Tefsir 424-01

424- Tefsir Ders 424 hayat veren nurun keşif notları

424- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 424

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Ahzâb Sûresi 35’inci Âyet-i Kerime’den 40’ıncı Âyet-i Kerime’ler)

 

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’

‘’Bismillahi Zişân azimû sultan şedidül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytani insün ve can’’

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

(لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ), (وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ ) Ey Peygamberin ev halkı, ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah sizden bütün kirleri giderip sizi tam pak tertemiz yapmak istiyor..”

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İşte Peygamberimizin Ehl-i Beyti ev halkı bütün hanımları torunları erkek kadın ne varsa hepsi Peygamberimizin Ehl-i Beytidir. Hattâ Selmân ’ül Fârisî dahi Îran’lı olan bir Selmân’a (Radıyallâhu Anhü ve Erdahüm Ecmaîn) onun içinde o da benim Ehl-i Beytimdir demiştir ki burada Peygamberim bazı yakınlarını Ehli Beyt sayıp bazılarını saymayan Şia’nın durumu çok tuhaftır. Peygamberin tertemiz hanımlarınız dahi hesabı almayarak Ehl-i Beytin Hazreti Peygamberi kendisiyle Ali, Hasan, Hüseyin, Fâtıma (Radıyallâhu Anhüm ’den) ibâret oldukların da ısrar etmek istemişler ve bu yüzden İslam tarihinde çok büyük gürültüler çıkarmışlardır, bunu yapan Şia’dır. Sevgili Peygamberimiz Aleyhisselâtu Vesselâm: “Selmân bizden ve Ehl-i Beytten ’dir” dediği hâlde Peygamberin yakınlarına hattâ hanımlarını bile Ehl-i Beyt saymayan halk Sahâbe-i Güzin arasında ayırım yaparak bunların gerçek Sahâbîleri bile Sahâbî saymamak elbette bir dalâlettir yanlışlıktır. Bunlardan kimin kâri olur derseniz, İslam’ı baştan beri İslam birliğini İslam kardeşliğini bölmek parçalamak isteyen zihniyet o gün de -i Sebe’nin taraftarları harekete geçmişler. Hâricîleri dıştan örgütleyenler beri taraftan başkalarını örgütleyenler İslam birliğini bölüp parçalamak için ellerinden gelen her şeyi o gün yapmışlar, bugün de yapmaktadırlar. İslam da bölünme aslında yoktur insanlar kendileri bölünüyorlar. Kuran-ı Kerim tastamam yüce bir kitap ebedî bir yüce mûcize İslam bozulma şansı yok. Bunun için insanları bozuyorlar ve aldatıyorlar. Eğer İslam kendi kaynağından ilmi bir şekilde bilinirse bu oyuna Müslümanlar gelmez. Birini taklit eden insanlar bölünmeye, parçalanmaya müsait insanlardır. Bunun için biz diyoruz ki dünyanın her yerinden ilim ehli, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat kanalında Sevad ’ül Azam, Fırka-ı Nâciye o müçtehit yetiştiren ekolden gelen yüksek Ulemâ kitlesiyle hareket edilmelidir.

 

Dakika 5:20

 

Bunlar Ehl-i Bid’ate sapmayan Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yoluyla gelen ekoldür, müçtehitler ekolüdür. Bunlar, İslam’ı güzel bilen kaynağı ile delilleriyle bilen zatlardır işte Hanefî ekolü, Mâlikî ekolü, Şâfiî, Hanbelî ekolleri sağlam ekollerdir bunlara yakın olanlar vardır bir de Ehl-i Bid’at ve Dalâlet yollarına sapanlar vardır. Esas İslam’a darbe vurmak isteyen zihniyet Ehl-i Bid’at ve Dalâlet yoluyla başkalarının örgütlediği teşkilatlardır. Yoksa İslam’ın aslî olan delilleri Kur’an-ı Kerim, sahih sünnet, icmâ, ümmet, kıyâs-ı fukahâ ile hareket eden ilim ve gerçek hak bilgiyle hareket eden ve İslam kardeşliğinden, İslam birliğinden yana olan insanlar bu oyunlara gelmek istemezler, aslâ da gelmezler Allah’ın lütfu keremiyle.

 

Şimdi bu gerçeğe işaretledikten sonra Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin sünnetlerini belleyin ilim tahsil edin. Ve ey Peygamberin kadınları ve kızları! Evleriniz de okunup duran Allah’ın âyetlerini ve hikmetini alın. Yani Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamberin sünnetlerini belleyin, ilim tahsil edin. Peygamberin evi odaları o Hucûrat’ı dünyanın en büyük üniversitesi hem de Arş’ı Âlâdan gelen derslerin okunduğu, vahyi ilâhînin okunduğu o maddî yapısı dünyaya göre hafif gibi görünen ama manevî yapısı ta Levh-i Mahfuz’un dersleri okunan kıymetlidir fakülteler üzeri bir fakülte üniversitelerin üzerinde bir üniversitedir. Neden? Allah’u Teâlâ’nın kendi kelâmı okunmaktadır da onun için. Allah’u Teâlâ’yı tanırsanız o zaman bunun değerini önemini anlarsınız maddeye takılıp kalanlar, maddeyi gözünden büyütenler, nimeti bakıp da nimeti vereni görmeyenler, mahlûku görüp de Hâlikı görmeyenler bu gerçeği göremiyorlar. Cenab-ı Hak gerçekten Allah’ın latif ve her şeyden haberdar bulunuyor. Cenab-ı Hak gönlümüzde tevhîd nurlarının parlamasını o nurlarla hayata bakılmasını, ölümsüz o mutlu hayatı yakalamayı mutlu olmayı Cenab-ı Hak nasîb eylesin. Çırpıntımız kimseyi eleştirmek değil doğruyu ortaya koyup yanlışları gidermeye çalışalım. Hepimiz kâra geçelim hiçbirimiz zarar etmeyelim yeryüzüne kardeşliği, barışı, ilmi, irfanı egemen kılalım mesela budur. Şanlı Kur’an-ı Kerim’i ve onun âyetlerini doğru anlayalım. Onun için hayat veren nurun dersleri, keşif notları, irşâd notlarıdır.

