Tefsir 159-01

159- Tefsir Ders 159 hayat veren nurun keşif notları

159- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 159

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Nisâ Sûresi 148’inci Âyet-i Kerime’den 162’nci Âyet-i Kerime’ler)

 

لاَّ يُحِبُّ اللّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوَءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلاَّ مَن ظُلِمَ وَكَانَ اللّهُ سَمِيعًا عَلِيمًا ﴿١٤٨﴾

إِن تُبْدُواْ خَيْرًا أَوْ تُخْفُوهُ أَوْ تَعْفُواْ عَن سُوَءٍ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا قَدِيرًا ﴿١٤٩﴾

Bu âlemleri bizim için yaratan Şanlı Kur’an’ı bize gönderen Yüce Rabbimiz Allah (C.C) buyuruyor ki; Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir. Bir hayrı açıklar yahut gizlerseniz yahut da bir kötülüğü bağışlarsanız, biliniz ki, Allah da çok bağışlayıcıdır. Her şeye hakkıyla kâdirdir.

إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُواْ بَيْنَ اللّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُواْ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً ﴿١٥٠﴾

أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا ﴿١٥١﴾

وَالَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَلَمْ يُفَرِّقُواْ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ أُوْلَئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١٥٢﴾

Onlar, Allah’ı ve peygamberlerini inkâr ederler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. “Kimine inanırız, kimini inkâr ederiz” derler. Bu ikisinin îmânla küfrün arasında bir yol tutmak isterler. İşte onlar gerçek kâfirlerdir. Bizde kâfirlere alçaltıcı bir azâb hazırlamışızdır.

İstediğine inanıyor, istediğini inkâr ediyor. Böyle bir îmân yok.  İşte Cenab-ı Hak böyle bir îmânın olmadığını bir peygamberi alıp ötekini inkâr edeceksin, istediğini kabul edip istediğini inkâr edeceksin. Üstelik sen Muhammed’i, Kur’an-ı Kerim’i inkâr edeceksin, Îsâ’ya inandığını zannedeceksin, Mûsâ’ya inandığını zannedeceksin. Îsâ’nın, Mûsâ’nın inandığı Peygamber Muhammed’e sen inanmayacaksın, Muhammed’in inandığı Îsâ’yı Mûsâ’yı sen aralarında ayırım yapacaksın ve kitapların içindeki hükümlerin bir kısmına inanıp bir kısmına ret edeceksin böyle olanlar tam kâfirlerdir diyor. Îmân bir bütündür. Allah’u Teâlâ (C.C) Kur’an-ı Kerim’in de ve Hz. Muhammed’le ortaya koyduğu İslam’ın bütün emirlerinin içinde, yüce hükümlerinde geçmiş ile ilgili bütün şahitlik Kur’an da mevcut geçmişin şahidi. Kur’an neye inan diyorsa ona inanacaksın. Ve bütün peygamberlerin peygamberliğine îmânı emreder İslam ve Kur’an-ı Kerim ve Muhammed’in getirdiği geçmişi yenilediği İslam şeriatıyla da amel edeceksin, geleceğin bütün delilleri de Kur’an-ı Kerim de bulunmaktadır.

Dakika 5:00

Îmân İslam’ın, Kur’an’ın ortaya koyduğu îmândır. Bütün peygamberlerin îmânı İslam îmânıdır. Bunun dışında ne din vardır, ne de îmân vardır. Geçmişin de, geleceğin de dini îmânı hepsi İslam’dır. İslam’ın ortaya koyduğu îmân esaslarıdır. İşte onlar gerçek kâfirlerdir diyor.            (أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا) “biz de kâfirlere alçaltıcı bir azâb hazırlamışızdır” diyor. Allah’a ve Peygamberlerine îmân edenler ve onlar arasın da ayırım yapmayanlara Allah pek yakında mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

İşte bütün vicdanların tamamı kendin de toplayan Kur’an-ı Kerim’in kendi ruhu ve vicdanıdır. Hz. Muhammedin ruh ve vicdanıdır. Bütün geçmişin ve geleceğin tamamı İslam’ın içinde bulunmaktadır. Onun için İslam dini bütün peygamberlere ve bütün ilâhî kitaplara îmân eder ve Kur’an-ı Kerim’in, Muhammed’in (A.S.V) ortaya koyduğu şeriatın kurallarına göre amel eder. Bunu hiç mi hiç kimse unutmasın! Herkesin inanacağı îmân gerçek îmân işte bütün peygamberlerin, Kur’an’ın ve Hz. Muhammedin ortaya koyduğu îmândır. İslam îmânıdır îmân o dur bölünmez ve parçalanmaz. Cüzî inkâr, küllî inkârdır. Kur’an-ı Kerim’in hiçbir âyetini inkâr edemezsin, bütününe îmân edersin. Tevâtür yoluyla bize gelen bütün hadis-i şerifler de bunlar da bağlayıcıdır, bunları da inkâr edemezsin. Hz. Muhammed’in Peygamberliğini inkâr edemezsin. Edersen Allah’ı inkâr etmiş olursun. Çünkü Hz. Muhammed’i gönderen Allah’u Teâlâ’dır. Elçiyi inkâr o elçiyi göndereni inkârdır. Buna dikkat et! Duyduk duymadık deme!

