53-Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 53
53- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 53
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi rabbil alemin vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain euzu billahi zişan şedidül burhan kaviyyül erkan maşaallahu kan euzu billahi min külli şeytan insün ve can rabbi euzu bike min hemezatişşeyatiyn ve euzu bike rabbi en yahdurun’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, hadisi şerifler külliyatından derslerimiz devam ediyor konumuz esbabı nüzuldür. Esbabı nüzul tekrar hatırlatmakta fayda var surelerin Kuran-ı Kerimdeki sureyi şeriflerin ayeti kerimelerin hangi sebeple inzal edildiği hangi konuyla ilgili oldukları bunların hakkındaki konumuzdur ki her ayet her sure bir hikmet üzere bir sebep üzere inzal edilmiştir. Hayatın sorularına cevap niteliğin de olaylara konulara açıklık getirmek, onları hükme bağlamak gibi Cenabı Hak hayatın bütün sorularına cevap vermiştir ve hayat tarzını da ortaya koymuştur. Yüce İslam yüce Allah’ın ortaya koyduğu bir hayat tarzıdır. Hayatın bütün problemlerini çözmek, hayatın sorularının tamamına cevap vermek üzere inzal edilmiştir. Onun için esbabı nüzul bütün ayet ve sureler ile ilgili ayetlerin ve surelerin iniş sebepleri hakkındadır. Her konu anlatılırken niçin inzal edildiği zaten içindeki hükmünden de anlaşılmaktadır. İbnü Abbas Hazretleri (R.A) anlatıyor; ayeti kerimenin emri ile Hz. Peygamber (A.S.V) kıbleyi Kâbe’ye yöneltince Müslümanlar sordular. Ey Allah’ın Resulü Beytülmakdis’e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan kardeşlerimizin namazları ne olacak? Bunun üzerine Cenabı Hak şu ayeti kerimeyi indirdi; senin yöneldiği istikameti Peygambere uyanları cayanlardan ayırt etmek için kıble yaptık, doğrusu yüce Allah’ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah imanlarınızı ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir. ‘’Bakara Suresi 143. Ayeti Kerime’’ Ebu Davud, Tirmizi bu konuyu bu hadisi şerifi eserlerine almışlardır. Evet, kıymetliler, Cenabı Hak kullarını dener, imtihan eder.
Dakikle 5:09
O gün Beytülmakdis’e idi ama daha sonra Kâbe’ye yönelin kıbleniz Kâbe-i şeriftir diyen ayetler geldi ve Peygamberin ashabını peşindeki Müslümanları imtihandan geçirdi. Ahkâmdan nesih caizdir neshi Allah kendi yapar, Cumhura göre sünnet Kuranı Kerim’le nesh edilebilir. Haberi vahit makbuldür, derhal kıbleyi çevirmişlerdir, çünkü sahabe’den birisi gitmiş öbür camideki cemaate haber veriyor onlar da hemen ne yapıyorlar hükme uyuyorlar. Haber nesih haberi gelmedikçe nesih sabit olmaz, önceki amelleri de makbuldür. Hz. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam’ın fiili yerine ve karineye göre vücup sünnet ve istihbap ifade eder. Namazın dışın da olan birisi namaz kılan bir kimseye bir şeyleri öğretebilir, hatırlatabilir namaz kılanın hariçten bir şey söylenmesine kulak kabartması namazı bozmaz. İşte hüküm için de hükümler ortaya çıkmaktadır. Yine Ebu Said Hazretleri (R.A) anlatıyor; sevgili Peygamberimiz (A.S.V) buyurdular ki kıyamet günü Hz. Nuh (A.S) ve ümmeti gelir Cenabı hak ona tebliğ ettin dini mi duyurdun mu? Diye sorar, Nuh (A.S) evet, ey Rabbim diye cevap verir. Rab Teâlâ bu sefer ümmetine sorar Nuh (A.S) size tebliğ ettiğimi etmiş miydi? Diye sorar Nuh’un kavmine. Onlar hayır, bize Peygamber gelmedi derler. Haşa, Rab Teâlâ Hz. Nuh Aleyhisselama yönelerek söylediğin şey hususun da sana kim şahitlik edecek? Diye sorar. Nuh (A.S) Muhammed (A.S.V) ve ümmeti der ve Muhammed (ASV)’in ümmeti Nuh (A.S) tebligatta bulundu diye şehadet de bulunur. Bu duruma şu ayet işaret eder; biz böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık ey ümmeti Muhammed, biz böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık ta ki insanlara karşı şahitler olasınız. ‘’’Bakara Suresi Ayeti Kerime 143’de’’ böyle buyrulduğunu görmekteyiz bunu da Buhari şerif, Tirmizi, İbnü Mace gibi zatı muhteremler rivayet ettiğini görmekteyiz. Bir gün hepsini toplarız Cenabı Hak ‘’Enam Suresi 22 ve 23 de’’ buyuruyor; bir gün hepsini toplarız sonra puta tapanlara iddia ettiğiniz ortaklarınız nerede deriz yani putlarınız nerede.
