44-Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 44
44 Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 44
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil alemin vessalatü vesselamü ala Rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Euzubikelimâtillahittammâti min şerri ma haleka ve zira ve bera. Rabbi euzu bike min hemezatişşeyatiyn ve euzu bike Rabbi en yahdurun’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; hadisi şerifler külliyatından keşif notları olan derslerimiz devam ediyor. Muhayyerlik hakkında bazı hadisi şeriflerden size keşif notları vereceğiz. Sevgili Peygamberimizden (A.S.V) rivayet ediyor İbni Ömer Radıyallahu Anh. Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça, akti yani pazarlığı bozmakta muhayyerdirler veya alışveriş yapanlardan biri diğerine muhayyersin demişse yine muhayyerdir buyurdu sevgili Peygamberimiz. Bunu Buhari Şerif, Müslimi Şerif ve diğerleri de rivayet ettiğini görmekteyiz. Tabii bu her zaman hatırlatıyoruz hadisi şeriflerin biz aslını haber veriyoruz ama bunlardan çıkarılan hükümler fıkıh kitaplarına aittir, bütün fakihlerimiz Kuran-ı Kerim’den, sahih hadislerden çıkarılan hükümleri fıkıhta hükme bağlamışlardır. Biz burada hadisi şeriflerin aslına haber veririz ama fıkıh konusuna hükmüne gelince bunların amelde fıkhı ekber isimli derslerimizde bunları işledik hatırlatıyoruz. İmamı Malik Hazretleri, İmamı Azam, Ebu Hanife ve İmamı Muhammed ayrılmanın kavli olduğunu söylerler. Onlara göre satıcı sattım müşteri de aldım dedi mi akit kesinleşmiş, ayrılmış sayılırlar dediler. İmamı Şafii ve Ahmet İbni Hanbel bunlar da bedenen birbirlerinden uzaklaşmalarıdır dediler. Ayrılmadıkça muhayyerlik var diye takdir edilir. Alıcı ile satıcı birbirinden ayrılmadıkça muhayyerlik var diye takdir edilir. Bundan maksat diğer bir kavle göre de 3 gün veya daha az bir müddet muhayyerlik şartı ile yapılan akittir dediler. Birincisi en sahih olanıdır, öbürleri ise bu işte teferruattır ve rahmetin yaygınlığıdır kıymetliler. Nesai de kaybedilen semre hadisidir ki bakın alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça ve her biri diğerinden dilediğini almadıkça muhayyerdirler. Buda başka bir rivayet, hadisi şerif. Nasıl ki nikâh akdin de akit tamamlandıktan sonra bedeni ayrılık şart koşulmazsa alışveriş akitlerinde de böyle bir şart koşulamaz demişlerdir.
Dakika 5:09
Evet, ulema birbirlerinin kapalı tarafını ilimde yarışırken açarlar, birbirlerine faydalı olurlar. Evet, sevgili dostlarımız; yine Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği hadisi şeriflerde bakın ne buyurdular: İki kişi alışverişte bulununca onlar ayrılmadıkça veya biri diğerini muhayyer bırakmadıkça her ikisi de muhayyerdir. Biri diğerini muhayyer bırakır da bu şartla alışveriş yaparlarsa artık akit kesinleşmiştir. Alışverişi yaptıktan sonra ayrılırlar da ikisinden biri satıştan vazgeçmezse yine satış kesinleşmiştir. Alışveriş yapan herhangi iki kişi arasında birbirlerinden ayrılmadıkça akit kesinleşmiş olmaz. Ancak muhayyerlik şartıyla yapılan satış müstesnadır dediler, bunu da Müslimi Şerif rivayet etmektedir, bundan öncekini de Buhari, Müslim rivayet etmekte idi. Evet konu, işin aslı anlaşılmaktadır. Hâkim İbni Hizan’dan gelen (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain) haber de Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur; Alışveriş yapanlar birbirinden ayrılıncaya kadar muhayyerdirler. Eğer doğru söyler ve her şeyi beyan ederlerse bu alışverişleri her ikisi