180- Tefsir Ders 180 hayat veren nurun keşif notları
180- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 180
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Mâide Sûresi 40’ıncı Âyet-i Kerime’den 48’inci Âyet-i Kerime’ler)
Şimdi İslam dini bir defa şunu bil ki, insanlığın hakkını yiyen, kanını emen, insanlığı sömüren büyük hırsızlar var ya! O büyük hırsızlardan İslam işe başlar. İnsanlığın hakkını vermek istemez sömürmeye devam eder ve insanlığın kanını emmeye devam eder ve insanlığın kanını da akıtmaya devam eder. İşte İslam dini bu büyük hırsızların hakkından, bu kâtillerin hakkından gelir. Yoksa simit çalanlara cezâ verip bankaları hortumlayanlar lüks ortamlarda yaşayanların yaptığı yanına kalıyorsa bugün adâletin olmadığındandır. Adâlet tecellî etse böyle mi olur? Simit çalan garibanı cezâlandır, eğitimden mahrum et, sosyal devlet onun hakkını sosyal devletten mahrum olsun, sosyal haklarını alamasın ve aç kalsın bu adam simit çalsın buna da götür cezâ ver kolunu kes. İslam da böyle bir anlayış yok. Öbürü de bankaları hortumlasın, bütün insanlığın hakkını yesin, sömürsün devletin bütün imkânlarını sömürenlere ses çıkartma birlikte sömüren o vampirler ne yapıyorlar? Birlikte sömürdükleri için bir türlü suçlunun hakkından gelinemiyor, büyük hırsızlara cezâ verilemiyor, büyük kâtillerin hakkından gelinmiyor. Niye? Birlikte sömürüyorlar, rant sağlıyorlar, birbirinin güdümünde yaşıyorlar. İslam dini işte buradan işe başlar o büyük hırsızlar, o büyük vampirler, milletin kanını emenler var ya oradan başlar İslam adâleti. Gariban hiç simit çalmış, aç kalmış onu kim aç bıraktı? Onu İslam hesaba çeker. Bunun hakkını niye vermedin? Sosyal devletin imkânlarını sen sömürdün, yedinde bu garibanların hakkı nerede? İslam bunu sorgular, bu İslam ilâhî’dir, Allah’ın adâletinde hatâ olmaz. Uygulayan hatâ ediyorsa, uygulayanın kendi hatâsı o İslam da hatâ olmaz. Aklını başına al Ey insanoğlu! Allah’ta hatâ olur mu? “Hâşâ, sünme Hâşâ” İslam Allah’ın kurduğu nizâm Kur’an-ı Kerim Allah’ın kitâbı geçmişin bütün şahitliği geçmişi yenileyen, yepyeni, taptaze İlâhî bir nizam, beşikten mezara kadar oku diyen bir dindir. İlk âyeti oku diye gelen bir ilâhî kitap cehâleti yok eder. İlmi, irfânı, bilimi hâkim kılar, zulmü yok eder, adâleti hâkim kılar, mikropları yok eder sıhhati hâkim kılar. Sıhhati ve mutluluğu birisi soyunmuş çıkmış çıplaklık da arıyor medeniyeti, çağdaşlığı öbürü de karbürümün arkasına girmiş İslam’ı ora da zannediyor. O da öyle zannediyor. Öyle değil ilâhî ölçüye bakın ikisi de yanlış yapıyor. Nedir? İslam içte ve dışta kişiye ne lâzımsa, menfaatine ne ise onu ortaya koymuştur. Bilim, bilim, bilim ruhları kalpleri ilimle, irfânla doldur ötesi kolay. Bir defa cehâleti ortadan kaldır ötesi kolay, ilâhî adâleti uygula ötesi kolay. Ya sen mikropları yaşat ben niye mutlu olamıyorum diye de bağır. Mikroplara hayat hakkı veriyorsun beri tarafta mikropların saldırdığı hakîkî insanı mahvediyorsun, her şey insan içindir. Mikroplar için sen hayatı onlara veriyorsun ve hayat insan içindir, her şey insan içindir. İnsanı mahveden ortaya mikropları üretiyorsun, insanı yücelten, geliştiren değerlerin de önüne engel çekiyorsun, set çekiyorsun.
