İslam Tarihi Ders 41
41- İslam Tarihi Ders 41
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Dersimiz Tarih Külliyâtından keşif notlarıyla devam ediyor. Habeşlilerin Yemen’i istilâ etmeleri konusunda;
Rivâyet edildiğine göre, Zu-Nüvâs, Hristiyanlık dininden –ki o zamanın İslam dini- O gününki inanan insanlarını dininden döndürmek maksadıyla kazdırdığı çukurlarda hendeklerde ateşe atarak Yemen halkından pek çok kimseyi öldürdüğünü, ateşlerde yaktığı zaman, Devs Zu-Sa’leban adında birisi kaçıp kurtulmuş, onu yakalayamamışlardı. Bu kişi Kayser’e gidip Zu-Nüvâs ve askerlerinin kendilerine yaptıklarını anlatarak onlara karşı kendisinden yardım talebinde bulundu. Bunun üzerine Kayser ona: „Ülkeniz bize çok uzak; Habeşistan hükümdarı Necâşî ‘ye bir mektup yazayım, bu dinden olup memleketi ülkenize yakın olduğundan size o yardım eder.“ dedi ve Habeşistan hükümdarına bir mektup yazarak Devs’e yardım etmesini istedi. Nihâyet Devs Zu-Sa’leban Kayser’in yazdığı mektubu getirip Habeşistan hükümdarına verdi, bunun üzerine Habeşistan hükümdarı onunla birlikte ve Eryat adında birisinin komutasında yetmiş bin kişilik bir ordu gönderdi. Bu ordunun içerisinde Ebrehe el-Eşrem de bulunuyordu. Bu ordu deniz yoluyla hareket ederek Yemen sahiline gelip konakladı. Bu sırada Zu-Nüvâs da hazırlanıp askerlerini topladı; fakat bir kuvvet denemesi dışında her hangi bir savaş meydana gelmedi ve sonunda Zu-Nüvâs askerleriyle birlikte hezimete uğrayıp geri çekildi. Bundan sonra Eryat ordusuyla Yemen’e girdi. Zu-Nüvâs’a, kendisinin ve kavminin başına gelen bu faciayı görünce atını denize sürdü ve boğularak geberdi cehenneme canını yolladı. Eryat ise Yemen ülkesini çiğneyip erkeklerinin üçte birini öldürdü. Bunlar putperest idiler Müslümanlara yapmadık zulüm bırakmayan bu herifler bakın Eryat ’ın ordusu da onları kılıçtan geçirdi ve aldığı esirlerin üçte birini de hükümdara (Necâşî ‘ye) gönderdi. İşte görüyorsunuz sevgili dostlarımız, şu üç günlük dünyada zâlimler neler yapıyor… Hiçbir zâlimin yaptığı yanına kalmadı, kalmıyor, kalmayacak. İşte cehennemi doldurmaya çalışıyor bu kâfirler ve zâlimler! … (Necâşi’ye) gönderdi o esirleri. Bundan sonra Eryat Yemen’de kaldı ve halkı zillet içerisinde yaşatıp kendisine boyun eğdirdi. Çünkü Müslümanlık dışındakiler hep putperest idiler Zu-Nüvâs’ın Firavun uşaklarıydılar. Zu-Nüvâs da o zamanın en şeddeli zâlim, âlim, zâlimiydi-kâfiriydi ki inananları ataşe vurup yakan adam.
Dakika 4:50
Evet, sevgili dostlarımız,
Şunu kimse unutmasın! Bütün zâlimler Allah’u Teâlâ’nın belâsına, gazâbına çarpılmışlardır belleri bıkkınları kırılmıştır ve kırılacaktır. İnananlarda bakın dâima mazlumların, gariplerin zulüm altında inim inim inleyenlerin yardımına da inananlar koşmaktadır. Bakın o Necâşî bakın daha sonrada Müslüman oldu o zaman Îsâ (Aleyhisselâm)’ın dininde idi. Hz. Muhammed dünyaya gelince de Habeş hükümdarı Necâşî ne yaptı? Müslüman oldu ve Müslümanlara da çok yardım etti. Putperest müşrikler Müslümanlara yapmadık zulüm bırakmadılar Peygamberimizde dâhil. Ama Cenab-ı Hak ne yaptı? Nasıl ki Yemen’de ateşe vurulanların intikâmını Necâşî ‘ye aldırdığı gibi Hz. Muhammed’in getirdiği Yüce İslam’a îmân eden Müslümanlara da putperestler her türlü zulmü uyguladılar. Onlar da Habeşistan’a hicret etmişlerdi. İşte o zaman da Necâşî Müslümanlara yardım etti, putperestlere Müslümanları geri vermedi korudu onları. Ey sevgili dostlarımız, işte Müslüman îmânı olan insanlar dünyanın neresinde olursa olsun garibanlara, mazlumların yardımına koşmak zorundadır bu îmânın gereğidir. Îmânsızlar da bu acıma bu merhamet olmaz ki. Şimdi diyorlar başına bomba yağan herifler senin ülkene kaçıp geliyorlar yardım etmeyecek misin? Bu nasıl bir vicdandır ki onları dışlamak senin başına gelse bu, sana da seyirci kalsa biri senin dini inancında olan diğer