Tefsir 498-01

498- Tefsir Ders 498 hayat veren nurun keşif notları

498- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 498

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

(Tîn Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 8’inci Âyet-i Kerime’ler)

(Alak Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 19’uncu Âyet-i Kerime’ler)

 

Kıymetli izleyenler,

 

Tîn Sûresi de Mekkî’dir. Âyet sayısı 8, sıra numarası 95’dir. Bu sûre-i celîlenin de yüce nazmını şöyle okuyalım ve size öz anlamını takdim eden keşif notlarına bakalım.

 

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

وَالتّ۪ينِ وَالزَّيْتُونِۙ ﴿١﴾

وَطُورِ س۪ين۪ينَۙ ﴿٢﴾

وَهٰذَا الْبَلَدِ الْاَم۪ينِۙ﴿٣﴾

لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ ﴿٤﴾

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ ﴿٥﴾

اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۜ ﴿٦﴾

فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدّ۪ينِۜ ﴿٧﴾

اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ﴿٨﴾

Ya Rabbi! Sen hâkimler hâkimisin (belâ).

 

1 – Tîn’e ve Zeytun’a,

2 – Sina dağına

3 – Ve bu güvenli beldeye andolsun ki, bu Kâbe-i Şerif, Mescid-i Haram.

4 – Biz insanı en güzel biçimde yarattık.

5 – Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.

6 – Ancak îmân edip iyi işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir vardır uçsuz bucaksız mükâfat.

7 – O hâlde sana dini ne yalanlatır?

8 – Allah, hâkimlerin hâkimi değil mi?

Allah hâkimlerin hâkimi… Bütün hâkimleri, savcıları, devlet adamlarını yetkili olan herkesi ve diğer bütün insan ve cinlerin tamamı Allah hesaba çekecektir, O büyük mahkeme de. İnanmayanlar inanmadıkları o büyük mahkeme bütün dehşetiyle onları kuşatacaktır. İnananlar ise zaten şimdiden hazırlıklarını oraya yapıyorlar.

Kıymetli dostlarım,

İşte Cenab-ı Hak bize gerçekleri duyuruyor. Gerçeklere kulak tıkamak, kendi kendini sağır yapmak, gerçeklere göz yummak, kendini kör yapmaktır. Gerçeklere duyarsız kalmak, dilsiz, ahrazsız, akılsız bir ortama kendini sevk etmektir. Yüce İslam ise seni yükseklere çıkarmaya geldi. Kulağını kalbini parlatmaya geldi. Kalbindeki pastaları sil de diyor, parlat şu iç dünyanı. Kalp gözünü Kur’an-ı Kerim açmaya geldi. Aklını başına al! Şimdi burada Cenab-ı Hak bazı nimetlerine burada yemin etti ki nimetin sahibi kendisidir. Eserlerin sahibi kendisidir. Emin belde ise Mekke-i Mükerreme ’dir ve Hz. Muhammed de oradan Peygamber olarak cihâna tüm âlemlere, bütün çağlara, bütün milletlere Peygamber olarak gönderilmiştir. Bunun için “Emin bir Harem’de yerleştirmedik mi?” diyor. “Halîfe Mansûr fıkıhçılara sordu. Neyi sordu? Bir gün Îsâ el-Haşîmî karısına dedi ki “Aydan daha güzel değilsen üç talakla boş ol” dedi. “Karısı da örtündü beni boşadın” dedi, Halîfe Mansûr fıkıhçılara sordu. Hepsi boş olur dediler”. Bakın Ebû Hanîfe’nin ekolü burada da kendini gösterdi, Herkes Kur’an-ı Kerim okuyor, herkes anlatıyor; Ama herkes anladığı kadar anlatıyor. Ebû Hanîfe’nin ekolünde bakın onun okulunda okuyan zât-ı muhteremler ne dediler? Bundan biri bunu delil gösterdi.