Yüce Rabbimiz;

يَسْأَلُكَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَن تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَابًا مِّنَ السَّمَاء فَقَدْ سَأَلُواْ مُوسَى أَكْبَرَ مِن ذَلِكَ فَقَالُواْ أَرِنَا اللّهِ جَهْرَةً فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْ ثُمَّ اتَّخَذُواْ الْعِجْلَ مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَن ذَلِكَ وَآتَيْنَا مُوسَى سُلْطَانًا مُّبِينًا ﴿١٥٣﴾

Cenab-ı Hak; Kitap ehli, diyor senden, gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Mûsâ’dan bundan daha büyüğünü istemişler ve: “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi. Haksızlıkları sebebiyle onları yıldırım çarptı o zaman. Sonra kendilerine açık deliller geldiği hâlde buzağıyı tanrı edinmişlerdi. Yani sığır yavrusunu put haline getirip taptılar. Onları bundan dolayı da affettik. Tövbe ettiler, şirkten vazgeçmişlerdi ve Mûsâ’ya açık delil yetki de verdik.

وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِمِيثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّدًا وَقُلْنَا لَهُمْ لاَ تَعْدُواْ فِي السَّبْتِ وَأَخَذْنَا مِنْهُم مِّيثَاقًا غَلِيظًا ﴿١٥٤﴾

Söz vermeleri için Tur dağını üzerlerine kaldırdık. Onlara: “O kapıdan secde ederek girin” dedik. Yine onlara: “Cumartesi yasağını çiğnemeyin” dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.

Dakika 10:15

فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِم بَآيَاتِ اللّهِ وَقَتْلِهِمُ الأَنْبِيَاء بِغَيْرِ حَقًّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌ بَلْ طَبَعَ اللّهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿١٥٥﴾

Verdikleri sözden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberlerini öldürmeleri ve “kalplerimiz kılıflıdır” demelerinden dolayı (başlarına türlü, türlü belalar verdik) diyor. Allah’a verdikleri sözlerden bu Benî İsrâil oğlu caydı. Doğrusu Allah, inkârları sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir. Pek azı hariç onlar inanmazlar. İşte Kuran-ı Kerim söylüyor. Allah bu duruma düşenlerden eylemesin.

وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلَى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظِيمًا ﴿١٥٦﴾

İşte (kalplerinin mühürlenmesinin diğer bir sebebi de Îsâ’yı) inkâr etmeleri ve Meryem’e büyük bir iftira da bulunmalarıdır. Ne yaptılar Îsâ’ya bu dediler “Veled-i Zinâ” Meryem Îsâ’yı zinâ yolundan kazandı dediler. Böyle bir iftira da bulundular. Kalplerinin mühürlenme sebeplerinden biri de budur diyor. Îsâ’yı hem inkâr ettiler, hem de çarmığa gerip öldürmek istediler. Cenab-ı Hak bunları duyururken bütün milletlere ruhları okuyor. Yahûdî’nin ruhunu okuyor, Hristiyan’ın ruhunu okuyor, diğer milletlerin ruhlarını okuyor, yanlışları ortaya koyuyor ki, insanlar yanlışları bıraksınlar doğru bir îmâna gelsinler, Müslüman olsunlar.

وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّهِ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَكِن شُبِّهَ لَهُمْ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُواْ فِيهِ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِلاَّ اتِّبَاعَ الظَّنِّ وَمَا قَتَلُوهُ يَقِينًا ﴿١٥٧﴾

Cenab-ı Hak burada da buyuruyor ki; “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu Îsâ Mesih’i öldürdük” demeleridir. Hâlbuki Cenab-ı Hak cevap verir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara Îsâ gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler.

Cenab-ı Hak Yüce Allah cevap veriyor. Öldürdük diyenlere cevap veriyor, öldürüldü diyenlere de cevap veriyor. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah Azîz daima üstündür, hikmet sahibidir. İşte kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak gerçekleri duyuruyor.

