513- Tefsir Ders 513 hayat veren nurun keşif notları
513- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 513
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn.”
‘’Estağfiruke ve etübü ileyk Sübhâneke Allahümme ve bi-hamdik ve tebare kesmük ve teâlâ ceddük velâ ilâhe gayruk. Estağfiruke ve etûbü ileyk Estağfirullah hattâ tuğfer Allah’u ekber hattâ tuğfer’’
Çok kıymetli ve muhterem izleyenlerimiz,
Dersimiz Felâk Sûresi’nin keşif notları ile irşâd notları ile devam etmektedir. Hayat veren nurun dersleri ve hayatın okulu insanlığı ölümsüzlüğe hazırlayan bizzat İslam’ın kendisidir. Yüce Allah’ın lütfuna götürür keremine götürür. Yüce Allah İslam ile âlemlere hem rahmetiyle tecellî etmiş lütufları ile tecellî etmiş ve kendini âlemlere tanıtmış. Yüce Allah’ı tanımak işte dersin birincisi budur Yüce Allah’ı tanımak Kur’an-ı Kerim ile Peygamberimizle, Muhammedî şeriatla Allah’ı tanımak, Allah’ın emir ve kânûnlarını öğrenmektir gereğini yapmaktır işte bu okulda okuyoruz ta mezara kadar okumak okutmak görevimizdir.
Kıymetli dostlarımız, Cin Sûresi’nin 20’nci âyetinde buyrulduğu gibi: “Ancak Rabbime yalvarırım”. İşte Müslümanın şiârından biri budur. Ancak Rabbisine yalvarır. Çünkü ancak Rabbisinin kuludur ve her şey bütün lütuflar nimetler Yüce Allah’tır. Çünkü
(قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ)
(اَللّٰهُ الصَّمَدُ)
(لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ )
(وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ)
Yalvarılacak tek varlık Allah’u Teâlâ’dır. Himâyesine sığınılacak tek varlık Allah’tır hürriyetin kefili de O’dur. Lütufları sınırsızdır merhameti hudutsuz, sınırsızdır ama azâbı da şiddetlidir. Adâleti de tamdır herkes ayağını denk almalıdır. Ey kıymetli dostum! Bu anlatılanları iyi anla iyi belle bunlar cankurtarandır. İnsanlık intihar ediyor İslam kurtarmaya gelmiş kurtarıyor. Yalnız İslam’a sarılmak, İslam’ın okulun da okumak bunları iyi bellemek işte bunlar cankurtarandır, kurtulmak istiyorsan Kur’an’ı Kerim’e kalbin ruhun maddî manevî kuvvetlerinle sarıl. (وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ) Toptan Ümmet-i Muhammed’in hepsi şanlı Kur’an’a, nurlu İslam’a, Muhammedî şeriata sıkıca sarılmalıdır. Toptan sarılmalıdır hiç mi hiç dağılmadan parçalanmadan birliğini korumalıdır. Bunu Rabbimiz istiyor bizden, bu bizim karımıza, Allah (C.C) bize ne emretmişse bizim kârımızadır.
Dakika 5:06
(Vallâhül müveffiku) dua tellalları vardır, dua tellallarına gitme, dua tellalı arama, dua tellalı aramak cehâlet âdetidir. Muvaffak edici Allah’tır, Allah’a yalvar kendin yalvarmayı öğren. İşte bu hayat veren dersleri iyi izlersen bu okula iyi kayıt olursan ki Kur’an-ı Kerim baştan sona kadar bak sonuna geldik, bütün sûrelerin bütün âyetlerin keşiflerini kısa öz olarak yaparak geldik, hem de Ehl-i Sünnet yolu üzere.
Kıymetli dostlarım,
(Vallahül müveffiku) “muvaffakiyet tamamen Allah’a aittir, muvaffak edici Yüce Allah’tır (C.C).” Şimdi burada bir de düğümlere üfleyen sihirbazlardan bahsediliyor, üfürükçülerden “neffâsattan” bahsediliyor. Burada tabii müennes kelime olarak kadın olarak geçiyor ki bu tabii erkeğe de şamildir. Hilebaz kadınlar, (Ennisau elkeyyâdâtü) kendini güzelliğini arz eden, fitne taarruz ile erkekleri kendine meftun edenler, gönüllerine üflemeye çalışanlar, erkekleri kendilerine cezbetmeye çalışan kadınlar olduğu gibi bir de düğümlere üfleyen, bunların cinsleri var ki işte bu üfürükçüler büyü yapmaya çalışanlar büyücüler, bunların tamamından da Allah’a sığınmamız gerekiyor. (اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ) deyin diyor Cenab-ı Hak.
Teğâbün Sûresi 14’de: “Eşlerinizden evlatlarınızdan size düşman olanlar vardır onlardan sakının.” İşte meselâ Lût Aleyhisselâmın karısı, Nuh’un oğlu, Âdem’in oğlu, Hz. Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm’ın amcası Ebû Leheb gibi insanların kendi yakınların da yüce değerlere karşı çıkan düşman olanlar vardır onlardan sakının diyor. Kim? Yüce Allah Teğâbün Sûresi’nin 14’üncü âyetinde bunlar geçti anlatıldı. Bir hatırlatma yapılıyor konuyla ilgili olduğu için keşif yapılıyor. Yusuf Sûresi’nin 28’nci Âyetinde de (إِنَّهُ مِن كَيْدِكُنَّ) “sizin tuzağınız büyüktür.” Yani kadın tuzağı, bunu Râzî beğenmiştir bu açıklamayı yaptı yapıldığı zaman beğenmiştir. Râzî büyük müfessirlerimizden müfessirlerin imâmı kabul edilen zâtı muhteremlerdendir. (Rahmetullâhi Aleyh) “Üfleyen nefisler, şehvânî kuvvetler…” Nesâî, Ahmed Bin Hanbel, (Hereke ehlül ukdeti) bakın Peygamber Efendimiz diyor ki: “Düğme üfleyen helâk oldu.” Yani büyü yapanlar yaptıranlar helâk oldular. Hakk’a olan bağları çözmek, fitne ve ihtilâl çıkarmak, tahrikler entrikalar en büyük şerlerdir.
Dakika 10:14
Allah’a sığın, genel de büyücü kadınların ve erkeklerin şerrinden Allah’a sığın. Şimdi bunlara değindikten sonra bir de haset var, bu da hasetçiler haset ettiği zaman, bunların şerrinden de “Felâkın Rabbisine sığın” diye emir var hasetçinin de şerri var.
Haset nimeti çekemeyip ona göz diken, göz diken için aynı zaman da içindekini fiile çıkarmaya kalkışınca kin, öfke düşmanlıkla nefsini yönlendirince kötü bakışların kıvılcımları yıldırım gibi çarpar. Allah koruyor esirgiyor yaşanıyor. Kendini hasetçi yer, seni de yemek ister, hasetçi kendini yediği için, için de bir çekememezlik vardır. Allah’ın verdiği nimetleri sana Allah nimet vermiş seni çekemez. Hasetçinin hastalığı şeytan iblîs hastalığıdır, kendini yer seni de yemek ister. “Samed olan Allah’a Felâkın Rabbisine sığın.”
Yusuf Sûresi 64’de فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ “En iyi koruyucu Allah’tır (C.C) ve o merhametlilerin en merhametlisidir.”
