Tefsir 334-01

334- Tefsir Ders 334 hayat veren nurun keşif notları

334- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 334

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Tevbe Sûresi 111’inci Âyet-i Kerime’den 129’uncu Âyet-i Kerime’ler)

 

إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿١١١﴾

 

Çok kıymetli ve muhterem dinleyenler,

Yüce Rabbimizin yüce Kitâbı’nın ezelî ve ebedî nurun kaynağını mutlu hayatın ve onun sınırlarının rehberi Kur’an-ı Kerim’in yüce âyetleriyle dersimiz devam ediyor. Kur’an-ı Kerim’i baştan sırayla buraya kadar geldik Tövbe Sûresi’nin 111’inci âyetindeyiz okuduğumuz âyetle dersimiz devam etmektedir.

استعيذ بالله

Yüce Rabbimiz bak ne diyor; Allah diyor (C.C), mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır diyor. Allah kulunu imtihan ederken bak can ve malıyla da imtihan ediyor. Canını ve malını Allah’ın yoluna adayanlara Allah cennet veriyor. Canı veren O, malı veren de O bakın bir de üstelik cenneti veriyor ebediyyû’l-ebed mutluluk ve cemâlini de lütfediyor ve vuslata vâsıl kılıyor. Vuslat sırlarını da sana Kur’an-ı Kerim sana öğretiyor. Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Yani dünyada biliyorsunuz ki, küfrün karşısında zulmün karşısında ve dünyada fitnenin, fesadın, terörün karşısında, zulmün karşısında, nifâkın karşısında Hakk’ı müdafaa edip yeryüzüne barışı adâleti getirirken zorbaların saldırısına uğramak, onlarla savaşmak ve onları ortadan kaldırmak o uğurda şehit olmak var. Bu diyor Tevrât’ta, İncîl’de de, Kur’an-ı Kerim’de de Allah’ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Şimdi bunu Cenab-ı Hak Tevrât’a da koydu, İncîl’e de koydu, Kur’an-ı Kerime’de koydu. Bu Allah’u Teâlâ’nın Vaad-i Sübhânisidir Allah’ın yolunda olanlara kesin kez işte bu mücâhitlere bakın ne diyor Cenab-ı Hak; Allah’tan ziyade ahdine riâyet edecek kim vardır? O hâlde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun ve işte o büyük kurtuluş budur diyor. Hayatı yaratan Allah, sana canı veren O, malı verende O sende O’nun yolunda İslam gerçeğini İslam hakîkatini sulh ve barış sırf adâlet olan bu yüce nizâmı O’nun düzenini yeryüzüne sağladığın zaman, barışı sağladığın zaman, adâlet sağlandığı zaman bu yolda şehit oldun. Düşmanını ortadan kaldırmak, insanlığın düşmanını tabii tüm insanlığın düşmanı hakîkatin düşmanıdır İslam tam bir hakîkattir.

Dakika 5:26

Bu uğurda Allah’ın yoluna canını, malını verdiğin zaman Allah sana karşılığında cennetini veriyor ve Allah vaadinden dönmez. Bunu İncîl’e koydum diyor, Tevrât’a koydum, Kur’an-ı Kerim’e de bu vaadimi koydum diyor. Geçmişte de böyleydi bugün de böyle diyor Cenab-ı Hak.

Onun için kıymetli dostlarımız, Yüce Kur’an-ı Kerim’i doğru anlayalım Allah’ın emrinde olalım.

استعيذ بالله

التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١١٢﴾

Şimdi bu zât-ı muhterem mücâhitlerin sıfatlarını Allah övüyor burada da. O tövbekâr olanlar yani bütün varlığıyla tövbe istiğfâr edenler, o ibadet edenler sadece Allah’a ibadet edenler, kulluğu Allah’a yapanlar, o Allah’a hamd edenler övme övülme hakkının tamamı Allah’a ait olduğunu bilerek o hamd edenler. O oruçlular, o seyahat edenler, o mücâhitler ve cephelerde ilim yollarında, irfân yolunda bilimsel çalışmalarla cihâd edenler, o oruçlular, o rükûya varanlar, o secdeye kapananlar, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirenler, Allah’ın hududunu koruyanlar, emirleriyle yasaklarının ölçülerine riâyet edenler Allah’ın hududu O’nun kânûn ve kurallarıdır. Ölçü İslam ve Kur’an şeriatının ölçüsüdür. İşte bu hududa tamamen riâyet edip hududunu Allah’ın hududunu koruyanlar müjde! Müjde diyor Cenab-ı Hak müjde ver o müminlere müjde diyor. Müjde üzerine müjde bu güzelim bu sıfatları taşıyan mü’minleredir gerçek îmân ehli Müslümanadır gerçek. Çünkü hak ve hakîkat ile donanmış İslam îmânıyla Allah’u Teâlâ’nın istediği îmân ve Amel-i Sâlih ile gerçek bir Müslüman mü’min olan herkese bu müjde üzerine müjde diyor Cenab-ı Hak. İşte bu müjde (وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ) buyurulmaktadır. Cenab-ı Mevlâ müjdeliyor bu sıfatları taşıyanları müjdeliyor. Bu sıfatları taşımalı ebediyyû’l-ebed tükenmeyen o Allah’ın lütfuna, o rahmetine cennette ki uçsuz, bucaksız nâmütenâhi nimetlerine mazhâr olmalıdır. Buna mazhâr olmak için Allah’ın dediği gibi Muhammed Mustafa’nın gösterdiği gibi Müslüman olmak gerekiyor. Şunun-bunun dediği gibi değil ehl-i bid’at ve delalet yolarına sapmadan Hz. Muhammed’in ve Ashâbının, Ehl-i Sünnetin Vel-Cemâatin izinde yürüyerek ve Kur’an-ı Kerim’deki hidâyet sırlarını iyi kavrayarak… Örnek ve önder Üsve-i Hasene olarak Hz. Muhammed’i iyi keşif ederek bu yolun, hak yolun, nurlu yolun Allah’ın cemâline götüren bu yolun yolcusu olabilmelidir.