Dakika 5:53

 

Neyi, insanoğlunu bu Tîn Sûresi’nde (Ahsen’i-Takvîm) üzere insanın yaratıldığını delil göstererek boş olmaz dedi. Dikkat et! “Boş olmaz” dedi, Üç talakla boşadım dese de Aydan daha güzel değilsen diyor. İnsanoğlu Ay’dan da güzel Güneş’ten de güzel. Kur’an-ı Kerim’i doğru anla. Bir de göğsünde îmân parlamış. Yukarı gidiyor aşağı giden değil ki, (ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ) değil, yukarı gidiyor. Îmânlı insan yükseliştedir, Ay’dan da Güneş’ten de bütün mahlûkatın tamamından da insanoğlu daha güzeldir, (Ahsen’i-Takvîm)’de en üst biçimde insan yaratılmıştır. Onun için Ebû Hanîfe’nin ekolü Kur’an-ı Kerim’i, çağları, çağların içindeki değişen şartları, değişecek şartları da hesaba katarak, amelî sünnetleri de kavlî sünnetleri de Şanlı Kur’an’ın şanlı âyetlerini de çok güzel keşfetmişlerdir. Bilenin ekolünde okulunda oku. Onun için Ehl-i Sünnet okulları sağlam okullardır ki Ebû Hanîfe’nin Okulu sağlamdır. Mâlikî, Şâfiî, Hanbelî okulları sağlamdır, Ehl-i sünnet okuludur bunlar. Buradaki müçtehitler Ehl-i Sünnet müçtehitleridir. Yüce İslam’ı iyi bilen zât-ı muhteremlerdir. İşte hayatveren nurun dersleri Ehl-i Sünnet ekolüne göre dersler belirlenmiştir. Ona göre dersler almış, dersler verilmektedir. Ehl-i bid’at ’tan uzak kalmak gerekir. Ehl-i bid’atın da doğruları var ama yanlışları da var. O yanlışlara dikkat et, o yanlışlar doğruları mahvedebiliyor. Sen içlerinde iken bak Sevgili Peygamberinden Cenab-ı Hak, Enfâl Sûresi 33’de diyor ki “Habîbim sen içlerinde iken onlara azâb edecek değildir. Mağfiret dilerseler azâb edecek değildir”. Demek ki Peygamberin (Aleyhissalâtu Vesselâm) olduğu topluma Allah genel bir belâ vermiyor. Bir millet topluca istiğfâr et, tövbe istiğfar eder, mağfiret dilerse o millet helâkten kurtulur. İçindeki âlimleri iyi dinlerlerse, Ehl-i Sünnet âlimlerini iyi dinleyin. Topluca tövbe istiğfâr edin, topluca Yüce İslam’a sarılın. Bir olun bütün olun, sakın parçalanmayın. Yüce Rabbimiz Nahl Sûresi 112 – 114 te bakın ne buyuruyor; “Emniyet sükûn var, rızık bol iken nankörlük olunca açlık, korku elbisesini taktırdı. Halkı gerçekleri, hakkı, hakîkati yalanladılar, zâlimler diyor zulmederken azâb onları yakaladı”. Yalnız O’na kul iseniz şükredin, Allah’a gerçek kulluk edin. Îmân ve Amel-i Sâlih ile bunu ispat edin. Biçimlerin en güzeli her güzellik akıl, irfân, ahlâkla ilâhî güzellik yükseklik kime verildi?

 

Dakika 11:01

 

İnsanoğluna, duyguların liyâkati, boyu-posu, akıl idrâki, gençliği, kuvveti, kabiliyeti, fiziki yapısı, maneviyâtı, Ruhani ruhâniyeti, âlemlerin birleşme noktası, feleklerin nuru, Güneş’in Ay’ın doğduğu yeri, hak kalemi ile yaratılış Kitâbı’na yazılan bir nüsha oluşu ile insan en üst biçimde yaratıldı.