Yine Râgıp haset hakkın da bak ne diyor; Bir nimetin hak sahibinden yok olmasını istemektir diyor. Bu daha açık bir tariftir Râgıp el-İsfahânî büyük bir âlimimiz bu da (Rahmetullâhi Aleyh) büyük müfessirlerimizdendir. Haset bir nimetin hak sahibinden yok olmasını istemektir diyor. Mü’min gıpta eder. Dikkat et! Mü’min imrenir, sana Allah nimetler vermiş, mü’min imrenir haset etmez, çekememezlik etmez, senin nimetlerinin daha da artmasını ister hoşuna gider, buna gıpta denir haset bunun tersidir. Demek ki mü’min gıpta eder münâfık haset eder. Haset münâfıkların şiârından sıfatlarındandır ama gıpta etmek, imrenmek iyiler gibi olmaya çalışmak ise mü’minin sıfatı mü’minin şiarıdır. Bu da bu rivâyettir mü’min gıpta eder münâfık hasret eder bu bir rivâyettir. Sana da verelim deseler meselâ bir münâfığa hasetçiye yahu niye haset ediyorsun sana da verelim deseler memnun olmaz, o kişiyi yok etmek ister. Çünkü hasetçi karşıdaki Allah’u Teâlâ’nın nimet verdiği kişinin elindeki nimetlerin yok olmasını ister. Meselâ bir nimetin hak sahibinden yok olmasını ister, yahu sana da verelim senin de olsun haset etme deseler kabul etmez, yine karşıdaki kişinin hakkını nimetlerinin yok olmasından zevk alır. Bu münâfığın özelliğidir ve şeytan hastalığıdır.
Dakika 15:00
Bunlardan ne yapmalıdır? (el-iyâzü-billâhi) Allah’a sığınmalıdır biz de Allah’a sığınıyoruz. (el-iyâzü-billâhi) (هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ) (اَللّٰهُ الصَّمَدُ) (لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ ) (وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ)
(اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ) diyoruz. (مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ) (وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ ) (وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ) (وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ)
İşte bunlar cankurtarandır yüce Kur’an insanlığı kurtarmaya gelmiştir. Yüce Allah kendi katından Kur’an’ı bize uzatmış, şimdi elimiz de Kur’an var Kur’an-ı Kerim bir tarafa Allah elin de, bu Allah’ın kopmak bilmeyen ipidir sağlam ipidir ebedî kopmaz, buna sarıl da yüksel kurtul. (el-iyâzü-billâhi) Allah korusun hasetçilerin şerrinden de Allah’a sığınırız. Diğerinin kötülüğünü ne yapar hasetçi? Dâima başkalarının kötü olmasını ister, kötülüğünü ister. Bu hiç mü’min de bulunmayacak kötü vasıflardan biridir. Hasetçi Allah ve kul katında buğuz edilendir. Yani hasetçi sevilmez ne Allah katında, ne insanlar yanında sevilmez, haset büyük günahtır. Haset sahibi nefsi ile mücahede eden ise… Dikkat et buraya! Haset sahibi nefsiyle mücahede eden ise iyi muamele ettiğin de büyük sevap da alır. Yani kendi kötülükleri ile savaşmaya çalışıyor savaşıyor, kendi hasediyle kötü huyları ile savaşıyorsa bu büyük sevap alır. Çünkü insanlar kendi nefsini ıslâh etmek için savaşın en büyüğünü kendine vermesi lâzım, kendi nefsiyle savaşması lâzım. Kendi nefsini terbiyeden geçirmesi lâzım, bu konuda terbiye okuluna kayıt olması lâzım ki işte bu hayat veren nurun dersleri aynı zamanda nefisleri terbiye eden bir terbiye okuludur, tezkiye okuludur Allah’ın Lütfu Kerem’i ile tebliğ etmek bizlere ama hidâyet Allah’a aittir.
Buhârî Şerif ve diğerlerin de şu ikisinden başkasında haset yoktur, tabii bu gıpta anlamın da bir haset yoksa çekememezlik anlamın da değil. Meselâ ilmini ve malını Allah yolunda harcayanlar bunlara gıpta edilir, bunlar meselâ bu kıskançlıktır. Meselâ namusu korumak ne kadar güzel bir özellikse kıskançlık namus koruma bakımından çok kıymetlidir, buna gayret denir. Çekememezlik değildir meselâ adamın ilmi var, ilmini Allah yolunda harcıyor, adamın malı var Allah yolunda harcıyor. İşte bu bunu kıskan bu değerli şahsiyet bunlar. Bunu kıskan bunu kıskanmak ne demek? Aynen namusunu kıskanmak gibi bir gayretin neticesidir. Çekememezlik değildir yani haset değildir. Bu anlam da söylenmiştir, yine gıpta anlamında söylenmiştir imren ona yani ilmine Allah yolunda harcayanlar imren sakın haset etme, malını Allah yolunda harcıyor ona gıpta et imren haset etme.
Dakika 20:05
Yani çekememezlik etme, gayret hamiyet gıpta bunlar güzeldir, bunları da karıştırmamak lâzım. Meselâ gayreti hasede karıştırma gayret güzeldir, hamiyet güzeldir gıpta güzeldir. Meselâ karı-kocayı kocada karısını kıskanması, bu güzel olanlardandır ama ölçüyü taşırmamak şartıyla. Her şeyin ölçüsü vardır taşırmamalıdır. Başkasının şerefini çekememek ise bu hasettir zulümdür. Şerefli insanlar şerefini çekememek işte hasettir zulümdür, şeytan hastalığıdır ve büyük günahtır. Gayrette feyiz ilerleme, kemâle erme, iffet hakkı koruma nimeti muhâfaza vardır bakın gayretin içi hayır dolu hasedin içi şer doludur. Gayretle hasedi de birbirine karıştırma, tekrar ediyorum gayret, gıpta bunların işi feyiz ilerleme kemâle erme iffet namus hakkı koruma nimeti muhafaza vardır. Ruha dön, ruh ile insansın, ruh terbiyesi nefis terbiyesinden şöyle bir geçir kendini, iyi bir ruh terbiyesi al, Kur’an okuluna, İslam okuluna Muhammedî şeriatın okulunda oku, iyi bir ruh terbiyesinden geç. İyi biri nefis terbiyesinden geç, bunun iyi mürşit ve iyi hocalarından da ders almaya devam et. İşte eğer iyi bir âlimle senin bir diyaloğun yoksa burada zarar içindesin, gerçek âlimler bunlar kendi ruhlarına kendi nefisleri terbiyeden geçirmiştir Allah’ın lütfuyla, başkalarının da ruh terbiyesin de hocalık yaparlar mürşitlik yaparlar. Ve bunlar Kur’an okulunda, İslam Okulunda, İslam’ın tasavvuf okulunda iyi okumuşlardır yani Muhammedî şeriatın okulunda iyi okumuşlardır. Bugün bu okullar da iyi okuyan, dünya çapın a bakın 14 asırdan beri dillere destan âlimlerimiz, evliyâlarımız bulunmaktadır. Her çağda da bunların sayısı az çok dâima bulunur. Muhammedî şeriat, Ehl-i Sünnet, ilim ve irfânı ile hareket eden gerçek âlimler öbürlerinden ayrılır. Yani sahte altınla gerçek altın birbirinden ayrılır ama bunu yine sarraf bunları bildiği gibi mârifet ehli, firâset ehli bunlar bilir. Gerçek âlimle sahtesini de birbirinden firaset ehli ayırır bilir, hakkı bâtıldan ayırır. Onun için ruha dön, ruh ile insansın onun gıdası îmân, İslam’dır. İman okulu, İslam okulun da iyi oku. Ey insânî nefis, ey insânî nefis! Şehvet ve öfkenin şerrinden o felâkın Rabbine sığın, onlar seni çekemez, sen fıtrat nurunun insanlık ruhunun kadrini bil, bil de onu yaratan Rabbine sığın. Öfkenin şerrinden, şehvetin şerrinden o felâkın Rabbine sığın.
