199- Tefsir Ders 199 hayat veren nurun keşif notları
199- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 199
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Mâide Sûresi 77’nci Âyet-i Kerime’den 100’üncü Âyet-i Kerime’ler)
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لاَ تَغْلُواْ فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلاَ تَتَّبِعُواْ أَهْوَاء قَوْمٍ قَدْ ضَلُّواْ مِن قَبْلُ وَأَضَلُّواْ كَثِيرًا وَضَلُّواْ عَن سَوَاء السَّبِيلِ ﴿٧٧﴾
لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ذَلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ ﴿٧٨﴾
Deki: “Ey kitap ehli! Dininiz de haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış ve birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin keyiflerine uymayın.” Kime diyor bunları? İşte Yahûdîler ve Hristiyanlara diyor. Tevrât’ı doğru anlamamış Mûsâ’nın yolundan sapmış zihniyete diyor. Yine diyor ki; İsrâiloğullarından küfredenler, Dâvûd (AS.) ve Meryem’in oğlu Îsâ Aleyhisselâmın diliyle lânetlenmişledir. Bu, onların isyân etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendir. Bunlar kendi kitaplarına ve kendi peygamberlerine bakın neler yapmışlar ki, Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bunları ne yapıyor? Hakk’a, doğruya çağırıyor. Diyor siz İncîl’e, Tevrât’a, Îsâ’ya, Mûsâ’ya inanıyorsanız derhâl Müslüman olun. İnanmıyorsanız önce onlara gereği gibi îmân edin, artık haddi aşmayı bırakın diyor Cenabı Hak.
Yine buyuruyor ki;
كَانُواْ لاَ يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ ﴿٧٩﴾
Onlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmiyorlardı. Yaptıkları şey kötü idi.
İşte Cenab-ı Hak bütün yanlış ruhları, bozulmuş ruhları okuyor reçeteyi sunuyor. Hayat veren reçete Kur’an-ı Kerim’in, İslam’ın, Hz. Muhammed’in işte ortaya koyduğu reçetedir. Bu reçeteyi Allah yazdı Muhammed (A.S.V) uyguladı.
تَرَى كَثِيرًا مِّنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنفُسُهُمْ أَن سَخِطَ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ ﴿٨٠﴾
Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendine sunduğu şey ne kadar kütüdür! Allah onlara gazâp etmiştir. Onlar ebedî olarak azâb içinde kalacaklardır.
Çâresi derhal îmâna gelmek, küfrü bırakmaktır. Küfrü kalpten çıkarmalı îmân yerleşmelidir. Bunun içinde Allah’u Teâlâ’ya gece gündüz boynunu eğ ve yalvar. Allah’ım! Küfürden, şirkten, nifâktan, kötü ahlâktan ve bütün kötülüklerden Sana sığınıyorum. Bana İslam’ın gerçek ortaya koyduğu hak îmânını ve onun Amel-i Sâlih’ini nasip et, beni iyi bir Müslüman ve mü’min eyle! Kendine kul, Muhammed’e ümmet eyle diye gece gündüz dua eyle!
Cenab-ı Hak;
Dakika 5:14
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِالله والنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاء وَلَكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ ﴿٨١﴾
Ne diyor Cenab-ı Hak; Eğer onlar, Allah’a, Peygambere ve ona indirilen Kur’an’a inanmış olsalardı, Yüce Allah bakın kendine îmâna, Hz. Muhammed’in Peygamberliğini tanımaya ve indirilen Kur’an-ı Kerim’e inanmaya çağırıyor. Ve bu inanılması kaçınılmaz olan bu yüce îmân esaslarına inansalardı kâfirleri dost tutmazlardı diyor. Çünkü îmânla küfür birbirini zıttır, ne bir araya gelir, ne toplanır, ne bağdaşır. Yerden gökten daha uzaktır birbirlerine çünkü birisi Allah’ı kabul ederken bütün ilkeleriyle birisi Allah’ı da, kânûnlarını da kabul etmiyor. Allah’ın indirdiğini kabul etmiyor. Allah’ın gönderdiği elçiyi kabul etmiyor. Allah’ın gönderdiği elçiyi kabul etmemek Allah’ı inkârdır. Bir devlet, öbür devlete bir elçi gönderse o devlet elçiyi ret etse elçiyi mi ret ediyor, devleti mi? Buna bir bak! Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir. Yani fâsıktırlar diyor.
Cenab-ı Mevlâ bu durumda ki olan herkese hidâyet eylesin, kurtuluş nasip eylesin. Bu yanlış yolda olan herkese veriyor Kur’an-ı Kerim bu mesajları Yahûdî’sine veriyor ve Hristiyan’ına veriyor, sahte Müslümanlara da veriyor ve bütün insanlığın tümüne cinlerde dâhil hepsine Allah mesaj veriyor. Îmâna gelin, Müslüman olun ama doğru Müslüman olun diyor.
تَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَّوَدَّةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ قَالُوَاْ إِنَّا نَصَارَى ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ ﴿٨٢﴾
Cenabı Hak bu âyeti kerimede de, azılı İslam düşmanlarıyla Müslümanlara yakın olanları bildiriyor. Bak ne diyor; Îmân edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak Yahûdîleri ve Allah’a ortak koşanları yani müşrikleri bulursun. Ve yine îmân edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Biz Hristiyanlarız diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.
İşte Allah’a gereği gibi İncîl’e îmân eden ibadete kendini vermiş keşişler, rahipler ki bunlar Müslümanlara yakın insanlardır ve bunlar biz Nasrânî’yiz diyenlerdir. Îsâ Aleyhisselâmın getirdiği esaslardan biraz nasip almışlardır bunlar. Tamına aldıkları zaman da bunların tümü Müslüman olmuşlardır veya olacaklardır. Çünkü her çağın keşişleri, rahipleri vardır yani kıssisleri vardır. Her zaman olmuştur ama bunların içinde haçlı ordularını düzenleyip de nice binlerce insanların kanını akıtan kanlı kâtiller de vardır ki, bunların ne Îsâ ile ne İncîl ile nede ilâhî kitaplarla alâkası yok. Bunlar tamamen kendilerini kandıran sapıkların dalâlettekilerin yolunu izlemektedirler.
Dakika 10:37
İşte bu gerçek İslam’daki, Kur’an’daki reçete bütün insanlığı kurtarmaya gelmiştir. Bütün vicdanı ve tüm aklıyla Kur’an-ı Kerim’i bir insan iyi anlayıp dinlediği zaman hakkı, hakîkati görecektir. İnşâ’Allah Allah’ın hidâyeti de yetişecektir.
وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ ﴿٨٣﴾
وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبَّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ ﴿٨٤﴾
Bak bunlar diyorlar ki; Peygambere indirilen (Kur’an-ı Kerimi) dinledikleri zaman, kim bunlar? İşte o Müslümanlara yakın olan keşişler ve rahipler, kıskisler Kur’an-ı Kerim’i onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: “Ey Rabbimiz! Îmân ettik, bizi de şahitlerden yaz” derler.
Gördün mü, Kur’an-ı Kerim’i dinleyen işte bu keşişler rahipler ağladılar, hak olduğuna inandılar anladılar ve Müslüman oldular.
“Hem biz Rabbimizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) koymasını arzulayıp dururken, neden Allah’a ve hak olarak bize gelen bize gelen şeylere inanmayalım!” dediler ve inandılar Müslüman oldular.
فَأَثَابَهُمُ اللّهُ بِمَا قَالُواْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ جَزَاء الْمُحْسِنِينَ ﴿٨٥﴾
وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ﴿٨٦﴾
Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükâfatlandırmıştır diyor. Orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükâfatı budur.
Bunlar Müslüman oldular birde bakın küfürde, yanlışta diretenler var. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar da cehennem ehlidir diyor Cenab-ı Hak.
Kur’an’ı inkâr ederek, Muhammed’in Peygamberliğini inkâr ederek kimsenin cennete girme şansı yoktur. Cennete mü’minler girecektir. İslam’ın îmânı ezelî ve ebedî, evrensel bir îmândır. Onun için Kur’an-ı Kerim’i, Hz. Muhammed’i iyi tasdik edip Muhammed’e indirilen İslam adına yüce değerlerin tamamı kalbin tasdikinden geçecek, dil ikrâr edecek ve Amel-i Sâlih olarak da işlenecektir. İşte o zaman kişi kesin cennete girecektir. Burada kimsenin şüphesi olmasın, Allah vaadinden dönmez.
Dakika 15:00
Çünkü Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’inde böyle vaat etmiştir. Yeter ki Müslüman ol, mü’min ol, îmânın, İslam’ın gereğini yerine getir. İslam hayat veren reçeteyi sana sunmuş hem hayatın kolaylaşıyor, hayatın mutlu oluyor, utlu hayatı buluyorsun, bir de ebedî mutluluğu kazanmış oluyorsun. Hayat reçetesini de Allah’ın yazdığı hayat reçetesini kendine uyguluyorsun hayat buluyorsun. Hayat veren reçete sadece seni yaratan Allah’ın yazdığı reçetedir. Bu da İslam reçetesi Kur’an-ı Kerim’dir, bunu en güzel uygulayanda Hz. Muhammed’dir ve dünyaya bunu güzelce yerleştirmiştir.