Dakika 10:30

مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَن يَسْتَغْفِرُواْ لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُواْ أُوْلِي قُرْبَى مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ﴿١١٣﴾

Ne Peygamber’e, ne de îmân edenlere akraba bile olsalar cehennemlik oldukları iyice belli olduktan sonra müşriklere istiğfâr etmek yoktur. Bir insan şirkinden vazgeçmiyorsa müşrik olduğu da açıkça belli ise bunu affet Allah’ım diyemezsin Cenab-ı Hak yasaklıyor burada. Ancak onun şirkten kurtulması için çalışırsın çünkü şirke af yok mağfiret, istiğfâr edemezsin müşrik baban olsa bile. Müşrik babamı affet diyemezsin. Ya ne yaparsın? En güzel yolları yöntemi deneyerek onu şirkten kurtarmaya çalışırsın. Şirkten kurtulmadan istiğfâr edemezsin, affet Allah’ım bile diyemezsin. Bunlar yasaklandı işte âyet-i kerime bunu açıkça beyân ediyor. Müşriklere istiğfâr etmek yoktur diyor. Peygamberimiz de yasaklandı, Ebû Tâlib için istiğfâr edeceğini söyledi Peygamberimiz Allah yasaklamadığı müddetçe istiğfâr edeceğim dedi. Allah da bu âyeti gönderdi ve Kasas Sûresinde de yine 56’ncı âyeti de gönderdi (إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ) ne diyor Cenab-ı Hak; “Muhakkak ki sen kendi istediğini hidâyete erdiremezsin ancak Allah dilediğini hidâyete erdirir.” Ebû Tâlib’in hidâyetini Peygamberimiz çok istedi ama Allah hidâyet etmeden kimsenin kimseye hidâyet etme şansı yoktur. Hidâyet Allah’tandır, Peygamber hidâyet vesilesidir, hidâyet eden Allah’tır. Onun için müşriklere istiğfâr, dua, cenaze namazlarını kılmak hep yasaklandı. İnkârcılar, müşrikler, münâfıklar bunların durumu kesin belli olduktan sonra bunların cenazesi kılınamadığı gibi istiğfâr bile edilemez. Ancak bunların yanlıştan kurtulmaları için en güzel yön ve yöntemler takip edilir irşâd yoluyla iyilikle. Eğer kendisi seve seve kabul ederse ne âlâ kendi severek kabul etmediği bir îmân ve İslam katiyyen kabul değildir. Yaratanı sen zorla birine kabul ettirirsen yaratan onu kabul etmiyor ki. Herkes yaratanı seve seve tanıyacak îmân edip emrine girecek Müslüman olacak seve seve.

وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلاَّ عَن مَّوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لأوَّاهٌ حَلِيمٌ ﴿١١٤﴾

