116- Amelde Fıkhı Ekber Ders 116
AMELDE FIKIH EKBER DERS 116
‘’ Elhamdulillahirabbil Âlemin Vesselatü Vesselamu Alarasulüna Muhammedin Veala Alihi Vesahbihi Ecmain Elhamdike Lailahel Âlemin’’
Çok kıymetli izleyenler; dersimiz akit olarak akitlerle ilgili amelde Fıkıh Ekber’in dersleri ve onun keşif notları devam etmektedir. Şimdi sefih konusuna devam ediyoruz sefih olanlara hacı konabilirimi sefih olarak buluğa eren kişi velayeti yani velisinin velayetini altında kalması bu konuda âlimler tarafından ittifak edilen bir konudur yani sefihler velayetin altında kalırlar çünkü sefihlerin akılları yerli yerince olmadığı için akıl zayıflığından dolayı onların malları ve kendileri korunurlar. Allah’ın yaşayışınızın sebebi kıldığı mallarınızı sefihlere vermeyin ancak onları o mallardan yedirin ve giydirin kıymetli âlimlerimizin çoğunluğu ki bunlara Cumhur deniyor. Ebu Yusuf ve Muhammed’de bunlara dâhil burada yasak ebedidir. Eğer rüşte erdiklerini görürseniz mallarını kendilerine veriniz bu ayeti kerimenin ışığı altında amel edilmiş gayri reşit olarak buluğa ererse rüştü tamamen gerçekleşirse malı o zaman kendisine verilmeyip tasarruftan men olunur. Rüştü tamamen gerçekleşirse malı kendine verilir gerçekleşmezse verilmez yani rüşttü görülmelidir yani artık bu malına kendine sahip olabilir denecek duruma gelmelidir yalnız bu konuda İmam-ı Azam Ebu Hanefi O cihan âlemi kıymetli âlim ne diyor? Bakın! Malını kendisine vermeme 25 yaşına kadardır demiştir. Sefihlik İmam-ı Azam-a göre 25 yaştır diğerleri burada bir yaş haddi ortaya koymamışlardır yinede reşit olmazsa bundan sonra rüşt beklenmez açıkça lehine bir tasarruf ise yahut malının 3’te birini aşmayan bir vasiyet ise veya evlenme boşanma ric’at ve yemin gibi feshi kabul olmayan bir tasarrufsa geçerli olur. Ne olur? Sefihin akdi geçerli olur diğer tasarruflardan men edilir adı geçenlerden men edilmez. Yine sonra sefih olan kişi önceden sefih değilmiş ama sonra olmuş aklı zayıflamış. Yine İmamı Azam Ebu Hanefi Hazretleri Rahmetullahi Aleyh ve Aleyhim Ecmain.
Dakika 5: 03
O kadim konulmasına cevaz vermemiştir yani onu diyor velayet altında tutmayın kendi, kendini idare etsin diyor oda kişiliğe kişilerin hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını istemiyor. Hacir hürriyete zıt düşer diyor yine şahsiyetinin hiçe sayılması vardır diyor dolayısıyla İmam-ı Azam kişilerin kişiliğine gereken değerin verilmesini istiyor. Yine Cumhur ise bu konuda yine İmam-ı Ebu Yusuf ve Muhammed’de dâhil ki hacir koymak caizdir dedi. Onlar sefihin hükmü mümeyyiz çocuğun hükmü gibidir dediler mallarınızı sefihlere vermeyin ve yine eğer borçlu ise sefih veya aklı zayıf ise yahut da yazdırmaya gücü yetmeyen bir kimse ise onun yerine velisi doğru olarak yazdırsın buyurmaktadır. Bunlar ayet-i kerimeler tabi ayet-i kerimelerden çıkarılanlardan hükümler farklı olduğu için sahih Hadislerden de farklı zengin hükümler çıkarıldığı için müçtehitlerimizin bazen fikirleri daha da zenginleşiyor ve farklılaşıyor. Sefih olup olmadığı akılsızca tasarruf edip etmediği araştırılır bir mahkeme kararıyla olur bu Ebu Yusuf İmam-ı Şafi Ahmet Bin Hanbel ve Malikin görüşleridir. Yani ona mahkeme kararıyla bu diyor sefih olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır dedi bu müçtehitlerimiz bu Fakihlerimiz. Hacir diyor satış icare ve rehin gibi feshi mümkün olan ve şakanın iptal ettiği tasarruflarla sınırlıdır evlenme boşanma ricat ve hul gibi feshi mümkün olmayan ve şakanın iptal etmediği tasarruflara gelince fakihler semih üzerine bunlarda hacir konulamayacağı üzerinde de icma etmişlerdir. Bakın! Çoğunluk bu konuda burada birleşmektedir. Gaflet ve sefihlik konularına da bir bakışla baktığımız zaman gaflet Cumhura göre hacrin caiz olması Ebu Hanefi’ye göre de olmaması açısından sefihliğe delil olarak gösterilmiştir. Gafil kişi başkaları gibi kar zarar sebeplerini fark edemeyen saf ve temiz kalpli olması sebebiyle kolayca aldatılan kişiye denmektedir. Gafil ile sefihin hükmü aynıdır dediler sefihin idraki tamdır yalnız hatalı seçimlerden dolayı sefihin durumu da gafil gibidir. Yanlış tasarrufu hatalı tasarrufta yanlış oluyor ve seçiminde de hatalı davranıyor.
Dakika 10: 12
Gafil ise zayıf idraklidir yanlış tasarrufu aklının Hayri ve şerri idrakinin zayıflığından dolayıdır dediler. Şimdi borçlu olma konusuna da gelince hacir sefihlik ve gaflet hakkında zikrettiğimiz ihtilaf borçta da geçerlidir. İmam-ı Azam Ebu Hanefi borçlu olan kimse hacir’e cevaz vermez yani borçlu üzerine hacir’e cevaz vermiyor. İmam-ı Azam çünkü aklı olma sebebiyle ehliyeti kâmildir diyor onun öyle zayıf olması kişiliğinin üzerine gölge düşmesine sebep değildir diyor. Hacir konulamaz diyor İmam-ı Azam borçlarını kapatması emredilir yapmazsa malını bizzat ne yapılır? Satması ve borçları ödemesi için hapsedilir şayet yapmazsa. Ebu Yusuf İmam-ı Muhammed gibi diğer imamlar İmam-ı Malik Şafi İmam-ı Ahmet gibi kimselerde vakti gelmiş borçlar bunlar üzerine hâkim hacir koyar demişlerdir. Müflis budur müflis istilahi manası ile borcu malından fazla olan kimse demektir. Maliki Uleması müflis borçlu üzerine hacir konulmasına cevaz vermişlerdir. Ehliyeti noksanlaşır mümeyyiz çocuk gibi olur demişlerdir. Yani hacir konulmasıyla Hanefiler bakın ne diyorlar hacir sahih olursa mahcur borcu olan hasta gibi olur dediler. Mahcurun satışına gelince caizdir aldanmışsa caiz değildir demişlerdir. Mehri misille evlenmesi talakı hulu ve benzeri tasarrufları da caizdir kimin? Mahcurun yani üzerine hacir konulan kimse ölümcül hastalık konuları gibi durumlarda da işlerini yapmaktan aciz bırakan ölümle neticelenen bir sene geçmeden de dünyadan göçen kimselere ölümcül hasta sıfatı verilmiştir. Mecelle de bunlara bu şekil değinmiştir. Hastalıkta ölüm olması ve cinayet, yanma, boğulma ve benzeri fiile ölümle bitmesi şiddetli bir fırtınaya tutulup da ölümleri geldiğini zanneden geminin yolcuları esirleri öldürmeyi alışkanlık edinen devletin eline esir düşen kişiler düşmanla karşılaşmak üzere sefere çıkan mücahitler.
Dakika 15: 02
İşte bunlarda bu sınıftan saymışlardır. Ölümcül hastalığın hükmü konusunda da bakın ne dediler vacip olma ehliyetine mani değildir. Zimmete akla ve konuşmaya tesiri de yoktur dediler eda ehliyetine de mani değildir. Satış, hibe, icare, evlenme, boşanma gibi tasarruflar muteberdir dediler. Yani ağır hasta veya o hükümde olanlar için söylenildi bunlar. Şimdi hacir konulur ve bazı tasarruflardan men edilir kim bu? Borçluda olduğu gibi borçlarını ödemiyor birisi işte onlarda olduğu gibi İmam-ı Azam yine bu konuda tenekeye ait aynı mallara hacir konulur demiştir yani malı varsa tabi. Hastaya mahsus haklar konusunda da zaruri olarak kendi şahsına ve ailesine ait taptığı tasarrufları geçerlidir. Yani hastanın bunlar ne kadar hasta olursa olsun bunlar haklarıdır. Yemesi, giymesi, oturması için gerekli olan zaruri harcamalar doktor masrafları gerekli masraflardır bu hastanın bu durumları göz önünde tutularak ne kadar borçlu olursa olsun bunlar göz önünde tutulur. Evlenmesi yine caizdir Mehri misilden fazla olmaması şarttır yani mehil verilirken yine terekenin 3’te 1’den fazla ise varislerin iznine bağlıdır o zaman geçerli olabilir 3’te 1 yâda daha az olursa onların iznine bağlı olmadan da geçerli olur. Çünkü ağır hastaların ölümcül hastalar ve ölen kişinin malının 3’te birine desti geçer. Şimdi talak konusuna da gelince yine âlimlerimizin birleştiği noktalardan biriside talakın geçerli olmasıdır. Talak baliğ ise diyor dönüşü yoksa ve iddet esnasında adam ölürse kadın onun mirasından alır çünkü o boşayarak mirastan mahrum etmek istemiştir. Ölümcül hastaların kadın boşaması mirastan onu uzaklaştırmak mirası ondan kaçırmak amacına dayalı olduğu hamledilmiştir aksi ile muamele olunur denmiştir bu Ebu Hanefi’nin görüşüdür İmam-ı Azamın. Hul de talak gibi caizdir. Yine menafi üzere yaptığı akitler yani faydalar var da zararı yok mesela icare, ihale, muzaraa, müsavat ve benzerleri bu akitleri yapabilir fakat zararına olan akitleri yapamaz. Hanefi mezhebindeki yüksek şahsiyetler o yüksek âlimler ki menafi mal değildir onlarda menfaatler yani mal değildir.
Dakika 20: 10
Hanefilerin haricinde ki fukahaya göre hak sahiplerinin iznine bağlıdır yani hastanın menfaati üzerine yaptığı tasarruf hak sahiplerinin iznine bağlıdır dediler. Karıyla ilgili akitler bunlarda sahihtir dediler kimsenin onda hakkı da yoktur dediler. Kıymetliler Hanbelîler ölümcül hastalığında karı boşayan için o kadın kocası ölmeden başkasıyla evlenmedikçe iddeti bitmiş de olsa mirasçı olur demişlerdi. Malikiler ise bakın daha bu şeyi geniş tutarak evlense de mirası hak kazanır dediler. Şafiler ise azla miras alamaz kocası o iddet içindeyken ölsün demişlerdir. Şimdi bunlar ayrı, ayrı pencereden baktıklarında hepsininkinin doğru olduğunu görürsünüz neticede hepsinin maksadı bir yerde birleşince de hepsinin aynı şeyi söylediğini de görürsünüz bu burada değişik görüşlerle keşfetmeleri büyük bir zenginlik ortaya çıkmaktadır. Kişilerin durumları hastanın yapısı boşanan kadınların üzerindeki incelikleri incelenince bu âlimlerin dediklerin hepsi doğrudur. Hastanın mecbur kaldığı yahut alacaklıların veya mirasçıların haklarına dokunmayan her türlü tasarruf geçerlidir. Kimsenin iznine bağlı değildir. Evet, kıymetliler çünkü mecburi harcamalarda kimsenin izni gözetilmez şimdi alacaklı olan insanların hakları konusunda da hastanın hususi haklarından sonra gelir şayet hasta borçlu ise zararı dokunan tasarruflardan men edilir ve onun zaruri ihtiyaçları da öne alınır. Vasiyet konusunda da 3’te biri kadarını vasiyet edebilir kim? Hasta olan kişi eğer borcu terekeyi götürecek kadar borçlu ölürse vasiyet hükümsüz olur o zaman mal borca gider ne varsa mirasçıların hukuki haklar meselesi de borçlar ödendikten vasiyetler yerine getirildikten sonra 3’te 2‘sine taalluk eder ne? Mirasçıların hakkı mal varsa kalacaksa borç vasiyet yoksa borç veya vasiyet yoksa terekenin tamamını hak ederler kim? Varisler. Varislerin terekede ki hakkı şahsi ve ayni olarak üzerinde incelemeler yapılmış cihan âlimi İmam-ı Azam Ebu Hanefi diyor ki varislerin haricinde terekenin variyetine taalluk eder.
Dakika 25: 04
Ve eğer bir varis için tasarrufu bulunmuşsa terekenin bizzat aynına taalluk eder. Varislerin hakları ayrı bir haktır demiştir İmam-ı Azam ve birinci halde de şahsi bir haktır demiştir. Varislerin bazısını basısına tercih etmek caiz olmaz İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed ise varislerin hakkı terekenin maliyetine yani kıymetine taalluk eder demişlerdir. Eğer buna şöyle bir göz atacak olursak geneline burada geçerli olan görüş Ebu Hanefi’nin görüşünün alınması halinde alacaklıların hakkı ile varislerin hakkı arasında fark vardır. Borçlunun sadece malına taalluk eder yani alacaklıların hakkı borçlunun sadece malına taalluk eder. Varislerinde alacaklıya borcunu peşin ödeyip sonra terekenin aynında istedikleri gibi tasarrufta bulunmaları caiz midir? Elbet caizdir. Yine tasarrufları konusunda kimin? Hastanın buda nikâh, talak, ricat, kısası, affetmek gibi fesih ve iptali kabul etmeyen tasarruflar ise diyor terekenin 3’te birini geçmemek kaydıyla geçerli olur. Ne? Hastanın tasarrufları. Fesih mümkün olan cinsten ise eğer hak sahiplerinin menfaatine onların menfaatine dokunuyorsa onların o zaman iznine bağlı olur dediler mesela teberru, hibe vakıf gibi. Şimdi yanında hak sahipleri varken sen teberru da bulunduğun zaman onların izin vermesi lazım hibe edeceksin onların izin vermesi lazım vakıf da bulunacağız yani hak sahipleri varsa onların izin vermesi lazım. Aldanılanarak yapılan satışlarda da böyledir aldanma yoksa yabancı birisiyle yapılmışsa o zaman geçerli olur ne? Hastanın tasarrufu. Yine ikrar meselesine de gelince varisine veya yabancı birine borcu olduğunu söyleyebilir kim? Hasta yabancı bir kimseye söylerse ikrarı kabul edilir ve yerine getirilmesi de lazımdır. Bu mecellede buna bu şekil kaydını yapmıştır. Hanefilere göre sağlığında yaptığı borçları üzerine vaciptir demişlerdir. Şimdi bunlar ölümcül hastalıktan evvel yapılan borçlardır Hanefilerden başka göre ise hastalığında yapılan borç ile sağlığında yapılan borç aynıdır bunlar 2 sabit haktır demişlerdir. Şimdi insanlar hastalandığı zaman ki borçlarını ödemeye zorlanır ama sağlığında da borç etmiş bunlar tam borçtur hastalığında ise insan bakıma muhtaç hale gelmiştir.
