155- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 155
155- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 155
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn.”
‘’Bismillâhi Zîşan azîmu sultan şedîdül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytâni insün ve can’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Hacc-ı Temettü ile ilgili dersimiz devam ediyor. Bir başka rivâyette şöyle buyrulmuştur:
“Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ile birlikte yola çıktık. Bazılarımız umre niyetiyle ihrâma girdi, bazılarımız hem hacc hem de umre niyetiyle ihrâma girdi. Bazılarımız da sadece hacc niyetiyle ihrâma girdi. Rasûlullah da (Aleyhissalâtu Vesselâm) sadece hac için ihrâma girmişti. Umre için ihrâma girenler umreyi yapınca ihrâmdan çıktılar. Hacc için ihrâma girenler veya hacc ve umre için ihrâma girenler Yevm-i Nahr’e (yani kurbanın birinci günü)ne kadar ihrâmdan çıkmadılar”. Bunu da Buhârî, Müslim, Muvattâ, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî haber vermektedirler.
Evet, sevgili dostlarımız işte görüyorsunuz haberler birbirini tamamlamaktadır. Fakat birine birinden haberi olup öbüründen haberi olmayanlar işte çelişki içinde kalanlar onlardır. Hanefîlere göre böyle bir niyet câiz olmaz. Kişi hac da sahîh bir şekilde niyetini ortaya koymalıdır. Evet, burada da Hanefî Ulemâsı niyetin bir şeyle kesinlik olmasını istemiştir ve doğrusu da odur.
Berâ (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), Hz. Ali’yi Yemen’e Emir olarak gönderdiği zaman, ben onun yanındaydım onunla berâber bende altın kaplar elde ettim. Hz. Ali (Radıyallâhu Anh), Yemen’den Rasûlullah’ın yanına gelince Hz. Fâtımâ ‘nın süslendiğini evi de (hâlâ güzel kokularla kokmakta olan) bir tütsü ile tütsülenmiş olduğunu gördü. Fakat Hz. Ali’yi güzel karşılamak için yaptı Hz. Fâtımâ Annemiz. (Bu kıyafet ve bu tütsünün yasak olduğu hac döneminde karşılaştığı bu manzarayı Hz. Ali), Hz. Fâtımâ: “Niye dedi hoş karşılamıyorsun?” Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), Ashâbına (ihrâmdan çıkmalarını emir buyurdu. Onlarda ihrâmdan çıktılar” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali zevcesine: “Ben zaten Rasûlullah’ın niyetiyle ihrâma girmiştim” dedi ve) Hz. Peygamber’e (Aleyhissalâtu Vesselâm)’a uğradı. Rasûlullah’a (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Sen ne yaptın?” diye sordu. Hz. Ali: “Rasûlullah’ın niyetiyle niyetlendim” deyince Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Ben kurbanlık getirdim ve hacc-ı kırana niyet ettim” diye açıklamada bulundu. Ve Hz. Ali (Radıyallâhu Anh) Hazretleri de ona da şu emri verdi; “67 -veya 66- deve kes.
Dakika 5:00
Develerden 33 -veya 34- tanesini kendin için ayır ve develerden her birinden bir parça da (benim için) ayır” buyurdular. Bunu da Ebû Dâvûd haber vermektedir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Yine Müslim’in rivâyetinde de şöyle geçmektedir; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) kendi elleriyle 63 adedini kesti (yani 63 tane deve kesti). Sonra bıçağı Hz. Ali’ye verdi böylece gerisini de o kesti. Yemen’den Hz. Ali (Radıyallâhu Anh) Hazretlerinin getirdiği develerle Hz. Peygamberin Medine’den getirdiği develerin toplamı 100 adetti.
Müslim’in bir rivâyetinde: Hz. Peygamberin bir kurban etinden bir kapta pişirttiği, Hz. ile birlikte yediği ve suyundan da içtiği belirtilir. Bu rivâyet Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) haccına, hacc-ı kırandı diyenlere delildir. Zîrâ neye niyet etmiş bulunduğunu ben kurbanlık getirdim hacc-ı kırana niyet ettim diyerek açık bir şekilde belirtmiştir.