Dakika 14:47

وَإِن مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ إِلاَّ لَيُؤْمِنَنَّ بِهِ قَبْلَ مَوْتِهِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا ﴿١٥٩﴾

فَبِظُلْمٍ مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ أُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَن سَبِيلِ اللّهِ كَثِيرًا ﴿١٦٠﴾

Cenab-ı Hak burada da bak neler buyuruyor; Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona Îsâ’ya îmân etmiş olmasın. Kıyâmet günün de o onlara şahitlik edecektir.

Cenab-ı Hak bu durumu da bildirdikten sonra şöyle diyor;

وَأَخْذِهِمُ الرِّبَا وَقَدْ نُهُواْ عَنْهُ وَأَكْلِهِمْ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ مِنْهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٦١﴾

لَّكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَالْمُقِيمِينَ الصَّلاَةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أُوْلَئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا ﴿١٦٢﴾

Cenab-ı Hak; Yahûdîlerin zulüm etmeleri ve birçok kişileri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları hâlde faiz almaları ve insanların mallarını haksız tere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri biz diyor Cenab-ı Hak onlara haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık. Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve îmân edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere îmân ederler. İşte gerçek ilim budur. Îmâna çağıran ilim gerçek ilimdir, îmânla birleşen ilim gerçek ilimdir. Onlar, namazı kılan zekâtı veren, Allah’a ve âhiret gününe îmân edenlerdir. İşte onlara büyük bir mükâfat vardır.

Şimdi kıymetli ve muhterem dostlarımız, bu âyetlerin içinde üstü kapalı bazı durumlar vardır ve bu konularda da bilhassa Îsâ hakkında birçok görüşler vardır ve ihtilâflar da vardır. Biz sizlere sahîh sünnetin ışığı altında bu ihtilâflı bilgilerin yanında doğru bilgileri sizlere sunmaya çalışacağız İnşâ’Allah’u Teâlâ. Îsâ hakkında herkes bir şeyler konuşuyor ve bir şeyler söylüyorlar. Fakat bunun İnşâ’Allah gerçeğini hep beraber öğreneceğiz. Âyetlerde ki yüce âyetlerin bazı içerisindeki uç noktalara işaret edeceğiz. Kötülüğü Cenab-ı Hak gizlisini, açığını sevmez. Kötülüğü Allah sevmez. Bir defa âyetten kendini, âyet-i kerimeden bunu anlıyoruz. Buradan ne anlıyoruz?  Müslümanın içinde, dışında kötülük olmaz, olmamalıdır. Barınmaz barındırmamalıdır. Derhâl bulaşmışsa tövbe istiğfarla yıkanmalıdır. Günahları ancak Allah affeder. Bütün dünyayı bir araya getirseniz ne Peygamberler, ne Evliyâlar hiç kimse günah affedemez. Günahları Allah affeder, açığına ise azâb ve gazâp eder. Şimdi her günah kötüdür ama açıktan işlenenler başkalarını da günaha teşvik olduğu için genel ahlâkı da zedelediği için bu açık günahlara ayrıca gazap ve azâb eder diyor.

Dakika 20:05

Uç noktalara işaret ediyoruz ki mutlaka bilinmelidir, kalplere yazılmalıdır. Zulme uğrayan feryâd edebilir çünkü mazlumdur zulüm altındadır. Beddua ve misli mukâbele de buluna bilir çünkü zalim zulmediyor. Bunu da duyurduktan sonra misâfirin hakkına riâyet edilmezse o da mazlum sayılmıştır. Şikâyet hakkı vardır. İslam da misafirlikte kutsal bir görevdir. Misâfire ikrâm İslam da gereken ilâhî yüce emirlerin, kutsal görevlerin arasındadır. Bunun için misâfirin kapıdan gelmişse o artık senin İlâhî Allah’ın sana gönderdiği bir misafirdir. Misâfirini en iyi şekilde ağırlamaya çalış. İslam dini misâfirperver bir dindir, Müslümanlar misâfirperverdirler.

Ebû Bekir’e (R.A) biri kötü söylemişti vaktiyle, o da susmuş sonra karşılık vermiş. Dikkat edin! Bazı konularda da ibret alınacak dersler bulunmaktadır.

Sonra Ebû Bekir karşılık verince, Peygamber Efendimiz meclisten kalkmış.

Ebû Bekir oturuyordunuz niçin kalktınız demiş,

Efendimiz (S.A.V) diyor ki; Sen susarken melek cevap veriyordu.

Dikkat edin! Ebû Bekir’i bir melek savunuyordu ora da.

