AmeldeFıkhı 14-01

14- Amelde Fıkhı Ekber Ders 14

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 14

 

Kıymetli izleyenlerimiz, sizlere abdest ile ilgili dersimiz devam etmektedir. Abdestin sünnetlerini sizlere anlatmaya devam ediyoruz. Konumuz, dersimiz fıkıh okuludur, onun ekolü okumak, okutmak, İslam âlimlerinin ortaya koydukları o mükemmel keşifleri sizlere duyurmak. Meshin tekrarı sünnet değildir dediler. Kıymetliler; vücudun herhangi bir yerine mesh ederken tekrarı sünnet değildir dediler, yine Abdullah Bin Zeyd’den gelen Hadis-i Şerifte ve başını bir defa mesh etti diyor. Yine başka bir haberde abdest alıp başını bir kere mesh etti ve dedi ki Sevgili Peygamberimiz’in (A.S.V.) abdestidir. Resûlullah’ın abdestini görmek isteyen bana baksın dedi; bu da Hazreti Ali’den gelen bir haber. Yine Tirmizî’nin haberinde hasen sahih bir Hadistir dediler. Yine kıymetliler; hepsi de dedi ki; ve başını bir defa mesh etti dediler, eftal ekmel olanı devamlı olarak yapmıştır. Yani eftal olanı ve ekmel olanı devamlı olarak yapmıştır. Kıymetliler, Şafiîlere göre meshin de üçlenmesi sünnettir. Hz. Enes’ten rivayet edildi, üç eftaldir demişler, böyle anlamışlar. Dedi ki: Osman Bin Affan’ı gördüm, kollarını üç defa yıkadı, başını üç defa mesh etti, sonra dedi ki: Resûlullah’ın aynen böyle yaptığını gördüm. Çok kıymetliler, bunlar bakın hepsi kıymetli haberlerdir. Yalnız hangi ortamda ne için, neyi yaptığını bilmek de tabii ayrı bir keşif gerektirmektedir. Bunlara şöyle ulemâmız her türlü göz atmış. Şimdi cumhur, Şafiîlere cevap verdiler; bak burada cumhur Şafiîlere cevap verdiler. Anlaşılan cumhurun sahih sünnetten delilleri Şafiîlerinkinden daha kuvvetlidir diyenlerimiz oldu. Evet, bütün başın mesh edilmesi; bu da sünnettir, Hanefiler ve Şafiîlerde kaplanması; başın meshle kaplanması sünnettir. Farz değildir. Bu da Buhârî ve Müslim’in rivayetlerindeki sünnete ittibâ içindir. Hanefilerde bir defa, Şafiîlerde üç defa başın tamamının meshi, Mâlikîlere ve Hanbelilere göre anlattığımız şekliyle onlarda vaciptir; yani vacip burada farz anlamındadır. Mâlikîler ve Hanbelilere göre bu vaciptir, diğerlerine göre başın tamamının mesh edilmesi sünnettir. Zaten farzları anlatırken bu konulara değinmiştik. Şimdi ise sünnet bölümünü anlatıyoruz. Sünnet anlatırken de zaman zaman diğer hükümlere de değinmek gerekiyor ve değiniyoruz.

 

5:11

 

