200- Tefsir Ders 200 hayat veren nurun keşif notları
200- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 200
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Kıymetli dostlarımız,
Şimdi bu hayat veren ilâhî reçetenin biraz daha anlaşılması için keşif notlarını size vermeye devam edeceğiz. Anlamını verdiğimiz âyetlerin keşif notlarını da rivâyette ve sağlam kaynaklarda ve dirâyette olan notlardan da verelim ki konular daha iyi anlaşılmış olsun.
Mücerret, soyut, tahlil, analiz, Mesih ve anası, ortağı ve benzerleri vardır. Şimdi ortada İslam’daki bütün deliller haktır hakîkattir ve mücerret, soyut ve tam bir tahlil, tam bir analiz yani bunların tümünden de gerçekçi olanı vahyi ilâhîdir İslam’daki deliller. Şimdi Îsâ ve anasından bak burada bize daha iyi anlaşılsın diye bazı not veriyor. Diyor ki; Mesih ve Anası yani Meryem Annemiz ve Hazreti Îsâ bunlar ortalığı var Meryem Anneniz bir kadın. Bütün kadınlar değerli kadınlarda var onun gibi aynı kadınlık sıfatlarını taşıyan birçok kadınlar var. Demek ki, Meryem Annemiz kadın olarak onun benzeri çok Mesih Îsâ (A.S) da bir insan Allah kulu ve peygamber, başka peygamber de çok. Şimdi bunların ortakları var, benzerleri de var. Şimdi bu sizlere kâşiflerimiz önerileri koyuyor ki âyetleri daha iyi anlasınlar diye. Şimdi “Sura” burada küçük öneri bir defa Îsâ’da Anası Meryem’de ilâh olabilirler mi? İmkân ve ihtimâl var mı? Hayır. Muhâl ve mümtenidir. Kuldan ilâh olur mu? Kul ne kadar değerli olursa olsun kul kuldur. Meryem Annemiz de öyle Îsâ (AS.) da öyledir. Bunlar benzerleri vardır. Bunlardan ilâh olmaz buna Allah’ın sevgili kullarıdır değerli kullarıdır. Şimdi ilâh olamazlar. Bu bir de mesela “Kübra” büyük öneri var gelip geçicidirler Yani doğarlar yoktan yaratılmışlardır. Doğdukları gün bellidir, öldükleri gün bellidir. Gelip geçicidirler bütün mahlûkat böyledir ama Allah yaşattığı zamanda herkes yaşar, öldürünce de ölürler. Yeme içmeye muhtaç mıdır Îsâ (AS.) da Annesi Meryem? Elbette onlar da yer içerdi. Yemeye içmeye ihtiyaçları var. Ve âciz midirler? Evet, onlarda kuldur âcizdirler. Bir lokmaya muhtaç mıdırlar? Onlar da muhtaçtırlar bir lokmaya bile. Fakir güçsüz müdürler? Evet, onlarda da yoksulluk, fakirlik, güçsüzlük vardır. Bunlar olmasaydı Meryem Annemize Yahûdîler iftira ettiler nice çileler çekti. Zinâdan kazandın Îsâ’yı dediler. Îsâ’yı öldürmek istediler, ona çileler çektirmek istediler, diğer bazı peygamberleri katlettiler, Îsâ’yı da çarmıha germek istediler. Bunlar hep kul olunduğu için bunlar yapılabiliyor. Allah’a kimse bir şey yapabiliyor mu? Allah mekândan münezzeh, zamandan münezzeh bütün âlemi hortlatsanız Allah’a bir zarar gelir mi? Gelmez, onun için Îsâ’ya Allah diyenler ne kadar yanılmışlar şirke saplanmışlardır. Kur’an-ı Kerim burada da hayat reçetesini sunuyor. Şirki oradan kaldır tevhîd îmânı yerleştir diyor. Allah birdir eşi, benzeri, şeriki, naziri olmadı olmaz diyor. Îsâ’da, Meryem de Allah’ın sevgili kullarıdır. Îsâ üstelik peygamberdir diyor. Muhammed Peygamber, Mûsâ peygamber, Îsâ peygamber, İbrâhim, Nuhlar peygamber, Yâkup, Yusuf, Şuâyb, Lut’lar, Süleymân, Dâvûd’lar bunlar (AS.) peygamberlerin sayısı çok yani sayamayacağımız kadar peygamber var. Bunlar Allah’ın sevgili, değerli kullarıdırlar.
Onun için gelip geçici olanlara diyor sakın ilâh demeyin, Allah’ın eşi benzeri yoktur. Şirkten, küfürden kendinizi kurtarın diyor Yüce Allah.
