112- Tefsir Ders 112 hayat veren nurun keşif notları
112- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 112
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Kıymetli dinleyenler,
İmrân Sûresi’nin sonuna doğru ki âyetlerin keşfi ve tefsir notları ile bazı sizlere not vermeye çalışacağız ki, bunlar hayat veren hayatın notlarındandır. Kur’an-ı Kerim her kelimesiyle hayat verdiği için bizde size öz anlamından sonra bazı ipuçlarını da vermeye çalışıyoruz ki tabii kaynaklara dayanarak.
Hazreti Ebû Bekir (R.A) Yahûdîlerin dershanesine uğramış. Fenhas başta bir Yahûdî âlimi ve diğer Yahûdî âlimleri orada bulunuyorlar. Bunlar şöyle diyorlar: “Allah’a ihtiyaçlarının olmadığını söylüyorlar”. ‘’Hâşâ Sümme Hâşâ’’ Âyet 181’de ki beyâna bakıldığı zaman bu anlaşılıyor. Hz. Ebû Bekir (R.A) Fenhas’ın suratına şiddetli bir tokat vuruyor yemin ederek anlaşma olmasaydı boynunu vururdun diyor Ebû Bekir Sıddık. Fenhas Ebû Bekir’i Efendimize Hz. Muhammed’e (A.S.V) şikâyet ediyor. Efendimiz, Ebû Bekir’e diyor ki; seni buna sevk eden nedir ya Ebâ Bekir diyor. O da olayı anlatıyor, Fenhas inkâr ediyor. Allah (C.C) ve Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, Ebû Bekir’i tasdik eden işte bu âyetleri gönderiyor ki, İmrân Sûresi 181’inci âyet geliyor. Şimdi Cenab-ı Hak daima doğrunun yanındadır. İşte Sıddıklarda en doğru Allah kullarıdırlar. Şimdi amel pusulasına dikkat edelim. Herkesin bir amel pusulası vardır. Bu şöyle bir bak! Ne amel işledinse o amel seni amelin istikâmetinde gideceksin. İnancın istikâmetinde gideceksin. İnanç yanlış, amel berbatsa yandın! İnanç mükemmel, ameller güzelse hak ölçülere İslam şeriatının ölçülerine uygun ihlâsla yapılan amellerse işte o seni pusulanı şaşırmadan doğru gitmene vesile olacaktır. Şimdi bunların birde zâhirde görünenleri vardır. Gramofon telsizlerle seslerin tespitine nakline bakın. Fezada yayılıyor bunlar yazılıyorlar yayılmakla kalmıyor bunlar yazılıyor. Genel elektrik cereyanları ile arşa kadar gidiyor bunlar yazılıyor. Yerde gökte hiçbir şey yani lakayt bırakılmıyor. Bunun için Yahûdî’nin mâhiyetine büyük vahit aynı zamanda tehdit vardır. Şimdi biliyorsunuz ki vahitler tehdittir.
Dakika 4:50
Peygamber öldürmek küfürdür. Ne yazık ki Yahûdîler tarihte Siyon Yahûdîleri Mûsâ’ya Tevrât’a karşı koyan Siyon Yahûdîleri peygamberleri öldürdüler. Peygamber öldürmek küfürdür. İnat, kibir, zorbalık, düşmanlık, ahlâksızlık nedeniyle fitne ihtilâl yangını karşılığı Cenab-ı Hak ne diyor? “El harîka” yani yakıcı azâba çarpıldılar diyor. “Harik” cehennemin yangın azâbıdır, yakıcı bir azaptır. Kurban iddiaları da diyor yalandır ve iftiradır. Bu Îsâ’nın diliyle nesh edilmiş kaldırılmıştır. Îsâ (A.S.) Tevrât’ın bazı emirlerini nesh etmiş ortadan kaldırmış idi. Çünkü Îsâ Mûsâ’dan sonra gelen bir peygamber olduğu için her sonra gelen bir peygamber bir önceki şeriatları yeniler Allah’ın emri üzere. Hz. Muhammed’de en son Peygamber geldiği için Cenab-ı Hak Hz. Muhammed’le de önceki şeriatların hepsini yenilemiş yepyeni bir İslam minhâcını ortaya koymuştur. Şimdi beyyinattan bahsediyor. Beyyinat açık mucizelerdir. Zübur’dan bahsediyor hikmetli kitaplar demek. Kitâbı Münir, aydınlatan kitap hassın umuma atfı “atful has alelâm” olmaktadır. Kitap şeriatı hükümleri içerendir. Kur’an-ı Kerim’e göre durum böyledir vaat müjdedir, vaid tehdittir. “Her nefis bedenin ölümünü tadacaktır.” Yani her nefis bedensel bir ölümle ölecektir. Ruhâniyeti ise onun ruhu ise ya sefa sürecek îmân amelin karşılığı ve yahut ta ceza çekecektir günah ve küfrünün karşılığı.