 

Dakika 10:05
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

 

اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يراً وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً﴿٣٥﴾

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

‘’Ahzâb Sûresi’nin 35’inci âyeti’’ ile dersimiz devam etmektedir.

 

Şüphe yok ki Müslüman erkeklerle Müslüman hanımlar, kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sâdık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevâzi erkeklerle mütevâzi kadınlar… Hayır işleyen sadaka veren erkeklerle hayır işleyen sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar; namuslarını ırzlarını koruyan erkeklerle namuslarını ırzlarını koruyan kadınlar, Allah çok zikreden erkeklerle Allah’ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

 

İşte kıymetli dostlarım, bu âyet-i kerime de kadınla erkek yan yana. Bütün erkek ve iyi kadınların tümü için Allah ne dedi? Bunlar İslam’ı bilen yaşayan erkekler ve kadınlar ki, işte diyor onlar için Allah bir mağfiret… Nedir mağfiret; Günahlarını Cenab-ı Hak üstünü örtüyor siliyor günahların silinmesi günahların sebebiyle seni rezil rüsva etmiyor cezâlandırmıyor mağfiret etmek Allah’u Teâlâ’nın senin günahlarından vazgeçmesidir seni cezâlandırmamasıdır. Affediyor günahlarını ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Büyük mükâfat nedir? Cennet Âlâ, Allah’ın rızâsı, cemâlidir. Şimdi dünyaya iyi düşün dünya ile âhireti mezarı iyi düşün aldanma, Hâlik ile mahlûku iyi düşün! Ya bugünkü dünyadaki bir yanılgı var mahlûka takılmış, takılmış kalmış insanoğlu Hâlikı unutmuş mahlûkun emirlerine dikkat ediyor Hâlikın emirlerini unutmuş, tabii istisnâlar hâriç. Bu ise kişinin kendine yaptığı en büyük kötülüktür ve şirktir, kulu mahlûku tanrı edinmektir Allah’u Teâlâ’yı ve O’nun emirlerini yok sayıyor, birilerine takılmış onları Rab ilân ediyor. Ne kadar yanlış bilerek veya bilmeyerek ilâhî emirlere de nefsinin işine gelmediği içinde karşı çıkıyor. Nefsin Allah’a itaat ederse Müslümansın, eğer kendi hevâna uyarsan ilâhî emirleri tanımazsan kendi nefsini tanrılaştırmışsın nefsine tapıyorsun buda bir Firavunluktur.

 

Dakika 15:05

 

Kendine gel aklını başına al! Nefsinle ruhunla bütün varlığınla Allah’ın emrine gir Müslüman ol, Allah’a itaat eyle. Kulluk sultanlık ebedî mutluluk işte burada, nur ve onun kaynağı da burada, mutlu olmak da burada. Kula kulluk yapmak nur değil nardır ateştir. Hem Ehl-i Beyte hem de onlar gibi bu güzel ahlâk ve nitelikleri kendilerine huy edinenlere bir vaad ve müjdedir. Burada büyük bir müjde veriliyor. “Mü’minlerin kadınları bizim hakkımızda bir şey nâzil olmadı” diyenler olmuştu. Bunun üzerine Cenab-ı Hak kadın erkeği bir arada zikir eyledi. “Ya Rasûlallah!” dedi bazıları, Allah’u Teâlâ Celle Celâlühü Kur’an-ı Kerim’de erkekleri zikrediyor, demek ki bizim zikrolunacak hiçbir iyiliğiniz yok, bizden hiçbir itaat kabul buyrulmayacak diye korkuyoruz” dedi bazı kadınlar. Bu âyet bunun üzerine nâzil olduğu rivâyeti vardır bu rivâyetin kaynağında muhaddislerimizden Tirmizî, Ahmet Bin Hanbel bulunmaktadır. Bütün âlimlerimize ve tüm mü’minlere Allah rahmet eylesin, mağfiret eylesin ve nur üstüne onlara nur eylesin. Sevapları eksilmesin ebedî artsın günahları tamamen yok olsun mağfiret olsun. Allah’ın mağfiretine merhametine Cenab-ı Hak bütün âlimlerimizi mü’min kardeşlerimizi mazhâr eylesin.

 

استعيذ بالله

 

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً ﴿٣٦﴾

وَاِذْ تَقُولُ لِلَّـذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراًۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً ﴿٣٧﴾

مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَراً مَقْدُوراًۙ ﴿٣٨﴾

اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً ﴿٣٩﴾

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟﴿٤٠﴾

 

Bununla beraber Yüce Allah Celle Celâlühü ve Rasûlü bir işe hükmettiği zaman, gerek mü’min bir ve gerekse mü’min bir kadın için, o içlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Buraya dikkat et! Ey dünya Müslümanları! Allah ve Rasûlü bir işe hükmettiği zaman gerek mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için, o işlerin de başka bir tercih hakkı yoktur Allah’ın ve Rasûlünün emrine uymak mecburiyeti vardır. İşte Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede bunu açıkça beyân ediyor.

 

Dakika 20:15

 

Her kim de Allah ve Rasûlüne âsî olursa, yani Allah’ın sözünü tutuyor, emrini tutmuyor, Peygamberinkini tutmuyor da artık kendi keyiflerine göre kadın veya erkek hareket ediyor. Böyle yapar kim Allah ve resulüne âsî olursa açık bir sapıklık etmiş olur. Bunu Yüce Rabbimiz kendisi söylüyor. Okuduğunu âyetlere dikkat et aç Kur’an’ı Kerim’e bak!

 

Hem hatırla o vakti ki o kendisine Allah’ın nimet verdiği ve senin de ikrâmda bulunduğum kimseye: “Hanımını kendine sıkı tut ve Allah’tan kork” diyordun da nefsinde Allah’ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Hâlbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktır. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlama da mü’minlere bir darlık olmasın. Allah’ın emri de yerine getirilmiştir. Burada oğulluklar hanımlarını boşarsa oğullar değil… Dikkat et buraya iyi anla! Oğulluklar hiçbir zaman öz evlat gibi olmadığı için Cenab-ı Hak oğullukların yani evlatlıkların boşadığı hanımları bir Müslümanın almasında bir sakınca yoktur. Eğer sakınca var derseniz, Allah’ın ak dediğine siz kara demiş olursunuz. Senin emrine mi uyulacak, Allah’ın emrine mi? Allah’u Teâlâ sakınca yok diyor benim emirlerimin sahasını daraltmayın diyor. Harama helâl denmediği gibi, helâlara da haram denmez. Helâli ortaya koyan sen değilsin bende değilim Allah’u Teâlâ ve Rasûlüne emir neyse odur.

