AmeldeFıkhı 15-01

15- Amelde Fıkhı Ekber Ders 15

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 15

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

(Bismillahirrahmanirrahim)

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; Amelde Fıkh-ı Ekber okulun da okumaya devam ediyoruz. Konumuz abdesti bozan şeyler. Biliyorsunuz ki abdestsiz namaz kılınıyor. Yüce Allah’ın, Yüce emirlerinden birisi de abdesttir. Abdestin de İslam’daki yerini kıymetli âlimlerimiz, yüksek âlimler, mezhep âlimleri bunları incelemişler. Biz de sizlere bunları delilleriyle, kaynaklarıyla İnşâAllah duyurmaya çalışıyoruz. Kıymetliler; abdesti bozan şeylere nevakizu’l vudu denmektedir. İnsanın ön veya peşinden çıkan her şey abdesti bozar demişlerdir ki; bildiğiniz bunlardan sidik, büyük abdest, yel, mezi, vedi gibi şeyler. Bunlar abdesti bozar demişler. Çünkü Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Mâide Suresi’nin 6. ayetinde zaten amir hükmü ortaya koymuştur. Şanlı Kur’an’ın nurlu sünnetinde bu ayetlere de açıklık getirdiğini görmekteyiz. Veya içinizden biri ayak yolundan gelmiş ise, diyor; bakın abdest almayı, cünüpler için gusül etmeyi, namaz için abdest almayı emreden Kur’an-ı Kerim’de bir ayet-i kerimedir bu. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde bakın ne buyuruyor; ‘’Sizden herhangi biriniz hadeste bulunacak olursa, abdest alıncaya kadar Allah onun namazını kabul etmez’’. Bunun üzerine Hadramevt ehlinden birisi kalkıp: ‘’Hades dediğin şey nedir Ey Ebu Hureyre?’’ diye sormuş. O da: ‘’Sesli veya sessiz yellenmektir’’ diye cevap vermiştir. Bu abdesti bozanlardan birisidir (yellenmek). Yine başka bir Hadis-i Şerifte Sevgili Peygamberimiz’den şöyle rivayet edilmiştir. ‘’Ancak ses veya yelden dolayı abdest alınır’’, buyurmuştur. Yine bu da ginihirle ile ilgili bir delil ve haberdir. Kıymetli ve muhterem izleyenlerimiz! Bu Hadis-i Şerifleri kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Yine bunlardan birisi ‘’Herhangi bir kimse içinde bir şey hisseder ve kendisinden bir şey çıkıp çıkmadığı konusunda tereddüt ederse bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescitten dışarıya çıkmasın’’ diye bir Hadis-i Şerif kıymetli muhaddislerimiz tarafından rivayet edilmiştir. Buna sahih diyenler de vardır, zayıf diyenler de vardır. Ve bu şekilde Müslim-i Şerif bunu rivayet etmiştir. Kıymetliler! Yine Fatıma Annemiz, Peygamber Efendimiz’e gelerek bakın ne diyor? ‘’Fatıma -diyor- sstihaza kanı görmekteydi, Peygamber (A.S.V.) ‚a durumu sormuş’’, o da şöyle buyurmuştur:

 

5:06

 

‘’Eğer bu aybaşı kanı ise bilinen siyah bir kandır, şayet böyle ise namaz kılma! Yani o siyah kansa, aybaşı kanı ise namaz kılma! Başka türlü ise, o vakit abdest al ve namaz kıl. Bu çatlak bir damardan gelen kandır’’ buyurmuşlardır. Şimdi burada aybaşı kanıyla, istihaza kanı birbirinden ayrılmaktadır. Kıymetli efendiler, demek oluyor ki abdesti bozan şeyler birinci maddede bunlar olmaktadır. Şimdi ikinci bir durum; şöyle bir bakalım. Hanefi Mezhebi’nin âlimleri, önden çıkan yeli istisna etmişlerdir. Ön taraftan, peşinden arka taraftan çıkan yel abdesti bozar, önden çıkan yel ise istisna etmişlerdir, abdesti bozmaz, demişlerdir. Bu bir yel değil ihtiyaç yani titreşimdir demişlerdir. Bunda necaset bulunmaz demişlerdir Hanefi âlimleri. Güzel incelendiği zaman bu görüşte çok mükemmel bir -tabii keşiften sonra iyi bir akademik- araştırmadan sonra Hanefi âlimleri bu kanaate varmış olmaları gerekmektedir. Mâlikî Mezhebi âlimleri ise ‘mutat’ olmayarak çıkan şeyleri istisna etmişlerdir. Evet, Mâlikî Mezhebi âlimleri ise bundan sağlıklı olmak halinde mutat çıkış yerinden, mutat olmayarak çıkan şeyleri istisna etmişlerdir. Şafiîler de kişinin kendi menisini istisna etmişlerdir ve o abdest bozmaz demişlerdir. Hanbeli Mezhebi âlimleri daimî hades sahibini istisna etmişlerdir. Onlarda kan görülmeksizin doğum yapmak. Şimdi burada Ebu Yusuf ve Muhammed’in görüşü olup şöyledir, bu lohusa olmaz bu kadın demişlerdir. Ebu Yusuf ile İmâm-ı Muhammed. Fakat abdest alması gerekir demişler, Ebu Hanife İmâm-ı Âzam ise böyle bir kadına ihtiyaten gusletmek düşer, yani gusletmelidir, demiştir İmâm-ı Âzam. Çünkü ekseriya az ya da çok olsun kan olmadan doğum olmaz, demektedir İmâm-ı Âzam. Bu görüşlerin hepsi mükemmeldir, fakat ihtiyat açısından İmâm-ı Âzam’ın görüşürü daha kıymetlidir. Kıymetliler, diğer abdesti bozan hallerden biri de kan, vücuttan kan çıkması, cerahat veya irin gibi şeyler. Hanefilere göre bunların abdesti bozması için akması şartıyla abdesti bozar, demişlerdir. Mesela kan çıktı ve aktı, abdesti bozar, cerahat ve irin de böyledir benzeri şeyler de böyledir. Akması şartıyla abdesti bozar, dediler. Bir veya iki nokta kadar bu gibi maddelerin çıkması halinde abdest söz konusu olmadığı gibi, herhangi bir yiyeceği ısırmak ve abdest için misvak kullanmanın sonrasında çıkan kan izlerin de dolayısıyla abdest gerekmez demişlerdir.