Dakika 5:45
Şirkle cennette ebedî girilmez. Küfürle, nifâkla cennette ebedî girilmez. Cehennemden ebedî çıkılmaz. Kur’an-ı Kerim’in emri bu İslam’daki ‘’muttefekun aleyh’’ olan kesin anlaşılan bu bir gerçektir. Kur’an-ı Kerim’in zâhirî bunu anlatıyor tek tük bazı tamamen sıra dışı Ehl-i Sünnetinde dışında bazı kişiler isterse içinde olsun o tek görüşler Kur’an’ın zâhirine uymayanlar zaten geçerli değildir. Bunun için burada iki tane öneri sunulmuş ‘’Sura ve Kübra’’ yani küçük öneri ve büyük öneriyle insanların aklının önüne koyuyor gerçekleri ki keşfediyor olayı. Kuldan ilâh olmaz diyor. Allah’ın kemâli kendindendir yani Vâcibü’l-Vücûd ’dur. O’nun varlığı zâtının iktizâsıdır. Tek hak varlık vacip varlığı zaten odur. Öbürleri hep mahlûktur O’nun yaratıklarıdır. Mesih’in nesi varsa Allah’a aittir. Yani Mesih Îsâ’yı Allah yarattı diyor hepsi Allah’a ait diğer kullarını yarattığı gibi. O’nun Allah’ın kuludur o yaratmıştır ve Allah’ın peygamberidir. Şimdi iki tane ‘’Sura ve Kübra’’ önerilerini sana açıklıyor. Bir de şu “gulüv” kelimesini açıklıyor, keşfediyor. Şimdi “gulüv” âyetlerde geçti. Aşırılık anlamındadır ki “gulüv” haddi aşmak şimdi her konuda insanlar araştırmalı, tetkik etmeli, delilleri, burhanları elde etmeli, hükümlerini tam da tatbik etmelidir. Salâbet, ittika, içtihâd, vera, mücâhede, gayret dini hamiyettir ki haklı aşırılıklar bunlar gulüv değildir. Mesela çok hayır işledin burada da haddi aştın ama meşrû olduğu için bunların zararı yok fazileti vardır. Âyet bunu desteklemiştir. Hak olan aşırı ifrâtlar taassup ve tutuculuk sayılmaz. Yani hak olan aşırılar bunlar ne ifrât sayılıyor ne taassup nede tutuculuk ayılmaz diyor. Ama bâtıl yolda gulüv haddi aşmak var. İşte Cenab-ı Hak bunu anlatıyor ki diyor ki; Delilsiz, şüpheli, hak ölçüsü yok, ifrât ve tefrit, taassup kör ve kuru taklit çok diyor. İşte bugün Îsâ’ya Allah diyenlerin, Meryem’i Hâşâ ilâhlaştıranların Hristiyanların ve Yahûdîlerin bu tutumunda ne var? Gulüv var diyor. Burada hak yok, hakîkat yok, kulu ilâhlaştırmış ne kadar yanlış. Îsâ’ya iftira etmiş ve İncîl’in, Tevrât’ın tersini yapıyor, Kur’an’ın tersini yapıyor. Muhammed’i inkâr etmiş, şimdi bu zihniyet tamamen yanlış, tamamen hasta bir zihniyet. Hayat veren İslam’ın reçetesi bütün insanlığa hayat bulmak için, yanlıştan kurtarmak için, tevhîd îmânını yüreklere, kalplere yerleştirmek için Cenab-ı Hak ne yapıyor? Hakîkati sunuyor insanlık âlemine. Şimdi taklit, hevâ, heves, nefsin arzularına kulluk bunlar kişiyi mahveden şeylerdir. Ne taklit vardır İslam’da, İslam’da hakîkat vardır. Şimdi hevâ nefsin gayri meşrû arzularıdır.
Dakika 10:45
Nefsin hevesi vardır gayri meşrû istekleri nefsin arzularına kulluk şirktir. Kendi nefsine tapmaktır. Kimisi kendi nefsine tapıyor, kimisi bir puta tapıyor veya bir başkasını ilâhlaştırıyor. İslam da bunların hepsini reddeder, Allah’a kulluğu ilân eder. Tek kulluk sadece yaratan Allah’adır yaratılmışlara değil. Şimdi tefsircilerin çoğu Dâvûd’un diliyle Sebt Ashâbına zulüm sebebiyle âyet-i kerimede Cenab-ı Hak ne diyor? Bazı kavimleri ki Yahûdîlerden, İsrâiloğullarından bazı insanların bazı grupların maymuna çevrildiğini söylüyor. Tabii zulümleri sebebiyle Ashâb-ı Sebt diyor bak mesela. Sebt Ashâbına şimdi Dâvûd’un diliyle diyor. Cumartesi Yahûdîler de, Hristiyanlarda kutsal gün idi. O günün kıymetini Allah’ın emrettiği gibi Mûsâ’nın ve Tevrât’ın ortaya koyduğu gerçekleri Yahûdîler tersini yapınca Allah onları maymuna çevirdi diyor ve Îsâ’nın diliyle diyor bakın, Mâide Ashâbını da lânet olunmuş nankörlük sebebiyle bunlarda domuza çevrilmiş. Bunlar da Îsâ Aleyhisselâm’a muhâlefet edenler ve Dâvûd’un diliyle de Sebt Ashâbına bakın bak, Dâvûd (AS.) da bugün muhâlefet edilmiş. Kim bunlar? Her ikisi de Benî İsrâil bunların birisi Dâvûd (AS.) lânet ediyor bunlara. Bunlar Sebt Ashâbı cumartesiye ihânet edenler bunlar maymuna çevriliyor ve Îsâ (AS.) muhâlefet edenler o günkü dünyada lânet olunmuş domuza çevrilmişlerdir rivâyetlerde bunlar geçiyor. Esası Kur’an-ı Kerim’de açık net olarak bu suçlu olan kimseler Benî İsrâil’den domuza, maymuna çevrilmişlerdir. Bu suçu kim işlerse ister Türk, ister Arap, ister Müslüman, ister gayrimüslim aynı belâ başına gelecektir. Hz. Muhammed bunu haber vermiştir. Benim ümmetimden de diyor domuza çevrilecek, maymuna çevrilecek kimseler vardır diyor. Aynı suçu işlersen senin de başına gelecek odur. Cenab-ı Hak uyarıyor geçmişi haber veriyor ki istikbâlinde herkes tedbirini alsın o duruma kimse düşmesin diye.