Dakika 30: 12
Hanefiler bu açılardan da bakmışlardır. İkrar bir varisi için ise ancak diğer varislerin izni ile geçerli olur, yani ölümcül hastalar varislerden birine eğer ikrarda bulunmuşlarsa öbür varisler tasdik etmedikçe o vasiyet varise geçerli olmaz çünkü varise vasiyet yoktur, bunlara da dikkat etmek lazım. Şimdi velayet konusu üzerinde de gereken incelemeler yapılmış ki, velayet nedir? Derseniz işi üzerine almak demektir. Akit yapma imkânı veren şer-i bir kuvvettir yani şahsi ve mali işlerini takip etmesi, yürütmesi demektir velayetin görevi budur. Velayetin akitle ilgisi ve ehliyetle arasında fark var mı? Yok mu? Konusunda da, orda da güzel incelemeler yapmış kıymetli âlimlerimiz. Eda ehliyeti akit yapmaya elverişli olmalıdır. Velayet ise kişinin akitleri yerine getirebilmek için elverişli olmasıdır. Bak burada! Eda ehliyeti akit yapmaya elverişli olması gerekir velayet ise kişinin akitleri yerine getirebilmesi için elverişli olması gerekiyor. Ehliyet ve velayet sahibi ise yapılan akit sahih ve geçerlidir. Akit deli, çocuk gibi ehliyeti ve velayeti olmayan biriyle yapılırsa ne olur? Batıl olur, geçerli olmaz çünkü deliyle de çocukla da akit yapılamaz çünkü delide ve çocukta ehliyet yoktur. Velisinin veya vasisinin iznine bağlı olarak olur. Çünkü delinin de çocuğun da velisi vardır onların izni ile olabilir. Şimdi asaleten velayetler var veya vekâleten olanlar var isteyerek olanı vekâlettir, zorunlu niyabet ise dinin veya mahkemenin görevlendirmesiyle olan velayettir. Baba, dede ve hâkimin velayetinin kaynağı nedir? Yüce İslam dinidir oraya dayanır. Yine mecburi vekillik ya şahsı üzerine ya da mal üzerine olmaktadır. Evlendirmek, eğitim ve öğretimini tedavisini yaptırmak gibi buda şahsı üzerine olan velayetlerdir. Malının korunması işletilmesi buda mal üzerine bir velayettir. Veliler bunlarında derece, derece olan durumları var mıdır? Vardır.
35:03
Şimdi asabe olan, en yakınlardan başlar velayet meselesi, mesela önce sıralama da kim gelir? Oğullar ve onların oğulları gelir. Yani torunlar ondan sonra babalar ve peşinden de dedeler gelir. Velayet sıralaması derece olarak böyle gelirken daha sonra kardeşler, kardeş oğulları, amcalar ve amcaoğulları gelmektedir. Yine Hanefi âlimleri baba sonra babanın tahin ettiği vasi gelir demişlerdir daha sonra da dede gelir demişlerdir şimdi babanın tayin ettiği vasi burada 2. derecededir. Hanefilere göre vasi sonra hâkim sonrada hâkimin tayin ettiği vasi gelir dediler. Baba şefkati en çok olan insandır İslam hukukunda babanın yerini görüyorsunuz ancak kendi oğlu varsa ne ala yoksa babanın yerini kimse tutmuyor. Ondan sonra ya babanın ortaya tahin ettiği vasi veya dede devreye giriyor velayette sultan velisi olmayan velisidir sultan kimdir? İslam devlet başkanıdır İslam devletinin yetkili organlarıdır devlet başkanının emrinde şimdi buradan baktığımız zaman baba ve dede tam bir velayet sahibi olan kimselerdirler. Kıymetliler; veliye velayete kimin ihtiyacı vardır tabi çocukların, delilerin, bunakların, gafillerin, sefih kimselerin ve emsali varsa onların velayete veliye ihtiyaçları vardır. Evet, bunun için baba ve vasisi dede ve vasisi hâkim ve vasisidir. Deli ve bunak yani çocuk için bunlar idi deli ve bunaklar içinde yine baba ve dededir bunlar veya bunların vasisidir daha sonrada deli veya bunak olmuşlarsa Hanefi ve Şafilerde önce velayet kimdeyse yine ona adet eder demişlerdir. Maliki ve Hanbelîler ise velayet hâkimindir demişlerdir. Bu İslam devleti dönemlerinde böyleydi bugün de tabi bunların benzerleri bulunmaktadır taklitte olsa Malikiler ve Hanbelîler dedenin ve diğer akrabaların velayet hakkı yoktur demişlerdir. Evet, sefih ve gafil bunlara da gelince 4 mezhebin ittifakıyla bunların velayeti hâkimindir İslam hâkimi doğumlarından ibaret itibaren velayet başlar adı geçenlerin reşitlik yaşına kadar devam eder Şimdi şerait konusuna da gelince idaresi sorumluluk baba, dede, hâkim ve aynı zamanda vakfın yöneticileri gibi umumi velide aranan şartlar vardır.
Dakika 40:10
Eda ehliyetinin tam olmasıdır din birliği olmalıdır gayri Müslim Müslümanların üzerine velayeti olamaz Müslüman’ın da gayri Müslim üzerine velayeti yoktur. Adalet olacak fasık’ın velayeti caiz değildir yine de velayet işlerine gücü yetmiş olması da lazımdır maslahatı da gözeten biri olması gerekir yetimin malına ancak iyilikle yaklaşın kim buyuruyor bunu? Yüce Allah buyuruyor zarar veren kişilerin yetkisi yoktur. Onun için velinin tasarruf yetkilerinin sınırları var mıdır? Yoksa sınırsız mıdır? Bu konuda lehine olanın malı yoksa babanın onun nafakasını temin etmesi vaciptir. Onların rızkı ve giyimi maruf şekilde baba üzerinedir bunu kim buyuruyor? Yüce Allah buyuruyor. Zengin olan veli iffetli olmaya çalışın yoksul olanda uygun olarak yesin buda yüce Allah’ın şanlı Kur’an’da ki yine emri. Yine akarını satmaya yetkisi var mıdır? Zaruri hallerde ancak satabilir. Şimdi vekâlet konularına şöyle bir bakınca vekâlette de muhafaza etmek velayetin durumuna kısaca deyindik vekâlet konusunda da dediler ki Allah bize yeter ve o ne güzel vekildir. Yani muhafızdır vekâlet demek vekilliğini aldığı kimseyi muhafaza ediyor malıyla canıyla. Şimdi vekâletle bak havale etmek yani onun işlerini ona havale ediyor vekâlete işlerini havale edenler Allah’a tevekkül etsin ben benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. İşte yüce Rabbimizin yüce buyruklarından bunları anlarken işini falancıya tevkil etti yani ona havale ettiği vekâletin bakın ayetlerden anladığımız bu geniş güzelim manalar bulunmaktadır. Hanefiler ne dediler? O yüksek âlimler başkasını kendi yerine vekil etmesidir dediler tasarruf yetkisi veriyor tabi hangi konular da eğer buradaki yetki sınırlıysa o sınırlar dâhilinde kalma şartıyla Maliki, Şafi ve Hanbelîler gibi ekolun âlimleri de tasarrufu başkasına havale etmektir vekâlet dediler. Sünneti Şerifte şanlı Peygamberin (a.s.v) bakın! Ne buyuruyorlar: Hâkim Bin Hizamı veya Ulve-tül Bariki’yi bir kurbanlık satın alması için vekil tayin etti kim? Şanlı Peygamberimiz bakın örnekler veriliyor buda sünnetten olan örnekler nikâhlanması hussusunda da vekil tayin etmişti.
Dakika 45:00
Yine zekât toplamak ordunun sevk ve idaresi devletin işlerini yürütme hususunda da vekiller tayin etmişti şanlı Peygamberimiz (a.s.v) efendimiz buda sahih sünnettir. Hadisi Şeriflerde ki delillere işaret edilmiştir ücretli vekâlet sahih olur mu? Olmaz mı? Sahih olur dediler. Evet, zekât toplamak için ne yapıldı ücretli memurlar tahsis edildi bu hükümler bağlayıcıdır çalışan kişi hükmündedirler örfe göre de hükmedilir. Vekâlet hayır yolda yardımlaşma kabilinden ücretsiz olur bu yardımlaşmak içindir. Yine isterse bu işi bırakabilir kıymetli ekolümüz Hanefi, Maliki ve Hanbelîler durumunda böyledirler. Şafiler ise vekâlet akdi isterse ücretle olsun caiz bir akittir bağlayıcı değildir dediler. Şimdi rükün konusuna da baktığımız zaman veren ve alan kimsenin kabul etmesidir neyi? Vekâleti yani icap ve kabulün olması gerekmektedir buda rükündür icap ve kabul yani seni şu işe vekil tayin ettim öteki de kabul ettiği zaman rükün yerine gelmiştir icap ve kabuldür. Bu fiille de sahih olur mu? Olur. Ücretsiz de vekâlet lazım değildir yani bağlayıcı değildir dediler. Yine buda şeraitine baktığımız zaman müvekkil ehil olmalıdır bu şarttır şeraitten biri tam bir ehliyetin olmasıdır. Vekiller ehil olacak ehliyeti noksan olan mümeyyiz çocuğun talak, hibe gibi vekâlet vermesi sahih olmaz. Yine lehine olan olursa sahih olur hem lehine hem aleyhine ise o zaman velisinin iznine tabii olur. Vekil tayin etmesi Hanefilere göre bir kadının vekil tayin etmesi sahih midir? Evet sahihtir. Maliki Şafi ve Hanbelîlere göre ise onlar sahih olmaz demişlerdir ama Hanefi âlimleri sahih olur demişlerdir. Vekil aklı başında mümeyyiz çocuğun vekil olması da sahihtir. Deliyi, bunağı, mümeyyiz olmayan çocuğu tasarruflarda vekil tayin etmek sahih olmaz buda Hanefi âlimlerin ortaya attığı keşif notlarıdır çok kıymetlidirler hepside. Cumhur ise çocuğun vekâleti sahih olmaz dediler yine aynı şeyi mesela Hanefiler de söyledi. Fakat buradaki fark ne derseniz Hanefilerde mümeyyiz olan çocuk Cumhurun ortaya attığı çocuk ise 6 yaşından küçük olan çocuktur yani 7 yaşına daha gelmemiş. Vekâletin mahalline de baktığımız zaman konu olan şeyin bilinmesi lazımdır mesela vekâlete vekil cenni konuysa onun bilinmesi lazım meçhul olursa sahih olmaz dediler.
Dakika 50:25
Yine şeran vekâlet verdiği şeyin caiz olması gerekir olabileceği bir tasarruf olmalıdır. Yani vekilliğin olabileceği vekillik kabul eder bir kısmı da ittifakla kabul etmez. Yani bazı şeyler vardır ki vekillik kabul ediyor bazıları asla kabul etmez. Nedir o? Mesela yemin konusunda benim yerime yemin et dese birine bu olmaz. Benim yerime namaz kıl oruç tut veya bunların emsali bir şey söylese bunlar vekâletle olacak şeyler değildir. Bir kısmı ise ihtilaflıdır mesela kısasın ve şerri cezaların infazında vekâlet verme gibi durumlarda yani kısas konularda ve şerri cezalar da Hanefi ekolünde ki kıymetli âlimler ise bunlarda da vekâlet caiz olmaz dediler. Yani kısasta da şerri cezalarda da vekâlet olmaz diyenler Hanefi âlimleridir. Çünkü bizzat infaz esnasında müvekkilin hazır olması lazımdır. Kimdir müvekkil? Vekil eden. Evet, hadler, cezalar, şüphelerle kalkar yani burada bir şüphe varsa orda hadler kalkıyor ve şüphenin olduğu yerde hat uygulanamaz oluyor. Onun için Hanefiler bu konuda da titiz davranmışlar ve görüşlerini ortaya atmışlardır. Diğer ekollere göre ise sahihtir vekil asil gibidir demiştir onlar. Vekil asil değildir ama asil gibidir gibilik başka, asil olma başka. Vekâlet çeşitleri kıymetliler var mıdır? O konuda da vardır bununda çeşitleri. Umumi ve hususi olanlar vardır mesela hususi olan belirli bir tasarrufa vekâlet vermektir. Belirli bir tasarruf için yetki verir onun dışında yetkili değildir o vekil hükmü ise onun dışına çıkamaz yani sadece niçin yetki verdiyse onun dışına çıkamaz bu bunun hükmüdür çıkarsa fuzuli olur ve geçersiz olur yani müvekkilin iznine tabii olur ki müvekkil kabul ederse olur yoksa olmaz. Umumi olana da gelince onun hükmü de vekil müvekkilin sahip olduğu bütün tasarruflara sahiptir dediler. Umumi vekâlette de durum böyledir. Zarar veren tasarruflar müstesna bakın burada bile istisna edilen taraf var mesela hibe, vakıf, teberru, talak, ibra gibi üst katlar böyledir. Umumi de bunları yapamaz diyor. Umumi Vekâleti alan bile.
Dakika 55:05
Mutlak veya mukayyet olma bakımından da farklıdırlar mukayyet velayet sınırlandırıldığı sınırlı tutulan vekâlettir hükmü ise kayıtlara uyar neyse kayıtlarda durum ona göredir. Mutlak olan ise şartlara bağlı olmadığı vekâlettir. Yine İmam-ı Azam-a göre onun hükmü mutlak, ıtlakı üzere Cereyan eder demiştir. Vekilin fiyat az olsun çok olsun isterse gabn-i fahiş ‘’Malı değerinin çok üstünde satmak’’ olsun peşin olsun veya veresiye olsun burada yetkisi vardır tasarruf yetkisi vardır demiştir İmam-ı Azam. Mutlak lafızda asıl olan ıtlakı üzere işlemesidir demiştir bu hususta örfle esas alınmaz çünkü örf her bölgede değişik olur da demiştir. Yine İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed ise müvekkilin rızasına bağlıdır demişler yoksa fuzuli olur demişler Hanefi mezhebinde fetva buna göre verilmiştir. Şafiler, Malikiler, Hanbelîler de bu görüştedirler. Tedavül de olmayan bir parayla da satamaz demişlerdir zarar verilmesi de yasaklanmıştır. Yani vekâlet müvekkile zarar verme şansı vekâlette yoktur. Burada tasarruf konularında ki hüküm ise mesela avukatlar dava vekili avukatlar İmam-ı Züfer hariç Hanefi âlimlerine göre müvekkilin aleyhine ikrarda bulunabilir demişlerdir. Doğruyu açıklamak açısından İmam-ı Züfer ve diğer 3 mezhebin İmam-ı İse Hanefilerin dışında müvekkilinin aleyhine ikrarı kabul edilmez demişlerdir. Onlar müvekkili bağlayan şartlara bağlamışlar mesela vekili ama İmam-ı Azam ise Hanefi ekolünün âlimleri ise doğruyu savunmaya bağlamışlardır. Neticede hepsi aynı görüştedirler ama ifadeler yön ve yöntemler farklıdır böyle olması da zenginliktir. Satış vekâleti konusunda da sınır dışına çıkamaz vekil neyle? Görevliyse onunla vekillik yapabilir eğer mutlak ise Ebu Hanefi’ye göre tasarrufta mutlak hürriyet esasına binaen her han gibi bir fiyatla satabilir. İmam-ı Azamın özgürlük anlayışı yetki paylaşımı çok farklıdır. Gabn-i fahişle de bile satabilir demiştir. İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed ise ki fetva bunların görüşüne göredir ve diğer 3 imam-a göre mutlak vekil örf ile kayıtlıdır demişlerdir.