 

Bak Hz. Ali ne diyor (Radıyallâhu Anhü ve Erdahüm Ecmaîn); “İlacın sendedir farkında olmazsın, derdin de sendedir fakat ki görmezsin. Sanırsın ki sen sade küçük bir cisimsin, Oysa sende dürülmüş en büyük âlem” diyor. O büyük allâme büyük Sahâbî, O büyük halîfe ve o büyük kahraman Hz. Ali (Kerremallâhu Veçhe) böyle diyor. Hz. Ali’nin insanı nasıl tanıdığını bir gör. Işığı gören göz, güzelliği aşkı sezen bir öz vardır… Dikkat et! Işığı gören göz, güzelliği sevgiyi sezen bir öz vardır, güzellik O’ndadır, sevgi güzellik gönüller de kaynaşan rûhânî bir tecellînin cilvesidir. Sevgi gönülde kaynayan mânâdır, şekil değildir. Hayâliyle tesellidir, “Gönül meyl-i visal etmez. Gönülden özge bir yar olduğun âşık hayâl etmez”. Dikkat et! “Hayâliyle tesellidir gönül meyl-i visal etmez. Gönülden özge bir yar olduğun âşık hayâl etmez”. Güzellik denen mânâyı anlayıp en güzeli, mutlak güzeli kemâl sıfatlarını tanıyıp, O’nun ahlâkı ile ahlâklanmak. Sevmenin yolu, sevilmenin yolu budur. En güzeli tanımak, O’nu sevmek, O’na sevilmek… Kim o? Mutlak güzelliğin sahibi Yüce Allah’tır. Onun için Habîbi Muhammed’i sevmiştir, âlemlere sevdirmiştir. En büyük mevki makâmı ona vermiştir. Îmân, Amel-i Sâlih’in içeriği ve sonu en güzele cemale ermek, temizlik, güzellik, ilerleme, sıhhat, gençlik, akıl, bilgi, çalışma, bolluk, izzet, lezzet, hayat, Cennet, lütuf ve ihsânına erme, yani cemâline nâil olup vuslata ermedir.

 

Dakika 15:13

 

Şimdi sen bunları bırakıp da bunların yerine eğrilik, çirkinlik, gerileme, zayıflık, hastalık, ihtiyarlık, bunaklık, cahillik, tembellik, darlık, zebillik, elem, küfür, şirk, nifâk, ölüm, çürüyüp kokma. Cehennem, alt tabaka, şimdi sen o ulvi değerlerin yerine bunları koyarsan, kendini aşağıların aşağısına nereye (فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ) cehennemin en alt tabakasında olmayı tercih etmiş demektir ve tercih etmişler. Kim? Muhammedî Şeriatı kabul etmeyen, Yüce İslam’ı, Şanlı Kur’an’ı, kitabı, sünneti kabul etmeyenler bu duruma düşmüşler, kendilerini (فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ). Cehennemin en alt tabakasına atmayı, oraya düşmeyi tercih etmişler. Buraya çevrilmişlerdir, buraya döndürülmüşlerdir. Niye? Burayı kazandılar, bura için çalıştılar da onun için, küfrün yeri bura. Şirkin, zulmün yeri bura, kalp hastalıkları îmânsızlık hastalıklarından bahsediliyor. Tembellikten, zebillikten, zilletten bahsediliyor. İslam’ın hepsi izzettir yükseliştir. İslam’ın tersi ne varsa “Esfel-i Sâfilîn” ve (فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ).

 

Burada “redden”, en aşağıya “Esfel-i Sâfilîn” atıldılar, atılacaklar. Âli İmrân Sûresi 19’da “Doğrusu Allah katından din ancak İslam’dır”. Allah katında din İslam’dır. Bütün peygamberlerin dini İslam’dır. Bununla geçmişinin tamamını da Yüce Allah Muhammedî şeriatla yenilenmiştir. Çünkü insanlar İslam’ın yolundan saptıkça yeni peygamberler yeni kitaplar göndermiş, en son Peygamber, en son kitap, en son yepyeni Muhammedî şeriat ortaya konmuştur ki bunun adı İslam’dır. Din Allah ile kullar arasında ilgi, bağlılık kânûnudur. Kulu Allah’ın emrine din bağlar. İnşirâh Sûresi 8’inci âyette “Ancak Rabbine yönel”. İlâhî meclise birlik âlemine girmeye çalış. Hâkimler hâkiminin hükmünden kudretinden kork, O’nun dini olan İslam’a gir, îmân ve adâletle çalış. Âlemin düzelmesine hizmet et, ebedî lütuflara mazhâr ol. Ebû Dâvûd, Tirmizî, Mardiye, Ebû Hureyre’den (Radıyallâhu Anh). (Belâ ve ene alâ zâlike mineşşâhidîn). Evet, ben de ona şahitlerdenim, (أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ). Bu âyeti okuyup bu sûrenin sonuna geldiği zaman böyle cevap verirdi Peygamberimiz. Cenab-ı Hakka ne diyor; (Belâ ve ene alâ zâlike mineşşâhidîn). “Şahitlerdenim, evet ben de ona şahitlerdenim desin”.