Hz. Enes (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor: „Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Zülhuleyfe ’de geceledi. Sabah olunca (devesine) bindi. Devesi onu Beyda’da havaya kaldırınca, Allah’a hamd etti, tesbih etti, tekbir getirdi, tahlil getirdi. Sonra hacc ve umre için (niyet edip) telbiye getirdi. Halk da her ikisi için (niyet edip) telbiye getirdi. Yani toplumda böyle yaptı. (Mekke’ye) gelince halka emretti, onlar da ihrâmdan çıktılar. Bu hâl terviye gününe (Zilhicce ‘nin 8’i) kadar devam etti. Terviye günü hacc için ihrâma girip telbiye getirdiler. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) haccı îfa edince kendi eliyle ayakta olduğu halde, yedi deve kesti.“ Ebû Dâvûd, Nesâî bunu bildirmektedir.
Herkes bildiği kadarını gördüğü kadarını rivâyet etmektedir. Telbiyeden önce tahmit, tesbih, tekbir ve tehlil getirmenin sünnet olduğunu ifade eder. Tahmit biliyorsunuz ‘’Elhamdülillah’’, tesbih ‘’Subhânallah’’, tekbir ‘’Allah’u Ekber’’, tehlil de ‘’Lâ ilâhe illallah’’ demektir.
Sevgili dostlarımız,
İşte görüyorsunuz telbiyeden önce bunları getiriyor peşinden telbiye de bulunuyor.
Bilâl İbnü’l-Hâris’in (Radıyallâhu Anh) yaptığı bir rivâyette şu ibare mevcuttur; “Ey Allah’ın Rasûlü! Hacc (için yapılan niyet)i umreye çevirmek sadece bize mi hastır, yoksa bizden sonrakiler içinde câiz olacak mıdır?” diye sordum. Bana şu cevabı verdi,
“Bu sadece size hastır. (Sizden sonraki Müslümanlara câiz değildir)”.
Bunu da Ebû Dâvûd, Nesâi haber veriyor. Nesâî Bilâl İbnü’l-Hâris’den sadece fesh’ul-hacc hadisini tahrîç etmiştir. Fesh’ul-hacc: Kişinin önce hacca niyet etmesi, fakat sonradan bunu umreye çevirmesi, umre yapınca ihrâmdan çıkması tekrar hacc için ihrâma girmesidir.
Dakika 10:07
Ulemâ temettü ruhsatının kıyâmete kadar bâki olacağında ihtilâf etmez. Cumhur hacc için yapılan niyetin umreye çevrilme ruhsatının Ashâb-ı Güzin’e has bir ruhsat olduğunda ittifâk ederler.
Evet, sevgili ve muhterem izleyenler!
Şimdi de ‘’Tavaf ve Say’ın’’ durumu hakkında hadis-i şerifler külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor.
İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anh) Hazretleri anlatıyor: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ve ashâbı (Radıyallâhu Anh), Mekke’ye Yesrib hummasından bitkin düşmüş bir hâlde geldiler. Müşrikler şehirde menfî bir dedikodu yaparak yarın buraya humma hastalığından dermanı kesilmiş ve ondan çok ıstırap çekmiş bir kavim gelecek dediler. Ve Müslümanların seyrine bakmak için hıcr’in arkasına oturdular. Onların hâinliğinden vahyen haberdar olan sevgili Peygamberimiz Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) celâdetlerini müşriklere göstermek için Müslümanlara tavafın ilk üç şavtında remel yapmalarını, iki köşe arasında da adi yürüyüşle yürümelerini emretti. İşte düşmana karşı buradan da alınacak tedbirleri Peygamberimizden öğreniyoruz.
Bu hâli gören müşrikler: “Bunlar mı hummanın bitkin düşürdüğünü zannettiğiniz insanlar? Bunlar falan ve falandan daha sağlammış” dediler. Yani düşmana güçlü görün zayıf görünme,
İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anh) der ki; “Rasûlullah’ı (Aleyhissalâtu Vesselâm) Ashâbına (Radıyallâhu Anh) bütün şavtlarda remel yapmalarını emretmekten alıkoyan şey onlara duyduğu merhametti”. Bunu da Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî haber vermektedir.