Dakika 25:16
Onlar seni çekemez. Kim onlar? Hasetçiler. Sen fıtrat nurunun, insanlık ruhunun kadrini bil de onu yaratan Rabbine sığın. Onu yaratan Rabbine sığınmak, O’nun himâyesin de olmaktır, âfâkî yani objektif ve enfüsî yani sübjektif bütün şeyler bütün şeylerden felâkın Rabbine insanların hükümdarına, ilâhına sığınmak emirdir. İşte dikkat et bura da emir ile Cenab-ı Hak kendi emrediyor bana sığın diyor emrediyor. Kime sığınıyorsun? Rabbine, bakın yine felâkın Rabbine yine insanların hükümdarına, yine insanların ilâhına sığınmak emirdir ki bu Allah’u Teâlâ’dır (C.C) Allah’a sığınacaksın, bütün varlığınla sığın. Neffaseler, sihirbazlar gözüne baka baka şer üflerler, dost kılığında seni çarparlar, çarpmaya çalışırlar. Ama Yüce İslam’ın ilmi ile irfânı ile firâseti ile Allah’a sığınan, Allah’a itaat eden, kulluk eden, isyân etmeyen bu büyük kul olmaya çalış ama Allah’a sığın o zaman sana bir şey yapamazlar. Hz. Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm’ı dünya da bâtıl zihniyet bütün kuvvetlerini birleştirdiler Hz. Muhammed Aleyhisselâtu Vesselam’ı yok etmek istediler ne oldu? Kendileri biri bir yok oldular. Yine dünyadaki şirki birleştirdiler şirkin orduları Ümmet-i Muhammed’e saldırdı asırlardır. Ne oldular? Perişan oldular, çünkü hak gâliptir bâtıl mağluptur, mağlup olmak onun hakkıdır. Bâtıl yok olmaya mahkûmdur, onun hakkı yok olmaktır. Hakkın da hakkı nedir? Dâima ebedî gâlip olmaktır. Şimdi bir defa safını bil haktan yana ol, İslam A’dan Z’ye hakkın dini haktır. İyi bir Müslüman ol ve bütün mahlûkatı bütün insanlık âlemini evrensel merhametinle kucakla, sana düşman olanlar var seninle kucaklaşmıyor, evrensel sevgin var o sevgiye karşılık vermiyor ters tepki gösteriyor, tamam o kendi bilir, biz bizim görevimiz Yüce İslam’ın rahmeti âleme tecellî etmiştir. Ondan kaçan O’na karşı koyan, kendi ebedî haktan Allah’ın lütuflarından mahrum eden insandır. Allah’ın adâleti var, şiddetli azâbı var onlar da kendileri bilir.
Ğasik eşkiya gibi ansızın basarlar. Hasetçi saklı yapar, bunu “Nas Sûresi” tamamlar, şimdi Felak’ı Nas Sûresi tamamlayacaktır. İbn-i Abbâs’tan (R.A) Felak sabah anlamın da tefsir ettiklerini söylüyor rivâyet böyle geliyor.
Dakika 30:00
Her şeyin Rabbisi Cenab-ı Hak bütün âlemlerin tabii Felakın da Rabbisidir. Felakın birçok anlamı hakkında bilgi verdik. İbn-i Abbâs o Felak’a sabah diyor sabahın Rabbisi diyor.
Kıymetli dostlarımız,
Şimdi Nas Sûresine geldik, Nas Sûresi de Medine-i Münevvere dönemin de inzâl edilen sûrelerden, âyet sayısı 6 sıra numarası 114’tür. Yani Kur’an-ı Kerim’in son sûresidir. Şöyle bir bak Kur’an-ı Kerim’in başına bak, bir de sonuna bak! Şu ilâhî mûcizeye bir bak ki ne kadar muhteşem ne kadar muazzam yüce bir mûcize şu şanlı Kur’an-ı Kerim.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿١﴾
مَلِكِ النَّاسِۙ﴿٢﴾
اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿٣﴾
مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ﴿٤﴾
اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ﴿٥﴾
مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿٦﴾
‘’Allahu Ekber Lâ İlâhe İllallahu Vallahu Ekber Allahu Ekber Velillahi’l hamd’’
Kıymetli ve muhterem izleyenler,
Şimdi de bu sûrenin şöyle yüce bir öz anlamına bakalım ve ondan sonra keşif notlarına geçelim.
De ki; sığınırım ben insanların Rabbine,
İnsanların hükümdarına, yani mâlikine, melikine insanların ilâhına,
O sinsi vesvesecinin şerrinden
O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.
Gerek cinlerden, gerek insanlardan.
İşte kıymetli dostlar, bura da Cenab-ı Hak bir de enfüsî âlemdeki sübjektif olarak bizim Yüce Allah’a sığınacağımız şer güçler var gizli, şer güçler var. Bizim enfüsî iç dünyamızı da bu şer güçlerden koruyan bakın cankurtaran kurtarıcı, Yüce Allah’ın şu yüce âyetlerine bir bakın yüce Sûre’lerine. İnsanların kendilerine, içlerine sahip terbiye edici yaratan Rabbine, lütufları ile kemâle erdiren hükmü altın da tutan ilim ve hikmetin gereği hükmeden hükümdarına sığınırım de diyor Cenabı Hak Yüce Allah açıkça bana sığın kulum diyor. Sığınırken tabii ki îmânın mükemmel, ahlâkın terbiyen, adâbın ve tevazün mükemmel olarak tam bir âdâb terbiye içinde Allah’a sığın. Ona isyân ederek sığınırsan tokadı yersin, bir gün beş gün idâre edilirsin belki ama fakat netice de terbiyesizce eğer bu işlere devam edersen o zaman silleyi yersin, aklını başına al Allah’a gerçek îmân, tövbe istiğfar, saygı derin edep ile Allah’a sığın. “Şeriatı Ğarra’i Ahmediyye’yi Muhammediyyenin” kurallarına uyarak Allah’a sığınma olur. Yoksa ilâhî kuralları tanımadan (Rabbenâ-Rabbenâ) diyenlerin hep bana diyenlerin, hep dünya diyenlerin, ukbayı büyük mahkemeyi adâleti, hakkı hukûku, hukûkun üstünlüğünü tanımayanların Allah’a sığınmaları gerçek olmaz.