1:00:00
İmam-ı Azam burada da ayrılmıştır. Diğer kendi görüşünden orda da farklıdır. Satın alma vekâlet konusuna gelince mutlak efendim ise satış vekili gibidir dediler. Evlenme boşanma kira, rehin, mali tepkiler gibi hususlarda ise kayıtlarla sınırlıdır dediler. Yine hususi ise dediler vekâlet hususi olan onun dışına tahsisin dışına çıkamaz. Çıkması caiz olmaz dediler Hanefilerse umumi ve veya mutlak ise dediler. Malikiler ise vekil başkasını vekil yapamaz dediler. Şafi, Hanbeliler ise izni olmadan başkasını yapamaz Kimin? Müvekkilin. Vekillerin birinden fazla birden fazla olması olabilir mi? olabilir birden de fazla vekil olabilir. Vekâletle Risalet farklı mıdır? Risalet elçiliktir vekâlet aldığı yetki ile kayıtlıdır. Elçilik ise yani Risalet ise aldığı haberi olduğu gibi ulaştıran kişidir. Onun için Peygamberlere Resul denmiştir. Resuller Allah’tan aldıkları gibi insanlara tebliğ ederler yani Allah’ın emrini olduğu gibi aktarırlar. Resul yani elçi kendini gönderenin sözünü nakleden kişidir. Bu fıkıh dilinde de böyledir. Şimdi akdin hükmü meselesinde de nedir dersen gayen neyse hüküm odur dediler. Yani akitle gaye nedir? Hükümde odur dediler. Evet, kıymetliler akdin hukuku bakımından da gaye ve maksadı elde etmek iltizam ve amellerdir dediler. Tasarruflar konusunda da vekilin müvekkile isnat etmesi evlenme boşanma gibi durumlarda nedir? Vekil müvekkili isnat edecek evlenirken falanın namına falan ve falana nikâh kıydığını belirtecek. Hibelerde ialelerde ida’da da kaz ve rehinde de filan kadının filan ile nikâhını kabul ettim diyecek ve buna da bunlara da dikkat edecektir. Bunun hükmü de tasarrufun hukuku müvekkile gider bunun hükmü budur. Yani vekil müvekkilin adına hareket eder müvekkilin elçisidir. Çünkü vekil onun adına konuşan kimsedir müvekkile izah etmesi lazım gelmeyen tasarruflar mali yönü olan tasarruflardır. Filanın malını sattım mesela demesi geçerli olacağı gibi sattım, aldım demesi de geçerlidir. Mali olanlarda bunun hükmü de müvekkile izafe ederse vekil bir elçidir müvekkilin maksadını ifade eden birisidir, kendine izafe ederse Akdin hukuku müvekkile değil ona döner, bunlar Hanefi âlimlerinin görüşüdür.
Dakika 1: 05:08
Yine Maliki ve Şafiler de Hanefilerle aynı görüştedirler bu konularla da. Hanbelîlere göre ise akdin hukuku vekile değil müvekkile döner demişlerdir ne kadar güzel söylemişlerdir Cenabı Hak hepsine bol, bol bu âlimlerimizin rahmet eylesin. Kıymetli izleyenler, vekâlet sona erer mi? Erer ne zaman erer? Şöyle bir bakalım gayesi sona erdiği zaman artık oda sona ermiş olur. Yine aynı zamanda ölümle bir ay devam eden bir cinnetle ölüm vaki olur cinnet vaki olursa bunlar sona ererler. Vekilin istifa etmesiyle yine müvekkilin bilmesi onun istifasını eşyanın helak olmasıyla niçin vekile verildiyse hangi eşyan için o iş eşya helak olduysa yine müvekkilin vekili azletmesi ile vekilin azledilmesi ile dediler Malikiler de ve Şafiler ve Hanbelîler azledilmesi şart değildir dediler. Talakta olduğu gibi diye görüş beyan ettiler şimdi birde hakkı olmayan şeyle iştigal etme konusuna da Fuzulilik denmektedir mesela hakkı olmayan şeyle iştigal meşgul oluyor hakkı da görevi de olmadığı halde bu konuda da bunun hükmü konusunda da Hanefi ve bakın! Malikiler ne dediler? Fuzuli’nin tasarrufları sahih midir? Sahihtir dediler yalnız işin sahibinin iznine bağlıdır dediler. Yani o işin sahibi tamam yapmışsın kabul derse dediler olur dediler ve izin vermezse geçerli olur izin vermezse o zaman hükümsüz olur dediler. Bunun delilide yüce Allah c.c satışı helal kıldı ayetinin genel hükmünden alınan bir manaya istinat ederek. Şanlı peygamber (a.s.v). Yine sahabeden olan zatı muhteremi bir koyun satın alması için bir dinar verdi ona oda bu dinarla 2 koyun satın aldı ve birini bir dinara sattı ve Peygamberimize bir dinarla bir koyun getirdi. O şanlı Peygamber (a.s.v)efendimizde ona Allah senin pazarlığını mübarek kılsın dedi ve burada bu hadisi Şerifi bu muameleyi delil gösterdiler. Şafiler Hanbelîler ve Zahidiler ise bakın! Ne dediler?
Dakika 1: 10: 04
Bu alış veriş batıldır dediler yine bu şunu şu şekilde delil getirdiler. Hâkim Bin Hizama söylediği şu sözdür yanında olmayan şeyi satma. Peygamberimiz söylüyor bu sözü Urve-tül Bariki de o Resulullah’ın mutlak vekiliydi diye hadisi Şerifi öyle anlamış oluyorlar bu ekolün muhteremleri ve herkes ortaya koyduğu delil açısından hepsinin dediği doğrudur kıymetliler. Çünkü hepsi hakikati aramak yapılan işin meşru olmasını sağlamak şeriata, istinat etmesini burada araştırıp keşfetmek için bütün güçlerini sarf etmiş oluyorlar ki, rızayı ilahi aranmaktadır. Her işte içtihatların farklı olması zenginliktir, rahmetin genişliğidir. İslami caddelerin geniş olarak Arş-ı Alaya cennete İslam’ın yolları çok geniştir oradan gelen de çok geniş gelmiş geniş gider İslam da zorluk yoktur zorlama yoktur zorluk da yoktur. Cenabı Hak hep kolaylığı ister onun için bu içtihatların böyle olması yüce İslam’ın rahmetinin yaygınlığı her işin kolaylaşmasıdır herkes mezhebinin kıymetini bilsin bilmeyenler müçtehide tabii olsunlar. Müçtehidin dışında kimse fetva veremez bunu kulağınıza küpe edin. Kişi ya müçtehit olacak ya da müçtehidin verdiği fetvayı bilecek en azı asgarisi bu. Şimdi yine konumuz fuzuli hakkında. Hanefiler bakın ne diyorlar izin verende ve izinde tasarrufun bizzat kendisinde bulunması gereken şeraiti ortaya koydular. Mesela Muciz olmamalıdır dediler bir Muciz bu bir Muciz olmamalıdır dediler muciz nedir? Tasarrufta maslahatı olan ve tasarrufta müsaade etme veya reddetme hakkı olan kişiye Muciz denmektedir. Yani Muciz bulunmalıdır ve bu işe muktedir olmalıdır. İzin veren yani Muciz var demektir dediler. Şimdi yine fuzuli hakkında sonradan verilen izin önceden verilmiş vekâlet gibidir çünkü bu bir kuraldır dolayısıyla yine fuzuli hakkında feshetmesi de caizdir mesela Fuzulilin yaptığı işin beğenmediyse onu feshedebilir. Oda var sonra yine aynı zamanda ahde mahal olan şey akit sırasında mevcut olmalı mı? Olmamalımı? Konusunda mevcut olmalıdır. Hanefi ve Şafilere göre gereklidir. Evet, kıymetliler bunların delili ise ana karnındaki yavrusunu medamin ve melakihi ve insanın yanında olmayan şeyi satmasını yasaklaması diye bunu delil göstermişlerdir.
Dakika 1:15:20
Kimin? Şanlı Peygamberimiz medamini ve melakihi aynı zamanda yanında olmayan şeyi satmasını yasaklama durumunu delil göstermişlerdir. Fakihler umumi kaydeden selen, kira, musakat ve istisna akitlerini ihtiyacına örf haline gelmiş olmasına bağlamışlardır. İstissanen istisna etmişlerdir şimdi şurada bir bakalım medamin nedir? Melakih nedir? Selen nedir? Bunlara bir bakalım şöyle kıymetliler medamin devenin sulbünde ki şey melakih develerin karnındaki yavrular yine selem biliyorsunuz ki para peşin mal veresiye satış yapmaktır. Şimdi buda selendir kim selen yaparsa kilesi malum darası malum vakti malum olsun diyor. Kim? Peygamberimiz kira bir şey karşılığında menfaatlere uygun yapılan akdin adıdır o da. Terzi, marangoz, demirci ile yapılan anlaşma gibi bunlar caiz midir? İcma ile bunlara cevaz verilmiştir. Musakat nedir derseniz? Bu çıkacak mahsulden belli bir nispette almak karşılığında sulama ve ağaçları yetiştirme mahsulden belli bir nispet karşılığında zirai araziyi işlemek üzere yapılan anlaşmadır. Evet, kıymetliler yine şanlı Peygamberimiz hasa ve garar satışını yasaklamıştır. Yani garar bulunan şeyin satışını nehy etmiştir, garar nedir? Satılan şeyin kendisidir satış değildir olgunlaşmadan evvel meyve gibi mesela olgunlaşmamış daha koruk halinde iken satıyor. Garar helak olması da olmaması da muhtemeldir. Teslim edemeyeceği bir ihtimalide vardır. Hasa satışı ise sergideki eşyalardan taş hangisinin üzerine düşerse onu satmak gibidir ki bunlar cahilliyi devrinde yapılan şeylerdir İslam bunları ortadan kaldırmıştır. Teslim etmeye gücü yetmeyeceği için karar nedir? Mevcutta olmadığı için caiz görülmemiştir. Zirai mahsulün henüz yaratılmadan evvel satışının batıl olduğu üzerinde de ittifak var mıdır? Evet, vardır ne dersin? Allah’u Teâlâ (c.c) meyve vermeyecek olursa kişi kardeşinin malını neye mukabil alacaktır diye sormuştur. Kim? Peygamberimiz.
Dakika 1:20:01
Zirai mahsul ve meyve tam istifade edebilecek hale geldiği zaman sahih olur buyrulmuştur. Kıymetliler şanlı Peygamber (a.s.v) efendimiz zehrine kadar meyvenin satışını yasakladı dediler ki zehir nedir ya Resulullah görüyorsunuz Araplar, Arap kelimesinin anlamını soruyorlar ve Peygamber açıklıyor (a.s.v). Bu dini Peygamberin açıklaması şart idi o açıkladı Arap’ın da Arap olmayanında İslam dinini ilim olarak özel tahsil etmesi gerekir bilenden öğrenecek onun için müçtehitlere tabii olacak bilmeyenler. Zehir nedir ya Resulullah buyurdu ki meyvenin kızarmasıdır. Yani meyve artık olmaya yüz tutmuş o hale geldiğinden itibaren satılabilir yoksa daha meyve ortada yokken meyve satılmaz sonra şöyle buyurdu! Allah meyve vermeyi verirse meyve veriverirse kardeşin malı neye karşılık helal sayacaksın yani kardeşinin malını neye karşılık sayacaksın olmayan meyveyi satarsan demeye getirdi. Meyve olmaya yüz tuttuğu itibaren satılabilir o hale gelmeden önce satılamaz dendi. Yine istifade edilebilecek halde değil ise koruk halde ise ham olması gibi mahsulün henüz olgunlaşmamış durumda olması gibi ki İmam-ı Malik ve İmam-ı Muhammed’e göre bunların bu halde satışı istisnan en caizdir dediler. Ebu Hanefi ve Ebu Yusuf Şafi’ye göre ise caiz değildir buyurdular. Evet, bazılarının ortaya çıkmışsa yani normal meyvelerin bir kısmı ortaya çıkmışsa Maliki ve Şia’dan İmamiyye Hanbelilerden İbn-i Teyyime ve İbn-i Kayyım’e göre varlığı ve faydası ortaya çıkanında çıkmayanında satışı caizdir dediler. Burada zan üzere yapılan bir şey bu hüsnü zan ve örf ile amel etmeye gayret etmişler bunlar. Hanefi, Şafi ve Hanbelilerle Zahirîye zeydiyye ve İbaziye ise cevaz vermediler başta Hanefiler olmak üzere. Mahsulü henüz bitmeden yavrusunu henüz doğmadan bunların satılması caiz değildir. İbn-i Teymiye’nin görüşüne göre sahihtir bunlarda İbn-i Teymiye göre, İbn-i Teymiye’nin birçok görüşleri Ehlisünnete aykırıdır, birçok görüşleri de normaldir uygundur diğerlerine göre. Şimdi yine şöyle baktığımız zaman murdar olmuş hayvan etleri bunlar hükümsüzdür. Putperestin, mülhidin, Mecusi’nin, mürtedin kestikleri murdar hayvan eti gibi bunlarda kemlik kabul etmez.