Sen karşılık verince şeytan geldi. Melek gitti demiş, şeytan gelince ben kalktım demiş.

Burada da gizli bir sır bulunmaktadır.

Kıymetli dostum,

Eğer bulunduğun bir ortamda kendini savunma durumun olmadığı zaman veya vakarından derin bir vakur, yüksek bir ahlâktan dolayı cebelleşmeye girmediğin zaman ora da seni Cenab-ı Hak ya savunuyor, ya da savunacak birilerini gönderiyor. Bazen karşılık vermek meşrûdur, bazen susmak daha iyidir. Bu da içinde bulunduğun ortamı değerlendireceksin. Hele de yanında büyükler Peygamberimizin yanında Ebû Bekir eğer susmaya devam etseydi melekler savunmaya devam ediyorlardı. Peygamberimizin yanında Ebû Bekir o kendine sataşan kişiye cevap verince o zaman durum değişti burada. Onun için büyüklere saygının ne olduğunu bunu da Müslümanların iyi bilmesi gerekmektedir. Buradan çeşitli gizli sırlar da anlamakta mümkündür. Yine âyet-i kerimelerde ki duruma bakıyoruz. Allah’sız, Peygamber ’sizler var dünya da şimdi bunlar küfrün çeşitleri var; birincisi Allah da kabul etmiyor, Peygamber de kabul etmiyor. İkinci küfür Allah’a inanıyor ama peygamberliği tanımıyor, kitâbı da tanımıyor. Bunda da ikinci sınıf ehli küfürdür. Üçüncüsü, peygamberlerin bir kısmını tanıyıp, bir kısmını tanımayanlar var ve kitâbın da bir kısmını tanıyor bir kısmına inanmıyor, tanımıyor. İşte bunlar da birer, birer küfür çeşitleridir.

Dakika 25:10

Şimdi Ehl-i Kitâbın durumu bu üçüncü sınıf içerisinde bulunuyor. Hristiyan ve Yahûdîler peygamberin bir kısmını tanıyor, bir kısmını tanımıyorlar. Kitâbında bir kısmını tanıyor, bir kısmına inanmıyorlar. İşte Ehl-i Kitap bu sınıflardandır diyor bu sınıftandırlar. Üç kısma ayrılan küfür grupları, kâfir grupları bunlara bir bak şimdi dünya da bütün felsefi yapılara da bak, bunların içerisinde bu gruplara girenlerin durumuna da bir ak. Şimdi Allah tanımayan, peygamber tanımayanlar var, birinci grup bunlar. Dünyanın, tabiatın müessir olduğuna inanan natüristler var, ateistler var bunlar birinci sınıf küfrü, ehli küfrü teşkil etmektedirler. İkincisi, Allah’a inanıyor ama peygamberliği tanımıyor ve kitâbı da tanımıyor. Bunlar da ikinci sınıf ehli küfür olmaktadır. Üçüncüsü ise peygamberlerin bir kısmını tanıyor, bir kısmını tanımıyorlar. Kitâbında bir kısmına inanıyor, bir kısmına inanmıyorlar bunlar da üçüncü sınıf ehli küfürdür, her 3’ü ’e kâfir gruplarındandırlar. Çünkü îmân bir kısmını inkâr edip, bir kısmını îmân etmek îmân değildir. Cüz-î inkâr, küllî inkârdır. Allah’ın her emri mukaddes ve yücedir, her emri inanmayı gerektirir. İnkâr edilince orada îmân olmaz.