 

10:31

 

Şimdi bir nokta veya iki Nokta kadar kan çıkmış akmamış, bunlar abdesti bozmaz dediler. Şimdi yine misvak kullanmış, hafif bir kan izi görülmüş hafifçe bunlar ve emsâli şeyler de abdesti bozmaz, demişlerdir. Hanbelilere göre bunun çok olması şartı aranır. Yani onlarca kan abdesti bozar ama çok akarsa bozar demişler, çok da herkesin anlayışına göre değişir demişlerdir. Şimdi Hz. Abbas’tan gelen haberde, ‘’Yani çok veya aşırıdan maksat saat senin gözünde aşırı görünendir’’ demiştir, Hanefi âlimlerinin bu konudaki delilleri bakın nelerdir? Sevgili Peygamberimiz’den (A.S.V.), Hanefiler şu delillere dayanarak ‘kan, abdesti bozar’ demişler. Peygamberimiz buyuruyor ki: ‘’Her akan kandan dolayı abdest almak gerekir’’. Yine başka bir Hadis-i Şerifte, ‘’Her kim namazdayken kusar veya burnundan kan akarsa namazdan çıksın ve gidip abdest alsın, ondan sonra da konuşmadığı sürece gelsin, namazını bıraktığı yerden tamamlasın’’ buyurmuşlardır. Yine başka bir haberde; bir iki damla kan çıkmasından dolayı akan bir kan olması hâli müstesna, abdest almak gereği yoktur. Bakın burada bir iki damla kan çıkmasından dolayı eğer kan akmıyorsa çıktığı yerden o zaman abdest bozulmaz, abdest almak gereği yoktur demişler. Fakat kan akacak durumdaysa o damlalar akıyorsa, işte o zaman kan abdesti bozar ve abdest alınır. Hanefi âlimleri bu tür Hadis-i Şerifleri delil olarak getirmişlerdir. Kıymetliler bu Hadis-i Şerifin; İmâm-ı Âzam’ın ashap ile görüştüğünü göz önünde tutarsak tabiinden olduğunu, Hanefi âlimlerinin mesela önceki mutekaddim olanlar o zamanki ortamda bulunduklarına da dikkat edildikleri zaman, Hadis-i Şeriflerin başkalarına gerçek senetle ulaşmamış olması, onlara ise hakikî senet ile ulaşmış olması göz önünde tutulmalıdır. Hanbelilerin delili ise -bakın-, Tirmizi’nin de rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte : ‘’O bir damardan çıkan kandır o bakımdan her bir namaz için abdest al’’. Kıymetliler, şimdi Hanbeliler de bu Hadis-i Şerifi ortaya koymuşlar, bunu da Tirmizi rivayet etmiştir. Yine İbn-i Ömer’in bir sivilceyi sıkıp, ondan kan çıktığı halde abdest almaksızın namaz kılması, İbn-i Ebu Effa’nın da bir çıbanı sıktığı halde böyle yapması, -şimdi buradan çıkan, tabii ne kadar çıktı, çok az miktarda ise- Hanefilerin delillerine bu aykırı değildir. Fakat çok çıktığı takdirde, ancak ama buradan da çok çıkıp az çıktığı da belli olmamıştır.

 

15:47

 

Mâlikîlerle, Şafiîler kan ve benzeri şeylerden abdestin bozulmayacağı hükmüne varmışlardır. Bakın Mâlikîlerle Şafiîler kan ve benzeri şeylerden abdestin bozulmayacağı hükmüne varmışlardır. Onların da delilleri Hz. Enes’in rivayet ettiği şu Hadis-i Şeriftir: ‘’Resûlullah (S.A.V.) kan aldırdı ve abdest almaksızın namaz kıldı. Kan aldırdığı yerleri yıkamanın ötesinde bir şey yapmadı’’. Şimdi burada bu Hadis-i Şerifin de izaha ve keşfe ihtiyacı vardır. Ve Hanefiler bunu da değerlendirmişler fakat Şafiîlerle Mâlikîler burada bu kanaate varmışlar. Yani kan ve benzeri şeylerden abdestin bozulmayacağı hükmüne varmışlardır. Şöyle bir bakıyoruz; yine başka bir haber de kendisine namaz kılarken bir ok isabet ettiği halde namazını kılmaya devam etmiştir. Bunu da Abbas bin Beşir’in rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte. Bu da istisnai bir olaydır. Her zaman olacak bir olay değildir. Onun için kıymetliler ihtiyatî açıdan ve delillerin durumuna baktığımız zaman, burada bütün âlimlerimizin hepsinin görüşü çok kıymetlidir. Ama Hanefilerin durumu burada hem daha iyi incelemişler olayları hem de olayların detaylarına bakmışlar, bakmış olduklarını görmekteyiz. Bu bizim kendi aczimin gereği ortaya koyduğumuz bir görüştür. Ama hepsinin kıymetli olduğu kesindir. Bir de şu açıdan ‘bir rahmet olduğunu’ kimse unutmasın. Din (Yüce İslam) her açıdan delilerle kolaylaştırılmıştır. Dört mezhep ise bu kolaylığı ortaya sergilemişlerdir, delillerle. Bu bir rahmet deryasıdır. Sakın ola ki başka türlü değerlendirmeyin. Kıymetli Efendiler! Hanefilerle Hanbelilere birinci bakış açısı, Hanefilerle Hanbelilere aitti. Hanefilere göre kusmuk ağız dolusu ise abdesti bozar. Hanbelilere göre ise ‘miktar çok olursa abdesti bozar’ bu çokluk herkese göre değişebilir’, demişlerdir. Burada da yine bir genişlik, bir rahmet deryası görmekteyiz. Allah İslam âlimlerinin Hepsine çok mu çok rahmet eylesin. Yine bir haberde: ‘’Kim kusar, burnu kanar, kusmak ister veya mezisi gelirse, gidip abdest alsın sonra da namazına bıraktığı yerden devam etsin ve bunu yaparken hiç konuşmasın’’.

 

20:08

 