 

Dakika 20:17

 

Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) böyle buyurmuştur. Allah’ım! (Subhâneke fe belâ) “Sen noksan sıfatlardan uzaksın”. Evet derdi. Yine Efendimizden Kur’an-ı Kerim’i okumak, ölümü düşünmek, kalbin pasını siler. Et-Taç da rivâyet edilmiş. Hayra ermesini istediği kulu hayır da çalıştırır. Bu da Tirmizî’nin naklidir.

 

Evet, kıymetli dostlarımız!

 

Dünya Müslümanları bir ve bütün olmalıdır. 1258 de Hülagü Han Bağdat’ı yakmış yıkmış, Sünnî, Alevî dememiştir hepsini yakmış yıkmıştır. Onun için Dünya Müslümanları bir ve bütün olmak zorundadır. Mü’min ile birlik olun, îmânlar bir ve bütün olarak O bir olan Allah’ın emrinde Hz. Muhammed’in önderliğinde dünya Müslümanları bir ve bütün olmak zorundadır. İlâhî emir budur, kurtuluş buradadır.

 

Şimdi de dersimiz Alak Sûresine gelmiş bulunmaktadır.

 

بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Kıymetli izleyenler, Alak Sûresi de Mekkî sûrelerden, âyet sayısı 19, sıra numarası 96’dır. Bu sûre-i celîlenin de Yüce nazmını okuyalım, Öz anlamından sonra keşif notlarına bakalım.

 

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 قْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ﴿١﴾ 

خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ ﴿٢﴾

اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ ﴿٣﴾

اَلَّذ۪ي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ ﴿٤﴾

عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْۜ ﴿٥﴾

كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ ﴿٦﴾

اَنْ رَاٰهُ اسْتَغْنٰىۜ ﴿٧﴾

اِنَّ اِلٰى رَبِّكَ الرُّجْعٰىۜ ﴿٨﴾

اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ ﴿٩﴾

عَبْداً اِذَا صَلّٰىۜ﴿١٠﴾

اَرَاَيْتَ اِنْ كَانَ عَلَى الْهُدٰىۙ ﴿١١﴾

 

اَوْ اَمَرَ بِالتَّقْوٰىۜ ﴿١٢﴾

اَرَاَيْتَ اِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۜ ﴿١٣﴾

اَلَمْ يَعْلَمْ بِاَنَّ اللّٰهَ يَرٰىۜ﴿١٤﴾ 

كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ۬ لَنَسْفَعاً بِالنَّاصِيَةِۙ﴿١٥﴾

نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ ﴿١٦﴾

فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ ﴿١٧﴾

سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَۙ ﴿١٨﴾

كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ ﴿١٩﴾

 

Rabbimiz burada da secdeyi emrediyor, secde edelim İnşâ’Allah.

 

“Allah’u-Ekber. Allah’u- Ekber, Semi’na ve ata’na gufraneke Rabbena ve ileykel masîr”

 

Yüce rabbimiz bu Yüce âyetlerde de;

 

1 – Yaratan Rabbinin adıyla oku!

İşte ilk gelen âyetlerden biri en baştaki bu. Cenabı Hak ne diyor; Oku! Rabbinin adıyla oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir kan pıhtısından yarattı.

 

3 – Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.

4 – O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.

5 – İnsana bilmediği şeyleri öğretti.

6 – Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder.

7 – Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.

8 – Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir.

9 – 10 – Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?

11 – Gördün mü (ne dersin?), ya o (kul) doğru yolda olur,

12 – Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse?

13 – Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüz çevirirse,

14 – O adam, Allah’ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu?

15 – 16 – Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, andolsun ki biz, onu perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz.

17 – O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.