Müslümanlar sen o Müslümanlara nasıl Müslümansınız demez misiniz? Ensâr’ın nasıl yardım ettiğini Müslümanlara Medine’ye hicret eden Müslümanlara Medineli Ensâr Müslümanlar nasıl yardım ettiklerini bilmiyor musunuz? Durum aynı o günkü zâlimler, onların yolunda ki bugünkü zâlimler aynı zulmü inananlara yapmaktadırlar. Bu zulüm, zâlimde ki zulüm, kâfirde ki küfür, münâfıktaki nifâk var olduğu müddetçe inananlara zulüm edildiği müddetçe sen inananlar birbirinin yardımına şarkta da olsa gardda da olsa yardımına, imdadına koşmak zorundadır bu îmânın gereği, İslam’ın gereğidir. Yardımlaşmak yok mu? Müslümanın Müslümana yardım etmezse kime yardım edeceksin sen? Kendini onun yerine koyuver; Senin başına bomba yağsa, sen çâresiz kaldığın zaman sana birisi kucak açmazsa hâlini düşün! Çağ-çoluk, kadın-erkek, yaşlı demeden, çocuk demeden, kadın demeden adamların başlarına bomba yağdırıyorlar. Bunlar kaçıp senin ülkene seni Müslüman diye sana gelip sığınıyorlar sen bunlara yardım etmeyecek misin? Aslında o zâlimi orada hâlletmen gerekiyor o zâlimin hakkından oradan gelmen gerekiyor. Ama şu veya bu gerekçelerle orada müdahale edemiyor. Sana gelmiş sana sığınmış canını kurtarmış kurtarmak için gelmiş sende buna kucak açmayacak mısınız? Îmânlı kişide merhamet vardır, yardım ruhu vardır. Kendini onun yerine koyan aynı vicdanı, aynı acıyı taşıyan Müslüman Müslümandır. Müslümanlar inançta bir, kıvançta bir, tasada bir; Müslümanlar bütün yüce değerlerinde bir inancı aynı gâyeyi taşıyan insanlar değil mi?
Dakika 10:32
Ey Müslümanlığın bir kısmını bilip öbür kısmından haberi olmayan! Hem de abdest alırken kolları sıvalı iken o mazlumlara sokranan, mazlumları bu memlekete niye koyuyor diye hem de abdest alırken sokranan adam sen daha abdestin, daha namazın, daha İslam’ın pek çoğunu öğrenmemişsin bilmiyorsun. Sen abdest alan bir Müslüman, siyâsî cereyanlara kapılarak ideolojik davranarak sen kıldığım namazı gerçek namaz olarak kılmış olsan inançta, kıvançta Müslümanların bir olduğunu bilsen sende bu sokranma bu merhametsizlik bu acımasız bu duyarsızlık sende olur mu? Muhalefet atıyor üfürüyor diye o da namaza gidiyor, abdest alıyor, o da üfürüyor o sığınmacı zavallılara mültecilere. Onların içinde birisi suç işlemiş hepsini suçluyoruz. Be adam iki kardeş arasında kavga oluyor, iki kardeş arasında geçimsizlikler oluyor, iki kardeşten birisi yanlış yolda olabiliyor. Kaldı ki bu kadar mültecinin içinde yanlış yapan da olabilir. Suç işleyenindir başkalarının ne suçu var? Suç işleyenindir. Birisi suç işlemiş hepsini suçluyor bunlar akıl işi de değil, îmânlının yapacağı da iş de değil bunlar. Bunlar zır câhil ve merhametsizlerin ve ideolojik düşüncelerin mahsulüdür. Bu yanlışlardan vazgeçilmelidir. Değerli kardeşlerim, Müslümanların birbirinin yardımına koşmalıdır. Müslümanların birliğini berâberliğini niçin dağıttılar? Birbirine yardım etmesinler edemesinler diye. Osmanlıyı, hilâfet nizâmını, İslam birliğini niye yıktılar? Bir daha yan yana gelemesinler diye. Bu kâfirin işine gelir tam kâfirin istediği iş; Müslümanın bölünüp parçalanması. Ama sen Müslümanım diyorsun. Sen nasıl bir Müslümansın ki İslam âleminin paramparça olmasına sen seyirci kalıyorsun bir de duyarsız, vicdansız, merhametsiz kalıyorsun. Olmaz öyle şey! Bugün onun başına gelen şey yarında senin başına gelebilir, öbür Müslüman da senin yardımına koşması gerekir. Seni meydanda bombaların altında bırakacak hâli yok bırakmamalıdır. Kim bırakırsa o İslâmî, îmânî görevini yapmış olmaz yardıma koşulacaktır bu birlik ve berâberlik içinde olacaktır. Arab’ı parçalamışlar, Türk’ü parçalamışlar İslam birliğini Paramparça etmişler. Senin İslam Birliği’nin başında İslam hâkimiyetini, İslâmî hükümdarlık sistemini ortadan kaldırılmışlar ve yabancılar seni kendilerine benzetmek için kendi düzenlerini sana kurdurmuşlar.