Yine Cenab-ı Hak âdil şahitlerden bahsediyor. Herkes adâletli davranmak bütün şahitler doğru dürüst âdil olmak zorundadır Nisâ Sûresi 135 âyet-i kerime. Cenab-ı Hak yine Habîbi Muhammed’e diyor ki Mûsâ’ya dediği gibi: “Kâfirler için üzülme” diyor. Peygamberimiz herkesin kurtulması için çalışıyor. Kur’an-ı Kerim herkesin kurtuluş reçetesi için yazılmış asma adam kabul etmiyor. Cenabı Hak ne diyor Mâide 64’te: “Kâfirler için üzülme diyor dosdoğru tebliğ et yeter ki diyor.” Kıymetli dostlar, üzülmemek için görev yapmak lâzım Hz. Muhammed görevini tam yaptığı için Yüce Allah ona tesellî etti kâfirler için üzülme dedi. Biz de birbirimize görevimizi tam merhametle, tam sevgi dolu, tam yapalım. Kabul etmeyenler için de artık ondan sonra ne yapalım? Üzülmeyelim, ama görevimizi yapalım. Birbirimize hakkı hakîkati tebliğ edelim.
Dakika 15:48
Yine Cenab-ı Hak Bakara Sûresi 96’da, da put ve diyor dünya hırsı Yahûdî ve Müşrikler de vardır diyor. Şimdi Yahûdî’nin Tevrât’ta, Mûsâ’ya muhâlefet eden zihniyeti geçmişte vardı bugün de Kur’an ve sünnete yine Tevrât ve Mûsâ’ya itiraz edenlerin tamamı Kur’an’a itiraz edenlerin tamamında put ve dünya hırsı vardır diyor. İşte kim de put hırsı varsa, dünya hırsı varsa bunlar diyor ekseri Yahûdîler de ve Müşrikler de vardır. Müşriklik ve Yahûdî’nin yaptığı o kötü sıfatlar ve vasıflar kimde varsa öbürlerinde de var. Bir Müslümanda Yahûdî’nin sıfatını, Müşriklerin sıfatını bir Müslüman taşıdığı zaman aynısıdır. Yahûdî’nin içinde tabii ki Hakk’a hakîkate inanan, bağlananlar konunun dışındadırlar. “Kalplerini katı kıldık” diyor ve (وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً) diyor. Bazılarının da kalplerini katı kıldık. Kim bunlar? Kişi günah işliyor, küfür ediyor, şirki işliyor o işlediği günahlar onun kalbine mühür olarak basılıyor. Kişinin kendi kazancı bunlar. İşte Allah kişinin kazancını kalbine ne yapıyor? Bastırıyor, kazancı o. Eğer kazancını insanoğluna iyilikten, kötülükten kazancını eğer Cenab-ı Hak karşılığını vermezse o zaman imtihan olmaz, özgürlük olmaz, hürriyet olmaz. Kişi ne kazanıyorsa karşılığını alıyor. İşte küfrün karşılığı kalbin katılaşmasıdır neticede çünkü Allah kişinin kazandığının karşılığını veriyor. Fesat, kibir, inat, yalan, isyân, ihtilâl, Peygamber kâtilliği İsrâil’de vaktiyle vardı bunlar, bugünde var. Filistin’de 50 senedir kâtillik yapıyor kan akıtıyor. Devlet terörü estiren kendisi her terörist suçludur ama oda devlet terörü estirmektedir. Onun için fesâd, kibir, inat, yalan, isyân, ihtilâl, peygamber katilliği bunlarda geçmişte vardı. Yahyâ’yı katleden, Zekeriyyâ’yı katleden, Îsâ’yı çarmıha germek isteyen, Muhammed’i de öldürmek isteyen yine bunlardır. Daha nice peygamberleri katlettikleri rivâyetleri de vardır. Bu suç kimindir? İşleyenindir. İşlemeyen için hiçbir zaman bu konunun içinde değildir suç işleyenindir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Benî İsrâil’in cinâyetlerini anlatmaktadır. Dünyada İsrâil’de herkes de ibret alsın diye. Kıssis onların kurtuluşu içindir. Yani kıssisler kimlerdir? Daha önce âyet-i kerimede özlü anlamını verdik. Kıssis ilim ibadetle meşgul rahiplerin başı demektir kıssis. Yani ilimle meşgul oluyor kıssis, ibadetle meşgul oluyor, rahiplerin de başkanlığını yapıyor. İbn-i Zeyd’den gelen bu rivâyettir. Keşiş, bilgin gibi anlamlara gelmektedir bu da Kurtubî’nin verdiği haberdir. Ruhban, rahibin çoğuludur bu da Âsım Efendi Râgıp el-İsfahâni’ye dayanmaktadır bu haberlerde bu belgeler.
