172 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 172
172- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 172
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin Vessalâtü Vesselâmü Alâ Rasûlüna Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihî Ecmaîn.”
‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’
‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Haccda mahsur kalma hakkında derslerimiz devam ediyor. El-Haccâc İbnu Amr el Ensârî (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah’ın (Aleyhissalâtu Vesselâm) şöyle söylediğini işittim: „Kimin (bir bacağı) kırılır veya sakatlanırsa ihrâmdan çıkar (ve memleketine döner ve müteâkip sene yeniden hacc yapar. „Bunu Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî haber veriyor.
Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak Bakara Sûresi’nin 196’ncı âyet-i kerimesinde: ‘’Fakat herhangi bir sebeple hacc ve umreden alıkonursanız, o hâlde kolayınıza gelen kurbanı gönderin, bununla berâber kurban yerine Mina’ya varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin’’. Hattâbî der ki; Hadis-i şerifte gelecek sene haccını yeniler, kaydı farz olan hacca niyet eden içindir. Eğer nâfile bir hac yapıyor idiyse bu ihzar sebebiyle kesmesi gereken dışında kendisine bir şey gerekmez. İmâm-ı Mâlik ve Şâfiî’nin hükmü böyledir.
Hattâbî yine diyor ki: Bu hadis-i şerif düşman engellemesi olmadan ihrâmlıya ârız olan hastalık ve diğer bir özür de ihzardır diyen Ebû Hanife İmam-ı Azam onun Ashab-ı ve Sevri gibileri için hüccettir. Ebû Hanîfe İmâm-ı Âzâm ve Ashâb-ı bu engellemeye mâruz kalana ihzar kurbanı dışında bilâhare hem umre ve hem de hacc gerekir derler.
Mücahit, Şâbî ve İkrime de, gelecek yıl hac gerekir demişlerdir. Ulemâ kırık ve sakatlanmanın ihzara girmesi için ihrâma girdikten sonra vukuunu şart koşarlar.
Evet, sevgili dostlarımız, işte çiçek tarlasındaki nice güzelim çiçekler misâli hadis-i şerifleri de güzelce âlimlerimiz, fâkihlerimiz inceleyip hükümlerini ortaya koymaya çalışmışlar (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn).
Ebû Esmâ Mevla, Abdillah İbnu Câfer’in (Rahimehullah) anlattığına göre: „Efendisi Abdullah İbnu Câfer ile berâber Medine’den çıktılar. Sukyâ’da hasta olan Hüseyin İbnu Ali (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerine uğradılar, Abdullah İbnu Câfer, Hz. Hüseyin’le ilgilenmek için yanında kaldı. Haccın fevte uğramasından (o sene kaçırmaktan) korkarak Medine’de mukim Hz. Ali ve (zevcesi) Esmâ Bintu Umeys (Radıyallâhu Anhüma) Hazretleri onunla haber gönderdi, bunlar derhâl yanına geldiler. Hz. Hüseyin (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn (ağrıdan şikâyet ederek) başına işaret etti. Hz. Ali (Radıyallâhu Anhü) başının tras edilmesini emretti. Sonra onun adına Sukyâ’da kurban kesilmesini emretti ve bir deve kesildi.“
Yahyâ İbnu Saîd der ki: „Bu seferinde Hz. Hüseyin (hacc maksadıyla) Mekke’ye müteveccihen Hz. Osman (Radıyallâhu Anhü) Hazretleriyle birlikte yola çıkmıştı. „Bunu da Muvattâ haber veriyor.
Amr İbnu Saîd en-Nehâi (Rahimehullah) Hazretlerinin anlattığına göre: „(Umre yapmak üzere ihrâma girdikten sonra) Zâtü’s-Şükûk denen yere varınca orada kendisini yılan sokar. Arkadaşları, bu meseleyi sorabilecekleri bir kimseyle karşılaşmak üzere, (herkesin gelip geçtiği ana) yola çıkarlar. Derken İbnu Mes’ûd (Radıyallâhu Anhü) Hazretleri karsılarına çıkar. Onlara su fetvâyı verir:
„Hemen bir hedy (kurbanlık) veya onun değeri miktarınca nakit parayı (Mekke’ye) gönderin. Onunla kendi aranıza bir günlük alâmet koyun, hedy kesildi mi ihrâmdan çıkın. Ayrıca, bu umreyi de bilâhere kaza etmen gerekir.“ Bunu da Rezîn tahrîç ettiğini görüyoruz.