1:25:00
Sahipsiz şeyin satışı hükümsüzdür, mesela yollar, köprüler, nehirler gibi ammenin istifadesinde olanların satışları hükümsüzdür bunlar satılamaz. Mütekadim olmayanlarda hükümsüzdür mesela şarap ve domuz bunlar hükümsüzdür çünkü Müslümanlar için bunlar mal değildir caiz olmadığı için kızıl haram olduğu için. Yine çeşitli müzik ve oyun eğlence aletlerinin satışı, Ebu Hanefi’ye göre caizdir aslında maldır. İmam-ı Azamın olaya bakışı onun maddi yapısına istinadendir. Ebu Yusuf ve Muhammed ise ve diğer İmamlara göre bunların satış akdi geçerli olmaz onlarda onların çalgı ve çalan yönüne bakmışlardır hepsi doğrudur fesat ve eğlence için hazırlanmış şeylerdir demişlerdir onlar onun için caiz olmaz satışları geçerli değildir demişler. İmam-ı Azam onun maddi yapısına yani odun tahta gibi yapısına bakarak kırarsa telef ederse tazmin eder demiştir. Diğer fakihlere göre etmez demişlerdir onlarda onun çalgı ve meşru olmayan yönüne bakmışlar ve öyle demişlerdir. Evet, kıymetliler şeran haram olan şeyler için kira akdi caiz olmaz da demişlerdir. Şimdi fakihlerin ittifakıyla teslim etme kudretinin bulunması şarttır mesela sattığın bir şeyi teslim edeceksin bu şarttır dediler. Kaçmış olan hayvanın satılması caiz değildir sahih değildir dediler, havadaki kuş satılır mı? Satılmaz denizde ki balık satılır mı? Satılmaz kaçan av satılır mı? Satılmaz bunlar sahih değildir dediler. Akit mahalli akit yapanlarca bilinmeli mi? Yoksa meçhul mü olmalı? Üzerinde de bak ne dediler? Akit yapılan şey bilinmesi lazımdır sünnette garar olan meçhul olan şeyin satışını yasaklayan Hadis-i şerifler mevcuttur dediler çünkü bu kıymetli âlimlerimiz fakihlerimiz kuranı kerimi sünneti enine boyuna keşfeden âlimler. Ondan sonra hükümleri fıkhi hükümleri ortaya koymaktadırlar görüşlerinin farklı olması da zenginliğin rahmetin yaygınlığındandır. Cinsini, çeşidini ve miktarını açıklamakla gerçekleşir dediler. Bilgisi çok az ise geçerli olmaz dediler, Hanefilere göre bu akit geçersizdir diğer mezheplere göre ise hükümsüzdür dediler. Şimdi garar bulunan bir tasarruf geçerli olmaz çünkü kararda zarar vardır her meçhul garar’dır lakin her garar meçhul değildir dediler ve güzel söylediler. Şafi ve Hanbeliler bunu hem mali olan ve hem de nikâh akdi gibi mali olmayan akitlerde şart koştular.
1:25:05
Hanefiler ise sadece muavaza akitlerine tahsis etmişlerdir. Malikiler ise sadece mali akitlerde şart koşmuşlardır. Mehir den maksat ülfet ve muhabbettir dediler malın temiz olması Hanefi mezhebi dışındaki mezhepler beşinci bir şart daha getirmişler malın temiz olması demişlerdir. Köpek isterse öğretilmiş olsun çünkü onun satışının nehyine dair hadis vardır demişler domuz murdar hayvan kan, çöp, haşerat gibi şeyler, aslan gibi eti yenmeyen yırtıcılar, doğan, karga gibi yırtıcı kuşlardır demişlerdir. Hanefiler bunu şart koşmamışlardır. Şimdi Hanefiler bunlara cevaz verdiler ancak içkiye yani şaraba, domuza, murdar hayvan ve kana cevaz vermezler çünkü bunlar ayet-i kerimeyle açık haram olanlardır bunlara cevaz vermediler. Bu ölçü ise şeran faydalanması helal olan her şeyin satışı caizdir. Bakın! Ölçü bu kural şeran faydalanması helal olan her şeyin satışı caizdir çünkü eşya insanın menfaati için yaratılmıştır. Bunun delili ise yüce Allahın yüce kelamında, Allah arzdaki şeylerin hepsini sizin için yarattı buyurmasıdır. (هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً) ‘’Bakara suresi 29 ’’buyurdu Cenabı Hak bu ayeti kerimede. Şimdi akitlerdeki gaye konusuna da gelince günümüz hukukçuları akdin maksadını akdi yapanın iradesi değildir. İslam şeriatında ise bizzat şeriatı koyandır, akitten bekledikleri şeran sahih olan gayeler tahakkuk eder. Şeriatı koyan kimdir? İslam da yüce Allahın kendisidir. Evet, günümüz hukukçuları nazarında akdin maksadını ve eserlerini sınırlayıp tespit eden kanundur demişler. İşte burada yüce İslam’ı iyi keşfeden âlimler ne dediler? Bizzat şeriatı koyandır. İslam şeriatında her akde mahsus eserleri tespit eden bizzat şeriatı koyandır. Bu sınırlar içinde akit yapanların, akitten bekledikleri şeran sahih olan gayeler tahakkuk eder. Evet, efendiler mülkiyetinin bir karşılıkla müşteriye intikal etmesidir, neyin? Malın mülkiyetinin akitlerle nikâhta burada nikâh yoluyla nedir? Evliliğin helal olmasıdır. Nikâhsız asıl olan nedir?
Dakika 1:35:00
Zinadır nikâh yoksa zina vardır. İltizamın teknik sebebi, asıl maksat ve teknik sebepten her akitte birdir yani konusuyla ilgilidir ve her akitte birdir. Yine şariin istemesiyle mültezimdir yani ayrılmaz onun bulunduğunda bulunur. İslam fıkhında sebep akdin asıl maksadıdır. Hakikat şudur ki şeriattaki asıl maksadın, teknik sebep ile bazı özellikte birleşmesi sebep nazariyesi zahiri irade ve batılı irade üzerinde fakihlerin görüşlerine bakınca İslam fıkhında sebep nazariyesi etrafında bazı görüşler bulunur. Akdin zahiri yapısını esas alan diğeri de niyetleri ve şahsi sebep ve faktörleri esas alan görüşler bulunmaktadır. Zahiri iradeyi esas alan Hanefi ve Şafilerin beyanıdır. Gayri meşru niyet sebebiyle mekruhtur haramdır. İğne satışı yani faiz almaya vesile teşkil eden şekli satışlar, yani üstü kapalı iğne satışıyla faize giden yol. Ebu Hanefi üçüncü bir şahıs vasıta olmazsa fasit kabul etmiştir bu iğne satışlarını. İçki imal edene üzüm satmak, içki yapacağını bilmekte satış haram olmasına rağmen şüphe olduğu için satış mekruhtur denmiştir. Silah satmak, orda da silahı hangi yolda kullanacağı kesin belli değilse oda mekruhtur. Kumar edevatı satmak, evi kumarhane, çalgı aletleri yapan ustaya ve bunun ham maddesini satmak, içki taşımak, kiraya vermek, içini kiraya vermek ve benzeri şeylerde bunun gibidir dolayısıyla bunlar mekruhturlar harama ulaşanlar haramdırlar. Muhallinin nikâh akdi, muhalli kimdir? Üç talakla boşanmış olan bir kadının kocasına yeniden helal olması için mesela bir gece beraber kalma sonra boşamak kastıyla evlenen kişiye denir muhalli nikâh. Eğer erkek bu iki boşamadan sonra kadını bir daha boşarsa kadın başka bir erkekle evlenmedikçe kendisine helal olmaz. İkinci beyana gelince Hanbeliler Şia ve Malikilerde gayri meşru bir niyet bulunan tasarruflar için bunlar batıldır demişlerdir. İdari amirlere ve memurlara hediye rüşvet niyeti vardır hediye devletin olur dediler. İşte görüyorsunuz ki her konuyu incelediler bizim bu kıymetli muhterem âlimlerimiz.
Dakika 1:40:00
Latin hukukundaki sebep nazar ahisi ise veya batılı irade yolunu tutmaktadır. Kasten üzümü şarap imal edene satmanın haram olduğunun da ihtilaf yoktur şef kani de böyle demiştir. Bilmiyorsa mekruh olmakla beraber satış bu şekil kerahetle caiz olur demişlerdir bilmiyorsa Maliki, Hanbeliler iğne satışı üzüm satışı bunun gibi hükümsüz olduğunu söylemişlerdir. Malikiler bunları şu akitleri de ilave ettiler. Kilise bina edecek kimseye arsa satmak hac yapan kişiye bunun ham maddesini satmak. Şarkıcı yapmak için köle satın almak içinde ölü ardından okunan ağıtlar yapmak için onları ağıtçıları kiralamak giyecek olan adama ipek elbise satmak Malikiler bunlara ne dediler bunlar hükümsüz satışlardır dediler. Şarapçıya üzüm satmanın, düşmana silah satmanın haram üzerinde yardımlaşmaktır dediler veya Allah’a isyan için bir şey üzerine akit yapmaktır dediler bunlar sahih olmaz. Muhallinin nikâhının bozulmasında ki sebep ise evliliğin ulvi gayelerine ters düşmesidir Nikâh akdi akil bir akittir iğne satışı da hiledir harama götüren yolları kapatmak için bunlar yasaklanır. Yine niyet amellerin ruhu ve özüdür sebep nazariyesini bunlar almaktadırlar akdin sebebi meşru olmazsa akit sahih olmaz dediler. Şimdi kıymetliler irade konusuna da gelince irade söz veya ifade iradenin tercümanıdır. Şimdi gizli batini irade niyet veya kasıttır zahiri irade ise batini iradeyi ifade eden lafızdır. Batini irade ise rıza ve ihtiyar yani seçme ile tahakkuk eder. Hanefiler rıza ve ihtiyarın ayrı, ayrı şeyler olduğunu beyan ederler. Seçme ihtiyar akdi meydana getiren ibareyi söylemeyi niyet etmektir rıza akdin neticesini istemektir. Yine Hanefilerin haricindeki ulemaya göre rıza ve ihtiyar aynı manadadır demişlerdir. Kıymetliler batini irade hakikaten bulunmazsa akit surî olur dediler şüphe olursa zedelenmiş sayılır dediler. Suri’liği yani şekli suri’lik şekillilik anlamındadır ki uyuyanın, delinin mümeyyiz olmayanın yaptığı akitler bunların hiçbir hükmü yoktur dediler.
1:45:03
Sarhoşun konusunda da ihtilaf ettiler enine boyuna sarhoşun durumunu incelediler diğerlerinde olduğu gibi. Malikilerden bazıları ve İmam-ı Ahmet sarhoşun tasarruflarını geçerli saymazlar. Sarhoşun talakının geçerli olmasıdır. Maliki mezhebinde meşru olan sarhoşun talakı geçerlidir. Hanefi ekolünün ve Şafi ekolünün yüksek âlimlerine göre haram bir şeyle sarhoş olmuşsa sarhoşlar hesaba çekilir alış veriş ve nikâh gibi akitleri de kabul edilir talak gibi tasarrufları sahihleri kabul edilir ve bunlar sorumludurlar. Yani sarhoşun yaptığı yanına kalmıyor bunlar sorumlu tutuluyor kime göre? Hanefi ve Şafilere göre söz anlamamak halinde mesela sözü adam anlamıyor akit esnasında bunun hükmüne ve gelince akit meydana gelmez çünkü adam söyleneni anlamadıysa neye evet diyecek neye icabet edecek neyi kabul edecek onun için icapta ister kabulde olsun durum aynıdır akit meydana gelmez. İrade veya niyet rızanın esasıdır yalnız Hanefi gibi kıymetli âlimlerimize göre nikâh, talak, ricat ve yeminde şakanın ve ciddiyetin müsavi olduğu bir tasarruf ise o zaman biliyorlarsa bu durum akdi olmuş olur. Bu tasarruflarda niyet şart değildir manasını anlaması da şat değildir dediler. Evet, kıymetliler öğrenme öğretme yapıyorsa hüküm tereddüt etmez dediler. Yine akit yapmak istemiyor oda temsil ezberleme veya talebeye hükmü açıklamadır dediler onun için akitte sözler açık, saçık ayan, beyan maksat gaye anlaşılmış olmalıdır. Şimdi İnşallahu Teâlâ derslerimiz Amelde Fıkhın keşif notlarıyla devam etmektedir. Çok kıymetli ve muhterem efendiler şimdi İstiska şaka gibi durumları da kıymetli âlimlerimiz incelemişler mesela Şafilerde racih olan görüş şaka yaptım demesine itibar olunmaz. Bir insan dini konularda, Allah hakları ile ilgisi olan hele de dini konularda dikkat etsin bunlara. Hanefi, Maliki ve Hanbelîlerin büyük bir çoğunluğu bakın ne diyorlar mali alış veriş akitlerinde hüküm tereddüt etmez yani şakayla alış veriş olmaz dedi bu ekolün yüksek âlimleri bu fakihlerimiz yine niyette yoktur çünkü dediler.
Dakika 1:50:00
Şimdi şakayla ciddiyet arasında fark gözetmediği bazı hususlar vardır bunlara dikkat et! Mesela nikâh da şaka da ciddidir ciddi de ciddidir. Şakayla bir insan ben evlendim seni aldım dese öbürü vardım dese bu şaka götürmeyendir. Nikâhta, talakta, ricatta mesela köle azat etmek konusunda yeminlerde durum böyledir. Bunların şakası da ciddisidir ciddisi de ciddidir bunlar sahih kabul edilmiştir. Dolayısıyla Şanlı Peygamberimiz bakın ne buyuruyor! 3 şey vardır ki ciddisi de şakası da ciddidir diyor Peygamberimiz. Nikâh, talak ve azat etmek diyor içinde Allah hakkı da vardır. Allah hakkı ise şaka ve alaya konu olamaz bunlar ciddi kabul edilirler. Diğer Hadis-i şeriflerle diğer haberlerle beraber işte burada bunlar dile getirirdi ve nikâh, talak, ricat, azat etme ve yemin bu 5 konuda bunların şakası da ciddidir ciddisi de ciddidir Peygamberimizden de rivayetler vardır. Yine hata konusuna da gelince dilinin kayması sattım demek isterken boşadım demesi gibi hata edenin hükmü Malikiler, Şafiler, Hanbelîlere göre unutan kişinin ve delinin hükmü gibidir yani geçersizdir. Allah’u Teâlâ (c.c) benim için ümmetimden şanlı Peygamberimiz söylüyor Allah’u Teâlâ (c.c) benim için ümmetimden diyor, hatanın, unutmanın ve tehdit altında yapılan şeyin günahını affetti diyor. Hanefiler bu konuda ne diyorlar ki o kıymetli âlimler bunlara hüküm tereddüt eder. Unutan ve hata eden kişinin tasarruf ve akitler hususundaki sözler üzerine hüküm tereddüt eder çünkü idare batini gizli bir şeydir. Biz onu bilemeyiz tasarruflarda ve unutma hatalarını kabul etmiş olsak muameleler sarsılır hakları yok olur. Adam işine gelmediği zaman işte ben onu unuttuydum hata yolu yaptım der caymaya kalkar işine gelmediği zaman dedi Hanefi âlimleri. Şimdi burada bu kıymetli âlimler unutanın yapısını iyice inceleyerek bu kanaati ortaya sürdüler. Şimdi akitte 3’cü bir şahıs satmış görünmesidir tercihe veya muvazaa halinde şimdi miktarda haki ki miktarı üzerinde ittifak ettikten sonra Mehri fazla ilan etmek gibi şahısta vekil olduğu halde asil olduğunu isal edip sonrada isminin takma isim olduğunu ilan etmesi gibi.