hakkında da mübarek kılınır. Gerçeği gizlerler ve yalan söylerlerse alışverişlerinin bereketi kalmaz. Bunu da Buhari Müslim ve diğerleri rivayet ettiğini görüyoruz. Yine Abdullah İbni Amr ’den gelen rivayette Peygamberimiz buyurdular (A.S.V) alışveriş yapan iki taraf birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerdirler ancak aralarında muhayyerlik anlaşması varsa bu müstesna, bu durumda karşı taraf pişman olur da akti bozar korkusuyla birinin oradan ayrılması helal olmaz. Bunu da Tirmizi, Ebu Davud, Nesai rivayet etmektedir. Yine Ebu Davud’un rivayetin de Peygamberimiz (A.S.V) alışveriş yapan her iki tarafta akitten memnun kalmadıkça ayrılmasınlar diye Peygamberimizden tembih var burada da uyarıyor. Birbirinin iki taraf memnun etmedikçe zaten o alışverişten hayır gelmez. İbni Mesud hazretleri anlatıyor, Peygamber Efendimiz buyurdular ki (A.S.V) alışveriş yapanlar ihtilafa düşerlerse satanın sözü esas alınır. Müşteri muhayyer bırakılır, bunu da Muvatta’nın, Tirmizi’nin tahrikini görmekteyiz. İhtilaflarda davacıdan delil istenir, davalı ya da yemin teklif edilir. Bu hadisi şerifin hükmü umumidir. Şevkani bu konuda delil getirmeyi davacıya yemin etmeyi davalıya yükleyen hadisin racih olduğunu gösteren delilleri kaydeder.
Dakika 10:11
Evet, kıymetliler, bedeni ayrılma şeklinde anlama da Ebu Berze’nin yalnız olmadığı, Buhari’de İbni Ömer Şüreyh, Şabi, Tavus, Ata, İbni Ebi Müleyke gibi başkalarının da bu görüşte olduğu belirtilmiştir. Evet, kıymetliler; bu gerçekleri sevgili Peygamberimiz’den duyduktan sonra şimdi de şufa hakkında sizlere bilgi vermeye çalışacağız inşaAllahu Teâlâ. Hz. Cabir Peygamber efendimizden duyuruyor (A.S.V) taksim edilmedikçe her akar maldan şufa hakkı bulunduğuna hükmetti. Araya sınırlar konup yollar tayin edilince şufa hakkı kalkar. Bu hadisi 5 kitap da tahriç etmiştir Buhari Müslim ve diğerleri. Müslim’deki metin şöyledir: Henüz taksim edilmemiş arazi, mesken, bahçe gibi akar nevinden her ortalıkta, her ortaklıkta şufa hakkı vardır. Ortaklarından birinin ortağına haber vermeden satması helal olmaz, satmadan önce haber verir, ortağı satın alır veya terk eder, ortağına haber vermeden satarsa ortağı bu mala aynı fiyat karşılığında hak sahibi olur. Müslim’deki metin böyledir. Evet, kıymetliler; ortak olan kimsenin bu akar da şufa hakkı bulunduğundan ittifak eder âlimler. Yine hususi kuyunun suyu ile sulama hususi yoldan müştereken istifade gibi durumlarda da bitişikliği de aranmaz. Hakkı Şirbi, hasta veya tariki hasta müştereklik, araya başka mülkler girse bile bu hakkı doğurur. Yine diğerinde de komşuluk, bitişiklik de şufa hakkını doğurmaktadır. Bazı âlimler komşuluğun şufa hakkı olmadığını söylemiştir. Satılacak mal önce şufa hakkı olana teklif edilir. Haber verilmeden üçüncü şahsa satıldığı takdirde şufa hakkı olan kimse aynı parayı ödeyerek o akara cebren malik olur. Hanefiler bir binanın üst katı birinin alt katı birinin olduğu takdirde şufa hakkı olacağına içtihat etmişlerdir. Hanefilere göre bitişik komşu şufa hakkına sahiptir. Bitişik komşu prensibini koyan İmamı Azam hazretleridir ve Ebu Hanife, Malik, Şafii ve Cumhura göre zimmi de olsa şufa hakkına sahiptir dediler. Evet, yine şifanın daha ziyade akar denen gayrimenkulle ev, arsa, bahçe gibi ilgili olduğunu taslih ederler. Bu da Müslim-i Şerif’te ki rivayete dayanır. Yine Ebu Davud ve Tirmizi’de gelen haberde komşu komşusuna karşı şufa hakkına sahiptir. Aynı yoldan işliyorlarsa komşunun bulunmadığı takdirde gıyabında satış yapmaz bekler.