Şimdi bunun da şekli şöyledir: İki elini başının önüne koyar, yani başın tümünü mesh ederken, orta parmağını öbürüne birleştirilir, başparmağını da şakaklarına koyar, sonra da ensesine doğru götürür, hareket eden saçı varsa başladığı yere geri götürür. Şimdi bu da mesh etmenin şeklidir. Mâlikîlere göre ıslaklık kalmış ise, yani elinde ıslaklık kalmış ise meshi tekrar etmek sünnettir derler Mâlikîler. Hanefilerin delili, Amr Bin Şuayb Hadisi ve Hazreti Osman’ın Hadisidir (R.A.). İkisinde de sadece sonra başını mesh ettiği ibaresi vardır; adet zikredilmemiştir. Ebû Habbe’nin, Hz. Ali’nin abdestini vasfeden Hadisidir. Onda da; “ve başını bir defa mesh etti” diye yazmaktadır. Bunlar da Hadis-i Şeriflerdir ve cumhur Şafiîlere bu şekilde cevap verdiler. Kıymetli efendiler, konu anlaşılmıştır, Şafiîler ve Hanbeliler başın bazısının mesh edip kaldırılması sonra sarığın üzerinde tamamlanmasını caiz gördüler. Şafiîler ve Hanbeliler, başın bazısının mesh edip kaldırılması zorsa sarığın üzerine tamamlanmasını caiz gördüler. Resûlullah (A.S.V.) alnını mesh etti, sarık ve meshler üzerine de mesh verdi. Bu da Müslim’in ve diğerlerinin rivayet ettiği bir Hadis-i Şeriftir. Kulakların içten ve dıştan meshi: Cumhura göre yeni bir su ile kulakların içten ve dıştan mesh edilmesi sünnettir. Evet, kıymetliler. Resûlullah’ı (A.S.V.) abdest alırken gördü, başı için aldığından başka kulakları için de su aldı. Bu da İbn-i Zeyd’den gelen bir haberdir, aynı haber başkalarından da gelmiştir. Hanbelilere göre kulakların meshi vaciptir, hatta farz anlamında bir vaciptir. Kulaklar baştandır derler onlar, tercihe şayan olan bunların sünnet olduğu görüşüdür ama her mezhebin bir müntesibi kendi mezhebini yaşadığı zaman Yüce İslam’ın köklerine yapışmış ve İslam’ı yaşamış olur, çünkü hepsinin kökeninde sağlam haberler var. Şimdi kulaklar baştandır Hadisi sabit değildir. Bu Hadis-i Şerife zayıftır dediler. Şevkânî de dedi ki: Müstehap olduğuna işaret vardır, vacibe ancak açık bir delille gidilir. Aksi hâlde demediğini Allah adına demek olur dedi. Bunu da Şevkânî söyledi.

 

10:09

 

Yani bir şeye vaciptir veya farzdır -ki burada farz anlamında olan bir vacip- şimdi farz diyebilmek için kesin delil olması gerekir diyor ve doğru söylüyor. Kulakların meshi Şafiîlerde üç defa, cumhurda bir defadır. Cumhur denilenden, Şafiîlerin dışında başta Hanefiler ve diğer mezhepler kastedilmektedir. Şimdi sağdan başlamak: Mâlikîler bunu fezailden saydılar ve sünnet olduğuna delil de Hz. Aişe’den gelen Hadis-i Şeriftir. Yani ellerin ve ayakların yıkanmasında sağdan başlamak, bu da sünnettir dediler ve Hadis-i Şerifte rivayet ettiler. Bu Hadis-i Şerif Ayşe Annemiz’den gelmektedir (R.A.). Resûlullah (A.S.V.), nalin giymede, saç taramada, temizlikte ve her işinde sağdan başlamayı severdi. Yani Ayşe Annemiz diyor, her işinde sağdan başlardı ve severdi diyor. Sağdan başlama her şeyde sünnettir. Neticede varılan sonuç budur. İşte namazın, abdestin sünnetlerinden biri de sağdan başlamaktır. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde, buyurdu ki Efendimiz (A.S.V.): “Giydiğinizde ve abdest aldığınızda sağdan başlayın, elbiseni giyerken bile sağdan başla”. Tertip, muvalat ve ovma da sünnettir. Kıymetliler, şimdi abdestin adabı veya faziletleri: Bunlar; Hanbeliler ve Şafiîiler bunu sünnet kabul etmişlerdir. Kıbleye yönelmeye sünnettir demişlerdir. Yüksekçe bir yerde oturmayı da oturmakta, yüksekçe bir yerde durmak da yine abdestin faziletlerindendir denmiştir ve birçoğu bu konuda faziletler ve adap sayılmıştır. Şimdi kıymetliler, farzları, vacipleri, sünnetleri ve mekruhları iyi bilmeli, adap ve fazilette de tabii şuurlu olmaya çalışmalıdır. Bunun için yine abdestin adaplarından birçokları olduğu gibi bir de dua okumak. O da abdest hakkında; kimileri adaptandır dediler, kimileri müstehaptır dediler, kimileri de mubahtır dediler. Mesela ellerini yıkadığı zaman (Allahümmâhfaz yedi minna asike küllihâ) gibi okunan dualar. Abdest aldıktan sonra kelime-i şahadetler, mesela (Eşhedü enlâ ilâhe illâllahu vahdehu lâ şerikeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasûlü. Allahümmec’alni minettevvabîn, mec’alni minel mütteddahhırîn. Sübhanekâllahümme ve bi hamdik. Eşhedü enlâ ilâhe illâ ent. Estağfiruke ve etubu ileyk ve sâllâllâhu vesellemâ âlâ Muhammedîn ve âlâ âli Muhammed) gibi bu şehadetleri okumanın da fazilet yönünden, adap yönünden sayanlar olduğu gibi; bunlara kimisi mubah diyenler de olmuştur.

