119- Tefsir Ders 119 hayat veren nurun keşif notları
119- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 119
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Terörün kaynağı da onlardır çünkü insanlar itildikçe, ötekileştirildikçe işte ayırım ve bölücülük buradan çıkıyor ortaya. Benim inandığım değerleri ben ölsem de, parçalansam da ben inancımdan vazgeçer miyim? Parça parça etsen inancımdan vazgeçer miyim? Sen putundan vazgeçmiyorsun da ben Allah’tan vazgeçer miyim? Kitâbım Kur’an’dan, Peygamberim Muhammed’den, yüce değerlerimden yani bu inananların vazgeçeceğini mi zannediyorsun sen? Parça parça olsa yine vazgeçmez çünkü sen putundan vazgeçmiyorsun, tâğutun’dan vazgeçmiyorsun, şehvetini tanrılaştırmışsın sen o cebine giren parayı tanrılaştırmışsın rantın kulusun. Bunlardan vazgeç Allah’a kul ol, Allah’ın nimeti hepimize yetecek artacak, kardeş olalım. Biz Âdem’in çocuklarıyız, niye düşman olalım ki birbirimize? Kardeş olalım Allah’ın kullarıyız. İslam dini inananlar kardeştir diyor. Allah’a inanalım O’nun ortaya koyduğu değerlere inanalım, kardeş olalım, inanmıyorsan inananlara dayatma! Herkes özgürce yaşasın.
Onun için dişi de erkekten yaratılıyor. Türeme önce erkekten başlıyor. Erkek yalnızlıktan, kısırlıktan kurtulmuş oluyor. Büyük nimet kadın için erkek, erkek için kadın bunu unutma! Yine Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed insanlığın tamamına rahmet tecellîsi olarak Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği o Şanlı Peygamber (A.S.V) bak ne diyor. Dünya bir eşyadır yani dünyadaki varlıklar en hayırlısı bunun diyor Sâlihâ kadındır… Dikkat et! Erkek için bu varlığın en hayırlısı dünyadaki varlıklar arasında erkek için kadındır diyor. Kadın için kim? Erkek. “Erham” çocuk yatağına yakınlık sebeplerine acıma, şefkat, merhamet, akrabalık bu konuya da ilâhî hükümlerin yerine getirilmesi istenmektedir yani “Erham”, Sıla-ı Rahim bu da İslam’da çok önemlidir. Bu “Erham” kelimesinin hangi anlamlara geldiği konuda kısaca bunlara değindik. Yine Sevgili Peygamberimiz bu Sıla-ı Rahim konusunda, erham konusunda bak ne diyor;
‘’er rahmü‘ diyor bakın rahim ‚müallegatün bil arşi tegulü men vesaleni ve vesalehüllâhü ve men kataani kataahullâhü’’
Diyor ki Peygamberimiz (A.S.V); Müslim’in rivâyet ettiği bir hadisi şerifte: “Rahim akraba ile ilgiyi sürdürmek arşa diyor sarılıp şöyle der; Arş’ı Âlâya diyor sarıldı ve şöyle dedi diyor. Ya Rabbi dedi diyor, beni gözeteni Sende gözet yani beni gözeteni Allah gözetsin, beni terk edeni Allah terk etsin dedi diyor.” Arş’ı Âlâ sarıldı da diyor ve bunun diyor sevabı da çabuk verilir. Sıla-ı Rahmin sevabı çabuk verilir. Zaten hadis-i şerifin içeriğini unutma! Ne dedi? “Beni gözeteni Allah gözetsin, beni terk edeni Allah terk etsin” dedi. Rahim Arş’a sarıldı böyle dedi. Şimdi Sıla-ı Rahim’i iyi anlayıp kavramak lâzım. Zinânın, yalan yeminin cezası çabuk verilir. Sıla– Rahim de böyle. Zinânın cezası da dünyada çekmeden ölmez, yalancı dünyada çekmeden ölmez. Ve ana babaya âsî olanlar Sıla-ı Rahmi terk edenler dünyada başına belâ gelmeden çekmeden ölmezler. Allah’u Teâlâ der ben Rahmânım o Rahim’dir diyor. Ben ona ismimden isim ürettim. İyilik yapana ihsânda bulunurum diyor. Dikkat et buraya! İyilik yapana ihsânda bulunurum. İlgiyi keseni mahrum ederim yani Sıla’-ı Rahim’den ilgiyi keseni mahrum ederim. Sadaka, Sıla-ı Rahim ömrü uzatır. Sadaka, Sıla-ı Rahim ömrü uzatır. Kötü ölümü def eder sakıncalı tiksindirici şeyleri de def eder. Bu müjdelere dikkat et! ‚Eftalüssadagati zir rahimil kâşihî‘ Ne diyor; “Sadakanın faziletlisi düşman olan akrabaya verilendir” diyor. Yani akraban sana düşmansa bile ona sadaka ver iyilik et. Bak, bu da Sıla-ı Rahim’in yine önemini öne çıkarmaktadır. Çünkü belki senin ona yaptığın iyiliklerle o kötülüklerinden, düşmanlığından vazgeçer. Vazgeçmese sen görevini yapmış olursun.