Dakika 20:45
Rehbet, korkmak, çekinmek, etyemez, zincir takmak, iğdiş etmek, aslî günahı nefsi temizlemek, Hak’tan kaçarken yanlışa saplanmak, ruhbanlık adı altında dünyalık peşinde koşmak, helâli bırakıp harama koşmak, rehbâniyeti de neticede kötüye kullanmaktır. İşte rehbetin bu olumlu ve olumsuz anlamlarını burada dile getirmeye çalıştık. Şimdi her ne kadar ruhbanlık, rehbâniyet kendilerini bunu iyi niyetle ortaya çıkmışlar ama sonucu ne yapmışlar? Arkasını getirememişler kötüye kullanmışlardır. İstisnâlar tabii hâriçtir. Kayıptan bahsediyor bir de kayıp mutlak ve izâfîdir. Mutlak olan sadece Allah bilir, mutlak olan kaybı Allah’tan başka bilen olmaz bu mutlak kayıptır. Birde izâfî kayıp vardır. Bunu bazıları bilir bazıları da bilemez bunları da Allah’u Teâlâ dilediğine bildirir yani bildirdiği zaman bilir yoksa kaybı kimse bilmez ama mutlak kaybı sadece kendi bilir ama öbürlerini dilediğine Cenab-ı Hak bildirir. El-Aclûnî Keşfül Hafâ’da İslam’da diyor ruhbanlık yoktur. “La ruhbâniyetü fil İslâmî” şimdi İslam’da ruhbanlık yoktur. Dünya sevgisi hatâların başıdır. Dünyaya sen hükmedeceksin, dünya kalbine girmeyecek. Sen dünyanın sırtına binip Allah yolunda kullanmayı bileceksin. Dünya seni kullanmayacak sen Dünya’yı Allah yolunda kullanacaksın. Dünya kalbe girmeyecek sen onun sırtına bineceksin. Allah yoluna vuracaksın kırbacı süreceksin veyahut da direksiyonu ona göre havada, karada, denizde ona göre ayarlayacaksın. Tecerrütten bahsediyor. Tecerrüt Allah’tan başka her şeyden elini eteğini çekmek sabır ve tahammül ehli olmak anlamında kullanıyor ki, ‘’Zühtü Takvânın’’ vasıflarındandır. Şimdi Allah’tan başka her şeyden elini eteğini çekmek demek, sabır ve tahammül ehli olmak demek kalbinde bir defa şirk, nifâk, küfür olmayacak, sırf Allah’a gerçek tevhîd îmânı olacak. Dünya kalbe girmeyecek yoksa dünyada el etek çekmek demek yanlış iş yapmamak, hayırda koşmak, hayırlı hizmetlerde koşmak, tam bir mücâhit olmak anlamındadır. Hiç yanlış yapmadan dünyada sen herkesten daha çok çalışkan ol. El etek çekmek demek bir köşeye gidip de yani tembel tembel oturmak, kesâlette, zillette yaşamak değildir. Örümcekli bir köşede kırık çömlekle yaşamanın bir defa ‘’Zühtü Takvâyla’’, İslam’la yakından uzaktan alâkası yoktur. Bunlar Budizm’e ve Hinduizm’e dayanır. Buda’lardan, Hinduizm’den, hattâ eski Yunan’dan kalmadır bunlar bulaşmıştır. Fakirizm İslam’da böyle değildir.
Dakika 25:25
İslam’da fakirizm diye bir şey yoktur. İslam’ın amacı dünyayı fakirlikten kurtarmaktır. Bütün dünyaya sosyal adâleti uygulamaktır, merhametle cihanı kucaklamaktır. Veren el olmaktır alan el değil. Allah’a muhtaç olmaktır İslam’da ki fakirlik anlamı Allah’a muhtaç olmak mahlûkatın hiç birine muhtaç olmamaktır. Allah’a bağımlı olmak Allah’tan başka herkese hür olmaktır. İslam da gerçek tasavvufun ruhunda bunlar vardır. Tasavvufta yanlış anladılar. Tasavvuf şeriatı İslam’ın ruhudur iyi anlayan için, anlamayan için işte bunu Budizm’e götürür, Hinduizm’e götürür, Yunan’a götürür ve hulûle götürür, tenâsühe götürür, intizaca İktihada götürür şirke düşer. İslam ile bağı kopar ama başında ki sarık, sırtındaki cübbe uzun sakalıyla bu şekline baktığın zaman kişi o der. Şekil değil o şeklin içine tevhîdi dolduracaksın, tevhîdi, ilmi, irfânı dolduracaksın. Müslümanların büyük bir kesiminde ilme, irfâna ihtiyaç vardır. İstisnâlar kaideyi bozmaz. İhtiyacı olmayan kimse yoktur ama büyük bir kesimin daha çok ihtiyacı vardır. Çünkü bir asırdan beri İslâmî ilimlerle Müslümanların arasında bir mesafe oluşmuş, ilmi bağlar zayıflamıştır. Kulaktan dolma ve sokaktan duyma töresel İslam yaşanmaktadır. İslam töresel ve sokaktan duyma değildir. Tam Hakk’ın ortaya koyduğu hak ve hakîkatin kendisidir. Kur’an, sünnet, icmâ, ümmet, kıyası fukahâ bilinerek yaşanmalı veyahut da en iyi bilenle hareket edilmelidir. Rastgele cühelâ taklit edilmemelidir. Kılığından kıyafetinden dolayı, babadan oğula mîrâstan dolayı taklit edilirse işte o zaman o İslam çığırından, Müslümanı çığırından çıkartan olmuştur. İslam yerinde ok gibi sapa sağlam duruyor. Ama yanıltılanlar olmuştur. Hadîd Sûresi’nin 27’nci âyetinde de: “Ruhbanlığı onlar icat ettiler ama layıkıyla uymadılar” diyor Cenab-ı Hak. İslam da ruhbanlık nedir? Halkın içinde Hak ile beraber olmaktır. Halk içinde Hak’la beraber olmaktır. Hizmet, cihâd yarışında olacaksın hayırda önde olma gayretiyle hareket edeceksin. Halk içinde olacaksın ama Hak’la beraber olacaksın mesele bu. İlim ve âlimleri sevmek âhiret düşüncesi tevâzu sebepleriyle Hristiyanlardan Müslüman olan çok Yahûdî’den azdır. İlim ve âlimleri sevmek âhiret düşüncesi tevâzu sebepleriyle… Dikkat et! Hristiyanlardan Müslüman olan çoktur ama Yahûdîlerden Müslüman olan azdır. Dünde azdı, bugünde azdır. Bunun nedenlerini de Kur’an-ı Kerim zaten Cenab-ı Hak herkesin, her milletin ruh dünyasına anlatıyor. ‘’Ruhül Hak’’ İncîl de, Tevrât’ta ‘’Ruhül Haktan’’ bahsediliyor. Kimdir? Hz. Muhammed’dir.