İşte bu da mürsel olarak rivayet edilen Hadis-i Şeriflerdendir. Kıymetli ve muhterem efendiler. Şimdi Hanefilerin ileri sunduğu Hadis-i Şeriflerin, Hz. Ayşe’ den gelen bir sahih hadistir, gelen bir Hadis-i Şerif var ve gene Huduri’den gelen bir illetli Hadis-i Şerif vardır, demişlerdir. Fakat öbür müçtehitlerimizin, öbür mezheplerin ortaya attıkları Hadis-i Şeriflerin de zayıf olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. Yine başka bir Hadis-i Şerifte; ‘’Peygamber Efendimiz kustu da abdest aldı. -bakın- Dimeşk mescidinde Sevban ile karşılaştığında ona bundan söz ettim. O da doğru söylemiştir abdest suyunun ben döktüm’’ dedi. Kim bunu diyen, Ebu’d Derda’nın rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif, Ebu’d Derda söylüyor (radıyallahü anhüm ve erdahüm ecmain). Sevgili izleyenler! Kusmanın mideden gelmesi ağız dolusu veya çok olması ve bunun bir defada gelmiş olması ile abdest bozulur, demişlerdir. İkincisi ise Mâlikî ve Şafiîlere aittir; ‘’Kusmak sebebi ile abdest bozulmaz’’. Bakın, Mâlikî ve Şafiîlere göre ‘kusmak sebebiyle abdesti bozulmaz’, demişlerdir. Efendim. Peygamberimiz kusmuş ve abdest almamıştır, demişler. Biraz önceki Hadis-i Şerifte abdest aldığı rivayet olunuyordu. Ebu’d Derda bunu abdesti de ben döktüm dediği halde bakın başka bir haberde de böyle bir rivayet edilmiştir. Tabii bu haberler değişik ortamlarda şartlar değiştikçe; o bir cihan Peygamberi, hangi ortamlarda bunları yaptı bunların üzerinde de âlimlerimiz iyiden iyiye düşünmüşlerdir. Allah hepsine çok rahmet eylesin. Bütün hadisler hakkında tenkit söz konusu olmuştur. Yani bu hadisler hakkında tenkit vakî olmuştur. Çünkü içinde zayıfları var kuvvetleri var. Çok kıymetli ve muhterem efendiler! Hz. Ali’nin rivayet ettiği ve Sevgili Peygamberimiz’in ‘’Göz(uyku), makatın bağıdır. ‘Göz(uyku), makatın bağıdır’. Bu bakımdan uyuyan bir kimse abdest alsın demiş. Burada da tabii uykunun uyuyanın abdestinin bozulduğunu görmekteyiz. ‘’Göz makatın bağıdır, gözler uyuduğu vakit bu bağ çözülmüş olur’’. Bu da Hz. Ali’den gelen ve başka rivayet yoluyla da gelen Hadis-i Şeriflerdir. Hanefilerle Şafiîlerin görüşüdür birincisi. ‘’Yaslandığı bir şey çekildiği takdirde düşecek şekilde uyuyorsa biri abdesti bozulur’’. Bu Hanefilere göredir. Şafiîlere göre ‘’Kalçaları yere iyice oturmuş ise abdesti bozulmaz’, demişlerdir.

 

25:12

 

Bu da oturuş şeklinin durumunu ve önemini belirtmiştir, Şâfiî âlimleri. Kıymetli izleyenler, şöyle baktığımız zaman ‘’Abdest alma gereği, yanı üzere yatarak uyuyan kimse içindir. Zirâ yani üzerine yatarak uyuyan kimsenin mafsalları gevşer’’. Bu da başka bir haberdir. Yani uyuyan kişinin abdesti bozulur. Bu ve diğer inceliklere de dikkatler çekilmiştir. ‘’Oturarak, ayakta veya secde ederek uyuyan bir kimse yanını yere koymadığı sürece abdest almak vacip olmaz’’. Yani oturuyor, tam oturmuş daha yıkılmamış yıkılacak durumda da değil. Bu gibi kimseler için de böyle belirtilmiştir. ‘’Resûlullah (S.A.V) ashabı yatsı namazını beklerlerken oturarak uyurlar. Sonra da abdest almaksızın namaz kılarlardı’’. Tabii onlar yerli yerince oturmuşlardır. Dolayısıyla abdestleri bozulacak şekilde uyumamışlardır. Yoksa bir yere dayanarak veya dayandığı şey alınca yıkılacak şekilde ise abdestleri bozulmuştur. Ve onlar da abdestlerini yeniden almışlardır. Konuları iyi anlamakta fayda var. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V) şöyle buyurdu: ‘’Oturarak uyuyan kimsenin abdest almasına gerek yok’’. Yani tam oturuyor ve aynı zamanda da yıkılacak durumda değil, bir yere de dayanmıyor. Dayandığı şey alınınca da yıkılacak durumda değil. ‘’Ancak yanını yere koyarak uyuyan kimsenin abdest alması gerekir’’ buyurmuşlardır. Çünkü o zaman tam uykuya dalmış oluyor. İmâm-ı Mâlikî’den gelen habere göre ‘’İbn-i Ömer oturarak uyur sonra da abdest almaksızın namaz kılardı’’. İmâm-ı Mâlik bunu bildirmiştir. Yine kıymetli muhaddislerimizden gelen haberde bakın Sevgili Peygamberimiz ne diyor: ‘O (Peygamber (A.S.V)) secdede iken uykusu derinleşinceye veya horlayıncaya kadar uyuduğunu sonra da kalkıp namaza devam ettiğini görmüş, ona demiştir ki ey Allah’ın Resûlü! Sen gerçekten uyudun’. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: ‘’Yanı üzere uyuyan kimsenin dışındakilere uykudan dolayı abdest almak vacip değildir. Çünkü ancak uyuduğu takdirde mafsalları gevşer’’ buyurmuşlardır. Bu da Ebu Davud ve Tirmizi’nin, İbn-i Abbas’tan gelen bir haberdir. Çok kıymetliler Mâlikîler ve Hanbelilerin bu görüşüdür ikinci görüş. Birinci görüşte Hanefiler ve Hanbeliler -biliyorsunuz, Şafiîler burada görüş belirtmemişler-, ama Hanefiler birinci görüşü onlar ortaya sürmüşlerdir. Şafiîler de Hanefilere yakın görüşler beyan etmişlerdir neticede. Şafiîlere göre ise ‘kalçaları yere iyice oturmuş ise abdesti bozulmaz’ görüşünü beyan etmişlerdir. Mâlikîlerle Hanbelilerin görüşü ‘’Az veya hafif uyku abdesti bozmaz, ağır uyku ise abdesti bozar’’.

 

30:12

 