Dakika 7:00
Bunu da unutma! Ahzâb Sûresi’nin 4’üncü âyetinde ذَلِكُمْ قَوْلُكُم بِأَفْوَاهِكُمْ ‘’İlâ Âhiri’l Âyeh’’ “Bunlar diyor ağızlarınızla söylediğiniz sözlerdir” diyor. İslam’da söz hak ve gerçek olmalı ve özde olan sözde olmalı, sözde olan özde olmalı. Yoksa gelişi güzel inanmadığın söz ağzında olmamalı hak olan sözü ağzinâ alabilmeli.
Zengin ve güzel olan yetimlerle Mehir vermeden evlenmek isteyenler, evlenmesine engel olanlar… Bunlara da dikkat edin! Şimdi zengin ve güzel olan yetimlerle evelenmek istiyor. Hem zengin hem güzel diyor hem de Mehir vermek de istemiyor yetim ya, gariban ya bunlara karşı bak ne diyor; bunların diyor evlenmesine engel olanlar başkasıyla evlenmesine de engel oluyorlar. İşte bu âyetler ne diyor burada bu yetim hakkı yiyenler karnına ateş dolduranlardır diyor. Dikkat et! Yetimin hakkını gözet adâletten ayrılma! Yetimle de evlenirsen evlen ama hakkını koru zorbalık yapma! Onun da haklarının özgürlüğünün olduğunu unutma! ‘’Yetama’’ yalnız kalan babasız, kimsesiz, aklı ermez, gücü yetmezlere yetim denmektedir. Dul kadına da yetim denmiştir. Kadına da yetim der çünkü kadının gücü zayıftır. Zayıf olduğu için bilhassa dul kadınlara da yetim denmiş onları da İslam koruma altına almıştır. Sonra kadının da özgürlüğü vardır. Bir dul kadın evlendirilirken baba zoruyla, meto zoruyla evlendirilmez. Kadının kendi izniyle, ilâhî kânûnlara uygun olarak o özgür hür irâdesiyle evlenmeye muvafakat göstermesi lâzım ben istedim de oldu diye dayatarak olmaz diyor. İslam dini hürriyet yoludur, özgürlük dinidir. Dayatmanın şiddetle karşısındadır. İlâhî adâlet ve ilâhî ölçüler uygulanır. Bu hadis-i şerif Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve Ahmed Bin Hambelî’n rivâyet ettiği hadis-i şeriftir. İki zayıf diyor bak Peygamberimiz yetim ve kadın diyor. Bunların hakkında Allah’tan daha çok korkun diyor. Her konuda Allah’tan korkun ama yetim ve kadın hakkında Allah’tan daha çok kork diyor. Niçin? Yetim belli kadında zayıf, nâzik yaradılışlıdır. Bu korunmalıdır, ihânet edilmemelidir. Kötü gözle bakılmamalıdır. İlâhî ölçülere göre hareket edilmelidir. Manevî Feyzü’l Kadir Kenzu’l Ummal da bu hadis-i şerifte oradadır ki ‚ittegullâhe fiddaifeynil yetimî vel mereti‘ diyor bu hadis-i şerifin metni de