İslam Tarihi Ders 67
67- İslam Tarihi Ders 67
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) Amcasıyla ile Şam Seferine Katılmaları;
Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) on iki yaşında bulunduğu sırada dedi ki.
Kureyşîler, Şam’a götürüp satmak üzere pek çok ticaret malları hazırlamışlar, Ebû Tâlib ’de bu ticaret kervanına katılıp gitmeye hazırlanmıştı.
Peygamberimiz, kendisini de yanında götürecek mi diye bekleyip duruyordu. Yola çıkılacağı sırada, bütün erkek ve kız kardeşleri, Ebû Tâlib’i uğurlamaya gelmişlerdi. Ebû Tâlib’in, Peygamberimize çok sevgisi ve şefkati vardı.
“Sen de gider misin?” diye sordu. Peygamberimizin amcaları, teyzeleri, halaları, Ebû Tâlib’e:
“Bu yaştaki bir çocuk, yemesi içmesi bol yerlere hastalıklara uğratılmak üzere götürülmez!” dediler.
Bunun üzerine, Ebû Tâlib Peygamberimizi hastalıktan korumak için geride bırakmaya karar verince, Peygamberimiz on iki yaşlarında ki ağladı. Ebû Tâlib:
“Ey kardeşimin oğlu! Sana ne oldu? Herhâlde, seni geride bıraktığım için ağlıyorsun?” dedi. Peygamberimiz de:
“Evet!” dedi ve Amcasının devesinin yularından tutup:
“Ey Amca! Sen beni kime bırakıyorsun? Benim ne babam var, ne annem var!” dedi.
Ebû Tâlib rikkate geldi: “Vallâhi, seni yanımda götüreceğim! Hiçbir zaman, ne O benden ayrılacak, ne de ben O’ndan ayrılacağım!” dedi ve Peygamberimizi yanında götürdü.
Ticaret kervanı, Şam topraklarından Busra’da konakladı.
Rahip Bahîrâ’nın oradaki Tutum ve Davranışları;
Busra’da, Bahîrâ diye anılan bir rahip, bir de, onun içinde barındığı manastırı vardı. Bahîrâ, Hristiyanların en âlimi idi. Hristiyanların ilmi, onda ve buradaki manastırda idi. Çünkü burada; büyükten büyüğe geçerek gelen bir Kitâb vardı ki, bu manastırda o güne kadar gelip geçmiş rahiplerden, bu Kitap’tan faydalanmayan, bilgi almayan yoktu. Bahîrâ’nın asıl adı Hristiyanlar arasında “Circis” veya “Sercis” idi. Kendisi Teymâ Yahûdî’lerinden ve Yahûdî âlimlerinden olup, Îsâ (Aleyhisselâm)’ın dininde idi. Kureyş ticaret kervanı bu sefer onun manastırının yakınında konaklamış bulunuyordu.
Dakika 4:40
Rahip Bahîrâ’nın Gördüğü Alâmetler Üzerine Kervan Oradaki Kervan Halkına Ziyafet Verişi;
Bu konuda Kureyş ticaret kervanları daha önceki yıllarda defalarca gelip uğradıkları hâlde Rahip Bahîrâ onlarla hiç konuşmaz, ilgilenmezken, bu yıl manastırının yakınında konakladıkları zaman, onlar için birçok yemekler yaptırmıştı. Bu da, kendisinin manastırında oturduğu yerden, Peygamberimize ait bazı şeyler görmüş olmasından ileri gelmişti.
Rivâyete göre; Bahîrâ manastırda bulunduğu sırada, kafile ilerlerken bir bulutun kervandakiler arasında Peygamberimizi gölgelediğini, sonra gelip manastırın yakınında bir ağacın gölgesine indikleri zaman bulutun ağacı gölgelediğini, ağacın dallarının da Peygamberimizin üzerine doğru eğildiğini ve Peygamberimizi gölgesinin altına aldığını görmüştü. Peygamberimizi hem bulut, hem ağaç gölgeliyor. Hattâ ağaç insan misâli kollarını dallarını Peygamberimizin üzerine gölge yapıyordu sanki canlı bir insan gibi.
