İslam Tarihi Ders 36
36- İslam Tarihi Ders 36
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem efendiler, Tarih Külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor. Hz. Zekeriyâ ’nın öldürülmesi hakkında konumuzun başlangıcı.
Hz. Yahyâ öldürülüp de babası Hz. Zekeriyâ (Aleyhisselâm) O’nun öldürüldüğünü duyunca kaçarak Beytü’l-Makdis yakınlarındaki ağaçlıklı bir bahçeye girip sığındı. Hükümdar arkasından aramak üzere adamlar gönderdi. Görüyorsunuz öyle hükümdarlar var ki peygamberleri böyle diri diri katlediyorlar. Bunlar Benî İsrâil hükümdarları öldürdüğü de Benî İsrâil peygamberleri. Hz. Zekeriyâ bir ağacın yanından geçerken ağaç ona: „Ey Allah’ın peygamberi! Bana gel.“ diye seslendi. Yanına geldiğinde ağaç yarıldı ve Hz. Zekeriyâ içerisine girdi. Sonra ağaç üzerine kapandı ve ağacın ortasında kaldı. Bu sırada Yüce Allah’ın düşmanı İblîs gelip Hz. Zekeriyâ ‘nın elbisesinin ucundan tuttu ve bu kısmı ağacın dışında bıraktı. Onun böyle yapmaktan maksadı ise, Hz. Zekeriyâ ‘yı haber verdiği zaman kendisini tasdik etmelerini sağlamaktı. İşte görüyorsunuz şer güçlere birdir küfür tek millettir, zulüm tek millettir alçaklık ve şerefsizlik tek millettir. Îmân, haysiyet, şeref, izzet de tek millettir. Fakat önce onlara: „Ne arıyorsunuz?“ diye sordu. İblîs bu onların Zekeriyâ (Aleyhisselâm)’ı aradıklarını biliyor. Onlar: „Zekeriyâ ‘yı arıyoruz.“ dediler. Bunun üzerine İblis: „Zekeriyâ, şu ağaca bir büyü yaptı, (hâşâ!) ağaç yarıldı, o da içine girdi.“ dedi. „Sana inanmıyoruz.“ dediler. Bu sefer İblîs: „Benim bir işaretim var, onu görünce beni tasdik edersiniz.“ dedi ve Hz. Zekeriyâ ‘nın dışarıda kalan elbisesinin ucunu gösterdi. Bunun üzerine ellerine baltaları alıp ağacı devirdiler, sonra ağacı ortasından testere ile kestiler. Böylece Hz. Zekeriyâ (Aleyhisselâm) ağacın içerisinde iken şehit edildi öldürüldü. Bunun üzerine Allah (Celle Celâlüh) yeryüzünün en kötü insanlarını onların üzerine musallat etti ve onlardan bunlar vâsıtasıyla intikâm aldı.
Ey zâlimler, ey alçak ve şerefsizler! Siz peygamberleri öldürdünüz de peki yanınıza mı kaldı? Ey Firavunlar! Allah’u Teâlâ yeryüzünün en büyük zâlimlerini bunların üzerine gönderdi. Bunları yaktılar-yıktılar, astılar-kestiler, biçtiler. Allah intikâmını alır (اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ) “Allah intikâm sahibidir mağlup olmayan gâliptir azîzdir”. Ne yaparsanız yapın ey zâlimler Allah’ın adâletinden kaçamayacaksınız, kaçamadınız, ebediyyû’l-ebed kaçamayacaksınız, cehennemden de kurtulamayacaksınız. “Yaşasın cehennem!” diyenler bunun için diyor yaşamasın deseler de cehennem yaşıyor ve yaşayacak.
Dakika 5:23
Evet, sevgili dostlarımız!
