209 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 209
209- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 209
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âli Muhammed’’
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Hadis-i şerifler külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor. Konumuz yine duanın fazîleti hakkındadır.
Ubâde İbn-i Sâmit (Radıyallâhu Anhü) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; Yeryüzünde mâsiyet veya Sıla-ı Rahim’i koparıcı olmamak kaydıyla Yüce Allah’tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Yüce Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek sûretiyle icâbet etmesin. Bu haber Tirmizî ’den geliyor. Dua edin icâbet edeyim. Ne istemişse o şeyin verilmesi yâda bir günahın affı şeklinde mutlaka karşılık göreceğini teyit etmektedir. Dua ile talep edilen şey mâsiyet olmamalı, yâni günah olan Allah’a isyâna götürecek olan bir şey olmamalıdır. Çünkü insan dar görüşlü ve hissi olduğu için aleyhine olan veya uzun vâdede aleyhine tecellî edecek olan bazı şeyleri isteyebilir. İnsan iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. Esasen insanoğlu acelecidir, ‘’İsrâ Sûresi âyet-i kerime 11’de’’ buyrulmaktadır. İhtimâl ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimâl ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Bu da ‘’Bakara Sûresi’nin 216’ncı âyet-i kerimesi’’.
Sevgili dostlarımız,
Ya Rab! Vaadine istinâden Rasûlü Ekrem’i (A.S.V) İsm-i Âzâm’ını, Kitâb-ı Mübîn’i ve Sana dua eden Melâike-i izam ve Enbiyâ-i Kirâm’ı şefâatçi yaparak dua ediyoruz.
‘’ Rabbenâ âtinâ fid’dünyâ haseneten
ve fil’âhireti haseneten ve gınâ azâbennâr.
Birahmetike yâ Erhamerrahimîn’’.
‘’Rabbiğfirli ve edhılni fi rahmetike ve fifazlike yâ Erhamer-râhimîn yâ zelcelâli vel ikrâm ya Hayyu ya Kayyûm’’.
‘’Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed’’.
Ebû’d-Derdâ (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn ) anlatıyor; Rasûlü Ekrem (S.A.V) bir gün sordu. En hayırlı olan ve derecenizi en ziyâde arttıran melikinizin yanında en temiz sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi?
Evet, ey Allah’ın Rasûlü! Dediler. Allah’ın zikridir buyurdu. Tirmizî, Muvattâ’nın haberi bu da.
Dakika 5:00
Şunu unutma! Bu zikrin içinde İslâm’ın tümü bulunmaktadır Çünkü Allah’ı ve O’nun emir ve kânûnlarını bilmek unutmamanın adı zikirdir. Bunları Allah’ı ve O’nun yüce esmâsını, evsâfını, O’nun yüce kânûnlarını da bilmek unutmamak, gereğince de îmân ve Amel-i Sâlih’te bulunmaktır.
Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor, Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; Allah’u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri şöyle buyurur: “Beni bir gün zikreden veya bir makâmda benden korkan kimseyi ateşten çıkarın.” Bu da Tirmizî’nin haberidir. Yâni bir kimse mü’min olarak Yüce Allah’ı herhangi bir an için bile zikretmiş olsa bunun boşa gitmeyeceğini dünyadaki o bir müddetçik zikri sebebiyle ateşten çıkarılacağını ifâde ediyor fakat konuyu iyi anlamalıdır aldanmamak için. Îmânlı olarak dikkat et buraya! Hz. Peygamber (A.S.V) kim kalbinden gelerek ihlâsla ‘’Lâ İlâhe İllallah’’ derse cennete girer buyurmuştur. Buraya da dikkat! ‘’Lâ İlâhe İllallah’ın’’ içinde İslâm’ın tümü var. Muhammedün-Rasûlullah var ve ona inzâl edilen İslâm şerîatı var. Aklını başına al! Konuları iyi dinlemezsen yarın perişan olursun. ‘’Lâ İlâhe İllallah’’ dedin İslâm’ın diğer emirlerini yok saydın, bu kişi yine kâfirdir, îmânla hiç alâkası yoktur. Konuyu doğru anla, ‘’Lâ İlâhe İllallah’’ Allah’tan başka İlâh yok. İşte o kendinden başka İlâh olmayan Allah Peygamber Muhammed’i Peygamber gönderdi, O’na İslâm’ı inzâl eyledi Kur’an-ı Kerim’i ve İslâm’ı, bütün emir ve kânun kuralları. İşte ‘’Lâ İlâhe İllallah’’ diyen bu İslâm’ın tümüne îmân eden kişidir. ‘’Lâ İlâhe İllallah’’ diyen Muhammedün-Rasûlullah diyen adamdır. Muhammedün-Rasûlullah diyen Hz. Muhammed’e inzâl edilen İslâm’a îmân eden kişidir. Konuları doğru anlamazsanız sizi bir taraftan başkaları çalar götürür bir tarafa, işte Kelime-i Tevhîdi ortadan böler atarlar ve seni de dinsiz îmânsız yaparlar. Nitekim şuanda dünyada bunun için çalışanlar yok değil bunun için çalışıyorlar, bunların Türkiye’de sirâyetini görüyoruz. “Ama kim Rabbinin makâmından korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa gideceği yer şüphesiz cennettir.” Bu da ‘’Naziât Sûresi’nin 40 ve 41’inci âyet-i kerimesi’’. Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede böyle buyurmuştur. Korkudan maksat âzâların mâsiyetten uzak tutulması, tâatte kayıtlanmasıdır. Bu olmadığı takdirde korku laftan ibâret kalır. İşte bu da Allah korkusu dediğin zaman ne yapacaksın? Allah’a isyân etmeyeceksin, itâat etmeye devam edeceksin, ibâdetlerini, farzlarını, vâciplerini, sünnetlerini yerine getireceksin.