Dakika 35:30
(قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ) Âli İmrân Sûresi’nin 26’ncı âyetinde de geçtiği gibi: “Dilediğine mülkü verip şah yapan Allah’u Teâlâ’dır”, padişah yapan Allah’u Teâlâ’dır, kimini indirip atan belini bıkkını kıran yine Allah’u Teâlâ’dır, azîz eden Allah’tır, zelîl eden Allah’tır. Melikler meliki, şahlar şahı, padişahlar padişahı, hükümdarlar hükümdarı Yüce Allah’a, bâkîyi fâniden ayırarak o bâkî olan Allah’a sığın. Hakkın cemâlinde ki celâlin, celâlinde ki cemâlin ebedî zevkini duymalı, îmân ve ibâdet ile “Ehâd”, tek, “Samet” olan Yüce Allah’a sığınmalıdır. İşte dikkat et! Hakk’ın cemâlin de ki celâlin, bakın bir cemâlin, bir celâlin yine celâlindeki cemâlin ebedî zevkini duymalı. Îmân ve ibâdet ile “Ehâd” bir olan Allah’a, tek olan Allah’a, “Samet” olan Allah’a sığınmalıdır iyi sığınmalıdır, sığınmayı bilmelidir. Ve nasıl sığınacağını o rahmet kapısına nasıl geleceğini de bilmelidir ve o rahmet kapısına gelince kalbini dilenci tası gibi Allah’a uzatmalı kalbini uzatmalı ondan istemelidir istemeyi de bilmelidir.
Evet, kıymetli dostlar,
Şanlı Kur’an’ın sonundan başına dönüp şöyle bir bak, Fâtihâ’yı Şerif bakın 6’ncı âyet-i kerimesinde; “Bize doğru yolu göster” diyor, ne diyor (اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ) duasına son cevap bakın sığındırma ve koruma irşâdı, sığındırma ve koruma irşâdı… Bakara Sûresi’nin 2’nci âyetinde hemen cevap verilmiş, (هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ) muttakiler için yol göstericidir, hidâyettir, hidâyet rehberidir yani hemen muttaki ol diyor, Allah’u Teâlâ’ya onun hidâyetine mazhâr olmanın birinci şartı hemen muttaki olmaktır. Muttaki nedir? Allah’a itaat edeceksin, isyân etmeyeceksin (هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ) muttakiler için yol göstericidir hidâyettir. Bakara Sûresi 22’nci âyette: “Kulluk edin ki korunasınız”, görüyorsunuz muttaki olmak Allah’a kulluk etmektir. Bakın şanlı Kur’an, Kur’an-ı Kerim’in sonunu başa nasıl bağlamış, yani son yine başa bağlı. Hatim indirme de başa dönülerek ‘’halli mürtehil’’ yapılması da nükteye çok mu çok uyumludur. Minhâcına korumaya irşâd vardır.
Dakika 40:10
Dikkat et! Minhâcına korumaya irşâd vardır. Hicr Sûresi 42’de (إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ) Cenab-ı Hak ne diyor iblise? “Hâlis kulların üzerinde senin bir saltanatın yoktur” diyor. Hâlis kulların ihlâslı muhlis kulların üzerinde şeytanın tesiri yoktur. Yeter ki sen muhlis, hâlis kul ol. O zaman şer güçlerin sana tesiri olmuyor Allah (C.C) koruyor. En yüksek sevgi ve saygı ile sığınıyorum de, bunu hâlinle kalbinle niyetlerinle, samîmî îmânınla, Amel-i Sâlihlerin ile ispat et. Eğer dilin bunları söylüyor da yaşantın tersi bunun tersi ise kendini kandırmış olursun terbiyesiz ve saygısızca Allah’ın huzuruna gelmeye çalışırsın tokadı yersin. Niceleri tokadı yemiş. Çünkü Yüce Allah’a gerçek îmân, şirksiz îmân, riyâsız ibâdet lâzım. Eğer îmânına bir yerden şirk karışıyorsa, ameline riyâ karışıyorsa bu kabul değildir. Yüzüne paçavra gibi çarpılır, aklını başına al! Gerçek samîmî Müslüman ol Allah’ın himâyesine gir,
Râzî (R.A) der ki; Tekrar insanların şerefini arttırmayı gerektirir, Rab kendini insanların Rabbi meliki, ilâhî olarak tanıtıyor. Dikkat et Yüce Allah bütün zaten yüce sıfatların, en güzel isimlerin hepsi O’nda ama insanların şerefini arttırmayı gerektiriyor. Rab kendini insanların Rabbi bakın insanlar buradan şerefleniyor. Benim Rabbim Allah dediğim zaman ben Rabbimle şerefleniyorum, benim melikim Allah, hükümdarım Allah deyince, ben melikim olan Allah’la şerefleniyorum, benim ilâhım Allah hak mâbûdum Allah’tır dendiği zaman, dediğim zaman şerefleniyorum. Yani bura da Yüce Allah kullarını şereflendiriyor. Allah seni kabul etmese, ben senin Rabbin değilim melikin değilim, ilâhın değilim dese, reddetse sen de şeref diye bir şey kalmaz, değer diye bir şey kalmaz. İşte kâfir buradan kaybediyor, müşrik, münâfık, zâlim, fâsık, fâcirler buradan kaybediyor. Aklın varsa Yüce Allah’a kul ol ki şereflen o yüceliğin hepsi kendinde olan Allah’a kul olmak şereflenmektir. Bakın bir âciz kul, bir gâfil kul, bir câhil kul Allah’ın o yüceler yücesi olan Allah’ın himâyesine, rahmetinin içine, fazlının içine alıyor seni, şu şerefe bak, şu yükselişe bak, bitmez tükenmez nimetlerin içine alıyor seni.
Dakika 45:00
Şu kazanımlara bak, bu Allah’a kul olmakla olur başka türlü olmaz. Kula kulluğu bırak, ha bugün bir ağanın veya paşa’nın yanındasın, tamam yarın o ağa da, paşa da Azrâil Aleyhisselâm’a can verecek, sen de can vereceksin. Ağayı paşayı kim kurtaracak, seni kim kurtaracak? Allah’a kulluk etmedin tamam paşam da paşam, ağam da ağam dedin ve mahkeme de dayın var, işte benim falanca hâkim dostum dedin, adâletin dışına çıktın veya birisi adâletin dışına çıktı. Peki, Allah’ın adâletinden seni kim kurtaracak? Allah rüşvet almaz, torpil yapmaz, Allah’ı kimse kandıramaz, şaşırtmaz, aldanmaz adâletini tam uygular, zulümden de münezzehtir. Aklını başına al! Şu çürük kafayı geri kafalılığı bırak. İleri kafalılık Allah’a kul olmak Allah’ın yüce lütuflarıyla şereflenmektir. En büyük şeref burada, ebedî şeref de burada ebedî hürriyet burada ölümsüz hayat burada. Onun için dersimizin adı hayat veren nurun dersleri, keşif notları irşâd notları diyoruz. Niye? Bu İslam’ın vermediği hayatı kimse verme şansı yok ki İslam ebedî ölümsüz mutlu hayatın bizzat kendisi ve Allah’ın rahmetinin tecellîsi.