 

Peygamber’e Allah’ın takdir ettiği ve mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bak Yüce Allah söylüyor bunları. Peygambere Allah’ın takdir ettiği bakın burada Peygamberin aldığı hanımların alacağı hanımların tamamının takdiri Allah’u Teâlâ’ya ait. Onun için dedikodu yapmaya kalkmak Allah’u Teâlâ’nın emrine karşı koymaktır bu bir iblîs hareketidir iblîs. Yani bu bir Müslümanlık doğruluk taslaman falan değil. Allah’ın emrine karşı koymak iblîs hareketidir. Onun için Hazreti Muhammed’e Cenab-ı Hak Zeynep Annemizi de ne yaptı; Alacaksın dedi Cenab-ı Hak emretti aldı. Niye? Zeyd Hazreti Zeyd boşamıştı.  Boşandıktan sonra da, artık putperestlerin cahiliye devrinin bir âdeti vardı evlatlıkların hanımlarını muallakta bırakıyorlardı dolayısıyla artık o kadına helâl olan insanlar yasaklanıyordu. Nikâhının önüne bazı konular da set çekiliyordu, Cenab-ı Hak o câhiliye putperest âdetini de ortadan kaldırdı.

 

Dakika 25:05

 

Peygambere Allah’ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah’ın sünneti kânûnları böyledir Allah’ın emri ise biçilmiş bir kaderdir takdirdir. Allah’ın emrine Peygamber uymazsa kim uyacak? Uymazsa Peygamber olabilir mi?

 

Onlar, Allah’ın gönderdiklerini tebliğ ederler. Kimler? Peygamberler ve sadece Allah’tan korkarlar. Falan şöyle der falan böyle der diye meşru olan şeyleri peygamber yapmazsa Allah’tan korkmamış olur. Peygamber Allah ne derse onu yapar sadece Allah’tan korkar ve onun içinde bütün insanlığın gerçek önderi, örneği Hz. Muhammed’dir. Ondan önce de diğer peygamberler idi. Allah’tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter. Çünkü Allah gerçek hesaba çekecek olan Allah’u Teâlâ’dır.

 

Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Yani Hazreti Zeyd’i evlatlığına almıştı. Evlatlık ayrı şey babalık ayrı şey Zeyd’in babası olmadığı gibi kimsenin de babası değildir Hazreti Muhammed. Ya, Allah’ın Rasûlü, Nebîsi, Habîbi Kibriyâ’sı ve rahmet Peygamberidir. Ama Allah’ın Rasûlü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Muhammed Mustafa Allah’ın Rasûlü ve en son Peygamberdir. Ondan başka artık sonuncu Peygamber olduğu için ondan başka Peygamber gelmeyecektir. Âhir zaman Peygamberi, peygamberlerin sonuncusudur. Buraya dikkat et! Yalancı birçok peygamberim diyen sahtekârlar yalancılar çıkmıştır bunların hepsi yalancı ve sahtekârdır. Hazreti Muhammed’den sonra kıyamete kadar başka peygamber gelmeyecek. Îsâ’nın gelmesi dahi Muhammed’in şeriatını uygulamak için gelecek, Peygamberin Muhammed’e ümmet olarak gelecek ve onun şeriatını uygulayacak. Yoksa başka bir görev için gelmeyecek. Birde dünyada Hazreti Îsâ’ya görevini yaptırmayan, çarmıha germek isteyen dünyadaki zihniyete: Ben size Allah’ın oğluyum demedim, ben, Meryem’in oğluyum Allah’ın kuluyum peygamberiyim dedim siz neden yanlış yola gittiniz diye yanlışları düzeltecek. Ve doğruyu İslam nizâmını, İslam kânûnlarını Îsâ Aleyhisselâm uygulamaya gelecek. Onun Peygamberliği ayrı bir şeriatla gelmeyecek başka kimsenin keyfine de gelmeyecek. Sırf Hazreti Muhammed’in ümmeti olarak gelecek, deccala karşı görevini yapacak ve dünyada da bir inkılap bir devrim olacak ki bâtıl devrilip İslam egemenliği İslam’ın kânûnları hâkim olacaktır. Bu Allah’u Teâlâ’nın isteğidir, birilerinin keyfine göre bir istek değildir. Doğulu, batılı isteği değildir bu, bir ideolojik meselede değildir. Onun için Allah’ın kullarını birilerine tapulayıp öbürlerini ötekileştirmek İslam da yoktur.

 

Dakika 30:00

 

İslam da vicdan evrensel bir vicdan, evrensel bir hak îmân, evrensel bir hak adâlet ve evrensel gerçek barış vardır. Hukûkun üstünlüğü de evrenseldir bütün mahlûkatı kapsamına alır. Kimsenin hakkını kimseye yedirmez. İslam her yönüyle çağları kuşatmış ve evrenseldir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Onun için Hazreti Muhammed son Peygamberdir, peygamberlerin sonuncusudur.

 

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Aleyhisselâtu Vesselâm’ın halası “Ümeyye Binti Abdülmuttalib’in kızı Zeynep Binti Cahş’ı Zeyd Bin Harise’ye birbirleriyle evlenmek üzere aday olarak belirlediği zaman, Zeynep ve kardeşi bunu kabul etmemişler. Bu âyet bu yüzden nâzil olmuş deniliyor ki, yukarıda geçen: (النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ ) “Peygamber mü’minlere canlarından ileridir” diyen âyeti kerimeye dikkat edilmesi lâzım. Şimdi (وَاِذْ تَقُولُ) Hatırla o zamanı ki, diyordun (لِلَّـذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ) ona, o kendisine Allah’ı nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimseye, (وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ) Allah’ın yardımı ile kendisine türlü bağışlarda bulunduğun kısaca azat edip hürriyet nimetine erdirdiğin kimseye- ki şimdi ismi gelecek olan Zeyd’dir bu. Yani Zeyd Bin Hârise Bin Şurahbîl, annesiz Su’da Binti Sa’lebe Bin Abdi Âmirî Beni Ma’n Bin Tay’dendir kendisi.