Dakika 10:00
Haramdan, günahlardan kaçınacaksın. Şirkten, küfürden, nifâktan, şikaktan, kötü ahlâktan uzak kalacaksın. Korku demeye liyâkat kazanmaz, Allah’a ibâdet etmiyor o zaman laftan ibâret bu. Bazı büyükler fiil ile intikâl etmedikçe kendimizi Allah’tan korkuyorum diyerek aldatmamamıza dikkat çekerler. Ve eğer derler birisi size Allah’tan korkmuyor musun? Diye sorarsa sükût et. Zîrâ hayır dersen küfürdür, evet desen yalandır. Buraya de dikkat et! Allah’tan korkuyorum dediğin zaman Allah’a isyânın varsa, itâatin yoksa bu söylediğin yalandır. Ben Allah’tan korkmuyorum desen küfürdür kâfir olursun, korkuyorum dersen itâat etmiyorsun yalan söylüyorsun. Aklını başına al ey Müslüman! Evet, Allah korkusu bütün kötülükleri terk ettiren, bütün korkuları da yok eden korkunun adıdır. Allah sevgisi de Allah’a itâat seve seve itâat eden sevginin adıdır. Bütün sevgilerin kaynağı burasıdır. Allah sevgisi O’nun muhabbeti ve O’nun için sevgi. Aczimizle biz hatırlatmaya çalışıyoruz.
Hz. Muâz (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; Akşamdan abdestli olarak temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Yüce Allah’tan dünya ve âhiret için hayır talep eden hiç kimse yoktur ki, Yüce Allah dilediğini vermesin yâni her dilediğini verir buyuruyor. Ebû Dâvûd haber veriyor bunu da.
Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; bir kimse evine veya yatağına girince hemen bir melek ve bir şeytan ale’lacele gelirler. Melek hayırla aç der, şeytan da şerle aç der. Adam, şâyet o sırada Allah’ı zikrederse melek şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca melek ve şeytan aynı şeyi yine söylerler. Adam, şâyet nefsimi ölümden sonra bana geri iâde eden ve uykusunda öldürmeyen Allah’a hamdolsun izniyle 7 Semâ’yı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allah’a hamd olsun dese bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur. Kalkıp namaz kılsa fazîletler içinde namaz kılmış olur. Bunu da bu haber de Rezîn’den geliyor.
Sevgili dostlarımız,
İşte görüyorsunuz, Yüce Allah’a her hâlükârda sürekli O’nun huzurunda O’nu zikir hâlinde olmalıdır.
(Elhamdülillâhillezi yümsiküs semâvâtis seb’a entega alel arzı illâ bi iznih).