budur. İhtilâmdan, buluğdan sonra yetimlik yoktur. ‚Lâ yütme bağdel hulmî‘ Şimdi burada da yetim artık kişilik kazandıysa hak ve özgürlüklerine sahipse ondan sonrada onun kişiliğine artık ne yapacaksın? Kişilik haklarını ona tamamen vereceksin. Kişilik haklarının sahasına girmeyeceksin. Onun da artık bir kişi olduğunu unutmayacaksın. Hâlâ onu kendine çocuk gözüyle bakıp onun kişilik hakları yokmuş gibi davranmayacaksın. İmâm-ı Âzâm bu konuda çok titizdir. Aklı biraz aklı kendine yetecek duruma geldiği zaman ki aklı zayıf olanların biraz aklı güçlendiği zaman bile onlara tam özgürlük, hak ve salâhiyet, mülkiyet hakkı ve tam bütün haklar ona verilmedir der İmâm-ı Âzâm. Biraz aklı zayıf olanın aklı biraz güçlendiği zaman dahi onu diyor kişilik haklarını hak ve özgürlüklerini, mülkiyet ve hürriyetini diyor kısıtlamayın ona başka türlü muamele yapmayın diyor. Yine Suyûtî kadınlar hakkında da: “Allah’tan korkun ona göre evlenin” buyurmuşlardır. Mesela ihtiyaç hâlinde, zaruret hâlinde ve adâlet şartı olmak kaydıyla dörde kadar bu âyetler Kur’an-ı Kerim’in mesnâ ve sülâse ve rubâ diyen bu âyetler ne diyor? Dörde kadar evlenmeyi ruhsat veriyor. Ne zaman adâlet şartıyla adâlet yerine gelecekse, bunu unutma! Adâlet yerine gelmeyecekse diyor bir taneyle yetinin. Şimdi bunu birde ihtiyaç hâli ikinci evliliğe ihtiyaç nereden doğar? Bunların birçok nedenleri var, sosyal nedenleri var, biyolojik, ruhsal nedenleri var. Fiziki yönleri var. Düpedüz bunun yasaklayıp zinânın önünü açtığın zaman sen şimdi çağdaş mı davranmış oluyorsun? Zinâ etmek çağdaşlık mı oluyor? Medeniyet mi oluyor? Zinâda fayda mı var? İkinci evlilik zinânın önüne geçecekse, zinâ tehlikesi varsa, tam bir ihtiyaç varsa, adâlet ilkeleri yerine gelecekse işte o zaman ortaya bir ihtiyaç doğar. Zinâdan da korkun diyor ihtiyaca göre bunları bu şekilde evlilik gerekiyorsa evlenin ama sakın ola ki adâletten ayrılmayın! Adâlet yapamayacaksanız o zaman bir taneyle evlenin. Şimdi kadın insan yetiştiren, insan üreten insanlığın annesi olduğu için kadının değeri daima korunacaktır. Korunmak zorundadır. İster bir evli ol, ister iki evli ol, ister üç, ister dört ol. Kadının bütün adâlet ilkelerine hakları korunmak zorundadır. Kadının değeri yerinde tutulmak zorundadır çünkü o insanlığın annesidir.