Dakika 15:00
Sen şimdi yabancının isteğine göre bir düzen kurmuşsun kendi yüce değerlerine göre bu düzeni ıslâh etmen gerekir. Islahat hareketlerinde bulunman gerekir, bâtılı devirmen gerekir, Hak’tan yana olman gerekir. Ey Müslümanlar bir olun, bütün olun! Biz geldik artık gidiyoruz bu dünyadan Mevlâ’ya hesap vermeye gideceğiz görevimizi yaparak gidelim Allah’ın huzuruna. Yoksa ne diyeceksin yarın Rûz-i cezâ da o mahşerde büyük Mahkeme-i Kübrâ da Allah’a nasıl hesap vereceksin? Görevini yapmadan nasıl gideceksin oraya? Aklını başına al!
Şimdi sizlere birde Kisrâ’dan, Enûşirvân’dan bahsedeceğiz;
Kisrâ Enûşirvân taç giyip hükümdar olunca halka bir konuşma yaparak Allah’a hamd edip O’nu senâ etti ve işlerinde, dinlerinde ve nesillerinde meydana gelen bozuklukları, bozulmaları dile getirip anlattıktan sonra bunları düzelteceğini bildirdi. Daha sonra Mazdek mezhebine mensup olanların ileri gelen reislerini emir verip öldürttü ve bunların mallarını ihtiyaç sahipleri arasında dağıttı, fakirlere dağıttı. Mazdekler zındık mezhebinde idiler. Zındıklık bunlar komünistten komünist, îmânsızdan îmânsız, zâlimden zâlim, şerefsizden şerefsiz, alçaktan alçak bir yapıları vardı. Bugünkü Avrupa’nın durumundan daha beter namus anlayışı yoktu ve birbirlerinin karılarını birbirlerine peşkeş çekecek kadar alçalmış bir alçak zihniyetin mensuplarıydı bu Mazdekler.
Enûşirvân ‘ın onları öldürmesinin sebebi, tabii ki daha küçük yaşta iken babasının yanında Mazdek’in anasına saldırması ve babasının da anasını Mazdek’e peşkeş çekmesi ve o zaman Enûşirvân ‘ın içinde ki o asîl fıtratı buna karşı koydu o küçük yaşta ve Mazdek ’ten anasını kurtardı. Daha önce de zikrettiğimiz gibi, Kubâd ‘ın Mazdek’e uyarak onun dâvet ettiği hususlara ve mezhebine tâbî olması, yani Enûşirvân ‘ın babası Mazdek mezhebinde idi. Ayrıca zındıklık ve Kubâd döneminde zikrettiğimiz diğer hususlarda olduğu gibi onun emrettiği her şeye itaat etmiş olmasıydı. Yani Kubâd denilen o gavat Mazdek’in emrindeydi. Bakın Enûşirvân ‘ın babası bu. Enûşirvân ‘ın nasıl bir zat babasına bakın, oğluna bakın! Kubâd ‘ın döneminde ise Münzir bin Mâüssemâ Hire ve civar bölgelerin valiliğinde bulunuyordu ve Kubâd onu Mazdek mezhebine girmeye dâvet etmişti; fakat o bunu reddetti. Bu defa Kubâd Hâris bin Amr el-Kindî’yi dâvet etti ve o Kubâd ‘ın çağrısını kabul edip Münzir bin Mâüssemâ ‘yı Kubâd ‘ın ülkesinden uzaklaştırarak tahtını kuvvetlendirdi.