Rahmân Sûresi’nin 26’ncı âyetinde Cenab-ı Hak كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ ﴿٢٦﴾ buyurmaktadır. “Yeryüzünde her canlı yok olacak” bu âyete melekler dediler ki: “Yeryüzündekiler öldü dediler.” Bu âyet gelince yani hepsi yeryüzünde ne varsa öleceklerini söylediler. كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ bu âyet inince de melekler bizde öldük ve öleceğiz dediler. Ancak Zümer Sûresi 68’de: إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ “Allah’ın diledikleri müstesnâ”. Her şey ölümü tadacaktır ama Allah dilediklerinden öldürmedikleri de bulunacaktır. O, O’nun dilemesine bağlı. Şehitlerin kazancı tüm faziletler esas âhirette verilmektedir. Şehitlerin kazancı ve bütün faziletlerin karşılığı aslında esas olan âhirette verilecektir. Dünyadaki verilenler dünyaya göredir. Âhiretteki verilecek olanlar âhirete göre verilmektedir. Birde metaı gururdan bahsediyor. Bu metaı gurur müşteriyi kandırmak işte bu dünyaya aldananların hepsinde âhiretini Rabbi ’sinin emirlerini ihmâl edenlerin tamamında metaı gurur vardır yani aldanma aldatma vardır. Müşteriyi kandıran nasıl ki birisi metaı gurur içindedir kendini kandıran, başkalarını kandıran, dünyada ebedî kalacağını sanan, har vurup harman savuran, îmân, haram, helâl tanımayan işte bunlar metaı gurur içindelerdir. Hep aldanmışlardır, aldatmışlardır, neticede aldanan hep kendileri olmuştur.
Dakika 10:50
Dünya hayatı serap gibidir, parıldar. Bulut gibi geçer gider bunu unutma! Dünya hayatı serap gibidir parıl, parıl parlar ama bulut gibi geçer gider. Serap nedir? Çölde bakınca su zannedersin gidince bakarsın ki, sadece çöl vardır orada, kum yığınları vardır. İşte dünyayı bu şekil serap görenler yarın aldandıklarını bileceklerdir. Bulut gibi geçip gittiğini de ömrün nasıl bittiğini Azrâil’in gelip de gırtlağına çöküp ver canını dediğini ve kimisinin çeke çeke, söke söke canını aldığını, kimisinin de incitmeden canlarını aldığını herkes ne kazandıysa karşılığını görecektir ölürken de. İptila, külfetli, zahmetli, tecrübe, deneme yani tam bir imtihan demektir. Bunun için dünya tamamen bir iptila imtihan âlemidir unutma!
Abdullah Bin Übey Efendimize (A.S.V): “Kur’an okuyup bizi rahatsız etme” demiştir bu münâfıkların reisi. Münâfıklar Kur’an-ı Kerim’den çok rahatsız olurlar. Hak bilgiden, doğru bilgiden rahatsızdırlar. Onlar hep yanlışın içinde yüzer dururlar. Onlar hep suyu serap görenlerdir. Serabı su zannedenlerdir. Allah (C.C.) Yahûdî ve Hristiyanların kitap verilenlerin işte durumuna bir bakın diyor. Okuryazarlarından Cenab-ı Hak bunlardan söz almıştı. Kimden? Tevrât’ı verdiği, İncîl’i verdiği o okur yazan olanların hepsinden Yüce Allah söz aldı peygamberleri aracılığıyla. Ne demişti onlardan söz alırken: “kitapta ne varsa açıklayın, gizlemeyin” demişti. (186’ncı âyete ve diğerlerine bir bakıver.) Ne yazık ki bunlar ne yaptılar? Kitaplarındaki gerçekleri gizlediler, rant sağladılar. Kur’an-ı Kerim verilenlerden de ahitleri alınmış delâlet yoluyla buda ortaya çıkmıştır. Kur’an-ı Kerim’i bilenler iyi bilenler Kur’an’ı da katiyyen gizleyemezler. Kim Allah’ın âyetlerini gizlerse Yahûdîlerin ve Nasrânîlerin düştüğü duruma düşerler ve Kur’an’ı kullanarak, arkasına saklanarak bunlar rant sağlayan ve doğru Kur’an’ı anlatmayan zihniyetlerin tamamı da aynı tiptendir ki, bunlarında bir defa hakkında Cenab-ı Hak hem lânet ediyor bunlara hem de acılı bir azâbın olduğunu da açık beyân olarak hatırlatıyor.