Hanefîlere göre muhzar Harem bölgesinde ise bulunduğu yerde kurban kesip ihrâmdan çıkabilir. Harem bölgesinin dışında ise belirtilen vakitte kesilmek üzere kurban veya bedelini Harem bölgesine gönderir. Sadedinde olduğumuz hadis-i şerifteki vakanın harem bölgesi dışında cereyân ettiği anlaşılmaktadır. Kurban kesilmeden ihrâmdan çıkmamalıdır, kesilmiştir zannı ile önceden çıkıldığı tebeyyün ederse veya bu müddet içerisinde ihrâm yasakları işlenecek olursa ihrâm cinâyeti işlemiş sayılır fidyeye hükmedilir. Şâfiîlere göre bu durumda ihzar kurbanını bulunduğu yerde keser. Hareme göndermesi şart değildir demişlerdir. İşte Yüce İslam’ın caddeleri çok geniş olduğunu görüyoruz, ihtilâfında rahmet üstüne rahmet olduğunu görüyoruz.
Düşman tarafından engel olunan kimse, İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), (Hudeybiye’de) engellenmişti. Başını tıraş etti, kurbanını kesti, hanımlarına yaklaştı, müteâkip sene umresini yaptı”. Bunu da Buhârî Şerif haber veriyor.
Dakika 10:20
Nâciye İbnu Cündüb (Radıyallâhu Anhü) anlatıyor; „(Hudeybiye’de) kurbanlıkların önü kesildiği zaman Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm,)’a gelerek:
„Ey Allah’ın Rasûlü! Kurbanlığı benimle gönder, onu Harem’de keseyim!“ dedim. Bana:
„Bunu nasıl yapacaksın ?“ dedi. Ben:
„Onların göremeyecekleri yerlerden ve vâdilerden götürürüm“ dedim. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) müsaade etti. Ben de onu götürüp Harem’de kestim.
Resulullah (Aleyhissalâtu vesselam), Harem’de kesilmesi için benimle göndermişti. Çünkü (Mekkeli müşrikler) kendisine mâni olmuşlardı.“
Rezîn ‘in ilâvesidir (İbnu Hacer, bu rivayeti Nesâî ‘den naklen Fethu’l-Bari’de kaydeder).
Evet, sevgili dostlarımız!
İmâm-ı Mâlik (Rahmetullâhi Aleyh) demiştir ki; „Kişi (haccda) düşman sebebiyle engellenirse, her nerede engele maruz kaldı ise, orada tras olup ihrâmdan çıkar. Kendisine yeniden bunu kaza etmesi gerekmez. Zîrâ Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ve Ashâb-ı (Radıyallâhu Anhüm), kurbanlığı Hudeybiye’de kestiler. Beytullah ‘ta kesilmek üzere gönderilen kurbanlıklar mahalline varmazdan ve tavaf yapmazdan önce tıraş olup, her çeşit ihrâm yasaklarından çıktılar. Ve dahi, Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)’ın birisine umre kurallarından) bir şey yapması veya (o anda yapmadığını) sonradan yapmasını emrettiği de sahih değildir.“ Bunu da Muvattâ ve Buhârî haber vermektedir.
İmâm-ı Şâfiî Hazretleri harem dışında yani ‘’Hil’de’’ kestiklerini hükmetmiştir (Hudeybiye konusunda). Âyetten istikla eder. Onlar küfreden sizi Mescid-i Haram’dan ve alıkonulmuş kurbanlıkların mahalline ulaşmasından men edenlerdir (yani o küfredenler). ‘’Fetih Sûresi’nin 25’inci âyet-i kerimesinde’’ bu böyle buyrulmuştur.
Şâfiî Hazretleri der ki; “Âyette geçen kurbanlığın mahallinden murâd âlimlere göre haremdir”. Âyet-i kerimede Cenab-ı Hak müşriklerin buna mâni olduklarını hareme gidemediklerini haber vermektedir.
Yine der ki: Kesime nerede engel çıkarıldıysa orada ihrâmdan çıktı. Daha sonra bunun kazası da yok çünkü âyeti kerimede kaza edilmesinden söz edilmemiştir. Meğâzî yazarlarının haberlerinden tespit ettiklerim bu söylediklerimi teyit eder mahiyettedir. Zîrâ onların rivâyetlerini inceleyerek şu husûsu öğrendik: Hudeybiye seferinde Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ile birlikte tanınmış şahıslar vardı. Sonra Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Umretü’l Kaza ’yı îfa etti.