Bütün peygamberler bizim îmânımızın İslam îmânının içindedir bütün peygamberler bizimdir. Onun için bizim amentümüzün içerisinde bütün peygamberler vardır, bütün ilâhî hak kitaplar vardır. Uydurma kitaplar yoktur ha kitaplar vardır. Onun için Kur’an-ı Kerim’in tasdik ettiği Hz. Muhammed’in tasdikinden geçtiği ne varsa İslam’ındır, haktır gerçektir. Sevgili dostlarımız, gerçek Tevrât’ta bizim gerçek İncîl’de bizim, Îsâ’da bizim Mûsâ’da bizim, Zekeriyâ, Yahyâ ‘da, İbrâhim’de, Nuh’ta, Âdem ve diğer bütün peygamberler de hepsi bizim (Aleyhimüsselâm) hepsi bizim Amentümüzün içindedir. İslam îmânı gerçek hak îmândır. Evet, sevgili dostlarımız, Benî İsrâil kendi peygamberlerinin bir kısmını öldürdü, bir kısmını yalanladı, bir kısmına da neler çektirdiler neler çektirdiler. Onun için Allah başlarından zulmü hak ettikleri azâbı Firavunları başlarından eksik etmedi. Bir Firavundan kurtuldular öbür Firavuna yakalandılar, Bir zâlimden kurtuldular öbür zâlime yakalandılar. Niye? Kötülükten vazgeçmiyorlar biraz hâlleri düzelince azıp kuduruyorlar. Ey insanlık âlemi, ibret alın hepimiz için durum aynıdır. Azarsak azan belâsını bulur. Evet, Mevlâ’sını da bulur belâsını da bulur. Allah’a kulluk et ki Mevlâ’nı bul! Allah’a isyân edersen belânı bulursun bizden söylemesi!
Evet, Hz Îsâ’dan bahsedeceğiz biraz da. Evet, sevgili dostlarımız, Meryem Annemiz biliyorsunuz ki Cebrâil’i buldu bu sırada Cebrâil Aleyhisselâm: “Meryem’e düzgün bir insan şeklinde göründü”. (Meryem Sûresi âyet 17)’de bildiriliyor. Hz. Cebrâil ona: “Ey Meryem. Allah beni sana tertemiz bir oğlan çocuğu vermem için gönderdi.“ (Meryem Sûresi, âyet 19)’da bildiriliyor. Bunun üzerine Hz. Meryem: “Ben senden, Rahmân olan (Allah’a) sığınırım. Eğer tâ ki (Allah’tan korkuyor ve O’na itaat ediyor) isen (bana dokunma).“ (Meryem Sûresi, âyet 18)’de Meryem Annemiz böyle dedi. Onu insan zannetti o bir melekti Cebrâil (Aleyhisselâm) idi o insan sûretinde geldi. Bir rivâyette bu ayette geçen “tâ ki“ kelimesinin, bir erkek ismi olduğu da söylenir. Hz. Meryem, Cebrâil’i görünce onu gerçekten bir erkek sanmıştı. Bunun üzerine Cebrâil (Aleyhisselâm) ona: “Ben, sadece Rabbimin elçisiyim. Sana, tertemiz bir oğlan çocuğu vermek için (geldim).“ (Meryem Sûresi, âyet 19)’da böyle dedi. Hz. Meryem: “Bana hiçbir beşer (eli) değmemiş ve zinâ da etmemişken, benim nasıl bir oğlum olur?“ dedi (Meryem Sûresi, âyet 20)’de bildiriliyor bu da. Cebrâil (Aleyhisselâm)’da O’na: “(Evet) öyledir. Fakat Rabbin: „O bana kolaydır, çünkü biz onu insanlara (kudretimizi gösteren) bir işaret ve bizden bir rahmet kılacağız.“ buyurdu. Zaten iş olup bitmiştir.“ (Meryem Sûresi, âyet 21)’de böyle buyruldu.
Dakika 10:50
Cenab-ı Hak bir şeyin olmasını dileyince ona (Kün) der yani “Ol” der (Feyekün) hemen oluverir. Allah için olmayan bir şey olmaz. Hz. Âdem’in annesi var mı? Yok. Babası var mı? Yok. Îsâ (Aleyhisselâm)’ın ananesi var babası yok. Allah her şeyi yoktan yaratmadı mı? Yarattı. Îsâ’yı da babasız yaratamaz mı? Yaratır. (Amentü ve Saddaktü-Amennâ ve Saddaknâ). Onun için sevgili dostlarımız, Cenab-ı Hak her şeye kâdirdir hiç kimse bunu hatırından çıkarmasın.