Bahîra bütün bunları görünce manastırından indi: “Ey Kureyş cemaati! Ben sizin için yemek yaptım. Sizin küçük büyük, köle, hür olanlarınızın yemekte hazır bulunmasını arzu ediyorum!” diye haber gönderdi. İçlerinden birisi:
“Vallâhi, ey Bahîrâ! Senin bugün şaşılacak bir hâlin var! Biz sana çok kere uğrardık da, bize böyle bir şey yapmazdın. Bugün, sendeki bu hâl nedir?” dedi. Rahip Bahîrâ:
“Doğru söyledin! Siz konuksunuz, ağırlanmaya lâyıksınız. Ben de sizi ağırlamayı arzu ettim ve hepiniz yiyesiniz diye yemek yaptırdım!” dedi. Hepsi gelip sofra başında toplandılar. Yalnız Peygamberimiz, çocuk ve yaşça onların hepsinden küçük olduğu için, ağacın altındaki yüklerin yanında bekçi olarak geride kalmıştı. Bahîrâ’nın ziyafette bulunmayan Peygamberimizi getirtmek için bakın nasıl çalıştı:
Bahîrâ, gelenlere birer birer bakıp bildiği ve Kitap’ta bulduğu sıfatları hiçbirinde göremeyince:
“Ey Kureyş cemaati! Sizden, bu yemekte hazır bulunmayan, geride kalan bir kimse var mı?” diye sordu. Kureyşîler:
“Ey Bahîrâ! Senin yemeğine gelmesi gerekenlerden, bir çocuktan başka kimse geride kalmadı!” dediler. O çocuk da aramızda yaşça cemaatin en küçüğü olup, ağırlıkların yanında geride kaldı” dediler. Bahîrâ:
“Yapmayınız! O’nu da çağırınız! Bu yemekte, sizinle birlikte, o da bulunsun!” dedi.
Ticaret kafilesinde Kureyşîlerden bir zât:
“Lât-ı Uzzâ’ya andolsun ki; aramızdan, Abdullah b. Abdülmuttalib’in oğlunun bu yemekten geride kalışı, bizim için kınanacak bir tutumdur!” dedikten sonra, kalktı. Ona doğru geldi. Kolundan tutup getirdi ve sofradakilerin yanına oturttu Sevgili Peygamberimizi. (Daha on iki yaşlarında bu çocuk).
Dakika 9:50
Bahîrâ’nın Peygamberimizi Hakkındaki Teşhisi ve Ebû Tâlib’i Uyarışı;
Rahip Bahîrâ; Peygamberimizi görür görmez o çocuk yaşta, ona dikkatli dikkatli bakmaya ve bedeninden bazı uzuvlarını süzmeye başladı. Peygamberimize baktıkça, Kitap’ta yazılı sıfatları onda buluyordu. Cemaat yemeklerini yiyerek dağıldıkları zaman, Bahîrâ, Peygamberimizin yanına gelip:
“Ey çocuk! Ben sana bazı şeyler soracağım. Lât-ı Uzzâ hakkı için, sorularımı cevaplandır!” dedi. Bahîrâ;
Lât -ı Uzzâ adına yemin ettiklerini, and içtiklerini Kureyşîlerden işittiği için, Peygamberimize de böyle and vermişti. Peygamberimiz ona:
“Lât-ı Uzzâ adına yemin vererek bana bir şey sorma! Vallâhi ben, hiçbir şeyden onlardan nefret ettiğim kadar nefret etmem!” dedi. Çocuk yaşta iken de Peygamberimiz putlardan nefret ediyordu. Her taraf putperest ama bu nur topağına bakın bu Peygamber adayı çocuğa –ki bâtıla nasıl karşı koyan bir hak bir yapıya sahip.
Bahîrâ: “Öyle ise, Allah aşkına, sana soracağım şeyler hakkında bana cevap ver!” dedi.
Peygamberimiz: “Bana istediğini sor!” dedi. Allah adına deyince istediğini sor dedi. (Daha çocuk bu!). İşte hakla doldurulmuş, hakîkatle doldurulmuş varlığı hak üzere mâsum kılınmış bir Zât-ı Muhterem (Aleyhissalâtu Vesselâm).
Bunun üzerine, Bahîra; Uykuda ki hâllerine, uykusuna, heyetine ve işlerine ait birçok sorular sordu.
Peygamberimiz de sorulara cevaplar verdi ki, hepsi de Bahîrâ’nın bildiği sıfatlara uyuyordu.
Bahîrâ, en sonunda, Peygamberimizin sırtına da baktı. İki omuzu arasındaki peygamberlik hâteminin de, bildiği şekilde, yerli yerinde bulunduğunu gördü.
Rahip Bahîrâ, sorularını sorup bitirdikten sonra, Peygamberimizin amcasının yanına geldi. Ona:
“Bu çocuk senin neslinden midir?” diye sordu. Ebû Tâlib:
“Oğlumdur” dedi. Bahîrâ:
“O, senin oğlun değildir! Bu çocuğun babasının sağ olması lâyık ve yerinde olmaz!” dedi. Yani bu çocuk yetim olması gerekiyor dedi. İlâhî kitaplarda bu çocuk, böyle tarif edilmektedir dedi.