Cenab-ı Hak;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحَرِّمُواْ طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ ﴿٨٧﴾
وَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ حَلاَلاً طَيِّبًا وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِيَ أَنتُم بِهِ مُؤْمِنُونَ ﴿٨٨﴾
Ey îmân edenler! Allah’ın size temiz kıldığı şeyleri haram saymayın ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. Allah’ın size verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah’tan korkun, azâbından korunun. Bütün varlığınızla onu sevin o sevdi de yarattı sende O’nu sevip iyi îmân edip Müslüman olduğun zaman, işte o zaman seven ve sevilen olacaksın, azâbından korunan olacaksın. O’ndan korkan sadece O’ndan korkar yani azâbından korunan olacaksın O seni sevdi de yarattı hem de eşrefi mahlûkat olarak yarattı. Sen de O’na inan bütün varlığınla sev iyi Müslüman olmaktır O’nu sevmek, Müslüman olmayan kişi Allah’ı sevmiş olmaz, inkâr etmiş olur, tekzip etmiş olur ve en büyük ihâneti yapmış olur. Kendine de ve yüce değerlere de ihânet etmiş olur. Çünkü İslam yüce değerlerin tamamını kendinde toplayan ilâhî nizâmdır, Allah’ın kânûnlarıdır, Allah’ın kurduğu düzendir. İslam kimsenin kurduğu düzen değildir. Biz İslam’ın ortaya koyduğu hayat veren reçetenin tamamını sunuyoruz. Kıyıdan, köşeden değil bizzat reçetenin tamamını sunuyoruz. Kur’an-ı Kerim’i baştan başladık size özlü olarak sonuna kadar Kur’an’ın tamamını ne yapıyoruz? Özlü olarak anlaşılır şekle getirip bu hayat veren reçeteyi size sunuyoruz. Ebedî mutlu olasın, hayat bulasın birinin yazdığı değil bu, birinin aklı fikrîde değil. Dünya da bütün Kur’an-ı Kerim’leri aç ortaya size takdim ettiğimiz gerçek aynıdır değişmez. Anacak ve ancak Ehl-i Sünnetin dışında Ehl-i Bid’at ve dalâlet sahipleri Ehl-i Sünnete karşı olan, doğrudan sapmış olan bidat’a sapanlar, dalâlete düşenler bunlar ancak ve ancak Ehl-i Sünnete itiraz ederler. Çünkü yol kendilerinde yanlış vardır.
Dakika 20:00
Onların doğruları da bizim ama yanlışlarına biz kendi aklımızla değil yine İslam’ın kendi içindeki bütün doğrularıyla onlara İslam kendi cevap vermektedir. Ehl-i Sünnetin bütün yüksek âlimleri de bura da ehliyet sahibidirler, söz sahibidirler. Bu nedenle biz reçetenin tamamını sunuyoruz ki tam hayat bulasınız, tam ebedî mutlu olasınız mesele bu.
استعيذ بالله
(يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحَرِّمُواْ طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ)
Cenab-ı Hak “İlâ-Âhiri’l Ayeh’’ Bunu duyurduktan sonra diyor ki;
لاَ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُواْ أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٨٩﴾
Yüce Rab bakın bu âyeti kerimede de ne diyor; Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin kefâreti (cezâsı), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut ta bir köle âzâd etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de 3 gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezâsı, kefâreti budur. Yeminlerinizi koruyun işte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz diye diyor.
İşte kıymetli ve aziz dostlarımız,
Cenab-ı Hak her konu da hayatın bütün problemlerine ne yapmış? Çözüm getirmiş. Bütün değişen her şarta ne yapmış? Kolaylıkları koymuş, çâresini ortaya koymuştur. İslam bütünüyle çâredir hayatın her sorusuna cevap verir. Yeter ki İslam’ı öğren ve tanı. Hayatın her sorusuna ne filozoflar nede dünyada ki bütün sosyologlar, nede psikologlar, nede bir başkalarını tamamını getirseniz sizin ruhunuzu Kur’an gibi kimse okuyamaz. Mezarı haber veremez, mahşeri haber veremez. Senin kalbinin manevî gıdalarını ve reçetesini yazamaz. Kalbin ve ruhun reçetesini yaratan kulum mutlu olsun diye İslam reçetesini yazmış bu hak ve hakîkattir bunu iyi anla. Îmân kalbe girmeden, yerleşip kemâle ermeden mutlu olacağını mı zannediyorsun? Şirkin olduğu bir kalp nedir orası? Orası savaş alanından beterdir. Şirkin, küfrün olduğu bir kalp ve ruh ilmin İslam’ın ilimlerinin irfânının olmayan bir kalp ve ruhta ve o şekilde şirkin oluşturduğu kafada ve şirk aklı emrine almış, iblis orayı kuşatmış. Şimdi bu kişi yanlış ortama düşmüş, kendini kaptırmış bu kişiyi oradan kurtaracak tek kuvvet İslam kuvvetidir, Allah’ın hidâyetidir, Kur’an-ı Kerim’dir ve Hz. Muhammed’in Peygamberliğidir.