Dakika 14:50

İbrâhim’in babası için diyor istiğfâr etmesi de sırf ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Böyleyken onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıklanınca o işten vazgeçti. İbrâhim babası için de sürekli ah-vah ediyordu babası putperestti Nemrut’un adamıydı İbrâhim’in babası Aleyhisselâm. İbrâhim Aleyhisselâm babasını da o da kurtarmak için çok uğraştı ama babası şirkinden vazgeçmedi bir Allah düşmanıydı. İşte Kur’an-ı Kerim bu âyet bunu söylüyor. Babasının Allah düşmanı olduğunu anlayınca diyor İbrâhim artık babasına dua istiğfâr etmekten vazgeçti diyor çünkü yasaklandı. Allah düşmanı îmâna gelin tövbe etmedikçe artık onun için dua istiğfâr yasak İbrâhim gibi bir peygamber babasına dua edemiyor, Nuh gibi bir peygamber oğluna dua edemiyor, îmânsız îmân etmiyor. Muhammed gibi âlemlerin Makâm-ı Mahmûd’un sahibi bir evrensel Peygamber amcası Ebû Tâlib’e hidâyet edemiyor ve yasaklanıyor. Onun için kıymetliler, gece-gündüz Allah’a yalvaralım. Allah’ım! Senin kabul ettiğin İslam îmânını, onun Amel-i Sâlih’ini, gerçek Müslüman olmayı bize nasîb et lütfet diye gece-gündüz yalvaralım hidâyet isteyelim hidâyet Allah’tan. Onun için kimse mevkisine makamına aldanmasın! İlmine, irfânına da aldanmasın! Îmân hidâyet işi olacak, îmân olacak makbûl îmân gerçek Müslümanlık olacak. Bir Peygamber babası bile olsa bir müşrik babasına bakın dua bile etmek yasaklanıyor. Burada Cenab-ı Hak şüphesiz ki, İbrâhim diyor çok bağrı yanık çok halim birisiydi diyor. İbrâhim Aleyhisselâm (لأوَّاهٌ حَلِيمٌ) diyor. Çok yanıp yakılan çok yalvaran biriydi çok halim birisiydi diyor. Bakın, halim birisi çok şükreder, çok sabreder, çok affeder, çok yumuşak davranır öyle bir Peygamber idi diyor o. Ne yazık ki babası Nemrut’tan yana oldu Allah’tan yana olamadı İbrâhim’in Peygamberliğini kendi evladı olduğu hâlde inanamadı müşrikler tarafında kaldı.

وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ إِذْ هَدَاهُمْ حَتَّى يُبَيِّنَ لَهُم مَّا يَتَّقُونَ إِنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿١١٥﴾

Allah, bir kavmi hidâyete erdirdikten sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine iyice açıklamadıkça dalâlete düşürmez. Gerçek şu ki, Allah her şeyi bilir.

Kıymetli dostlarım,

Kur’an-ı Kerim dünyaya geldi Hazreti Muhammed bunu dünyaya en güzeli şekilde Allah’ın Muhammed’e anlattığın şekilde o da insanlığa anlattı ve dini İslam’ı tebliğ eyledi. İslam tamamen yerleşti ve Ashâplar, Tâbiînler bir buçuk milyar Müslümanın içinde gerçek âlimler bu İslam’ı Hazreti Muhammed’den aldıkları gibi kıyâmete kadar götürecek ehliyetli âlimler ortaya çıktı, müçtehitler ortaya çıktı. Kimse ben Kur’an’ı bilmiyorum, duymadım, Kur’an’da var mıydı deme şansına sahip değil. Kur’an-ı Kerim asırlardır dünyaya meydan okuyor insanlığın kurtuluşu için Kur’an Arş’ı Âlâ’dan haykırarak dünya da kalplerde, dillerde cihâna haykırıyor.

Dakika 20:30

Onun için Kur’an-ı Kerim’den mahrûm olmak şeytanların kadrosunun içinde onların emrine girmektir şeytanlarla kafadar olmaktır. Yazık olmaz mı? Şeytanınla mezara girersin mezarında şeytanınla kalkar mahşere de tâ cehenneme kadar şeytanınla gidersin yazık olur, yapma bunu! Gel Kur’an-ı Kerim’i, Yüce Allah’ı, Hazreti Muhammed’i iyi anlayalım iyi dinleyelim hükmünce îmân ve amel edelim. Ölümsüz hayatı gerçek mutluluk veren hayat veren nurun kaynağını gel oradan onun nurunun feyzinden o çeşmeden bol, bol içelim ölümsüz hayatı bulalım. Ölümsüz mutlu hayat Kur’an-ı Kerim’in verdiği hayat tarzıdır başka değil.

Onun için;

إِنَّ اللّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ ﴿١١٦﴾

Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Değerli kardeşim, bu âlemleri yaratan gerçek hükümranlık O’nda, kudret kuvvet O’nda, yaratmak O’nda, emir O’ndandır. Yaratan sadece O emir ve hükümranlık sadece O’ndadır. Onun için Yüce Rabbimizi iyi tanıyalım kudret ve kuvvetin tamamı O’nda, yaratmanın her türlüsünü bilen O. Şu âleme baktığımız zaman çeşitli mahlûkatın yaratılışı sana neyi gösteriyor? Yaratıcının her türlü yarattığını yaratmayı bildiğini yaratmaya gücünün yettiği açıkça bu eserler göstermiyor mu sana? O kadar açık ki, bütün eserlerinde kudreti apaçık görünüyor, her şeye kâdir olduğunu da görülüyor. Gel, hem Kur’an’ı Kerim’i iyi anla, hem de Yüce Rabbin emrine gir, kâinattaki Kevnî Âyetleri de anlamaya çalış. Kur’an-ı Kerim ile bakarsan kâinata yanılmazsın. Niceleri yanıldı biliyorsunuz niceleri mahlûku ilâhlaştırdı. Hâlbuki Allah’ın eşi benzeri yok ki. Bütün yüce sıfatlar Allah’ındır bütün yüce en güzel esmânın tamamı bütün güzel isimler, en güzel isimler Allah’ındır. Eşi yok, benzeri yok, şeriki, naziri, dengi yok. Onun için o akıllı zannedenler kendilerini mahlûkatı ilâhlaştırdılar saptılar. Allah’ın inzâl eylediğine bakmadılar da ondan saptılar. Kur’an-ı Kerim ile Hz. Muhammed’le hareket etmeyen herkesin sapma durumu an meselesidir sapar.