Dakika 30:00
Hak ruhtur bu da üstü örtülmüş bu gerçeğin üzeri örtülmüştür ve insanlık âlemine doğruyu söylemiyorlar. ‘’Ruhül Hak’’ Hz. Muhammed’dir. Tevrât’ta yazılı İncîl de yazılıdır. Doğruyu söyleselerdi kendi öz oğullarından daha iyi Hz. Muhammed’i tanıyorlardı. Bunu niye söylemediler? Rant sağlamak için mevki makamlarından dolayı dünya Müslüman olacak diye bu yanlışın içine düştüler. Dünyayı böldüler, parçaladılar dünyada ki en büyük bölücülüğün sebeplerinden biri budur. Gerçekleri saklamaktır, üzerini örtmektir. O zaman ne olurdu? Sen hakîkat uğrunda o rantiyeciler ne yaparlardı? Hakîkat uğrunda çalışırlardı Allah daha güzel nimetler mevki makamlar verirdi. Mevki makam illâ yanlışta değil ki! Mevki makam mutlu reçete hakîkati yaşamaktadır. Yanlışta değil şirk içinde öldün, insanları kandırdın öldün gittin ne anladık yazık olmadı mı kendine de, başkalarına da?
Gerçeği görenlerden biri de Necâşi’dir. Keşişleri, rahipleri toplamış Necâşi Habeş Hükümdarıydı Peygamberimizin zamanın da. Bu Habeş Hükümdarı Necâşi keşişleri, rahipleri toplamış mü’minleri, müşrikleri de davet etmiş. Yani Müslüman olan olmayan putperestleri dahi çağırmış, Meryem hakkında sormuş. Meryem Annemiz hakkında ne var? Demiş, Habeş Hükümdarı Necâşi Câfer’i Tayyar’a soruyor. Müslüman mü’minlerin orada ki heyetin önderi o da, sözcüsü Câfer’i Tayyar’a (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hz. Ali’nin de kardeşidir. Câfer’i Tayyar da Kur’an-ı Kerim’de bir Sûre vardır Meryem Sûresi bak, bugün gerçek Meryem Kur’an’dadır. Gerçek Meryem’ dünyaya en güzel anlatan Kur’an-ı Kerim’dir. Özel Kur’an-ı Kerim’de Meryem Sûresi vardır. Îsâ, gerçek Îsâ Kur’an’dadır, gerçek Mûsâ Kur’an’dadır, İbrâhim’ler, Nuhlar Kur’an’dadır, İncîl’ler, Tevrât’lar, Suhuflar hep Kur’an-ı Kerim’dedir. Kur’an geçmişin bütün şahididir. Şimdi Kuran-ı Kerim de Meryem Sûresi var diyor Câfer’i Tayyar ve Meryem 34’e kadar okuyor. Tâhâ’dan okuyor yine 9’uncu âyete kadar okuyor, Tâhâ’dan da okuyor, Meryem Sûresinden de okuyor. Necâşi yani Habeş Hükümdarı ve yanındakiler ağlamaya başlıyorlar. Kur’an hak kitaptır Necâşi ağlıyor, orada ki keşişler ağlıyor, rahipler ağlıyor. Efendimize 70 kişilik grup gönderiyor Necâşi Hz. Muhammed’e, Efendimiz de (A.S.V) bunlar; Yasin’i Şerif okumuş Peygamberimizde onlar da ağlamışlardır. Bu âyetler bunlardan bahsediyor. Ağlamışlar ve îmân etmişler, Müslüman olmuşlardır. Kur’an karşısında Müslüman olmamak kendini ateşe bile, bile atmak demektir. Çok yazık olmaktadır.
Şimdi kıymetliler, âyetlerden size notlar vermeye devam ediyoruz.
Dakika 34:55
Tesebbüben sebep olmak, mübâşereten doğrudan haram kılmayın, helâle haram demeyin, haramı helâl yapmayın, güzel nimetlerden men etmeyiniz, ifrât ve tefritten sakının! Burada da âyet-i kerimeler de bildirilen gerçekleri bu şekilde biraz daha açığa kavuşturuyor. Ne diyor? (Tesebbüben) sebep olmak, mübâşereten doğrudan diyor haram kılmayın, helâle haram demeyin, haramı helâl sakın yapmayın! Güzel nimetlerden men etmeyiniz, ifrât ve tefritten sakının diyor. İslam dini tam vasatidir. İfrât tefriti İslam ret eder. Kâinatta Cenab-ı Hak belirli birkaç tane haram ve günahların dışında bütün âlem insanlar için yaratılmıştır. Helâlin sayısı sayılamayacak kadar çoktur. Sadece Kur’an-ı Kerim’de haramlar bellidir bunun dışındakilerin tamamı insanlar için helâldir, mubahtır. Onun için bir şey helâlse sakın haram demeyin, haramlara da sakın ola ki helâl demeyin! Burada dikkatler çekilmektedir.