 

“El-İsabe fi Marifeti-s Sahâbe” isimli eserinden hayat hikâyesi şöyle yazılıdır: Zeyd’in Zeyd Bin Harise’nin annesi Su’da kendi kavmini ziyarete gitmişti. Zeyd de beraberindeydi. Cahiliye devrinde Beni Kayn Bin Cisir süvârîleri Benî Ma’n evlerine baskın yaptılar. Bu daha Peygamberimize Peygamberlik gelmeden önce Zeyd’i kapıp aldılar, anlayışlı bir çocuk idi Zeyd. Ukaz panayırına getirdiler, satılığa çıkardılar. Hakîm Bin Huzam, halası Hatice hesabına dört yüz dirheme onu satın aldı. Hazreti Hatice Annemiz de Rasûlullah kendisi ile evlendiği zaman onu Rasûlullah’a hibe etti. Kimi? Zeyd’i. Onu kaybetmiş olan babası Hârise tabii ki Harise’nin kabilesi olan kep kabilesinden bir takım kimseler hacca gelmişler Zeyd’i görmüşler. Zeyd onlara kendisini tanıtmış, onlarda tanımışlar ve şu beyti aileme götürün demiş Zeyd. Yani Zeyd bir eşkıyaların bir baskınıyla Zeyd kaçırılmış satılmıştır köle olarak bakın Hazreti Hatice annemize köle olarak birisi almış sarılarak o da Hatice Annemizle Peygamberimize size Zeyd’i hibe etmiş ve Zeyd’i yakınları memleketinin adamları görmüşler ve Zeyd ile tanışmışlar.

 

Dakika 35:10

 

Bak Zeyd onlara ne yapıyor; şu beyti aileme götürün diyor. Daha Zeyd’i anası babası bulamamış.

 

Kavmime özlemlerimi bildiririm. Zeyd diyor bunları, gerçi uzağım, çünkü Meşair’in yanında beytin civarında kalanlardanım” diyor Zeyd. Bu beytimi aileme götürün diyor.

 

Gitmişler babasına bildirmişler ve yerini tarif etmişler. Bunun üzerine Hârise ve kardeşi Kâ’b onu kurtarmak için fidyesini alıp yola çıktılar: Mekke’ye geldiler, Peygamber Efendimizi sordular. Ki, daha o zaman Peygamberlik gelmemişti. Mescitte olduğu söylendi, yanına gittiler: “Ey Muttalib’in oğlu, ey kavminin efendisinin oğlu! Şimdi Zeyd’in babası amcası Peygamberimize böyle diyorlar. “Ey Muttalib’in oğlu, ey kavminin efendisinin oğlu! Siz Allah’ın ve şerefli Harem’inin civarında kalan kimselersiniz. Siz sıkıntı içinde olanları kurtarır esirleri doyurursunuz. Biz sana senin yanındaki çocuğunuz için geldik. Bize lütuf et ve ihsân et. Takdim edeceğimiz fidyesini kabul eyle, serbest kalmasına yardım buyur” dediler. Rasûlullah: “O kim” buyurdu. “Zeyd Bin Hârise” dediler. Bunun üzerine (yahut da başkası), “Haydin çağırın onu da muhayyer bırakın dedi Peygamberimiz yani Zeyd’i çağırın ama muhayyer bırakın, dedi. Eğer sizi tercih ederse, fidyesiz bir kuruş almadan sizin olsun çocuğunuzu alın götürün. Yok, eğer beni tercih ederse Vallâhi ben beni tercih edene karşı fidyeyi, parayı tercih etmem       buyurdu sevgili Efendimiz.

 

Bunun üzerine Zeyd Bin Hârise’yi çağırdılar. Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem: “Bunları tanıyor musun?” buyurdu.

 

Zeyd de dedi ki: “Evet, şu babam şu da amcam” dedi.

 

Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem: “Bende bildiğinim, sana olan davranışını ve arkadaşlığımı gördün şimdi ya beni tercih et ya onları” dedi Peygamberimiz Zeyd’e dedi.

 

O zaman Zeyd dedi ki: “Ben sana karşı hiç kimseyi tercih edemem. Sen benim hem babam, hem amcam yerinesin” dedi Zeyd.

 

Buna karşı babası ve amcası: “Yazık sana ey Zeyd, köleliği hürriyete, babana, amcana ve Ehl-i Beytine tercih mi ediyorsun?” dediler. Zeyd de:

 

“Ben bu zattan bu Hazreti Muhammed’den öyle şeyler gördüm ki, ona karşı hiçbir kimseyi tercih edemem” dedi Zeyd. Cennetlik çocuk bu çocuk, kahraman çocuk Zeyd böyle dedi ve bu şekilde cevap verdi.

 

Dakika 40:00

 

Rasûlullah bunu görünce onu Hıcr’e çıkardı daha İslam’ın emirleri gelmeden önce oluyor bunlar. Daha Kur’an gelmedi vahiy gelmedi Peygamberimize Peygamberlik verilmedi.

 

Bunun üzerine onun Hıcr’e çıkardı yani Zeyd’i yanına aldı Hıcr’e çıkardı. Ve buyurdu ki: “Şâhid olun Zeyd benim oğlumdur. Yani evlatlık olarak aldı, bana vâris olacak ben de ona vâris olacağım.” Bunu görünce babası ile amcasının da gönülleri hoş oldu, memnun olarak dönüp gittiler.” Bu haberin kaynağından Tirmizî gibi kıymetli bir muhaddislerin bulunmaktadır.