Yahûdîler Mûsâ’ya, Üzeyir’e, Tevrât’a inanırız derler diğerlerine inanmazlar. Dikkat et! Mûsâ’ya inanırız diyor Üzeyir’e, Tevrât’a inanırız diyor, diğerlerine inanmıyor. Hâlbuki Mûsâ’nın ve Tevrât’ın gerçek Tevrât’ın ortaya koyduğu îmân bu değil. Mûsâ ve Tevrât’ın îmânın da bütün peygamberlere îmân vardır, bütün kitaplara îmân vardır. Hz. Muhammed müjdelenmiş, haber verilmiştir. Kur’an-ı Kerim’in geleceği haber verilmiştir. Bunlar inkâr edildiği zaman Mûsâ’ya da inanmış olmuyor, Tevrât’a da inanmış olmuyor, Üzeyir’e de inanmış olmuyor ve kendilerini bura da sapıtmış Allah’ın gazâbına çarptırmış, çarpılmış olmaktadırlar. Ve tarihte çarpıldılar vazgeçmeleri lâzım. Mûsâ’nın ortaya koyduğu, Tevrât’ın ortaya koyduğu îmân esaslarına inanırlarsa bugün derhâl Müslüman olurlar, olmaları gerekir. Şimdi Hristiyanlara gelince onlar da Îsâ’ya, Mûsâ’ya, Tevrât’a, İncîl’e inanırız diyorlar. Ama Hz. Muhammed’e ve Kur’an-ı Kerim’e inanmazlar. Dikkat et! İşte bunlarında durumu onlara yakın ve bunlarda îmâna kavuşamamışlar. Çünkü Îsâ’nın ve İncîl’in ortaya koyduğu îmân bütün bir îmân idi. Îsâ (AS.) asîl olarak Hz. Muhammed’i müjdelemeye gelmişti. Eğer Hristiyanlar Îsâ’ya ve İncîl’e inansalardı derhal bugün Müslüman olmaları gerekiyordu. Çünkü hem Îsâ (AS.) hem de İncîl’i Şerif Hz. Muhammed’i haber verdi. İnkâr edin demedi, îmân edin dedi tam tersine demek oluyor ki bunlar İncîl’e inandığını söyleyenler, Îsâ’ya inandığını söyleyenler de ne Îsâ’ya inanıyorlar, ne de İncîl’e inanmış olsalardı ne Hz. Muhammed’i, ne Kur’an-ı Kerim’i inkâr edemezlerdi.

Dakika 30:17

Allah’ın bir emrini inkâr, bir peygamberi inkâr, tüm emirlerini tüm peygamberlerini inkâr ve Allah’ı inkârdır. İşte İslam dinin ortaya koyduğu bütün îmân budur. Hiçbir peygamberi inkâr edemezsin. Çünkü her peygamberi Allah gönderdi. Elçiyi inkâr etmek elçiyi göndereni inkâr etmektir. Bunu kimse unutmasın. Îmân ile küfür, hak ile bâtıl arasında yol tutanlar kâfirlerdir diyor Kur’an-ı Kerim. 150’nci 1512inci âyeti okuduk anlamını verdik. Eğer tekrar bakmak isteyen olursa o âyetlere bakıversinler. Tekrar ediyorum îmân ile küfür, hak ile bâtıl arasında yol tutanlar bunlar kâfirlerdir. Hem de (أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا) tam kâfirdirler buyurulmaktadır. İşte İslam’ın îmânı bütün peygamberlere îmân eder, İslam îmânında bütün kitaplara îmân eder ve Kur’an-ı Kerim’in tasdik ettiği, Hz. Muhammedin teyit ve tasdik ettiği ne varsa geçmişe ve geleceğe âit İslam îmânında bunların tümü tasdik edilir. Muhammed’in geçmişi yenileyen şeriatıyla da kıyâmete kadar amel edilir. Muhammed’in şeriatını inkâr etmek yol saymak da büsbütün küfürdür. Sonra müçtehit sayısı kadar şeriat var diyenler sapık zihniyettir. Bütün müçtehitlerin ortaya koyduğu içtihatları Muhammed’in ortaya koyduğu şeriatın keşfinden ibarettir. Kur’an belli, hadis-i şerifler belli, icmâ da belli kıyas ise bilinenden bilinmeyen hükümleri çıkartmaktır. Bilinenden bilinmeyene terakkî etmektir. Müçtehit sayısı kadar, mezhep sayısı kadar şeriat var demek bu bütün müçtehitlere iftirâdır, bu büyük bir sapıklıktır. Muhammed’in şeriatı müçtehitler tarafından keşfedilmiştir. Hiç kimse ayrı şeriat koymamıştır. Ayrı, ayrı şeriat yoktur. Bir içtihâd etmek ayrı şeriat ortaya çıkartmak değildir. Onun için bugün tâğutî güçlere yağ yakan ve bir tarafı Budist, bir tarafı natürist, bir tarafı bilmem ne, bir tarafı Kur’an’ı kullanıyor, bir tarafta Felsefi, bir tarafta rant sağladığı kişilerin tesiri altında din adına konuşanlar var. Bu konuşmalar geçerli değil sapıklığın ta kendisidir. Birilerini devreden çıkarıp kendini devreye koyuyor. Allah ile kul arasından çıkın diyor ve kendisini ortaya koyuyor. Bu sapıklıktır ne yaptığının bilmemektir. Bunun için Cenab-ı Hak bütün insanlığın tamamına İslam gerçeğini, Kur’an gerçeğini iyi anlamayı, iyi keşfetmeyi onun şanlı şerefli îmânıyla şereflenip müşerref olmayı ve hep yükselmeyi nasip eylesin.

Dakika 34:49

 

(Visited 90 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}