Zaten bu hepsinin ortak görüşüdür. ‘’Ağır uyku, kişinin sesleri yahut da elinde bulunup da düşen şeyi ya da ağzından salyasının akmasını ve benzeri hususları fark etmediği uykudur’’. -Ağır uyku budur-. ‘’Bunları fark edecek olursa bu uyku hafif uyku olur’’, demişlerdir. ‘’Resûlullah’ın ashabı, yatsı namazını beklerlerdi’’ Hadis-i Şerifini daha önce size duyurmuştum. Yine İbn-i Abbas’tan gelen bir haberde ‘’teyzem -diyor- Meymune’nin yanında ben uyudum’’ diyor.  ‘’Resûlullah (S.A.V) namaz kılmak üzere kalktı. Ben de onun sol tarafına durdum. Elimden tutup beni sağ tarafına durdurdu. Uykuya dalacak gibi olduğunda benim kulak yumuşağımı yakalardı. İbn-i Abbas devamında dedi ki: Böylece 11 rekât namaz kıldı’’. Bu iki Hadis-i Şerifte az uykunun abdesti bozmayacağına dair açık bir delâlet bulunmaktadır. Bütün kıymetli âlimlerimizin zaten ortak görüşü de budur. Kıymetliler bu haberi de Müslim-i Şerif rivayet etmiştir. Şayet rüya görmüş ise o zaman bu fazla bir uykudur, demişlerdir. Bir şeye yaslanmış veya dayanmış olan kişi -diyor-, yine makatını yere koyduğu halde ayaklarını dikmiş bulunanların az uykuları, yanı üzere ve yatarak uyumuş bulunanın uykusu gibi bunlar az da olsa böyle uyuyanların abdesti bozulur, demişlerdir. Yüce İslam âlimleri her konuyu incelemişler, kıymetliler. Biz de bütün Müslümanlar da ayağını denk alıp konuyu iyi anlamış olması gerekmektedir. Aklı kaybolmayan bir kimsenin abdesti bozulmaz -uyku sebebiyle-. ‘’Abdesti bozan asıl sebep de aklını zevalidir’’, demişlerdir. ‘’Yatarak ve makatını yere koymamış halde uyumak fakihler arasında hilafsız olarak abdest bozucudur’’. Yatarak ve makatını yere koymamış olduğu halde uyumak bütün fakihlere İslam âlimlerinin tümüne göre bu kişinin abdesti bozulur demişlerdir.  Çünkü yatarak uyuyan veya makatını iyice yerleştirmeyen kişinin uykusu elbette çok uyku kabul edilmiş ve abdest bozulur, demişlerdir. Yine ‘’Baygınlık delilik veya sarhoşluk gibi herhangi bir sebeple aklın zevali de uykuya kıyasla abdesti bozar. Doğru olan görüş de budur’’ demişlerdir. Çok kıymetli görüşler beyan etmişlerdir. Hanefilere göre fahiş mübaşeret halinde kadının tenine dokunması abdesti bozar. Hanefilere göre; fahiş mübaşeret halinde kadının tenine dokunulması abdesti bozar. Mâlikî ve Hanbelilere göre; lezzet veya şehvet duyulması halinde erkek ve kadının tenlerinin birbirine teması ile Şafiîlere göre ise; temas etmesiyle şehvetsiz dahi olsa dokunanın da kendisine dokunulanın da; yani iki tarafın da abdesti bozulur, demişlerdir.

 

35:27

 

Yine Hanefilere göre aralarında elbise bulunmaksızın, bir ıslaklık da görülmeksizin erkeğin kadının tenine şehvetle temas etmesi ve bundan dolayı da organın sertleşmesidir. Bakın burada Hanefiler fahiş mübaşeretten maksat erkeklik organının sertleşmesi, vücudun hararetini önleyen herhangi bir engel olmaksızın birbirine değmesi veya aralarında elbise bulunmaksızın -yani arada bir elbise falan yok-, bir ıslaklık da görülmeksizin erkeğin kadının tenine şehvetle temas etmesi ve bundan dolayı da organın sertleşmesidir. İşte o zaman abdest bozulur demişlerdir. Mâlikîlere göre ise; lezzet alınan erkek veya dişi olsun bir kişiye dokunmasıyla abdest bozulur demişlerdir. ‘’Baliğ olan abdestli bir kimsenin adeten kendisinden lezzet alınan bir kişiye dokunmasıyla abdest bozulur’’, demişlerdir. Zevk ile dokunmak abdesti bozar. Yine bunun emsâli şeyler de aynı şekilde öpmek (ağızdan öpmek) de kayıtsız şartsız olarak abdesti bozar. Bu da Mâlikîlere göredir. Böyle demişlerdir. Hanbelilere göre; arada bir engel olmaksızın dokunmak cinsi arzu duyulan birisi ise abdest bozulur, demişlerdir. Yine cumhura göre; erkek ile kadının normal şekilde sadece birbirine dokunmaları ile abdest bozulmaz. Yani yan yana geçerken kolu dokunmuş, eli dokunmuş normal, normal bir şekilde birbirine dokunmuşlar bu şekilde abdest bozulmaz. Şimdi şöyle bir bakalım. Mezheplerin konu ile ilgili birçok görüşleri vardır. Şimdi biz de bunları yavaş yavaş inceleyelim. Kıymetli mezhep âlimlerimiz bunları çok güzel incelemişler, ömür vermişler. Yüce İslam’ı her açıdan delilleriyle incelemişler. Onun için bu dört mezhep önde, diğer kıymetli âlimlerimiz ile beraber 14 asırdır insanlığı okutan başta dört büyük ekol vardır. Tüm insanlık, İslam’ı bu kanaldan öğrenmiştir. Öğrenmeye devam etmektedir. Hanefi ekolü başı çekerek Mâlikîler, Şafiîler ve Hanbeliler ve diğer kıymetli âlimlerimiz de var. Ama onların sayısı her ortamda az olmuştur. Kimisi de unutulmuştur. Şimdi bakalım söyle bir inceleyelim. ‘’Yahut da kadınlara, dokunmuşsanız -şimdi Mâide Suresi’nde ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk- kadınlara dokmuşsanız’’ diyor. Burada, bakın, bu dokunmanın hangi anlama geldiğine de bakalım. Kıymetli âlimlerimiz bunları incelemişler.

 

40:05

 

Hanefiler bu konuda Kur’an-ı Kerim’in tercümanı ünvanına sahip İbn-i Abbas’tan, nakledilen şu rivayeti delil almışlardır. Bu rivayete göre burada geçen ‘lems (dokunmak)’; dokunmaktan kasıt cimadır, demişlerdir. Ve zaten de ayetin genel mânâsına bakınca bu anlam açıkça görülmektedir. Yine bu konuda İbn-i Sıkkît’in şu sözünü delil almışlardır. ‘’Lems kadınlar ile birlikte kullanıldığı zaman, bununla cinsi ilişki kastedilir’’. Çünkü o günkü toplumda, ‘lemestü’l merete’ derken, ‘onunla cinsel ilişkide bulundum’ demek isterler. Şimdi burada ayet-i kerimede mecazın kastedilmiş olmasını kabul etmek gerekmektedir ki; bu da lemsle, cimânın anlatılmak istendiğidir. Çünkü burada mecaza gitmeyi gerektiren karine de vardır. Bu da biraz sonra göreceğimiz Hz. Aişe’nin rivayet ettiği Hadis-i Şeriftir. Şöyle bir bakalım, kıymetliler. Hz. Aişe’nin rivayet ettiği hadis; ‘’Peygamber (A.S.V) hanımlarından birisini öper. Sonra da abdest almaksızın namaz kılardı’’. İşte gördünüz kadına dokunmanın o ayet-i kerimede el (ile) dokunmanın, kolun geçerken dokunması veya öpmek değil, cinsi münasebet olduğu buradan hem ayetin anlamından hem de Hazreti Ayşe’nin rivayet ettiği Hadis-i Şeriften bu anlaşılmaktadır. Hz. Aişe’nin rivayet ettiği Hadis-i Şerif (radıyallahu anha ve anhünne).  ‘’Resûlullah (A.S.V) ben onun önünde bir cenaze gibi boylu boyunca yatmış olduğum halde namaz kılardı. Vitir kılmak isteyince ayağıyla bana dokunurdu’’. Bak, bu da kadına dokunmanın abdestin bozmayacağı, namazı bozmayacağı bak ayağıyla dokunurdu diyor bana bak Ayşe Annemiz diyor. İşte burada kadına dokunmanın abdesti bozmadığına dair delil vardır. Şimdi Hanefiler bu delilleri tamamen toplamışlar, mezheplerini sağlam delillere dayamışlar. O delillerle mezhebi ortaya koymuşlardır. Kur’an-ı Kerim’e ve sünnette, icmâya, kıyasa, çok güçlü delillere mezheplerini dayamışlardır. Dolayısıyla diğer kıymetli âlimlerimiz de böyledir.  (rahmetullahi Aleyhim Ecmain). Şimdi kıymetliler bunları şöyle izah etmeye devam edelim. Yine Hz. Aişe’nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte Ayşe Annemiz biliyorsunuz âllame-i cihan bir kadındır. Cihan âllamesidir. Kadınların içinde Hz. Aişe’den daha allame âlime bir kadın duyulmamıştır. Çok değerli kadınlarımız vardır dünyada. Haticetü’l Fıkralar Fatımatü’l Zehralar, Meryemler, Asiyeler vardır (Radıyallahu Anhünne). Ama Hz. Ayşe ilim bakımından önde gelen, eşi bulunmayan bir kadındır. Nur Suresi, Hz. Aişe hakkında gelmiştir.

