405- Tefsir Ders 405 hayat veren nurun keşif notları
405- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 405
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Furkân Sûresi 61’inci Âyet-i Kerime’den 77’nci Âyet-i Kerime’ler)
(Şuarâ Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 9’uncu Âyet-i Kerime’ler)
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi sahbihî ecmaîn’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجاً وَقَمَراً مُن۪يراً ﴿٦١﴾
وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ اَوْ اَرَادَ شُكُوراً ﴿٦٢﴾
وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْناً وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً ﴿٦٣﴾
وَالَّذ۪ينَ يَب۪يتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّداً وَقِيَاماً ﴿٦٤﴾
وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًۗ ﴿٦٥﴾
اِنَّهَا سَٓاءَتْ مُسْتَقَراًّ وَمُقَاماً ﴿٦٦﴾
وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَاماً ﴿٦٧﴾
وَالَّذ۪ينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ يَلْقَ اَثَاماًۙ ﴿٦٨﴾
يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَيَخْلُدْ ف۪يه۪۫ مُهَاناًۗ﴿٦٩﴾
اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلاً صَالِحاً فَاُو۬لٰٓئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَاتٍۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً ﴿٧٠﴾
وَمَنْ تَابَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَاِنَّهُ يَتُوبُ اِلَى اللّٰهِ مَتَاباً﴿٧١﴾
(Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)
Gökte burçları var eden, onların içinde bir kandil (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.
Ey insanoğlu! Baksana bakıp da görsene gökteki burçlara bir baksana! Onları var eden, onların içinde bir kandil (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah yüceler yücesidir. (Celle Celâlühü ve Celle Şânuhü Azze ve Celle ) Bunun için kıymetli dostlar, Yüce Rabbi tanıyalım eserlerini görünce O’nun kudretini görelim.
İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur. Baksana bir gündüz bir gece birbirlerine takip ediyorlar şu kurulan düzene bak. O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve câhil kimseler kendilerine laf attığı zaman sataştıkları zaman (incitmeksizin) “selâm” derler geçerler. Ve onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar.
Dakika 5:08
Onlar ki, şöyle derler: Cehennem azâbını üzerimizden kaldır ya Rabbi! Doğrusu onun azâbı geçici bir şey değildir.
Cehennem azâbı devamlıdır bu azâbtan bizi kurtar ya Rabbi, diye yalvarırlar. Müslümanın hâli bütün hâli Allaha yalvarış hâlindedir. Çünkü bütün varlığıyla O’na muhtaçtır, her şeyinde O’na muhtaç olan O’na yalvarış hâlindedir. Sadece O’na muhtaç olan başkalarına aslâ ihtiyaç duymayan bir tevhîd îmânıyla kişi Rabbisinin huzurunda olduğunu, ebedî O’na muhtaç olduğunu, minnettar olduğunu, hiçbir nimetinin karşılığında O’na şükrünü gereği gibi îfâ edebileceğini iyi anlamalı iyi dinlemeli.
Onlar ki şöyle derler: Cehennem azâbını üzerimizden kaldır ya Rabbi onu bizden def et! Doğrusu onun azâbı geçici bir şey değildir. Orası cidden ne kötü bir uğrak, ne kötü bir konaktır. Ve onlar ki, harcadıkların da ne isrâf nede cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
Müslüman iktisatçı insandır yani tam orta yolu takip eder isrâf etmez hiç de hiç cimri de olmaz.
Bunun için, ne onlar harcadıkların da ne isrâf ederler ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar. Yine onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilâha da aslâ yalvarmazlar; çünkü Allah’tan başka ilâh yok ki. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zinâ etmezler.
İşte gerçek Müslümanların sıfatlarını sayıyor Cenab-ı Hak. Ey Müslüman! Sakın ola ki haksız yere bir cana kıyma! Sakın zinâ etme, helâlin kıymetini bil!
Bunları yapan günahının (cezâsını) bulur. Kim cana kıyar kim zinâ ederse diğer bilinen haramları günahları kim işlerse cezâsını bulur. Kıyâmet günü azâbı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır.
Demek ki orada temelli kalacaklar da var. Kim onlar? Haramlara helâl diyenler de orada îmânlarını kaybettikleri için ebedî kalırlar. Zinâyı helâldir diyorsa birisi işte bu cehennemde ebedî kalır. Cana kıymak adam öldürmek helâldir diyorsa ebedî kalır her şeyini kaybeder. Onun için sakın ve sakın böyle durumlara düşmemeli, îmânını kaybeden her şeyini kaybeder.
Dakika 10:05
Îmânsız ölen ebediyyû’l-ebed cehennemde kalır. Îmânlı ölmek için İslam’ın tümüne îmân edeceksin ve hiçbir emri ilâhîye karşı şüpheyle bakmayacaksın, inkâr etmeyeceksin, şirk koşmayacaksın. Ve hiçbir harama helâl demeyeceksin hiçbir helâle de haram demeyeceksin. Haramlar, helâller kimsenin tekelinde değil. Birinin dedikleri haram helâl değil. Ya? Allah’ın haram dedikleri haram, helâl dedikleri helâldir. Haramı ortaya koyan da Allah’tır, helâli ortaya koyanda; O’nun haram ettiğini bütün âlem helâl edemez, O’nun helâl kıldıklarını da kimse haram edemez. Müçtehitlerimizin içtihatlarına gelince, onlar şanlı şerefli zât-ı muhteremlerdir. Onlar ilmin aslını bilirler o asıl kaynaktan bilinenden bilinmeyene terakkî ederler onlar insanlığın baş tacı değerli şahsiyetler.
وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَاماً ﴿٧٢﴾
وَالَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَـيْـهَا صُـماًّ وَعُمْيَـاناً ﴿٧٣﴾
وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً ﴿٧٤﴾
اُو۬لٰٓئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ ف۪يهَا تَحِيَّةً وَسَلَاماًۙ ﴿٧٥﴾
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ حَسُنَتْ مُسْتَقَراًّ وَمُقَاماً ﴿٧٦﴾
قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً ﴿٧٧﴾
Yüce Rab bu yüce âyetlerinde bizlere yüce mi yüce emirlerini, âyetlerini açıklıyor bize duyuruyor.
Ancak tövbe ve îmân edip iyi davranışlarda bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.
Gerçek îmâna gelmeli gerçek tövbeyi etmeli. Bak, o zaman Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir diyor. Şu müjdeye bak, Allah çok bağışlayıcıdır, mağfiretine nihâyet yoktur ki. Engin merhamet sahibidir merhameti de sınırsızdır rahmeti de yeter ki O’na inan gerçek Müslüman ol. Kafana göre değil İslam’a göre Kur’an-ı Kerim’in, sünnetin, icmâ, kıyasın âmir hükümlerine göre Müslüman ol. Kendi keyfine göre hareket etme, Allah’ın emirlerine göre hareket et Müslümanlık işte o. Ağanın, paşanım keyfine göre de hareket etme, Allah’ın istek isteklerine göre hareket et. Ağanın, paşanın eğer isteklerine göre hareket edersen tanrın başkası olarak Allah’ın huzuruna gidersen Allah sana orada hesaba çeker. Ağanın, paşanın keyfine göre yaşadın benim emirlerimi dinlemedin, hadi seni o putların tanrıların kurtarsın der ve diyecek. Sakın böyle bir duruma düşme! Allah’ın dediklerine göre iyice Müslüman ol hem de iyice gereği gibi Müslüman olmaya gayret et. Birilerinin keyfine göre hareket etme!