Dakika 25:23
Onun getirdiği ona inzâl edilen bütün değerlerdir. Sakın ola ki bunların içinden bir tanesine bile şüphe ile bakma! İslam îmânı o kadar hakîkattir ki şüpheyi kabul etmez. Başkada zaten geçerli îmân yok, başka din yok ki! Şuanda dünya da geçmişi yenilemiş tap taze Kur’an-ı Kerim’den başka kıyâmete kadar istikbâlin bütün çağların belgesi Kur’an-ı Kerim’de, geçmişin bütün şahitliği Kur’an-ı Kerim’de. Nereden bunu biliyorsun? Allah’ın kitâbı Allah geçmişi bilmiyor mu? Geçmişte İncîl’e yapılanı, Tevrât’a yapılanı, Mûsâ’ya, Îsâ’ya, İbrâhim’e, Nuhlara yapılanları bilmiyor mu? Gelecekte neler yapılacağını Allah bilmiyor mu? İşte Kur’an-ı Kerim’e Allah İslam’a öyle bir hayat reçetesi koydu ki, bütün geçmişin geleceğin değerleri hayat veren tüm değerler Kur’an-ı Kerim’de. Onun için kafanı, aklını kullan! Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı anlamaya, dinlemeye çalış. Ebedî pişman olmazsın. Ama Kur’an ’sız, İslam ’sız, îmân ’sız eğer yaşar ve ölürsen ebediyyû’l-ebed pişman olursun. Bu sözler bana ait değil aç Kur’an’a bak yüce Allah’a aittir. Bak beni duyurdu, duyurmadı deme, bildik bilmedik deme, duyduk duymadık deme! Kur’an-ı Kerim 14 Asırdan fazla dünyaya bu hakîkati haykırmaktadır. Sen kulağını tıkarsan, gözünü yumarsan suçlu kim? Aklını başkasının emrine verirsen suçlu kim? Sensin bunu ben yapıyorsam benim, sen yapıyorsan sensin. İkimizde kurtulalım hepimiz biz hepimiz Allah’ın kullarıyız O yarattı O’ndan geldik O’na gidip hesap vereceğiz. Birbirimize yardımcı olalım, birbirimize hakkı söyleyelim, doğruyu söyleyelim, inansa da inanmasa da doğruyu söyleyelim, herkesi özgür hür bırakalım. Kimsenin özgürlüğünün önüne dayatma da bulunmayalım, özgürlüklerin sahasını açalım ve dünyaya sosyal adâleti uygulayalım, ayırım yapmayalım, Allah’ın emirlerinin üzerini örtmeyelim. Kur’an’ı yok sayarsak, Allah’ı yok sayarsak en büyük kötülüğü hem kendimize, hem de Allah’ın kullarına yapmış oluruz. Vicdanlar da îmânı olmayan, merhameti olmayan ve ilmi irfânı bulunmayan insanların insanlara acıyacağını mı zannediyorsun? Dünyayı bunların elinden kurtar. Merhametiyle bütün insanlığı kucaklayan gerçek îmânlı kadronun eline ver meye çalış. Önce kendimizi kurtaralım ki başkalarının da yardımına koşalım.
Bak, Cenab-ı Hak yine hayat veren reçetenin bak bu kısmında da şöyle diyor. Şanlı nur saçan âyetlerinde diyor ki; (يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ) Ey îmân edenler! (إِنَّمَا الْخَمْرُ) İçkinin sarhoşluk veren maddelerin tamamı (وَالْمَيْسِرُ ) Kumar denilen ne varsa (وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ)
Dakika 30:10
İşte o fal okları, fal taşları, o zarlar, dikili taşlar, o putlar bunların tamamından diyor kaçının onlar (رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ) şeytanın amelinden bunlar birer rics’tir, pisliktir diyor Cenab-ı Hak (فَاجْتَنِبُوهُ) ondan şiddetle kaçının bunlardan hayat bulalım diyorsanız diyor bu zarar veren şeylerden kaçının (لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ) umulur ki felâha erersiniz, kurtuluşa erersiniz.
İşte Cenab-ı Hak bakın burada zararlıdan kendini kurtarmadan hayat bulunmaz ki faydalıyı uygulayacaksın reçetede zararlıyı kesinlikle uygulamayacaksın. Allah kuluna ne zarar veriyorsa adını ya haram ya günah koymuş. Bak burada sana şeytanın amelinden bahsetti. Bunlar şeytanın amelidir bunları yapma diyor. Bu maddeleri sakın kullanma bu amelleri, kötü amelleri işleme diyor ve daha ne diyor? Önemine binaen bak tekrar edelim. Ey îmân edenler! İçki, sarhoşluk veren maddeler, kumar, dikili taşlar, (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir diyor. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve siz Allah’ı anmaktan ve namazdan namaz kılmaktan diyor alıkoymak ister. Namazı kıldırmak istemez şeytan diyor. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi? Deyince, bu âyet geldiği zaman Hz. Ömer oradaydı hemen vazgeçtik ya Rabbi! Diye hemen Hz. Ömer cevap verdi. Hemen vazgeçtik ya Rabbi, hemen vazgeçtik ya Rabbi diye cevap verdi.
Bakın daha neler söylendi bu keşif notlarından da size tabii ki İnşâ’Allah takdime çalışacağız.
إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ ﴿٩١﴾
وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَاحْذَرُواْ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُواْ أَنَّمَا عَلَى رَسُولِنَا الْبَلاَغُ الْمُبِينُ ﴿٩٢﴾
Cenab-ı Hak diğer âyeti kerimede de diyor ki; Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin, kötülüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki, Peygamberimize düşen sadece apaçık tebliğdir. Yani Peygamber size dosdoğru tebliğini yapar. Allah’tan aldığı tüm haberleri size bildirir. İslam’ı en güzel şekilde dosdoğru anlattı diyor ve anlatır. Ondan sonra Peygamber görevini tam yaptı diyor. Ama onun haber verdiğini o Muhammed’e inzâl edileni kabul etmediğiniz zaman artık vebâli sizin boynunuzdadır diyor. A’dan, Z’ye İslam ne diyorsa, Kur’an-ı Kerim baştan sona, hadis-i şerifler ve bizim fıkıh âlimlerimizin ortaya koyduğu fıkhî konular burada Peygamberimizin uyguladığı ölçülü İslam fıkıhtadır. Şimdi biz bunun hem fıkhına hem de irşadına dair, aslına esasına dair öz bilgiler veriyoruz reçetenin özünü veriyoruz. İleride zamanımız olursa, İnşâ’Allah ömrümüz olursa, reçetenin tümünü de takdime çalışacağız. İtikâdî, amelî, ahlâkî ve hukûkî Yüce İslam’ın içinde ne varsa sizden esirgemeyeceğiz.
Dakika 35:19
Çünkü bunu esirgemek en büyük cimriliktir ve Allah lânet etmiştir bunu gizleyenlere. Allah’ın lânetine uğramadan bu hayırlı mutluluk veren hayat veren reçeteyi birbirimize takdim edelim. Bu ilâhî hepimize takdim edilen hayat bulun diye Allah’ın gönderdiği, inzâl eylediği bir Yüce İslam ki Allah’ın kânûnları, Allah’ın reçetesi ebedî mutluluk için bu zarûrettir. Kulluğun gereği zarûrîdir biz bunu mutlaka ebedî mutlu olmamız ve kul olmamızdan dolayı inanıp bu ameli işlediğiniz zaman işte hayat bulduk orada, mutlu olduk orada ve ebedî lütuflara da mazhâr olduk işte orada. Onun için İslam bize teklif edilmiştir, takdim edilmiştir, bizim mutluluğumuz içindir. Rabbimi ben tanıdığım için o kadar mutluyum ki, ya Rabbimizi tanıyamasaydık ne olurdu halimiz? O zaman diğer yaratıklardan da aşağı düşmüş oluyoruz. Çünkü yerde, gökte Allah’a tesbih etmeyen kimse yok. Herkes Allah’ı tesbih ediyor canlı, cansız taşa, toprağa, ağacın gölgesine varıncaya kadar her şey Allah’ı yaratılışının, fıtratının gereği Allah’ı tesbih ediyor. Ama gelin görün ki, Allah’ın şerefli yarattığı insanların bakın büyük bir çoğunluğu Allah’ı inkâr ediyor. Şu insanın kendine yaptığı kötülüğe bakın Allah’ın îmân edin dediği Kur’an’ı inkâr ediyor. Allah’ın kesin âlemlere rahmet olarak gönderdiği en büyük Peygamberini ve rahmet Peygamberi Muhammed’i inkâr ediyor. Şu insanlığın içine düştüğü hüsrana bakın, şu yanılgıya bakın Allah’u Teâlâ’nın mülkünde Allah’ın îmân edin dediklerine adam karşı koyuyor, etmem diyor. Neyine güveniyor bunlar? Bunlar akıllarını yitirmişler, malın olsa o malı yarın bırakıp gidecek. Azrâil malının başında, servetinin başında para kasasını sayarken Azrâil geldi çöktü ensesine ey para sayan adam hadi seni Allah’a götürüyorum dedi canın çekerek aldı götürdü. Hadi o servet onu kurtaracak mı? Öte ki ne yaptı? Topuna, tüfeğine güvendi topun, tüfeğin, atom bombalarının içinde yatıyordu. Azrâil geldi de onu atom bomlarının içinde ey bombalarıyla uğraşan insanlığın kâtili herif! Dedi gırtlağına bastı canını aldı bombaların içinde yatanı da aldı götürdü Allah’a. O bombalar, o silahlar onu kurtaracak mı? Öteki fildişi kulelere serilmiş yatıyor. Fakirden, fukaradan, yetimden, garipten haberi yok. O fildişi kulesinde ecel saati geldi ey fildişi kuleler de, saraylar da yaşayan adam! Ecel saatin geldi dedi bastı gırtlağına canını aldı götürdü götüreceği yere. Peki, kurtarsa ya o fildişi kulelerde ki o servet mevki, o makam onu kurtarsa ya Azrâil’in elinden Aleyhisselâm? Böyle bir şans yok ki ister zengin ol, ister fakir ol, îmân ve Amel-i Salih’le Allah’ın huzuruna çıkmadıkça kimseye kurtuluş yoktur.