Dakika 5:30
Fıtratı, insanı Allah yarattı insanın yükselişi için İslam’ı da insanın ne yaptı? İnsanın fıtratına bu reçeteyi uygula dedi. Kim? Yüce Allah dedi bunu İslam hayat reçetesidir. Mutlu olmanın tek ilâhî kaynağı ve bizzat ilâhî kuralları İslam’ın kendisindedir. Bunu uygulayan Hz. Muhammed’dir. 1400 senelik bunun altınlardan, yakutlardan, zümrütlerden kıymetli de bir belgesi vardır, altın çağı vardır İslam’ın. İslam uygulandığı zaman eşine rastlanmadık dünya da huzur olmuştur. İslam uygulanmadığı zamanda işte orta da kargaşalar ortaya çıkmıştır. Biz bunları anlamaya, kendi nefsimize söylemeye ve birlikte de bu hakikati de paylaşmaya gayret ediyoruz ki görevimiz bu.
استعيذ بالله
Cenab-ı Hak diyor ki;
أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٤٠﴾
Cenab-ı Hak, göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğunu, dilediğine azap edip, dilediğini bağışladığını bilmedin mi? Allah her şeye kâdirdir diyor.
Ezelî, ebedî tek bir mutlak hükümdar vardır, muktedir hükümdar Allah’ın kendisidir. Bir defa âlemlerin yaratanını O’nun kânûnlarını yok sayarak bu dünya da doğru bir şey yaptığını mı zannediyorsun? Yaratanı, yaratılmış ret ediyor, haşa inkâr ediyor, yok sayıyor. O zaman sen şimdi ölünce uyanırsın çok geç kalırsın, yazık edersin. Kur’an-ı Kerim sana ölmeden uyarıyor. Kur’an’ı anla, dinle ve Kur’an-ı Kerim’i iyice bir deşele şöyle bileni dinle kendi gücün yetmiyorsa baka o zaman nasıl gerçekle tanışmış olacaksın.
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لاَ يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذِينَ قَالُواْ آمَنَّا بِأَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِن قُلُوبُهُمْ وَمِنَ الَّذِينَ هِادُواْ سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِن بَعْدِ مَوَاضِعِهِ يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَذَا فَخُذُوهُ وَإِن لَّمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواْ وَمَن يُرِدِ اللّهُ فِتْنَتَهُ فَلَن تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّهِ شَيْئًا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَمْ يُرِدِ اللّهُ أَن يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٤١﴾
Bu âyete de şöyle bir bakalım hep beraber. Ey peygamber, ağızlarıyla “inandık” deyip, kalpleriyle inanmamış olanlardan ve Yahûdîlerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Burada münâfıklarla Yahûdîlerin işte bu diliyle biz inandık deyip iç dünyalarında îmân olmayanlar diyor seni üzmesin, ey Şanlı Peygamber, ey Muhammed diyor (A.S.V)!