Kıymetli dostlar,
İnsan nefislerinin derecelerine yükselmede ki mertebelerine bir tembih vardır burada. Dikkat et! İnsan nefislerinin derecelerine yükselmedeki mertebelerine bir tembih vardır. İbn-i Sinâ ve diğerleri bakın ne diyorlar, bunlar da bir kâşiflerimizdendirler. Her ne kadar yanıldıkları noktalar da bulunmakla beraber bunlar kıymetli kâşiflerimizden, kıymetli âlimlerimizdendirler. Yanıldıkları noktalar da Kur’an-ı Kerim sana ışık tutar, Ehl-i Sünnet inancı sana ışık tutar onların yanılgısı sana zarar vermez yine Allah’ın izni ve lütfu ile. İnsan nefsi fıtratın… İnsan nefsi İbn-i Sinâ diyor; “insan nefsi fıtratın da Allah’ı bilmek sevmekle, süslenmeye kabiliyetlidir.” Dikkat et! Burada fıtratı güzel okumuş İbn-i Sinâ. İnsan nefsi fıtratında Allah’ı bilmek, sevmekle süslenmeye kabiliyetlidir. Peygamberimiz bunu nasıl açıklamış; İnsan her yaratılan hangi milletin çocuğu olursa olsun, yaratılan İslam fıtratı üzere yaratılır, doğan İslam fıtratı üzerine doğar. Fıtratta zaten İslam var, hilkatte İslam var, bir de bunu tabiat olarak İslam’ın bu fıtrata bu hilate eğitim yolu ile vehbî ve iktisâbî yoldan bunu iyice İslam’ı öğretim ve eğitimle bunu İslam yaşantısı sana yerleşirse, bu bir de sana İslam sana tabiat hâline gelir yerleşir. Gerçek hak alışkanlıklar sana yerleşir, kötü alışkanlıklara artık nefret edersin. İbn-i Sina’nın bu tespiti güzeldir ama tabii bu tespitlerin, keşiflerin hepsinin başında Hz. Muhammed vardır.
Dakika 50:02
Hz. Muhammed’e de Kur’an-ı Kerim, İslam’ı Allah açıklamıştır. Cebrâil (AS.) de haber getirmiş vahiyleri getirmiştir ve Hz. Muhammed’le Allah arasında elçidir Cebrâil (AS.).
Kıymetli dostlarımız, önce insanlar bundan boş olur Nahl Sûresi 78’de insanlar öyle bir anda bulunur ki hiçbir şey bilmiyordunuz, doğduk bir çocuk, çocuk ne bilir. Çocuk bir şey bilmiyor ama fıtratın da İslam var, o çocuk biraz sonra bakarsın ki yürümeye başlar, annesi namaz kılarken o da yatıp kalkmaya başlar. Niye? Fıtratın da var. Annesi Allah derken o da dilini kımıldatmaya başlar. Niye? Fıtratın da var çocuğun. Her çocukta var bunu bozan kim? Ana baba ve okul şu anda. Bunları geliştiren kim? Yine ana baba yine okul, doğru anne-baba gerçek ana-baba ve gerçek eğitim ve öğretim fıtratı bozmayan eğitim, fıtratı geliştiren eğitim. İşte nedir? Gerçek eğitim fıtratın eğitimidir. Bunu bozarsan bu çocuğun fıtratı İslam idi, bunu sen Yahûdî yaptın, Nasrânî yaptın, Mecûsi yaptın veya Müslüman yaptın veya putperest yaptın, bu çocuğun fıtratını sen bozdun veya çocuğun fıtratını sen geliştirdin. İslam ile Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu yüce değerlerle o çocuğu eğer geliştirirsen, fıtratı bozulmadan insanı kâmil olma yolunda, ilim irfân ve bilim yolunda, hak adâlet sosyal merhamet gerçek evrensel vicdanla bu çocuk gelişir, yetişir insanlığın kemâl noktasına doğru gider ve insanlık bundan faydalanır. Şimdi sen fıtratın ilim ve irfânını eğitim öğretimini yok sayarak materyalist bir zihniyetle ruhu aklı yok sayarak, Allah’ın ve O’nun ortaya koyduğu Peygamberini ve Peygamberine gelen yüce kitapları, kânûnları Allah’ın kânûnlarını yok sayarak materyalist bir zihniyetle insanları robot hâline getirirsen, bu insanların her birisi kendi kabiliyetine göre ne yapar? Her birisi kendine göre bir yol seçer başıbozuk bir daha da vahşi bir ortam ortaya çıkar. Şu anda dünya da insanlar birbirini öldürüyorsa acımasızca bunun bugünkü dünyadaki eğitim-öğretim yoluyla bunun sorgulaması gerekir. Dünyayı sorguya çekeceksin, dünyadaki eğitim sistemini öğretim sistemini masaya yatırıp bu insanlığa ne yapıyorsunuz, ne veriyorsunuz? İnsanlar birbirini öldürüyor, bankaları soyuyor, birbirini sömürüyor, birbirinden hak ve hukûkunu tanımıyor. Şimdi sen hak hukûk tanımayan bir adamı hâkim yaptın, bu adam bir defa adâletin tarafında durur mu, durmaz mı buna baktın mı hiç? Hukûkun üstünlüğüne bu adamın riâyet edeceğine inandın mı yetiştirebildin mi sen o hâkimi? Haktan hukûktan, hukûkun üstünlüğünden yana sadece adâletin tarafını tutacak hâkimi yetiştirdin mi? Onda o vicdanı o îmânı acaba onun eğitimini verdin mi? He vermedin bir ideolojiye saplandı o hâkim, bir izimin peşinde, o hâkim o izime göre hüküm verdiği zaman ora da adâlet olur mu?
Dakika 55:07
İzimciyim diyor adam, izimci bir ideolojiye saplantısı olandan hâkim olmaz. Hâkim adâletin safında tarafında olacak, hakkın hukûkun üstünlüğünden yana olacak. O izimini saplantısı olan ideolojisini eğer o hak hukûk görüyorsa, öbürü de kendi ideolojisini hak hukûk gördüğü zaman adâlet nerede kaldı şimdi? Öteki kendi ideolojisine göre hüküm verecek beriki kendi ideolojisine göre hüküm verecek, adâlet nerede kaldı şimdi? Hani hukûkun üstünlüğü? Dünya adam yetiştirmeyi öğrenecek adam yetiştirmeyi. Kimsenin hakkını kimseye yedirmeyecek adâletin adamını yetiştireceksin, kimsenin hakkını kimse yemeyecek. İdeolojiye saplantısı olan adamdan hâkim olmaz. İlk defa hesaba çekilecek adam o hâkimdir, o hâkimi hesaba çekip onu yargılayacaksın ilk yapacağın iş budur. Hukûkun üstünlüğü hukûkun hakkın tarafsızlığı korunmalıdır. Adâlet gerçek adâlet tecellî etmelidir. Ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Poflarla dolu, filoflarla dolu dünya, hadi ne yetiştirdiğine bak! Tekniği teknolojiyi delinin eline verdin, adam bak milletin başına bomba yağdırıyor. Bak şu atmosferin hâline bak havanın suyun toprağın hâline bak, denizlerin okyanusların suların hâline bak! Yediğin içtiğin nimetleri hep bozdunuz bunu yapmaya kimin hakkı var, bilim bu mudur? Bilim, insanlığın faydasına çalışan gerçekleri açık seçik tartışmasız ortaya koyan bilim bilimdir. Öbürleri varsayım ve fikir yürütmektir, hedefe ulaşmış ulaşmamış, her felsefe kendi sahasın da fikir yürütür ama gerçek bilimsel bir kazanıma ya ulaşır ya ulaşmaz, felsefeler birbirine zıt bir sürü felsefeler vardır ama gerçek bilim böyle değildir. Bilim gerçeği ortaya ispat ederek delilleriyle ortaya koyar, budur bilim hem de faydaya dayalı olarak. Hz. Muhammed 14 asır önce daha fazla, bakın dünyaya şu mesajı da veriyor her mesajı verdiği gibi, “Allah’ım faydasız ilimden sana sığınırım” diyor.