Dakika 20:20
Bir gün Enûşirvân ‘ın annesi kocası Kubâd ‘ın yanında bulunduğu bir sırada Mazdek onun yanına gelmişti. Mazdek Enûşirvân ‘ın annesini görünce Kubâd’a: „Bu hanımını bana ver, nefsimi tatmin edeyim.“ dedi. Bakın burada deyyusluk dürüm dürüm kaynıyor. Kubâd da: „Buyur, al.“ diye karşılık verdi; bakın domuzlardan öte bir karakter var Mazdek’ler de. Fakat Enûşirvân yerinden fırlayıp Mazdek’in ayaklarına kapandı. O azman çocuk babası da hükümdar ama babası Mazdek, zındık. Ve annesini kendisine bağışlaması için yalvarıp yakardı. Bunun üzerine Mazdek Enûşirvân ‘ın annesine dokunmadı, fakat bu Enûşirvân ‘ın gururuna, içindeki haysiyet ve şerefine dokunup nefsinde yer etti. Yani eline de imkân geçerse: “Ben Mazdek’lere yapacağımı biliyorum!” diye içinde bu aslanı besliyordu. Her dürüst bir insanın içinde gerçek bir aslan vardır. Bütün canavarlar aslanın kükrediğini görünce kaçarlar, sinerler. Ey haysiyetli, şerefli insanlar! Siz yeryüzünün aslanlarısınız! Bütün canavarlar sizi görünce kaçarlar. Zerre kadar korkmayın, haysiyetli ve şerefli olmaya devam edin! Çünkü aslanlara dağlarda da korku yoktur, hiçbir canavardan ayaklarını çekmezler. Evet, korkulardan emin olman için aslan olman gerekiyor. İçinde îmân ve İslam varsa senden daha üstün bir aslan yeryüzünde olmaz.
Kubâd bu hâl üzere öldü yani (Mazdek olarak geberdi gitti). Enûşirvân ‘ın babası bu ve oğlu Enûşirvân hükümdar olup tahta oturdu.
Münzir bin Mâüssemâ, Kubâd ‘ın öldüğünü haber alınca Enûşirvân ‘ın yanına geldi. Enûşirvân ‘ın Mazdek’e ve mezhebine tâbî olma konusunda babasına şiddetle muhâlif olduğunu biliyordu. Görüyorsunuz öyle bir babadan böyle bir evlat dünyaya geliyor. Gerçekten de Enûşirvân Mazdek’in mezhebini sevmiyor ve reddediyordu. Sonra Enûşirvân umûmî bir izin çıkararak herkesin huzuruna girmelerine müsaade etti. Bunun üzerine önce Mazdek, sonra Münzir bin Mâüssemâ huzuruna girdiler. Bu sırada Enûşirvân: „İki şeyi arzu ettim, umarım ki Allah bunları bana nasip etmiştir.“ deyince, Mazdek: „Ey hükümdar! Bu iki şey nedir?“ diye sordu. Enûşirvân: „Hükümdar olup -Münzir bin Mâüssemâ ‘yı kastederek- şu şerefli adamı idârî hizmetimde kullanmak ve şu zındıkları öldürmek.“ diye cevap verdi. Mazdek’in yüzüne söyledi bun Enûşirvân. Bunun üzerine Mazdek: „Acaba bütün insanları öldürebilecek misin?“ deyince, Enûşirvân: „İşte sen buradasın ya, ey kahbe çocuğu, ey orospu çocuğu!” dedi Mazdek’e. Alçak ve şerefsiz!
Dakika 25:15
Allah’a yemin ederim ki, ayağını öptüğümden beri hâlâ çorabının pis kokusu burnumdan gitmedi.“ dedi ve Mazdek’in öldürülmesini emretti. O zındıkların başı olan Mazdek nihâyet Enûşirvân ‘ın emriyle öldürüldü ve cesedi asıldı. Bu arada bir kuşluk vakti içerisinde Câzer ile Nehrevan ve Medâin arasında yüz bin zındığı öldürüp cesetlerini astırdı. İşte o gün Enûşirvân adını aldı. Zındıkları nerede olursanız öldürün diye emir verdi zındıkları öldürtürdü. İşte görüyorsunuz en kötü babadan, evlatlardan birisi olabiliyor. Uğun Îran Kisrâlarının içerisinde Enûşirvân biliyorsunuz bu hareketleriyle ve ıslahat hareketleriyle hâlâ dillerde anılmaktadır.
Bundan sonra Enûşirvân Hâris bin Amr’ı aramaya başladı. O da zındıklardan tarafaydı. Enhar’da bulunan Hâris bin Amr kendisinin Enûşirvân tarafından arandığını öğrenince adamlarını, mallarını ve çocuklarını alarak, Enhar’dan kaçtı. Şereflileri nasıl daha önce ne yapıyorlardı? Şereflileri ülkeden kovuyorlardı zulmediyorlardı. Şimdi sıra şerefsizlerin başına devir döndü şerefsizlerin başına hak ettikleri cezâlar geldi. Bu alçak şerefsiz Enhar’dan kaçtı ve giderken Seviyye’ye uğradı. Münzir bin Mâüssemâ ise Tağlib, İyâd ve Behrâ kabilelerinden meydana gelen bir süvâri birliğiyle onun peşine düştü. Gördün mü? Aslan şimdi domuz avlamaya başladı. Kelb Kabilesi ‘nin topraklarına giren Hâris bin Amr kurtuldu, ancak malları ve hecin develeri (veya câriyeden doğma çocukları) Münzir tarafından yağma edildi. Bu arada Tağliboğulları, Akikü’l-Muraroğulları’ndan kırk sekiz kişiyi yakalayıp Münzir’in yanına getirdiler. Münzir, Küfe ile Benu-Hind manastırı arasında bulunan Benu Merinâ diyârındaki Haferu’l-emyal mevkiinde onların boyunlarını vurdurdu. İşte görüyorsunuz zındıklarda belâsını bulmaya devam ettiler ve belâlarını buldular. Her zâlim, her zındık, her şerefsiz, her alçak belâsını bulmuştur bulacaktır.
