205- Tefsir Ders 205 hayat veren nurun keşif notları
205- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 205
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Mâide Sûresi 109’uncu Âyet-i Kerime’den 111’inci Âyet-i Kerime’ler)
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ قَالُواْ لاَ عِلْمَ لَنَا إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ
Allah Rasûlleri topladığı gün yani bütün peygamberleri bir gün toplayacaktır. İşte diyor onları topladığı gün: “Size ne cevap verildi” der Cenabı Hak. “Bizim bilgimiz yok” derler, gizlileri bilen yalnız sensin, ey Yüceler Yücesi! Sen her şeyi bilensin derler peygamberler. Çünkü Cenab-ı Hak her şeyi bilmektedir. Peygambere inananları, inanmayanları, karşı koyanları, peygamberleri katleden kâtilleri, inkârcıları, zâlimleri ve müttekileri, itaat edenleri bunların hepsini Cenab-ı Hak bir, bir bildiği için bu dünyaya durum yansızın diye bu âyet-i kerimeler de Cenab-ı Hak tüm peygamberleri o gün topluyor ve soruyor. Bunu dünyaya mesaj olsun diye soruyor. Hangi peygamberin çağında yaşıyorsan, yaşamışsan geçmişte ve bugün o peygamberin getirdiği şeriatın hükümlerine eğer itikatta, amelde, ahlâkta, hukûkta her konuda inanıp gereğini yerine getirmemişsen işte yarın Ruz-i Ceza da o büyük mahkeme de bunun hesabını herkes verecektir.
إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِئُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de şöyle buyuruyor. Allah şöyle diyecektir: Ey Meryemoğlu Îsâ (AS.)! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l-Kudüs Cebrâil (AS.) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemale ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i öğretmiştim. İzninle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrâiloğulları’na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: “Bu ancak apaçık sihirdir” dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.
وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُواْ بِي وَبِرَسُولِي قَالُوَاْ آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ
Hani Havârîlere: “Bana ve Rasûlüme îmân edin” diye ilhâm etmiştim. Onlar da: “Îmân ettik, bizim şüphesiz Müslümanlar olduğumuza şahit ol” demişlerdi.
Dakika 5:24