Dakika 10:04
Üzülme bunlara diyor. Mûsâ’ya da demişti (AS.) üzülme bu fâsıklar için demişti. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler. Dikkat et bunlara! Bozuk ruhları anlatıyor. Kur’an-ı Kerim: “eğer sizlere bu verilirse alın, bu verilmezse sakının” derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalplerini temizlemek istememiştir. Cenab-ı Hak zor kullanmaz, zorla kimseyi Müslüman yapmaz. Kulunun hidâyetinin hikmeti vardır. Kul özgür, hür irâdesiyle îmân etmiş olması gerekiyor. Onlar için dünya da rezillik var ve yine onlar için âhirette de büyük bir azâb vardır. İşte iç dünyası bozuk hep kitâbı kendine uydurmak isteyen, peygamber bize itaat etsin diyen, hâşâ Allah bize itaat etsin diyen yani kim varsa bize itaat etsin diyen nefsine ve iblisine uşak arayan çünkü kendileri nefsinin uşağı olmuşlar. Hak’tan, hakîkatten kaçıyorlar. Dışlarında dilleriyle inandık diyorlar, içlerinde îmân yok diyor Cenab-ı Hak. İşte münâfıklarla Yahûdîlerin Peygamberimize o zaman yaptıkları ihânetler anlatılıyor. Bu gibi bozuk ruhlar o gün vardı, bugünde vardır, yarında olacaktır. Buna karşı dünya, insanlık âlemi uyarılıyor. Hiçbir bilim sana bunları anlatamaz. Ruhları anlatıyor bu Kur’an-ı Kerim niye? Ruhları yaratan Allah kalplerin ve ruhların reçetesini de Kur’an’la ortaya koymuş, teşhisini, tespitini yaratan olduğu için iyi biliyor. Ona göre de tedâviyi ortaya koyuyor, böyle tedâvi olacaksın diyor. Bunun tedâvisi îmân ve iyi bir Müslüman olmaktır.
Kıymetli dostlarım!
Cenab-ı Hak yine buyuruyor ki;
استعيذ بالله
سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ فَإِن جَآؤُوكَ فَاحْكُم بَيْنَهُم أَوْ أَعْرِضْ عَنْهُمْ وَإِن تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَن يَضُرُّوكَ شَيْئًا وَإِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُم بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ ﴿٤٢﴾
Şimdi bu âyeti kerimeye de dikkat et ne diyor; Onlar yalana çok kulak verirler, yalandan zevk alırlar, ama doğrudan zevk almazlar ve çok haram yerler. Helâlden zevk almaz, haramdan zevk alırlar. Niye? Bozulmuş insanlar hep böyledir. Bu karganın sürekli leşten hoşlandığı gibidir. Leş yer ondan hoşlanır, bozuk ruhlar da böyledir. Helâlden hoşlanmazlar evinde misâl olsun diye söylüyorum tertemiz güzel hanımı vardır, hanımını ihmâl eder gider zinâ yollarına gider. Cenab-ı Hak diyor ki; Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adâletle hükmet. İslam tam bir adâlettir. Şüphesiz Allah, adâletli davrananları sever.
İşte bu âyeti kerime ve devamında diyor ki;
Dakika 14:55
وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِندَهُمُ التَّوْرَاةُ فِيهَا حُكْمُ اللّهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِن بَعْدِ ذَلِكَ وَمَا أُوْلَئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ ﴿٤٣﴾
Bak, Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de diyor ki; İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrât yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Bakın, hem Tevrât’a bunlar Yahûdî, hem Tevrât’ın hükmüne râzı değiller, hem Hz. Muhammed’in hükmüne râzı değiller. İşine gelse ikisine de râzı işine gelmiyor yani Allah’ın dediği olmayacak onların kendi dediği olacak işte bütün iblîsin de Allah’a karşı koyması, iblîs olması böyle başladı. Allah’ın hiçbir emrine zerre kadar sakın karşı koyma sakın hem de! Allah’a itaat et. Allah ne emrettiyse en güzelini emretti, neyi yasakladıysa senin çıkarına faydana yasakladı. Sakın ola ki itaat et Allah’a isyân etme! Menfaat tamamen sana ait, fayda sana ait, zarardan kurtuluş sana ait. Sakın Allah’a isyân etme, âsî olma! İslam’ın her emri Allah’ın emridir, kânûnudur. Onlar inanıcı değillerdir. Çünkü Tevrât’ın hükmünü de kabul etmiyor, Muhammed’in (A.S.V), İslam’ın, Kur’an’ın hükmünü de kabul etmiyor. Onlar inanıcı değillerdir diyor.