 

15:18

 

Evet, şöyle bir bakalım: Birçok dualar sıralanmış ve okunmuştur. Bunlardan birçoklarını, pek çoğunu zaten vatandaşımız bilmektedir. Birkaç tanesini hatırlatıyorum ki mesela (Allahümmec’alni minellezine yestemiunel gavle feyettebiune ehseneh) bu gibi duaları yapmak tabii faydadan halî değildir bunlar; her hayatımız dua olmalıdır. Rabb’imize ebedî boynumuz eğri, ona yalvarış hâlindeyiz. Çünkü biz onu muhtacız, başka kimseye değil. Şimdi abdestin sünnetleri ve adabı konusunda kıymetli hak mezheplerimizin bu fıkıh ekolündeki yüksek müçtehitlerin, başta Hanefi mezhebinin yüksek âlimleri olmak üzere, mezheplere göre şimdi şöyle bir bakalım: Abdestin sünnetleri Hanefilerde nelerdir? Mâlikîlerde nelerdir? Şafiîi ve Hanbelilerde nelerdir? Burada hem sünnetleri tekrar hatırlamış hem de azabını faziletlerini de bu arada öğrenmiş oluruz. Çünkü okulumuz fıkıh okuludur, okuyalım, okutalım. Kıymetli efendiler; şimdi Hanefilere göre abdestin sünnetlerine şöyle bir bakalım: Bileklere kadar elleri yıkamak, besmele çekmek, abdeste başlarken misvak kullanmak, üç defa su alarak istinşak yapmak, istinşakta mübalağa etmek, mazmaza yapmak; bunlar birer birer sünnettir. Hanefilerde, sık olan sakalı alttan başlayarak bir avuç su ile arasına suyun girmesini sağlamak, parmakların arasına su girmesini sağlamak, hilallemek, yıkanan azaları üç defa yıkamak, bütün başı bir defa mesh etmek, başa mesh edilen su ile dahi olsa kulakları mesh etmek, abdest azalarını ovalamak, organları peş peşe yıkamak, niyette bulunmak, Şanı Yüce Allah’ın kitabında zikrettiği tertibe riâyet etmek, sağ azalardan, parmak uçlarından ve başın ön tarafından başlamak; bunlar da birer birer sünnettir. Kıymetliler, şimdi bir de abdestin; Hanefilere göre abdestin adabına, faziletlerine şöyle bir bakalım: Boyun (boynun ön kısmı müstesna), mesh edilmesi yani boynu mesh etmek, yüksekçe bir yerde oturmak, kıbleye doğru yönelmek, abdest alırken başkasından yardım almamak, sıradan sözlerle konuşmamak, abdest alırken kalpteki niyet ile birlikte diliyle de söylemek… Bunlar da abdestin faziletinden, adabındandır. Ve devam ediyoruz. Her uzvu yıkarken rivayet edilmiş duaları okumak

 

20:08

 

ve besmele çekmek, serçe parmağını kulak deliklerine yerleştirip orayı iyice mesh etmek, geniş olan yüzüğünü hareket ettirmek, sağ el ile mazmaza ve istinşakta bulunmak, sol el ile sümkürmek, özür sahibi olmayan kimseler için vaktin gelişinden önce abdest almak, abdestten sonra kelime-i şahadet getirmek, abdestin artan suyundan içmek (bu ayakta içilebilir) ve Allah’ım beni tövbe edenlerden kıl, beni çokça temizlenenlerden kıl diye dua etmek -biraz önce okuduğum dua bundan idi-, Kadir Suresi’ni okumak, abdest aldıktan sonra kerahat vakitleri dışında iki rekât namaz kılmak (kazası yoksa); kazası varsa kazasına devam eder, meshlerine, ayaklarının topuklarına, incik kemiklerine ve ayaklarının alt taraflarına suyun gitmesi için gereken dikkati göstermek. İşte kıymetliler; bunlar abdestin birer birer Hanefilerde adabındandır, faziletindendir. Sünnetleri özetledik bundan önce, şimdi adabını. Mâlikî mezhebine şöyle bir göz atalım. Mâlikî ekolündeki yüksek âlimler de bakın ne dediler: Elleri bileklere kadar yıkamak abdestin sünnetlerindendir. Su kabına eli değdirmeden önce elleri bileklere kadar yıkamak, üçer defa su alarak mazmaza ve istinşakta bulunmak ve mübalağa etmek; bunlar birer birer sünnettir. Mâlikîlerde de bu üç sünnet için abdestin sünnetleri diye niyet etmesi veya ellerini yıkarken abdesti eda edeceğine dair niyetle bulunması zarûridir. İstinsar; burnuna çektiği suyu dışarı çıkarmak, sümkürmek, kulakların içini ve dışını tek bir defa mesh etmek ve her birisi için yeni su almak. Bunlar da Mâlikîlerde birer birer sünnettir. Islaklık kalmış ise başını tekrar mesh etmek, yüzü ellerden önce yıkamak suretiyle abdestin 4 farzındaki sırasına riâyet etmek, sonra başı, sonra da ayakları yıkamak; bunlar da birer birer sünnettir Mâlikî ekolünde. Şimdi herhangi bir farzı, meşrû olan sırasından önce yıkayacak olursak, yalnızca onu bir defa yeniden yıkarız. Bu da sünnettir. Sünnetin terk edilmesi hâlinde ise yalnızca o sünnet iade edilir. Yıkamadık bir bölge kalacak olursa, onu ve ondan sonraki diğer organları eğer terk süresi uzamamışsa bir defa daha iade eder. Bunlar da abdestin birer birer sünnetlerindendir. Şimdi abdestin faziletleri Mâlikîlerde şunlardır: Fiilen temiz ve temizlik özelliği olan bir yerde abdest almak.