Dakika 1: 55: 03
Şimdi Hanefi ve Hanbeli ekolünde bunlar geçersiz bir akittir şakayla yapılan akit gibidir. Şafiler ise bu sahih bir satış akdidir dediler. Yine ikrah yoluyla rızayı yani haki ki iradeyi yok eder ikrah dediler. İkrah biliyorsunuz zorlamadır. Allah’u Teâlâ (c.c) benim için ümmetimin hatasını unutmasını ve tehdit alında yaptığı şeyi yani günahını affetti dedi. Peygamberimizin bu sözüne istinaden ikrahta ki yapılan satışların hükümsüz olduğunu söylediler. Hanefiler yine bu konuda detaylı bir şekilde bakarak olaya tehdit kalktıktan sonra Mükrehin iznine bağlıdır dediler. Razı olursa ve 3 gün içinde izin verirse akdi yapan diğer tarafta razı olarak devam ediyorsa geçerlidir dediler bu İmam-ı Züfer ’in görüşüdür ve essah olan da budur dediler. Evet, kıymetliler şimdi tercihe ise nedir? Derseniz hezil şakadır terciheyse mecburiyet karşısında olan şeydir tercihe mecburiyet yani ikrah anlamındadır. Cenabı hakkında hakkı bulunan 5 tasarruf yemin ve köle azat etmesi ricat, talak ve nikâh bunlar sahihtir denildi daha öncede beyan edilmişti. Gayri meşru olursa mesela niyet gayri şerri niyet halinde bunun gibi gayri meşru olursa fitnecilere silah satmak üzüm suyunu içki yapana satmak iğne satışı ve muhalinin nikâhı ve benzeri şeylerdir. İmam-ı Şafi akit sahihtir demiş. İmam-ı Ebu Yusuf ve Muhammed sahih değildir bu kötü niyete dair delil bulundukça demişlerdir. Akitte iradenin gücü buna baktığımız zaman beşeri hukukçuları günümüzün beşeri hukukçuları akit iradenin gücü prensibine istinaden etmektedirler umumi kaidelerin sınırları içinde olur ancak bu. Beşeri hukukçular akit akdi yapanların şeriatıdır. Nimet külfet eşitliği gibi görüşler ileri sürmektedirler. Hanbelîlerin durumu ise asrımızdaki medeni kanunlar çerçevesinde iradenin gücü prensibiyle uygunluk göstermektedir. Yani Hanbelî mezhebi bu günkü medeni hukukçuların beşeri hukukçuların görüşüne yakındır veya onların görüşü Hanbelilere yakındır.
Dakika 2: 00: 08
Buda böyle incelendiği zaman bu kanatlara varılmıştır. Akit yapma hürriyeti ve rıza gibi konulara da gelince ey iman edenler mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaretle yemeniz helaldir buyuruyor Cenabı Hak Nisa suresi 29. Ayeti kerimede. Kıymetliler eğer kendi istekleriyle mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin buyuruyor bu da Nisa suresinin 4. Ayet-i kerimesindedir. Şimdi satış ancak rica ile olur bir Müslüman’ın malı ancak onun gönül rızasıyla helal olur. Bunlarda şanlı Peygamberimize dayanan rivayetlerdir. Hâkimin mallarını borcunu kapatmak için satması stokçuluk yapanın mallarını satması amme maslahatı için arazi istimlaki gibi şimdi şöyle bir bakınca Zahirlerin görüşü şeri bir delil ile veya icma ile caiz olduğu sabit olmayan her akit veya şart hükümsüzdür bu Zahirelerin görüşüdür ve haramdır derler. Bu görüşlerine de 3 şeyi delil getirmişlerdir. Evet, kıymetliler Zahiriye dendiği zaman kimi anlıyorsunuz Davud Bin Ali ve İbn-i Hazım El Endülisi’nin mezhebidir bunlar fakat bunların bu zamanda mensupları yoktur. Ehlisünnet âlimleri dünyada bütün âlimlerin görüşlerini de beraberliğinde ne yapmışlar? Muhafaza ederek getirmişler Ehlisünnet çok güzel çalışmaktadır. Şimdi her âlimin görüşünü muhafaza eder doğruya doğru, yanlışa yanlış ve onların görüşlerini de olduğu gibi muhafaza ederler. Şeriat her şeye şamildir kıymetliler. Resulullah’ın şu sözünü delil getirdiler kim bizim işimiz yolunuz üzere olmayan bir iş yaparsa o menduptur. Bunu kim söylüyor? Peygamberimiz. Dinin bir delil veya icma ile ortaya koymadığı her akit veya şart hükümsüz olur. Hiçbir müminin kanun koyma yetkisi yoktur Zahiriler böyle demişlerdir. Allah’ın kitabında olmayan bir şart 100 tane de olsa hükümsüzdür buda Peygamberimizden gelen haberdir. Yani bunlara dayanmaktadır Zahireler. 2. Görüş ise Hanbelîler bunlar ne diyorlar ve diğer yanlarında Fakihler de bulunuyor ki din yasaklamadıkça veya şerri delillere muhalif olmadıkça asıl olan mübah olmasıdır. Bunlarda şöyle deliller getirmişlerdir. Ayeti kerimeler ve Hadisi şerifler Rıza ve ihtiyarın bulunmasından başka şart koşmadılar yani akdin sahih olması için.
Dakika 2:05:05
Ey iman edenler akitlerinize vefa gösterin vefa burada farz kılmıştır. Vefa gösterilmesini farz kılmıştır Ayeti kerime. Akdin izaha kuvveti şeri bir delil bulunmadan haram kabul etmek Allah’ın haram etmediğini haram etmek demektir. Asıl olan mubah olmasıdır demişlerdir. İbadetlerde mutlaka delilin olması vaciptir. Muamelatta mutlaka delil varit olması gerekli değildir muamelatta yani akitlerde bunlardandır muamelat cinsinden. Kim bizim bu işimizde ondan olmayan bir şey ihdas ederse o ret olunmuştur Peygamberimizden gelen haber. Ne oluyor bu insanlara? Allah’ın kitabında olmayan şartlar koyuyorlar. Allah’ın kitabında olmayan şart 100 tane de olsa batıldır. Allah’ın kitabı en hak olanı ve Allah’ın şartı en sağlam olanıdır. İşte kıymetliler aslında Zahirilerinde ve diğerlerinde dedikleri görüşler hepsi doğrudur. Biri o açıdan bakınca öyle görünüyor bu açıdan bakınca da böyledir aynı şey aslında söylenmiş oluyor neticede. Fiiller de sözlerde ve eşyada aslı olan ilahadır mubahlıktır. Zira muamelattan maksat insanların maslahatını gözetmektir. Kıyas yoluyla veya istisnanla veya icma ile örfle sabit olmuştur. Kitapta veya sünnette bir nesle de olması lazımdır. Şimdi bütün çağları kuşatan İslam’ın özelliklerini cihan şümul olmasına bakınca 2. görüş yani Zahirelerin dışındaki görüşler daha geniş daha da çağları kuşatıcıdır. Müslümanlar arasında sülf caizdir. Kim diyor Peygamberimiz ancak haramı helal, helali haram yapan bir sülf caiz değildir. Müslümanlar şartlarına bağlıdırlar ancak haramı helal, helali haram yapan bir şarta bağlı kalınmaz. İnsanlar hakka uygun oldukça şartlarına bağlıdırlar işte şanlı Peygamberimiz böyle buyurdular. Şeriatın esaslarına ters düşmeyen her akitte bu sahih şahıslara kıyas edilir. Kıymetli âlimlerimizde bakın bir tarafta şeriata sıkı bağlı kalarak Zahiriler öyle derken bakın beridekilerde yine kitap sünnete sıkıca bağlı kalarak kitap ve sünnetin yasaklamadığı mesela şeylerin mubah olacağını söylediler. Esas olan görüşte budur yani dinin yasaklamadığı ve şeriatın usul ve kaidelerin de yasaklanmasını gerektirmediği bütün konularda esas olan ibaha’dır. Şartlar koyma ve akitlerin neticelerini tereddüt ettirme hürriyeti ve aklin izam edici yani bağlayıcı kuvveti üzerinde de çok güzel incelemeler yapılmış. Yine rükün ve şartları tamam olan aklin izam kuvvetine sahip olduğunda da ittifak etmişlerdir.
Dakika 2:10:10
Kıymetliler; Yüce Allah (c.c) ey iman edenler, akitleri vefa gösterin ve akdi de yerine getirin doğrusu verilen akitte sorumluluk vardır buyurdu Cenabı hak. Şimdi akitler getirdikleri hükümler için şeriat tarafından konulmuş sebeplerdir. Akli bir irtibat değildir şair tarafından konulmuş bir irtibattır. Yani irtibat nedir bağlılıktır. Akitten doğan neticeler ise dinin takdirine bırakılmıştır gücünü dinden alır. Şart koşma hürriyeti konusunda da irade yetkisinin esasıdır. Şeriatta akitlerinin neticelerinin ve hükümlerinin kabulü şairin iradesi tarafından olur fark ise nedir? Değiştirme, düzeltme gücünün şari tarafından akit yapanlara havale edilip edilmemesindedir. Bu konuda da bakın Zahiriler caiz olmamasıdır. Dinin şanlı Kuranda ve sünnette ikrar etmediği her şart hükümsüzdür dedi Zahiriler. Diğerleri ise mubah şart koşma hürriyetinin olmasıdır esas olan dediler. Hanbelîler asıl olan mutlak olmasıdır dediler dinin haram kılmadığı her şart caizdir dediler Hanbelîler. Diğer Cumhur ise dine muhalif olan ve akdin gereği olmayan her şart hükümsüzdür dediler. Nerden bakarsanız bakın hepside şeriata sıkı bağlı kalmak ve zamanın şartlarını kuşatmak açısından çok güzel keşiflerde bulunmuşlardır. Akit yapma hürriyeti adetleri ve gelişmeleri dikkate almak çünkü şartlar değişiyor gelişmeler, yükselmeler, ilerlemeler, karşısında İslam daha ileride daha da kuşatıcı ve yükselmenin, ilerlemenin esas hamlesini de İslam’dan alındığını görüyoruz. Buradan bakınca 2 tarafın şart koşma hürriyetinin mutlak olması iktisadi canlılık ve ticari hareketin gereklerinden olduğu görünmektedir aksi takdirde felç olur görüşünü de ileri sürdüler. Kutsiyet ve ihtiramı muhafıza etmek ailenin istikrarını ve devamını sağlamak yine evliliğin yüce gayelerini sarsan şart koşma hürriyetinin alanını genişletmemek Fakihler bu konuda da şöyle derler. Putlarda cinsi faydalanmalarda aslı olan haramlıktır ancak bu haramlık ortadan nikâhla ortadan kalkar ki nikâhın da birçok şartları var. Yerinde onları inceledik yeri geldiğinde incelemeye devam edeceğiz inşaAllah. Şimdi Hanefilerin dünyayı ilimleriyle aydınlatan gökte en çok parlayan yıldızlar kitlesine baktığımız zaman ilimi kitle Hanefilerin şöyle bir görüşüne bakalım diğerlerinde olduğu gibi.
Dakika 2:15:04
Sahih fasit ve batıl olmak üzere aksama vardır sahih şart uygun olandır. Dinin koyduğu veya örf ve kabul edilen şeraittir. Akdin cezası olan şarta misal satanın parayı teslim etmesini şart koşması kadının geçimini temin etmesini şart koşmasını yine buna benzer şerait şart koşmasa dahi şeran gerçekleşmesi vacip olan şeylerdir bunlar hanımının geçimini temin etmesi hanımının kendisini kocasına teslim etmesi de yine nikâhın icaplarındandır. Bu şart koşulsa da koşulmasa da din zaten bu şartları ortaya koymuş gayenin içine yerleşmiş bunlar gayeyle beraber bulunmaktadır. Kuvvetlendirilen şartlar bunlara da baktığımız zaman burada muhayyerlik veya müddet şartları bunların şart koşulması talakı şart koşması gibi bütün bunlar dinen meşrudur mesela şarta örfte olan şartta misal gerekirse saat, araba, çamaşır makinesi gibi ve buzdolabı gibi bozulduğu takdirde tamir etmesini satıcıya şart koşması bunlar olabilecek şartlardandır. Hanefiler buna istihsanen caizdir dediler. Şanlı Peygamberden gelen haber de ise seferdeyken bir deve satın aldı. Kimden? Cabir Hazretlerinden. Kim? Peygamberimiz (a.s.v) Cabir’de Medine ye kadar binmeyi ve eşyasını taşımayı şart koştu bak demek ki şart koşulabiliyor şer-i bir delile veya şeriatın ana esas ve maksatlarına muhalif olan şartlar müstesna diğer bütün şartlar örf sebebiyle sahih olmaktadır. Kim diyor bunu? Hanefi âlimleri diyor. Biliyorsunuz ki çağları bu âlimlerimiz bizi mükemmel okumuşlardır kendi çağlarını sadece okumamışlar yüce İslam bütün çağları kuşattığı için yüce İslam’ı en iyi okumaya çalışmışlar. İslam-ı iyi okursan zaten İslamların önünde çağları içinde bulunduruyor yani kitabın sayfaları gibi çağlar İslam’ın içinde görülü duruyor her günümüz senenin çağını yaşadıkça o sayfalar açılır. Bunlar İslam’ın içinde olan şeyler İslam öyle bir ezeli ebedi derya ki çağlar onun içinde damlalardır. İslam’ı iyi keşfet kardeşim bu âlimlerimize de çok rahmet oku bu âlimlerimiz bütün gücüyle İslam’ı keşfetmeye çalışmışlar ve güzel İslam’ı güzel okumuşlar. Şimdi fasit şartlar konusunda da akdin mübtezasına uygun olmayan dinen meşru görülmeyen ve Örfen kabul edilmeyen 2 taraftan birine fazla, fayda temin eden şarttır bunlar fasit şartlardır. Mesela nikâh akdin de kadının memleketinden çıkmayacağını şart koşsa üzerine evlenmemesini, ilk hanımını boşamasını kendisini asla boşanmayacağını şart koşması gibi bunlar fasit şartlardır.
Dakika 2:20:10
Çünkü burada şeriatın önüne kimse kendi şartını koyamaz çünkü şeriat senin hakkını senden daha iyi korumaktadır. Mali muhafaza akitlerindeki fasit şart akitleri ifsat eder diğer akitlerde tesir etmez demişlerdir buda yine kıymetli fıkıh kaynaklarımız da bulunmaktadır. Mali muhafaza akitlerindeki şart akitleri ifsat eder diğer akitlerde tesir etmez demiştir yine fıkhı kaynaklarımızda rastlananlardan biri bu şanlı Peygamber satış ve şarttan men etmiştir fasit şart mali mübadele akitlerinin esasları olan teadül prensibine ters düşmektedir. Hibe ödünç verme gibi teberrular kefalet havale ve rehin gibi akitler yani teminat akitleri, vekâlet, evlenme, boşanma akitleri fasit şart tesir etmez. Akit sahih olarak kalır şart geçersizdir tesiri yoktur dediler. Muvakkat olarak yapılan hibede akdin sahih şartın batıl kabul edilmesi gibi batıl şart faydası olmayan birine bir zarar getiren şarttır. Filancıyı bindirmemesini müşteriye şart koşması gibi yani ben sana bu arabayı veriyorum ama falanca bu arabaya binmeyecek yani satarken bu şartı koşuyor bunlar geçersiz şarttır. Bu gibi hallerde akit sahih şart geçersizdir batıldır kıymeti yoktur dedi kıymetli âlimlerimiz. Muavaza akitlerinde olsun isterse nikâh, kefalet, hibe gibi diğer akitlerde olsun durum aynıdır görüşünü ortaya koymuş oldular keşiflerini böyle yaptılar. Hanbelîlere bakıyoruz şöyle İbn-i Teymiye ve İbn-i Kayyım şart koşma hürriyetini kabul etme hususunda bunlar daha da farklıdırlar. İradenin gücü prensibini benimseyen kanun anlayışına bunlar daha da yakınlardırlar. Hanbelîler şu görüştedirler! Şartlarda esas olan mubah ve mutlak olmaktır. Bu İbn-i Teymiye göre değil Hanbelîlerin mezhebindeki bir durumdur. Birine her fayda getiren her şart sahih olur hatta İbn-i Teymiye’nin Hanbelî’nin mezhebine uymayan görüşleri de vardır. Bunlar yerine getirilmesi vacip olan sahih şartlardır ister mali muavaza teberru teminat olsun isterse nikâh ve benzeri akitlerde olsun aynıdır dediler. Şart sahibinin şartında ısrar etmemesidir. Kadı Şureyi gibi İbn-i Ebu Leyla Maliki Fakihleri ve İbn-i Şükrüme gibi bir gurubunda görüşüdür bu.