Dakika 15:15
Rüzgârlar nereden eserse o yanına yatarak ona buna kavuk sallayarak birilerinin mizâcına öbürlerinin ağalığına, berinin paşalığına, berikinin mevki makamına, bunlara kavuk sallayarak Müslümanlık olmaz din îmân da kalmaz. Hürmet başka şey, ama hürmette Allah için Allah’ın emir ve kurallarına göre. Tevâzu, bunlarda Allah’ın emirlerine göre olacak birinin keyfine göre değil. İzzette tevâzu da bunlar İslâmî ölçülere göre olacak birinin keyiflerine göre değil.
Ve her kim tövbe edip iyi bir davranış gösterirse, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.
Çünkü Cenab-ı Hak kullarını kurtarmak istiyor yeter ki gereği gibi îmân et. Îmânın sahih îmân olsun tövbende sahih tövbe olsun. Bunun şartlarını şerâitini dininden öğren.
Ve onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar ile (oradan) geçip giderler. Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.
Bütün varlığıyla Kur’an-ı Kerim’i anlamaya dinlemeye çalışırlar körler gibi tarzlar gibi davranmazlar. Kur’an okunurken eğer sırtını dönüp gidiyorsa biri, anlamak dinlemek istemiyorsa bu dünyada bunun kalp âlemi körleşmiş ve sağırlaşmıştır mahşere de kör sağır olarak gelecektir. Niçin geldiğini de ona Cenab-ı Hak söyleyecek. Sen âyetlerinin karşısında hani duymamış görmemiş gibi kör sağır davranıyordun; işte şimdi buraya kör ve sağır geldin diyecek. Bu îmânsızlık körlüğüdür. Bunun için kimisinde şirk, küfür, nifâk körlükleri vardır, kimisinde de büyük günahların körlüğü vardır. Büyük günahlardan belki affı için gereken yapılır ama fakat îmânsızlık eğer îmânsız ölmüşse bunun çâresi yok. Çünkü Cenab-ı Hak îmânsız affetmiyor. Şimdi aklını başına al, gerçek îmânla îmân et ve sıkıca Allah’ın ipine, İslam’a, Kur’an-ı Kerime sarıl. Bu hayat veren nurun okuluna, irşâd metotlarına ve burada ki nurun metotlarına dikkat et! Biz size burada hakîkî notları vermeye çalışıyoruz. Bunlar keşif notlarıdır, irşâd notlarıdır. Bu okula kayıt ol Kur’an-ı Kerim’i iyi anla iyi dinle! 7’den 70’ine bu okula kayıt ol, iyi anla iyi dinle! Pişman olmazsın ebedî mutlu olmak senin hakkındır. Çünkü Kur’an-ı Kerim ne diyorsa o Hakk’ın, hakîkatin, doğrunun tâ kendisidir.
Bunun için kıymetli dostlarınız, demek ki Kur’an-ı Kerim’in âyetleri karşısında kör ve sağır davranmamalıdır.
Dakika 20:10
Ve onlar ki: “Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl” derler.
Şu duaya bakın mükemmel mi mükemmel bir dua. Dünyada en büyük mutluluk iyi bir eş sahibi olmak ile başlar. Îmânın, ahlâkın, Müslümanlığı yanında iki tarafta da eşlerde eğer bu îmân bu İslam’ın medeniyeti İslam’ın okyanuslardan daha geniş sevgisi ile hakîkî bir şe sahibi olmakta dünyanın en büyük mutluluk kaynaklarından biridir. Eşler birbirinin kıymetini bilmelidir ve Allah’ın emrinde olmalıdırlar her ikisi de. Birbirlerine Allah sevgisi ile bakmalıdırlar. Allah için birbirlerini sevmelidirler sevgi de tektir Allah sevgisidir. Allah sevgisiyle insanlar Allah için birbirlerini severlerse o eşler onların ilkeleri de… İlâhî ilkeler îmânda, ahlâkta, hukûkta şerî kurallarda ölçüleri İslam olursa o eşlerin onlara Allah nur topu gibi birde Allah’a kul olacak insanlığın hayrına çalışacak nur topu gibi evlatlar da verir. Burada: “Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ver” diyor bakın eşler. Bir hanım için iyi bir erkek mü’min îmânlı bir erkek, bir erkek için îmânlı mü’mine bir kadın dünyada en güzel mutluluğun işte gereği burada kendini göstermektedir. Ve zürriyetler bağışla. Bu temeli yaptın mı, iyi bir eş sahibi oldun mu? Artık mükemmel bir zürriyet istersin Cenab-ı Hak’tan. Öyle zürriyet ki, Allah ne derse onu yapan Allah için bütün varlığıyla her şeyiyle merhametle sevgiyle anneye babaya şefkatle, sevgiyle, merhametle anneye babaya bakacak ve mukaddesâtına hizmet edecek zürriyetler lâzım. İnsan bolluğu değil îmân, îmân gerçek insan, îmânlı insan, insanlığın hayrına çalışan insan işte bu zürriyet elde edilmeli bu zürriyet Allah’tan istenmeli ve bunların eğitimine öğretimine de bu Allah’ın okulunda okutmalı ve onları böyle eğitmelidir. Kur’an-ı Kerim olmadan, Allah’tan gelen mesajı almadan, Allah’ı tanımadan O’nun ilkelerine tanımadan hangi okulu bitirirse bitirsin Allah’ı tanımıyorsa O’nun ilkelerini tanımıyorsa bunlar madde de takılır kalırlar mânâya ulaşamazlar mânâya ulaşamayınca da bir türlü Allah’ın istediği kul olamazlar. Allah’ın istediği kul Kur’an ekolünden mezun olacaktır.
Dakika 25:00
Kur’an okulu tabiatüstü Allah’tan gelen bir kitaptır Kur’an-ı Kerim İslam ilâhî kurumdur bu kurumda, bu okulda okuyacaksın ve bütün ilimlere bütün ilmin dallarına doğru gideceksin. Çünkü İslam bütün ilimlerin kaynağıdır ve kucaklamıştır. Bütün ilimler İslam’dadır. Bir âyetin şöyle dallarına şümulüne bakarsan sana bir âyet nice ilim dallarına işaret eder. Kur’an-ı Kerim’i keşfeyle, iyi anla, iyi dinle! Kur’an-ı Kerim’le kâinatı keşfe çalış. “Önünü görmeyen uzağı göremez.” Kur’an-ı Kerim’i sana hem kendini tanıtır hem Yüce Allah’ı tanıtır. Rabbini tanı, iyi tanı, gereği gibi tanı! Putperestliğin gereği gibi tanıma ve îmânsızların, kitapsızların dediği gibi de tanıma! Allah’ın dediği gibi Allah’ı tanıyacaksın kendini tanıyacaksın. Bu da Kur’an-ı Kerim’i keşif etmekle olur İslam’ı bilmekle olur. Çünkü İslam seni sana öğreten, tanıtan yaratan yarattığı kulu sana kendi anlatıyor, tanıtıyor yaratan yarattığını sana anlatıyor. Sen nerede arıyorsun? Bütün okulları oku ama başta ilâhî olan bu Kur’an-ı Kerim İslam okulundan bir mezun olmaya çalış ve ömür boyu da bu derslerini bırakma bu keşif notlarına irşâd notlarına dikkat et tekrar ediyorum kaçırma bu dersleri.