 

Bundan böyle tâ İslam’a gelene kadar dikkat edin!  Bundan böyle tâ İslam’a gelene kadar “Zeyd Bin Muhammed” diye çağrılırdı. Yani Muhammed’in oğlu deniliyordu Zeyd’e evlatlık edinmişti. Ama bu İslam’dan önce olan bir durum İslam her şeyi değiştirmektedir. İslam Allah’ın kânûnlarıdır bu İslam’dan önceki bir örfe âdete dayalı merhamet kaynağı bir Peygamberimizin sevgi ve şefkat kuşatmasına dayalıydı. “Zeyd Bin Muhammed” diye çağrılırdı. Yani Muhammed’in oğlu Zeyd deniyordu. Rasûlullah onu böyle oğul edindiği zaman, halası Ümeyye Binti Abdülmuttalib’in kızı Zeynep Binti Cahş’ı da daha sonra ona nikâh etmişti. Bakın Zeyd’i kendi yakınlarında halasının kızını Zeyd’e Peygamberimiz nikâh etti. Ondan önce de azatlı cariyesi Ümmü Eymen’i onunla evlendirmiş, ondan oğlu Üsâme doğmuştur. Bakın, Peygamberimiz dünyanın en güzel şerefli insanlarıyla Zeyd’i evlendiriyor. Sonra Zeyneb’i boşadığı zaman, Zeyd Zeyneb’i boşadı, onu, Ukbe Bin Ebî Muayt’ın  kızı Ümmü Gülsüm ile evlendirdi ki bu da anası tarafından Abdülmuttalib’in torunundan yani Peygamberin hala çocuklarındandı. Zeyd Zeynep’i boşayınca bak yine hala çocuklarından Ümmü Gülsüm ile evlendirdi Zeyd’i Peygamberimiz. Bundan da Zeyd Bin Zeyd ve Rukiye doğmuştu. Yani iki çocuğu olmuştu bundan Ümmü Gülsüm’den. Sonra Ümmü Gülsüm de boşadı. Yani Zeyd bunu da boşadı. Ebû Leheb ’in kızı Dürey ile evlendi. Sonra onu da boşadı. Hazreti Zübeyir’in kız kardeşi Hind Binti Avvam ile evlendi. Bu haber de İbni Hacer el-İsâbe de geçmektedir. Buhârî Şerifte de yer aldığı üzere İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) (ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ) “Öz babalarına nispet ederek çağırın.” Âyet geldi şimdi zaman geldi artık âyetler geldi. Evlatlıklar hakkında bakın bu ‘’Ahzâb Sûresi 5’nci âyette’’ bakın ne diyor; “Onları öz babalarına nispet ederek çağırın, evlatlık edinen kişilerin ismi ile çağırmayın öz babaları kimse onun oğlu diye çağırın” diyen âyet geldi Allah’tan.

 

Dakika 45:00

 

Bu şanlı âyet-i kerime ininceye kadar Zeyd Bin Hârise’ye ne deniyordu; Zeyd Bin Muhammed, Muhammedîn oğlu deniyordu. Bakın bu haberi kim rivâyet ediyor; Hazreti Ömer’in oğlu İbn-i Ömer büyük bir allâme Sahâbenin en büyük âlimlerinden birisi. Öyle diyor, Zeyd Bin Muhammed derdik diye haber vermiştir. Bu haberin kaynağında da Buhârî Şerif bulunmaktadır. Bu âyet indikten sonra artık Zeyd Bin Muhammed denmeyecek ya öz babasıyla anılacaktı Zeyd.

 

Zührî, “Biz Zeyd Bin Harise’den önce Müslüman olan bilmiyoruz” demiştir. Yani Zeyd çok çocukluğunda hemen İslam ona gelir gelmez Müslüman olmuştur. Zeyd güzel bir Müslümandı ama evlendikleri hanımlarla Hikmeti Hüdâ birkaç tane hanım boşamıştır. Zeyd Bin Hârise “Bedir’de” bundan sonraki savaşlarda Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bulunmuş ve nihâyet ‘’Mute Savaşında’’ Emîr yani kumandan olarak şehit olmuştur. Zeyd hem savaşlara katılır hem de iyi bir kumandan idi. ‘’Mute Savaşında’’ ki bu ‘’Mute Savaşı’’ biliyorsunuz Peygamberimizden sonraki savaştır. Şehit olmuş Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem onu seferlerinin bazısında Medine de yerine bırakmıştır. Bera Bin Azib ’den rivâyet olunduğuna göre, Zeyd Bin Hârise: “Ya Rasûlallah! Hamza ile aramızda kardeşlik sözleşmesi yaptık demiştir, Hz. Hamza ile kardeşlik sözleşmesi yaptık” demiştir. Hz. Âişe’den de rivâyet olunur ki, (Radıyallâhu Anha ve Anhünne ve Erdahüm Ecmaîn): “Resulullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, Zeyd Bin Hârise’yi herhangi bir seriyye de (düşman üzerine gönderilen küçük süvari müfrezesi) gönderdiği zaman mutlaka Zeyd’i kumandan yapardı. Eğer sağ kalmış olsaydı, onu halîfe bırakırdı” diyor Hz. Âişe yani Zeyd sağ kalsaydı Allah’ın Rasûlü onu halîfe yapardı demiş. Bu Buhârî de rivâyet olunduğuna üzere Seleme Bin Ekvâ (Radıyallâhu Anhüm) demiştir ki: “Peygamberle birlikte yedi gazâ ettim. Rasûlullah onu bize kumandan yapardı” diyor. Bakın, bu da başka bir rivâyet ki bu rivâyetin kaynağında da Buhârî Şerif gibi kıymetli muhaddislerimiz bulunmaktadır.

 

Zeyd’in katıldığı seriyyeler: Önce Karede, sonra Hamum sonra, Iyz sonra Mutrıf daha sonra sırasıyla Hısma, Kurza, seriyyeleri olmuş daha sonra Mute savaşında kumandan olmuş ve bu savaşta elli beş yaşındayken şehit olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de ondan başka hiçbir Sahâbî ismiyle söylenmemiştir. Bizzat ismiyle Kur’an’da, Kur’an-ı Kerim’de anılan Sahâbî Zeyd’dir. Yine Buhârî Şerif’te İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhü)’den rivâyet olunduğu üzere, Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem buyurmuştur ki: “O, yani Zeyd, gerçekten kumandanlığı lâyıktır ve gerçekten en çok sevdiklerimdendir” demiştir Peygamberimiz Zeyd için.

 

Dakika 50:10

 

Bu da bu haberin kaynağında da yine Buhârî Şerif bulunmaktadır. Tirmizî ve başka muhaddislerin rivâyeti ile Hazreti Âişe Annemiz (Radıyallâhu Anha) demiştir ki: “Bir sefer Zeyd Bin Hârise Medine’ye geldi, Rasûlullah benim odamdaydı, geldi kapıyı çaldı, Rasûlullah kalktı ona sarıldı ve öptü” diyor. Peygamberimiz Zeyd’i böyle seviyordu. Bu haberin kaynağında da Tirmizî bulunmaktadır ve başka muhaddislerimiz de bulunmaktadır.