 

25:03

 

Bunlarda da fazilettir, bütün mezheplerde de böyledir. Kıbleye yönelmek, ellerini bileklerine kadar yıkadığı vakit Bismillah diyerek besmele çekmek, abdest alırken alacağı suyu az kullanmaya dikkat etmek, sağ elini ve ayağını soldan önce yıkamak, sağ elini ve ayağını soldan önce yıkamak, kapları sağ el tarafında bulundurmak, organın ön tarafından başlamak, ikinci ve üçüncü defa yıkamak; bunlar birer birer abdestin faziletlerinden, adabındandır.  Hepsini sırasında yapmak, parmağıyla dahi olsa dişlerini temizlemek, eğer misvak yoksa o anda el parmakları ile de olsa dişlerini temizlemek, misvaklamak. Şimdi Şafiîi mezhebine bakıyoruz: Dişlerini enine temizlemek, elleri yıkamaya niyet etmek -yani ellerini yıkamaya başlarken niyet etmek- ve besmele çekmek, niyeti dil ile söylemek, bunlar Şafiîlere göre birer birer sünnettir ve bunu hatırından geçirmek; yani diyeti diliyle söylemek ve hatırından da geçirmek, ellerini yıkamak, onları üç defa yıkamadan önce herhangi bir sıvıya veya az bir suya daldırması mekruhtur. Mazmaza ve istinşakta bulunmak, üç avuç su ile yapmak ve bunlarda mübalağa yapmak, üçer defa yıkamak ve mesh etmek, tahlilde bulunmak yani aralara su girmesini sağlamak, ovmak ve misvak kullanmak, başın bütününü veya bir kısmını mesh etmek -ancak sarık üzerine mesh ederse onu bütünüyle mesh eder-, kulaklarının içini, dışını ve kulak deliklerini mesh etmek, sık sakalın arasını hilallemek, hilalleyerek ellerinin parmaklarının aralarını iyice hilallemek ve sıralamasına riâyet etmek, sağ taraftan başlamak,  gurre ve tahkilini uzun tutmak, suyu silkelememek-etrafa saçmamak, başkasından yardım almamak, kurulanma, yüzüğünü hareket ettirmek, parmaktaki yüzükler varsa onları hareket ettirmek, parmaklardan başlamak, organları iyice ovmak, gözlerin içe bakan yani burundan tarafa olan kısımlarını mesh etmek, kıbleye yönelmek, kabı sağ tarafa koymak, abdest alırken konuşmamak ve suyu yüzüne çarpmamak, boynu mesh etmemek; bunlar da Şafiîlere göre birer birer sünnettir. Abdestten sonra biraz önce okuduğum şahadeti ve onun içeriğini okumak, onlarda da bunlar sünnettir Şafiîlerde de. Şafiîlerde sünnetlerle faziletler iç içedir, Kadir Suresi’ni okumak, iki rekât namaz kılınmasına da Şafiîler sünnettir dediler.