Dakika 29:45
Enûşirvân, Mazdek ve adamlarını öldürdükten sonra, halkın mallarına el uzatan bir grup kişinin öldürülmesini ve bu malların sahiplerine geri verilmesini, ayrıca nesepleri şüpheli olup babaları bilinmeyen çocukların mensup oldukları ailelerde bırakılmalarını, çocuğu kabullenen kimsenin ise, ona kendi malından bir pay ayırmasını emretti. Görüyorsunuz Enûşirvân adâleti uygulamaya başladı. Diğer taraftan nikâhsız bir şekilde zorla kendisiyle yaşamaya mecbur edilen her hangi bir kadının zorlayan kişiden “mehri” alındıktan sonra o kimse ile yaşayıp yaşamamak veya başkasıyla evlenmek husûsunun kendi ihtiyarına bırakılmasını, ancak daha önce evlendiği bir kocası varsa tekrar kocasına iâde edilmesini istedi. Ailelerde aile hâli bırakmamışlar ondan sonra zulüm altında aileler bozulmuş, nesil bozulmuş, zinâ çocukları çoğalmış. Bak onları düzeltiyor şimdi Enûşirvân.
Yine Enûşirvân, asil aileden olan, fakat aile reisleri ölenlerin kızlarının denkleriyle evlendirilmelerini emretti. Bakın asil aileleri birbiriyle evlendirmesini emretti ve bunların evlenme masrafları hazineden karşılandı. Devlet yardım ediyor. Nesli bozuk, aslı bozukları ne yaptı? Kendi içlerinde onları kendilerine bıraktı, asil aileleri koruma altına aldı. Ayrıca asil aileye mensup olup da dul kalan kadınları eşraftan ileri gelen asilzâde kimselerle evlendirdi ve bunlardan doğan oğlan çocukları… Dikkat edin! İşte nesli kurtarmaya çalışıyor bozulmuş bir nesli. Bunlardan asil ailelerden doğan çocuklarını devlet hizmetlerinde kullandı, devleti asillerin eline verdi. Sonra tahribata uğrayan büyük-küçük, taş ve ağaçtan yapılmış olan köprüleri tamir edip düzeltti; harabe hâline gelmiş olan kasabaları tekrar îmar edip eski hâllerine getirdi ve tımarlı sipahileri araştırıp darlık içerisinde bulunanları maddî yardımlarla destekleyip durumlarını takviye etti. Diğer taraftan yollar üzerinde saraylar ve kaleler inşa ettirdi; vâlîler, hâkimler ve âmiller seçip görevlendirdi. Enûşirvân, kendisine Erdeşir’i örnek seçip onun yolundan yürüdü. Ayrıca babası Kubâd ‘ın döneminde ellerinden çıkmış olan “Sind, Sindost, Ruhhac, Zabulistan ve Toharistan’ı” tekrar Fars ülkesine kattı. Bu arada Bariz milletinden pek çok kimseyi öldürdü, geri kalanları ise memleketlerinden sürüp çıkardı.
“Ebhaz, Bencer, Belencer ve Lan” adlı kavimler, Enûşirvân ‘ın ülkesine yürümek için birleştiler ve yolları düzgün olduğu için önce baskın yapmak maksadıyla Ermeniyye’ye geldiler. Enûşirvân ise, ülkesinin iç kısımlarına gelinceye kadar onlara zaman tanıdı, ancak bundan sonra onların üzerine askerler gönderdi. Onlarla savaşan bu askerler esir aldıkları on bin kişi hâriç hepsini öldürüp yok ettiler. Esir edilen bu on bin kişi ise Azerbaycan’a yerleştirildiler.
Evet, sevgili dostlarımız! Enûşirvân daha sonrada Rumlarla savaştı ve savaşı orada da kazandı. Bir sonraki dersimizde de Kisrâ Enûşirvân ‘ın Rumlarla olan durumundan bahsedeceğiz İnşâ’Allah’u Teâlâ.
Dakika 35:32
Ey, sevgili dostlarımız!