Dakika 15:36
Bunu da Ebu Davud ve diğerleri rivayet ettiğini görüyoruz. Tirmizi’nin bir diğer rivayetin de evin komşusu eve bir başkasından daha çok hak sahibidir. Hadisi şerif’i rivayet eden Ebu Rafi’dir. Saad İbni Ebi Vakkas’ın binasın da 2 odalık mülkü mevcuttur. Sâd’a bu iki odasını satın almasını teklif eder. Saad odalara 400 dinar verir. Ebu Rafi şöyle der bu iki oda için bana 500 dinar verdiler şayet Resulullah (A.S.V) evin komşusu eve bir başkasına nazaran daha çok hak sahibidir dediğini işitmemiş olsaydım bu iki odayı 4000 dirheme sana vermez 500 dinara başkasına verirdim. Ebu Rafi odalarını Sâd’a (R.A) satar. Hanefiler şufayı cara yani komşuluğun şufa hakkına sebep olduğu prensibine esas yaparken yani bu hadisi şerif’i Hanefiler esas almaktadırlar. Şufayı cari inkâr edip şufa hakkının doğmasını mülkiyette iştirake istinat ettiren Şafiiler bu hadisi tevil etmişlerdir. Arapçada car kelimesi şerik, ortak manasına da kullanılmaktadır. Nitekim bir erkeğin hanımına care denir ve hayat ortağı manasına gelir, komşusu manasına değil derler. Ebu Rafi ile Saad İbni Ebi Vakkas arasında ortaklık değil komşuluk bulunduğunu teyit ederek Hanefi görüşün haklılığını destekler. İbni Şebbe’nin bu rivayeti Hanefilerin görüşünü desteklemektedir. Her zaman olduğu gibi ulemanın ihtilafı rahmettir. Hanefi uleması şöyle bir prensip ile ifade etmiştir. Şufa hakkının vacip bir hak mahiyetini kazanması için satılan malın mülkiyeti satan ortaktan çıkmış olmalıdır. Yine Müslim’in rivayetinde henüz taksim edilmemiş arazi, mesken, bahçe gibi akar nevinden her ortaklıkta şufa hakkı vardır. Ortaklardan birinin ortağına haber vermeden satması helal olmaz. Satmadan önce haber verir, ortağı satın alır veya terk eder. Ortağına haber vermeden satarsa ortağı bu mala aynı fiyat karşılığında hak sahibi olur. Çoğunluk şufa hakkının varislere intikal etmeyeceğini kabul ederler. Şufa hakkı olan kimsenin getireceği delil muteberdir.
Dakika 20:05
Bu görüş İmamı Ebu Hanife ile İmamı Muhammed Hazretlerinin, Hazerat’ının görüşüdür. Ebu Yusuf’a göre aksine müşterinin getireceği delil beyyine muteberdir demiştir. Yine Tirmizi’nin ve Ebu Davud’un Semure’den yaptıkları rivayette evin komşusu komşusunun evine veya tarlaya daha ziyade hak sahibidir diye rivayet edilmiştir sevgili Peygamberimizden (A.S.V). Bunu da Tirmizi, Ebu Davud rivayet etmektedir. Komşu yakın komşusuna karşı daha çok hak sahibidir. Bunu da Buhari Şerif, Ebu Davud ve Nesai rivayet etmektedir. Hanefilere göre ise şufaya bitişik komşunun hak sahibi olacağına dair delil vardır. Bitişik komşunun hak sahibi olacağına dair delil vardır. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler; işte gerçekler Peygamber Efendimize dayanmaktadır. Yine Şerit (R.A) anlatıyor. Komşu yakın olan eve daha ziyade hak sahibidir, Peygamber efendimizden duyuruluyor, bunu da Nesai rivayet ediyor. Komşunun arazi üzerindeki şufa hakkını takrir buyurmaktadır. Hz. Osman (R.A) Hazretleri bir araziye sınırlar konacak olursa artık onda şufa hakkı kalmaz ne kuyunun suyunda şufa hakkı ne de hurma ağaçlarını telkih de yani döllenme de şufa hakkı kalmaz diye bir rivayet vardır bu da Muvatta ’ya dayanır. Tekrar edelim bu hükümler Hanefilere göre değildir. Hanefilerin delilleri daha önceki hadisi şerifler de geçmiştir. Evet, kıymetliler; şimdi de selem meselesi ki önceden satma hakkında hadisi şeriflerden sizlere notlar vermeye çalışacağız. İbni Abbas Hazretleri anlatıyor. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V) hurmayı kim önceden satarsa ölçüsünü, tartısını belirterek vadesini tayin ederek satsın buyurdular. Yani ucu orman da ne idüğü belli olmayan satışlara Peygamberimiz müsaade etmemiştir. Ne buyurdular, önceden bir satış yapıyorsanız ortada mal yok ölçüsünü tartısını belirterek, vadesini tayin ederek satsın buyurdular. Biliyorsunuz selem, sedef gibi anlamlara gelir, selem, selef peşin alınan para ile ileride teslim etmek üzere bir malı satmanın adına selem veya selef denir. Bazı kelimeler ayrı, ayrı konularda kullanılırlar. Mana ifade ederler. Hanefilere göre miktarı ve sıfatı belli olan her şeyden selem caizdir. Şafi Hazretleri selemi sadece tartı ile ölçülen şeyler de caiz görür.
Dakika 25:00
Evet, bu da o mübareğin görüşüdür fakat Hanefiler işi geniş tutarlar, tutmuşlardır. Miktarı ve sıfatı belli olan her şeyden selem caizdir demişlerdir. Hayat tüm şartları bunu gerektirmektedir. Yine Ebu Said El Hudri Hazretleri’nden gelen rivayette Peygamber efendimiz buyurdular ki kim bir yiyecek veya bir başka şeyde selem akti yapmışsa bu malı fiilen kabzetmedikçe bir başkasına satmasın. Ebu Davud’un rivayetidir bu da. Selem usulüyle mal satın alan kimse malı kabzetmeden önce bir başka şahsa satamaz, hibe edemez, devredemez. Çünkü ortada mal yok, daha kendi eline mal geçmemiş. Her kim mal satın almış ise malın cinsini değiştiremez. Selem konusunda bunlar. Yine Darekutni’de tahriç edilmiştir ki kim bir mal ile selem akdi yapmış ise vakit gelince ancak o malı alabilir veya sermayesini alabilir. Mal eline geçmezse önceden verdiği parasını alır. Mahsulün afet tehlikesini anlatmış olması, meyvelerin belli bir olgunluğa ulaşması lazımdır. Yani yüce İslam’da alım-satımlar işi sağlama bağlamaktır, iki taraftan da kimse aldanmasın, aldatmasın. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler; yine İbni Ömer Hazretleri anlatıyor ki bir adam selem yoluyla, yani parasını peşin olarak çıkacak mahsulden verilmek üzere bir ağacın hurmasını sattı, fakat o yıl o ağaç hiç mahsul vermedi. Satıcı ile müşteri ihtilafa düşerek davalarını Hz. Peygamber’e (A.S.V) getirdiler. Şanlı Peygamber (A.S.V) efendimiz satıcıya onun parasını nasıl helal akdedersin, parayı geri ver dedi. Sonra şunu söyledi: Hurma yenmeye salih oluncaya kadar onu selem yoluyla satmayın. Yani hurma ağacında hurma yenecek hale gelmesi gerekir diyor o zaman satın diyor. Hol yok, musluk yok, tavuk yok, hol yok sen satmışsın ortada. Meyve de meyve vermemiş o parayı da ben sattım diye sen nasıl helal yiyeceksin dedi Peygamberimiz, bu satışları da yasakladı. Selem yoluyla önceden para alınır, mal da sonradan alınır ama iş garantiye bağlandığı zaman. Mesela meyvede, meyve yenecek hale gelecek, sararacak, olgunlaşmaya yüz tutacak, tahıl artık taneler sertleşmeye başlayacak, bunun gibi. Meyvede aranacak selahat nedir? Olgunluk, kemal diye ifade edilen bu merhaleye sarı renkli, meyvelerin sararmaya kırmızı renklilerin kızarmaya başlaması.