Dakika 10:04
Sonra Rabbimiz yüce Allah’a andolsun ki bizler puta tapanlar değildik demekten başka çare bulamazlar yalana başvururlar. Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine bak, uydurdukları putlar da onlardan uzaklaştı. ‘’Enam suresi 22-23’’ Evet kıyamet günü bir Peygamber gelir yanın da ümmet olarak tek kişi bulunur, bir başka Peygamber gelir yanın da iki kişi bulunur, bir Peygamber gelir daha çok ümmeti bulunur, bunlara bu Peygamber size tebliğ etti mi? Diye sorulur. Hayır derler. Bu sefer dönülüp Peygambere sorulur sen bunlara tebliğ etmedin mi? Peygamberleri der ki onların Peygamberi tebliğ ettim deyince tekrar sorulur. Şahidin kim? Muhammed ve ümmeti diye cevap verir. Muhammed (A.S.V)’in ümmeti çağrılıp onlara sorulur. Şu Peygamber tebliğ etti mi? Evet derler kendilerine tekrar pekâlâ bunu nereden biliyorsunuz? Diye sorulur. Şu cevabı verirler bunu bize Peygamberimiz (A.S.V) haber verdi, Peygamberler dedi hepsi tebliğ de bulundular biz onu tasdik ettik, Kuran-ı Kerim haber verdi biz onu tasdik ettik bu hususu şu ayeti ayet ifade etmektedir diyerek işte okunan ayeti kerimeyi ortaya çıkarılır. Yine Hz. Cabir (R.A) Hazretleri Resulullah (A.S.V) ümmetinin değerini belirtme sadedin de söyle buyurur; ey ümmetim şunu bilin geçmiş ümmetlere mensup tek kişi yoktur ki bizden olmayı arzu etmesin. Kavmi tarafından tekzip edilen tek bir Peygamber yoktur ki kıyamet günü biz ona şahitlik ederek kavmine tebliğ de bulunduğunu onların iyiliği için nasihatler ettiğini söylememiş olalım. Yani ümmeti Muhammed geçmiş ümmetlerin bütün itirazlarına karşı şahitlik edecekler, önceki Peygamberler kavimlerine tebliğ ettiler diyecekler. Çünkü bütün Peygamberler tebliğini yaptılar kavimleri o gün putperest kavimler yalandan inkârdan başka çare bulamayacaklar, yalanları inkârları açığa çıktı. Hz. Muhammed’in ümmeti şahitlik yapacak, çünkü ümmet Hz. Muhammed’den aldığı haberleri Kuran-ı Kerim’den aldığı haberlerle şahitlik yapacak. Evet, kıymetliler, Urve İbnü Zübeyir (R.A) anlatıyor; Hz. Aişe validemiz (R.A) şu mealdeki ayet hakkın da sordum, şüphesiz ki Safa ile Merve Allah’ın şairlerindendir kim Kâbe’yi hac eder veya umre yaparsa bu ikisini de tavaf etmesin de bir beis yoktur. ‘’Bakara Suresi Ayeti Kerime 158’’
Dakika 15:12
Evet, kıymetliler Safa ve Merve Allah’ın şeairindendir öyleyse kim Beytullah’a hac yapar veya umre ziyaretin de bulunursa Safa ve Merve’yi de tavaf etmesin de bir günah yoktur. Tabi bunun bu ayeti kerimenin de gelmesindeki hikmetlerden sebeplerden bazıları da nedir? İslam’dan önce o iki tepe’deki iki tane put vardı, İslam bütün putları dünyadan kaldırdı, gönüllerdeki kalplerdeki şirki ve putları kırdı attı. Sefa Merve’deki puttan dolayı acaba burayı tavaf edelim mi etmeyelim mi? Şüphesi uyanınca işte bu ayeti kerimeler geldi artık putlar gitti Sefa Merve’yi say edebilirsiniz diye emirler geldi. Evet, kıymetliler müşellel deniz cihetin de bir tepe olup ondan Kudeyd’e inilir, Kudeyt ise Mekke Medine arasın da suyu bol bir köydür kariye, şeair, alamet, nişane manasına gelir. Evet, yine Sabi’den sahih senetle geldiği belirtilen rivayete göre Safa tepesin de isaf adın da, Merve tepesinde de naile adın da birer put vardı. Cahiliye halkı bu iki put arasın da say yapıyorlardı, İslam gelince putlar