Dakika 15:30
Adâlet şartlarına bağlı bir izindir. Nedir? İkinci evlilik adâlet şartlarına bağlı bir izindir. Taaddüt-ü zevcat zinâ yollarını kesmek burada birinci zinâdan korunmak, ikincisi erkeğin güçlü olması, kadının çabuk güçten düşmüş olması. Kadının zayıf, isteksiz olması, çocuk edinme kadının çok olması yani erkek azalmış kadın çoğalmış. Savaş vesâire gibi sebepler ortada olduğu zaman diyor tabii bunlar zarûrî sebeplerdir. Evlenmek herkesin hakkıdır. Hele de dürüst erkekler azaldığı zaman gerçek erkek ortada az kadın kıymetini bilmeyenlerin sayısı çok, o zaman ne yapacak o kadın? İyi erkekle adam gibi adamla evlenebilirse ikinci evlilikte adâlet şartları ve bu gibi ihtiyaçlar ortadaysa hiçbir sakınca yoktur, evlenmelidir. Bu konuyu erkeğimiz ve kadınlarımız Kur’an-ı Kerim’in burasını iyi anlasınlar sakın Kur’an’a karşı çıkmasınlar! Kur’an’a karşı çıkarlarsa ne olur? Kendilerini mahvedenler. Kur’an karşı çıkmayı kabul etmez. Allah’tan ne ben iyi biliyorum ne sen ne başkası, Allah iyi biliyor. Ortamın ihtiyaçlarını, sosyal ihtiyaçları, ruh yapısı, beden yapısı, ortamın değişen şartları bunlar düpedüz dereyi tepeyi düz görüp bu olacak şey değildir deyip de karşı çıktığın zaman sen, dünyada sosyal ihtiyaçların hiçbirini görmüyorsun demektir. İslam bütün ihtiyaçlara cevap veren bir dindir. Sakın ola ki Kur’an’ın emirlerine karşı çıkma! Çıkarsan kendine yazık edersin, îmânına yazık edersin. Kur’an’a karşı çıkarak îmân olur mu? Olmaz. Kur’an-ı Kerim bu izni vermiş mi? Adâlet şartını ortaya koymuş mu ve zarûrî şartları, gereksinimleri, sosyal ihtiyaçları gözden geçir demiş mi? Zinânın yolunu kapat demiş mi? Üç beş tane sayısız kadınlarla zinâ edeceksin ama ikinci evliliğe ihtiyacı olan adâlet şartını yerine getirene bunu yasak edeceksin. İşte o zaman zinânın kapılarını açıyorsun, namusun namuslu yaşayacağım ben zinâ etmeyeceğim diyenlere ne yapıyorsun? Kapıyı kapatıyorsun. Öyle an olur ki, ikinci evlilik tamamen kaçınılmaz ve şart olur. İhtiyaç hâsıl olur. Ha şimdi kadın bir tanesi ikinci evliliği kabul etmiyorsa hâkime müracaat eder boşanma hakkı var mıdır? İslam’da vardır. Kadın gider ben boşanmak istiyorum diye dava açar o da haktır. Bu da ne zaman olur? Bunu da şöyle diyelim, adâlet ilkelerine riâyet edilmez kadının birisinin hakkı çiğneniyorsa, hakları verilmiyorsa kadın hakkını arar. Burada erkek hakkını aradığı gibi kadın da arar. Burada adâlet ilkesi şarttır. Ölçüyü sosyal ihtiyaçlar birini getirince öbürünü kapı dışarı edemezsin. Bunların hepsi değerlidir. Hiç kimse değersiz değildir. Senin sağ kolun ne kadar değerliyse sol kolunda değerlidir, sağ gözün ne kadar değerliyse sol gözünde değerlidir, akciğerin ne kadar değerliyse karaciğerinde değerlidir. İnsan böyledir insan değerlidir. İki kadın da değerlidir tek kadında değerlidir. Herkesin değerleri verilecektir.