Kıymetli dostlarım,
Cenab-ı Hak ne diyor; Hayırlı eşler isteyin benden diyor bak, bu duayı Kur’an-ı Kerim’e Allah kendi âyet olarak koymuş. Ne diyor; “Benden hayırlı işler isteyin ve hayırlı zürriyetler isteyin ve mağfiret isteyin bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl” diye bana dua edin diyor. Hem de takvâ sahiplerine önder olabilmenin duası bakın bu yapılıyor ve bu isteniyor. Nedir o takvâ sahiplerine önder olmak? En büyük mevki ve makam buradadır. İyilerin önderi olmak ne kadar mükemmel bir iş biliyor musunuz? Bu işin başını “Peygamberler” çekerler peşinden “Sıddıklar” gelir, Sıddıkların peşinden “Şehitler” gelir, şehitlerin peşinden “Sâlihler” gelir. En asgari ya “Sâlih” ya “Şehitlik” mertebesini ruhunda taşıyacak bir kul olacaksın. Peygamber olamazsın ama “Sıddık” olabilirsin. Peygamberin peşinden protokolde “Sıddıklar” geliyor, peşinden “Şehitler” geliyor, şehitlerin peşinden “Sâlihler” geliyor bunlardan biri ol. Peygamberin izinde olursan mutlaka bunlardan bir olursun. Allah’ın lütfu keremiyle ya “Sıddıkların”, ya “Şehitlerin”, ya “Sâlihlerin” mertebesini bulursun iki cihânda mutlu olursun. Çünkü İslam seni ebedî mutlu kılmak için bütün yüce değerleri içinde toplamaktadır. Gel bu nurlu hayatın içine gir içinde îmân dışında İslam’ın tam yaşantısı içi dışı Müslüman olan bir kul ol.
Dakika 30:05
Sözü, işi, içi, dışı birbirine uysun. Onun için yapmacık sahte taklidi olan hiçbir şey işe yaramaz. Bir taklit altını elini alırsın işe yaramaz atarsın onu atacağın yere. Her şey böyledir hiçbir şeyin sahtesi işe yaramaz. Dünya da bir sürü dinden inançtan bahsediliyor hiçbiri ne dindir ne inançtır. Allah birdir, Allah’ın ortaya koyduğu hakîkat olan Hakk’ın dini dindir, Hakk’ın Kitâb’ı kitaptır. Onun için aldanma! Dünya imtihan âlemi Allah insanları Allah insanları özgür bırakmış insanlar da bakın ne kadar bir yanılgı içerisine düşmüşler. Kimi Ali’ye tapıyor, kimi Veli’ye tapıyor, kimi Ahmed’e, Osman’a tapıyor. Kimisi ağaya, kimisi paşaya, kimisi falanca lidere, kimisi filanca öndere tapıyor. Taptığının farkında mı? Değil. Allah’a kulluk eden insan kimse tapmaz. Allah’ın emrinde bir kul olur bütün insanlığın bütün mahlûkatında hayrına çalışır. Bugün şöyle bakın insanlık âlemine bunların hepsi insan yanlış yönlendirmişler. Yanlış yönlendirilen birçok yanlış ideolojiler, izinler, yanlış inançlar, bâtıl itikatlar ortaya çıkmış insanlar nasıl sapıtılmışlar, nasıl saptırılmış? Bütün peygamberlerin geliş hikmeti insanlığı o bir olan Allah’ın yoluna dâvet etmektir, hakkı tebliğ etmektir. İşte derslerimiz keşif notları, irşâd notları Kur’an-ı Kerim’in bizzat kendisi. Sizlere bakın, tabii önce kendi nefsime bu dersleri almamız bu derslerle irşâd olmamız gerekiyor. Bu dersler olmadan bu gerçek hayat olmaz. Çünkü ruhların gıdası, kalplerin tamamen mutluluğu Kur’an-ı Kerim’den İslam’dan alınacak feyizlere, ilhâmlara, irfânlara bağlıdır. Oradan feyiz almalı, Kur’an’dan irfan almalı, mârifet nurları kalpte parlamalıdır. Mârifet Allah’ın tanımaktan geçer. Yüce Allah’ı yüce sıfatlarıyla tanıyacaksın ve O’nun tenâkustan eksiklikten münezzeh olduğunu bileceksin bilinç ve şuurla “Subhânallâh” diyeceksin, bilinç ve şuurla “Elhamdülillah” diyeceksin, bilinç ve şuurla “Allah’u Ekber” diyeceksin, bilinç ve şuurla “Estağfurullah” diyeceksin, bilinç ve şuurla “Amentü Billâhi” diye Amentü okuyacaksın. Bütün ibadetlerini bilinç ve şuurla Allah’ın huzurunda olduğunu bileceksin, putları bırakacaksın, şirkten uzak kalacaksın. Kalbinde, ruhunda şirkten eser olmayacak, düşüncelerine dahi tevhîd nuru yerleşecek, hayâllerini dahi tevhîd nuru tevhîd düşüncesi yerleşecek. Tevhîd nedir? Allah’ın birliği esasıdır. ( أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ ) Yüce Kur’an ‘ı iyi anlayacaksın iyi dinleyeceksin.
Evet, kıymetli dostlar,
İşte onlar, sabretmeyenlere karşılık cennetin en yüksek makamları ile mükâfatlandırılacaklar.
Dakika 35:00
Cennetlerin en yüksek makamlarına çıkacaklar. Kimler? İşte Yüce Allah’u Teâlâ’nın emrinde Yüce Allah’ın vasıflarını anlattığı kullar. Bunun için Cenab-ı Hak; “Orada hürmet ve selâmla karşılanacaklardır.” Cennettekiler seni karşılayacaklar hem de öyle bir resmigeçitleri var ki mutluluklarla dolu dünyadaki yapmayacaklar değil gerçek orada seni karşılayacaklar. Allah’ın rahmeti, merhameti, saadet selâmeti seni kuşatacak cennetler ve içindekiler seni karşılayacak, hürmet ve selâmla seni karşılayacaklar. Gerçek hürmet gerçek selâm yapmacık değil. Dünya da adam birinin karşısında mesela esas duruşta duruyor. Yani sevdiğinden mi duruyor, sevmediğinden mi duruyor? Sevmenin ölçülerine uyuyor mu, sevmediğinin ölçülerine uyuyor mu? Bunlar dünya da bunların sahtesi çok. Ama İslam da sahte yok İslam’ın içine Kur’an’a sahte giremiyor barınamıyor. Her şey İslam da asîldir ve gerçektir. Mutluluk gerçek mutluluk, sevgi gerçek sevgi, hayat gerçek hayat ölümsüz mutluluğun tâ kendisi ki bizlerin tarif etme şansımız bile yok. Sadece konu anlaşılacak kadar biz anlatabiliyoruz. Bunların bir kısmı yaşanarak bilecektir. Ki, İnşâ’Allah İslam’ı yaşayanlar bu gerçeğin tadını almışlar mutlu olmuşlardır. “Onun için orada ebedî kalacaklar.” Cennete girenler orada ebedî kalacaklardır hem de ebedî zevk içinde kalacaklar. Hiçbir olumsuz bir durum ebedî zuhur etmeyecektir ebedî o âlem öyle kurulmuş bir âlem. “Orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır.” işte îmânın, İslam’ın seni yükseltip çıkardığı makam bunlar. İslam’dan başka, îmândan Kur’an-ı Kerim’den başka, Hazreti Muhammed’in önderliğinde başka seni yükseklere çıkaracak hiç kimsen yoktur. Bunu böyle bil! Çünkü geçmişin bütün yenilikleri İslam da, Kur’an’dadır. Geçmişi yeniledi, geleceğin bütün delilleri İslam’dadır, Kur’an’dadır, Muhammed Mustafa’nın (S.A.V)’in önderliğindedir. İslam evrenseldir batının, doğunun dini değil bütün milletlerin dinidir. İnanan inanmış hakîkati bulmuş inanmayan bulamamış onlara yardımcı olmak lâzımdır. Onlara da Hakk’ı tebliğ etmeliyiz zorlama yok seve, seve herkes kendi isteğiyle yapacak. Çünkü İslam dini yeryüzünün huzuru, barışı, adâleti, sevgisi ve rahmetidir bütün güzelliklerinin tümüdür.