 

Birde İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhü) şöyle demiştir: Ömer, benden Üsâme ’ye benden daha çok maaş bağladı. Ömer dediği babası Hazreti Ömer halîfeliği zamanında Üsâme ‘ye benden diyor bak, oğlundan daha fazla Üsâme ‘ye Zeyd’in fazla Üsâme, fazla Üsâme ‘ye diyor daha çok maaş bağladı. Kendisine sordum: Ey baba! Bana az verdin ama Zeyd’in oğlu fazla Üsâme ‘ye (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) sen çok fazla maaş bağladın dedim. Bakın Hazreti Ömer ne diyor oğluna: “O, Rasûlullah’a senden daha sevgiliydi, babası da Rasûlullah katında senin babandan daha sevgiliydi dedi. Görüyorsun yani diyor ki babası oğluna Hazreti Ömer oğluna: “Ey oğlum! Allah’ın Rasûlü senden de benden de fazla Üsâme’yi de Zeyd’i de fazla seviyordu” dedi. Onun için maaşı fazla bağladım ona demek istedi. Bu haberin kaynağına da yine Tirmizî bulunmaktadır.

 

İşte Zeyd böyle çeşitli yönlerden Allah’ın ve Rasûlünün nimetine ermiş bir zât idi.

 

Kıymetli dostlarım,

 

Olayları doğru anlamak başka şey art niyetli olup da Peygambere düşman olmak ayrı şey bir de düşmanların oyununa gelmek düşmanların ağzıyla konuşmak da buda ayrı bir serseriliktir. Peygamber Efendimiz işte  bu Zeyd hakkında o Zeynep’i boşama diye ona söylediği zaman Cenab-ı Hak ne dedi; O, Zeyneb’i boşadı, boşaması mukadder idi ve o senin öz oğlun değil evlatlığın evlatlıklar öz evlat gibi değildir. Onun boşadığı hanımı da Peygamberimiz Zeynep annemizi Yüce Allah ne dedi; Zeyneb’i sen nikâhlayacaksın nikâhın altın alacaksın emri verildi Peygamberimize. Zeyd boşadıktan bütün ilişkiler kesildikten sonra Zeyd’in olayları böyle geldi. Bu İslam’daki kânûn ve kurallardır olayları birbirine karıştırmamak lazımdır. (اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ) “Eşini bırakma!” Yani Peygamberimiz Zeyd’e diyor ki hanımını boşama kendi yanında tut diyor. “Gönülleri çeviren Allah’ı tesbih ederim”. Şimdi bu konuda birçok gerçeğe dayanmayan haberler yayınlanmış sahte rivâyetler ortaya çıkarılmıştır. Güya şöyle diyorlar, bakın bu bir Peygambere iftiradır Allah’ın emrine karşı gelmektir. Ne diyorlar;

 

Dakika 55:00

 

Güya Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Zeyneb’i Zeyd’e nikâhladıktan bir zaman sonra tesadüfen gözü ona ilişmiş, birdenbire güzelliği gönlünde yer etmiş de (Subhânallâhi  mukallibel kulüb) “Gönülleri çeviren Allah’ı tesbih ederim” demiş. Zeynep de tesbihi işitmiş Zeyd’e söylemiş Zeyd intikal etmiş ve bunun üzerine Zeynep’le beraberliği uygun görmeyerek Rasûlullah’a gelmiş: “Ben eşimden ayrılmak istiyorum” demiş. Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de: “Ne var, ondan seni şüpheye düşürecek bir şey mi oldu?” buyurmuş. Zeyd: “Hayır, yok demiş. Vallâhi ben ondan hayırdan başka bir şey görmedim. Fakat şerefli bir aileden gelmesi dolayısıyla kendisini benden büyük görüyor” demiş. Ve o zaman Rasûlullah (اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ) “Hanımını kendine sıkı tut” buyurmuş. Yani boşama aranız düzelir demiş. Burada ki tesbih tenzih ile ilan etmekte Peygamberlerin İsmet (günah işlememe) özelliğine aykırı bir durum olmadığından, bu hikâyenin gerçekten olmuş olmasını var saymakta aslında bir sakınca da yoktur. Yalnız bu hikâyenin dayandığı istinatgâhta zayıftır. Bununla birlikte bir takım Hristiyan yazarların, dikkat edin işin kökünde kim var? Hristiyan yazarların dedikodu aracı yapmak istedikleri bu hikâye, hadis ilmi bakımından, gerçekten olmuş bir olay değildir. Çünkü hadis-i şeriflerin senetlerine bu haber uymuyor. Bir kere rivâyet açısından sahîh hadis kitaplarında, sahîh bir yol ve senet ile rivâyet edilmemiştir. Sahîh haber değil bir defa bu haber. Peygambere bakın yakıştırmaya çalışılan bir olay bu yakıştırmak istiyorlar düşmanın ağzına bir şey vermek istiyorlar bilhassa münafıklara İslam karşıtı kişilere. Sonra dirâyet yani hadisin mânâsı açısından Zeyneb’in güzelliğini Resulullah’ın henüz görüp anlamış olması aklen kabul edilmez. Niye? Zeynep Annemiz Peygamberimizin halasının kızı onu görmedi denilebilir mi, bunun imkânı var mı? Sonra üstelik İslam’dan önce bir nikâhlanma olayı da var. Zîrâ Zeynep Annemiz Rasûlullah’ın yakın akrabasından olmakla, tâ çocukluğundan beri görüp bildiği ve özellikle tesettür edilmemiş bulunduğu için çünkü o zaman tesettür âyetleri gelmedi ki daha. Arap kadınları genelde fazla kapalı değildi İslam’dan önce. Tesettür edilmemiş bulunduğu için vücut güzelliğini yakından tanıyabildiği bir kadın iken bunu ilk olarak bu defa görülmemiş beğenili vermiş diye anlatmak kendi kendini yalanlayan bir hikâyedir. Çünkü Peygamber halasının kızını görmez mi, bilmez mi?  Daha tesettür âyetleri inmemiş üstelik. Doğrusu Rasûlullah Zeyneb’i önceden biliyordu bile, bile Zeyd’i çok seviyordu Zeyd’e Zeyneb’i nikâhladı ve bildiği için onu evlat gibi sevdiği Zeyd’e nikâh etmiş idi.