Buhârî bu rivâyette şu ziyâdeyi kaydeder; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), sulh anlaşması yaptığı sene umre için gelince müşriklere kuvvetlerini göstermeleri için hızlı yürüyün diye emretti. Müşrikler de bu sırada kıan dağı tarafına oturmuş seyrediyorlardı. Tavafta Hacerü’l Esvet’ten başlayıp tekrar aynı yere gelinceye kadar Beytullah’ın etrafında yapılan bir devire denir. Böylece yapılan yedi ‘’Şavt’a’’ da bir tavaf denir.
Evet, sevgili dostlarımız Say da Safa’dan Merve’ye gidiş ve Merve’den Safa’ya dönüşten her birine ‘’Şavt’’ denir. Bu şekilde Sefa’dan Merve’ye 4 gidiş, Merve’den Sefa’ya 3 dönüş ile yapılan toplam 7 şavtlık yürüyüşe de ‘’Say’’ denir. Tavaf Kâbe-i Şerif’in etrafında usulüne uygun olarak 7 kere dolaşmaktır. Bu tavaf 7 şavttan ibarettir. Hicr ise Kâbe-i Şerif’in kuzeybatı tarafının karşısında zeminden bir metre kadar yüksek bir buçuk metre kalınlığında yarım daire şeklinde bir duvar vardır.
Dakika 15:10
Bu duvara hatim denir. Bu duvarla Beytullah arasındaki boşluğa hicr denir. Hicr-i İsmail Hicr-i Kâbe veya ‘’Hatîra’’ da denmektedir. Remel; hızlı yürümek demektir, say yapılmayacak tavaflarda remel gerekmez. Kadınlar remel yapmaz. Âlimler bu şekilde yürüyüşün müşriklere kuvvetli görünmeyi hedeflediğini sonradan bunun nesh edildiğini de söylemişlerdir bazıları. Nesh edilmediğini söyleyenler de var. Ancak Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm) hicretin 10’uncu yılında veda haccı sırasında Hacerül Esved ’den başlayıp Hacerül Esved’e kadar şavtın tamamında remel yapmıştır. Öyleyse bugün hacda yapılan remel Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) vedâ haccı sırasında yapmış olduğu remelden kalma bir sünnettir ve ilk üç şavtın tamamında yapılır. Remelin hükmü İbn-i Abbâs’a göre o zamandaki müşriklere karşı kuvvetli görünmek için yapılmıştır. Dileyene mübah bir ameldir. Tâbiînden Atâ, Kâsem ve Salim’de remeli İbn-i Abbâs gibi değerlendirir ancak diğer ashap ve tabiîn uleması tavafın ilk üç turunda remelin sünnet olduğunda ittifâk ederler. İşte fetvâ da buna göredir, Abdullah İbn-i Zübeyr remelin tavafın 7 şavtında da sünnet olduğunu da söylemiştir. Hasan-ı Basrî, Süfyân-ı Sevrî, Mâlikî’lerden İbn-i Macîşun’a göre remeli terk eden kurban kesmelidir. İmâm-ı Mâlik’in önceki hükmü de böyleymiş ancak sonradan rücû etmiştir. Remele sünnet diyen Cumhur, Hz. Ömer oğlu Abdullah İbn-i Mes’ûd dört mezhep imamı vesaire delil olarak Hz. Peygamber’in vedâ haccında ki tatbîkâtını gösterirler. İlk üç devirde remel yapmış son dörtte yürümüş ve sonra menâsikinizi benden alın, (yani haccın kurallarını) benden öğrenin buyurmuştur. Ulemâ bu hadis-i şerife dayanarak küffara karşı kuvvetli ve silahlı görünerek onlara gözdağı vermenin câiz olduğunu, kavlen olduğu kadar fiilen de gövde gösterisi yapmanın bazen cevazın ötesinde evlâ olduğunu söylemişlerdir ve kıyâmete kadar düşmanımıza karşı güçlü olun, güçlü görünün ve dâima kuvvet hazırlayın. Düşmanınızdan daha güçlü olun, Peygamber Efendimiz bunun örneklerini ortaya koymuştur.
Evet, sevgili dostlarımız İnşâ’Allah’u Teâlâ yine bu tavaf ve sayın mahiyeti ile ilgili derslerimiz bir sonraki dersimizde de devam edecektir İnşâ’Allah’u Teâlâ.
Dakika 19:40