18 – Biz de Zebanileri çağıracağız.

19–  Hayır, sakın ona boyun eğme, Allah’a secde et ve yaklaş.

 

Dakika 26:30

 

Şimdi kıymetli dostlar, bu yüce âyetlerin yüce öz anlamına biraz açıklık getirelim, keşif notlarını vermeye, irşâd notlarını vermeye çalışalım. Cenabı Hak kullarını irşâd edip ebedî nimetlerine mazhâr etmek için Yüce İslam ile kullarına tecellî etti.

 

Bu sûre-i celîle Ebû Recâ el-Utâridî’den Ebû Mûsâ el-Eş’arî bize Kur’an öğretiyordu. Halka hâlinde oturtturdu, bu sûre ilk inen sûredir dedi. Âlûsî, Taberî de bu haberi nakledenlerdendir. Hakîm, Beyhakî Hz. Âişe’den (Radıyallâhu Anha) ilk inen bu sûre ve “Nûn” yani “Kalem” Sûresi’dir dedi. Buhârî, Müslim de “Müddesîr Sûresi’dir” dedi, Hira’da önce sonra Müddesîr gelmiş. (Zemmülüni)     Beni örtünüz!” (Zemmülüni) “Beni örtünüz!” Peygamberimiz böyle buyurmuş, Beyhakî, Vâhidî, yine Şürahbîl, önce Fâtihâ indirildi diyor. Câbir Bin Zeyd önce “İkrâ Sûresi, Nûn Sûresi, Müzzemmil, Müddesîr, Fâtihâ” indirildi demiş. Bu haberlerin tamamı doğrudur, birbirine yakın haberlerdir. Önce İkrâ’ nın 5 âyeti, sonra Fâtihâ-i Şerif tam sûre olarak indi, ilk Vahyin başlangıcı rü’ya-ı sâdıka’dır. Çoğunlukla âyetler beşer onar inmiş, tam sûre inenler azdır, ekser müfessirler sûre olarak inenler, önce “Fâtihâ-i Şerif” sonra “Nûn Sûresi’dir” demişlerdir. Kur’an-ı Kerim’in tertibinde icâzı gereği çok büyük hikmetler vardır. Hayatın gidiş ve gelişinde olaylar, değişimler, analiz birleşim, birlik düzen nizamını düşündürür. Birlik düzen nizâmını düşündürür.

 

Dakika 30:00

 

Oku! Her sonucun bir başlangıcı gibi bilinmesi için bu sûre buradadır. Oku! Her sonucun bir başlangıcı gibi bilinmesi için bu sûre buradadır. Demek ki her okumak bir sonucun bir başlangıcı gibidir. Okumalı, bu hayat derslerini hiç mi hiç kaçırmamalı, bu okula mezara kadar kayıtlı olmalı, okumalı. “Ecelin gelinceye dek Rabbine ibadet et.” (وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ). Hicr Sûresi’nin 99’uncu âyetinde Rabbimiz böyle buyurdu. (وَقُلْ رَبِّ زِدْنٖى عِلْمًا) Ve de ki “Rabbim ilmimi artır” de. Müslüman sürekli ilmini artırmalıdır. Hira Mağarasında Melek “İkrâ” اِقْرَأْdemiş Peygamberimize, ilk gelen bu âyetle. Yüce Allah Habibi Muhammed’e ilk İkrâ اِقْرَأْ Oku! O da (Ma ene bikâriî). “Ben okumuş değilim” dedi, Cebrâil Aleyhisselâm Efendimizi üç defa sıkmıştı. Rab onu okur yaptı, artık Cenab-ı Hak kendi okutuyordu Habîbini. Başkalarının ona okutmasına Cenab-ı Hak râzı olmadı, kendi okutuyor Habîbi Muhammed’i, okumanın hakîkati yerli yerince ağızdan sesle çıkarmaktır. Gözle zihinle okumak, mecâzîdir. Esası ezbere okumaktır, öbürleri ezberlemeye vesiledir. Yüzünden okumanın fazileti ve diğer okumalar vesaire. Alak spermanın yani meni aşılaması ile kan pıhtısı, (Alakatün) alâkanın çoğulu, “Alak”, uyuşuk, kan pıhtısı, sülük, kuyu makarası gibi ipi gibi işlek yol, aşk, sevgi, rûhî sevgi gibi anlama gelmektedir kelime anlamı. “O insanı bir birleşikten yarattı”. Okumak yeteneği tekrar ile meydana gelir. Burada da Cenab-ı Hak 2 defa İkrâ اِقْرَأْ buyurmuştur. O her cömertten daha cömert olan, keremine kerâmetine nihâyet olmayan karşılıksız, bedelsiz, korkusuz, endişesiz, lütuf ve hilmi ile sebepli veya sebepsiz, alışılmış, alışılmamış, cömertlik ve yardım ile nimet verip ihsân da bulunan, kerâmetler ve mûcizeler bağışlayan gerçek kerim, cömert, yaratan ismi ile okumayı emreden Rabbindir. Allah emrediyor okumayı. Kuvvetleri yetenekleri yaratan, âyetler indiren, vehbî iktisâbî ilim öğreten, ledün ilmini ihsân edenin ismi ile Şanlı Kur’an-ı Kerim’i oku. Özelden en yüce mertebelere, en yüce mertebeye nakleden Allah’ı akılla görme, işitme yoluyla tanımaya uyarı ve işaret vardır. Bu açıklığı getiren de El- Beydâvî’dir.