 

30:02

 

Dikkat edilirse mezheplerin hemen hemen birbirlerine çok yakın veya aynısı gibi olduğunu görürsünüz; sadece izah tarzlarında, zâhirde bazı farklar görülse de aslında hepsinin aynı olduğunu görürsünüz -bazı keşifler ve hüküm anlayışları müstesna-. Hanbeli mezhebine geldik şimdi: Onlarda abdestin sünnetleri, aynen öbürlerinde olduğu gibi kıbleye yönelmek, mazmazada bulunmak, istinşakta bulunmak, misvak kullanmak ve burnu yine üç defa yıkamak. Yüzü yıkamadan önce mazmaza, sonra da istinşakta bulunmak, mübalağa etmek, sol elle sümkürmek ve suyun parmakların arasına girmesini sağlamak, sık olan sakalın kılları arasına suyun girmesini sağlamak, sağdan başlamak ve su ile; ayrı bir su ile kulakları mesh etmek, ikinci ve üçüncü defa yıkamak, yine yıkanması farz olan miktarı aşarak fazlasını yıkamak, niyet etmek, niyeti abdestin sonuna kadar hatırında tutmak, yüzde sakalın dışında bulunan sık sakalın altını yıkamak, suyun her tarafına ulaşmasını sağlamak, abdest; -bizzat abdest almak- kimsenin yardımına başvurmadan abdest almak; Hanbelilerde bunlar birer birer sünnettir. Öbür kıymetli âlimlerimizde olduğu gibi o mezheplerde de öyleydi. Bunlarda da böyledir, görüyorsunuz fark yok diyecek kadar az bulunmaktadır. Şimdi yine su kaplarını sağ tarafına koymak, elini silkelememek, duayı semaya doğru kaldırdıktan sonra okumak; yani gözlerini semaya doğru kaldırdıktan sonra okumak, aynı duayı bu şekilde gusülden sonra da yapmak; sonra da okumak; Hanbelilerde bunlar birer birer sünnet olarak ortaya konmuştur. Ne kadar güzel incelemişler hepsi de farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini, -bakın- mekruhlarını, faziletlerini ne kadar güzel incelemişler. Allah İslam âlimlerinin tümüne, başta Ashab-ı Gûzin olmak üzere Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn, Hanefi ekolündeki âlimler, Mâlikî, Şafiîi, Hanbeli ekolündeki bütün âlimlere ve diğer İslam âlimlerinin tümüne Allah çok çok rahmet eylesin, mağfiret eylesin. Ne kadar güzel çalışmışlar. Kıymetliler, bu mezhepleri doğru bilmeyenler ayrı birer yol zannediyorlar. Bakın ortaya koydukları bu mezhepleri, Kur’an-ı Kerim’i anlayışları, sünneti anlayışları ve Peygamberimiz’in nasıl ibadet ettiğini keşfedişleri. Peygamberimiz’den gelen haberleri ne kadar güzel, çok yönlü keşfetmişler ve İslam kolay bir din, en kolay din, en güzel bir hayat tarzı olarak Yüce İslam’ın kolay bir huzur veren, yaşanan en mutlu hayat tarzı olan Yüce İslam’ı keşfederek bize kadar -bakın- çok güzel ilmî metotlarla, ekoller ile İslam 14 asır bize kadar, en çok bu dört mezhep kanalıyla gelmiştir. Diğerleri de güzel çalışmışlar ama bu dördü önde gelmektedir hâlâ.

 

35:19

 

