulabilirsiniz. Şimdi gerçek Mevlâna kim herkes bir Mevlâna’dan bahsediyor. Dinsizlerin anladığı bir Mevlâna var bunlar Kur’an’sız, Muhammed’siz, Sünnet’siz, şeriat ’sız, fıkıh ’sız bir Mevlâna tanıyorlar. Dikkat edin! Burada Mevlâna deyip Kur’an demeyenler, Mevlâna deyip sünnet demeyenler, Mevlâna deyip İslam fıkhını ve İslam şeriatını kabul etmeyenler bunlar hangi Mevlâna’dan bahsediyorlar? Buna dikkat et! Yine bir kısmı da Mevlâna’ya şöyle diyor; Evliya-uş şeytan diyenler var bunu diyenlerin de bazıları Vahhâbîlerdir. Doğru mudur bunlar? Bunların tanıdığı Mevlâna gerçek Mevlâna değil. Şimdi bu yine aynı zihniyet Muhyiddin Arabî’ye Şeyh-i Ekfer dedikleri gibi. Yine mason büyüğü diye tanıyanlar var Mevlâna’yı bunlarda masonlar mason büyüğü diyenler. Bazı da sokak serserilerinin tanıdığı bir Mevlâna var. Esas Mevlâna kim derseniz? Mevlâna Kur’an’a, sünnete bağlı bir Mevlâna. Men bende-i Kur’anem eğer cân dârem bu tende cân olduğu müddetçe men bende-i Kur’anem diyen Mevlâna gerçek Mevlâna’dır. Yani Kur’an-ı Kerim’e, sünnete bağlı bir Mevlâna, Mevlâna’dır çünkü Kuran’a, sünnete, İslam fıkhına şeriatına uymayan tabii fıkıhtan maksat, bâtını fıkıh, zâhirî fıkıh, bâtını takvâ, zâhirî takvâ vera, züht, marifet, ilim, irfân bunlar hep iç içe zaten hepsi İslam şeriatının içerisindekilerdir. Şimdi İslam şeriatını yok sayarak birde bu İslam’ın dışında bir yol olduğunu İslam dışı yol olduğunu ortaya koyanlarda yine Mevlâna’yı ve Evliyâları tasavvufu hiç bilmeyenlerdir. Bunlarda Evliyâcı geçinenlerdir bunlara da dikkat edin. Şeriata uymayan, İslam’ın aslî kaynaklarına ters düşen, Kuran’a, sünnete, icmâya, kıyasa ters düşen bir tasavvuf anlayışı İslam’da yoktur. Bayezid-i Bestâmî bu konuda şöyle diyor Kuddise Sırruh: Gökyüzüne çıksa bağdaş kursa otursa şeriata bir karşı tarafını görürseniz o istidraçtır kerâmet değildir diyor.
Dakika 1:10:25
Aklını başına al ey dünyadaki insanlık âlemi! Hem İslam’ı doğru tanıyacağız hem de tanıdığımız insanları doğru tanıyacağız. Sonra Peygamberi sollayarak Allah’u Teâlâ’yı unutarak yok sayarak hâşâ, birilerini öne çıkartmak da elbette ki şirktir. Ama bu şirki yapanların suçu vardır. Mevlâna’nın ne suçu var? Îsâ Aleyhisselâm’ı birisi yanlış tanımış Îsâ’nın ne suçu var? Hazreti Ali’yi biri yanlış tanımış Hazreti Ali’nin ne suçu var? Bu aka kara diyenlerin suçudur, Hakk’ı tanımayanların suçudur, cehâlet neredeyse yanlışlık oradadır. İslam ise cehâleti bu dünyadan yok etmeye gelmiştir. Ben Evliyâcılara da şunu söylüyorum Evliyâlar Allah’a çağırırlar, peygamberler Allah’a çağırırlar, âlimler Allah’a çağırırlar. Kim kendine çağırıyorsa o sapıktır işte buna dikkat edin. Kendine çağıranlar var ya hep kendinden bahsedenler var ya bunlara dikkat edin. İşte tehlike orada, taassup orada, saplantı orada ve cehâletin civciv çıkardığı, mikropların ürediği, şirkin orada kadro yetiştirdiği yer orasıdır. Herkesin çağıracağı varlık Yüce Allah’tır. Kur’an-ı Kerim’i anlat Allaha dâvet et kendine çağırma milleti. Kime diyorum bunu? Bu yanlışı yapan herkese diyorum. Birine çağırmak veya kendine çağırmak birine çağıranlar da aynı birine çağıranla kendine çağıranlar aynı kadronun adamları. Bunlar oradan rant (getirim) sağlıyorlar. İslam’da yalnız Allah’a kulluk vardır Allah’ın emir ve kânûnları vardır. Hepimizin görevi o emir ve kânûnları doğru anlayıp hep beraber Allah’ın emrinde kul olmaktır birine kulluğa çağırmak değil. Hiçbir Evliyâ kendine çağırmamıştır, hiçbir âlim gerçek âlim kendine çağırmamıştır. Kendine çağıranlara bakın nasıl tehlikenin doğrunun yanında nasıl yanlışlarının olduğunu göreceksiniz. Kendine çağıranları şöyle bir inceleyin Hakk’a, hakîkate uymayan, gerçeklere uymayan neleri göreceksiniz. Onun için Cenab-ı Hak cümlemizi “Allahümmecalnâ hâdine mehdiyyin ğayra dâlline velâ mudillin” insanlığın hidâyetine vesile olmayı nasîb-i müyesser eylesin ve dalâlete düşenlerden insanlığı da dalâlete çağıranlardan eylemesin.
Dakika 1:14:25