Dakika 25:07

Çünkü hidâyet rehberi ve hidâyeti bütün sırları sapmanın garantisi ebedî doğru ve gerçek üzerinden insanoğlunu saptırmadan Allah’a götüren hidâyet sırları Kur’an-ı Kerim’dedir. Kur’an-ı Kerim onun için geldi insanlığı kurtarmaya geldi. İnsanoğlu bu hidâyeti kabul etmiyorsa çünkü burası imtihan meydanı özgür hür irâdesiyle kabul eder etmez o kendi bileceği iş. Ama Allah’u Teâlâ’nın yaratanın ortaya koyduğu gerçeği, hakîkati kabul etmeyen imtihanı kaybediyor. Yazık değil mi? Cenneti kaybediyor, cemâli kaybediyor, bitmez tükenmez Allah’ın rahmetini nimetlerini kaybediyor Allah’ın azâbına hışmına gidiyor. Yazık değil mi?

Cenab-ı Hak;

لَقَد تَّابَ الله عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالأَنصَارِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ فِي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِن بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِّنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ إِنَّهُ بِهِمْ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿١١٧﴾

And olsun ki, Allah, yine Peygambere o Hz. Muhammed’e ve en zor gününde ona uyan Muhâcirler ile Ensâr’a, içlerinden bir kısmının kalpleri az kalsın kayacak gibi olmuşken, tövbe nasip etti de lütfedip tövbelerini kabul buyurdu. Çünkü onu gerçekten çok esirgeyici çok bağışlayıcıdır. Yani Yüce Allah (إِنَّهُ بِهِمْ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ) Allah Rauf’tur, Rahim’dir.

Kıymetli dostlarım; Hazreti Muhammed’in etrafında pervaneler gibi dönüp de bu İslam’ın cihâna hâkim olması için çalışan Muhâcirin ve Ensâr’ı Yüce Allah burada övüyor. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) içinde zayıf durumda olanlara da bakın kendi Rauf ve Rahim olduğunu onlara iletiyor ilân ediyor bütün âlemlere. Çünkü îmânlar bir yandan güçleniyor bir yandan yeni Müslüman olanların îmânı zayıf durumdan onlarda güçlü duruma terakkî diyor îmânlar sürekli güçlenerek gidiyor. Bu îmânlıların öncüleri bahtiyar kahraman zât-ı muhteremler Muhâcirin ve Ensâr’dır. İşte Hazreti Muhammed’in etrafında parlayan yıldızlar Muhammed okulunda okuyan kahramanlar o büyük Sahâbîler bunlardır. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn).

Cenab-ı Hak bunu duyurduktan sonra;

وَعَلَى الثَّلاَثَةِ الَّذِينَ خُلِّفُواْ حَتَّى إِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ أَنفُسُهُمْ وَظَنُّواْ أَن لاَّ مَلْجَأَ مِنَ اللّهِ إِلاَّ إِلَيْهِ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ ﴿١١٨﴾

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Allah, haklarında hüküm beklenen üç kişiyi de bağışladı. Bunlar gaflete düştüler bu üç kişiyi tembellik ve gafletten dolayı Tebük Seferinden geri kalmışlardı. Bunlar kendilerini direklere bağladılar öyle tövbe ettiler, öyle yandılar, öyle yakındılar, öyle ağladılar ki, çünkü o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara da gelmeye başlamıştı, vicdanları da kendilerini sıkıntıya sokmuştu. Allah’tan kurtuluşun ancak Allah’a sığınmakta olduğunu anlamışlardı. Sonra da Allah, onları tövbekâr olmaya muvaffak kıldı da tövbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz ki Allah, tövbeleri çok çok kabul edendir çok merhametli ve merhametine de nihâyet yoktur. Çünkü Yüce Rabbimizin (إِنَّ اللّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ ) Allah yüce sıfatların tamamını kendinde bulunduran Yüce Allah, Tevvâb’dır tövbeleri ziyadesiyle kabul eder dilediğine tövbeler de nasîb eder ve kendisi Rahim’dir. Rahmeti-Rahim ebediyyû’l-ebed tükenmeyen Allah’ın ebedî rahmetidir. Cennet Rahmeti-Rahimin tecellîsidir. Onun için gerçek tövbe ile tövbe etmeli istiğfâr etmeli, bu üç kişi işte böyle tövbe ettiler ve Allah tövbelerini kabul etti.