Dakika 15:15
“ لَتُبَيِّنُنَّهُ “ zamiri buradaki Hz. Muhammed’e veya kitâba râci görülmüş her ikisinde de İncîl, Tevrât bilenler Hz. Muhammed’i haber vermek zorundaydılar. İncîl, Tevrât bilenler. Orada ki لَتُبَيِّنُنَّهُ de ki zamiri Hz. Muhammed’e veya kitâba râci görülmüş ki her ikisinde de İncîl, Tevrât bilenler Hz. Muhammed’i haber vermek zorundaydılar, gizlediler, kötüye kullandılar, rant sağladılar ama en kötü alışverişi yaptılar. Allah’ın kitâbını, âyetlerini sattılar cehennemi satın aldılar. Kur’an-ı Kerim’i doğru anlatmayanların durumu da aynıdır. Bugün kimin te’siri altında kalarak kimin te’siri altında kalarak eğer bu Kur’an-ı Kerim’i doğru anlatmıyorsan oradan rant sağlıyorsan işte Tevrât’a yapılan ihâneti, İncîl’e yapılan ihâneti sende Kur’an-ı Kerim’e yapmış oluyorsun. Falanın hatırına, filanın hatırına Kur’an-ı Kerim anlatılmaz. Kur’an-ı Kerim Allah’ın tarafını Kur’an’ın, îmânın, İslam’ın, hak ve hakîkatin tarafı tutularak Kur’an anlatılır. Kur’an, Kur’an olarak anlatılır katıksız, katkısız. Asilden fere istiklâl edilir yoksa Kur’an-ı Kerim’in bir kısmını sen söyle bir kısmını söyleme. Kur’an’ın ve İslam’ın bir kısmını yok say bir kısmına inandın bir kısmına inanmadın, ne oldu? Bunlar için Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah bunlar tam kâfirdir diyor. أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا dikkat et! Bunlar tam kâfirdirler. Çünkü İslam’ın bir tarafına inanıp bir tarafına inkârla karşılanmaz inkâr edilmez. Allah’ın bütün emirleri îmânı gerektirir ve yücedir. Bunun için hangi âyeti ilâhî emri, hangisini eğer kişi inkâr ederse işte orada küfür vardır. Teksib ederse orada küfür vardır, şirkte küfür vardır. Bunun için İslam dini bir bütündür. Cüzü inkâr, külli inkârdır. Külli inkâr da küfürdür, cüzü inkâr da küfürdür. Kur’an-ı Kerim’i biz baştan sona aczimizle beraber anlatmaya çalışıyoruz. Şuanda İmrân Sûresi’nin son âyetleriyle baş başayız onun hizmetindeyiz. Oradan hayat bulmaktayız. Birlikte Kur’an-ı Kerim’den hayat alalım, hayat bulalım, gerçek hayatı yaşayalım diye de görev başında Kur’an-ı Kerim’in hizmetindeyiz. Daha doğrusu bu hizmet Allah’ın emridir, tüm insanlığa bir hizmettir. İnanır veya inanmaz herkesin kendi bileceği bir iştir. Onun için kıymetli efendiler, hayli zamandan beri bu hâle Müslümanlarda düşmüştür. Yani Tevrât’a karşı görevini yapmayan Yahûdîler, İncîl’e karşı görevini yapmayan Hristiyanlar nasıl öyle bir yanlışın, dalâletin içine düşmüşlerse, bugün Kur’an-ı Kerim’den uzak yaşayan onu anlamayan, dinlemeyen, birde onu doğru anlatmayan, gizleyenler aynı duruma düşmüştür Müslümanların o kesimi de. Burada bir şu fark vardır, Kur’an-ı Kerim son kitap olduğu için kıyâmete kadar bozulma şansı yoktur. İnsanlar