Dakika 40:00
Bu reçete hayat verir ebedî ama îmân ve amel şartıyla hayat verir. Îmân olacak gerçek Amel-i Sâlih olacak. Cenab-ı Hak bu âyeti kerimeler ve emsali âyetler de nur saçan sözleriyle bütün âlemlere ne yapıyor? Nurunu parlatmaya devam ediyor. İster gözünü yumsun inanmayanlar, ister kulağını tıkasın, ister yerin altına girsinler, ister göklere çıksınlar. Allah her yerde hazır ve nâzır ordularıyla, kudretiyle, kuvvetiyle, ilmiyle, bütün kudreti her şeyi ile sana bana bizden daha yakın. O’na saygılı ol Allah bize bizden yakın, O’nun huzurunda saygıyla dur nerede olursan ol. O bizi sürekli görüyor bize bizden yakın ve bizi görüyor ve bizi yaşatanda O, bizdeki her şey O’na ait. Tutup da her şeyimiz O’na ait olarak Allah’a saygısızlık, terbiyesizlik olur mu? Birde bunun ötesinde inkâr edip tanımamak hiç olur mu? Şöyle bir düşünelim azıcık îmânımız varsa, vicdanımız varsa, aklıselimimiz varsa bir düşünelim aklı bize Allah Rabbi ‘sini tanısın diye verdi. Aklı bize niye verdi? Allah kulumla tanışayım diye verdi. Kur’an’ı niye gönderdi? Kitapla Allah Kur’an’la Beni tanısınlar bana kulluk etmeyi öğrenesinler diye gönderdi İslam’ı. İşte Allah kulluktadır sultanlık, mutluluk orada. Başka yer de arıyorsan o zaman tam yanıldığını göreceksin ama yazık olur. Geç kalırsın, geç kaldın mı iş işten geçer. Bütün pişmanlıklar ve feryatlar fayda vermez. Azrâil gelmeden, ecel saatin gelmeden bu işin çaresine bak. Ecel saati geldi, gelecek belli mi? Bir nefes aldık ikinci nefesi almaya hiç selâhiyetimiz yok. O zaman hemen her nefesi bir büyük bir ömür olarak değerlendirmemiz gerekiyor, her nefesi değerlendirmemiz gerekiyor. Her nefes bir ömrün parçasıdır mühürleniyor. Kirâmen Kâtibin melekleri bunu mühürlüyor. Bu her nefesini neye harcadı diye, Allah’ın rızâsına harca, emrine harca, faydalıya harca, güzele harca, mutluluk yolun harca. Sakın günaha, haram, isyâna, küfre, şirke sakın harcama bunları! Nefesinin bir tanesini bile sakın isrâf etme, duyduk duymadık da deme! Kur’an-ı Kerim cihana haykırıyor. Kimse haykırmıyor, Kur’an-ı Kerim haykırıyor. Bu Allah’ın cihana Kur’an’la rahmet tecellîsi, Muhammed’le âlemlere rahmet tecellîsi İslam’la bütün insanlığı Allah’ın rahmetiyle kucaklamasıdır. Niye kaçıyorsun Allah’ın rahmetinden? Kaçınca kurtulacak mısın? Kaçtığın yer de Allah yok mu? Bir defa düşün! Kaçtığın yer de ölüm yok mu? Hayat verenden kaçarsan perişan olaya mı kaçıyorsun? Allah’a koş (فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ) Allah’a koş sakın başka cihetlere gitme! Allah’a koş O’na sıkıca tutun Yüce Allah’a, Allah’a tutunmak emirlerine sarılmaktır. O’na taatte, itaatte bulunmaktır, İyi bir îmânla, hak ilim ve bilgi ile O’na taatte, itaatte bulunmaktır.