Dakika 32:07

Bir hadis-i şerifte bunlar ağladılar, sızladılar ve neticede dünya bunlara dar geldi 50 gün bunlar toplumdan uzaklaştırıldılar. 50 gün sonra bunların affına dâir, tövbelerinin kabulüne dâir ne oldu? Âyetler geldi. Çünkü hangi Peygamberimiz bunlar için istiğfar etmişti. Çünkü bunlar îmânlıydılar ama o îmânları zayıf durumda gaflet içinde kaldılar, tembellik yaptılar, aldandılar. Bunlar münâfık kâfir değildi. Ama üç kişi dikkat edin münâfıklardan bir kısmı 80 kadar kişiyi Medine’de fitne fesat kazanı kaynatıyorlardı darbe hazırlıyorlardı bir kısmı da İslam ordusunu kendi içinden bozgunculuğa sevk ediyorlardı Allah hiç birine fırsat vermedi.

استعيذ بالله

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ ﴿١١٩﴾

Cenab-ı Hak bu âyet-i kerime de: Ey îmân edenler! Allah’tan hakkıyla korkun bütün varlığınızla O’nu sevin ve O’nun azâbından korunun ve sâdıklar ile doğru doğru dürüst insanlar ile beraber olun diyor. Allah sâdık kullarınla beraber olun diyor. Sâdıklar kimlerdir? Allah yolunda dürüst insanlardır sağlam Müslümandır bunlar ve îmânları da, amelleri de sağlamdır bunların.

مَا كَانَ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُم مِّنَ الأَعْرَابِ أَن يَتَخَلَّفُواْ عَن رَّسُولِ اللّهِ وَلاَ يَرْغَبُواْ بِأَنفُسِهِمْ عَن نَّفْسِهِ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ لاَ يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلاَ نَصَبٌ وَلاَ مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَطَؤُونَ مَوْطِئًا يَغِيظُ الْكُفَّارَ وَلاَ يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَّيْلاً إِلاَّ كُتِبَ لَهُم بِهِ عَمَلٌ صَالِحٌ إِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ ﴿١٢٠﴾

Dakika 35:05

Yüce Rab, âlemlerin Rabbisi, Kur’an-ı Kerim’i gönderen Allah Hazreti Muhammed’i âlemlere rahmet olarak gönderilen Yüce Allah bu âyet-i kerimede de bak ne diyor; Medine halkına ve civarındaki bedevîlere, Rasûlullah’ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere ödüllerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah’ın yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine sabit bir amel yazılmış olmasın. Hiçbir amelleri bunların boşa gitmez diyor karşılığında bol, bol mükâfat yazılır her zahmetin karşılığında büyük mükâfat vardır. Çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zâyî etmez. Zerre bile güzel amelin olsa onu zâyî etmez onu sana gösterir, mîzan terazine koyar ve bir sevabını dilerse 10 kat bazılarına 700 kat bazılarına daha da arttırıyor. Ama günahları bir günahı iki günah yazmıyor rahmeti merhameti önde gidiyor.

Kıymetli dostlarım, Cenab-ı Hak yüce âyetlerinde nur saçan hakîkatleri bize açıklıyor.

وَلاَ يُنفِقُونَ نَفَقَةً صَغِيرَةً وَلاَ كَبِيرَةً وَلاَ يَقْطَعُونَ وَادِيًا إِلاَّ كُتِبَ لَهُمْ لِيَجْزِيَهُمُ اللّهُ أَحْسَنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٢١﴾

Bu âyet-i kerimede de bak ne diyor; Onların, Allah yolunda yaptıkları küçük veya büyük her harcama veya kestikleri her yol, kat ettiklerini her yol tuttukları her vaadi karşılığında yaptıkları işin daha güzeliyle kendilerine sevap yazılması mümkün değildir. Bol, bol sevap yazılacaktır diyor ve yazıldı diyor Cenab-ı Hak. Bunun için Müslümanlar dâima kazanır, bu kazanma şudur; îmânlı olarak insanlığın hayrına yaptığın her çalışma amel defterine yazılır sevap olarak kat, kat yazılır. İnsanlığın zararına ne yaparsan aleyhine yazılır, günah tarafına yazılır. Onun için sevapta yarışmalıdır.

وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنفِرُواْ كَآفَّةً فَلَوْلاَ نَفَرَ مِن كُلِّ فِرْقَةٍ مِّنْهُمْ طَآئِفَةٌ لِّيَتَفَقَّهُواْ فِي الدِّينِ وَلِيُنذِرُواْ قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُواْ إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ ﴿١٢٢﴾

Bununla beraber mü’minlerin hepsinin birden top yekûn savaşa katılmaları uygun değildir. Her kabileden bir kısım insanlarda din ilimlerinde derinleşmeli. Yani ilim için geri kalacak cihâddan geri kalan ilmi cihâd için kalacak. Cihâd en önde iki türlüdür biri cephedeki cihâd, biri ilmi cihâd ondan sonra her faydalı işte cihâddır ama bu ikisi önde gelir. Onun içinde din ilimlerinde derinleşmeli ve kabileleri savaştan dönüp gelince onları uyarılmalıdır ki, böylece Allah’ın azâbından sakınırlar. Yeryüzüne ilim, irfân yerleşir. Hak, adâlet, barış yerleşir ve hukûkun üstünlüğü öğretilir ve o yerleşir, gerçek adâlet yerleşir ilimsiz dünya olmaz. Barış ve ilim İslam da esastır. Cehâlet ortadan kaldırılmalıdır. Neyle kaldırılır? İnsanlık hak ve doğru eğitim öğretimle ve yaşanan uygulanan hak ilimlerle cehâlet ortadan kaldırılır. İnsanlık kurtarılır.

Dakika 40:20

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ قَاتِلُواْ الَّذِينَ يَلُونَكُم مِّنَ الْكُفَّارِ وَلِيَجِدُواْ فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ ﴿١٢٣﴾

Ey îmân edenler! Önce yakın çevrenizdeki inkârcılarla, kâfirlerle savaşın, yakınınızdaki küfrü ortadan kaldırın. Çevrenizde yani yurtta barışı sağlayın ve cihânda barış için harekete geçin ve sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ey hakkın adamları, hakîkatin kadroları güçlü olacaksınız. Çünkü şer güçler seni güçlü görecek. Caydırıcı barışın şartı nedir dünyada? Barıştan yana olanların güçlü olmasıdır. Sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ey barışın kadroları, barışın orduları barışın, sevginin, adâletin adamları! Barışı istemeyen zorbalar inkârcı kefereler sizin güçlü kuvvetli olduğunuzu görsünler. Caydırıcı güçtür işte bu güçlü olursan savaş olmaz. Neden olmaz? O zorbalar cesareti kırılır barış egemen olur Yüce Allah bunu istiyor. Bunu ben söyleyemiyorum ki, söyleyemem ki Allah’u Teâlâ söylüyor. Ve iyi bilin ki, Allah muttakilerle beraberdir. (وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ) buyuruyor. Allah muttakilerle beraberdir. Muttaki kimdir? Allah’a itaat eden, isyân etmeyen İslamiyet’i ilmen, amelen, ahlâken, hukûken bunları yerli yerince bilip ameli işleyen, taat ve itaatte bulunan, şeriatını hudutları dışına çıkmayan, Allah’ın hududunu içinde kalan ve dışarı çıkmayan kişiler Allah’ın azâbından korunan insanlardır ki işte bunlar barışın kadrolarıdır. Çünkü İslam dini A’dan Z’ye barıştır bunu iyi bilmek gerekmektedir.

وَإِذَا مَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُم مَّن يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَذِهِ إِيمَانًا فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ فَزَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿١٢٤﴾

Bir sûre indirildiği zaman, içlerinden biri çıkar, “Bu sûre hanginizin îmânını arttırdı?” der.

Dakika 45:00

Fakat mü’minlere gelince, aslında her inen sûre onların îmânını artırmıştır ve onlar sürekli olarak müjdelenir duruyorlar. Îmân etmeyen münâfıklar hanginizin îmânını arttırdı diye birbirleriyle gayri ciddi bir davranış içindeler, ama îmânlılar her âyetinin inmesinde îmânlar kuvvet buluyor.

Cenab-ı Hak;

وَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْسًا إِلَى رِجْسِهِمْ وَمَاتُواْ وَهُمْ كَافِرُونَ ﴿١٢٥﴾

Kalplerinde bir hastalık olanlara gelince… Kalbi bozuklar Kur’an indikçe, âyetler geldikçe îmân edecekleri yerde bozukluklar artıyor. Bu kalbi hastalık içinde olanlara gelince, bu kalbi bozuklara onların da küfürlerine küfür katmıştır ve kâfir olarak ölüp gitmişlerdir. Niye? Bir türlü hakîkati kabullenemediler. Kabullenemeyenler var o çağda, bu çağda, gelecekte, şimdi fark etmez. Her çağın kendine göre gerçekleri anlamayan, kavramayan, kabul etmeyen, inkâr ettikçe batağa batan, küfrüne küfür katan cehenneme doğru yol alan nice kendi şansını mahveden insanlar bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim bunlara geldi kurtarmaya ama Kur’an’dan Allah’tan kaçınca kurtulacağını mı zannediyorsun? Nereye kaçsan Allah’u Teâlâ orada hazır ve nazırdır. Allah’ın orduları Azrâil’in ölüm orduların her tarafta hem ellerinde liste ve ensende duruyorlar. Nereye gidersen git göklere de çık, yerin dibine in fark etmez. Yazık, Allah’tan kaçılmaz bütün varlığınla Allah’a koşulur. Allah’a koş, Allah’a sığın kaçışın Allah’a olsun, sığınman O’na olsun, bütün varlığınla sevgin O’na olsun, kulluğun O’na olsun. Sultanlık burada, kurtuluş mutluluk burada. Nerede arıyorsun sen? Başka yaratan yok ki, sen nerede arıyorsun? Ne arıyorsun sen? İkinci ilâh yok ki, tanrı başka yok ki, Allah’tan başka ilâh yok. Nereye gidiyorsun? Aklını başına al!