Dakika 30:00
Hububat ve sebzelerin de istifade edilebilecek hale gelmesiyle bu diyor selahat vasfına ulaşır dediler. Ahmet İbni Hanbel hazretleri her bahçe ve hatta her ağaç için olgunluğun müstakilen aranması gerekir demiştir. Şafiiler her cins meyveyi ayrı ayrı ele almayı her cinsin olgunlaşma zamanını müstakilen belirlemeyi uygun bulmuşlardır. Hepsinin ki de güzeldir. Ebu Hanife Hazretleri meyvenin toplanma şartının akde konmasını vacip görmüştür. Görüyorsunuz bu da daha bir garantili görüş var. Selvi İbni Ebu Leyla, Şafii, Malik, Ahmet İbni Hanbel (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain) kızarmaya sararmaya başlamadıkça ağaç üzerindeki meyveyi satmak caiz değildir demişlerdir. Ebu Hanife Hazretleri, Ebu Yusuf, İmamı Muhammed ve Evzai ’ye göre ağaçtan meyve zuhur ettikten sonra olgunlaşmadan satmak caizdir yalnız ağaçta meyve iyice kendini göstermelidir demişlerdir. İmamı Malik ile İmamı Ahmet’in de birer kavlinin böyle olduğu rivayet edilmiştir. Hanefiler bu meselede Buhari’nin kaydettiği İbni Ömer hadisini esas almışlardır ki her kim tohumladığı bir hurmayı satarsa o hurmanın meyvesi satana aittir yeter ki müşteri şart koşmamış olsun. Eğer alana kendisinin alacağına dair bir şart koşmuş ise müşterinin olur. Evet, her kim tohumladığı bir hurmayı satarsa o hurmanın meyvesi satana aittir yeter ki müşteri şart koşmamış olsun. Eğer alana kendisinin alacağına dair bir şart koşmuş ise müşterinin olur. Bu da iki tarafın birbirine anlaşmasına bağlı olduğunu görmekteyiz. Selam akdi Hanefilere göre miktarı, vasfı ve teslim tarihi belirlenen yiyecek maddesi, kuru ve yaş meyve gibi her mala şamildir demişlerdir. İbni Mesud Hazretlerinden gelen haber de şöyle demiştir; Kim selem akdi yaparsa sakın fazla alma şartı koşmasın. Bir avuç saman bile olsa bu fazlalık riba’dır yani faizdir demiştir. Bunu da Muvatta tahriç etmiştir. Kesinlikle emin olmadıkça şüpheli şeylerden kaçınız, şüpheliden kaçınız, şüpheliyi bırak şüpheli olmayana bak hadisi şerifini de hatırlatmak lazımdır. Bu din vera ile tamamlanır, şüpheliden kendini koru. Selem de ödeme yer ve zamanının da açık olarak belirtilmesi gerekir. Evet, kıymetliler; bugünkü dersimiz burada sona ererken İnşaallah bir sonraki dersimiz ihtikat ile devam edecektir. Cenabı Hak Ümmeti Muhammed’in tamamına helal kazanç nasip ve müesser eylesin. Birbirine güvenen, birbirini aldatmayan, aldanmayan tam kardeş olan bir ümmet haline getirsin.
Dakika 35:12
Lütfu ilahisi ile ümmet birbirine güven vermeli, güveni sarsmamalı, helal yemeli, helal kazanç elde etmeli. Bu vücuda haram lokma girmesin, haram ile beslenen vücut cehennemden başka bir yere konmaz, cehenneme lâyıktır. Onun için vücudunuza bir lokma bile haram girmesin, aklınızı iyi kullanın, şeriatın emrine verin. Şeriat ile Peygamberimize tabii olun ve Allah’a gerçek kul Peygamber’e ümmet olmaktan başka kurtuluş yolu yoktur. Başka yollara zaten gerek olmadığı gibi başka yolda yoktur. Evet, kıymetliler Cenabı Hak razı olduğu kullarından eylesin.
Dakika 36:24