Başta Hanefiler olmak üzere kıymetliler, şimdi abdestin mekruhları ile İnşâAllah dersimiz devam edecektir. Cenab-ı Hakk ibadetleri mükemmel olan ihlas ile zâhiri fıkha, bâtınî fıkha, zâhirî şeriata, bâtınî şeriata; ruhunu, bedenini, iç dünyasını ve dış dünyasını İslâmî ölçülere tam uyarak İslam’ı yaşamayı Cenab-ı Hakk nasip eylesin. Zâhirî takva, bâtınî takva ölçüleri, bu fıkıh ölçülerini bilmektir; rastgele ibadet olmaz. Dört mezhep insanlık için ne kadar hazır bir rahmet sofrası, ilim sofrasını ortaya koymuşlar. O sofrada yiyip de onlara nankörlük edenlere de Cenab-ı Hakk insaf nasip eylesin, izân nasip eylesin. Onlara da ferâsetler, ilhamlar nasip eylesin. Çünkü o sofrada yiyerek geldiler asırlardır. Bugün o dört mezhebe dil uzatan nankörlerin Cenab-ı Hakk, onların da insafa gelmesini nasip eylesin. Biz herkesin düzelmesini, doğruyu bulmasını istiyoruz, biz kimsenin helâkından yana değiliz ama helâk olacaklar illâ helâk olur; onu biz kurtaramayız. Adam helâk olmak istiyorsa illâ helâk olur. Allah’ın kahrını isteyenler, O’nun kahrına gazabına çarpılır. Dört mezhebe, İslam âlimlerine rahmet okuyun, dil uzatmayın. Bunlar selef âlimleridir. Selef birilerinin, Haricilerin dediği gibi bu çağın Haricileri var; biz Selefiyiz diyorlar. Bunlar Selefi falan değil; bunlar masonlarla iş birliği yapan, Müslümana kılıç çeken, dört mezhebe, Ehl-i Sünnet’e gerçek, selefe savaş açan, bunlar zır; zır cahil, azgın, ehl-i bid’attırlar. Biz bunların da hidâyetini istiyoruz. Bunların da insafa, hidâyete mazhar olmalarını istiyoruz; kimsenin helâkını istemiyoruz. Kimsenin küfrüne, şirkine râzı değiliz; herkes kurtulsun istiyoruz. Çünkü İslam böyle istiyor, herkesi kurtarmaya gelmiş. Biz de ekolümüzü okuyoruz, okutuyoruz, öğreniyoruz, öğretiyoruz mezara kadar; bu görevimiz Bu bir Allah’a kulluk görevimiz bilmek, bildirmek, okumak, okutmak; mezara kadar. Müslüman dünyada boş durmaz; en çok çalışan, en çok okuyan, en çok okutan, ilmî yarışlarda bulunan, keşiflerde bulunan Müslümanlardır ve öyle olmalıdır. İslam böyle emrediyor. İki günü eşit olan ziyandadır diyen Hz. Muhammed’dir (A.S.V.). Bu yükselişin açık bir ifadesidir. Çağların önünde gitmenin açık ifadesidir. Kıymetli izleyenler; abdestin mekruhları Hanefilere göre iki kısma ayrılmaktadır: Bunlardan biri tahrimen mekruh, bu harama daha yakın olan, terki mutlaka vacip olan bir mekruhtur. Bir de biliyorsunuz tenzihen mekruh vardır. Mutlak olarak kullanılması hâlinde Hanefilerde kastedilen bu tür mekruhtur yani dâimâ tahrim mekruh kastedilir.

 

40:20

 

Ancak mutlak olarak kullanılmadığı zaman tenzihen mekruhlar da ortaya çıkar. Şimdi tenzihen mekruh ise terk-i evlâ olandır; yani yapmamak yapılmasından daha faziletli, daha evlâ olanlara da tenzihi mekruhlar denir. Mutlak olarak kullandıkları da çoktur. Şimdi tabii iyi incelendiği zaman bu mekruhları birbirinden ayırt etmeye çalışmak da lazımdır. Eğer bu zannî bir nehiy ise tahrimen mekruh olduğuna hükmedilir, yani zannî bir yasaklama ise ortada bu vacip derecesinde olan bir yasaklanmadır; bunun tahrimen mekruh olduğuna hükmedilir. Şayet delil nehiy değil de kesin olmayan bir terki ifade etmekte ise o vakit kerahat, tenzihî bir kerahattır dediler kıymetli âlimlerimiz. Hanefilerin dışında cumhur, kerahatın iki türü arasında fark gözetmezler. Yani cumhura göre diğer mezheplerde; yani onlar -iki türlü mekruh değil arada fark gözetmeden mekruhlara- tek bir şey hâlinde bakarlar. Cumhura göre kerahat ile tenzihî olan kastedilir. Yani cumhurda tahrimî kerahat pek söz konusu edilmez. En çok cumhura göre tenzihî olan kastedilir. Abdest alana ise müstehap olan, adabın zıttı olan şeyler mekruhtur. Yani abdest alana ise müstehap olan, adabın zıttı olan şeyler mekruhtur. Şimdi şöyle bir bakalım: Suyun israf edilmesi, suyun abdest alanın mülkü veya onun için kullanılması, mubah olması hâlinde söz konusudur. Dikkat et buraya: Şer’an ihtiyaç duyulan veya yerinden fazla kullanmak suretiyle suyun israf edilmesi -şöyle bir bak- abdest almak için vakfedilmişse bu suyun israf edilmesi haram olur. Kendi suyunu israf etmek nedir? Hanefilerde tahrimen mekruhtur, cumhura göre tenzihen mekruhtur; bu kendi mülkiyetindeki su içindir. Ama mescitlerde abdest almak için hazırlanan sularda olduğu gibi abdest almak için vakfedilmiş ise bu suyun israf edilmesi haram olur. Yeterinden fazla su harcamamaya dikkat et ki bu tahrim eden de tenzih eden de, haram olandan da paçanı kurtarmaya çalış; israfçı olma. Adam atıyor filkeyi şarıl şarıl su boşa gidiyor, kullanmıyor ki. Sevgili Peygamberimiz; “İktisat eden fakirlik yüzü görmez” demiştir. İslam dini iktisat dinidir. İslâmî hükümler âmir hükümlerdir, hayat için lazım olanı yapacaksın.