 

Dakika 1:00:05

 

Fakat Zeynep onurlu bir kadındı Zeyd’i kölelikten âzâd edilmiş olduğundan dolayı kendine denk saymamış ona varmak onunla evlenmek istememişti tâ baştan. Sırf Allah’ın Rasûlünün emrine itaatle ona varmış, Peygamberin hatırına Allah’ın emrine takdirine uymuş ve ona varmış. Fakat gereği gibi ısınamamıştı. Ara sıra Peygambere akrabalığından dolayı şerefli olması ve asâletiyle övünerek Zeyd’e karşı büyüklenmek istiyordu. Gerçekten kumandanlığa lâyık olarak yaratılmış olan Zeyd buna bir süre sabretti ise de, Rasûlullah’a varıp Zeynep’ten ayrılmak istediğini arz eyledi. Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de bunu nefsin de uygun gördüğü halde birden bire müsaade etmeyip dedi ki: (اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ) “Hanımını kendine sıkı tut.” (وَاتَّقِ اللّٰهَ) “Ve Allah’tan kork.” Yani kadını boşamanın öyle önemsiz bir mesela olmadığını Allah katında sorumluluk getiren bir iş olduğunu düşün çünkü (Ebğazül halâli ilallâhi talak) Yani “Allah katında helâllerin en çirkini boşamaktır boşamadır” dedi. İslam da bu zaten esastır bu Peygamberimizin bir hadis-i şerifidir ki, Ebû Dâvûd ve İbn-i Mâce gibi muhaddislerimiz tarafından rivâyet edilmiştir. Bu nasihatler güzel fakat böyle iken (وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ) İçinde de Allah’ın meydana çıkaracağı bir şey gizliyordun boşamasını uygun görüyordun yahut onu nikâhlamayı düşünüyordun da söyleyemiyordun. Taberî de, Süfyân Bin Uyeyne kanalıyla Ali Bin Hüseyin’den rivâyet edildiğine göre, Allah Peygamberine bildirmişti. Yani Yüce Allah Peygambere bildiriyor. Zeynep ileride Rasûlullah’ın hanımlarından birisi olacaktı bu Peygamberin elinde olan bir şey değil takdire bakın Peygambere Cenab-ı Hak bildiriyor. Zeyd onu boşayacak ileride ve Zeynep Annemiz de ondan boşanacak çünkü ona ısınmamış. Takdiri Hüdâ ne olacak? İlerde peygamber hanımlarının arasına katılacak. Bu haberin kökeninde de böyle bir Ali bin Hüseyin’den gelen bir rivâyettir bu. Böyle iken Zeyneb’ten şikâyete geldiği zaman, ona: “Hanımını kendi emrinde tut” demişti. Bu haberin tabii ki hem âyet-i kerime de var hem de, çünkü o hâlde (وَتَخْشَى النَّاسَۚ) “Halkı da sayıyordun. Zeyd’in hatırını sayıyor e insanlar dedikodu ederler diye de çekiniyordun.” (وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ ) Allah ne diyor bak; Oysa Allah’ı sayman daha uygundur yani herkes Peygamber de olsa Allah’ın dediğini yapacak. Allah ne takdir ettiyse o yerini bulacaktır ve buldu. (وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَۜ ) “Allah’tan korkarlar ve ondan başka kimseden korkmazlar.” Kim? Peygamberler. ‘’Ahzâb Sûresi 39’uncu âyet-i kerime’’ bu da. Deniliyor ki Peygambere karşı en şiddetli âyet bu âyet-i kerimedir. (وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ) “İçinde Allah’ın meydana çıkaracağı bir şey gizliyordun” âyetidir.

 

Dakika 1:05:30

 

Hz. Âişe Annemiz derki; (Radıyallâhu Anha) Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem: “Allah’ın Kitâb’ından bir şey gizleseydi bu âyeti gizlerdi” gizleme şansı yok ki emir Allah’ındır, takdir Allah’ındır, Kur’an-ı Kerim Allah’ın Kitabı’dır âyetler Kelâmullahtır Allah’ın sözleridir.                            (وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ) “İçinde de Allah’ım meydana çıkaracağı bir şey gizliyordun.” (وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ ) “İnsanlardan çekiniyordun, oysa Allah’tan çekinmen daha uygundu.” (فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً ) Zeyd, ondan tamamen ilişiğini kesince yani Zeynep annemizi tamamen boşadı Zeyd. O zaman Allah’u Teâlâ ne yaptı; Emir verdi Peygamberimize ki, (زَوَّجْنَاكَهَا) “Biz onu seninle evlendirdik” yani Allah evlendirdi Peygamberimizle Zeynep Annemizi. Çünkü Zeyd kayıtsız şartsız boşadı ilişiği kesildi hiçbir ilişiği kalmadı ve evlenmeni sana emrettik diyor. Kim? Yüce Allah, Ey Muhammed! Sana evlenmeyi emrettik diyor yani alacaksın Zeyneb’i diyor Allah’u Teâlâ. Allah’ın emri yerine hep gelmiştir O’nun emirleri değişmez hükümleri değişmez. Oğulluklarının hanımlarında ilişkilerini kestikleri zaman mü’minler üzerine bir darlık olmaması hikmeti için Cenab-ı Hak ne dedi bu âyette: ( لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراً) “Oğulluklarının hanımlarında ilişkilerini kestikleri zaman, mü’minler üzerine bir darlık olmaması hikmeti için oğulluklar hanımlarını boşarsa oğulluğun hanımı alınır.” Oğulların değil oğullukların yani evlatlıkların burayı iyice anlayın karıştırmayın! (وَحَلاَئِلُ أَبْنَائِكُمُ الَّذِينَ مِنْ أَصْلاَبِكُمْ) “Öz oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz haram edildi.” Bak bu da ‘’Nîsa Sûresi 23’üncü âyet-i kerime’’: “Öz oğullarınızın hanımları ile yani gelinlerinizle evlenmeniz haram edildi.” Ama evlatlıklar oğulluklar böyle değil. (وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً) Allah yüce buyruğu yerine getirilmiştir getirilmek zorundadır. (لِكَيْ لَا يَكُونَ) Yine mü’minler üzerine bir darlık olmaması için, yani helâl olan bir şey taassup yoluyla haram etmek kimlerin kimsenin haddine düşmemiştir öyle bir yetki kimseye verilmemiştir. Helâle kimse haram diyemez, haramlara da helâl diyemez. Hz. Yahya ile Hz. Îsâ hiç evlenmemiş oldukları için ruhbaniyeti tercih etmek isteyen mutaassıp Hristiyanlar bu meseleyi bahane ederek Peygamberin evlenmelerine dil uzatmak istemişlerdir.