Dâima doğru-dürüst gerçek Müslüman, gerçek adâlet ve iffet ve namustan yana, îmândan- İslam’dan yana olan insanlar iki cihânda da kurtulmuşlardır kurtulurlar. Onun için iyi bir Müslüman olmalı dünyaya adâleti ve merhameti yerleştirilmelidir. Yani İslam yeryüzünün barışıdır, adâletidir, sulhudur, zâlimin belini bıkkınını kıracak güç ve kuvvet îmânda İslam’dadır. Zâlimi zulmünden caydıracak, vazgeçirecek kuvvet İslam’dadır. İslam’ın cihâna hâkim olduğu zaman dünyada barış olur, adâlet olur, merhamet olur. Bütün insanlık inansın inanmasın İslâmî idârî altında herkes rahat eder. İslam’ı ve İslam şeriatını Türkiye’de yıllardır karadılar öcü gösterdiler. Adam, İslam deyince ses yok şeriat deyince küplere biniyor. “Kahrolsun şeriat!” diyor. Be serseri, şeriat İslam’ın kendi emirleri, kânûn ve kurallarıdır. Kur’an-ı Kerim’e, âyet-i kerimeye dayanmayan hiçbir şey sahîh sünnete, icmâ-kıyasa ve fer’i delillere dayanmayan hiçbir şey İslâmî değildir. İslâmî olmayan şeyleri İslam’danmış gibi göstererek İslam şeriatını karaladılar. Kahrolsun şeriat dediler onların hepsi kahroldular, kahrolacaklardır. Allah’ın kânûn ve kuralları kahrolmaz, sen kahrolacaksın ve bütün tarih boyu buna tarihi olayların hepsi şahittir ve belgelidir. İslam’ı bilmiyorsun zaten şeriat kahrolsun diyenler İslam’ı hiç mi hiç bilmeyenlerdir, bilmeden taş atanlardır bu taşlar hep kendi kafalarına gelenlerdir kendi kafalarını kıranlardır, kendi evini yakanlardır, kendine bomba atanlardır. Bu şeriat kahrolsun diyenler kendi kendini mahvederlerdir. İslam’ı mahvettiklerini şeriatı Müslümanlardan İslam ülkelerinden uzaklaştırdıklarını zannediyorlar. Sen öyle dedikçe şeriat daha da güçleniyor İslam daha güçlenir. Biz Allah’ın her emri, âyet-i kerimenin her emri, sahîh sünnetin her emri bizim başımız-gözümüz üstünedir. Biz onun için yaşarız, onun için ölürüz biz Allah’ın emri üzere yaşarız emri üzere ölmek isteriz. Bütün dünya Müslümanlarının gâyesi budur bu olmalıdır bu birlik kurulmalıdır. Bu birlik-berâberlik oldukça o şeriat kahrolsun deyip de kahrolacaklar var ya, biz onları da kurtaracağız İslam onları da kurtarır. Biz bugün varız yarın olmayabiliriz ama İslam ve Müslümanlar kıyâmete kadar devam edecekler. Biz dünya da sağ olduğumuz müddetçe görevimizi Allah rızâsı için Allah emrettiği için O’nun emirlerini yerine getirmeye aczimizle, cehlimizle, gafletimizle çalışıyoruz çalışacağız. Eğer kusur varsa insanoğlundadır İslam’da kusur yoktur.
Dakika 40:34
Şu anda dünyada anarşi çoğaldı, terör arttı huzur güven kalmadı ahlâk bozuldu. Sebebi ne? Tek kelimeyle İslam’sızlık. Sen Müslümana İslam’ı vermedin onu İslam’dan mahrum bıraktın, İslâmî ilimleri vermedin, İslâmî ilimlerden onu câhil bıraktın. Ondan sonra kendi zihniyetini ona empozede bulundun enjekte etmeye çalıştın. İşte senin istediğin model yeryüzünde ahlâkı bozulmuş, güven kalmamış, terörü besleyen her tarafa teröristlerin saldırdığı bir dünya istiyorsun sen. İşte o dünya şu anda gözünün önünde senin ettiklerin bugün biçilmektedir. Ama İslam’ın îmânını, İslam’ın amelini, ahlâkını, adâletini, merhametini eğer bu gençliğe A’dan Z’ye öğretebilseydiniz öğrenseydiniz îmânlı, merhametli, adâletli, kişilikli mükemmel bir nesil yetişecekti bu nesil de ona göre bir cihân devleti kuracak insanlığın hayrına çalışacaktı. Bugün Fatihler, Yavuzlar, Süleymanlar yetişmiş ise bu memlekette cihân hükümdarları bunlar. Bunu İslam dini yetiştirdi bunu İslam yetiştirdi. Bunların emsâli dünya da hükümdar yoktur. Ancak Zülkarneyn (Aleyhisselâm) yine bunların yanında peygamber olan Dâvûd, Süleyman gibi kişiler vardır. Cihân devleti kurmuş dünyanın dolu olduğu bir zamanda cihân devleti kurmuş kimse yoktur, İslam’ın yetiştirdiği hükümdarlar vardır. Çünkü İslam Peygamberi Hz. Muhammed bütün âlemlerin Peygamberi, yerlerin-göklerin Rahmet Peygamberi, bütün çağların Peygamberleri, bütün milletlerin Peygamberidir. O’nun ümmeti işte böyle cihân hükümdarları dünyayı kucaklayan, merhametle kucaklayan, adâletle kucaklayan bir hükümdarı ancak Muhammed Ümmeti yetiştirebilir ve yetişmiş işte. Bugün Alpaslan’ların, Melikşah’ların, Gazneli Mahmut’ların, (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) Osmanlı hükümdarlarının yeryüzünde emsâli yoktur. Firavunlar vardır, Nemrutlar vardır, Şeddatlar vardır, bunlar küfürde-zulümde başı çekenler vardır ve bunların emsâlleri vardır ki bunlar küfrün yığınlarıdır cehennemin odunlarıdırlar. Firavuna bakıp özenenler Firavunca hareket edenler, Nemrutlara bakıp özenenler Nemrut gibi hareket edenler bunlar hükümdar değil, yeryüzünün başının belâsıdırlar. İnsanlığı bunlardan kurtarmak için işte elden gelen yapılmıştır yapılacaktır. Ancak bunu Müslümanlar yapar. Ey Müslümanlar bir olun bütün olun bütün dünya milletlerini zulümden kurtarın bütün dünya milletlerini!