kırıldı. Evet, kıymetliler, Allah’u Teâlâ’nın eşi benzeri şeriki naziri dengi olmadı olmayacaktır. Evet, onun için Allah’tan başkasına tapanlar müşriklerdir, putperestlerdir, evet Safa Merve arasındaki say etmek rükündür diyenler vardır İbnü Hacer bu Cumhurun görüşüdür demektedir. Vaciptir diyen İmamı Azam Ebu Hanife’nin görüşüdür, sünnettir diyenler İbnü Abbas, İbnü Sirin Mücahit ve bir kavlin de Ahmet İbnü Hanbel’in görüşüdür. Evet, herkes onlarla ilgili ayetlerden hüküm çıkarırken bu kanaatlere varmışlardır. Hepsi de gereken gayreti cehdi çabayı göstermişlerdir. Mücahit İbnü Abbas hazretlerinden gelen rivayette şunu anlatmıştır (R.A) Beni İsrail’de kısas vardı fakat diyet yoktu. Cenabı Hak Muhammed ümmetine şöyle buyurdu; öldürülenler hususun da size kısas farz kılınmıştır. Hür hür ile köle, köle ile kadın, kadın ile kısa edilir, öldüren ölenin kardeşi tarafından affedilmişse kendisine örfe uymak ve affedene güzellikle diyet ödemek gerekir.
Dakika 20:03
‘’Bakara Suresi 178. Ayeti Kerime’’ de bunları görmekteyiz. Evet, buradaki aftan maksat aamden öldürmeler de kişinin diyet almaya almayı kabul etmesidir. Örfe uymak ve affedene güzellikle ödemek buna gelince, bundan maksat mağdur tarafın örfe uygun miktar da bir diyet istemesi, öbürünün de bunu güzellikle ödemesidir. Ayetin devamında ki bu Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir ibaresi de sizden öncekilere farz kılınanlar da olmayan bir hafifletme demektir. Çünkü onların diyet imkânı onlara diyet imkânı tanınmamıştı. Ayetin son kısmı olan bundan sonra tecavüz de bulunana elim azap vardır, ibaresinden diyet almayı kabul etmesine rağmen kan davası güderek katili öldüren kimse kastedilmektedir bunu da Buhari, Nesai gibi muhaddislerimiz rivayet ettiklerini görmekteyiz. Öldürme yaralama bir uzvun kesilmesi gibi bunlar da tabii ki kısas uygulanır. Kısas lügat olarak müsavat manasındadır, onun mislini getirmek demektir. Ceza’nın cürüm cinsinden verilmesi maksadıyla beyan edilen cezayı mahsusa kısas denir. Diyet cinayet sebebiyle ödenmesi gereken maldır, işte cumhur bu soruya cevazın tam olarak tatbik edilmesi, yani kısasın uygulanması için her iki taraf ayeti kerime de sayıldığı şekil de eşit olmalı diye cevap vermiştir. Hanefi uleması cinayeti işleyen hür de olsa köle sebebiyle kısas edilir. Müslim, kâfir olan zımmi sebebiyle kısas edilir der ve delil olarak orada onlara cana can yazdık ‘’Maide Suresi Ayeti Kerime 45’’ bu ayeti esas alırlar. Şafiiler bu ayet önceki şeriatlarla ilgili bir haberdir, onların şeriatı bizi bağlamaz demişlerdir. Kısasta sizin için hayat var ey akıl sahipleri buyuruyor Cenabı Hak kısas ayetin de, insan fıtratını en iyi bilen onun yaratıcısıdır yaratan Allah’tır öyleyse o fıtrata en uygun kanun onun kanunlarıdır. Kısas uygulanmalıdır, beşer’in halini ıslah ve insanları fenalıklara karşı korumaktır. Yani İslam’da cezadan maksat kişiyi kötülüklerden caydırmak, korumak ve kurtarmaktır. Emniyetin muhafazası nizamın tespiti ahlakın korunmasıdır. İslam dini hak ile alakalı cürümler de cemiyeti cürümden korumaya yönelmiş, mücrimin durumunu tamamen ihmal etmiştir bundandır ki ceza da şiddetli davranır ve cezaları sınırlama sınırlayarak ne kadıya yani hâkime, ne de Veliyyü’l Emre ceza üzerin de azaltma çoğaltma değiştirme gibi hiçbir selahiyet tanımaz.