 

45:03

 

Hz. Ayşe’ye dil uzatanlar nursuz, haysiyetsiz ve şerefsizlerdir! Onun için bakın, Ayşe Annemiz çok büyük bir fakihedir. Ashab-ı Gûzin’in en âllame, en büyük fakihe olan âlimedir. Diyor ki Ayşe Annemiz rivayet ettiği Hadis-i Şerifte, ‘’Bir gece Resûlullah’ı yatağında bulamadım. Onu aramaya koyuldum. Kendisi mescitte ayaklarını secdede iken dikmiş olduğu halde ayaklarının iç tarafını elimi değdirdim. O ise şöyle diyordu -Rabb’ine yalvarıyordu şanlı Peygamber-: ‘’Allah’ım gazabından rızana, cezalandırmandan esenliğine senden sana sığınırım. Seni övmekle sayıp bitiremem, sen kendini nasıl övdüysen öylesin Allah’ım.’’diye Peygamberimiz böyle diyor, yalvarırken buldum onu, diyor, mescitte buldum diyor. Peygamber okulunda genç yaşında en iyi okuyanlardan biri Hz. Ayşe’dir (Radıyallahu Anha ve anhünne_. Bütün annelerimizden Allah razı olsun Bütün Ashab-ı Gûzin’in hepsinden Allah razı olsun. Ey kıymetliler! İşte buraya kadar Hanefilerin durumundan size deliller, Hanefilerin dayandığı delilleri, ayet-i kerimede verdikleri mânâları gördük. Şafiîler şöyle der: ‘’Ölmüş dahi olsa aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın dokunması, dokunanın da dokunulanın da abdestini bozar’’ demişlerdir. Şafiîler böyle anlamışlar. Arada bir engel ile birlikte dokunmak ise abdesti bozmaz, demişlerdir. İşte bu arada engel kelimesi işi biraz daha hafifletmektedir. Ama Hazreti Ayşe’nin rivayetlerine de uymamaktadır. Tabii biz, İslam âlimlerine saygı ve sevgiden başka bizim söyleyeceğimiz bir şey yoktur. İslam âlimlerini biz saygı ve sevgi ile karşılarız. Onlar müçtehit ve istimbat âlimleridir. Onların yanılması bize rahmettir. Onun için Yüce İslam’a şöyle bir bakın. Ne kadar kolaylaştırılmış Yüce İslam ne kadar da güzel incelenmiş; en güzel incelenmiş. Hem (de) kolay, eşsiz bir İslam’ın hayat tarzı ortaya koyulmuş. Bayılmamak mümkün değil. Ben âlimlerimizin bütün ilmî çalışmalarına bakıyorum, bayılıyorum. İlimden nasibini alanlar hep böyle. Art niyetliler, cahiller, ehl-i bit’at sahipleri başka düşünebilirler. Onların yanlış düşüncelere onlara ait. Biz Allah’ın lütf-u keremiyle tevfik ve hidayeti ile doğru düşünmeye yüksek âlimlerimize, sevgi ile saygı göstermeye, rahmet okumaya devam edelim. Şimdi şöyle bir bakalım lezzetsiz ya da şehvet bulunmayan bir dokunma, abdesti bozmamaktadır. İşte bu işi daha da kolaylaştırıyor. Hanefilere göre bu, bozmaz abdesti bozmaz. Cumhura göre ise aşağıdaki açıklamalara uygun olarak abdest bozulur.

 

50:16

 

Şimdi Hanefilere göre abdesti bozmaz. Çünkü Hanefiler nasıl bozulacağını açıkladılar. Öyle rastgele bir dokunmayla abdestin bozulmayacağını. Ön veya arka tarafa dokunmakla, bu Hanefilere göre abdesti bozmaz. Cumhura göre ise abdest bozulur. Şimdi bakalım, açıklamalara devam edelim. Talk Bin Ali, hadisinde şöyle denilmektedir: ‘’Erkeklik organına dokunan bir kimsenin abdesti alınması gerekir mi?’’ diye sorulduğunda, Peygamber (A.S.V.) şöyle buyurdu: ‘’O senden bir parçadır veya senden bir et parçasıdır’’. Yani insan, başka hiçbir maksadı olmadan eli bazen dokunabilir’’. Yani bu hemen, illa abdesti bozar anlamına gelmez. Dokunmadan dokunmaya birçok farklı dokunmalar vardır. Bunları da zaten hem İslam dini hem de akıl mantık, ne yapmış, ortaya koymuştur. Kıymetli âlimlerimiz de bunları incelemişlerdir. Hazreti Ömer, Hazreti Ali, İbn-i Mesut ve diğer sahabîler (radıyallahu anhüm ve erdahüm ecmaîn), abdest bozucu bir iş kabul etmemişlerdir -yani o erkeklik organına dokunmayı bir abdest bozucu olarak kabul etmemişlerdir-. Hazreti Ali (r.a.) buyurdular ki: ‘’Ben ona mı yoksa burnunun yumuşak tarafına dokundum hiç umurun da değil demiştir’’. Hani şehvet diye bir şey yok. Neresinden abdesti bozulsun demek istemiştir. Hazreti Ali. Mâlikî Mezhebi âlimleri şöyle diyor; erkeklik organına dokunmakla abdest bozulur, diyor. İşte kıymetli âlimlerimiz her biri bir cepheden bakmışlar. Fakat bütün cephelerden bakınca hakikat ortaya çıkmış. Kıymetliler. En kolayı da ortaya çıkmış, en böyle ihtiyati durumlarda ortaya çıkmıştır. Bunu başka türlü anlamak doğru olmaz. ‘’Erkeklik organına dokunan kimse abdest alıncaya kadar namaz kılmasın!’’. Bunlar dokunmadan dokunmaya çok farklı şeylerdir. Bu Hadis-i Şeriflerin hepsi doğrudur ama senin nasıl anladığına bağlıdır. Yüksek âlimlerimiz bunlara incelemişler. ‘’Her kim eliyle erkeklik organına arada bir örtü olmaksızın dokunacak olursa, ona abdest almak düşer’’. Şimdi bu da başka bir haberdir. Kıymetliler, bakın bu haberin de kaynağında yine kıymetli muhaddislerimiz var. Buna Ahmet Bin Hanbel, sahihinde rivayet etmiş.Efendim. Yine güvenilir ravîler rivayet etmişler. Şafiî de müsnedinde: ‘’Herhangi biriniz erkeklik organına dokunacak olursa onun abdest alması vacip olur’’ lafzıyla rivayet etmiştir. Bunlar âlimlerimizin bakış açılarıdır, keşif açılardır. Şöyle her mezhebin müntesipleri, kendi mezheplerinin âlimleri ve âlimlerin ortaya koyduğu delillerin kıymetini bilsinler. Evet, şimdi burada Mâlikîlerin durumunu size görüşlerini anlattıktan sonra Şafiîlerle Hanbeliler de bakın diyorlar ki: ‘’Erkeklik organı dübür ve kadının ferci abdesti bozar’’, diyorlar. Yani Âdemoğlunun fercine dokunmak abdesti bozar, diyorlar.