Dakika 45:20
Kendi birliğini kurduğun zaman bir defa Müslümanlar kurtulur. Peşinden dünyadaki bütün zâlimlerin elinden bütün insanlığı kurtarmak Müslümanın görevidir. Çünkü o merhamet evrensel merhamet ruhu milli, îmânı milli, evrensel îmân, ezelî-ebedî gerçek îmân Müslümandadır. Öbürlerinin îmânlarına inançlarına bakın, kimisi kulunu ilâhlaştırmış puta tapıyor haberi yok putlaşırmış birini ona inanmış. Kimisi îmânsız bir filozofu kendine örnek seçmiş ve her birisi bir yanlışın içinde; kimisi Natürist, kimisi Animist her birisinde bir izim gidiyor. Ama Müslümanın ki Allah ve Peygamberin ortaya koyduğu yüce değerlerle bir îmânı milli, ruhu millî, merhameti milli bunlar hep evrensel îmândır ki geçmişin-geleceğin bütün değerleri İslam îmânında mevcuttur. İslam îmânının içinde olmayan peygamber yoktur. Hak peygamberlerin hepsi, gerçek peygamberlerin hepsi, ilâhî kitapların hepsi İslam’ın Amentüsünde, Kur’an-ı Kerim’de, sahîh sünnette bunlar var. Müslümanın îmânının dengi hak bir îmân İslam’dan başka yoktur. Bâtıl inançların hiçbiri îmân değildir bâtıl sistemlerin, bâtıl inançların din diye ortaya koyduklarının hiçbiri de din de değildir. Din Allah katında ezelî- ebedî İslam’dır, bütün peygamberlerin dini İslam’dır. Îsâ’da, Mûsâ’da, Hârun ‘da efendime söyleyeyim Zekeriyâ ’da, Yahyâ ’da, Yusuf’da, Yâkub ’da, İshâk ’da, İbrâhim’de, Nuh ’da, Hûd’da, Sâlih’ de, Hazreti Âdem’e kadar (Aleyhimüsselâm) hepsine selâm olsun. Bunların hepsinin dini İslam’dır şeriatları içinde bulundukları şartlara göre farklıdır Allah öyle emretmiştir. O şartlara göre şer’i kurallar değişerek gelmiştir, yenilenerek gelmiştir. En yeni artık eskimeyen yeniler Hz. Muhammed’in şeriatında, deryasında hepsi toplanmış ve bunların içinde nesh edilenler nesh edilmiş onların yerine yenileri konmuş Allah tarafından ve İslam kemâle erdirilmiş ki bütün çağlara cevap verecek bir nizâm-ı ilâhî Hz. Muhammed’in şeriatı ile ortaya koymuştur. Onun için Cenab-ı Hak ne diyor;
(قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ)
De ki diyor: Eğer Allah’ı sevmediğini söyleyenler var ya! Eğer dedikleri gerçekse diyor Hz. Muhammed’e tâbî olsunlar işte o zaman Allah da onları sever ve mağfiret eder. Çünkü Allah Gafur ve Rahim’dir buyuruyor. Hazreti Muhammed’e O’nun şeriatına tâbî olacaksın bunun yolu bu. Çünkü Yüce İslam kemâle erdirilmiş. (اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ ) bunu da Allah’u Teâlâ buyuruyor. “Dininizi kemâle erdirdim”, İslam’da eksiklik yok insanlar da var eksiklik. İnsanda ki eksikliği gidermenin yolu ne? İslam’ı doğru öğretmek İslâmî ilimleri A’dan Z’ye insanlara öğretmek.