Onun için İslam kişiyi cennete hazırlıyor oraya yükseltiyor. O cennette ebedî kalacaklar orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır. Rasûlüm ey şanlı Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem! De ki: “Rabbim size ne kıymet verir duanız olmasa? Dikkat et! Müslüman kul Allah’a dua hâlinde olacak.
Dakika 40:00
Kıyamı dua, rükûu dua, secdesi dua, yürümesi dua… Niye? O yürütüyor O’na muhtaçsın. O konuşturuyor, O yaşatıyor O oturtturuyor, O kaldırıyor, O hareket ettiriyor, kudret kuvvetin hepsi O’ndan kimseden değil. Hâlimiz tamamen O’na dua hâlindeyiz dua hâlinde olduğumuzu bilmez kulluğumuzu yapmazsak O’na minnettar olduğumuzu bilmezsek O’na dua etmezsek… Yani dua İslam’ı bilmek, yaşamak, inanmaktır. Bunlardan sadece birisi el kaldırıp yalvarıştır bunlardan o birisidir. İslam’ın tümü duadır Allah’a muhtaç ve minnettarlık duygusu ile yaşamak O’na her O bizi gördüğü için O’na saygı içinde bulunmak O’na muhtaç olduğumuzu itiraf ederek yaşamak. Biz O’na muhtacız ebedî bugün yarın değil ki, her halimizde ebedî muhtacız. Bütün nimetler O’ndan. Sineğin kanadını yaratacak birisi var mı bu âlemde? Herkes ayrı bir ahkâm kesiyor herkes haddini bilmeli. Burada bir başarını görüyorsan bu başarı benim değil ki Yüce Allah’ın. Herkesin ki aynı herkese kendi irâdesini kullandığı tarafta ne yapıyor; Özgürlüğünü kısmadan herkesin arzu ve temayülleri istikâmetinde onu o yolda isteklerini yaratıyor. Ve verilmiş kuvveti kullanıyor insanoğlu. İnsanoğlu yaratıcı değil, yaratanın bize yaratıp bize verdiklerini ya doğru kullanıyoruz ya yanlış kullanıyoruz. O’nun verdikleri bizdekiler tamam… Onun için doğru ana sermaye O’ndan kâra geçiren O her şey O’ndan. Bir tane bizim irâdemizi doğruya, yanlışa kullanabilme salâhiyetini bize vermiş, ama bunu bize verende O doğru kullan diyor tembih ediyor. Bütün peygamberler uyarıcı olarak gelmiş bu özgürlüğünü kötüye kullanma diyor. Sana verilen ana sermayeyle zarar etme, iflâs etme kâra geç diyor. İslam dünyadaki Allah’ın Rahmeti-Rahmân’ı, Allah’ın yolunda kullanırsan bir de cennette kâra geçeceksin Allah geçiriyor kâra. Dünyada böyle nimetlerle bizi donattı cennete hazırlıyor orada da Rahmeti-Rahim tecellî ediyor. Rahmeti-Rahmân ana sermaye kabul edersek Rahmeti-Rahim kâra geçiyoruz ki, ebedî kâr. Bu da cennet Allah’ın cemâli Yüce Allah’ın Rıdvan’ıdır rızâsı O’nun rızâsını kazanmalı O’nun emirlerine göre yaşarsan kazanırsın. Kendi keyfine veya birilerinin keyfine göre yaşarsan hakkı, hukûkun üstünlüğünü tanımadan o zaman kendin bilirsin. Kur’an-ı Kerim sana gerçeği gösteriyor kulağını tıkama gözünü aç kalbinle, ruhunla dinle anla. Yanlış varsa ortada Kur’an-ı Kerim de yanlış olmaz yanlışı insanlar yapar. Yanlışa katılma ama İslam da yanlışın olmadığını bil, Kur’an-ı Kerim’de yanlışın olmayacağını bil yanlış insanoğlundadır orada da kendinden başla işe.
Dakika 45:00
Yanlışım var mı, yok mu? Hakk’ın ölçülerine benim düşüncelerim, inanç sistemim, amellerim, ahlâkım, benim ideolojik anlayış ve kavrayışlarım Hakk’a uyuyor mu, uyumuyor mu? Hangi felsefenin izinde kendini acaba doğru ya mı, yanlışa mı götürüyorsun, burayı iyice incele hakka uymayan yanlıştır, hakîkate uymayan yanlıştır Allah yanlış yapmaz Kur’an-ı Kerim’de yanlışlık yok yanlışlık insanoğlunda. Bunun için doğrular var, hakla bütünleşen doğrular var, peygamber var, müçtehitlerimiz var, kâşif âlimlerimiz var. Haklan Hakk’ın emrinde ilimle donanmış zât-ı muhteremlerimiz var. Bunlara dikkat et ama sahte âlimlere de dikkat et! Her şeyin sahtesi olduğu gibi âliminde sahtesine dikkat et! Her şeyin sahtesi var. Eğer Kur’an-ı Kerim’i doğru anlayıp doğru anlatmıyorsa biri din adına sahtekârdır sahtekârlık yapıyor. Yanlış kavramış yanlış anlatıyorsa bu da yolunu yanlış seçmiştir beyni yanlışa dönmüş ters dönmüştür. Bunlara da dikkat et! Birde bu işi kasıtlı yapanlar var birde cahil olduğu hâlde kendini ilim ehli olduğunu zannedenler var. Veya karşı onu öyle zannediyor öyle değil. Hakla, Kur’an’la, Allah’ın âyetleriyle bütünleşeceksin Kur’an’ı Kur’an olarak açıklayacaksın âyeti âyetler açıklar. Âyetleri takip et âyetleri hadis-i şerifler Peygamber sözleri açıklar ve gerçek âlimler orada rivâyet ve dirâyeti ortaya koyarlar. Rivâyet ve dirâyet ikisi gerçek Ulemâ’nın bivefa Yüce Allah’u Teâlâ’nın onlara lütufta bulunduğu ilmi lütuflardır. Her âlimde rivâyet ve dirâyet bulunmaz. Gerçek âlimlerimiz de her ikisi de vardır. Yalnız aslî rivâyeti sağlam kaynak üzerinden koruyarak dirâyete geçmeyenler sapıtmışlardır. Aslı iyi koruyacaksın Kur’an-ı Kerim’in aslını iyi anlayacaksın ki, o asla hakîkate göre dirâyetini kullanacaksın.