 

Dakika 35:00

 

Tekvîni teşrîi kânûn yapma emirlerle oku. Kalem de O’nun büyük bir ikrâmıdır, A’lâ Sûresi altıda “Okutacağız, unutmayacaksın”. Ümmetin ezberlemesi için vahiy kâtiplerine yazdırılmıştır. İşte divit divite ham ipek koy, kalemi yan kes, “Ya”yı uzat, “Sin’in” dişlerini ayır. Allah kelimesini güzel yaz, “Er-Rahmân’ı” uzat, “Er-Rahim’i” güzel yap. En güzelinin öğretildiği söylenir, işte Hz. Muhammed’i Allah’u Teâlâ okuttu. Cebrâil Aleyhisselâm da vahiy getiriyordu. Bu haberler Tirmizî’nin, Âlûsî ’nin, Kâdî İyâz’ın nakline dayanmaktadır.

 

Yine Buhârî, Müslim ve diğerleri İbnü Abbâs’tan “Ebû Cehil onu Kâbe’de yani Peygamberimizi Kâbe’de namaz kılarken görürsem boynunu çiğnerim” demişti. “Lât” ve “Uzzâ” adındaki putlarına da yemin etmişti. Dediğini yapmak üzere “Ben seni bundan alıkoymadım mı?” diyerek yaklaşınca geri kaçmış, sorunca “Onunla benim aramda ateşten bir hendek, bir varlık ve kanatlılar gördüm” diyor. Efendimiz de (Aleyhissalâtu Vesselâm) “Bana yaklaşsaydı Ebû Cehil, melekler onu paramparça parçalardı” demiştir. (Lev denâ minnî ihtedafet’hül melâiketü uzven uzven) buyurmuşlar. Daha önce okuma yazması olsaydı, o zaman Müşrikler başka bahâneler ortaya süreceklerdi. Cenab-ı Hak bunlara meydan vermedi, kendi okuttu. Hz. Ali namaz da bayram namazından önce namaz kılanlara Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) “Böyle yaparken görmedim” demiş. Niçin yasaklamıyorsun deyince “Namaz kılarken yasaklamak istemem, korkarım” demiş. Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm)’den gördüğümü söylerim” demiş. İmâm-ı Âzâm Ebû Hanîfe’ye (Rahmetullâhi Aleyh) İmâm-ı Ebu Yusuf rükûdan kalkarken (Allâhümmağfirlî) der mi? “Rabbim beni bağışla.” (Rabbena lekel-hamd). “Rabbimiz sana hamdolsun” der diye cevaplamış. Bu İmâm-ı Âzâm’ın cevabıdır. İmâm-ı Ebû Yusuf soruyor? İmâm-ı Âzâm cevap veriyor. Hayır dememiş ibadetlerden men etmek buna kıyaslanır. Sözü, fiili tavırla yasaklama arasına arasında fark yoktur. İbadetten alıkoyma, bu hükme girer. Bunlar Ebu Cehil davranışıdır, Düşünsene azgın insan Allah’ın emrini mi dinler, senin yasağına mı dinler? Allah’ın görüyor olduğunu bilmez misin? Seni dinlemez ey azgın! Mü’min Allah’ı dinler. Azgınlar ise kendi hevâsını ve İblîs’i dinlerler.