Dakika 50:22
Sen insanlığı bu değerlerden gençliği bilhassa oğlunu-kızını bu değerlerden mahrum bırakırsan ya Doğu’yu taklit eder ya Batı’yı. O zaman da işte dünyanın başına gelecekleri düşünün! Şu hâldeki bir dünyaya bakın! İyiler sıkıntı içindeler kötüler çoğalıp da düzen bozulunca bâtıl nizâmın, bâtıl düzenlerin taraftarı çoğalınca iyiler rahatsız olur. Şu anda dikenlerin arasında o çiçek misâli gül misâli sağı diken solu diken olan dürüst insanlar bulunmaktadır. Çünkü toplum bozulunca, ahlâk bozulunca durum böyle olur. Sağın diken, solun diken her tarafından diken batar. Ahlâkının bozulması demek bu demektir. Ey dünya, biz söylüyoruz yaparsanız hem kendi kârınıza, hem de insanlığın kârına. Yapmazsanız yarın mahşerde bunun hesabını hepimiz vereceğiz biz bunun için çırpınıyoruz. Rızâ-ı İlâhî’den başka hiçbir amacımız olmadı olmaz. Mevkii makâmlar hep sizin olsun biz Allah’ın rızâsı ve cemâli bizim olsun biz bunu istiyoruz. Dünya malı sizin olsun Allah’ın rızâsı ve cemâli bizim olsun.
(Ente maksûdî ve rızâke matlûbî) “El-emân, El-emân, El, emân, El-emân, El-emân, El-emân” Allah’ım Ümmet-i Muhammed’e yardım eyle! Allah’ım Ümmet-i Muhammed’e merhamet eyle!
(Vağfu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ. Ente mevlânâ fensurnâ alel qavmil kâfirîn)
(Allahümme kâtilil keferate minellezine ütül kitap)
Evet, sevgili dostlarımız, düşmanımıza hidâyet dileriz ama o İslam’a zulmetti Müslümana saldırdı. İslam’a saldırdığı müddetçe de hakkından geliriz hiç bunda da şüpheniz olmasın bin kere ölürüz, bin kere diriliriz yine Allah’ın emrinde O’nun safında yerimizi alırız. Bizim için şehitlik en yüksek mertebelerden biridir protokollerde “Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler, Sâlihler” önde gelir onun için İslam Protokolü budur. Biz yeryüzüne ölmeye geldik ama hak yolda ölmeli hak yolda yaşamalı o yolda şehit olmalı. Küfrün yolunda geberip gidenler şehit değildir cehenneme odundurlar. Biri Allah yolundadır orada yaşar, orada ölür bu şehittir. Birisi de tâğutların yolundadır orada geberir gider bunlar cehenneme odundurlar. Bizim gâyemiz hiç kimse cehenneme gitmesin! Bütün insanlık bizim Âdem’den Havvâ’dan dolayı kardeşimizdir herkes cennete gelsin bunun için çırpınıyoruz. Ama özgür irâde herkesin kendisinde; Özgür irâdesiyle mü’min Müslüman olmayanın hiçbir şeyi makbul değildir. Özgür irâdenle hiçbir baskı ve tehdit altında kalmadan seve seve Müslüman olmadıkça Müslümanlığın sana da fayda vermez. “Seve seve İslam dinine gir Müslüman ol!” biz bunu diyoruz. Evet, sevgili dostlarımız, sevginin asıl sevginin kaynağı İslam’dır Allah sevgisidir. Korku tektir Allah korkusudur Müslümanda başka korku olmaz. Tedbirler vardır ama onlar korku değildir. Biz de korku sadece Allah korkusudur, sevgi Allah sevgisidir. Biz korkarız ama Allah’tan korkarız Allah için korkarız. Biz severiz Allah’u Teâlâ’yı ama başkalarını da Allah için severiz, gerçek sevgi budur. Sen hangi korkudan bahsediyorsun, hangi sevgiden bahsediyorsun? Sevginin aslını, aslını bul aslını-esâsını korkunun aslını bul aslını-esâsını. İşte aslı-esâsı bu Allah sevgisi Allah korkusu. “(Ra’sul hikmeti mehâfetullah)-Hikmetin başı Allah korkusudur” demiş Peygamberimiz. Kur’an’ı Kerim’de pek çok âyetler var. Bakın; Kim Allah’ın dostu rızâsını kazanırsa Allah’ın bunlara korku da yok üzüntüde yok. Bakın Allah korkusu öyle bir korku ki bütün korkulardan seni kurtarıyor. Allah sevgisi öyle bir sevgi ki; Sevilecekleri seviyorsun Allah için, yerecekleri yeriyorsun Allah için. Bundan güzel olur mu?
“Velhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammed ve Alâ Âli Muhammed”.
Dakika 57:48