Dakika 20:24
Bunun için evlenmek haktır, vazifedir, hem muamele hem ibadettir. Hanefîlere göre Hanefî müçtehitlerine göre o ekolden gelen yüksek âlimler ki bütün müçtehitlerimiz yüksek şahsiyetlerdir. Dikkat et! Evlenmek haktır diyor vazifedir, hem muameledir hem ibadettir yani evlilik ibadettir. Bu Hanefî müçtehitleri bunun ibadet olduğunu söylemişlerdir. Adâleti sağlayacak erkek sayısı azaldığı zamanda ortaya kadınlar için problem çıkar. Evlenecek erkek bulamaz, güvenecek erkek bulamaz. Güvendiği bir erkekle evlenmek hakkıdır. Yetimler hakkında adâletsizlikten korkmamak küfürdür bunu da unutma! Yetimler hakkında adâletsizlikten korkmamak küfürdür çünkü Kur’an-ı Kerim sıkıca üzerinde duruyor. Nikâh farz-ı ayn olan yerler vardır bazen olur ki, nikâh evlenmek boynuna farz-ı ayn olur, borç olur. İllâ evlenmen gerekir. Bazen vacip olur, bazen sünnet olur ve bu gibi kısımlara ayrılır. Mekruh ve farz-ı kifaye diyenler de vardır. Bunlar kimin için? Ümmet içindir.
Şimdi kaynaklara bakalım Sevgili Peygamberimiz ‘’en nikâhü sünneti femen rağıbe an sünneti feleyse minnî’’ Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır; “Nikâh benim sünnetimdir. Yüz çeviren benden değildir” buyurmuşlar. Bu hadis-i şerif Buhârî ve Müslim’in ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadis-i şeriftir. Evlilik İslam’da ve fıtratın gereğidir ve hem de Peygamberimiz benim sünnetimdir derken bu fıtratında sünnetidir. İhtiyaç hâlinde mutlaka evlenmelidir. İster erkek ister kadın olsun buna kimse engel olmamalıdır ve evliliğin şartları zaten İslam’da belirlenmiştir. Bu şartlara kurallara da uyulmalıdır. Birinci şart mü’min erkekle mü’min kadın evlenmelidir dengi bulunmalıdır. Denk ve küfür ötesi kolaydır. Soğan ekmek yese samanlıklar saray olur yeter ki îmânlar güzel olsun. Kemâl derecesinde îmân olsun, Allah sevgisiyle dolup taşsın gönüller orada mutluluktan başka bir şey olmaz. Kişiye göre hüküm evlenene yardım edin diyor Peygamberimiz kolaylaştırınız zorlaştırmak zinâyı kolaylaştırmak demektir. Evliliğin önüne engel çıkarırsanız zinâ kolaylaşır diyor. Evlenmek nâfile ibadetten eftaldir, yine Hanefî müçtehitleri diyor bunu. Bir müçtehit rast gele içtihâd etmez, rast gele görüş beyân etmez. Âyetleri tarar, hadis-i şerifleri iyice süzgeçten geçirir bütün bunlara belgelere baktıktan sonra ortaya ne yapar? Görüşünü beyân eder. Müçtehitlik öyle ucuz bir iş değil yüksek mertebedir. Evlenmek nâfile ibadetten eftaldir diyor. Kim? Hanefî müçtehitleri, ama Şâfiî Hazretleri de mubâh demiştir. Bu da onun anladığı ve vardığı sonuçtur.
Dakika 25:23
Kadın sayısı artınca evlilikten, annelikten mahrum etmemek bakın, öyle ortamlar vardır ki kadın sayısı artar. Fuhuştan, zinâdan korumak, mesela bir örnek gerekirse Almanya’da ikinci dünya harbinde üç kadın üç misli olmuştur erkeğin üç misli olmuş. Birçok kadınla düşüp kalkmayı mubâh sayanlar kızını aşığıyla görünce sevinenler nikâhsız arkadaşlık perdesi altında… Dikkat et! Nikâhsız arkadaşlık perdesi altında kabul edenler dilediğinde kovmakta âile ve eşlik alâkası değil sadece bedenindir. Dikkat et! İşine gelince bunları yapıyor dilediğinde de kovuyor. Kimi? Kadını kızı ne ise, âile ve eşlik