Dakika 45:00
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّهُ بِشَيْءٍ مِّنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّهُ مَن يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ فَمَنِ اعْتَدَى بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٩٤﴾
Ey îmân edenler! Diyor Yüceler Yücesi Allah’u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, o Yüce Feyyaz Tebâreke ve Teâlâ olan Yüce Rabbimiz diyor ki, Ey îmân edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir ava dener ki, gizli de kendisinden korkanları meydana çıkarsın. Kim bundan sonra saldırı da bulunursa onun için acı bir azâb vardır. Bu âyeti kerimede de hayatın tamamının imtihan olduğunu görüyoruz. Hacılar ihrâmı giymişler ihrâmdayken hacı av avlayamaz, ot bile koparamaz. Biliyorsunuz ki harem bölgesi hep Mekke-i Mükerreme’nin, Beytullâh’ın çevresinde bir harem bölgesi vardır o hudutlar içinde. Hele de ihrâmlı iken bunların bir ot bile koparamazsın, av hayvanlarını da avlayamazsın, hattâ ihrâm da iken kasaplıkta yapamazsın. Cenabı Hak bu ihrâmlı Hüccâcı Müslimini, hacıları denemek için hacıların eşyalarının yanlarına çadırlarının içlerine Allah av hayvanlarını doldurmuş. Çünkü kalpleri kullanan Allah’u Teâlâ (Mutasarrifel Kulüb, Tasarrufel Kulüb, Mukallibel Kulüb Vel Efsad) Allah’u Teâlâ’dır. Yani kalpleri kullanır istediği tarafa. Av hayvanlarını ne yaptı? Hacıların bacalarının eşyalarının arasına girecek şekil de onları doldurdu oraya bakalım hacı hanımefendiler, beyefendiler Hüccâcı Müslimin av hayvanlarına ihrâmlı iken bir şey yapacaklar mı diye Allah orada da denedi. Tabii Kur’an-ı Kerim’den nasibini alan, dersini alan, İslam’a Allah’ın emrine sıkı, sıkı samîmî, ihlâslı Müslümanların hepsi imtihanı kazandılar. Hayatın tümü böyle ihrâmlı hacı gibi sakın ne otları, ne yaprakları, ne çiçekleri, ne böcekleri ekosistem de faydalı olan her şeyi koru. İslam bu kâinatı aslî fıtratı ile koruyan yüce bir ilâhî nizâmdır ve Allah’ın kurduğu düzendir ki, kâinatın tam fıtratına uygun olarak İslam’ı Cenab-ı Hak bu âleme göndermiştir. Bütün ekosistemi, bütün canlıları bakın faydalı olanların tamamını İslam korur ve bir karıncayı dahi incitmez. Hele insanoğlu en şereflisidir. Bütün kâinat bütün nimetleriyle insan için yaratılmıştır. İnsan çok değerlidir insanoğlunun değeri de îmânın da, Allah’a itaatinde ve gerçek Müslümanlığındadır. Bunları ret ettiğin zaman ne oluyorsun biliyor musun? O ekosistemin içinde ki bütün canlıların altına düşüyorsun onların hepsi görevini yapıyor sen görevini yapmıyor, Allah’a isyân ediyorsun farkında mısın bu işin? Aklını başına al! Bu kadar açık konuşturanda Cenab-ı Hak buda Allah’ın bir rahmeti, lütfudur. Bizde ne varsa Hakk’a aittir O’na ait.
Dakika 50:00
Eğer yanlışlıklar varsa, kusurlar varsa, günahlar varsa onlar kullara, bizlere aittir. Allah da kusur olmaz eğer bir yerde doğrular, gerçekler söyleniyorsa bu da Allah’ın bir lütfudur hem de en büyük lütuflarındandır. Doğrular hepimizin ortak malıdır, faydalıların taamı ilim ve bilim bütün insanlığın ortak malıdır. Nerede bulursa kaybolmuş malı gibi ne yapar? Hak ve doğruyu hepimiz kabul etmemiz gerekiyor yoksa yazık olur. İşte Cenab-ı Hak hayatın tümüyle imtihan olduğunu bu âyeti kerimede de ihrâmlı hacıların şahsında ne yaptı? Cüz-ü zikretti ama umuma ders verdi. Burada işte tam umum tüm cihana ders verilmektedir.
استعيذ بالله
Cenab-ı Hak diyor ki;
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْتُلُواْ الصَّيْدَ وَأَنتُمْ حُرُمٌ وَمَن قَتَلَهُ مِنكُم مُّتَعَمِّدًا فَجَزَاء مِّثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَو عَدْلُ ذَلِكَ صِيَامًا لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ عَفَا اللّهُ عَمَّا سَلَف وَمَنْ عَادَ فَيَنتَقِمُ اللّهُ مِنْهُ وَاللّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ ﴿٩٥﴾
Cenab-ı Hak bu âyeti kerimesinde: Ey îmân edenler! İhrâmlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezâdır ki, Kâbe’ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden 2 adâletli kişi hükmeder. Yahut cezâ olmak üzere bir kefârettir ki, ya o nispette fakirleri doyurmak yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kimde bu suçu tekrarlarsa Allah ondan intikamını alır, adâleti tecellî eder. Kimsenin yaptığını yanına bırakmaz. Allah dâima galiptir, intikam sahibidir. Yani adâletini uygular.
Bakın burada av hayvanını öldürdüğü zaman onun bedelini diyor âdil kişiler tespit etsin ve o kefâreti verilsin, fukaraya veriliyor. Yüce Allah İslam’ın bakın burada ki rahmet eliyle yoksullara, fakirlere ne yapıyor? İslam’ın merhamet elini uzatıyor. İslam tamamen merhamet ve cömertliktir nerede yoksul, nerede gariban, nerede yetim, nerede fakir varsa İslam oradadır. Müslümanın merhameti oradadır. İşte âyetler merhametle bu âyetler cihanı ne yapıyor? Kucaklıyor. Bütün insanlığa diyor ki, garipleri ağlatma, yetimleri ağlatma, garibanları ağlatma onların yardımına koş onların senin cebinde hakkı var (لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿٢٥﴾) diyor. Kime diyor? Ey varlığı olan kişiler! O yoksulların, mahrumların sizin malınız da onların hakkı var. Bunların hakkını vermeden sen kurtulacağını mı zannediyorsun? Rızkı Allah taksim eder, verir bu âlem de bütün canlılara.