bozulabilir, Müslümanların bir kısmı bozulabilir ama İslam’ın, Kur’an’ın bozulma şansı yoktur. Hurâfe kişinin kendi kafasındadır. Bid’atler kişinin kendi kafasındadır. İslam da bid’at da olmaz hurâfe da olmaz. Kur’an-ı Kerim’e yaklaşamaz. Sünnetler de böyledir. Bizim hadis-i şeriflerimiz tamamen senetlerle korunarak gelmiştir. Onun için uydurma hadisler ortadadır bunlar ret olunmuştur. Sahîh hadisler ortadadır kaynakları, tapuları, senetleri bellidir. Bunlar korunarak gelmiş korunarak kıyâmete kadar gidecektir. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat işte dört mezhebin temelde, özde ve diğer onlara yakın olan müçtehitlerinde burada büyük hizmetlerini, gayretlerini görmekteyiz. Aslı korumak üzere seferber olmuşlardır, ömür vermişler, göz nuru dökmüşler ve İslam bozulmadan kalplere yerleşerek belgelerle kitaplara, kaynaklara alınarak bize gelmiş bizden de kıyâmete kadar devam edecektir. Yani İncîl’in başına gelen Kur’an-ı Kerim’in başına gelmeyecektir ama Yahûdî’nin başına gelen Müslümanın başına gelecektir. Niye? Hristiyan’ın başına gelen Müslümanın başına gelecektir. Neden? Onlar kitaplarını ne yaptılar? Kitaplarına gereken önemi vermediler onun için korumadılar kitapları İncîl’i, Tevrât’ı.
Dakika 22:38
Müslümanların bir kısmı her ne kadar Yahûdî’nin düştüğü batağa düşecek Nasranî’nin düştüğü yere düşecek ama Müslümanların Ehl-i Sünnet Vel-Cemâat yolunda sağlam bir akıl devam edecektir. Bu Ehl-i Sünnet Vel-Cemâat yoludur. Peygamberimizin anladığı, anlattığı, uyguladığı İslam’ı Sahâbînin yolunu, Peygamberin yolunu hak mezhep müçtehitleri koruyarak gelmişlerdir. Ehl-i Sünnet yolu bu şekil devam edecektir kıyâmete kadar. Bir taraf ne kadar saparsa sapsın ister Nasrânî gibi olsun, ister Yahûdî, ister başkaları gibi olsun Müslümanların bir kısmı her ne kadar yanlış yaparsa da İslam’da yanlış yoktur. Bunun için Kur’an’ın, sünnetin, İslam’ın başına gelmeyecektir. İncîl’in başına gelenler Kur’an’ın başına ebedî gelmeyecektir. Tevrât’ın başına gelenler ebedî Kur’an-ı Kerim’in başına gelmeyecektir. Bozulmadı bozulmayacaktır. İslam’da bozulma olmaz ama insanlar bozulabilir, o kendi bileceği bir iş. Bunun için gönlüne göre cevap almak için şimdi bak Müslümanlarda bu tehlike var. Gönlüne göre cevap almak için tehdit, teşvik eden, câhil, ahlâksız Müslümanlar olduğu gibi ilmi, dini bir aldatma tuzağı gören ulemâ taklitleri de ortaya çıkmıştır. Buna dikkat et işte! Gönlüne göre cevap arıyor. Ben İslam’da neyse Allah’ın emri ona göre görevimi yapayım demiyor. Ya? İllâ dini kendine uyduracak gönlüne göre cevap almak için tehdit savuruyor. Bu sistemler yapıyor, sistemin adamları yapıyor ve fertler yapıyor, cemiyet yapıyor kim yapıyorsa bunun hepsi aynıdır. Bunun kimliği de önemli değildir.