Dakika 2:25:08
Peygamber efendimiz (a.s.v) bir deve sattı ve evine kadar üzerine yükünü taşımayı şart koştu daha öncede zikredildiği gibi fasit şart mutlak surette akdi tesir etmez. Muktezasına ters düşen yahut hakkında nehyi varit olan şart hariç hiçbir şartı istisna etmediler. Kim? Hanbelîler ve onlara muvafakat edenler. Muktezasına muhalif olan şart akit sahih şart geçersizdir o zaman nehy edilen veya Allah Resulünün hükmüne muallim olan şart. Kadının evleneceği erkeğe ilk hanımını boşamasını şart koşması gibi şartlar bu cümledendir bunlar ilahi Şartlara haykırıdır. Akdi ihsan eden fasit şartlardır. Akit içinde akit yapmayı veya pazarlık içinde pazarlığı yasaklamıştır. Yine İbn-i Teyyime ve İbn-i Kayyım akitlerde ve şartlarda esas olan ibaha’dır yahut cevaz ve sıhhattir. Şer-i bir delil olmadan haram sayarsak Allah’ın haram kılmadığını haram saymış oluruz bu daha öncede zikredildi. Hiçbir âlim hiçbir fakih zaten Allah’ın haram saydığını helal saymaz. Ey iman edenler akitlere vefa gösterin yüce Allah ayet-i kerimesinde böyle buyuruyor. Şanlı Peygamberde buyuruyor ki şartları yerine getirmenizi istemektir. Müslümanlar şartları üzeredir ancak haramı helal, helali haram sayan bir şart müstesna. Şeriat akitlerde asıl olan 2 tarafın rızası olduğunu 2 tarafın akitle izam ettikleri şeyler olduğunu ifade etmiştir şu Ayet-i kerimede ancak aranızda rızaya dayanan ticaretle olursa müstesna. Eğer gönül rızasıyla o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin diyen ayet-i kerime. Allah ve Resulünün hükmünü aykırı akit ve şartın istisna edilmesi de Hadi-i şerifine sabittir. Kim bizim şu işimizde dinimize ondan olmayan bir şey ihdas ederse o menduptur. Yine diğer bir haberde kim bizim işimizden olmayan bir amel işlerse o menduptur buyuruyor Peygamberimiz (a.s.v) Allah’ın Resulüne hükmüne ters olan her şart hükümsüz olur geçersizdir mesela faiz almayı şart koşmak içki ticareti yapmak gibi şanlı Peygamber Allah’ın kitabında olmayan her şart batıldır. Hz. Ömer’in Musa El eş Ari’ye Radıyallahu anhüm ve erdahüm ecmain gönderdiği haber de sülf Müslümanlar arasında caizdir ancak haramı helal, helali haram kılan bir sülf müstesnadır. Peygamberimizin sözünü bak! Hz. Ömer valisine ulaştırıyor.
Dakika 2:30:03
Birbirine zıt iki şeyi maksadı ispat eden şeyle yasaklayan şey birleştirmektir ki Hanbelîler bu konuda asıl maksadını buna ters düşenlere buna haslettiler nikâh esnasında cinsi yaklaşma olmaması şart koşulsa akit sahih şart geçersiz olur çünkü öyle şey olmaz evlenmenin gayesine ters düşüyor. Hanefiler daha da geniş tuttular akli yapanlardan birine menfaat sağlayan her şart akdin muktezasına ters düşer. Menfaat eşit olması lazım karşılıklı birini zarara götüren menfaat, menfaat olmaz haksızlık olur. Hanbelîler ve onların görüşünde olanlar şeriat seri deliller ve sabit esaslara muhalif olmayan her hususta akdin gereklerini ve neticelerini sınırlandırmayı akdi yapanlara bırakmıştır. Hz. Ömer yine Hanbelîlere ait görüşler İbn-i Şükrüme ve Şuriyet gibi modern kanunlarının kabul ettiği iradenin gücü prensibinde ve genel kaidelere adaba yahut da akit yapanlara hürriyet vermede modern kanunlara tamamen uymaktadır. Kim bunlar? İşte kıymetli âlimlerimizin burada asıl sanmayacak kadar bakın burada kıymetli âlimler vardır. Şimdi modern çağları ve modern çağlarının önünde giden İslam’ın aslında kendisidir. İslam-ı iyi keşfedersiniz bunu görürsünüz bütün değişen şartlar İslam’ın kendi içinde bünyesinde o şartlara hükümler mevcuttur. Şartlarda Hanbelî fıkhının özelliklerine bakıldığı zaman şart koşma hürriyeti nikâhta mesela Hanbelîler şart koşma hürriyetine cevaz vermişlerdir. Şartların vefa göstermenize en layık olanı kendisi sebebiyle ırzları helal yaptığınız şartlardır. Nikâhta kutsilik ciddiyet vardır çünkü aile kurulmaktadır. Aile büyük devletlerin çekirdeğidir hatta dünya cihan devletinin çekirdeği ailedir karı ve kocadır. Evet, o ailenin o devletin diğer bireyleri de evlatlardır. İlk hanımını boşamasını mesela gibi şartlar yine ihsan edenlere karşı bir yol yoktur. Muhafaza akitlerinde Hanbelîler menfaatin belli olması şartıyla evi içinde belli bir müddet daha oturmak şartıyla satmak gibi Cumhurun hilafına Hanbelîler kaparolı satışı sahih ve meşru kabul etmişlerdir.
Dakika 2:35:00
Kendi üzerinde bir şart koşarsa onu yerine getirmesi de lazımdır tehdit olmadan kendi isteğiyle. Şanlı Peygamber (a.s.v) satışta ki urbanı kaporayı sordular o da helal kıldı. Bu haber mürtsel bir Hadis-i şerif olduğunu da Muhaddislerimiz söylediler. Yine ResulAllah kurban satışından nehy etti diyen başka bir haber vardır ki bu Hadisin de munkati olduğunu söylediler senedin de zayıf bir Ravi’nin olduğu söylendi. Kıymetli ve muhterem efendiler bütün akit çeşitlerinde fesihlerde şarta bağlanmasına cevaz verdiler kim? Hanbelîler. Eğer ithal ettiğim mal bugün ulaşırsa onu sana şu kadara sattım demesi gibi ve buna kıyasen diğer misaller çoğaltılabilir. Yine bunlara cevaza delilleri Müslümanlar şartlarının dışına çıkmazlar ancak haramı helal yahut helali haram yapan bir şart müstesna çünkü zaruret ihtiyaç yahut maslahat akitleri ve tasarrufları bir şarta bağlamayı gerektirebilir buda yine kaynaklarda buna da rastlandığı görülmektedir. Fakihlerin Cumhuru bütün akitlerde şart koşmayı batıl kabul ederler bilhassa bu temliklerde ve nikâhta Hanefilerde şartlı kefalet ve kefalet gibi iltizam ve ıtlak akitlerinin şarta bağlanmasına cevaz vermişlerdir. Borçlu sefere çıkarsa ben ona kefilim demesi gibi irade rıza bunlarda kusurlar olur mu bu konuda da şöyle incelemişler eğer ikrah varsa, galat varsa, tedris varsa, aldanma varsa o zaman irade ve rızada kusurlar vardır. Kıymetliler bunlara da dikkatler çekilmiştir ikrah nedir derseniz? Zorlamadır. Razı olmadığı bir işi yapmaya zorlamanın adı ikrahtır. İslam da (لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ) ‘’Bakara suresi 256’’ diye ayeti kerime mevcut şanlı kuranda. İradeden maksat nedir? Bir fiili sadece yapmaya azmetmek ona yönelmek işte irade budur azmetmeye yönelmeye irade denmiştir. Bu en umumi bir olanıdır neyin? Hallerin. İhtiyardan maksat nedir? Seçme tercih etme hürriyetidir. Yani iki şeyden birini tercih ediyor buna da ihtiyari tercih denmektedir. Birde rıza vardır kişinin bu arzusu ve gönlünün huzuruna da rıza denir. Gönlü bir şeye arzu ediyor.
Dakika 2:40:00
Ve ondan da huzur duyuyor gönlün arzu etmesi huzur bulması buna rıza denmektedir. İrade neymiş? Azmetmek ve yönelmek neye? Bir işi yapmaya buna irade burada azmin iradeden geldiğini unutma! Yönelmenin de iradeden geldiğini unutma ve ihtiyarında yine neye bağlıdır? İki şeyden birini tercihe bağlıdır. İhtiyarında tercih olduğunu da unutma ihtiyari demek muhtar mesela deniyor niçin? Tercih edilmiş anlamında muhtar niye? İradeler ihtiyarlar kişi ihtiyari iradesini ne yapmış? İki şeyden birine tercihine kullanmış bu bazen iki şey olur bazen beş şey olur bazen on şey olur içinden birini tercih edersin bu ihtiyaridir. Rızada gönlün huzuru ve aynı zamanda arzusudur. Gönlün huzuruna ve arzusuna da rıza deniyor. Mülci veya tam ikrah konusu, mülci biliyorsunuz tam ikrahın adıdır yani kişi zorlanıyor ne kudretin nede ihtiyarın kalmadığı yani adamda bir tercih hakkı bırakmıyor öyle zorlanıyor ki ölümle tehdit ediliyor. Şimdi ölüm tehlikesi uzvunu mesela bir vücudunun parçasını kaybetme tehlikesi gibi veya dövmekle bütün malını telef etmekle tehdit edilme gibi tehlikeler karşısında kalan zorlanan kişi için kelimeler mülci veya ikrah ki buna tam ikrah denilmektedir yani tam zorlamak. Bunun hükmü nedir? Derseniz, rızayı yok eder. Rıza neydi? Gönlün arzu ve huzurunu yok eder gönül böyle bir şey istemiyor ihtiyarı ne yapıyor? İfsat ediyor ihtiyar neydi? Tercihti kişiye tercih hakkını elinden alıyor ne? İkrah yani mülci. Gayri mülci veya nakıs ikrah gibi durumlarda dövmekle hapsetmekle malını telef etmekle yükselmesine, rütbesine, derecesine terfisine tesir etmekle ilgili zorlamalar buda rızayı yine yok eder ihtiyarı ama ifsat etmez. Kişini gönlünde buna bir arzusu olmaz bu gönül bundan huzurda duymaz ama ihtiyarı da ifsat etmez çünkü ihtiyar neydi? Tercih hürriyetiydi tercihini etkilemez ancak ne yapar terfisinden mesela mahrum edilebilir. Diğer üçüncü bir durumda da edebi ikrahtır. Buda rızanın bir kısmını yok edip ihtiyarı yok etmeyen tertiptir, bunda da misal hapsetmekle tehdit etmek bu istihsanen Şer-i bir tehdittir Malikilerin görüşü de budur.
2:45:03
Tehditle yaptırılan tasarruflar geçerli olur mu? Olmaz. Çünkü tehdit altında adam Şafilerde mülci ikrahtır bunu dışındakileri ikrah kabul etmez Şafiler gayri mülci olanı tehdit denilemez demişlerdir. İkrah ehliyeti yok etmez bütün çeşitleriyle ancak rızayı yok eder belki ihtiyarı yok edebilir demişlerdir. Hanefilere göre mülci ikrahtır diğer fakihlere göre de rızayı da ihtiyarı da yok eder. Evet, kıymetliler, kıymetli âlimlerimiz kıymetli keşifleri yapmakta ne kadar güzel çalışmışlar. Yine şerait konusunda da ikrahla ilgili şimdi ikrah eden kişi yani mülci kadir olması lazımdır bu mülci yani ikrah eden zorlayan zorba kim olursa olsun şahısta olabilir her hangi bir devlette olabilir aynıdır. Zannı galibi bulunması lazımdır dayanılması çok güç bir şey olmasıda lazımdır. Tehdidin derhal olması kesin bilinmelidir. Yine burada Hanefiler başta olmak üzere Şafi ve Hanbelîler ne dediler? Yine Malikilerden de buna katılarak acilen olması şart değildir ancak şart olan korkunun o anda bulunmasıdır demişlerdir, yani burada Malikiler sadece farklı düşünmektedirler. İkrah haksız yere olmalıdır haklı bir ikrah ise o zaten ikrah sayılmaz aynı zamanda tesiri tasarruflara tesiri de yoktur. Borcunu kapatmak için cebren satılması gibi neyin? Malının, istimlâk etmek gibi mesela haklı olan ikrahlar bunun tesiri gücünün durumuna bakınca satış, kira, nikâh gibi tasarruflarda farklı görüşler vardır. Hanefilerin dışında cumhurun beyanına göre ikrah tehdit altındaki kişinin yaptığı satış veya kira akdi sahih olmaz demişlerdir. Rıza tasarrufların esasıdır çünkü ikrah rızayı yok eder demişlerdir. Şimdi Hanefilerin görüşüyle devam edeceğiz inşaAllahu Teâlâ. Kıymetli izleyenler; Fıkhı Ekber’in keşif notları devam ediyor. Hanefi ekolünün yüksek âlimlerine göre feshi mümkün olan tasarruflarla olmayanlar arasında fark var mıdır? Evet vardır. Bak! Ne dediler? Nikâh talak gibi feshi mümkün değilse ikrah altında sahih ve bağlayıcı olur dediler.
