107- Tefsir Ders 107 hayat veren nurun keşif notları
107- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 107
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Âli İmrân Sûresi 164’üncü Âyet-i Kerime’den 180’inci Âyet-i Kerime’ler)
لَقَدْ مَنَّ اللّهُ عَلَى الْمُؤمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبْلُ لَفِي ضَلالٍ مُّبِينٍ ﴿١٦٤﴾
Andolsun ki Allah, mü’minlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Hz. Muhammed bu âlemlere Allah’ın en büyük lütfudur. Kur’an’la, İslam’la Cenab-ı Hak Hz. Muhammed’in şahsında insanlık âlemine en büyük lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. İslam bütün yanlışları ortadan kaldırıp doğruyu hâkim kılan ilâhî nizam, ilâhî kânûnlardır. Tamamen hak ve hakîkattir.
أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُم مُّصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُم مِّثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّى هَذَا قُلْ هُوَ مِنْ عِندِ أَنْفُسِكُمْ إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١٦٥﴾
وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللّهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٦٦﴾
Yüce Rab ne diyor? Bedir’de düşmanı iki katına uğrattığınız bir musibet Uhud’da size çarpınca mı: “Bu nereden” dediniz? Deki: “Bu başınıza gelen kendinizdendir.” Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir. Uhud’da ki olanlar diyor siz emre muhâlefet ettiniz bu sizin kendinizden kaynaklandı diyor Cenab-ı Hak. İki topluluğunun karşılaştığı günde başınıza gelen musibette Allah’ın izniyledir. Buralara dikkat et ey Kuran-ı Kerime inanan kardeşim! Bu da mü’minleri belirlemesi ve hem de münâfık, münâfıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Uhud’da mü’min münâfık ayırılmıştır. Ve onlara: “Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya hiç olmazsa savunmaya geçiniz.” denilmişti. Onlar ise: “Biz savaşmasını veya savaş olacağını bilseydik arkanızdan gelirdik.” demişlerdi. Onlar, o gün, îmândan çok küfre yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
Ey kıymetli! Yüce Rab buyuruyor ki;
يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِم مَّا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ ﴿١٦٧﴾
الَّذِينَ قَالُواْ لإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُواْ لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا قُلْ فَادْرَؤُوا عَنْ أَنفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ﴿١٦٨﴾
وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتًا بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ ﴿١٦٩﴾
Yine yüce Rab diyor ki, Kendileri oturup kaldıkları hâlde kendileri için: “Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi” dediler. Onlara de ki: “Eğer iddianızda doğru iseniz, kendinizden ölümü uzaklaştırınız” de diyor. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar. Dikkat et!
فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿١٧٠
Yüce Rab Allah’ın lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler diyor Rabbimiz böyle diyor. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
Dakika 5:47
يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٧١﴾
Allah’ın nimetini, keremini ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler. Allah hiçbir mü’minin ecrini zâyî etmez.
الَّذِينَ اسْتَجَابُواْ لِلّهِ وَالرَّسُولِ مِن بَعْدِ مَآ أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ لِلَّذِينَ أَحْسَنُواْ مِنْهُمْ وَاتَّقَواْ أَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿١٧٢﴾
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ ﴿١٧٣﴾
فَانقَلَبُواْ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُواْ رِضْوَانَ اللّهِ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ ﴿١٧٤﴾
Yüce Rab buyuruyor ki; “Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberinin davetine uydular.” Yaralı oldukları halde yine bir savaştan öbür savaşa gitmekten çekinmeyen kahramanlar vardı. Uhud’da böyle kahramanlar da vardı. Hele onlardan iyilik edenlere ve gereğince Allah’tan korkanlara büyük bir mükâfat vardır. İnsanlar onlara: “Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun.” Dediklerinde, bu, onların îmânını artırdı ve şöyle dediler: “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” dediler. Yaniنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
Dediler. Ey kıymetli dostum! İşte dikkat et size o haberi getiren ancak şeytandır. Müslümanlara vesvese veren şeytandır. Bunun üzerine kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan Allah’ın nimeti ve lütfuyla geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir.
Kıymetli efendiler!
نَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءهُ فَلاَ تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٧٥﴾
Yüce Rab buyuruyor ki burada da: Size o haberi getiren ancak şeytandır, sadece kendi dostlarını korkutabilir. Ey İslam âlemi buraya dikkat et! Şeytanın vesvesesiyle şeytan kendi dostlarını korkutur. Mü’minleri katiyen şeytan korkutamaz mü’min kalbine gelen vesveseyi reddeden adamdır. İlham ile şeriatın ilimleriyle vesveseyi reddeder. İblîsin ayak izlerini sezer ve bilir. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz benden korkun. Yüce Allah böyle söylüyor. Kıymetli dostlar,
ولاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ إِنَّهُمْ لَن يَضُرُّواْ اللّهَ شَيْئاً يُرِيدُ اللّهُ أَلاَّ يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١٧٦﴾
Yüce Rab diyor ki: “Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah onlara âhirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azâb vardır.”
Dakika 10:28
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُاْ الْكُفْرَ بِالإِيمَانِ لَن يَضُرُّواْ اللّهَ شَيْئًا وَلهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿١٧٧﴾
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِّأَنفُسِهِمْ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُواْ إِثْمًا وَلَهْمُ عَذَابٌ مُّهِينٌ ﴿١٧٨﴾
Yüce Rab diyor ki; “Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, şahısları için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azâb vardır diyor Cenab-ı Hak.
مَّا كَانَ اللّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىَ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاء فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿١٧٩﴾
Yine âlemlerin Rabbisi olan Yüce Rab yine diyor ki; “Allah mü’minleri içinde bulunduğunu şu durumda bırakacak değildir. Ey İslam âlemi! İslam’a sarıl bu durumdan kurtulacaksınız. Pisi temizden Allah ayıracaktır ve Allah sizi gayba vâkıf kılacakta değildir. Fakat Allah, peygamberinden dilediğini seçip gaybı bildirir. O hâlde Allah’a ve peygamberlerine îmân edin. Eğer îmân eder ve günahlardan korunursanız, sizin için en büyük bir mükâfat vardır.
İşte yüce Rab diyor ki;
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَّهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَّهُمْ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُواْ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلِلّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿١٨٠﴾
Allah’ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır, o kendileri için şerdir. Allah yolunda harcamayanlar Kur’an-ı Kerim’i iyi dinleyin, Allah’ı dinleyin. Cimrilik ettikleri şey, Allah yolunda harcamadıkları bütün servetler kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Dakika 14:03