Dakika 55:03
İmtihan için kimisini zengin yapmıştır imtihan ediyor onu bakalım diyor fakirin hakkını veriyor mu, vermiyor mu? Garibanın, yetimin hakkını veriyor mu, vermiyor mu? Hayatın tümü imtihandır. Fakir fakirliğiyle imtihan ediliyor, zengin zenginliğiyle herkes imtihan da mevkiler, makamlar, servetler, vazifeler, görevler, âmirlikler, memurluklar hepsi imtihandır. Kim bunu doğruya tutuyor görevini tam yapıyorsa ancak bunlar kurtuluyor.
أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِيَ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٩٦﴾
Cenab-ı Hak bu âyeti kerimede de: Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı onu yemek helâl kılındı. Kara avı ise, ihrâmlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda toplanacağınız Allah’tan korunun korkun, azâbından kendinizi kurtarın. Yani itaat edin, isyân etmeyin diyor Cenabı Hak. Yine buyuruyor ki;
استعيذ بالله
جَعَلَ اللّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلاَئِدَ ذَلِكَ لِتَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَأَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ﴿٩٧﴾
Cenabı Hak bu âyeti kerimede de, bak ne diyor; buyuruyor ki: Allah, Kâbe’yi, o Beyt-i Haram’ı haram ayı kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıları insanlar için bir nizâm kıldı. Bu Allah’ın gökler de ve yer de olan her şeyi bildiğini ve Allah’ın hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir diyor. İyi anla, iyi dinle!
اعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ وَأَنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٩٨﴾
مَّا عَلَى الرَّسُولِ إِلاَّ الْبَلاَغُ وَاللّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ ﴿٩٩﴾
قُل لاَّ يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُواْ اللّهَ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٠٠﴾
Yine Yüce Rab diyor ki: İyi bilin ki Allah (C.C), hem cezası çok şiddetli olandır, hem de çok bağışlayıcı çok merhametlidir. Merhametinden dolayı, onun bağışlamasından dolayı şımarmayın ve o çok şiddetli bir azâbında sahibidir. Bunu ona şiddetli azâbından dolayı da sakın ümit kesmeyin ya îmân edin, itaat edin. Bunun için îmân ve itaat hem korku hem ümidin ortasında yaşayın, ebediyyû’l-ebed ümit kesmeyin ama azâbından da sakın ha emin olmayın! Aklınızı, îmânınızı iyi kullanın, Kur’an-ı Kerimi, İslam’ı iyi tanıyın! Peygamber’in üzerine düşen sadece duyurmadır, tebliğdir. Peygamber onu en güzel şekilde yaptı. Allah, açıkladıklarınızı da, gizlediklerinizi de hakkıyla bilmektedir. Biliyor bizi ezelden ebede, ebet’den ezele her şeyimizi görüyor ve bize bakıyor, bizi dinliyor. Ne yaptığımızı bizden, herkesten bütün mahlûkatın akıllarını toplasanız hepsinden daha iyi biliyor. Allah’ı tanı (C.C)
Dakika 1:00:10
De ki: “Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile.” Ey selim akıl sahipleri Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
İslam öyle bir güzelliklerin tâ kendisidir ki bütün yanlışları kendi bünyesinin dışında bütün temiz ve güzelliklerin tamamına hak ve hakîkati kendi bünyesinde tutan ilâhî müessesedir İslam. Gerçek Müslüman ilâhî bu bütün güzellikleriyle donanmış kişi demektir. İslam’ın bütün değerleriyle donanmış kişidir. Müslüman dedin mi işte tam bir İslam saadetinin dünyada ki ruhların cennetini de dünya cennetini de İslam ile dünya da kazanıyor. Hayat buluyor, mutlu oluyor, mezarda da rûhânî cenneti yaşıyor. Mahşere geldiği zaman da zevki âlem cennetine gidiyor Dârüsselâm’a, Darul Huld’e ebedî mutlu hayata kavuşuyor. İslam dünyanın, mezarın ve mahşerin de cenneti, edebiyatın cennetidir. Benim dediklerimden daha güzeldir, daha fazladır. Ben bu kadarın söyleyebiliyorum azîz dostlar.
Cenab-ı Mevlâ hakkı hak olarak anlamayı nasip eylesin, bâtıldan da içtinâb etmeyi ona da karşı durmayı, gerçek mutlu olup hayat bulmayı nasîb eylesin.
Dakika 1:02:13