Dakika 25:41
Had cezaların da yüce Allah ne dediyse öyle uygulanır, azaltamazsın çoğaltamazsın, bura da bir cümleyi düzeltmek gerekmektedir. Mücrimi de Cenabı Hak cürüm işleyen kimseyi de burada korumak kurtarmaktadır niye ona bu cezayı verilmeseydi daha nice suçlar işleyecekti. Toplum da ondan daha ne kadar rahatsız olacaktı, toplumu da ne kadar rahatsız edecekti o hem kendini hem toplumu. Onun için cezalar İslam’da ıslah edici caydırıcıdır, toplumun da emniyetini korumaktadır. Had cezaların da şiddetli davranmasının sebebine gelince bu cürümler ağır sınıfa girmeleri sebebiyle bunlar da gevşeklik kesinlikle ahlakın bozulmasına, cemiyetin fesada nizamın kargaşaya düşmesine ve cürümlerin artmasına sebep olur. Bunlar da şiddet göstermekle ahlakın devamı, emniyet ve nizamın muhafazası bir başka tabirle cemiyetin maslahatı düşünülmüştür. Daha nice faydalar vardır, mücrimi öldürmeye ve yaralamaya iten amil umumiyetle beka kaygısı ve galebe çalma sevgisidir, öyleyse mücrim bilirse ki öldürdüğü avından sonra kendisine hayatta kalma hakkı tanınmayacaktır. O zaman avını hayatta bırakmak suretiyle kendine hayat imkânı tanır. Eğer bilirse ki bugün birine galebe çaldığı takdir de yarın mutlaka kendisi mağlup edilecektir, bir suç işleyerek avına galebe çalmadan vazgeçecektir geçmek zorundadır. Fakihler cezayı fiilden önce men edici fiilden sonra da zecredici olarak tavsif etmişlerdir. Evet, çünkü fiilden önce kötülük yapan kötülük işlemeden önce başına gelecekleri düşünmesi gerekir ve fiilden sonra da kötülüğü işledikten sonra da artık o suçun cezasını çekmek zorundadır. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler, cezayı devlet verir buna da dikkat et yani hâkim İslam hâkimi verir bu suçların cezasını, herkes kafasına göre ceza veremez. Suçun sübutunun tahkiki suça muvafık hükmün verilmesi ceza’nın infazı, cezanın devlet reisi veya ekibi tarafından icra edilmesi gereğin de bütün fakihler müttefiktirler.