Meryem ona: “Pekiyi, sen Allah’ın Âdem ve Havvâ’yı erkek ve kadın olmaksızın yarattığını bilmiyor musun?“ diye sordu. Meryem Annemiz Hz. Îsâ’ya hamile kalınca Meryem Annemizi suçlamaya başladılar. Hele o İsrâil Meryem Annemize iftira etti “Sen zinâ yoluyla aldın bu çocuğu” dediler. Allah’u Teâlâ’nın kudretini görmüyorlar. O da: „Evet, biliyorum.“ dedi. Yani Âdem’in, Havvâ ’nın yoktan yaratıldıklarını söyleyince O da: „Evet, biliyorum.“ dedi. Hz. Meryem’in bu sözleri üzerine Yusuf’un içine… Amcasının oğlu bir marangozdu bu Yusuf. Meryem’in bu durumunun Allah’tan olduğu, Meryem‘ in bu sırrı, kendisinden gizlediğini görünce ona bu sır hakkında bir şey sormasının uygun olmadığı hissi doğdu. Ama öbürleri böyle düşünmediler öbürleri iftira etiler Hz. Meryem’e.
Onun bir saat hamile kaldığı rivâyeti, Kur’an-ı Kerim’in: “Meryem, hemen ona hamile kaldı, Onunla uzak bir yere çekildi“ yani hamile kalır-kalmaz tabii utandı uzak bir yere çekildi. (Meryem Sûresi, âyet 22)’de âyetinin zâhiri daha uygun görünmektedir. Bu âyet-i kerimede iki fiil birbirine “hemen sonralık“ mânâsını ifâde eden “fa“ harfi ile bağlanmıştır. Meryem Annemiz tabii ki insanların Yüce Allah’a gereği gibi îmân etmediğini, etmeyeceğini de bildiği için bu hamileliğini gizlemeye çalıştı utandı.
Hz. Meryem (doğum sancılarını) hissedince, doğu tarafındaki mihrabın yanına gitti ve onun en uzak bir köşesine çekildi. Nihâyet: “Doğum sancısı onu bir hurma dalı (nın altı)na getirdi… “ (Meryem Sûresi, âyet 23)’de bildiriliyor. Hz. Meryem doğum sancısı içerisinde bulunmasına rağmen insanlardan utancından dolayı: “Keşke bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!“ dedi (Meryem Sûresi, âyet 23)’de. Çünkü insanlar iftira ediyorlar Hakk’a îmân etmiyorlar. Doğruya inanmıyorlar, yalancıya inanıyorlar. Yani ismim-cismim unutulsaydı da, izimi, ismimi-cismimi kimse bilmeseydi de yok olup gitseydim demek istedi.
Dakika 15:45
Öyle utanıyor çünkü Meryem Annemiz tertemiz bir kadındı. Çok namusludur temiz mi temizdir, Allah’a ibadetten başka bir amacı yoktur. Ama ona iftira ettiler bu İsrâiloğulları. Îsâ’ya da sen veled-i zinâsın zinâ çocuğusun dediler peygamberliğini kabul etmediler. Bir taraf böyle diyor bir tarafta Allah’ın oğlu diyor. Her iki tarafta sapıyor Allah’ın gazâbına çarpılıyor.