2:50:00
Bakın! İkrahın bu akitlere tesiri yok. Şaka ve ciddiyetin eşit olduğu bunlar tasarruflardan olmaktadırlar. Burada ikrah hizip şaka manasındadır. Delilleri ise sabi ve mecnun un talakı müstesna. Her talak geçerlidir diyen Peygamberimizin bu sözüne istinaden Hanefiler bu keşifte bulundular. Yine Hz. Âlinin Buhari şerif Hz. Âlinin şu sözünü zikreder. Matuhun diyor yani matuh bunamış kimselere denmektedir bunamış olanın talakı hariç bütün talaklar geçerlidir. Buna garip bu hadisi şerife garip diyenlerde olmuştur buradan baktığımız zaman satış, kira, hibe gibi feshi mümkün olan tasarruflarda ise ikrah altında nedir? Bu tasarruflar sahih olmaz demek ki Hanefiler bunların detaylarına her yönüne bakan keşiflerde bulundular. Tehdit kalktıktan sonra serbest kalmış demektir. Yine Hanefilerden İmam-ı Züfer ve Malikilere göre bakın! Ne diyorlar? İkrah kalktıktan sonra izin vermesine bağlıdır, fasit değil mekruh olduğunun delilidir. Fasit tasarruf ancak fesh olunur izinle geçerli sayılmaz demiştir bunu diyen Hanefilerden İmam-ı Züfer ve Maliki âlimleri böyle düşünmüşlerdir. Ve güzel teşhis ve keşiftir bunlar, yine yanılma konularında da cinsi veya vasfı hakkında yanılmalar. Neyin? Akit yapanların, akitle ilgili bir şey konusunda yanılma varsa bunun konusuna da buna da galat denmiştir. Bunun hükmü de batıldır olmayan bir şey hakkında da akit yapılamaz batıldır demişlerdir. Yine preslenmiş kartondan veya vinneksten yapıldığının anlaşılması gibi bunun hükmü de nedir? İsterse akdi fesh ederler çünkü burada aldatma göz boyama vardır. Meşhur bir doktorla bir akit yaptığını zanneden kişinin sonra onun başka birisi olduğu anlaşılsa işte bu nedir? Derhal isterse hemen akdini ne yapar fesh eder. Nikâh gibi fesih kabul etmeyen akitlere ise Hanefilere göre fesih caiz olmaz evlendin mi? Tamam daha bu işin ötesi yok. Nikâh kıyıldı mı? Bitti evlendin. Buda bunlar ikrah kabul etmiyor bunun için bunların feshi de caiz olmuyor. Nikâhta bunlardan birisi Hanbelîler ise nikâh akdinde fes edebilir demişlerdir.
2:55:05
Mesela bakire diye evlendiği kadının dul çıkması hakinde Hanbelîler nikâhı fes edebilir dediler şer-i hükümleri bilmemek özür değildir. Fakihlere göre bilhassa da Hanbelîlere göre. Yine aldatmalardan birisi de teslistir fiili tetlis hakikati gizlemek suretiyle ne yapıyor aldatıyor bu fiili de olabilir kavli tetlis de olabilir mesela göz boyar ve sözleriyle aldatır falan bunun gibi vasfını değiştirmek ve tezvir etmektir. Mesela eski bir malı yeni görünsün diye boyaması gibi yine bunlara ne denir? Tasfiye denmektedir Hanefiler dışında Cumhurun beyanına göre bunun hükmü nedir? Malı kabul eder veya sahibine geri verir yani burada bir develeri ve davarları tasfiye yapmayınız isterse alır yanına bir sağda hurma katarak geri verir. Şimdi tasfiye müşteriye sütlü hayvan vehrini versin diye koyunun memesinde bir müddet sütü hapsetmektir 1, 2 gün hayvanı sağmıyor memesi kabarıyor hayvan sütlü zannedilsin diye bunlar tasfiyedir caiz değildir. Hanefiler hariç Cumhur ne dediler bunu ister kabul eder ister geri verir dediler. Hanefiler akti fes etmeye hakkı yoktur dediler eğer akit gerçekleşmiş ise ancak bu noksanlığın farkını almak yine Hadis-i şerifi kıyasa muhalif olduğu için almadılar telef edilen şey ya misliyle tazmin edilir veya kıymetiyle dedi Hanefiler. Hurma sütün ne mislidir nede kıymetidir dediler yani kıyaslarda illet mutlaka asılda ki illetin ferde de taşınması mümkün olmalıdır ki kıyas olabilsin şimdi sözlü olan aldatmalar yani tetlisler bunlar söylediği yalandır. Bu daha fazla eder diyor adam ve şu fiyatı verdiler diye yalan söylüyor şu fiyatı verdiler de ben kabul etmedim gibi teşvik edici yalan sözler bunlarda tetlisdir aldatmadır. Bunun hükmü de şeran haramdır. Akde tesir etmez kabını fahiş de bulunursa aldatılan akdi iptal etmesi caizdir. Kabında bulunduğu için fes etme hakkı doğar burada ayıbı gizlemektir. Ayıbı gizlemek ise İslam şeriatında caiz değildir. Bunun hükmü bütün âlimlerin icması ile ne diyorlar ittifakıyla bu şeran haramdır. Yalan söyleyerek alış veriş olmaz.
Dakika 3:00:05
Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Bir Müslüman’ın kardeşine sattığı malda bir kusur varsa beyan etmeden satması helal olmaz Müslüman sattığı kendi malını haram ediyor yalan söyleyerek bizi aldatan bizden değildir bunları söyleyen kim? Peygamberimiz (a.s.v) isterse akdi devam eder isterse akdi fes eder kim? O malı alan kişi. Yine tarirle kabın veya tarir veyahut da tarirle beraber kabın bu kabın da noksanlıktır. Tarir de yine malı değiştirmek veya aldatmak demektir. Taririn esası göz boyamaya da denmiştir. Mecellede buna yer vermiş müşteriye satılık malı hakikatte olduğundan başka türlü vasfetmektir demiş. Kim bunu diyor? İşte mecellenin İslam okulundan aldığı madde bu kıymetliler. Yine kabını yesir bu fiyat tespiti fiyat tespit komisyonunun takdiri dâhiline giren şeydir 100’de 10 civarındadır mesela 100 liraya alınmış olup bunu 90 veya 95 liraya takdir etmiş olmaları gibi şimdi birde fahiş olan vardır. Kabının fahişi nedir ticari mallarda 100’de 5, hayvanlarda 100’de 10, akarda 100’de 20 ve daha yukarı olan aldanma diye takdir etmişlerdir. Şimdi bunun tesirlerine de bakınca da bunun tesiri yoktur yani akit üzerinde kabının kabni yesirin tesiri yoktur dediler. Hanefiler 3 durumu bundan istisna ettiler malından fazla borcu bulunması sebebiyle hacir akdi fes etme hakları, ölümcül hastalığın tasarrufu yine varislerin tasarrufun fes edilmesini istemesi caizdir vasinin oğlu ve hanımı gibi birisine yetimin malı satması halinde akit bunlarda fes edilir. Gabn’i fahiş ise bu konuda da kıymetli âlimlerimiz kıymetli keşiflerinde şöyle diyorlar! Hanefiler Gabn’i fahişin tek başına akdi bir tesiri yoktur dediler. Tahir yani malı hakikatte başka türlü göstermek eklenirse feshedilebilir yani Tahir eklenirse feshedilebilir dediler. Hile bulunmayan gabın olduğu gibi ortaya çıkınca rıza tam bulunmamış olur Hanefiler içinde Tahir bulunmayan gabiri fahiş sebebiyle fesin caiz olduğu şu 3 hali bundan istisna etmişlerdir.
Dakika 3:05:02
Beyt-ül Malın malları, vakıf malları, çocukluk, delilik veya sefihlik sebebiyle hacir konulan kişilerin malları bu mallardan gabn’ı fahişle bir şey satılmışsa satış akdi bozulur dediler. Çünkü buradaki durumun özellikleri kendini göstermektedir. Hanbelîler gabn’ı fahiş akde tesir eder dediler. Yolcuyu yukarıdaki manada karşılamayın feshetme hakları vardır. Bu Şafilerin de görüşüdür. Yani muhayyerdir burada muhayyerlik sabit olmuştur. Necis mesela malın fiyatını artırmaktır müstersil güvenerek mal satın alan kimsedir. Gabn’i fahişle aldatıldığı anlaşılırsa feshetme hakkı doğar Malikilere göre ise bu 3 satış akdi sahihtir. Şeran bunu yasaklayan hadis bulunduğu için haramdır necis satışında feshetme hakkı verilir Şafiler ise Gabn’i fahiş ’in tasarruflara hiçbir tesiri olmaz demişlerdir. Yine şanlı Peygamberimizden şöyle haber vardır. Buyurdu ki efendimiz (a.s.v) yolcuyu karşılamayın şehirli köylü namına satış yapmasın İbn-i Abbas-a dedim ki şehirli köylü namına satış yapmasın ne demektir? Dedi ki onun simsarı olmasın demektir. Bu Hadis-i şerif müttefikun aleyh olduğunu Muhaddislerimiz belirtmişlerdir. Kıymetli ve muhterem efendiler şimdi şöyle bir bakalım şartlara bir bakalım bir de neticelerine bir bakalım neyin? Akdin. Şarttan maksat bir şeyin varlığı kendisine bağlı olan ve hakikatinden de bir parça olmayandır mesela had esten taharet namazın şartıdır ama namazın kendi içinden bir parça değildir. Rükün ise nedir? Bir şeyin varlığı kendisine bağlı olan ve hakikatinden de bir parça olandır demek ki şarla rükün arasında böyle bir durum vardır. Cali şart akit yapanın kendi iradesiyle koyduğu şarttır. Ben senin borcuna kefilim demesi gibi umumi şartlar olanlar vardır birde hususiler vardır. Umumi olanlar vacip olan şartlardır ki bu farz anlamındadır. Hususi olanlar bazı akitler de nikâh akdinde şahitlerin bulunmasını şart olması gibi bu şahitler yoksa hükümsüz olur çünkü bu şartlar farzdır. Rükünler ise o onun zaten bizzat kendisidir akdin bizzat kendi mahallidir.
Dakika 3:10:01
Yavruyu istiridyenin içindeki inciyi mesela anne karnındaki yavruyu istiridyenin içinde ki inciyi havada ki kuşu mesela satmak caiz olur mu? Olmaz. Medain mesela münabeze mülamese melakih gibi taş atılarak yapılan satışlarda bu cümledendir. Medain erkek hayvanın sülfünden gelecek dölünü satmak melakih karnında ki yavruyu satmak mülamese dokunduğu malın satılması yani müşteri bir mala dokunuyor veya satıcı bunun satılmasına mülamese diyor. Münabeze attığı şeyin satılması bunlar cahiliye de yaygın olan batıl satışlardır bunlar batıldır İslam cahiliye devrinin bu batıl olan neyi varsa ortadan kaldırmıştır. Ticaretle ihdisade hürriyeti insanın ihdisade hürriyeti yine bu hürriyeti korumak da İslam da umumi esaslardandır. Şeran vacip olan şeyi yapması için yapılan akit sahih olmaz buna da dikkat lazım. Emanet muhafazasında ihmal olmadığı halde telef olursa tazmin edilmez. Mazmun ise tazmin edilen şeydir bunun için burada bunları da kıymetli âlimlerimiz böyle dile getirmişlerdir. İnsanın üzerine şeran üzerine vacip olan şeyi yapması için yapılan akit sahih olur mu? Mesela 5 vakit namazı kılcan diye akit yapsan zaten o senin üzerine farz mesela ben zekâtımı veri cam diye akit yapsan zaten vereceksin mecbursun böyle şey olmaz. Dini ve cilveleri yapmak üzere ücret talep etmek, kadının ev işlerini yapmak. Çocuğunu emzirmek için ücret talep etmesi gibi o senin zaten çocuğun, zaten o senin kendi evin zaten kendi evinde o işi yapacaksın mesela ben hanımımı her türlü masrafını gidereceğim diye akit yapsa adam bu akitler geçersiz zaten hanımını her türlü ihtiyacını gidereceksin. Şimdi sahih olmasının şeriatine da gelince şeran aranan şartlardır. Bulunmazsa akit fasit olur. Satış akdinde kıymetli Hanefi ekolünün yüksek kâşif olan âlimlerine göre cehalet ikrah muhakkak olması karar zarar ve fasit şart Şimdi bunlardan cehalet bu mechuliyettir. Malın ve değerinin cinsinin ve çeşidinin miktarının meçhul olmasıdır onun için cehalet varsa orda o akit geçerli olmaz ikrahta da böyledir tam ikrahta. İmam-ı Züfer’e göre de akdi mevkuf yapar.
Dakika 3:15:00
Akdin muvakkat olması buda ifsat eder nikâh akdi mesela muvakkat olsa fasit olur. Nikâh muvakkat olmaz Ehlisünnet ve cemaat mezheplerine göre Şia da farklıdır. Zarar olmaması konusunda da zarar varsa yine olmaz akit. Hanefi Maliki ve Şafilere göre birde bunların müteahhir âlimleri ezan, kamet, Cuma, cemaat, imamlığı gibi dinin esaslarından olan vazifelerin yapılması karşılığında Kuran-ı kerimin öğretme mukabilinde zaruret bulunduğu ve kimse bunları yapmazsa atıl kalacağından korkulduğu için ücret alınmasını caiz olduğuna fetva vermişlerdir. Kim? Bunlar Hanefi, Maliki, Şafi ekolünün muta ahir âlimleri yani sonra ki Fakihler. Öncekilerin zamanında o sıkıntı yokmuş ama daha sonraları bu zamanın şartları değişince bak değişen şartlara göre de hükümler ortaya çıkmaktadır. Her değişen şarta Cenabı Hak şanlı İslam da hüküm koymuştur. Hanefilerde ki fasit şarta gelince birinin lehine örf haline gelmeyen her şart fasittir demişlerdir. Şart koşma hürriyeti eşitlik olması şarttır bunda da. Mülkiyet veya vekâletin bulunması akdin geçerli olması için bazı şerait vardır ki bunlardan birisi mülkiyet veya velayetin bulunması yine kadir olması istifa de etme hürriyetinin olması mülkü alması da lazımdır. Yine fuzuli konusunda sahibinin iznine bağlı olması gerekmektedir. Kıymetliler, şöyle bir baktığımız zaman kıymetli âlimlerimiz ne kadar güzel çalışmışlar Cenabı Hak bunlara pek çok rahmet eylesin. Nefaz, akdin sabit ve geçerli olması demektir. Evet, şimdi Mükrehin akdi mümeyyiz çocuğun akdi hacir altında ki sefirin akdi borçlunun akdi ölüm hastalığındaki durumu ve onun teberrusu Fuzulilin akdi ve mürtedir akdi şöyle bir baktığımız zaman bunların akitleri nedir? Batıldır. Ebu Hanefi’ye göre mevkuftur ancak mürtet İslam’a dönerse geçerlidir. Mürtedin irtadı irtidat halindeki akitleri İmam-ı Azam-a göre mevkuftur. İzamın manası ise yüce Allah’ın ey iman edenler akitlere vefa gösterin emri fermanında anlaşılmaktadır.