 

55:37

 

Ki bu da erkeklik organı dübür ve kadının ferci abdesti bozar, demişlerdir, Şafiîlerle Hanbelîler. Hanefilerin görüşlerini size daha önce açıkladık ve delillerini de size açıkladık. Elin sırtı dokunmanın aracı değildir, demişlerdir. Hanbelilere göre ise elini iç kısmıyla dış kısmı arasında herhangi bir fark yoktur, demişlerdir. ‘’Sizden herhangi biriniz fercine dokunsa ve arada bir örtü yoksa abdest alsın’’ haberini de rivayet etmişlerdir. Evet, kıymetliler; Şafiîlerle Hanbelilerin dellii ise Safvan kızı Busra ile Ümmü’l Habibe’nin rivayet ettiği haberdir; ‘’Erkeklik organına dokunan kimse abdest alsın’’. Diğer lafızlar da ise ‘’Fercine dokunan kimse abdest alsın’’. Yine Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğinde ise; ‘’Sizden herhangi biriniz, engelsiz olarak erkeklik organına dokunacak olursa ona abdest almak düşer’’ Hadis-i Şeriflerini Hanbeliler, Şafiîler bunları ileri sürmüşlerdir. Evet, kıymetliler Amir Bin Şuayb’ın babasından gelen haberde de; ‘’Hangi erkek, organına dokunursa abdest alsın. Hangi kadın da fercine dokunursa, o da abdest alsın’’. Bunu da Beyhâki ve Ahmet Bin Hanbel rivayet etmişlerdir. Şimdi kıymetliler şöyle bir duruma baktığımız zaman. Hanefilerin dışındakilerin, yani cumhurun görüşüdür. Şimdiki sayılanlar Hanefiler her konuyu her açıdan değişik ve geniş incelemişlerdir. Yine namazı bozanlardan birisi de; ‘kahkaha ile gülmek’. Hanefi Mezhebi’nde abdesti bozar. Kahkaha, Yüce Allah’a niyaz durumuna aykırıdır. Kahkaha, kişinin yakının da bulunanlar tarafından duyulacak şekilde gülmesidir. Yani kahkaha, yanındakilerin duymasıdır. Birincisi hem namazı hem abdesti bozar. İkincisi sadece namazı bozar. Şimdi birisi kendi duyacak kadar gülüyor, öbürü yanındakilere de duyacak kadar gülüyor. Hanefilerin bu konudaki delilleri sizden kim kahkaha ile gülerse namazını da abdestini de hep birlikte iade etsin. Hadis-i Şerifi, Hanefilerin delilidir. Efendim. Bu hadise çeşitli sözler söylemişlerdir ama hadisin aslının var olduğu kesindir. Hanefilerin dışında kalan, cumhura göre abdest kahkaha ile bozulmaz.

 

1:00:07

 

İşte kıymetliler hepsine rahmet okuyun bu dini ne kadar kolay olarak bize takdim etmişler bu kıymetli âlimlerimiz. Resûlullah’a (S.A.V.) develerin eti hakkında soru sorulduğunda şöyle buyurdu: ‘’Ondan dolayı abdest alınız’’. Ona koyun eti hakkında soru sorulduğunda ise ‘’Ondan dolayı abdest alınmaz’’ diye buyurdu. Şimdi deve eti yiyen kimsenin abdest alması burada Peygamberimiz tarafından tavsiyede bulunuluyor. Hüseyit Bin Hudayır ‘’Develerin etinden dolayı abdest alınız, koyun etinden dolayı ise abdest almayınız’’ haberini Peygamber Efendimiz’den, o da ayrıca nakletmişlerdir. Hanbelilerin dışında kalan, cumhura göre bakın ‘Deve eti yemekle abdest bozulmaz. O abdest alınması ihtiyatidir ve müstahak veya menduptur’. Dolayısıyla Hanbelilerin dışında kalan, cumhur ise bakın söyle demektedir; deve eti yemekle abdest bozulmaz. Resûlullah: ‘’İki işten sonuncu uygulaması ateşin değdiği şeylerden dolayı abdest almayı terk etmek olmuştur’’. Bunu da Ebu Davud, İbn-i Mace ve Tirmizi gibi muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Evet, kıymetliler; tercih edilen görüş tabii burada en kolay olanını zamanına göre alırsın. Fakat her mezhep kendi görüşünü tercihen almalı ona göre amel etmelidir. Her mezhebin müntesipleri. Şimdi bazen de olur ki öyle icap eder; mesela içinde delili en sağlam olan alınır. Ama her mezhebinde delilinin sağlam olduğunu unutma. Hiçbir mezhebin delili zayıf değildir. O âlimler, öyle olsaydı mezheplerine almazlardı. Sen bunlardan birini yaşamana bak. Ama tercih edilecek zamanları olduğu zaman da vaktinde kendi mezhebinin güçlü delillerini al cumhurun görüşünü almak gerekiyorsa cumhurunkini al. Fakihler ateşin temas ettiği şeyleri yemekten dolayı abdestin vacip olduğuna dair emrin düşmüş olduğuna dair üzerinde ittifak ettiler. Şimdi bu konuda da deve etini de bu şekil inceledikten sonra; cenazeyi yıkamak, Hanbelilerin çoğunluğuna göre ölüyü veya bir kısmını yıkamaktan dolayı abdest bozulur -Hanbelilere göre-. Fakihlerin çoğunluğu ise ‘’Ölü yıkamaktan dolayı abdest bozulmaz, abdest gerekmez’’ demişlerdir. Sahih olan da budur. Hanbelilerin de görüşüne saygımız olmakla beraber diğer fakihlerin tamamının görüşü -nedir- ‘’Ölü yıkamaktan dolayı abdest bozulmaz’’. Ama tekrar abdest alacakmışsın, o ayrı mesele. O abdest üzerine abdest alınır. Nur üzerine âlâ nurdur -o başka-. ‘’Abdestte şüphe’’. Mâlikî Mezhebi’ne göre abdest alınması gerekir. Eğer ediyorsa. Zimmetten ancak yakın ile kurtulmak mümkün olur, demişlerdir.