 

45:10

 

Yeteri kadar bunu kullanacaksın ama kat’iyen israf etmeyeceksin. Şimdi Sevgili Peygamberimiz’den bakın şöyle buyuruldu, haber geldi: Resûlullah abdest aldığı sırada Hz. Saad’ın yanından geçmiş ve ona bu israf da ne oluyor diye sormuş, Hz. Saad abdestte de israf olur mu diye sorunca, Hz. Peygamber (A.S.V.); “Evet olur, akıp giden bir nehir kıyısında olsan dahi yine israf olur” buyurmuş. Şimdi kıymetliler; her şey yeteri kadar yapılmalıdır. Şimdi üçten fazla yıkamak ve Şafiîlerin dışında kalan cumhura göre birden fazla mesh etmek de israftır. Bakın ibadette bile ulemânın çoğunluğu israfı ortaya koymuş. Yani lüzumsuz akıtanlar; ne yapacaksınız? Bunun içinden nasıl çıkacaksınız? Adam lüzumsuz akıtıyor. Bu evinde olsun, başka yerlerde olsun, başkasının mülkünde olsun, nerede olursan ol. İstersen ırmakta abdest al, yeteri kadar ölçüyü korumaya çalış. Ölçüyü korumaya çalış, israftan korun. Kim bundan fazlasını ve eksiğini yaparsa kötü yapmış olur, haksızlık yapmış olur, zulmetmiş olur diye buyurulmuştur. Bu da Amr Bin Şuayb’ın Hadisinde Peygamberimiz’den gelen haberdir. İsrafa dikkat edilmeli, israftan her konuda kaçınılmalı. Şimdi abdestin mesela mekruhlarından bahsediyoruz. Hanefiler yanında bile -bakın- tenzihîdir. Onun kerahatı Hanefiler yanında bile tenzihidir. Ancak üçten fazla yıkamanın, abdestin içlerinden olduğuna itikat edecek olunursa, o vakit Hanefilere göre kerahat-ı tahrime olur. İşte kastedilen de buydu. Dikkat edin: Üçten fazlasını abdestin içlerinden itikat edecek olursa diyor -bakın- bu Hanefilere göre kerahat-i tahrime olur. İbn-i Abidin burada kerahatın mutlak olarak tenzih olduğunu; şayet temizlik, itminan vb. sebepler dolayısıyla daha fazla yıkayacak olursa o takdirde kerahat olmaz demiştir. İbn-i Abidin’in dediği farklı bir izah tarzıdır ve doğrudur. Şimdi tahrimî; Hanefilerin tahrimî dediğine de dikkat etmek gerekiyor. Yıkanan yerden su damlacığı açıkça görülmeyecek şekilde; yani mesh eder gibi az su kullanarak abdest almak da aynı şekilde mekruhtur. Yani yeteri kadar kullanacaksın, yani mesh eder gibi de su damlamadan oraları ıslatıp bırakmakla da abdest sayılmaz; yine mekruhtur. Bakın yerli yerince almazsanız abdesti, yine mekruhtur. Buna da tenzihen mekruhtur demişler. Hâlbuki farz, sünnet yerine gelmiyorsa burada ibadet yerine gelmiş olmaz. Yerli yerince abdest alınması, abdest azalarının yıkanması gerekir. Bakın; ne çok az kullanacaksın, yetmeyecek kadar mesh eder gibi ıslayıp bırakmayacaksın. Damlayacak şekilde; azalardan su damlayacak şekilde yıkayacaksın.

