204 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 204
204- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 204
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âli Muhammed’’
Çok kıymetli ve muhterem efendiler,
Hulefâ-i Raşîdîn onların seçimleri hakkında dersimiz devam ediyor.
Hz Âişe-i Sıddıkâ (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) vefat ettiği zaman babam Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Mescid-i Nebi’den 1 mil kadar uzaklıkta olan Sunam mevkiinde idi ki Âliye denen Medine’nin yüksek kısmını ki burası Hazvec’e mensup Benî Hârise’nin menzillerinin bulunduğu mevki kastetmektedir. Hz Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) kalkıp: “Vallâhi Rasûlullah (A.S.V) vefât etmedi, Allah mutlaka onu geri gönderecektir. O da münafık kimselerin ellerini ve ayaklarını kesecek diyordu.” Derken Hz. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri geldi. Rasûlullah’ın (A.S.V) yüzünü açtı ve öptü annem babam sana feda olsun sağlığında hoştun, ölümünde de hoşsun, nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal’e yemin olsun Yüce Allah sana ebediyyen 2 ölüm tattırmayacak dedi. Sonra dışarı çıkıp Hz. Ömer’i kastederek ey Peygamber ölmedi diye yemin eden kişi ağır ol dedi. Hz. Ebû Bekir konuşmaya başlayınca Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) oturdu. Hz. Ebû Bekir Allah’a hamd-ü senâ ettikten sonra: “Haberiniz olsun kim Muhammed’e tapıyor idiyse bilsin ki artık Muhammed (A.S.V) ölmüştür. Kimde Allah’a tapıyor idiyse o da bilsin ki Allah Hay’dır, ölümsüzdür” dedi ve şu âyeti kerimeyi okudu. (إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ ﴿٣٠﴾) Ey Şanlı Peygamber, âlemlerin rahmet Peygamberi, ey Muhammed (A.S.V)! ‘’Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler’’. Zümer Sûresi’nin 30’uncu âyet-i kerimesi bu âyet-i kerime. Şu âyeti de okudu;
(وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىَ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللّهَ شَيْئًا وَسَيَجْزِي اللّهُ الشَّاكِرِينَ ﴿١٤٤﴾)
Bu âyeti de okudu, ‘’Muhammed ancak bir Peygamberdir. O’ndan önce de peygamberler geçmişti ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen Allah’a hiçbir zarar vermez, veremez. Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir’’. Bu da Âli İmrân Sûresi’nin 144’üncü âyet-i kerimesi. Evet, efendiler bu açıklama üzerine halk boğuk boğuk ağlamaya başladı,
Ensâr (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Benî Saide yurdunda Sâd İbn-i Ubâde’nin etrafında toplandı, Muhâcir de oraya geldi. Ensârî’ler, bizden bir Emir sizden de bir Emir dediler.
Dakika 5:05
Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ebû Ubeyde (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri de oraya geldiler.
Hz. Ömer konuşmaya başladı ise de Hz. Ebû Bekir onu susturdu.
Hz. Ömer bilâhare şöyle diyordu; Vallâhi ben konuşmayı şu sebeple arzu etmiştim, zihnimde hoşuma giden sözler hazırlamış Ebû Bekir bunlara ulaşamaz, onun hatırından bunlar geçmeyebilir diye endişe etmiştim ama yemin olsun Ebû Bekir öyle bir konuştu ki Vallâhi içimde hazırlamış olduğum güzel sözlerin hepsine isâbet etti. Benim aklıma gelmeyen daha da güzellerini beri şekilde ifade etti. Onun sözleri arasında şu da vardı; Ey Ensâr! Biz Kureyş’liler emirleriz, sizlerde vezirlersiniz.
Bu söz üzerine Hubâb İbnü’l Münzir ayağa kalktı ve hayır, Vallâhi bunu yapmayız, bizden bir Emir sizden de bir Emir olacak dedi.
Hz. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) hayır, olmaz bu bizler Emirleriz, sizler de Vezirlersiniz dedi. Rezîn şunu da açıklar ki Hz. Ebû Bekir devamla şunu söyledi; Bu iş hilâfet şu Kureyş Cemaati için meşru tanınacaktır, onlar yer itibâriyle Arapların ortasındadır. Şerefçe de eskiden beri en gözdedirler. Öyleyse Ömer’e veya Ebû Ubeyde’ ye bîat edin.
Hz. Ömer atılarak bilâkis biz sana bîat ediyoruz, sen bizim efendimizsin, en hayırlımızsın, üstelik Rasûlullah’a da (A.S.V) en sevgili olanımızsın dedi ve Hz Ebû Bekir’in (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) elinden tutup ona bîat etti. Hz. Ömer’e (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) müteakip halk da ona bîat etti, bunun üzerine biri Sâd İbn-i Ubâde’yi katlettiniz diye bağırdı. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) öfke ile Allah onu katletsin dedi. Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha) devamla der ki, bu her iki konuşmada geçen sözleri de Allah faydalı kıldı. Nitekim Hz. Ömer’in konuşması halkı korkuttu, aralarında nifâk vardı onun konuşması ile Cenab-ı Hak nifâkı bertaraf etti. Hz. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) halkın nazarını Allah’a çevirip üzerinde oldukları hakkı İslam’ı öğretti. Oradan şu âyeti okuyarak ayrıldılar; Meâlen ‘’Muhammed ancak bir Peygamberdir ondan önce de peygamberler geçmişti, ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen Allah’a hiçbir zarar vermez, Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir’’. Âli İmrân Sûresi’nin bu 144’üncü âyeti kerimesini okuyarak oradan ayrıldılar. Bunu da Buhârî, Nesâî haber vermektedir.
İbni Deyve diyor ki, derim ki Rezîn şunu da açıkladı; Sözü Et-Tecritte de tecridin aslında mevcuttur. Bu ziyâde aynısı ile Sahîh-i Buhârî’de mevcuttur Allahu Âlem. Es Sunuh veya Es Sünuh evâili Medine’de bir yer adıdır, orada Beril Hâris İbnü’l Hazrecin evleri vardır.
Dakika 10:07
Yüce Allah sana iki ölümü tattırmasın, sözü yani dünyada tattırmasın demektir, Hz. Ebû Bekir bu sözü Hz. Ömer’in (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şu sözünü ret maksadıyla söylemiştir. Yüce Allah Peygamberini geri gönderecek, o da münâfık kimselerin ellerini ve ayaklarını kesecek, sakife evin sofu, üstü kapalı önü açık kısmı Toroslar ‘da evin bu kısmına yazlık tâbir edilir. Nesiç ise ağlayan kişinin hıçkırığını içine tıkarak sessiz ağlamasına denmektedir. Rasûlullah’ın (A.S.V) öldüğü gün haberin meydana getirdiği şaşkınlığı ve buna rağmen Hz. Ebû Bekir’in halîfe seçilmesini bu rivâyet açık bir şekilde anlatmaktadır. Hadis-i şerif ile ilgili bazı mütem kelimelerin açıklanması metnin sonunda yapıldığı için aynen onları da tercüme ederek kaydetmeye çalıştık. Buna rağmen bir iki noktaya daha parmak basmak da fayda vardır. Rasûlullah’ın (A.S.V) vefat haberi duyulunca Ashâb öncelikle hilâfet meselesinin üzerinde durmuş ilk iş olarak onu halletmişlerdir.
Dakika 12:13