 

1:05:01

 

Bu da ihtiyati bir görüştür çok kıymetlidir. Mâlikîlerin dışında kalan, cumhur ise abdest şüphe ile bozulmaz demişlerdir. Bu da caddenin ne kadar genişliğini ortaya koymuşlardır öbürleri de. Hepsine rahmet okuyun, kıymetli efendiler, bunların hepsine. Sakın başka türlü yanlış anlamayın. Allah hepsine bol rahmet eylesin. Abdestli olduğundan şüphe ederse emin olduğu görüşünü alır. (Şüpheli) abdestli olduğu, abdestsiz olduğu görüşüdür. Şimdi bakın birinci halde abdestli olduğu ikincisinde ise abdestsiz olduğu görüşüdür. Abdullah Bin Zeyd’den gelen bir Hadis-i Şerifte şöyle denilmiştir. Peygamberimiz (A.S.V) namaz esnasında bir şeyler hissettiği duygusu gelen kişinin durumundan şikâyette bulunuldu da şöyle buyururdu: ‘’Bir ses işitmedikçe ya da bir koku duymadıkça namazı bırakmasın’’ buyurdu Peygamberimiz. Bakın burada şüphenin bir defa gerçeğe istinat etmesi gerekiyor. Yakin, şüphe ile yok olmaz. Şimdi bakın kişide yakin varsa şüphe ile yakin yok olmaz. Bunu da unutma. Bu bir kural ve kaidedir. Guslü gerektiren şeyler abdesti de bozar. Bunu hepiniz bilirsiniz. İltika’ül Hıtaneyni(meninin intikâli) – yine o iki organın birleşmesi-. Aslen ehl-i küfür veya mürtet olan kimsenin İslam’a girmesi; şayet mürtet tekrar İslam’a dönecek olursa gusletmesi vacip olur. Abdest almak da vacip olur. İrtidat ile abdest bozulur. Efendim. Hanefi ve Şafiîlere göre; irtidat ile abdest bozulmaz, demişlerdir. Evet, kıymetliler, işte yüksek âlimlerimizin hem caddeyi iyi kontrol etmeleri hem de geniş tutmaları. Bu da ‘’İhtilâf-ı ümmeti Rahmetün’ Hadis-i Şerifinin rahmet deryasının tecellisidir. Evet, şimdi meshler ve onlara benzer çoraplar üzerine mesh etme müddetinin son bulması. Şimdi abdestli bozanlardan biri de mesh müddetinin son bulmasıdır. Mesela bunları çıkarmak ve meshin hükmünün bozulması. İdrarını tutamayan kimselerin abdestinin vaktin çıkmasıyla bozulması yani özürlülerin. Teyemmüm almış kimsenin suyu bulmasıyla abdestinin bozulması ve benzeri hususlar da abdesti bozan hususlardandır. Şimdi bir de bu kıymetli mezheplerimiz in ekollerinde ayrı ayrı bu işe bir bakalım. Her mezhep bu olaya ayrı ayrı bir -onların bakış açılarını da- dikkat edelim. Bu bir genel bakışı size izah ettikten sonra her mezhep ayrı ayrı bakışlarına da bir göz atalım. Çünkü Yüce İslam’ı en iyi şekilde kavramaya, anlamaya çalışalım, okuyalım, okutalım. Amelde Fıkh-ı Ekber’in keşif notları devam etmektedir.

 

1:10:00

 

Doğrular İslam’da, yanlışlar insanoğlundadır. Onun için âlimlerimize rahmet okuyalım, Peygamberimiz’e salât-ü selâm okuyalım, Yüce Allah’a durmadan hamdü senada bulunalım ve ona kulluk görevimizi gerçek bir imânla amel-i sâlihle yapmaya devam edelim. Kıymetli izleyenler şimdi Hanefi ekolünün yüksek âlimlerinin bakışıyla abdesti bozan şeylere bir bakalım özel bakış. Bu Hanefilerin yüksek âlimlerinin bakışı. Abdesti neler bozar? Biraz önce bunların pek çoğunu söyledik genelde ama özelde de bir bakalım. Önden ve peşinden çıkan şeyler bunlar abdestin bozacağını söylemiştik. ‘Önden çıkan yel de bunlardan müstesnadır’ demiştik. Burada da müstesna edilmiştir. Kan, irin ile necaset gibi neler varsa bunlar önden ve peşten çıkan şeyler, abdesti bozar demişler. Fakat önden çıkan yel bundan müstesnadır, demişlerdir. Şimdi ağız dolusu kusmak abdesti bozar demişlerdir. Tükürükten fazla, eğer ağızda kan bulunuyorsa yine abdesti bozar demişlerdir. Bir şeye dayanarak uyumak Hanefilerce abdesti bozar, demişlerdir. Kaba etlerin yerine iyice oturmadığı halde ki uyku abdesti bozar, demişlerdir. Bayılma, delirmek, sarhoşluk, namazda kahkaha atması, abdesti bozar, demişlerdir. Yine bir engel olmadığı hâlde sertleşmiş erkeklik organının bir ferce dokunması da abdesti bozar, demişlerdir. Arada herhangi bir engel olmadığı halde sertleşmiş bir erkeklik organının bir ferce dokunması abdesti bozar, demişlerdir. Şimdi buraya dikkat lâzım, arada herhangi bir engel olmadığı hâlde diyor, engel varsa abdest bozulmaz. Mesela elbise üzerinden mesela dokundu gitti, yan yana gelirken adam birine dokundu geçti. Bunlar abdesti bozmaz. Mâlikîlere göre 3 şey abdesti bozar: Hadesler, sebepler, irtidat ve şek ve şüphe. Zaten şek, şüphe demektir, kıymetliler. Mâlikîlere göre bunlar abdesti bozarlar. Hadesler, sebepler, irtidat ve şüphe. Şimdi şöyle bir bakalım sebepler nelerdir? Aklın gitmesi, şehvet ile kadına dokunmak, erkeklik organına avucunun içinde veya yan tarafı ile dokunması gibi şeyler bunlar sebepler bölümünde sayılmış. Yine şüphe etmek hâllerinin her birisi abdesti bozar, demişlerdir. Şimdi Şafiîler’de bunlara yakın görüşler beyan etmişlerdir. Hanbelilere göre iki yoldan çıkan şeyler abdesti bozar demişlerdir. Yani necasetlerin çıkması, demişlerdir. Delilik ve benzeri bir sebeple yine abdest bozulur demişlerdir. Erkeklik organının engelsiz olarak dokunması. Yine şehvetle ve engelsiz olarak temas etmesi abdesti bozar, demişlerdir Hanbelilerde. Yine yakın görüşler beyan etmişlerdir.