Cenab-ı Hak bakın bu ‘’Furkân Sûresi’nin 77’nci âyetine’’ gelmiş bulunmaktayız. Yüce Rabbimiz Habîbi Kibriyâ’sı Muhammed Mustafa’sına bakın ne dedi (A.S.V), O Yüce Allah (C.C) Habîbi ne dedi. De ki diyor bak; “Rabbim! Size ne kıymet verir duanız olmasa?” diyor. Dua işte biraz önce sözünü ettik. İslam’ı bilmek ve yaşamak ve yalvarış hâlinde olmak Cenab-ı Hakk’a. Ey inkârcılar! Cenab-ı Hak ne diyor bak; “Ey inkârcılar! Size bildirdiklerini kesin kes yalan saydınız.” Kur’an-ı Kerimi yalanlayanlar, Peygamberimizi yalanlayanlar. “O hâlde azâb diyor azâb yakanızı bırakmayacaktır.” Kim diyor? Allah’u Teâlâ diyor. Azâb yakanızı bırakmayacaktır. İnkâr var mı? Azâbı ilâhî, hışmı ilâhî, gazâbı ilâhî yakana yapışmıştır haberin olsun. Yukarı çıkarılıyorsan aldanma aşağı atmak için çıkarılıyorsun. Aşağı gidiyorsan daha aşağı gideceğini de unutma; çünkü inkâr ile yükseliş yok,
Dakika 50:02
Allah’ın gazâbına çarpılış vardır. Hem Allah’ı inkâr edeceksin hem Allah’ın âyetlerini inkâr hem O’nun mülkünde O’nun nimetlerini yiyeceksin hem O’nun verdiği canla yaşayacaksın hem de inkâr edeceksin, bunun hesabını vereceksin. Gazâbı ilâhî tepende vakti saati gelir gelmez daha kurtuluş anın bitmiştir. Sana mehil müddet verildiyse ebedî at oynatman için verilmedi, sana îmân etsin diye bir fırsat verildi. Sende o fırsatı kötüye kullanmışsan kendinden başkasını sorgulama yazık etme kendine.
Kıymetli dostlar,
Burada ( بُرُوجًا) burçlardan bahsediliyor göklerde burçlar yüksek köşk demektir burç yüksek köşklere. Arada bir arada bulunan yıldızlar bulunmaktadır. Gökyüzündeki yıldızların birer topluluk hâlinde yer aldıklarını gösterir. Burç taksimatı pek eski zamandan beri görüş olarak benimsenmiş hattâ İdrîs Aleyhisselâm’a kadar götürülmüştür. Batlamyus 21’i kuzeyde, 15’i güneyde, 12’si ortada ‘’Muaddel-ün Nehar’’ denilen bir ucu koç burcunun başında öteki ucu başak burcunun sonunda olan bir çizginin etrafında güneşin bir sene içerisinde döndüğü görülen yörüngenin bulunduğu noktada olmak üzere toplam 48 burç saymıştır. Bu 48 burç 1029 yıldızdan ibaret olup 361 tanesi kuzey burçlarında, 318’i güney burçlarında 350’si de ‘’Müntekat-ül Buruç’’ denilen orta bölgededir diye hesap etmişler. Bu “Mıntıkayı Buruç” burun üzerindeki 12 burç bir sene zarfında adeta güneşin birbirini takiben uğradığı evler gibi kabul edilir. Bir sene de güneş yani burçtan burca böyle takip eder diyor bu kendi yörüngesinde. Ve bunun için de bu şiir söylenmiş; Koç ve boğa ile ikiz burcunda ilkbahar tekrar ediyorum…
Koç ve boğa ile ikiz burcunda ilkbahar.
Yengeç ve aslan ile başaktadır yaz günleri;
Terazi ile akrep ile yay burcunda sonbahar.
Oğlak ve kova ile balıktadır kış günleri.
Diye bir manzume de ortaya konmuştur. Amerika kıtasının bulunmasıyla burçların sayısı 117’ye çıkarılmış olmakla beraber, 12 burç yine aynıdır bununla beraber bu 12 burç görünüşe göredir. Fezayı kesmiş gibi kabul edilen 6 dairenin ikiye bölünmesi ile elde edilen 12 bölümden biri demektir. Yani birer yıldız topluluğu değil böyle olduğu kabul edilen birer bölümdür.
Dakika 55:05
Burç bu 12 hakkında kullanılmış diğerlerine burç denilmeyip sûret ismi verilmiştir âyetin açık mânâsı yaratılan burucun varsayılan şeyler değil güneşle ay gibi gerçek olmasıdır. (وَجَعَلَ فِيهَا) “Orada yarattı” buradaki (هَا) zamirinin yine gökyüzüne ait olması ihtimâli var ise de buruca ait olması daha yakındır. (سِرَاجًا ) bir kandil siraç ışık veren şey kandil, lamba ki kastedilen güneştir bazı kıraatlerde ‘’Sin’in ötresi’’ ile ‘’Surûcen’’ çoğul olarak okunmuştur. Bu kandiller ise güneşten başka büyük yıldızları da içine alır. (وَقَمَرًا مُّنِيرًا) “Birde nurlu bir ay yarattı.” ‘’Kameri Münir’’ parlak aya aydın aydır. Üç güne kadar hilal ondan sonra ya ‘’Kamer’’ ismi verilir. ‘’Münir’’ nurlu ve nurlandıran demektir. Görülüyor ki Yüce Rahmân’ın Rahmeti feyiz bereketi gösterirken gökyüzünün burçları ile tasvir edilmiş ve içine bir ışık kaynağı güneş ve bir de parlayan ay konulmuştur. Parlak bu parlak ifadeden çok derin gerçekler parlamaktadır. Gök cisimlerinin takım takım çeşitli şekillerde bir arada topluluklar meydana getirdiklerini gösterir. Sınırına ulaşılmaz bir kudretin yaratışındaki büyüklüğü anlatır. Gök cisimlerinin maddeleri feza da birbirinden ayrılmayıp da hepsi sadece tabiî bir tarzda bırakılmış hepsi bir hacimde toplanmış olsaydı ne bu cisimler ve burçlar olur nede bu feyiz ve bereket bulunurdu. Bu maddelerin küçük parçaları olan atomları arasındaki uyum ve denge hiç değiştirilmemiş olsaydı, kendi hâline bırakılsaydı yine bu yıldızlar ve burçlar bulunmaz ve bu feyiz ve rahmet olmazdı. Yüce yaratıcının yaratıcılığına bir delildir. Yüksek köşkler kandillerle gökyüzünün tamamından yüksek ve büyük bir şehrin bir medeniyetin gönüle taht kuran manzarası ifade edilmiş ve böyle yüksek ve sosyal bir görüntüye yükselmek hissi karşılanmıştır. “Gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur.” İbret almak veya şükretmek isteyen için yani aklını başına alıp eksiğini tamamlamak ilmiyle ameli bir iş görmek isteyen kimseler için, tembel kimseler için zamanın değişmesinde hiçbir mânâ yoktur. Tembel için hiçbir şeyin değeri bilinmez. Onlar zamanı öldürmeye çalışırlar. Tembel ne zamanın kıymetini bilir, ne dünyanın, ne öbür âlemin tembellik İslam’da en kötü hastalıklardan biridir.
Dakika 1:00:10
Tezekkür: Bu rahmet eserlerini ve sanat delillerini düşünerek kendi noksanını ve yüce yaratıcısını kuvvet ve kudretini anlamaktır tezekkür. Şükür; O Rahmân’a kulluk görevini yerine getirmektir. Şükür kulluğun bizzat ifadesidir kulluk görevini yerine getiren şükretmiş olur. Bunun için de yeniden söze başlamak istinaf vavı ile buyuruluyor ki: (وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ)” Ve O Rahmân’ın kulları yani zikir ve şükrünü bilerek yalnız o Rahmana kulluk eden o mutlu kimseler.” Bu mübtedanın sûrenin sonuna doğru gelecek olan, (اُو۬لٰٓئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ) “O kimseler yüksek makamlarla mükâfatlanırlar.” işte âyetidir ki 5’inci Ayet.
(الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْناً) “Onlar ki yeryüzünde tevâzu ile yürürler.” Sekiz sıfatla nitelenerek İslam ahlâkının medeniyetinin özeti yapılmıştır.
Kıymetli dostlarımız, bunlardan birincisi hemen hareket tarzları mülayim. Müslüman tatlı, yumuşak ve hareket tarzı mülayimdir göre yerine göre aslandır, yerine göre melektir, yerine göre baldır. Çünkü Müslüman hakkı bulunduğu ortama göre yaşar ve savunur. Zorba, mağrur, kibirli, saygısız, kaba ve haşin değildir Müslüman. Terbiyeli, nâzik ve yumuşak yürürler, yürüyüşleri bile Müslümanın farklıdır. Saygılı merhamet tavrıyla güven ve huzur yayarak giderler. Câhiller yani kendini bilmezler edepsiz güruh laf attığı zaman da kendilerine: (قَالُوا سَلَاماً) selâm derler selâmetle neticelenecek söz söylerler. Tenezzül etmezler, kötülüğün seviyesine inmemek için ve tahammül de ederler. Namazlarını dosdoğru kılarlar hep Allah için yaparlar her yaptıklarını. Bunlar yüce Rablerine sürekli dua ederler ve çünkü onun azâbı geçici bir şeydir değildir. (اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًۗ) buyuruluyor. Ve Rablerine (رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًۗ) “Ey Rabbimiz! Bizlerden cehennem azâbını def et!” diye dua ederler. Çünkü O’nun azâbı geçici bir şey değildir enseye binmiş kaçınılmaz bir belâdır. “Gerçekte o cehennem ne kötü bir uğrak ve ne kötü bir konaktır.”
Müstakar, mukam ikametgâh demektir ayırmak bunları birbirinden zordur.
Dakika 1:05:00
Müstakar, âsîlere mukam, inkârcılara göre denilmiş ise de bu mana cennette cereyan etmeyeceğinden müstakarrı oturma yeri içindeki özel bir yer olarak içi-dışı bütün çevresi fena demek anlamındadır. Tabii ki bu cennetin dışında cehennemdeki “müstakar ve mukam”
(مُسْتَقَراًّ وَمُقَاماً) “Gerçekte cehennem ne kötü bir uğrak ve ne kötü konaktır.” diye anlam verilmiştir. “Ve onlar ki harcadıklarında isrâf etmezler.” Müslüman müsrif değildir isrâf etmez ama cimri de değildir. Yerli yerince Allah yolunda harcamayı bilir ve iktisadı bilir orta yolu takibi bilir. Bunun için ölçü İslam’ın kendisidir İslam tamamen faydadır zarara karşı İslam gereken tedbiri almış faydalıyı celb eden zararı def eden bir metot üzere kurulmuştur. Bunun için fazla yiyip içmek de güzel değil isrâf sınırına girmiş olur. Yeteri kadar yemede içmede bile ölçüye dikkat etmek gerekir. İslam’daki bunların bilinen ve uygulanan bir ölçü vardır ki hem İslam’ın kendisi hem de Hazreti Muhammed’in yaşantısı bize tam bir ölçüdür. Onun için yaratanın yarattığına koyduğu ölçülere dikkat etmek lâzım Allah deyince Allah emredince yapmayanlar yarın zararın içine girince doktor söyleyince yapmak zorunda kalırlar. Allah deyince yapmadın ama mecbur kaldın doktor söyleyince yapmak zorunda kaldın, bu da Müslümanlık değildir. Müslüman, hem bilimsel davranır hem doktorun konumunun değerini bilir ama öncelikle Allah’ın emirlerine kulak veren adam Allah’ın istediği gibi yaşayan adam Müslümandır. Birileri deyince mecbur kalınca yaptığın zaman o mecburiyettendir senin Müslümanlığından değil ki. Müslümanlık Allah’ın emrinde O’nun emrettiği gibi ölçülere uyarak yaşamaktır, bunun adı İslam şeriatıdır. Tabii ki İslam şeriatı deyince de, bunu yanlış tanıtanlar yanlış tanıyanlar ona hücum edenler ve onu başka türlü tanıyıp tanıtmaya çalışanlar yok değil. Sen bunların hiçbirine aldanma! İslam’ı İslam’ın kendinden öğren. Birileri ne derse desin önemli değil Allah ne diyorsa o önemlidir. Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed ne diyorsa o önemlidir. Şeriat Allah’ın kânûnlarının adıdır birisinin yazboz tahtası değil. Şirk, kâtil, zinâ büyük günahların en büyüğü olan bu üç büyük günah din, medeniyet ve insanlık nâmına işlenip duran cinâyetlerden olduğu için Cenab-ı Hak burada bunları da şiddetle yasaklamış Müslümanda bunlar bulunmaz demiş. Müslüman şirk koşar mı? Koşmaz. Cana kıyar mı? Haksız yere cana kıyar mı? Kıymaz. Peki, zinâ eder mi? Etmez. Öyle ise Müslümanlar İslam’daki Müslümanlığı Kur’an ve sünnetteki Müslümanlığı Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat İslam anlayışını iyi bilmemiz gerekmektedir.
Dakika 1:10:15
Savaş hâlindekilerden başkasının kanının akıtılması yasaktır. Savaş İslam’da sadece barış içindir. İlâhî adâletin cihâna hâkim olması hukûkun üstün kılınması dünyadan yanlışın kaldırılması zorbalığın dayatmacılara karşı insanlığın huzuru için yapılır. İslam ne emrediyorsa Yüce Allah bil ki bir zararı ortadan kaldırmaya yöneliktir yoksa adam öldürmek için İslam’da savaş yoktur. Adam öldürenlere karşı ve hukûku yok sayanlara karşı îmânı yok sayanlara karşı Allah’ı yok sayanlara karşı kendi hukûkunun dışında başka hak, hukûk tanımayanlara karşı insanlığın kanını emenlere karşı insanlığın kurtuluşu için ama bütün insanlığın. Hattâ ekosisteminde isrâf edilmesinde, tahrif edilmesinde bozgunculuk yapıp dünyayı yaşanmaz hâle getirilmesine İslam müsaade etmez. Onun için kıymetli dostlarım, hak ile olan başka günahın cezâsı vebâl azâptır. Bunun için cezânın ebedîliğine işaret ederek mânâ yönüne uygun düşmesi için olsa gerektir ki “Hafs Kıraatinde” bu zamirin kural dışı olarak uzatılması (وَيَخْلُدْ فِيهِ) diye uzatılması. Cehennem ateşinin ebedî oluşundadır azâbta değildir diyenlerin görüşlerinin tersine bir delil olmaktadır. (وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ) “Ve onlar ki yalana şahit olmazlar.” Müslümanın bir özelliği de katiyyen yalana şahit olmazlar. Yalan dolan dönen yerlerde de durmazlar. Çünkü Müslüman yalana nefret eden insandır, Müslüman dürüst insandır, sâdık insandır. Onun için bakın Peygamberimizin bir duası da şudur:
(Allahümme inni es’elüke kalben selîmâ ve lisânen sâdikâ) buyuruyor.