Ebû Tâlib:
“O, benim kardeşimin oğludur!” dedi. Bahîrâ:
“Babasına ne oldu?” diye sordu. Ebû Tâlib:
“Annesi buna hamile iken, babası öldü!” dedi. Bahîrâ:
“Doğru söyledin!” dedi. Kitaplarda da böyle yazıyor!” dedi.
“Annesi ne yaptı?” diye sordu. Ebû Tâlib:
“Öldü!” dedi. Bahîrâ:
“Doğru söyledin!” dedi bu da kitaplarımızda bu çocuk hakkında böyle yazılı dedi.
“Kardeşinin oğlunu hemen memleketine geri götür! Bak Bahîrâ ne diyor: Kardeşinin oğlunu hemen memleketine geri götür! Yahûdî’lerin O’na zarar vermelerinden sakın! Vallâhi, Yahûdîler O’nu görüp de benim O’nda bulunduğunu anladığım şeylerin O’nda bulunduğunu anlayacak olurlarsa, muhakkak O’nu öldürmeye kalkışırlar!” dedi
Görüyorsunuz bu Bahîrâ da bir Yahûdî âlimidir ama gerçekleri biliyor ve gerçeklere inananmış. Bakın Yahûdîleri en iyi bilen de bu Yahûdî âlimi zaten. Ne diyor: “Bu çocuğu onlar öldürürler!” diyor. Allah’ın Peygamber olacağını takdir ettiği, Peygamber olarak gönderdiğini kesin bildikleri hâlde bakın hem Peygamber olanı öldürmeye çalışıyorlar, hem Allah’a karşı koyuyorlar. Bu Yahûdî zihniyetine bakın! Bunlar hâlis-muhlis Allah düşmanları bunlar.
Dakika 15:40
“Senin kardeşinin oğlunun çok büyük bir hâl ve şânı olacaktır!” dedi Bahîrâ. Sen, O’nu memleketine götürmekte acele et!” dedi
“Biz, O’nun son Peygamber olacağını kitabımızda ve atalarımızdan bize yapılan rivâyetler de bulmuşuzdur! Kitaplarımızda yazılı dedi. Bizden bu hususta ahit ve mîsaklar da alınmıştır!” dedi. Görüyorsunuz Bahîra’nın bilgisi dosdoğru bilgi, Kur’an-ı Kerime de uygun.
Ebû Tâlib: “Sizden bu mîsakları kim aldı ola?” deyince, Bahîrâ gülümsedi, sonra da:
“Yüce Allah, O’nu Îsâ b. Meryem’e indirdiği kitapla aldı. Sen, eğlenip kalmayı azalt da, onu memleketine ve doğum yerine hemen döndür!” dedi.
Daha önceki derslerimizde bunlar anlatıldığı için burada bu kadarla yetiniyoruz.
“Sen O’nun üzerine titrersin, değil mi?” diye sordu. Ebû Tâlib:
“Evet!” dedi. Bahîrâ:
“Vallâhi, O’nu Şam’a götürecek olursan, artık kendisini hiçbir zaman ev halkına kavuşturamazsın! Muhakkak O’nu öldürmeye kalkarlar! Onlar buna düşmandırlar!
Görüyorsunuz Yahûdî âlimi İncîl’e Îsâ’nın getirdiği İslam dinine inanmış Yahûdî’lerin durumunu da çok iyi bildiği için Yahûdîler diyor bakın bu âhir zaman Peygamberine de düşmandırlar. Çünkü kendi soylarından gelen nice peygamberleri katleden kâtil olduklarını Yahûdî, Yahûdî’yi bilmez mi?
Kardeşinin oğlunu, sakın Yahûdî’lerin bulunduğu oralara kadar götürmeyin, götüreyim falanda deme! Çünkü Yahûdîler düşmanlık ehlidirler. Bu çocuk, bu ümmetin Peygamberi olacaktır! Kendisi, Araplardandır. Hâlbuki Yahûdîler gelecek Peygamberin İsrâil oğullarından olmasını isterler, bu çocuğu kıskanırlar, çekemezler.
Görüyorsunuz kıskançlık o kadar ileri götürüyor ki Allah’a düşman, peygamber kâtili ve hakkın, hakîkatin düşmanı durumuna getiriyor. Ey dünya insanları! Kıskançlık, haset-fesat deyip de geçmeyiniz! Bu kadar Yahûdî de bir kıskançlık bulunmaktadır.
“Sen, kardeşinin oğlu hakkında onlardan sakın!” dedi. Bakın Bahîrâ rahip nasıl sıkı sıkı Ebû Tâlib’e sıkı tembih ediyor. Çünkü o Yahûdî âlimi, âlimi Yahûdî’lerin durumunu iyi biliyor.