(Allahümme inni eûzü bike min ilmil lâ yenfeû ve galbin lâ tahşeû)
“Allah’tan korkmayan kalpten Allah’ım sana sığınırım” diyor. (Ve nefsin lâ teşbeû) “Doymayan nefisten sana sığınırım, kabul edilmeyen duadan sana sığınırım” buyuruyor. Onun için ilim faydaya dayalı olan ilim ilimdir, gerçeği ispat eden bilim de bilimdir.
Çok kıymetli efendiler, işte buradan maddî akıl aklı (heülâi) mertebesi, “evveliyat” başlangıçlar ‘’bedihiyyat’’ apaçık şeyler denilen ilk ilimler hâsıl olur. Akıl bil meleke mertebesi denir, sonra fikri meçhuller kuvveden fiile, his hâlinden iş hâline çıkarılır.
Dakika 1:00:02
Buna da akıl bil fiil, fiil ile akıl mertebesi denilir. Gerek “bedihi” apaçık, gerek “kesbi” çalışmakla bütün ilimlerden uzak hâlidir. Rap onu fikri ilimlere terakkî ettirir. Felekin (مَلِكِ النَّاسِۙ) bakın fiile çıkarması ile nefsin kemâline (اِلٰهِ النَّاسِۙ)’da ’da işaret olunur. Râzî bu konu da o tedbir ve ıslah ile tasarruf edendir, insana ilk nimetlerin hemen ilkidir yani Allah’ın insana verdiği ilk nimetlerindendir. Kul Rabbinin melik olduğunu anlar, rap hükümdar ilâh olduğunu anlar. O hak hükümdardır başka ilâh yoktur, ibâdete lâyık olan Yüce Allah’tır. (Lâ ilâhe illallah) işte “Allah’tan başka ilâh yoktur.” İnsan terbiyeye, siyasete gençler orta yaşlılar muhtaç olanlar. Neye? Terbiyeye muhtaç, siyâsî bilgilere muhtaç, ibâdet ediciler yetkinler bunların tamamı nedir? Hem terbiyeye muhtaç hem de siyâsî bilgilere ihtiyaçları vardır. Bunlara doğru eğitim ve öğretim gerekir. Melik mülk melekût toplum üzerin de emir ve yasak ile tasarruftur. Melik mülk melekût toplum üzerin de emir ve yasak ile tasarruftur, o Allah’ın ortaya koyduğu kânûnları ve tasarrufudur. Akıllar üzerinde siyaset tahsis edilmiştir. Îmân ve kemâl derecesinde bulunanlar vardır bir de bu dereceye ulaşamayanlar var. “İstiğrak Lami” ile bütün insan cinsini içine almıştır, “Rablık” hükmü fiilen sabittir. “Tek Mâbud” gönülleri ebedî vuslat sevgisi ile muhabbeti ile titreten celâl cilvesi gösteren, ilâhlık saltanatı şeriksiz, Allah’ındır. Dikkat et! Celâl cilvesi gösteren, ilâhlık saltanatı şeriksiz, nazirsiz Allah’ındır. Üçüncü Nas (اِلٰهِ النَّاسِۙ) “Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler, Sâlihler onları takip eden hâlis Mü’minler”.
Fâtihâ’yı Şerif’te 6 ve 7’nci âyetlerinde: “Kendilerine nimet verdiğin gazap edilmemiş ve sapmamışların yoluna.”
Bakara 4 ve 5’inci âyetinde: “Felâha erenler…” yine Bakara 28’de Cenab-ı Hak ne diyor; “Diriltti öldürecek, seni yoktan yarattı öldürecek, yine tekrar diriltecek ve ona döneceksiniz döndürüleceksiniz kayıtsız şartsız ve Allah’a hesap vereceksiniz.”
Câsiye Sûresi 26’da: “Yüce Allah kullarını yaşatıyor, öldürüyor o güne toplayacak, şüphe yok çoğu bunu bilmezler mezardan herkes fırlayıp mahşer de toplanacaktır.”
Dakika 1:05:09
Hayat verip insan yapanı, hayat veren insanı insan yapan, Rabbine idare eden siyaset yapan öldüren hükümdarına diriltip ilâhî huzuruna döndürecek olan insanların ilâhına sığınırım de.
Buhârî, Ahmed Bin Hanbel,
(Lâ yezalül abdü yetekarrabu ileyye binnevâfili hattâ yeküne sem’ahü ve basarahü ve kalbehü)
Yüce Rabbimiz hadis-i kutsi olan bun da bu hadis-i kutside bakın ne diyor; “Kulum bana nafile ibâdetlerle yaklaşmaya devam eder, tâ ki ben onun kulağı gözü ve kalbi oluncaya kadar”. İşte bura da Fâtihâ’yı Şerif 5’inci âyet ve “Bekâ Billâh” Allah’ta bâkî olmak, O’nun himâyesine rızâsına ulaşabilmek (إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ) “Ancak sana ibâdet eder ancak senden yardım isteriz, antlaşmasının sonucu ki ne mutlu buna erenlere.” Müteazum bih (kendine sığınılan), Müsteazüm bih (kendine sığınılan). İnsanın dışından gelen âfâkî şerler nesnel objektif kendi inancı düşüncesi, irâdesi kazanması olmadıkça hakîkatine nüfus edemez, ruhunu kirletemez, elem ve zahmet çekerse ecir ve sevap alır. Kendine yaptırılan şer kendi şerridir sorumludur, ruhunu kirletmiş olur, kendine düşmanlık etmiştir. En büyük âfet içindeki bozukluktur, yani îmânsızlık irâdesizlik himmetsizlik yanlış anlayış, yanlış düşünce, fena temâyül, aldanış, basiretsizlik, kararsız ve şüphecilik vesveseleridir. İnsanı bunlar mahvetmiştir mahveder. Musibetin aslı bâtınî âfetlerdir, sinip, sinip aldatmak, döne döne vesvese vermek. İşte ki iç dünyan da sana bu kötülükleri yapabilecek birileri var. ‘’Elvesvas’’ onun ismi, sanatı hep o vesvese ve azdırmadır. Kim bu? ‘’şeytân-ı lain vesvas’’ ismindeki şeytan. Ebû Hayyân (Rahmetullâhi Aleyh ve Aleyhim Ecmâin) şehvetlerin fısıldadığı nefsin arzularıdır diyor Bahru’l Muhitte. Fis, şiş, fısıltı, fiskos gibi gizli sese vesvese denir, hep şeytan gizli yapar bunları. Bunu da açığa kavuşturan Keşşâf ve Râgıp ’tır.