 

50:15

 

İyice yıkanması: Buna da isbâ deniyor, sünnettir. Evet, kıymetliler. Şimdi bu sünnet öyle bir sünnet ki -buraya dikkat lazım- yerli yerince yıkandığı zaman farz yerine geliyor, sünnet yerine geliyor. Yerli yerince yıkanmasa, Peygamberimiz’in önceki haberlerini Hadis-i Şeriflerde gördük. Vay doğru yıkanmayan o topukların hâline dedi, bunlar ateşle yıkanacak dedi. Doğru abdest almalı, farz yerine gelmeli, sünnetler yerine gelmeli, yerli yerince olmalı, israf da yapılmamalı. Suyu yüze çarparak yıkamak mekruhtur; buradaki kerahat tenzihendir demişlerdir. Terki ise evlâdır. Şimdi adam abdest alıyor, yüzüne çarparak yıkıyor. Bu edebe de aykırıdır; yanı başlarına da suyu saçıyor. Bunlar doğru şeyler değil kıymetliler; mekruhtur. Bunlar, sıradan günlük konuşmalarda bulunmakta tenzihen mekruhtur, abdest bir ibadettir. Orada lüzumsuz konuşmalar asla yapılmamalıdır, bunlar mekruhtur. Başkasından yardım almamak -mümkünse almamak- gerektiği, yardım almak ise mekruhtur dediler. Tabii özürlü olanlar istediği gibi yardım alabilirler; sözümüz onlara değil, sakın yanlış anlaşılmasın. Abdest alırken başkasının yardımını Peygamberimiz almazdı diyor; İbn-i Abbas’tan gelen bir haber bu da. Sünnette sabit olan yardımlaşmanın caiz olmadığıdır, fakat zarûretler mahsur olan şeyleri mubah kılar. Tabii ki ihtiyacı olanlar yardım alabilirler, yardım da ediliyor onlara. Necis bir yerde, temiz olmayan pis bir mahalde abdesti almak; bu da mekruhtur. Mescitte abdest almayı da buna ilave etmişlerdir. Bunda da mescidin kirlenmemesi korkusu vardır, mescitler temiz tutulmalı, kirlettirmemelidir. Bunun için mekruh görmektedirler. İbadetin eseridir bunlar, rahatsız edilmiyorsa o zaman mubahtır, Hanefiler dışında cumhura göre boynun su ile mesh edilmesi de mekruhtur. Hanefilerde boyun mesh edilir, ibadetten su esirgenmez ama israf da edilmez. Oruçlu kimsenin mazmaza ve istinşakta mübalağa etmesi, aşırıya gitmesi, zirâ orucunun bozulma korkusu vardır. Bak; oruçlunun aşırı şekilde mazmaza, istinşak yapması mekruhtur. Çünkü orucun bozulma tehlikesi vardır; su kaçırabilir. Abdest sünnetlerinden birinin terk edilmesi, bütün mezheplere göre mekruhtur. Bu da mutlak olarak mekruhtur, yine tenzihîdir. Kıymetliler, Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde Müslim’in sahihinde de rivayet edildiği gibi Peygamberimiz (A.S.V.) Hz. Meymûne’nin abdestinden arta kalan su ile gusül ederdi.

 

55:03

 

Yine diyor ben bir seferinde -Meymûne Annemiz’den geliyor bu haber- içinde su bulunan tekneden yıkandım, orada bir miktar su kaldı. Peygamber Efendimiz (A.S.V.) gelip ondan yıkanmak isteyince, ben ondan yıkandım dedim. “Bana su cünüp olmaz” diye buyurdu. Çünkü artan su temiz su, su cünüp olmaz dedi diye cevap verdi diyor Peygamber Efendimiz (A.S.V.). Bunun da hasen ve sahih bir Hadis olduğunu söyleyenler var. Kıymetliler, sıcak ve güneşte bırakılmış su: Bu da tenzihen mekruhtur (sıcak ve güneşte bırakılmış su). Şimdi bu su üzerinde bazı teşhis ve tespitler söylenmiş, bazı haberler vardır. Baras denilen bir hastalığa sebep olduğu söylenmiştir, haram değildir ama mekruhtur demiştir, suyun soğutulması ile birlikte kerahat de ortadan kalkar, güneşte ısınmış bir su için söyleniyor bu, güneşin karşısında kalmış ve ısınmış, bununla da abdest almak tenzihen mekruhtur. Baras denilen hastalığa sebep olduğu söylenmiştir. Haram değildir fakat soğutulması ile birlikte kerahat de ortadan kalkar demişlerdir. Kıymetli ve muhterem izleyenlerimiz, abdesti bozan konularla dersimiz İnşâAllah devam edecektir.

 

57:16

 

 

 

 

(Visited 120 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}