 

Dakika 1:10:08

 

Peygambere dil uzatanların içerisinde ruhbanlar vardır mutaassıp saplantılı Hristiyanlar vardır. Dolayısıyla Yahya, Îsâ evlenmedi diye ortaya kendi açılarından bakarlar, şeriatları ortaya koyan Peygamberler değil Allah’u Teâlâ’dır. Hazreti Muhammed’in şeriatı geçmiş bütün şeriatları yenilemiş ve onların hükmünü de ortadan kaldırmıştır. Çünkü Cenab-ı Hak bir sonraki ile bir öncekinin nesh eder hükmünü ortadan kaldırır ve yeniler bunu Yüce Allah’ın kendisi yapar. Peygambere Allah’ın lehinde olarak farz ve takdir buyurduğu şeyde bir güçlük, bir darlık olamaz bundan önce geçenlerde Allah’ın sünneti, âdeti, kânûnları olarak böyledir. Süleymân Aleyhisselâmın ve Dâvûd Aleyhisselâm gibi bazıları pek çok evlenmiş peygamberler vardır çok evlilik onlarda yasak edilmemiştir. Yahyâ ve Îsâ Aleyhisselâm da kendilerine yasak edildiği için değil evlenmek farz kılınmadığı yapılmasında veya yapılmamasından bir güçlük bulunmadığı için evlenmediler. Yoksa onlara evlilik yasak edilmiş değil idi, onlar kendileri muhayyer bırakılmışlardı evlenmek farz kılınmadı. Çünkü evliliğin şartları vardır evlenen kişi o şartları yerine getirmek zorundadır. Yahyâ ile Îsâ’nın içinde bulunduğu durumlar o şartlar o zaman ki şartlar tabii ki onları ilgilendiriyor onlar da durumu biliyorlar. Çünkü Yahyâ şehit edilmiş Benî İsrâil’in zâlimleri tarafından Îsâ Aleyhisselâm çarmıha gerilen istenmiş ve Cenab-ı Hak kurtarmış yine Benî İsrâil’in zâlimlerinin elinden. Tabii iyiler her zaman müstesnâdır her milletin iyisi iyidir, yanlışı yanlış, kötüsü kötüdür. ( وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَراً مَقْدُوراً) “Ve Allah’ın emri biçilmiş bir kader bulunuyor.” Onlar o Peygamberler ki, hep Allah’ın buyruklarını emirlerini tebliğ ediyorlardı, hem de Allah’tan başka hiç birinden korkmuyorlardı. Peygamberlerde de başta peygamberlerde sadece Allah korkusu vardır başta korku yoktur. (وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً) “Allah hesap görücü olarak yeter.” Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) sizin içinizde ki erkeklerden hiçbirinin babası değildir. Bunu kim diyor? Allah’u Teâlâ diyor. (مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ) buyuruyor. Hürmeti musahere: Evlenme ile meydana gelen akrabalıktan dolayı haramlık meydana gelmez. Kim bu? Evlatlıklar hakkında, oğulluklar hakkında. Kâsım, İbrâhim, Tayyip, Tahir, Mutahher adında oğullarının Peygamberimiz bu kendi evlatlarının babasıdır. Fâtıma’nın ve Zeyneb’in, Ümmü Gülsüm gibi Peygamberimiz kendi çocukların babasıdır bunlar tabii ama Allah’ın Rasûlü’dür.

 

Dakika 1:15:00

 

Hiç kimsenin hiç sizin erkeklerinizden kimsenin babası değildir Allah’ın Rasûlü’dür âlemlere rahmet Peygamberidir. “Recül” buluğ çağına erişen erkeğe denir. Şimdi (مِنْ رِجَالِكُمْ) sizin erkeklerinizden diyor değil, (مِنْ رِجَالِكُمْ) (min ricâlihi) onun erkek çocuğu olurlardı ve yine olumsuzluk ifade eden cümlenin genel kapsamı bozulmazdı. (وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ) Cenab-ı Hak ne diyor; fakat Hazreti Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür. Daha çok şefkatli yani bütün babalardan Hazreti Muhammed daha çok şefkatli ve daha çok hayır dileyendir, ebedî hayatında sebebidir. Baba değil fakat babadan da daha şefkatli Allah Rasûlü’dür Hazreti Muhammed.

(وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ) Hem de Peygamberlerin en sonuncusudur. (خَاتَمَ) Âsım kıraatinde ‘Ta’nın üstünü ile diğer kıraatlerde esresi ile okunur. Esre ile ‘hâtim’ hem son mânâsını hem de tasdik mânâsını içine almaktadır. Peygamberleri sona erdiren son Peygamberdir. Peygamberlerin en sonuncusudur hem de bütün peygamberleri tasdik ve belgeleyen ilâhî bir mühürdür. Kendisi hakkındaki müjdelerini onların Peygamberliklerini mühürleyen ilâhî bir damgadır, ilerlemenin son noktasına erişmiştir. Hazreti Muhammedî nuru izlemelidir. Yani bütün insanlık başta Peygamberler beklememeli Hazreti Muhammedî nuru izlemeli. İşte insanlığın tek önderi, eşsiz son önderi Üsve-i Hasene en büyük Peygamber en son Peygamber Hz. Muhammed’dir. Bunu izlemeli ve nuru Muhammed’den ebediyyû’l-ebed nurlanmalıdır. (وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟) Allah her şeyi çok iyi biliyor, Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır.

 

Kıymetli ve muhterem dostlar, işte Hz. Zeyd ve Zeynep olayını Kur’an’ı Kerim’in bu âyetlerinden ve sahîh kaynaklardan anlamaya, anlatmaya çalıştık Cenab-ı Hak doğru anlayan ve ihlâsla amel eden kullarından eylesin.

 

Dakika 1:18:55

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 62 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}