“Hâtırâi redie”ye alçak hatıra, faydasız hayırsız hatıra. Yani kalbine geliyor bir şeyler ama çok alçakça geliyor, faydasız hayırsız geliyor bunlar, bunlar iblisin şeytanın vesveseleridir. Cenab-ı Hak ne diyor; Kaf Sûresi 16’ncı âyette: (وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ) “Biz biliriz…” Neyi? “Nefsin kişiye nasıl ne vesvese verdiğini biliriz.”
Dakika 1:10:00
Kişinin bir de nefsinin hevacisleri vardır, şeytanın vesvesesi nefsin hevacisi vardır. (فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ) Tâhâ Sûresi 120’de de “şeytan ona yani Âdem’e (AS.) fısıldadı…” Ne yaptı? Vesvese verdi. Cennetten böyle çıkardı ve dünyaya indirildi tenzili rütbe ile cennetten aşağı indi. Kim? Âdem babamız ve Havvâ annemiz. Onun için ‘’hunus’’ şeytanın bir ‘’hunusu’’ vardır. Küvvirat Sûresi’nde: “Gündüzleri kaybolup, geceleri ortaya çıkan” ‘’hunus vesvasın’’ sıfatıdır. Gerilemek geriletmek, büzülüp sinerek sinsi fırsat aramak…
Saîd Bin Cübeyr Zübeyr ’den gelen haber de insan rabbini zikredince şeytan ‘’hunus’’ eder yani geri kaçar. Kalbin devamlı Allah desin, çünkü o zaman şeytan ne yapıyor ‘’hunus’’ ediyor geri kaçıyor, şeytanı geriletiyorsun, kalp Rabbine doğru gidiyor. Gaflet edince de yani Allah’ı zikretmiyorsun gaflet içindesin vesvese başlar, bunu da açıklayan ez-Zemahşerî, el- Hakîmden o da bu rivâyeti vermektedir. Râgıp yine (الْخَنَّاسِۙ) “hunus” eden, Allah anılınca geri kalan şeytandır demiş, Ebû Hayyân da nefis de dâhil izi üzere geri dönen gizlenen şeytanın vasfıdır, vasfıdır diyor Ebû Hayyân ki nefis de bu işte dâhildir diyor. Şehvetler de îmân ve meleğin ilhâmı ile hayâ ile siner çekinir. Bak bak! Şehvetler de îmân ve meleğin ilhâmı ile hayâ ile siner çekinir, yani şeytan kaçıyor. Îmânın ve meleğin ilhâmı ile (مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ) “Şeytanlardan ve insanlardan”, nefislerinden şeytan ve şehvetler insanı geriletir. Dikkat edin! İnsanı gerici yapan şey nedir? Şeytanlar ve şeytanlardan ve insanların nefislerinden şeytan ve şehvetler insanı geriletir ruhunu kirletir. Aklını çeler îmân şeksiz ilim, güzel amelden cihattan çekindirir, îmândan çekindirir, şeksiz gerçek ilimden de çekindirir, güzel amelden de seni geri bırakır cihattan da seni geri bırakır çekindirir. Sırf hayvânî zevklere sevk eder, çürütür siner fırsat buldukça musallat olur. İbn-i Sinâ, (الْوَسْوَاسِ) “vesvas” düşüncedir kuruntu ve şüphedir diyor. Âlûsî, yanlış tefsirler de vesvese sonuncudur demiştir. Âfâkî ve enfüsî alâmetlerini incelemek vesvese değil nazar, tefekkür emirlerinin gereğidir, bu da Elmalı’nın açıklık getirmesidir. Âfâkî ve enfüsî alametlerini incelemek vesvese değildir. Şimdi bura da Âlûsî ’ye Elmalı cevap veriyor.
Dakika 1:15:01
Diyor ki Elmalı Âlûsî ‘ye; Âfâkî ve enfüsî alâmetlerini incelemek vesvese değil bu bir nazar etmek, gerçeklere bakmak ve o konu da tefekkür etmek, fikir yürütmek emirlerin gereğidir diyor Elmalı. Tabii aydın âlimler için Elmalı’nın dediği doğrudur. Âlûsî’nin dediği de başka açıdan doğrudur, Âlûsî de yanlış tefsirlere işaret ediyor, yanlış yorumlara işaret ediyor her ikisi de doğrudur. Yalnız tabii doğrulara bazen cevap vererek de doğrular doğruluğu anlaşılır. Bunlar da bunu yapmışlardır, Beydâvî vehim kuvveti vesvese fert ve toplumun için de fiskos ederler, kötü telkinler yaparlar. Yine İbn-i Sinâ, nefsin birinci bineği sinelerdir, ilk ilgisi kalptir nefis kalple ilgilenir sonra uzuvlara yayılır. İbn-i Sinâ yine cin “istitardan” gizlenme, örtünmeden gelen bir kelime, ins ise “intinastan” gizli işlerden, hislerden gelen bir kelimedir insin cinnin için de, vesvese verir yani vesvese verenler insan için de ve cinlerin içinde de vesvese verenler vardır diyor. ‘’Mim’’ iptidaiye olarak şeytan insandan ve cinden olur. Yani şeytanı sadece cinlerden zannetmeyin, insan şeytanları da var diyor bu ‘’Mim’’ iptidaiye olduğu zaman ki o mânâ da var zaten, öbür mânâlar da var tebyizi olduğu gibi diğerleri de var.
En’âm Sûresi 112’nci âyet-i kerimede: “Her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık, onları aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar.” Şeytanların birinci düşmanı insan ve cin şeytanlarıdır, en büyük düşmanı peygamberlerdir ve gerçek mü’min Müslümanlardır. Kurtubî de şöyle der; Ebû Zer ’den (R.A) bir adama: “Sen insan şeytanından Allah’a sığındın mı?” demiştir. Demek oluyor ki insan şeytanı da kesin var, biraz önce âyet-i kerimeden anlıyorduk şimdi de bir peygamberimize istinat eden bir hadis-i şeriften anlıyoruz ki Ebû Zer bunu rivâyet ediyor. Yine anatomide elin içi, ayağın üstü insi, elin dışı ayağın tabanı vahşidir denmiştir anatomi de.
Yine En’âm Sûresi 128’de: Mâlûm ins meçhul olan cin, yani insan açıktan geliyor vesvesesini veriyor ve aklını kafanı karıştırıyor cinni olanlar da gizli meçhul olarak vesvese yoluyla gizli bir kalbe atılan bir mânâ geliyor ki olumsuz bir şerre dayalı kalbe gelen buna da vesvese deniyor. Bu yüce sûrenin harfleri 22 harftir, tekrarsız Fâtihâ’nın da harfleri de böyledir. Dikkat edin! Kur’an-ı Kerim’in bir başına bir de sonuna bakın. Nüzul senelerine remiz diyen işaret var diyenler vardır Âlûsî bunlardandır. Allah’ın ilmine göre tesadüf vârid değildir, rastlantının da bir hikmeti ve mânâsı vardır. Sembolik de olsa mânâsı vardır.