 

1:15:18

 

Fakat Şafiîler biraz bu konuda farklı davranmışlardır. Ama hepsinin görüşü çok kıymetlidir. Ölüyü yıkamak abdesti bozar, demişlerdir. Kim demiş? Hanbeliler. Şimdi deve eti yemek, gusül etmeyi gerektiren haller, çiğ olsun-olmasın deve eti yemek -Hanbelilere göre-, yine cinsi organların teması, meninin yerinden ayrılması, aslen Müslüman olmayan bir kişinin veya mürtedin, İslam’a girmesi gibi gusletmeyi gerektiren hallerdir, demişlerdir. Efendim. Bunlar da kıymetli âlimlerimizin birer birer görüşleridir. Şimdi özürlünün abdesti idrarını tutamayıp akıtan veya aşırı ishal olan veya yelini kaçıran veyahut sürekli burnu kanayan, devamlı kan akan ya da istihaza kanı gelen insanlar özürlülerdir. Ağrı ile çıkan her şeyin durumu da aynıdır. Şimdi bu konuda Hanefi ekolünün yüksek âlimlerine şöyle bir bakalım. Farz bir vakit namaz boyunca hadesten uzak halde abdest alıp namaz kılabileceği bir süre bulamayacak şekilde özrü varsa bu kişi özürlüdür. Farz bir namaz vaktinin tamamını kapsayan kişidir. Farz bir namaz vaktinin tamamını kapsayan kişidir. Şöyle bir bakalım özürlünün başladığı sırada kişinin farz; bir vakit namaz boyunca hadesten uzak halde abdest alıp namaz kılabileceği bir süre bulamayacak şekilde özrü devam ediyorsa, farz, bir namaz vaktinin tamamını kapsayan kişi özürlü kişidir. Hanefilerin özürlüğü tarif etmesi böyledir. Bunun şartı bu özrün bütün bir namaz vaktinin kuşatmasıdır. Yani namaz vaktinin tamamında özrü devam ediyor. İşte o kişi özürlüdür. Özrün kesilmesinin şartı ise tam bir namaz vakti boyunca bu özre rastlamamasıdır. Yani tam bir namaz vakti boyunca özrü ortadan kalkmış olması. İşte o zaman özürlülükten kurtulur. Şimdi ikindi namazı vakti boyunca bu özrün kesilmesi gibi ki; özürlünün hükmü de şudur.; ‘Her farz namaz vakti için abdest alır’.  Yani özürlünün hükmü, ‘Her farz namaz vakti için abdest alır’. Müstehaza, istihaza kanı gören kadın her bir namaz vakti için abdest alır. Peygamberimiz böyle buyurmuşlardır. Kıymetli âlimlerimiz ’den bu rivayet gelmiştir. Diğer özür sahipleri de ‘ona kıyas edilir’, demişlerdir.

 

1:20:05

 

Bu abdesti ile dilediği kadar farz ve nafile namazı kılar. Abdesti de bu vakit süresince kalır. Ancak iki şartı vardır. Özrü sebebiyle abdest alması mesela yellenmesi veyahut da herhangi bir yerinden kan akması gibi bir başka hadesin olmaması. Şimdi özrünün dışında bir şey zuhur ederse abdestini yeniler. Namaz vaktinin çıkması ile özürlünün abdesti bozulur. Evet, kıymetliler! Namaz vaktinin çıkması ile özürlünün abdesti bozulur. Abdesti de bu vakit süresince kalır demişlerdir. Ancak iki şartı vardır. Burayı biraz açıklayalım. Şimdi diğer bir özür sahipleri de ona kıyas edilir, dedikten sonra bu şekilde özürlü vakit için almış olduğu bu abdestiyle -işte buraya dikkat vakit için almış olduğu abdesti ile- dilediği kadar farz ve nafile kılar. Abdesti de bu vakit süresince kalır. Ancak iki şartı vardır bunun. Buraya dikkat. Özrü sebebiyle abdest alması, mesela yellenmesi veyahut herhangi bir yerinden kan akması gibi bir başka hadesin olmaması. İşte buraya dikkat edilmişse durum anlaşılmış olur. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlünün abdesti bozulur. Her namaz vaktinde özürlü yeniden abdest almak zorundadır. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife ve İmâm-ı Muhammed şöyle demektedirler. ‘’Özür sahibinin abdesti sadece bu vaktin çıkmasıyla bozulur’’, demişlerdir. Vaktin girmesi abdeste ihtiyacın sübutunun delilidir. Çıkışı ise zeval bulduğunun delilidir. Vakit girince -bakın- abdestin artık sübutunun delili ortaya çıkıyor. Şimdi vakit çıkar çıkmaz da zeval bulduğunun delili ortaya çıkıyor. Vaktin girmesiyle de çıkması ile de bâtıl olur, İmâm-ı Ebu Yusuf ise şöyle demektedir; abdest bunların her birisiyle yani vaktin girmesiyle de çıkması ile de bâtıl olur -özürlünün abdesti tabi-. ‘’Abdest sadece vaktin girmesiyle bozulur’’. İmâm-ı Züfer böyle demiştir (rahmetullahi aleyhim ecmaîn). O kıymetli âlimlerimiz İslam caddesini ne kadar kolaylaşması için, ne güzel çalışmışlar. Allah’ım İslam âlimlerine bol rahmet eyle, mağfiret eyle, merhamet eyle. Evet tabii özürlü insanlar, özürleri için elinden geleni yaparlar. Ve korunmak için de çalışırlar. Pamuk koyması gerekiyorsa pamuk koymaları müstehaptır. Onu koymak ile hadesi kesilebiliyorsa o vakit vacip olur. Akıntı ile yeniden necis olacağına inanıyor ise yıkaması vacip değildir. Şayet namazını bitirmeden önce necis olmayacaksa o vakit yıkaması vacip olur.

 

1:25:03

 

Fetva için tercih edilen görüş de budur. Özürlüler durumlarına göre her işini yapmaya çalışırlar. Biz burada keşif notlarını veriyoruz. Bunlar tabii ki ön keşif notlarıdır. biz bu kadarını hatırlatalım. Şimdi, ötesini aklınıza takılanları da sorarsınız. Eğer burada kafanıza takılan bir şeyler olursa sorarsınız. Sorma -burada- sahnesi de açılmış olur. İnsanlar bir şeyi bilmeyince sormayı da bilmezler. Bilinçlendikçe sormayı bilirler. Sordukça da gerçek bilgi sahibi olmaya devam ederler.

 

1:25:59

 

 

(Visited 233 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}