Allah’ım! Selim kalp istiyorum, senden dost doğru lisan istiyorum, doğru söyleyen dil istiyorum.
Müslümanın özü doğru sözü doğru olmak zorundadır. En yüksek mevki makamlar doğrulara verilecektir ve verilmiştir. ‘’Laiv’’ faydasız ve zararlı lüzumsuz şeyler bunlara ‘’Lâ’viyat’’ boş söz ve işler diye anılır Müslüman boş işlerle de uğraşmaz katiyyen. Müslüman, faydanın ve hayrın ve insanlığa hayırlı olan hizmetlerin adamıdır.” Onlar boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve bizim işlerimiz bize sizin işlerinizde size “selâm” olsun, size “selâm” olsun biz kendini bilmezlerin arkadaş edinmek istemeyiz derler.” ‘’Kasas Sûresi 55’inci âyet-i kerime’’
Dakika 1:15:05
Müslümanın diğer bir özelliği de: “Ve onlar ki Rablerinin âyetleri kendilerine okunduğu hatırlatıldığı zaman o âyetlere karşı sağırlar ve körler gibi davranmazlar.” Âyetleri gâyet iyi dinlerler, anlarlar, gereğini yaparlar. Üzerine üşüşürler fakat görür göz dinler kulak olarak üşüşürler. Yani Kur’an’a koşarlar, Allah’ın emrine koşarlar, can kulağıyla dinlerler ve gereğini yerine getirirler, Allah’a itaat ederler, isyân etmezler. “Ve onlar ki: “Ey Rabbimiz! Gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler ihsân et” diye de dua ederler. İşte şu güzelim Allah’ın öğütlerine bakın. “ve zürriyetleriniz sebebiyle bizlere gözümüzü aydınlatacak nimetler mutluluklar ver demektir bu dilek aile ve evlat terbiyesine verilen önemi gösterir. (وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً ) “Ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl” derler. Takvâ sahipleri Allah’ın korumasıyla mutlu kimselerdir. Bunlar tüm tehlikelerden korunmuş kimselerdir Allah’ın himayesindedirler. İmam bakın müttekilere takvâ sahiplerine önder demek imam demektir imam önderliktir. Halîfelere de mesela imam denmiştir. Yine İbrâhim Aleyhisselâmın da bir sıfatı yine imamdır peygamberlerin bir sıfatları da imamdır yani önder demektir. Başkan, öncü, kendisine uyulan kimse demektir. Demek ki, peşinden gidilen insanlara, önderlere, öncülere imam deniyor. Müttekilerin önderi olmak arzusu ne büyük gâye ne kutsal bir düşünce ve idealdir. Ruhlarındaki büyüklüğü gösteren bu duanın içinde bulundurduğu mânâ ne yüksek ne toplayıcıdır. Bundan yüksek bir fikri ilerleme yüce gayret düşünülebilir mi? İşte bunlar yaptıkları sabırlarına karşılık ‘’Ğurfe’’ yüce makamlar ile mükâfatlandırılacaklardır. Onlar cennet odalarında huzur içindedirler cennet köşklerinde, cennet saraylarında. ‘’Ğurfe’’ yüksek bina konakların terası, kulesi gibi en yüksek noktası anlamındadır. Yedinci gök diye de tefsir edilmiştir. “İşte onlar öyle yükselecekler ve orada bir sağlık ve selâm ile karşılanacaklardır.” ‘’Tahiyye’’ sağ olasınız bir diğer hayat duası selâm da selâmet duasıdır. Beş vakit namazın içinde ne ararsanız bulursunuz.
(اَلتَّحِيَّاتُ ِللهِ، وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّـبَاتُ، اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ، السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلَىعِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ. أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.)
Dakika 20:00
“Her türlü saygı salât ve iyilikler Allah’a mahsustur, her türlü ibadet Allah’a mahsustur. Allah’ın selâmı rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun ey Şanlı Peygamber ey Muhammed diyor Cenab-ı Hak. Selâmet bize ve iyi kulların üzerine olsun. Ben şahâdet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve Rasûlü’dür.”
İşte bunun içeriği de tamamen Yüce Allah Peygamberimiz arasında sâlih kullar ve namaz kılan kulların üzerine yapılan bir dua var burada. Namazda neler var neler, neler, neler. Kâinat “Tahiyyat” okuyor haberin olsun, kâinat “Fâtihâ” okuyor haberin olsun, kâinat “Bismillah” diyor haberin olsun. Kâinat ağaçların gölgesine varıncaya kadar Allah’ı tesbih ediyor haberin olsun. (وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ) “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” buyuruyor Cenab-ı Hak. (Zâriyât Sûresi 56’ncı âyet-i kerime). İbadet ve kulluk bunu unutma! Bizlerin görevi Allah’a ibadet ve kulluktur. Duanız olmadığı takdirde kesin kez yalan salmışsınız o halde o yalanlamanın cezâsı gerekli bir sonuç olur yarın boynunuza geçer. (فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً) buyurulmaktadır.
Cenab-ı Hak iki cihânda mutlu olan kullarından eylesin. Hayat veren nurun dersleri, keşif notları, irşâd notlarıyla dersimiz devam ediyor. Şuanda ‘’Şuarâ Sûresine’’ gelmiş bulunmaktayız. Yeryüzü medeniyetini ve gökyüzü medeniyetini kuran İslam ile Yüce Allah’tır. Yeryüzü medeniyeti İslam ile kurulur kalplere ruhlara gökyüzü medeniyeti kurulmuştur. Kur’an-ı Kerim yeryüzü medeniyetinden hem gökyüzü medeniyetinden bahsetmektedir. Çünkü İslam Allah’ın kurduğu düzendir ezelî ve ebedî Hakk’ın hakîkatin tâ kendisidir. Yediden yetmişine bu okula kayıt olalım ve bu dersleri kaçırmayalım. Bu dersler Yüce’nin ortaya koyduğu yüce derslerdir biz aczimizle bunun tercümanlığını yapmaya çalışıyoruz.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Kıymetli izleyenlerimiz,
Şuarâ Sûresi de Mekki döneminde inzal edilen Mekki Sûrelerimizdendir. Ancak nihâyetinde ki sonuna kadar 5 âyetin Medine’de inmiş olduğu rivâyetleri vardır ve 227 âyetten müteşekkildir ve Kur’an-ı Kerim’in 26’ncı Sûresidir.
Dakika 1:24:40
طٰسٓمٓۜ ﴿١﴾
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ﴿٢﴾
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ اَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَ﴿٣﴾
اِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ اٰيَةً فَظَلَّتْ اَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِع۪ينَ﴿٤﴾
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْدَثٍ اِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِض۪ينَ ﴿٥﴾
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْت۪يهِمْ اَنْبٰٓؤُ۬ا مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ﴿٦﴾
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ كَمْ اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ﴿٧﴾
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ﴿٨﴾
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ ﴿٩﴾
(صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ)
Kıymetli izleyenler; (طٰسٓمٓۜ ) Tâ, Sîn, Mîm diye başlayan bu yüce sûre de bakalım bizlere ne diyor. Buyuruyor ki: Bunlar sana apaçık kitabın âyetleridir. (Rasûlüm) Sevgili Habîbim ey Muhammed! Onlar îmân etmiyorlar diye âdeta kendine kıyacaksın!
Sevgili Peygamberimiz herkesin kurtuluşunu candan istediği için neredeyse kendi canına kıyacak gibi zahmetini içinde koşturuyordu insanların kurtuluşlar çalışıyordu.