Yine Cenab-ı Hak bakın, bu âyet-i kerimede de Cenab-ı Hak ne diyor,
إِنَّا أَنزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُواْ لِلَّذِينَ هَادُواْ وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُواْ مِن كِتَابِ اللّهِ وَكَانُواْ عَلَيْهِ شُهَدَاء فَلاَ تَخْشَوُاْ النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلاً وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ ﴿٤٤﴾
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالأَنفَ بِالأَنفِ وَالأُذُنَ بِالأُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ فَمَن تَصَدَّقَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَّهُ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿٤٥﴾
Biz Tevrât’ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına kefaret olur. Ve kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar zâlimlerin tâ kendilerdir diyor.
İşte Cenab-ı Hak o günkü Tevrât’ın içinde ki bakın kısasa kısas, kısas hakkını ortaya koydu. Bunlar bugün İslam hukûkunda da geçerlidir. Çünkü İslam da adâlet vardır, haddi aşmak yoktur. İslam ne ifrâtı, ne tefriti kabul etmez, tam adâleti, tam ölçüyü ortaya koymuştur.
Bunun için diğer âyet-i kerimede de Cenab-ı Hak;
وَقَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِم بِعَيسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَآتَيْنَاهُ الإِنجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ ﴿٤٦﴾
Bakın devam eden âyeti kerimeler de Cenab-ı Hak ne diyor; O peygamberlerin ardından, yanlarında ki Tevrât’ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu Îsâ’yı gönderdik. Mûsâ’dan sonra Allah ne yaptı? Mûsâ’nın görevi bitti, Îsâ’yı görevlendirdi, Îsâ’yı gönderdik. Ve ona içinde hidâyet ve nur olan, kendinden önceki Tevrât’ı tasdik eden ve Allah korkanlar için bir hidâyet rehberi ve bir öğüt olan İncîl’i verdik. Dikkat edin! Allah’u Teâlâ her çağda, her ortam da geçmişte bir peygamberin görevi bitince öbür peygamberi gönderiyor. Mûsâ’dan sonra Îsâ’yı, Tevrât’tan sonra da İncîl’i gönderiyor. Bunların hepsini yenilemek üzere de Hz. Muhammed’i ve Kur’an-ı Kerim’i gönderiyor.
Dakika 20:00
Bunlar hep Allah’u Teâlâ’nın İslam’ın içinde ki kitapları ve görevlendirdikleri peygamberleridir. Rasûller yeni şeriatla gelirler, bir sonraki şeriat bir öncekinin hükümlerini ortadan kaldırır onu yeniler. Bir sonraki şeriatla amel etmek herkesin boynuna borçtur. En son gelende İslam Muhammedin ortaya koyduğu, Allah’ın yenilediği şeriat İslam şeriatıdır, Kur’an şeriatıdır. Onun içinde şuanda dünyanın yepyeni tek şeriatı İslam şeriatıdır. Bundan önce Îsâ’nın ki idi, ondan önce Mûsâ’nın ki idi, Mûsâ’dan önce de diğer peygamberlerin İbrâhim’in, daha önce de Nuh’un idi. Çünkü şeriatı yeni şeriatla gelen peygamberlere Ulü’l Azîm peygamberleri denmiştir. Nebîlerle Allah onları desteklemiştir. Nebî peygamberler yeni şeriat getirmezler, onlar gelmiş şeriatı uygularlar. Ama Rasûller Ulü’l Azîm olanlar yeni şeriatla gelmişlerdir. Şeriatları da Allah kendi yeniler, başkası yenileyemez. E son bütün insanlığın şeriatını Allah Hz. Muhammed’le, Kur’an’la yenilemiştir. İster inansın, ister inanmasın doğruları birbirimize takdim etmek zorundayız.
Kıymetli dostlar!