Hz. Meryem: „Yanımda kimse yok iken Îsâ benimle konuşur, ben de onunla konuşurdum yani daha çocukken, bazen karnında bazen de kucağında. Yanımızda birisi olduğu zaman ben onun karnımda tesbih ettiğini işitirdim.“ diyor. Hz. Cebrâil (veya Allah’ın konuşturduğu Îsâ Aleyhisselâm). İşte görüyorsunuz. “(Dağın) altından: „Tasalanma, Rabbin senin alt(yan)ından akan bir su arkı meydana getirdi.““ Meryem Annemiz doğum yapacağı zaman orada Cenab-ı Hak bir su yarattı. (Meryem Sûresi, âyet 24) diye Cebrâil (Aleyhisselâm) ona seslendi veya karnında ki Îsâ’nın da söylediği de söylenmektedir. Bu da (Meryem Sûresi, âyet-i kerime 24)’de bildiriliyor. Bu âyet-i kerimede geçen “min tahtiha“ kelimesinin başındaki harfi “min“ şeklinde okuyanlar, seslenenin Cebrâil (Aleyhisselâm) olduğunu, “men“ şeklinde okuyanlar ise seslenen kişinin Yüce Allah’ın konuşturduğu Îsâ (Aleyhisselâm) olduğunu söylemişlerdir. Hz. Meryem’e: “Hurma ağacını kendine doğru silkele… “ (Meryem Sûresi, âyet 25)’de böyle buyrulduğuna ilhâm edildi içine o da onu silkeledi. Bu, kesilmiş ve geriye kütüğü kalmış bir hurma ağacı idi. Kupkuru bir ağaç. Meryem, onu silkeleyince hemen bir hurma ağacı oluverdi taptaze yemyeşil. Bir rivâyette ise bu, kesilmiş bir ağaçtı. Fakat doğum sancısı Meryem’i zorlayınca, o bu ağaç köküne sarıldı. Bu kök de doğrulup uzadı, yeşerip hurma vermeye başladı. Meryem’e: “Hurma ağacını kendine doğru silkele, üzerine olmuş taze hurma dökülsün.“ Diye ona Cenab-ı Hak’tan bir ilhâm geldi. (Meryem Sûresi, âyet 25)’de bildiriliyor. Bunun üzerine o, ağacı sallayınca, üzerine taze hurmalar dökülmeye başladı. Bu defa Allah (Celle Celâlüh) O’na: “Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen: „Ben Rahmân olan (Allah) için oruç adadım. Bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.“ de.“ (Meryem Sûresi, âyet 26)’da buyurdu. O zamanlarda oruç tutan bir kişi, akşam oluncaya kadar kimseyle konuşmazdı.
Dakika 20:25
Nihâyet Hz. Meryem, Îsâ’yı doğurunca, İblîs hemen gidip İsrâiloğullarına Meryem’in doğum yaptığını haber verdi. Bunun üzerine onlar koşarak Meryem’in yanına geldiler ve onu çağırdılar. O da: “çocuğunu yüklenip kavmine getirdi.“ (Meryem Sûresi, âyet 27)’de bildiriliyor.
Rivâyet edildiğine göre, marangoz Yusuf, Meryem’i kırk gün mağarada bıraktı, sonra onu alıp ailesinin yanına getirdi. Hz. Meryem’i bu vaziyette gören kavmi ona: “Ey Meryem! Sen tuhaf bir iş yaptın. Ey Hârun’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam değildi; annen de fahişe değildi.“ (Meryem Sûresi, âyet 27, 28)’de. “Senin bu yaptığın nedir?” dediler. Rivâyete göre, Hz. Meryem, Mûsâ (Aleyhisselâm)’ın kardeşi Hz. Hârun’un soyundan geliyordu.
Evet, sevgili dostlarımız!
Hz. Meryem onlara, Allah’ın kendisine söylemesini emrettiği şeyleri söyledi, fakat onlar bundan sonra Meryem’in konuşmasına devam etmesini istediklerinde, o, konuşmaları için Îsâ’yı gösterdi (yeni doğan çocuğu gösterdi, yani Îsâ ile konuşun) dedi. (Meryem Sûresi, âyet 29). Bunun üzerine kızıp köpürdüler ve: “Onun bizimle bu şekilde alay etmesi, zinâ etmesinden bize daha ağır geldi.“ dediler. Hâşâ! Sonra: “Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?“ dediler (Meryem Sûresi, âyet 29)’da böyle söylendiler. Bunun üzerine Îsâ (Aleyhisselâm) konuştu ve: “Ben, gerçekten Allah’ın kuluyum dedi. Bakın, Îsâ daha yeni doğmuş çocuk. Onların ileride kimisinin kâfir, kimisinin müşrik kâfir olacaklarını Cenab-ı Hak daha çocuğa söyletti. “Ben, gerçekten Allah’ın kuluyum” dedi bak Allah’ın oğluyum demedi. O bana kitap verdi, yani ben peygamber olacağım ileride dedi. Beni peygamber yaptı dedi. Beni, bulunduğum her yerde insanlara faydalı kıldı. Sağ olduğum müddetçe bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti. (Beni), anneme iyilik eder (kıldı), başkaldıran bir zorba yapmadı.“ (Meryem Sûresi, âyet 30-32)’de Îsâ’yı Cenab-ı Hak böyle konuşturdu. O, kendisini ilâh itikat edenlerin aleyhine kuvvetli bir hüccet olması için ilk önce kulluk ifâde eden cümle ile söze başladı. Dikkat edin! Ey Hristiyan âlemi, Îsâ’ya Allah’ın oğlu dediniz kâfir oldunuz! Bu sözden vazgeçin. Îsâ (Aleyhisselâm) Allah’ın kuludur, Meryem’in oğludur, peygamberdir hak peygamberdir ve İncîl’i Şerif’te ona gelmiştir doğrusu budur. İşte îmân budur onu ilâhlaştırdığınız an şirke saplandınız. Şirk küfürdür, aklınızı başınıza alın! Bu şirkten vazgeçin ama ben Hristiyanların içinde Îsâ’yı ilâh tanımayan peygamber olarak tanıyanları da tanıyorum biliyorum.