Efendimizin diyor (A.S.V) sohbetinden etkilenen Sahâbîler bir gün bunlardan bazıları şunlar; Osman Bin Maz’ûn’un evinde diyor (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) evinde toplanmışlar. Peygamberimizin sohbetinden çok etkilenmişler bunlar o toplandıkları yerde Sahâbîlerin bazıları: Uyumamak, et yememek, yağlı yememek, kadından uzak olmaya koku sürünmemek, dünyayı terke etmek gibi sürekli oruç tutmak, eskili çul paçavra giyip seyahate, erkekliğini kesmeye karar verenler olmuş. Efendimize haber gelmiş bu haber Peygamberimize geliyor. Peygamberimiz bunları çağırmış, diyor ki; Ben böyle emir olunmadım, ey Ashâbımın içinde ki böyle anlayan efendiler, ben böyle emir olunmadım! Ben oruç tutarım, iftar da ederim diyor. Sizde oruç tutun iftar edin, namaz kılın, uyuyun, uykuya ihtiyacınız var. Ben diyor namaz kılarım, uyurum, yatarım diyor. Ben böyle yaparım et de yerim, yağ da yerim, kadınlarımın da hiç birini de ihmâl etmem diyor Peygamber Efendimiz (A.S.V)
(femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.)
“Benim sünnetimden yüz çeviren bende değildir” diyor. Demiş ve onları uyarmış ve burada anlamını verdiğimiz âyetler inmiştir. (İnnel mümine Hulvün yuhubbil Halâvete) Mü’min tatlıdır, Müslüman tatlıdır. Halâlevetî, tatlığı sever. Buhârî’nin ve Müslim’in diğerlerinin de Keşfü’l-Hafâ’nın da rivâyet eden bu hadis-i şerifte Peygamberimiz bak Müslümanın bir sıfatını anlatıyor. Mü’min diyor Müslüman tatlı insandır, halâvetî, tatlılığı sever. Kendi tatlıdır karşısındakinin de tatlı olmasını ister, tatlı muamele ister.
Dakika 40:00
Çünkü o karşıyı hiç kırmak istemez, kendisi de kırılmak istemez hakkıdır tabii zaten mutluluk kırmamak, kırılmamak sevmek, sevilmekle olur. Sempati, empati (Duygudaşlık) bunlar karşılıklı Allah sevgine istinât eder, dolup taşarsan artık fertte, cemiyette, ailede, devlette bu millette de dünyada güzel bir atmosfer oluşur sevgiler yan yana gelir, saygılar gelir birbirine toz kondurmayan, gönülleri esirgeyen ruhlar kaynaşmaya başlar. Sahte sevgiler sevgi değildir. Gerçek sevgi ilâhî olandır ki o Allah sevgisi İslam’ın değerleriyle Allah’ı sevmek, Allah’a sevilmek, Allah’ın sevdiklerini sevmek, onlara sevilmek esastır.
İbn-i Mes’ûd (R.A), Hasan-ı Basrî (Rahmetullâhi Aleyh) yapmam, yemem diyenlere karşı çıkmışlar bu âyeti okumuşlardır. Soğuk sudaki nimet daha çok demişler yani suda içmeyin bâri demişler. Yani yemeyeceğim, içmeyeceğim, hep oruç tutacağım diyenlere öyle demişler bu büyüklerimizde ve haklı doğru söylemişler. Allah’ın dediği gibi oruç tut, kendi kafana göre ölçü koyma, ifrâta, tefrite gitme. Peygamberimiz ölçüyü ortaya koymuş. Senede bir ay ramazanı şerif orucu nedir? Farzdır. Muharrem orucu sünnettir ve her ayın başında, ortasında veya Eyyâm-ı Biyz günlerinde veyahut da çalmu Dâvûdî gibi veya haftalık oruçlar gibi oruçlar vardır bunları tut. Sürekli oruç tutacağım, hanımlarımı terk edeceğim, yemeyeceğim, içmeyeceğim, eski giyeceğim bunlar İslam’da yok bunlar. Peygamberimiz bunlardan men etmiş. Onun için İslam dini dengeli bir dindir. Sağlık ister, afiyet ister, İslam sağlık, sıhhât, afiyetin kendisidir. Her Müslümanın her insanında mutlu olmasını, sağlıklı, afiyetli olmasını ister. Onun için ölçüyü iyi uygula reçeteyi iyi kullan, bu reçete ilâhîdir. Bir doktorun reçetesini öbür doktor bozar. Beğenmeyebilir daha öbür doktor başka yazabilir ama bu ilâhîdir. İlâhî reçetenin İslam’ın dengi yoktur, benzeri yoktur. Bunu bil ve ilâhî hayat veren reçeteyi iyi uygula, iyi öğren. Muhammed’den öğren (A.S.V) Muhammed’den öğrenen müçtehitlerimiz, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat âlimlerimiz var. Kur’an-ı Kerim’i sana tek tek anlatabilecek zât-ı muhteremlerimiz var. Bizim fıkıh ekolümüz var sapasağlam, bizim sağlam kaynaklarımız var. İslam’ı, Kur’an-ı Kerim’i açığa çıkarmış, keşfetmiş büyüklerimiz var, dolu var da var. Gerçek aslî kaynağından dinini öğren, reçeteyi iyi kullan. O zaman ebedî hayat veren reçeteyi kullanmış hayat bulmuş olursun. Ebediyyû’l-ebed mutlu olan sensin sen olursun. Duyduk duymadık deme! Bunlar hakîkatin ifadeleri, benim dediğimden daha da hakîkat bunlar. Bunu da hiç unutma! Cenab-ı Hak lütfu keremi hidâyetiyle tam mutlu olan, lütfuna mazhar olan kullarında eylesin. Çünkü her şeyimiz O’na ait O’ndan isteyeceğiz O’ndan alacağız ama O’na kulluk edip çalışarak, en iyi şekilde çalışarak.