İyi bil ki, ben sana karşı üzerime düşen öğüt vazifesini yerine getirmiş bulunuyorum” dedi Bahîrâ.
Dakika 19:30
Busra’da Üç Yahûdî’nin Peygamberimize Suikast Teşebbüsünde Bulunmaları
Bakın oraya kadar Peygamberimizin düşmanları oraya da gelmişler ve Bahîrâ’nın yanına bu düşmanlar Peygamberimizi öldürmeye Bahîrâ’nın yanına da geldiler. Dikkat edin şimdi!
Rivâyete göre;
Peygamberimizin amcası Ebû Tâlib ile yaptığı Şam seferi sırasında Rahip Bahîrâ’nın Peygamberimiz de gördüğü şeyleri, Ehl-i Kitap’tan, Yahûdî’lerden Zebir, Temmâm ve Deris adlarındaki kimseler de gördüler. Bak dikkat et isimlerini bile veriyor. Yahûdî’lerden Zebir, Temmâm ve Deris adlarındaki kimseler de gördüler. Yani Peygamberimizin Peygamber olacağını bunlarda gördüler. Peygamberimizi öldürmeyi de tasarladılar. Görüyorsun bunlarda Yahûdî.
Bunu Rahip Bahîrâ ile de konuşmaya gelip, konuştular. İşte bak Bahîrâ ’ya geldiler bu kâtillik yapacak peygamber kâtilleri Bahîrâ ’ya geldiler konuştular durumu bildirdiler. Çünkü Yahûdî, Yahûdî’yi iyi tanıyor, iyi biliyor.
Bahîrâ’nın Yahûdîleri Uyarıp Peygamberimize Suikastken Vazgeçirişi;
Bahîrâ onları vazgeçirmeye çalıştı. Yahûdîler Peygamberimize suikast husûsundaki görüşlerine Rahip Bahîrâ’nın da katılacağını sanıyorlardı. Rahip Bahîrâ onları böyle bir şeye girişmekten en şiddetli bir nehiy ile nehiy etti. Onları sakındırdı, onlara şiddetle karşı koydu. Kendilerine, Allah’ı hatırlattı. Kitap’ta, Peygamberimizin zikrini ve sıfatını bulduklarını, O’nu öldürmek isteseler de öldüremeyeceklerini anlattı. İşte gerçeği görmek ne kadar güzel, ne kadar güzel!
Onlara: “Siz de, O’nun sıfatını, Kitap’ta bulamadınız mı?” diye sordu.
“Evet! Bulduk” dediler. Bahîrâ:
“O hâlde, O’nu öldürmeye, sizin için yol ve imkân yoktur!” dedi.
Bunun üzerine, onlar Bahîrâ’nın söylediği sözlerin doğruluğuna kanaat getirip Peygamberimizi bıraktılar, geri dönüp gittiler.
Ebû Tâlib’in Busra’dan Mekke’ye Dönüşü Konusunda da;
Ebû Tâlib, Rahip Bahîrâ’nın tavsiyesi üzerine, Şam ticaret işini Busra’da bitirip Peygamberimiz birlikte, hemen Mekke’ye döndü.
İbn-i İshâk’ın bulunup onun bir yayınında Kitâbu’l-Mübtedâ ve’l-meb’as ve’l-megâzî- ’sinin metninde Ebû Tâlib’in bu seyahat hakkında söylediği 12, 18 ve 13 beyitlik üç kasidesi bulunduğu… Bunlarda gerek Mekke’den yola çıkışları, Busra’da Rahip Bahîrâ tarafından ağırlanışları gerek üç Yahûdî tarafından Peygamberimize yapılmak istenilen suikastın Bahîrâ tarafından önlenişi hadiselerinin anlatıldığı getirildiği görülür. Bu kasideler; Beyhâkîce de Süheylîce de bilinmekte olup hattâ Süheylî 18 beyitlik kasidenin başından 9 beytini de nakletmişti. Bunlar “Suriye seferi” ve “Rahip Bahîrâ mülâkâtı” ve bu hususta ki teşhis ve müşahedeler üzerine evvel ve âhir uyandırılmak istenilen şüphe ve tereddütlerin yersizliğini göstermeye de yeterlidir.
Evet, sevgili ve muhterem izleyenler, durum bu merkezde devam ediyor. İnşâ’Allah’u Teâlâ Peygamberimizin isim ve sıfatlarının Ehl-i kitapça da açık açık belli olması hakkında da İnşâ’Allah bir sonraki dersimizle durum devam edecektir
Dakika 25:34.