Dakika 25:00
Hz. Meryem’in kavmi onu recmetmek maksadıyla ellerine taş almışlardı, yani taşlayarak Meryem’i öldürmek istediler. Fakat oğlu Îsâ konuşmaya başlayınca, onu taşla recmetmekten vazgeçtiler. Artık Îsâ bundan sonra yaşıtları gibi konuşma zamanı gelinceye kadar bir daha konuşmadı. Sonra İsrâiloğulları: „Onu Zekeriyyâ’dan başkası hamile bırakmamıştır, çünkü yanına girip çıkan sadece odur.“ dediler. Zekeriyâ (Aleyhisselâm)’a da iftira ettiler hem de zinâ iftirası. Ve onu öldürmek için aramaya başladılar. Bunun üzerine Zekeriyâ onların arasından kaçıp uzaklaştı, fakat onlar sonunda onu yakalayıp öldürdüler. Peygamber kâtili herifler. Peygamberler mâsumdur, peygamberler kötü iş, büyük günahlar küçük günah işlemezler sadece “zelle” küçüğünde küçüğü görülmeyecek, elle tutulmayacak kadar küçükler zelleler hâriç peygamberler mâsumdur. İsmet sıfatıyla bunları Cenab-ı Hak sıfatlamıştır koruması altına almıştır. Onun için peygamberler büyük-küçük günah işleyemezler. İşte görüyorsunuz durumu bu millet peygamberi de tanımıyor. Bâtıl mezheplerden Mu’tezîlenin uşakları “ismet sıfatını” yapıştırma diyorlar ona inanmıyorlar. İslam’ın, Müslümanların içinde de böyle bâtıl zihniyetler bulunmaktadır.
Evet, sevgili dostlarımız, Meryem’i doğum sancıları tuttu. Üzgün bir hâlde doğumunu yapınca O’na bakın Cenab-ı Hak ne diyor: “Üzülme, Rabbin senin alt(yan)ından akan bir su arkı meydana getirdi. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine, olmuş taze hurma dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen: „Ben Rahmân olan (Allah) için oruç adadım. Bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.“ de“ (Meryem Sûresi, âyet-i kerime 24’den,26)’ya kadar Cenab-ı Hak böyle buyurdu. Bu sırada kış mevsimi olmasına rağmen onun üzerine taze hurmalar dökülüyordu. Ey insanoğlu! Yazı yaratan, kışı yaratan ve yoktan her şeyi yaratan bunları yapmaz mı? Her şeye kâdir olan bunları yapmaz mı?
Evet, sevgili dostlarımız, Hz. Îsâ’nın peygamberliği ve onlara gösterdiği mûcizeler; Kur’an-ı Kerim’de ve Tefsir Derslerimizde biliyorsunuz ki bunları yeteri kadar yerli yerince anlatmaya çalıştık. Ve onun mûcizeleri vardı; sofranın inmesi de onlardan bir tanesidir. Yalnız ne zaman ki o mûcizeleri kabul etmeyen sofra inmesinde de yine fitneye tutulan inkâra sapanlar oldu ki Cenab-ı Hak işte bu Benî İsrâil ’den bir kısmını inkâra sapan bu kişiler için domuz şekline sokuldular. Hilkati değişen bu kişilerin arasında kadın ve çocuk bulunmuyordu. Onlar bu hâlleri üzerinde üç kaldıktan sonra helâk oldular ve üreyip çoğalamadılar. Yani sen bir peygamberi tasdik etmezsen, onun mûcizelerini inkâr edersen, ona itaat etmezsen başına gelecekleri düşün. İşte bir kısmı maymuna, bir kısmı domuza çevrildiler.