Dakika 20:18
Müteşâbihât vâdisi, Hurufilik, sapıklık, batınilik demek olacağı muhkemlere aykırı olmadan, sezilen, duyulan parıltılar, remizler işaretler hala ait olan ve ehlinden başkasına örtüsünü açmayan güzellikler de incelenirse faydalı ve latif olur. Şanlı Kur’an’ın başı besmelenin “ba’sı” ile başladığı sonu “nasın sini” ile son bulduğu düşünülürse bunun bes yani yetişir kâfi demektir. “Bes” yeterli, En’âm Sûresi 38’inci âyetinde Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah ne diyor; “Hiç mi hiç eksik bırakmadık.” Kur’an-ı Kerim tastamam bir kitap, kimse onu eksiltemez bir şeyi içinden alamaz bir noktasını bile, bir nokta bile ilâve de edemez. Kur’an-ı Kerim mûciz ’dir Allah’ın korumasındadır. (Ma ferradnâ fil kitâbi min şey’in) buyrulmuş. Ankebut Sûresi 51’de: “Şanlı Kur’an’da rahmet öğütler var.” Evveli âhiri şanlı Kur’an niye ‘’bâ’’ ‘’sîn’’ geldi, niye ‘’bâ’’ sîn geldi. Bakın, evveli âhiri Kur’an, niye “bâ” “sîn” geldi, yani rehber iki âlem de bize şanlı Kur’an bes geldi, Allah bes bâkî heves. Allah yeterlidir geri kalan hevestir diyor ne kadar güzel söylüyor. Tevbe Sûresi 129’da: “Allah bana yeter.”
(Hasbiyallâhu veni’mel vekil ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr ğufrâneke Rabbena ve ileykel masîr)
(حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ )
“Yüce Allah Subhân’dır O her şeyin hükümdarlığı, hükümranlığı onun elindedir.” Yasin’i şerif 83’üncü âyet. Fâtihâ’yı Şerif, Bakara’nın başı, İhlâs, Muavezeteynlerin mânâları arasında tutarlı birlik ahengi nükteleri ilham etmeye yeterlidir. Tertibin vahiy ile olduğu açıktır. Mezhebimizin de görüşü budur, yani Hanefî mezhebi Kur’an’daki tertip vahye dayanır demiştir Hanefî okulunun büyük âlimleri. Bekâ Billâh onda bâkî olma saadeti Rab ’lığına, hükümdarlığına, ilâhlığına sığınmak, Bekâ Billâh saadeti buradadır. Kesin bilgi ile muttaki olmak ilme’l yakîn. A’râf Sûresi 128’de (وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ) “Sonuç korunanların, muttakilerindir.” (هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ) Muttakiler için yol göstericidir şanlı Kur’an hidâyettir, hidâyet rehberidir lütuf ve başarı Yüce Allah’tan, onu istemek kesin bilgi ve ihlâs ile O’na sığınmaktır. Bu âciz kulun hamd ve tesbih ile lütfuna, feyzine yardımına, rahmet ve gufranına sığınarak, kendimi, din kardeşlerimi vesveselerden uzak, selim kalp ile güzel sonuca muvaffak kılmasını diliyorum. Allah’ım kabul eyle Allah bes bâkî heves derim.
Sana kavuşmak için bu menzile geldim, kerem eyleyip beni eren kullarınla haşr et.
Dakika 1:25:53
(La esigu illa birahmetike fağfirli zünûbi küllehâ ve etübü aleyye inneke entet tevvâburrahim).
Yine Buhârî Müslimin rivâyetinde Enbiyâ Sûresi 10’uncu âyet ile duamıza devam edelim,
“Rabbi hebli hükmen ve elhıkni bissalihîn vecalli lisâne sıdkın fil âhirin, vecalnî min veraseti cennetin naîm. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcina ve zürriyyâtina kurrate eayünin vecalnâ lil müttekine imâma.”
“Rabbenağfirlenâ veli ihvâninellezine sebegûna bil îmân, velâ tecal fi gulûbina gillen lillezine âmenu Rabbenâ inneke raufun rahîm, Rabbenâ lekel hamdu evvelen ve âhira, Subhâneke ma a’zame şâneke vemâ ecelle bürhâneke minkel fâtihatü, ve ileykel hâtimetü”
“Allahümme salli ve Sellim ve Bârik Alâ Muhammedîn ve alâ âli Muhammed bi-adedi ilm vahşurnâ meâllezine enâmte aleyhim gayril mağdû bi-aleyhim veleddâllin’’ Âmin, Âmin.
Kıymetli dostlar,
İblisin, cin ve insan şeytanlarının şerrinden kul işin başından sonuna kadar Allah’tan yardım ister ve O’na sığınır. İnsanları akıl ve ilimle şereflendirmiş olan Yüce Allah’tır. İnsanın değeri önemi gösterilmiştir. Aklı ve ilmi ile bu değer ortaya çıkar, şeytan burnunu âdemoğlunun kalbi üzerine koyar Allah’ı anınca gizlenir, unutunca kalbine hâkim olarak vesvese verir. Kurtubî, şeytanın vesvesesi gizli sözle kendine itaate çağırır. Sesinden önce yani sesin işitilmesinden önce kalplere mânâsı ulaşır.
En’âm Sûresi 112’de, yine Kütüb-i Sitte’de Efendimiz (A.S.V) bu üç sûreyi okuyup vücudunu mesh ederdi üç defa Hz. Âişe validemizden böyle rivâyet edilmiştir. Kıymetli dostlarımız, Yüce Allah’ın lütfu keremiyle fazlı ile Avni muaveneti ile şu anda Kur’an-ı Kerim’in tamamını bura da bitirmiş bulunmaktayız. Bundan sonra İnşâ’Allah size diğer derslerimiz şanlı Kur’an’ın deryâsından damlalar hâlinde o damlalar ki ezelî ebedî ummanlar gibi damlalar, şanlı Kur’an’dan damlayan o damlalarla derslerimiz devam edecektir. Şu anda Kur’an-ı Kerim’in tefsirini, keşfini, irşâd notlarını hayat veren nurun dersleri adı altında Kur’an-ı Kerim’in tümünü bura da bize bitirmesine, hatim yapmamıza, bizi muvaffak kılan hidâyeti ve lütfu keremiyle Avni muaveneti ile bize bu nimeti lütfeden Allah’a bitmez tükenmez hamdü senâlar olsun.
Dakika 1:30:34
‘’Allahümme lekel hamdü küllüh ve lekel mülkü küllüh ve biyedikel hayru küllüh ve ileyke yurceul emru küllüh alâ niyetühü ve sırruh fe ehlen ente entuhmede inneke alâ külli şeyin kadir.”
“Elhamdülillah Rabbenâ lekel hamdü bimâ halektenâ ve razektenâ ve hedeytenâ ve allemtenâ ve engastenâ ve ferracte annâ lekel hamdü bil îmân velekel hamdü bil İslam velekel hamdü bil Kur’an velekel hamdü bil ehli vel mâlî vel muafâtike veddeadüna ve besatte rızkan ve esarte ennenâ ve cemate fırkatena ve ahsente muâfatenâ ve min mâ seelnâke Rabbenâ inneke entet tevvâbürrahim”
“Velekel hamdü hattâ terzâ velekel hamdü izâ râzıte ve Sallallahu Alâ Seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedîn ve Alâ âlihi ve sahbihi ve Sellim.”
“Estağfirullah bi-adedi zünübinâ hattâ tuğfer Allahu ekber hattâ tuğfer”
“Allahümme eslih ümmete Muhammed verham ümmete Muhammed Allahümmağfirli cemîan ümmete Muhammed velhamdülillâhi Rabbil-âlemin el-Fâtihâ.’’
Dakika 1:32:22