Cenab-ı Hak bu gerçeği duyurduktan sonra bak ne diyor;

أَوَلاَ يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَّرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ ﴿١٢٦﴾

Onlar diyor o (münafıklar) her yıl 1 veya 2 kere kendilerinin çeşitli belâlara uğratıldıklarını görmüyorlar mı? Buraya dikkat et! Her münâfığa Cenab-ı Hak uyarmak için bir senede bir veya iki kere başına belâ veriyor uyanması için bilir bilmez. Keşke uyansalardı ne yaparlardı? Îmâna gelirlerdi, tövbe ederlerdi. Cenab-ı Hak diyor bu çeşitli belâlara uğratıldıklarını görmüyorlar mı? Böyle iken yine de tövbe etmiyor ve ibret almıyorlar. Keşke tövbe etselerdi de ibret alsalardı da başlarına kimsenin belâ gelmeseydi. Çünkü biz Kur’an-ı Kerim böyle istiyor, Yüce Rabbimiz böyle istiyor herkesi cennete çağırıyor. Ama birileri Allah bize özgürlük verdi diye cehenneme doğru gidiyor imtihanı bir türlü kazanmak istemiyor. Hayatın imtihanları sorularının tamamı Kur’an-ı Kerim’de bir bütün cevaplar Kur’an-ı Kerim’dedir İslam’dır. Bütün çözüm yolları kurtuluş yollarının tamamı Kur’an-ı Kerim’de İslam’dadır.

Dakika 50:40

وَإِذَا مَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ نَّظَرَ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ هَلْ يَرَاكُم مِّنْ أَحَدٍ ثُمَّ انصَرَفُواْ صَرَفَ اللّهُ قُلُوبَهُم بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَفْقَهُون ﴿١٢٧﴾

Aleyhlerinde bir sûre indirilince: “Sizi birisi görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler. Yine münâfıklar bunlar. Sonra da sıvışır giderler. Allah Onların kalplerini (îmândan) çevirmiştir çünkü îmân etmek istemiyorlar. Bu yüzden onlar anlayışsız bir kavimdirler diyor Cenab-ı Hak. Îmânın olmadığı yerde anlayışta olmaz. Çünkü hak penceresinden bakacaksın kalbi, ruhu, aklı, aklıselimi, aklı mead’ı Cenab-ı Hak insanoğluna öncelikle bunları vermiştir. Bunları kötüye kullandığın zaman kendini mahvediyorsun Allah’ın verdiklerini hiçbirisini kötüye kullanma şansımız yok. Her şeyi bize Allah verdi günahlar sadece bize ait. Niye? Biz Allah’ın verdiklerini kötüye kullandık, günah işledik de ondan, yoksa bütün bize verilenlerin tamamı Yüce Allah’a ait. Günahlar bizim nefsimize aittir.

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿١٢٨﴾

And olsun size içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, o Peygamberin adı Hazreti Muhammed Mustafa’dır, Ahmet’tir, Muhammed’dir, Mahmut’tur, Beşir’dir, Nezir’dir, âlemlere rahmet Peygamberidir o Muhammed Mustafa (Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem). Böyle bir Peygamber geldi ki, gâyet izzetli ve o kadar yüce şerefli izzet ve şerefi ta Makâm-ı Mahmûd’a, Arş’ı Ala’ya Allah’ın verdiği mertebeye ulaşan bir izzetin, bir şerefin büyük bir şerefin sahibi bir Peygamber bu. Allah’ın verdiği mertebeye ulaşan bir izzetin, bir şerefin, büyük bir şerefin sahibi bir Peygamber bu, Allah’ın en büyük kulu, en büyük Peygamberi bütün âlemlerin insanların ve cinlerin Peygamberi. Geçmişin bütün değerlerini İslam’ın amentüsünde evrensel ruhun önderi, bütün ruhları bütün vicdanları kendinde toplayan bir ruhların önderi milli ruhun önderi bütün vicdanların gerçek hak vicdanların önderi de rehberi Üsve-i Hasene bir Peygamber bu. İzzet ve şeref onda bir öyle bir Peygamber geldi ki diyor Cenab-ı Hak, Yüce Allah söylüyor bunu. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, üstünüze titrer. Yani insanlığın kurtuluşuna geldi.