Dakika 45:10
Şimdi Kur’an-ı Kerim’in bu âyetlerinde 225’te Bakara Sûresinde de geçtiği gibi, orada da bunlara değindiğimiz gibi yemini lağv ’den bahsetti, yemini münakide’den bahsetti. Günah olamayana yemin bunu bozma diyor. Eğer günah olmayan bir şeye yemin etmişsen yemini bozma. Mesela sigara içmeyeceğim diye yemin ettin bozma yeminini çünkü burada bozarsan zarar var. Sigara içeceksin zarar var. Sigara sana zararlı bugün bilim adına 3 bin veya 4 bin arasında zarardan, sigaranın zararından bilimsel bir açıklamada bulunulmaktadır. Bunun bir tanesi olsa bu zarar yine sana yeter. Onun için kendine takılamaz tabancayla kendini vurma! Zararlı olandan kaçın bir şey zararlıysa hele de zararı İslam men etmişse, yasaklamışsa Allah için terk et onu o zaman Allah’a kulluk etmiş olursun. Nefsin için terk edersen nefsine kul olursun. Allah için terk edersen sen zaten kurtuluyorsun nefsinde kurtuluyor komple. Komple kurtuluyorsun ruhtan bedene bedenden ruha iletişim ve etkilenme bunların tüm zararlarından kurtuluyorsun ama Allah’a kulluk niyetiyle terk ben seni burada uyarıyorum. Nefsin adına, şunun adına, bunun adına ibadet olmaz. İslam’da her şey sevaplar Allah için işlenir, haramlardan Allah için kaçınılır. Bunlar hep Allah için olacak ki, Allah’a kulluk etmiş olacaksın. Yoksa başka bir nedenle eğer bu işleri yapmıyorsan o zaman ilâhî olmaz, ibadet olmaz, itaat da olmaz başkasına itaat olur. Faydalıyı celbin zararı defin kökeninde, merkezinde Allah’a inanç olacak Allah’ın emrinden dolayı O’na itaatten dolayı sevap işlenecek günahlardan kaçınılacaktır. Nefsime böyle uygun geliyor diye yaparsan olmaz. Nefsini de seni de koruyan Allah’u Teâlâ O’nun reçetesi onun için yap yaptıklarını yapmadığın bütün günahlardan O’nun için kaçın o zaman neler kazanıyorsun bunu da bil. Onun için günah olana yemin etmişsen diyor hemen yeminini boz. Günah olan bir şeye yemin ettin hemen yeminini boz ve kefâretini ver. Mesela dedin ki; ben evlenmeyeceğim diye yemin ettin evliliğe de ihtiyacın var hemen yemini boz iyi bir Müslümanla evlen mutlu ol sakın bekâr yaşama. Evliliğe ihtiyacın varsa sakın bekâr yaşama. Evlilik dünyanın en mutlu hayatıdır, en güzelidir. Bekâr insan yaşamaz ama evliliğe ihtiyacın yok veya cevap veremeyeceğin maddî manevî imkânsızlıkların içindeysen o zaman tabii ki ona göre tedbir alman gerekir. Yoksa evliliğe ihtiyacın olup maddî manevî imkânında var da böyleyken evlenmeyeceğim diye yemin edersen hemen yemini boz kefâretini ver ve evlen duyduk duymadık deme. Bekâr yaşama, konuyu iyice anla. Kefâretlerde hem cezâ hem ibadet manası vardır. Meşru olan İslam’ın emri olan her şeyi Allah için yap hepsi ibadettir, sevaptır, taattir, itaattir. Hepsi sana kazandırır her günah olanı da Allah için terk et o da kazandırır. Niye? Seni günahtan, zarardan kurtarıyor, reçetenin iki yüzünü iyi oku. Reçetenin bir yüzü seni tehlikelerden korur biriside seni faydalılarla donatır şifa afiyetle donatır. Onun için reçetenin iki yüzünü iyi oku, iyi anla! Bir tarafı dünyada seni mutluluk için reçetenin bir tarafı ukbâda öbür âlemini de bu âlemini de garanti içine alır. Tam garanti bir mutlu hayata seni hazırlar, burayı da iyi anla!