Dakika 30:01
Mağdur caniye kısas yapsa ne olur? Ortalık karışır, devlet makamlarını dinlememiş olur, onun için de tazir cezası ile cezalandırılır. Evet, kıymetliler, deliller muvacehesin de tam bir kesinlik kazanmasa o şahsı aamden yani kasten katil suçuyla cezalandırılır. Suç enine boyuna incelenecek hâkim tarafından, suç tespit edilecek, sen kendi duyumuna göre zannına göre ceza verirsen o zaman sana da ceza verirler. İslam dini suçun tespitin de hüküm verme işini kadıya yani hâkime bırakmıştır. Aynı kaide mürtet hakkında da caridir, yani mürtet öldüren kimseye de tedip şeri, tedibi şeri lazım gelir demiştir fakihlerimiz. Yol kesenler hakkında da durum aynıdır, İslâm’ın bu prensibi suiistimalleri ve bunlardan teselsül edecek fitneleri kökten kesmektedir. Evet, kıymetliler namuslu ve hür kadınlara zina isnadı ile iftira eden, sonra bu bapta 4 şahit getirmeyen kimselerin her birine de 80 değnek vurun, onların ebedi şahitliklerini kabul etmeyin onlar fasıkların ta kendileridirler buyuruyor Cenabı Hak. ‘’Nur Suresi Ayeti Kerime 4’’ İftira ettin şahit de getiremedin 80 değnek sopa atılır sana ve şahitliğin de kabul edilmez. Evet, efendi bunlar da tam fasıkların ta kendileridir buyrulmuştur. Evet, Sad’ın bu kıskançlığına şaşıyor musunuz emin olunuz ki ben ondan daha kıskancım, yüce Allah da muhakkak ki benden ziyade kıskançtır. Bu sebepledir ki kullarına gizli ve açık her çeşidiyle fevahişi, fahişeliği zinayı yani çirkin söz ve uygunsuz fiilleri yasakladı. Tövbe ve pişmanlıktan Allah kadar hoşlanan bir başkası da yoktur. Bu sebeple ateşle korkutan cennetle müjdeleyen elçiler Peygamberler gönderdi der, Peygamberimiz bunu açıkladı yani sen kıskanç olabilirsin ama ölçüyü ortaya koydu Peygamberimiz. İmamı Şafii Hazretleri bu rivayete dayanarak karısıyla zina ederken yakaladığı kimseyi öldüren kocayı delille ispatlayamadığı takdirde ölüme mahkûm eder. İbnü Mace de kaydedilen ki kısmen Buhari de almıştır bir rivayette Hz. Peygamber (A.S.V) şöyle der; eğer ben bir kimseyi delilsiz olarak recm etti recm etseydim falanca kadını recm ederdim.
Dakika 35:09
Zira hakkın da şüpheyi, sözleri dış görünüşü ve yanına giren kimseler teyit etmektedir. Bakın bu kadar şüphe uyandıran kadınlar hakkın da, erkekler hakkın da bile şüphe ile değil kesin delille olmadıkça zina cezası verilemiyor. Nevevi ’ye göre, bura da üzerine delil gösterilemeyen kadın tarafından da itiraf edilmeyen buna rağmen pek çok kimsenin işitmiş bulunduğu bir kötülük kadından zuhur ettiği şüyu bulan bir kötülük kastedilmektedir. Bu rivayette ifade ediyor ki bir fenalık haberinin yaygınlaşmasına dayanarak harp tatbik edilmez edilemez mutlaka delil aranır. Yine Hz. Ömer’den bir misal İbnü Abbas’tan geliyor; bu rivayete göre adamın biri fuhuş ithamın da bulunduğu cariyesini ateşin üzerine oturtarak fercini yakar, hadise’yi duyan Hz. Ömer (R.A) adamı çağırtarak soruya çeker. Fuhuş yaptığını bizzat gördün mü? Adam hayır der. Pekâlâ, kendisi itiraf etti mi? Adam hayır der. Hz. Ömer adamı döver ve şunu söyler, eğer Hz. Peygamber (A.S.V)’in efendiye kölesi sebebiyle kısas yapılmaz dediğini işitmeseydim sana kısas uygular seni aynı şekil de yakardım der. İşte görüyorsunuz kimsenin kimseye İslam adaletini çiğneyerek zulmetmesine müsaade edilmemiştir. Ölçü İslam’ın ölçüleridir senin kafana göre değil. Cenabı Hak iki cihanda da bütün kötülüklerden arınmış, alnı açık alnı ak gönlü pak kullarından eylesin. Yüce İslam nur’un ala nurdur, nur üstüne nurdur, içi dışı nur olan gerçek Müslüman olan kullarından eylesin.
Dakika 38:34