Dakika 55:01

Bütün insanlığın mutluluğun isteyen bir Peygamber hiç kimsenin sıkıntıya düşmesini istemez. Ümmetinin, insanlığın üzerine titreyen bir Peygamber, kimseye toz konmasın, kimse ağlamasın, herkes mutlu olsun diyen bir merhamet Peygamberi, rahmet Peygamberi, sevgi Peygamberi ilâhî adâletin tecellî ettiği Peygamber. Mü’minlere gâyet merhametli şefkatlidir diyor. Bakın (رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ ) diyor. Yüce Allah kendi isimlerinden bakın 2 tane isim vermiş Habîbine onun fıtratına bu güzelim isimleri ona vermiş bu sıfatlarla onu tavsif etmiş. Hiçbir Peygambere Cenab-ı Hak kendi iki ismini bir arada vermediğine dâir rivâyetler var. Sadece Hz. Muhammed’e vermiş bunu. Bu da insan-ı kâmil bütün peygamberlerin sultanı, bütün peygamberlerin imamıdır Hz. Muhammed.

İbn-i Abbas’tan rivâyet edilen bir haber de Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa ’ya Kudüs’teki mescide bir Burak’la Cebrâil Aleyhisselâm ’la Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa’ ya yani Kudüs’teki Mescid-i Aksa ’ya gelip bütün peygamberlerin orada hepsine imam olduğuna dâir İbn-i Abbâs’tan rivâyet vardır ayrıca. Orada Cebrâil Aleyhisselâm: “Ey Muhammed! Bütün Peygamberlerin önüne geç namaz kıldır onlara imam ol” demiştir. Ve ondan sonra, ey Muhammed bunlara sor Allah’tan başka ilah var mıdır? Allah’tan başkasına ibadet edilir mi? Siz hiç böyle bir şey söylediniz mi ümmetlerinize? Diye sor dediği zaman Hz. Muhammed şöyle demiştir; Her peygamberin görevini güzel yaptığına ben inanıyorum ve güveniyorum sormayacağım demiştir ve sormamıştır. Çünkü her peygamber görevini güzel yapmışlardır.

Kıymetli Dostlarımız, bunlar Tövbe Sûresi’nin son iki Âyet-i Celile’leridir. Bakın son ayetinde de Cenab-ı Hak ne diyor;

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ ﴿١٢٩﴾

Eğer aldırmazlarsa; Ey Muhammed! Sana karşı yüz çevirirlerse de ki onlara: Bana Allah yeter de. Allah yeter, yeter, yeter. Ezelî yeter, ebedî yeter, Allah yeter, yani (حَسْبِيَ اللّهُ) de. (حَسْبِيَ اللّهُ) hepimiz diyelim bunu (حَسْبِيَ اللّهُ) ondan başka ilâh yoktur. (لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ ) bunu da sık söyleyin. (لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ) kalpten maverayı atar kalp Allah’a bağlanır. Allah’ın birliği, hükümranlığı ne yapar? Kalbine egemen olur. Artık senin kalbinin, ruhunun tek hükümdarı Yüce Allah’tır. Bütün putları yok eder şeriki yok, neziri yok, dengi yok Allah bir işte o bir olana kalbini bağla.

Dakika 1:00:05

O’nu iyi tanı Kitâb’ı Kur’an’ı ile tanı, esmâsıyla tanı, kevnî ve kitâbî âyetlerle tanı, Hz. Muhammed ile sünnetle tanı, icmâ ile tanı, kıyasla tanı yani gerçek hak aslî delillerle Allah’ı O’nun emir ve kânûnlarını tanı. (لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ) Ne diyor; Ben O’na tamamen güvendim O’na inandım O’na sığındım benim istinatgâhım O’dur ve O büyük arşın Rabbidir. Arş’ı Âlâ bütün âlemleri kuşatmıştır. Yüce Allah da arşı da, kürsüyü de, âlemleri de ezelî ebedî içten ve dıştan kuşatan yüce kudretin sahibidir. Hem kudretiyle her şeye hâkimdir hem de ilmiyle her şeyi kuşatmıştır rahmetine de hiç nihâyet yoktur sınırsız rahmeti ve kudreti vardır.

İşte bu nur saçan Kur’an-ı Kerim’in âyetleri ile Tevbe Sûresi’nin sonuna geldik. İnşâ’Allah bu anlamını verdiğim âyetlerin sizlere birde keşif notlarını vermeye çalışacağım. İleriki dersimde bir sonraki dersimde de keşif notlarımızla hayat veren nurun dersleri devam edecektir Allah’ın lütfuyla, keremiyle. Çünkü kuvvet, kudret hep O’nun ve O’ndan başarının tamamı O’ndan neyimiz varsa O’na ait.

‘’Elhamdülillah Sümme, Sümme Elhamdülillah bi-adedi halkıh’’

Dakika 1:02:38

 

(Visited 59 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}