Dakika 50:45
Müslim ve diğerlerinin de rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte: “Kim bir şeye yemin eder de sonra ondan başka daha hayırlısını görürse yemininin kefâretini versin sonra daha hayırlı olanı yapsın.” Mesela burada da bir misalle yine anlaşılmış olur misalsiz bunlar pek anlaşılmıyor. Birine konuşmayacağım diye yemin ettin dargınlık biliyorsunuz en fazla öfkesini yenmek için 3 gün bir ruhsat verilmiş yani 3 gün bekle dememiş en son ruhsat 3 gün. Dargın duramazsın hemen barışacaksın barışılacak bir ortamda hemen yeminin kefâretini vereceksin. İşte hayırlı olan bu, Peygamberimiz ne diyor: “Daha hayırlısını gördüğün zaman hemen yeminin kefaretini ver hayırlı olanı yap” diyor. Dargınlıkta hayır olur mu? Olmaz, diğerlerini de sen kıyasla anla! Şimdi ibâha burada tabiki kefâretten bahsediliyor. 10 fakiri akşam ve sabah doyurmak yemin kefâretinin biri bu. 10 fakiri akşam ve sabahlı doyurabilmek. Şimdi birde temlik yönü var ki akşam sabah doyacak kadar ellerine vermek. Fıtra miktarı fidye veya fıtra. Şimdi buna da temlik deniyor. Akşam sabah doyacak kadar ellerine vermek yani 10 fakirin. Yine İmâm-ı Âzâm’a göre bir fitredir diyor. Her fakir için buğdaydan yarım “sa” yani 3 kilograma yakın ki 2917 gram yapıyor ki 2 kilo 917 gram yapmaktadır ki 3 kilo kabul edelim diğerlerinden de bir sa’dır. İmâm-ı Şâfiî de buna bir “müd” demiş 832 gram demiş o da ve diğerinde 10 fakire elbise örtünmesi gereken yeri örtecek bir elbise denmiş. Bir rivâyete göre de göre de takım elbise denmiştir. Veya köle, câriye âzâd edilmesi istenmiştir yeminin kefâretleri, İmâm-ı Şâfiî Müslüman bir köle veya câriye olmalıdır âzâd etmeli hürriyetine kavuşturmalıdır demiştir. İslam biliyorsunuz yeryüzünde köleliği, câriyeliği kaldırıp tam insanlığın özgür hür olması için gelmiş en büyük sevabı köle âzâd etmeden başlatmıştır. “Köle âzâd edin hürriyetine kavuşturun en büyük sevap odur” demiş Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah. Niye? İnsanlık o gün tamamen köle hâli yaşıyordu bugün de başka türlü çağdaş kölelik yaşanmaktadır. İslam bunların bütün çağların özgürlüğü ve hürriyetini insanlığa takdim eden yegâne ilâhî müessesedir. Hanefîler de, gayrimüslim de olsa olur demişlerdir yani köle azat etme konusunda.
Dakika 55:00
Bunlara gücü yetmeyenler de 3 gün oruç tutar. Mesela bu sayılanlara gücü yetmedi. Sayılanlardan herhangi birisine buda diyor 3 gün oruç tutar. Orucun kefâreti bu şekilde yerine gelmiş olur buyurulmaktadır. Bu üçten birini yerine getirmek vaciptir. Mükellef serbesttir birini seçer kendi gücüne göre, sakın ola ki dilini de yemine alıştırma, her şeye de sakın yemin etme! Sonra yeminin şeklini de bilmelidir. “Unutmayınız ve yeminlerinizi de bozulmayacak yeminlerinizi bozmayınız, hayır gördüğünüz yeminleri de hemen bozun kefâret veriniz” buyurulmaktadır.
Şimdi birde 90 ve 93’üncü âyetlere doğru Cenab-ı Hak ne diyor; kumar cinsini, içki, sarhoşluk veren maddeleri, falcılığı, fal taşlarını, fal oklarını, putları, dikili taşları bunların haram olduğunu şeytanın amelinden rics olduğunu buyurdu. Piyango, kumar ve kumar sayılanlar bunların tamamı iğrençtir, pis ve murdardırlar. Kur’an-ı Kerim açıkça hükmünü vermiştir. Bunları şeytanın ameli olarak nitelemiştir. Bakara Sûresi 219’uncu âyet-i kerimede de bu gerçeğe yine değinilmiştir. Yine Nisâ Sûresi 43’üncü âyetinde de (لاَ تَقْرَبُواْ الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى) “Sarhoş olduğunuz zaman namaza yaklaşmayınız ve sakın artık içkinin her türlüsünden vazgeçiniz.” Sarhoşluk veren maddelerin tamamından artık vazgeçiniz diyor Cenab-ı Hak yasaklıyor. Bakara Sûresi 219’uncu âyetinde büyük günahlardan bunları sayıyor ki içki, kumar yine bunlar büyük günahların en başında gelenlerdir. Yine
(يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ) diyor Cenab-ı Hak. Ne diyor; “Sana içkiden ve kumardan soruyorlar. Onlarda büyük bir günah vardır” diyor Cenab-ı Hak. Büyük günahlardandır bunlar sayılanlar ve Kur’an-ı Kerim’de ve Mütevâtır sahîh sünnetlerde adı geçen sayılı, belirli günahlar vardır. Kur’an-ı Kerim neyi yasaklamışsa azâb geliyorsa âyetin içeriğinde lânet geliyorsa bunların tümü büyük günahlardandır. Yine pislik şeytan diyor amelidir. 3 kısım haram buyurulmuş burada hem pislik diyor şeytanın ameli her cinâyet işlenir ne din kalır, nede îmân, ne dünya, nede âhiret kalır. Bunun için günahların, haramların tamamından şiddetle sakınmalıdır.
Dakika 59:35