Cenab-ı Hak bu gerçekleri de duyurduktan sonra bak ne diyor;
وَلْيَحْكُمْ أَهْلُ الإِنجِيلِ بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فِيهِ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿٤٧﴾
Şimdi birde bu âyetin anlamına bakalım, Cenab-ı Hak ne diyor; İncîl ehli de diyor Allah’ın ona indirdikleriyle hükmetsinler. Kim, Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıkların tâ kendileridir. Çünkü İslam Kur’an ve Muhammed’in şeriatından önce daha Kur’an gelmeden, Muhammed gelmeden geçerli şeriat Îsâ’nın ki idi, onunla hükmetmeleri gerekiyordu. Hükmetmeyenler fâsıktır diyor, İncîl’le hükmetmeyenler fâsıktır dedi. Daha önceki âyetler de ne dedi? Zâlimdir dedi ve kâfirdir dedi. Tevrât’la hükmetmeyenlerinde bakın ne dedi? Çünkü İncîl’den, Îsâ’dan önce de Tevrât vardı. Yeni işte o zamanın şeriatı da o idi. Onunla hükmetmeyenler içinde Cenab-ı Hak ne dedi? Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirdir ve zâlimdir dedi. O zaman ki şeriatta Tevrât’ın şeriatıydı daha sonraki İncîl’in ki idi. En son hangisidir? Hepsini yenileyen ve ebedî eskimeyen yepyeni şeriat Hz. Muhammed’in ve Kur’an ile Allah’ın yenilediği İslam şeriatıdır. Şuanda artık bütün çağlar Muhammed’den sonra kıyâmete kadar Muhammed’in çağlarıdır, İslam’ın çağlarıdır. İslam evrenseldir bütün milletlere gelmiştir. Hz. Muhammed İsrâil Peygamberi değil ki, Arap Peygamberi de değil, Türk peygamberi de değil bütün milletlerin Peygamberi, bütün çağların Peygamberi, bütün zaman mekânların Peygamberi ve İslam şeriatı bütün milletlerin şeriatı. İster inanır, ister inanmaz herkes kendi bilir zor yok, özgürlük var, hürriyet var. İnanırsın inanmazsın ama hesabını vereceğiz hepimiz Allah’a hesap vereceğiz. Neden inanmadın? Allah kesin istiyor. Benim indirdiğimle hükmedeceksin diyor kesin Allah’u Teâlâ.
Dakika 25:00
Tamam, sende hükmetmeyeceğim diyorsun tamam kendin bilirsin. Bizde dayatma yok, sende dayatma var. Dayattın millete başak şeyleri dayattın, Allah’ın indirdiklerini ortadan kaldırdın dünyanın başına gelmedik belâ bırakmadın. Ruhları bozdun, ahlâkı bozdun, ahlâk çürüdü, fertler bozuldu, aileler bozuldu, ailelerde huzur kalmadı, milletler de karakter bırakmadın, devletleri ne hâle getirdin, terör üreten devletler ortaya çıkardın ve milletin kanını emiyorsun şuanda dünya da. Yaptığın iş doğru mu? Eğer bir yerde doğru varsa o yine İslam’dan kaynaklanır, oradan alınmıştır o ama eğriler, yanlışlar İslam’la alakası yoktur. İslam terörü yok eder, terör üretmez, sen terörü ürettin ve İslam’a mâl etmeye çalışıyorsun, başkalarına mâl etmeye çalışıyorsun, sen üretiyorsun. Hakk’ı hakîkati, hak olan adâleti, gerçek güzelim ahlâkı yok edip tahrip eder, ruhları kalpleri tahrip edersen ortaya ne çıkar? Köpeklere eğitim veriyorsun ama insanlığın karakterini bozuyorsun. Bundan vazgeç, vazgeç ruhları yaratan, insanı yaratan Allah reçete yazmış göndermiş kullarım mutlu olsun diye o Kur’an-ı Kerim’dir. O İslam’dır, onu uygulayan Hz. Muhammed’dir. Ondan önceki peygamberler nasıl görevli ise Hz. Muhammed de son Peygamber görevlidir, Allah görevlendirmiştir. Bunda şüphe yok. Kıymetli dostlarımız, biz duyuralım!
وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا وَلَوْ شَاء اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَكِن لِّيَبْلُوَكُمْ فِي مَآ آتَاكُم فَاسْتَبِقُوا الخَيْرَاتِ إِلَى الله مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٤٨﴾
Bak, Yüce Rab ne diyor;
Dakika 28:02