alâkası değil bu. Bu kadına verilen değer değil bu. Sadece bedeninden faydalanmaktır. Helâl yoldan nikâhı yasaklıyor haramı ama haramı serbest bırakıyor. Kadını bu ne demektir? Kadını hayvan mertebesine bu indirmek demektir. İşine geldiği zaman kullanıyor işine gelmeyince kovuyor. İslam bunu kadına bu hakareti İslam kabul etmez. Kadın şerefli bir kızıyla, kadınıyla istediğin gibi onu kullanıp onu atamazsın! Onun hak ve hukûkuna adam gibi riâyet edeceksin. Onu ölçülerine dikkat edeceksin. İslam dini öyle rast gele şunu al da iki hanımın olsun demez. Onun bütün hak ve hukûkunu ne yapar? Garanti altına alır. Birinciye îmân ve sevgi, ondan sonra adâlet ve onun yanında da maddî manevî kifâyet. Öyle maddî manevî onun ihtiyaçlarını gideremeyen ikinci hanımı alamaz. Öyle ucuz değil, ama bugün bakın dünyanın hâline. Boşanmalara bir bakın, sebebine bakın! Mutsuz yuvalara bakın, stresten çıldıranlara bakın! Neden öyle oldu bu? Ruhları perişan ettiler, mideleri beslediler, nefisleri beslediler, kalbi, ruhu ihmâl ettiler. Ruhun mutluluğu neredeydi? Îmânda, Kur’an’da Allah sevgisiyle dolup taşmaktaydı bunu aldılar. İnsanlıktan aldılar. Alamadıkları yine mutlu yaşamaya devam ediyor.
Taaddüdü Zevcat; haksızlık olursa mekruhtur. Dikkat et! Yani ikinci evlilik ortaya bir haksızlık çıkacaksa bu mekruhtur. Bazen mendup olur bazen vacip olur. Ne zaman? Fuhuş zinâ tehlikesinde işte o zaman mendup ve vacip olduğu durumlar olur ama haksızlık olursa mekruh olur. Zâhirîler bunu Ehl-i Sünnetin dışındaki bazı görüşlerde kimisi dokuz der ve fikir yürütmeyi icmâyı da kabul etmezler. Bu Zâhirî görüşüdür. Râfızî Şiîlerden de bir kısmı sınır koymamıştır. El-İyâzu Billâh Allah korusun tabii bunlarda tamamen İslam’ın, Kur’an’ın ölçülerinin dışına çıkmışlar. Zaten Ehl-i Sünnetin dışındalar.
Dakika 30:05
Onun için İslami ölçüler ilâhî ölçülerdir hayatı yaratan Allah herkesin mutluluğuna dâir de İslam’ı Kur’an’ı göndermiştir. Mutluluk reçetesi Kur’an-ı Kerim’dir. Yalnız doğru anlamalı, doğru uygulamalı! Velîler Mihri almışlarsa bak, şimdi Mehir konusunda Mehir tamamen kızın veya kadınındır. Ne kocasının ne akrabaların kimsenin bunda müdahalesi olamaz. Şâyet Velîler Mihri almışlarsa, ister koca tarafı ister kadın tarafı kadına diyor kıza teslim etsinler Mehir onun hakkıdır diyor. Sefih kelimesi aklı, dini noksan kamu mallarını özel malları sefihlere terk etmeyin diyor Kur’an-ı Kerim. Niye? Mallar millî servet ve şahsî servet olsun, millî servet olsun İslam servetin heder olmasını isrâf olmasını istemez. İmâm-ı Âzâm akıl baliğ olana malını teslim edin demiştir hemen. Akıl baliğ oldu mu birisi, diyor yetim olsun başkası olsun akıl baliğ olana malını teslim edin o mal onunsa hemen ona verin diyor. Burada da hürriyet ve mülkiyet hakkı İslam’da esastır. Rüşt bekleme süresi sefihlerde 25 yaştır İmâm-ı Âzâma göre yani aklı, dini noksan olanlarda yaş müddeti İmâmı Âzâma göre 25’tir. Ama normal insanların ki ise, 12,15-9,15 diye müçtehitlerimizin çoğunluğunun kabul edilmiş görüşleri vardır. Yine bu konu da İmâm-ı Âzâm’ın son haddi de 18’dir. Yetim malı yiyenlerin durumu daha önceki âyeti kerimede geçti daha nice âyetlerde de geçmektedir.
Dakika 32:38