Cenab-ı Hak diyor ki: Biz dilersek onların üzerlerini gökten bir âyet (mûcize) indiririz de, ona boyunları eğile kalır. Bununla beraber kendilerine o Rahmân’dan yeni bir öğüt gelmeyedursun, illâ ondan yüz çevirirler.
İnanmak istemiyor zoraki inandırmayı da Allah kabul etmiyor. Kişi aklıyla, kalbiyle, rûhî kuvvetleriyle özgür hür irâdesiyle seve seve kendisi kabul edip Müslüman olacaktır yoksa kabul değildir. Üstelik (ona) “yalandır” dediler. Bakın, Müslüman olmayı artık olmuyor ama birde Kur’an’ı yalanlayan çalışıyor inkâr ediyor. Peygamberliği, Kitâb’ı kabul etmiyor etmek istemiyor. Fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir. Sen gerçekle alay ediyor musun? O belâ başına gelecek o gerçek seni kuşatır. Senin inkâr ettiğin gerçekler başına öyle bir belâ olarak iner ki, cehennemi inkâr ediyorsun tamam, o cehennemin tepene binecek o. Mezarı berzahı inkâr ediyorsun tamam, “Münkir-Nekir” gelip seni kuşatacak. Azrâil’i inkâr ediyorsun ensene gırtlağına çökecek. İnkârla işin içinden çıkacağını kurtulacağını mı zannediyorsun? İslam’a çağdışı deyince işi hallettiğini mi zannediyorsun? Kendin ne yapıyorsun tam mânâsı ile cennet çağının dışında cehennemin ortasında bulunuyorsun. Ey kızıl zâlim! Ne yaptığının farkında mısın? Cehennemin çağdaşları bunlar cennetin çağdaşı olsana. Îmân lâzım, onun için îmân lâzım, onun için Kur’an lâzım, onun için putlara değil Muhammed’in yoluna onun getirdiği Allah’ın ilkelerine tâbî olman lâzım cennetin çağdaşı olabilmen için. Küfrün çağdaşı oldun kendine yazık ediyorsun.
Dakika 1:30:10
Bu öfkem sana acıdığımdan başka bir şey değil bunu da bilesin. Cenab-ı Hak: “Yeryüzüne bir bakmazlar mı?” diyor Cenab-ı Hak. Bakıyor ama adam görmüyor ki maddeye kapılmış midesine kulluk yapıyor midesine, şehvetine kulluk yapıyor Allah ‘a kul ol da mideni yine helâlle besle nefsin isteklerini de helâlle karşıla. Ama Allah’a kul ol. İllâ şehvetine tapacak, iblîse tapacak midesine kul olacak adamım zannedecek olmaz öyle yazık biz beraberiz Allah’ın kullarıyız birbirimize gerçekleri söyleyelim sen de bana söyle. Ben Kur’an-ı Kerim’i aczimle anlatıyorum sen de ya bana bu Kur’an-ı Kerim’i ben daha iyi biliyorum dersin açarsın âyetleri bak biz âyet, âyet kelime, kelime okuyoruz. Gelirsin dersin bak bütün geçmişin âlimleri bilmiyor burası şöyle dersin seninle görüşürüz. İlimin tartışması her zaman güzeldir cehâlete inkârla işin içinden çıkılmaz câhillikle bir yere varılmaz. İnkâr etmekle, şirke saplanmakla bir yere varılmaz ki. Allah’ın âyetlerini inkâr edince ne kazandın? Cehennemi kazandın. Yazık olmadı mı peki? Allah’ın gazâbına çarpıldın, yazık olmadı mı? “Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz.” Yerde bitenleri Allah yaratıyor, gökten inenleri Allah yaratıyor. Göktekileri o düzeni O kurmuş, yer düzenini O kurmuş. Niye bakıp da görmüyorsun ki? Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama çoğu îmân etmezler. Cenab-ı Hak yarattığı kullarını biliyor bakın çoğu îmân etmezler diyor. (وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ) “Ve şüphe yok ki Rabbin, evet galip ve engin merhamet sahibi O’dur.” Allah engin bir merhamet sahibi, gelin tövbe edin, îmâna gelin, Müslüman olun. Kendi kafanıza göre değil İslam’ın emrettiği amil hükümlerine göre mümin Müslüman olun. Bak Cenab-ı Hak ne diyor; “Şüphe yok ki Rabbin, evet galip ve engin merhamet sahibi Allah’u Teâlâ’dır.” (الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ) ismiyle sana kendini burada da tanıtıyor. (طٰسٓمٓۜ ) ‘’zittavli’den’’ (سٓ) Kuddüs ‘ten (مٓۜ) Rahmân’dan diye Muhammed Bin Kâ’b’dan bir rivâyet de vardır. (طٰ) şiddet harflerinin en şiddetlisidir, kalkale harflerinin en sertidir (طٰ) “Tâ‘nın” Tûr Dağı’na (سٓ) “Si’nin” Mûsâ’ya ( مِنْ ) “Min’in” de Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm ve Aleyhimüsselâm işaret olduğu da zihine çarpmaktadır. “İşte o Mübin apaçık kitabın âyetleridir.” (ذاك اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ) buyruluyor. (الْمُب۪ينِ) Mübin ‘’bâne ebâne beyyin’ gâyet açık parlak şanlı Kur’an’ın bir sıfatıdır yani parlak kitaptır Kur’an-ı Kerim. Parlak mı parlak nur saçan nurun kaynağıdır Allah’ın kelâmı olduğu için.
Dakika 1:35:15
(مِنَ السَّمَٓاءِ اٰيَةً) Gökten bir âyet diyor kesin bir belâ (اَعْنَاقُهُمْ) boyunları, Rahmân’dan zikir. “Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişizdir.” Buralara dikkat et! Bu kelimelerin bu âyetlerin anlamını verdik ama üzerinde dur şöyle bir dikkat eyle! ‘’Kerim’’ her şeyin iyisi, âlâsı, faydalısı demektir. ‘’Zevc’’ burada sınıf ‘’Cins’’ nevi anlamındadır. “İmbat” bitkilere ve hayvanlara ve insana da işaret etmektedir. Çiftler nasıl tertip ve tanzim olup çıkıyor hem ölüp kuruduktan sonra tekrar Cenab-ı Hak bakın kuruyor, ölüyor, tekrar Cenab-ı Hak yeşertiyor, tekrar diriltiyor gözü önünde oluyor bunlar. Baksana şu âleme! Allah’ın birliğine, rahmetinin genişliğine, kudretinin büyüklüğüne, âhiretin varlığına delâlet eden îmânı gerektiren bir delil vardır. (إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ) “Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet var.” Ne yazık ki bunca âyetleri görmeyen zihniyet bununla beraber çoğu mü’min olmadı îmân etmediler. (وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ ) “Ve şüphe yok ki Rabbin o öyle aziz, öyle Rahim’dir.” Aziz dilediğini yapar, intikamını alır intikamını geciktiriyorsa Rahim olduğu için geciktiriyordur. “Şüphesiz îmân edenleri rahmetiyle sevindirecektir.” Küfür edenleri de adaletin de yargılayacaktır hak ettiklerini verecektir. Herkes neyi hak ediyor neyi kazanıyorsa karşılığını bulacaktır.
Cenab-ı Mevlâ hep hayırda yarışan insanlığın da hayrına koşan iki cihânda mutlu olan kullar zümresine ilhâk eylesin.
Dakika 1: 38:27