Dakika 25:20
Bunları kim yapıyorsa gönlüne göre cevap almak için tehdit, teşvik eden, câhil, ahlâksız Müslümanlar olduğu gibi ilmi, dini bir aldatma tuzağı gören… Dikkat et! İlmi, dini bir aldatma tuzağı gören ulemâ taklitleri bunlar ortaya çıkmıştır. Kur’an-ı Kerim’de var olana yok diyor 14 asırlık icmâ ümmetin uyguladığını yok diyor kendi kafasına göre birilerine yağ yakıyor oradan rant sağlıyor. Kendi beyni bozulmuş milleti bozmaya çalışıyor. Bunlar ulemâ taklitleridirler. Bunlar ortaya çıkmıştır. Müslümanların arasında İslam âlemini paramparça etmek, kafaları bulandırmak ve milletin inancını sarsmak için elden gelen yapılıyor. Beyhude uğraşıyor bunlar, İslam sapa sağlam. İslam’ı bilen Müslümanı kimse kandıramaz. İslam’ı bilmeyen Müslümanım diyen herkes İslam’ı öğrensin bu ulemâ taklitlerine kanmasın kimse aldanmasın. 4 mezhebi yok sayanlar, 4 tane ekolden o kadar çok müçtehitler yetişmiş bize kadar sapa sağlam ne gelmiş? Rivâyetler gelmiş, dirâyet gelmiş ve bizden de bu asîl kaynaklar, içtihâd kapısı, terakkî kapısı kıyâmete kadar açık devam ediyor. Şimdi bunlar uydurma zihniyetleriyle kendi kafalarına giren hurâfelerle dinde reform yapmak isteyenler de var. İslam dini bunların hiçbirine tâviz vermez. İslam dini bütün âlemler de reformunu zaten yapmıştır. Bütün bâtılı devirmiş Hakk’ı hâkim kılmış kendisi hak bir dindir İslam, Şanlı Kur’an’ı Azîmüşşân çağların önünde bir kitâbı, İslam’ı sen neye uydurmaya çalışıyorsun? Kendi bozuk makinana mı uyduracaksın bozuk beynine? Bozuk beynini gel Kur’an’a uydur da beynin düzelsin. Çünkü Kur’an-ı Kerim hakkın, hakîkatin ta kendisi çünkü Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu yüce değerler, O’nun kelâmı Allah’ın kelimeleri (C.C). Onun için kıymetliler hakkı hak olarak kavrayanlar insanlığın dostudurlar. Hakkı ifade edenler insanlığın dostudurlar. Hakkı ne zaman ki bâtılla karıştırır insanlığa o bulanmış ve bâtıl karışmış olanı hak diye yutturmaya çalışırlarsa, bunlar kendilerini batırmışlar insanlığa da zarar verip batırmak isterler. Dikkat edin! Kur’an-ı Kerim’i Kur’an, Kur’an’ın âyetlerini âyetlerle açıklasana! Yine Kur’an-ı Kerim’i hadis-i şeriflerle açıklasana! Şer’i ilimlerle açıklasana! Buradan rivâyetten dirâyete geçsene ve Arap dili edebiyatını Kur’an’daki Kur’an’ın dili ve edebiyatını fesâhat ve belâğatını iyice öğrenip de bütün diller Kur’an-ı Kerim’in fesâhat ve belâğatı karşısında âciz kalmaktadır. Dünyanın bütün dilleri İslam’ı anlamak için birde Kur’an-ı Kerim’in fesâhat ve belâğatını bilmek zorundasın.
Dakika 30:07
Bileni dinle işin hiçbir zaman zor değil. Öğreninceye kadar öğrenmek için çalış ama bilenle hareket et bileni dinle. Şunun bunun sultasına giren, tâğutî güçlerin sultasına giren oradan buradan dilenciden daha berbat rant sağlayan ulemâ taklitlerine dikkat et! Yapmadığını bununla yapmış gibi gösterenler, bilmediğini bilmiş gibi gösterenler, doğruyu bozanlar işte bunlar Allah’ı bunlar unutanlardır Kur’an’ı kullananlardır. Kur’an-ı Kerim’in arkasına saklanıyor rant sağlıyor. Bunlar tek bir yumurta yumurtlarlar yüz bin gıt gıdak yaparlar bunlar böyledir tek bir yumurta yumurtlarlar yüz bin gıt gıdak yapmaya çalışırlar. Hâlbuki ne kadar çok gıdakladı ama oradaki tollukta iki yumurta yok bir tek yumurta bırakmış ama yüz bin gıt gıdak yapar. Kim bunlar? Ulemâ taklitleri geçmişin bütün değerlerini yok etmek isteyen, bugünkü bozuklara hakkı hakîkati feda etmek isteyen, kendini aydın zanneden, bilimden haberi yok. Kur’an-ı Kerim’i kavramamış, keşfedememiş, birinin taklidine bile ulaşamamış sadece taklidin taklidini taklit eden bu mukallitler işte kendilerini bu şekilde yüz bin gıdak yaparlar bir yumurta bırakırlar.