Dakika 30:25
Ey Müslümanlar! Sizde Hz. Muhammed’in yolundan saparsanız, İsrâil’in yaptıklarını yaparsanız sizde domuza ve maymuna çevrilirsiniz. Aklınızı başınıza alın! Peygamberimizden bu haber vardır. Yani İsrâil’i Cenab-ı Hak dünyaya ibret alsınlar diye gösteriyor yoksa İsrâil’in yaptığını yapan herkes İsrâil ’dir onun gibidir. Yani onun başına geldi de senin başına gelmeyecek mi? Aynı suçları işlersen senin başına da gelecektir. Evet, hiç unutma bunu!
Sevgili dostlarımız, biliyorsunuz ki Hz. Îsâ’yı Benî İsrâil hem iftira ettiler hem peygamberliğini kabul etmediler hem onu çarmıha germek istediler on iki havârîyi de öldürmek istemişlerdi. Evet, sağ kalan havârîlere de bunlar işkenceler yapmışlardı. Tabii ki sonra Herodes adamlar göndererek havârîleri Yahûdîlerin ellerinden kurtardı. Bu arada Herodes havârîlere Hz. Îsâ’nın getirmiş olduğu din hakkında bir takım şeyler sordu, onlarda hükümdar Herodes’e bu hususta bilgi verdiler. Neticede Herodes onlara tâbî olup Hristiyanlığı kabul etti ve Hz. Îsâ’ya benzetilerek idam edilen Sercis (Cercis)’i sehpadan indirip defnettirdi. Ayrıca havârînin idam edildiği çarmıhı kutsallaştırıp onu muhafaza altına alıp korudu. Bundan sonra İsrâiloğullarına saldırdı ve onlardan pek çok kimseyi öldürdü. Hristiyanlığın Roma’da yayılması buradan gelmektedir.
Rivâyet edildiğine göre, hükümdar Herodes, “Kayser“ lakabıyla anılan Roma İmparatoru Tiberius ‚un naibi idi ve nâiblere de hükümdar adı verilirdi. Tiberius’un hükümdarlığı yirmi üç yıl sürdü. Tiberius’un tahta geçmesinden Hz. Îsâ’nın göğe kaldırılmasına kadar geçen müddet ise on sekiz yıl bir kaç gündür de demişlerdir.
Evet, sevgili dostlarımız, biliyorsunuz ki onlar Hz. Îsâ’yı çarmıha germek isteyince Cenab-ı Hak onların elinden kurtardı. Hz. Îsâ’yı ikinci kat semada olduğu rivâyeti vardır, üçüncü kat diyen de vardır onlardan kurtardı. Bunları da Tefsir bölümünde de zaten anlattık yeteri kadar. Sonra Petrus ile Paulus’u öldürüp baş aşağı asan Neron hükümdar olmuş. Evet, sevgili dostlarımız, daha sonra da biliyorsunuz Titus’lar bu da Neron da Roma hükümdarıydı ve bakın Îsâ’ya inanan Petrus ile Paulus’u öldürüyor baş aşağıda asıyor.
Dakika 35:20
Evet, ey insanoğlu aklını başına al! Küfür kimdeyse o kâfirdir küfrün milliyeti olmaz küfür kimdeyse o kâfirdir. Îmân kimde ise o da mü’min ve Müslümandır. Hz. Îsâ’nın doğumu ile göğe kaldırılması arasındaki müddet otuz iki yıldır denmiştir. Hz. Îsâ’nın göğe kaldırılması ile hicret arasındaki müddet beş yüz seksen beş yıl, bir kaç aydır da demişlerdir. Bunlar beş aşağı beş yukarı farklı rivâyetlerde bulunmaktadır. Sevgili dostlarımız Roma hükümdarlarının durumuna gelince bunların içerisinde Sâbiîler vardı Sâbiî dininde olan Roma hükümdarları vardı ve putperest olanlar vardı ve Hristiyan sonradan da Hristiyan olanlar vardı ki işte biz o Hristiyan hükümdarlarla bir sonraki dersimizi devam ettirmeye çalışacağız İnşâ’Allah’u Teâlâ.
Dakika 37:06