 

Dakika 40:02

 

Firavunları, Tâğutları dinlerler. Hayır, azgını reddetmek (Kellâ le illen). Buradaki ulûhiyetime yemin olsun, celâlim hakkı için şiddetle tutup çekmek, cehennemin ortasına sürüklemek, zebânîlere emir vermek. Ebû Cehil gibileri cehenneme tepe takla atmak, perçeminden tutup atmak. Kureyş’in toplandığı parlamento binasına Dâru’n-Nedve denirdi. Meclis, mahvel, kongre Ebû Cehil kurultayca çoğunluk biz de diyordu Tirmizî’nin haberinde. Zebânîler azâb melekleridir, Cenab-ı Hak ne dedi Ebû Cehil gibilere bütün çağın Ebû Cehillerine? Siz ordularınızı kurultayınızı toplayın, biz de zebânîlere emir verelim buyurdu.

 

Müslim ve diğerlerinin haberinde “Kulun Rabbine en yakın anı secde ederken ki anıdır”. (Ekrabu mâ yekünül abdü ilâ rabbihi vehüve sâcidün) buyrulmuştur. “Kul bana nafile ibadetlerle devamlı yaklaşır, o derece ki yaklaşır ki nihâyet ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, duyduğu kalbi olurum. Benimle işitir, benimle görür, benimle duyar”. Bakın bu da bir Hadis-i Kutsî ki, Buhârî ve Ahmed Bin Hanbel’in rivâyet ettiği hadis-i şeriftir.

(Lâ yezâlül abdü yetekarrabu ileyye binnevâfili hattâ yekünü sem’ahü ve besarahü ve kalbehü) buyurmuş. Secde tüm yakınlığın esası olan boyun eğme ve teslimiyetin en mükemmel şeklidir. (İzessemâun şekkat) da secde etmiştir. Bu sûre de de İbnü Mâce ve diğerleri, “Kul kendini zengin gördüğü için azar”. “Ebû Cehil adamlarını çağırsaydı Zebânîler onu hemen yakalardı.” İbn-i Abbâs öyle diyor. Alaka, küçük kurt embriyo mikroskopla görülen, yaşı, başı ve kuyruğu olan küçük spermleri ihtivâ eder. Rutubet, yapışkan yani rutubetlidir ve yapışkandır. Buhârî’nin yine rivâyetinde Hz. Âişe’den gelen rivâyette “Efendimizin rüyası sabah aydınlığı gibi açık seçik idi. Yalnızlık sevgisi ve ibadet ederdi”. Yine Âdem Aleyhisselâm meleklere üstün gelmiştir. Çünkü onlarla imtihan edilmiş, Netice de imtihanı Âdem Aleyhisselâm kazanmıştır. Ebû Cehil gibiler geri zekâlı ne kadar aptaldır. İbadete engel olurlar, (Hâtıetün) Kasten günah işleyen, (Muhtî) kasıtsız işler anlamındadır. Ebû Cehiller ise kasıtlı yaparlar. Herkes ne ekerse onu biçmiştir ve biçecektir. Îmân ve Amel-i Sâlih’ten ayrılma ve Yüce İslam’ı, onun okulunda İslam’ın okulunda bir öğrenci ol ta mezara kadar. Hayatveren nurun derslerini, irşâd notlarını ve keşif notlarını kaçırma. Hep berâber okulumuz da okumaya devam edelim.

 

Cenab-ı Hak tevfik-i hidâyeti ile hepimize ebedî başarılar nasîb eylesin. “Kadir Sûresi’ne” gelmiş bulunmaktayız, İnşâ’Allah onunla dersimiz devam edecektir.

 

Dakika 46:01

 

(Visited 43 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}