Dakika3:20:03
Evet, demek ki akitlerin yerine getirilmesi işte izam budur. Bir söz verdin mi bir şart koştun mu görevin başına görevini yerine getir. Şimdi sahih olan akitler konusunda da şartları tamam olan akitler sahihtir. Hanefiler bunu aslıyla veya vasfıyla olan meşru olan akittir demişlerdir. Ne güzel söylemişler aslıyla veya vasfıyla meşru olan akittir demişler. Yine sahih olmayanlar içinde esas unsurlarından yahut şartlarından biri bulunmayan akittir demişler. Akdin aslı yani rüknü icat ve kabuldür. Evet, kıymetliler akdin hükmü de her han gibi bir netice terettüp etmez laşe, kan, içki, domuz satışı ehliyeti olmayan kişinin satışı bu çeşittendir. Cumhura göre Hanefiler hariç sahih olmayan batıl ve fasit olmayan manadadır Hanefiler sahih olmayan akdi batıl ve fasit diye 2’ye ayırmışlardır. İltizam olan iltizam yükleyen veya mülkiyet nakleden akitlere mahsustur. İltizamı olmayan akitler burada ihtilafın kaynağına baktığımız zaman Hanefi ekolünün kâşifleriyle Cumhur arasındaki durum bir usul meselesine dayanır ki şaliden sadır olan suda ki balığı satmayı nehy etmek bunda ne vardır? Karar vardır. Yani karar zarardır aynı zamanda aldatmadır. Bir akit içinde 2 akit yapılmasını yasaklamak içki, meyte ve domuz eti satmanın haram olması gibi. Şimdi Hanefiler bunları ileri sürerken Cumhur bakalım ne diyor? Şairin nehy etmesi yine şanlı Peygamberin kim bizim dinimiz üzere olmayan bir amel işlerse o reddedilmiştir kim dinimizden olmayan bir şeyi ısrar ederse o reddedilmiştir buyurmuş Peygamberimiz. Eğer nehyi bir vasıf için gelmişse o mevsuf içinde geçerlidir ama burada bak Hanefiler ne diyor? Şairin diyor şair kim? Allah Teâlâ bir akdin nehy etmesinin manası akdi tamamen hükümsüz diyor. Saymak değildir bu yasağı işleyenlerin sadece günahkâr olması demektir. Batıl hükümsüz olmasını gerektiren yasaklama arasında da fark vardır dediler. Mesela şeran mütekkavvem olmayan malın satışı batıldır. Nehyi akdinin aslına gelmiştir dolayısıyla fasittir.
Dakika 3:25:03
Akitteki bir vasıfla da ilgilidir demişlerdir. Hanefi ile batıl ve fasit olmak üzere 2 durum vardır. Batıl olan akitler konusu şu 5 şeyden biriyle batıl olur demiştir. Hanefi ekolü mesela aslından biri bulması ki bu rükündür. Mahalli bulunmazsa aslı veya vasfı sebebiyle meşruluğunu kaybetmiş olursa akdin sıvası düzgün ve doğru olmazsa yine mahalli akdin hükmünü şeran kabul edecek durumda değilse mal olmayan bir şey satmak veya domuz içki gibi mütekavvim olmayan bir mal satmak gibi durumları ne yaptılar? Bu satışlar ne dediler? Batıdır dediler? Bunlar batıl akitlerdir dediler. Bunların hükmü akdin hükmü şeri bir netice doğmaz mevcut kabul edilmez. Her ne kadar günümüzde akit şeklen var ise de bu gerçekte hiç akdi olunmamış sayılır. Yani batıl akdin hükmü yoksa hükmündedir yani şerri bir netice doğmaz dediler mevcut kabul edilmez yok hükmünde. Şimdi fasit olan aslı meşru olup vasfı meşru olmayan akitlere Hanefi kâşifleri Fakihleri fasit bir akit dediler. Hükmü de mal sahibinin izniyle yapılırsa mülkiyet sabit olur dediler. Fesih gereken akittir dediler şu 2 şart bulunursa mümkün olur yani fesih. Malın kalmış olması yani mal eksilmeden kalmış olduğu gibi duruyor. Hakkı taalluk etmemiş olmalı yani başkasının hakkına karışmaması şartıyla dediler. Şimdi tahriren mekruh olup olmaması konusunda da Hanefilere göre tahriren mekruh olan akitler Cumhura göre de haram olan yapanlar masiyet ve günah işlemiş olurlar dediler. Hâkim şeriatın hükmünü korur. Şimdi batıl akit yapılması esnasında bulunan bir durumdan dolayı yasaklanmıştır. Fasit akitte kendinde bulunan bir vasıftan dolayı nehy edilmiştir o da yasaklanmıştır. Şayet nehyi gayri lazım bir vasıftan yani nehy edilenin yanında 2. Derecede bir vasıftan dolayı ise bu akit Hanefi âlimlerinde tahriren mekruhtur. Cumhura göre de haramdır çünkü Hanefiler de vacip ve tahribi mekruh vardır. Öbürlerinde ise vacip yoktur bunlarda vacip farz anlamındadır onun için burada Hanefilerin tahriren mekruh dediğine öbürleri haramdır dediler.
Dakika 3:30:04
İçinde karar ve zarar bulunduğu için haram veya mekruh olan akitlerin en önemlilerine baktığımız zaman neciş satışı yani fiyatını yükseltiyor haram veya tahriren mekruhtur. Aranızda neciş yapmayın yani fiyatları artırmayın kıymetini geçerse mekruh olur müzayede yahut açık arttırmaya gelince bu sahihtir caizdir çünkü herkesin gözü önünde aldatılmış olmaz eğer gizli hileler dönmüyorsa celebi veya yolcuyu karşılamak şimdi buda topluma zarar verirse Hanefilerce mekruhtur hem de tahriren mekruhtur. Çünkü şanlı Peygamber satıcıları veya Celebi karşılamayı nehy etmiştir. Celeb köylülerin pazara mal getirirken şehirlilerin daha köylü pazara girmeden dışarıda onu karşılayıp malını ucuzca almasındadır. Şehirlinin köylüye satış yapması halkına zarar veriyorsa mekruhtur. Şanlı Peygamberin şehirlinin köylü adına satış yapmasına nehy etmiştir Malikiler neciş gibi bu satışında fesine cevaz vermişlerdir. Evet, kıymetliler bunlarda sahih rivayetlerle gelmiştir. Cenabı Hak içi özü doğru, sözü doğru akitleri dosdoğru ve bütün amelleri sahih olan kullarından eylesin mesela bunlardan biride tahriren mekruh olanlardan biride nedir? Cuma namazının eda edildiği vakitte Cuma ezanı vaktinde satış yapmak gibi Cumhura göre hatibin minbere çıkışından itibaren Hanefilere göre de ilk ezandan namaz bitinceye kadar olan vakittir. Bu satış Hanefilere göre tahrimen mekruhtur Cuma namazı eda edilirken bu belirlenen vakit esnasında alış verişler tahriren Hanefilerde mekruhtur. Şafilere göre de haramdır ama sahihtir ve haramdır. Ey iman edenler Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah’ın zikrine koşun alış verişi bırakın Cenabı Hak (يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ)buyurmuştur ila ahiril ayeh. Onun için Hanbelilerin dışında diğer Fakihlerimiz ne diyorlar? Cumaya koşmaktan alı koyduğu için diğer akitlerde buna dâhildir demişlerdir. Malikiler fasit satışlardan saymışlar ve yine fes edilir demişlerdir. Hanbelîlerde sahih olmaz demişlerdir. Şimdi sahih olan akitlere bir bakalım Kıymetli izleyenlerimiz kıymetli âlimlerimizin keşfine göre Hanefiler, Malikiler nafiz olan yani geçerli olan mevkuf yani izne bağlı olmak üzere çeşitlere ayırmışlardır.
Dakika 3:35:13
Burada geçerli olan yani akitler ehliyetli olan kişinin yaptığı akittir bunun hükmü de nedir? Hiç kimsenin iznine bağlı olmadan akdin hemen sonrasında üzerine neticeleri teeddüp eder. Mevkuf yani izne bağlı olan ise hem zarar hem kar ihtimali olan akitler böyledir dediler. Hükmü neticelere tereddüt etmez yani üzerine akdin neticeleri tereddüt etmez dediler. Fuzuli’nin yaptığı mesela Şafi ve Hanbeliler gibi âlimlere göre hükümsüzdür dediler Nafiz olan yani geçerli olan bunun kısımları içinde lazım bağlayıcı olanları vardır taraflardan 1’nin diğer rızası olmadan fes hakkı olmayan akittir dediler ey iman edenler akitlere vefa gösterin işte bu lazım bağlayıcı olmasıdır. Hanefi ve Malikiler kabullerinden hemen sonra lüzum vasfını kazanır Şafi ve Hanbelîler ise tarafların ayrılıp gitmeleriyle ne yapar? O zaman lazım olur dediler. Satış akdinde taraflar ayrılmadıkça veya biri diğerine sen bilirsin derse muhayyerdirler. Bu da muhayyerlik meclisi anlamındadır lazım yani bağlayıcı olmayan akitler ise feshetme hakkına sahip oldukları akitlerdir kıymetliler. Feshi mümkün olmayan lazım olan akitler şerri yollarla nikâha son verilebilir mesela nikâh akti fesih kabul etmez nikâh ittifakını kabul etmez ya ancak şerri yolarla nikâh son verilebilir başka türlü olmaz. Bu yollar boşama yoludur yani hul talak gibi yine muhayyerlik sahibi fesih hakkı sahibine fesih hakkı kazandırır muhayyer olan kişiye fesih kabul eden lazım olan akitler mesela ikale karşılıklı anlaşmanın adıdır ikale karşılıklı anlaşma biri için lazım olan akitler rehin ve kefalet akitleridir. Yine gayri lazım olanlar ise ida, iare, vekâlet, şirket, mudarebe, vasiyet ve hibe akitleridir. İlk 5’i feshetmesi caizdir.
Dakika 3:40:03
Yani ilk 5 akdi taraflardan birinin istediği zaman fes etmesi caizdir. Şimdi talak konusunda da nikâhı fes etmek değildir nikâha son vermektir. Hul ise kadını kocasına vereceği bir mal mukabilin de nikâha son vermektir. Kayım valide damadına ebediyen haram olmaya devam eder. İsterse kızı talakla ayrılmış olsun bu akde son vermekle son vermek olduğunun delili hanım tarafından meydana gelen akrabalığın haramlığın devam etmesi nesebin sabit olmasıdır. Çünkü o hanımdan ayrılsa bile kayım valide yine damada haramdır net ebedi olarak. Evet, kıymetliler şöyle baktığımız zaman ne kadar güzel incelemişler kıymetli âlimlerimiz içlerinde birde müsemma olanlar vardır ki dinin hususu bir isim verdiği akitlerdir bunlar satış, kira, sulh, nikâh, vasiyet gibi yine kaz, rehin, vekâlet, havale, kefalet, hibe, şirket gibi akitler bunlar müsemma olanlardır. Bir de gayri müsemma olanlar vardır ki insanların ihtiyaçlarına göre icat ettikleri akitlerdir. İnsanların ihtiyaçlarına gelişmesine göre çoğalır durur. İstisna mesela yani istisnalar sipariş verme akdi vefa akdi isticrar tahkir akitleri mukavele maden ve petrol aramaları gazete ve dergilerde ilan reklam ve yayın akitleri vs bunlar gayri müsemmama olanlardır. İstisna akdi sipariş vermektir. Vefa bey-ül vefa, vefa satışıdır. İsticrar akdi hesabını ödemesidir. Takrir akdi vakıf arazisi üzerinde ne yapmasıdır? Bina yaparak ve ağaç dikerek istifade etmek üzere anlaşmaktır buda tahkir akdidir. Şeri naslarla ve esaslara ve umumi kaidelere ters düşmemek şartıyla yeni, yeni akitler ortaya koymak caiz olur mu? Derseniz evet caizdir. Bilhassa Hanbelîler. Yine onlara yakın olanlar onların görüşleri Hanefiler, Maliki ve Şafilere göre de kıyas veya istihsan yoluyla veya yine şerri delillerden olan örf Mesâlih-i mürsele ve diğer deliller yoluyla yeni akitlerle ortaya koyabilir.
Dakika 3:45:08
Şartların gereği çağın değişen şartlarına göre bak bu kıymetli âlimlerimiz çağları elbette güzel okumuşlar niye İslam çağların önünde çok üzerindedir. Akdin gayesi ve hedeflerine göre şimdi alım satımlar ve akitler temlikat konusuna da bakınca karşılık alınarak muavaza akitleri olur. Mübadeleye dayanan akitlerdir. Karşılıksız ise bunlara teberru akitleri denir. İskatat bir hakkı düşürmek demektir. Itlakat bunlarda tasarrufta serbest bırakmasıdır vesayet vefatından sonra küçük çocuklarının işlerini üzerine almak üzere vazifelendirilmesi demektir. Evet, kıymetliler iskatata bakıyoruz ıtlakata bakıyoruz taklidata bakıyoruz nedir taklidat? Men etmektir. Nerden? Tasarruftan men etmenin adı taklidattır. Bu kıymetli âlimlerimize Cenabı Hak kandım deyinceye kadar çok, çok rahmet etsin. Evet, yine ne kadar güzel keşifler yapılmış İslam hukuku Amelde Fıkıh Ekber ne kadar güzel incelenmiş. Bütün hak mezheplerin yüksek şahsiyetleri tarafından. Şimdi tazminat veya teminat gibi akitlerde borçları garanti altına almak içindir. Birde iştirak vardır işte ve karda ortak olmaktır biri de mudarebe akdidir karda ortak olup zararın mal sahibine ait olması şartıyla çalıştırılması için bir miktar mal vermesidir. Muzaraa ve musakatta bu şirket çeşitlerindendir. Muzaraa toprağı işleme musakatta meyve ve benzeri ağaçları sulama ve bakımını yapma anlaşmasıdır. Muhafıza etme malı muhafıza etmek demektir. İda akdi ve bazı vekâlet akitleri de bu cümledendir. Akdin aynı olup olmaması konusunda da akitlerin çeşitlerine bir bakalım ayni akit hibe iale ve rehin akitleri gibi kabzedilmesi lazımdır çünkü rehin hariç bu akitler teberru akitlerindendir teberru ise ihsandır kabız ve teslim olmadır yani kabız ve teslim olunması gerekir. Ayni olmayanlar kabza ihtiyaç kalmadan kendisinin bir takım sonuçlar gerektirdiği akitlerdir.
Dakika 3:50:02
Kıymetli izleyenler; müncez akit şarta bağlı olmayan akitlerdir ki bunun hükmü neticelere terettüp etmesidir. İstikbale izafe edilen akitler hakkında da hükmü münakit olur yani derhal akit münakit olur. İstikbale izafe edilmesi bakımından izafe edilen akitler, müncez olan akitler ayni eşyanın temlikine dair akitlerdir şeran derhal neticelerinin var olması gerekir. Yine nikâh akdi helal olduğunu ifade eder müncez ise derhal neticesi terettüp eder. O izafe edildiği zaman yani eseri o izafe edildiği zamana kadar gecikir bunlar kira, iare, muzaraa, musakat gibi menfaat üzere yapılan akitler. Kefalet havale gibi iltizamat veya teminat akitleri vekâlet, kadılık, vazife, idari işler ıtlakı akitler. Talak mesela koca tarafından teklif edilen hul ve vakıf gibi ıskat ifade eden akitler. Bir şarta bağlı akitler var mıdır? Evet, muayyen akitler vardır. Hanefi âlimlerine göre şarta bağlanıp bağlanmaması açısından akitler bakın şarta bağlılık kabul etmeyen akitler vasiyetin haricindeki mali temlikler mübadele akitleri mali olmayan mesela nikâh hul gibi bir şarta bağlı olması sahih olmaz. Şu diplomayı almayı başarırsam, seni nikâhladım dese veya bu şartlarla boşadım demesi gibi ki bunlar sahih olmaz tahakkuk etmesi lazımdır. Şimdi taklitler ricat vekili azmetmek hacir altına almak gibi yine ikale şarta bağlanması sahih olmaz babam razı olursa bu evi sana rehin verdim gibi. Şart koşma hürriyeti Hanbelilerden olanlar ne demişler? Şarta bağlanmasının sahih…
3:54:05