Abdullah Bin Ömer’den (R.A) Hz. Âişe (Radıyallahu Anha) Efendimizden en şaşırtıcı bir şey söyle dedi Âişe annemize Abdullah Bin Ömer. Âişe annemiz ağladı ve dedi ki: “O Allah Râsulü Muhammed’in dedi her şeyi şaşırtıcıydı dedi yani harikaydı diyor. Hârika üzerine hârika, ihlâs üzerine ihlâs, samîmîyet üstüne samîmîyet, îmân üstüne îmân, ilim irfân üstüne ilim irfân, merhamet üstüne merhamet Allah’a tamamen teslimiyet içinde idi demek getirdi.
Bir gün bana geldi Allah’ın Râsulü Âişe annemize diyor bana bir gün geldi yatmıştık diyor. Ya Âişe izin verir misin Rabbime ibadet edeyim dedi diyor. Bende yakınlığını ve isteklerini severim izinlisin dedim. Kalktı abdest aldı, namaza durdu, Kur’an okuyordu, ağlıyordu. Elini kaldırdı ağlıyordu. Gözyaşları yerleri ıslatıyordu. Derken sabah oldu, Bilâl’i Habeşî geldi, baktı ki sabaha kadar Peygamberimiz ağlamış.
وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ diyen âyeti ve peşindeki âyeti sabaha kadar okuyor ve ağlıyor. Bilâl’i Habeşî dedi ki: “Ya Rasûlallah sende mi ağlıyorsun? Hiç günahın yokken kimseye verilmeyen mertebeler, dereceler sana verilmişken sende mi ağlıyorsun? Ya ResulAllah diyordu.
Dakika 35:01
Efendimiz şükreden bir kul olmayayım mı? Nasıl ağlamayayım? Bu gece şu âyetin dedi bunu okuyup da vay düşünmeyenlere dedi vay düşünmeyenlerin hâline! Dedi ve ağlamasına devam ediyordu. Çünkü o Rabbi’ sini tanımış, Hakk’ı tanımıştı. Kur’an-ı Kerim onun kalbine iyice anlatılmış, yerleştirilmişti. Hakk’ı biliyordu ve insanoğlunun ve ümmetinin ne kadar gaflete düşeceğini de biliyordu. Ve kendisi yüzü yerde bir kul olmakla arşın merkezine Makâm-ı Mahmûd’a ulaşan Peygamber. Hiç kimsenin ulaşamadığı derecelere, mertebelere ulaşmıştır. Ruhlar âlemin de ruhlar yarışmış Hz. Muhammed’in ruhu hepsini geçmiştir. Şuanda bütün ruhlar peygamberlerin ruhları da dâhil Hz. Muhammed’in emrindedir. Onun şeriatına bağlıdır. Görev çünkü kıyâmete kadar Hz. Muhammed’in şeriatı geçerlidir. Onun Ruhâniyeti görev başındadır. Herkesin onun emrindedir. Çünkü Cenab-ı Hak ne buyurdular? اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ قُلْ buyurdular. Allah ve Rasûlüne itaat ediniz diyor. Şeriatın emirlerine milim milim uyunuz tâbî olunuz işte budur. Bu dünyada kim varsa bunların tamamı şu anda İslam nizâmını yaşamak ona inanmakla mükelleftir. Bütün peygamberleri bugün getirseniz Hz. Muhammed’in emrinde çalışılar. Bunu birileri anlayamamış olabilir, anlamayanlar olur, yanlış anlayanlar olur hiç yanlış anlamaya falanda gerek yoktur. Hz. Muhammed’in şahsında Cenab-ı Hak İslam dinini İslam şeriatını minhâc olarak ortaya koymuş bütün kıyâmete kadar îmân ve amel edilecek değerleri İslam ile Cenab-ı Hak kendi kanunlarıyla yeryüzüne yerleştirmiş tüm insanlığa bunu teklif etmiştir. Onun için görevli peygamber Hz. Muhammed’dir.
Yine Fahrettin Râzî sâlih yola giren diyor delilleri çoğaltmalı kalp nurlanınca deliller perde gibi olur. Bilginin nuru kalbe düşünce kısa özetini ister. Allah bilgisinin nurlarının tecellîsi tamamlandığı zaman zulmet ortadan kalkar dediler. Fahrettin Râzî o büyük âlim de bu güzelim ifadeyi kullandılar.
Dakika 39:40