Dakika 15:01
Ancak bu meşhurlardan bir kısmı ne mal, ne can yönünden hiçbir mazeretleri olmadığı hâlde Medine’de kaldı. Şâyet yapılmayan umreyi kaza etmek bir vecibe olsaydı Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), bu şahısların ondan geri kalmamalarını emrederdi diyor. Evet, sevgili dostlarımız durum böyle.
Şimdi de müddette yanılanlar hakkındadır veyahut da yolunu kaybetmiş de olabilir.
Süleymân İbnu Yesâr anlatıyor; “Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh) hacc yapmak üzere yola çıktı. Mekke yolu üzerindeki Badiye ‘ye gelince develerini kaybetti. Yevm-i nahr ’de Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh)’a gelerek, durumu ona anlattı. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhü) kendisine:
„Önce umre yapıyorsun gibi hareket et. Sonra ihrâmdan çık. Sonra müteâkip senenin haccına yetişirsen hacc yap, kolayına giden bir de kurban kes“ Bunu da Muvattâ’nın haberi olarak görüyoruz.
Yine Süleymân İbnu Yesâr’dan rivâyet edildiğine göre: „Hebbâr İbnu’l-Esved, yevm-i nahr ‘de kurban kesmekte olan Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhü) Hazretlerine gelerek: „Ey mü’minlerin emiri, hesapta yanıldık. Biz bugünü Arefe günü diye hesaplıyorduk“ dedi. Hz. Ömer:
„Öyleyse Mekke’ye git, sen ve berâberindekiler tavaf edin, berâberinizde kurban getirdiyseniz bir kurban kesin. Sonra tras olun veya sacınızı kısa kesin ve (artık memleketinize) dönün. Gelecek yıl yeniden hacc yapın, kurban kesin. Kurbanlık bulamayan, üç gün hacc sırasında, yedi gün de dönüşte olmak üzere (on gün) oruç tutsun.“ Bu da Muvattâ’nın haberi.
Arafat vakfesini kaçıran kimse haccı kaçırdığına göre ihrâmdan çıkabilmesi için umre yapacaktır. Şöyle ki, niyet ettiği haccın çeşidine göre haccı temettu ’ya niyet etmiş idi ise vakfeye yetişemediği için zaten temettü batıl olur. Bu sebeple temettu kurbanı kesmesi gerekmez. Bir umre daha yaparak ihrâmdan çıkar, haccını daha sonraki yıllarda kaza eder. Hacc-ı kıran için niyetlenmiş olan vakfenin fevtinden önce umre yaptı ise ikinci bir umre daha yaparak ihrâmdan çıkar. Hacc yapamadığı için kurban gerekmez. Eğer vakfenin fevkinden önce umre yapmamış ise önce umre ihrâmından çıkmak için tavaf ve say yapar. Sonra hacc ihrâmı için ikinci kere tavaf ve say yapar, tıraş olup ihrâmdan çıkar. Müteâkip yıllarda haccını kaza eder.
Görüyorsunuz başlanmış bir ibadeti rastgele bırakamıyorsunuz, kuralları var işte onlar anlatılıyor. Hanefî âlimlerine göre haccın hangi çeşidine niyet edilmiş olursa olsun cezâ kurbanı gerekmez. Çünkü ihrâmdan çıkmak için yapılan umreler ihzarlı kimsenin kestiği kurban yerine geçer.
Dakika 20:04
İmam-ı Mâlik hacc-ı kırana niyet eden kimsenin, vakfeyi kaçırması hâlinde ihrâmdan çıkabilmesi için iki kurban kesmesi gerektiğini söyler. Biri hacc-ı kıran için biri de haccın fevki için. Bu ikinci kurban cezâ kurbanıdır.
Zürkânî der ki; Eğer haccı ihzar eden bir fiili varsa üçüncü bir kurban daha keser. İşte görüyorsunuz Hanefîlerin gördüğü, çıkardığı hükme bakın, İmâm-ı Mâlik’in çıkardığı hükme bak bir bakın. Bunlar asgariden kurtuluş yollarına ve fazilet yollarını göstermektedir mükemmeldir (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn).
Evet, bugün değişik konularla dersimizi bir sonraki dersimizle İnşâ’Allah devam edeceğiz.
Dakika 21:24