Evet, sevgili dostlarımız, Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki;
Dakika 15:07
Yüce Allah’ı zikreden bir cemâatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam bana İsmâil’in oğullarından 4 tanesini âzâd etmemden daha sevgili gelir. Yüce Allah’ı zikreden bir cemâatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam 4 kişi âzâd etmemden daha sevgili gelir. Bu da Ebû Dâvûd’un haberidir. İşte sabah namazından sonra ve ikindiden sonra ilim irfânla, zikirle, şükürle, ibâdet tâatle meşgul olmanın fazîleti bu da Ebû Dâvûd’un haberidir. Yüce Allah’ı zikirden maksat her çeşit zikir olabilir. Kur’an-ı Kerim’i tilâvet etmek, O’nun ilmini ilmi ile meşgûl olmak, tespih ‘’Subhanallah, tehlil Lâ İlâhe İllallah, tahmit Elhamdülillah’’, Rasûlullah’a (A.S.V) salavât, âlimler zikir ve ibâdet mânâsına dâhil edilen ilmi meşgûliyet tefsir ve hadis gibi şer’i ilimlerin öğrenilmesini de burada mütalaa ederler. Aslında en büyük fazîlet ilimle meşgûl olmaktadır. Mü’min imkân nispetinde sabah ve ikindi vakitlerini faydalı sohbetlere tahsis etmelidir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Her hayrın kaynağı doğru bir ilim irfân sahibi olmaya çalışmaktır onunla amel etmektir, Hz. Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; her gece Rabbimiz gecenin son üçte biri girince dünya semâsına tecellî eder, iner ve kim Bana dua ediyorsa ona icâbet edeyim, kim Benden bir şey istemişse onu vereyim, kim Bana istiğfarda bulunursa ona mağfiret de bulunayım der. Buraya dikkat et! Rivâyetin Müslim’deki bir veçhi de şöyle; Yüce Allah’u Teâlâ gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın Semâ’ya inerek şöyle der; “Melik benim, Melik Benim. Kim Bana dua edecek” buyurur. Buhârî, Müslîm, Muvattâ ve Tirmizî Ebû Dâvûd’un haberi bu da.
Cuma gecesi her gece gecenin son üçte biri, gecenin yarısı yahut üçte ikisi gitti mi gecenin üçte biri geçtiği vakit. Allah’ın kullarına yakınlaşması O’nun rahmetini ifâde eder. Öyle ise geceleyin belirtilen saatlerde Allah’ın yapılan duaları kabûl etmek sûretiyle lütuf ve rahmetini bol kılacağı, Lîsân-ı Nübüvvet’ de o sûretle ifâde edilmiştir. Hammâd İbn-i Zeyd Allah’ın inmesi ikbâl ve teveccühüdür demiştir. Allah’ın emir ve melekleri iner şeklinde de tevîl edilmiştir. Hattâbî bu ve benzer hadislerin sıfat hadisi olduğunu Selef Ulemâsının bu sıfatlara inanıp hadisleri zâhirî mânâ üzerine bıraktığını, tevilden kaçındığını belirtir. Evet, bunun nasıl ineceğini, keyfiyetini, nasıl ve niceliğini kendinden başka kimse bilemez.
Dakika 20:01
Bu da yine keyfiyetsiz sıfatlardandır. “Rabbinin emri geldi, melekler saf, saf, olarak geldikleri vakit” bu da ‘’Fecr Sûresi âyet 22’’
Ebû Ümâme (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor der ki; Ey Allah’ın Rasûlü! En ziyâde dinlenmeye ve kabûle mazhar olan dua hangisidir? Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır diye cevap verdi. Bu da Tirmizî’nin haberi.
Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; ezan ile kâmet arasında yapılan dua reddedilmez, mutlaka kabule mazhar olur. Öyleyse dendi ey Allah’ın Rasûlü, nasıl dua edelim? Allah’tan dedi dünya ve âhiret için âfiyet isteyin. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin haberi bu da.
Sehl İbn-i Sa’d (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; İki şey vardır aslâ reddedilmezler, Ezan esnasında yapılan dua ile insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua. Bu da Muvattâ ve Ebû Dâvûd’un haberidir. Duayı kabul kılan savaş, İ’lâ-yı Kelimetullah için yapılan savaştır. Bu da küffâra karşı bu niyetle yapılan savaştır. Ganimet, şeref, tagallüp gibi Allah’ın rızâsını kazanmaya yönelik olmayan maksatlarla yapılan savaşlar buraya girmez. 2 vakit vardır bunlar da semâ kapıları açılır, dua edenlerden pek azının duası kabul edilmeyip geri çevrilir. Namaz için ezan okunma vakti Allah yolunda cihâd için saf tutma anı. İşte görüyorsunuz birisi namazın ve cemaatin ezanın fazîleti biri cihâdın cephede savaşması. Her ikisi de ihlâsla yapılan ibâdetlerdir Müslüman kişi için üç vakit vardır; Onları da dua ederse Sıla-ı Rahim-i kıran ve günah olan bir şeyi talep etmedikçe kendisine mutlaka icâbet edilir. Namaz için müezzin ezan okurken susuncaya kadar savaşta iki saf karşılaşınca Allah aralarında hüküm edinceye kadar, yağmur yağarken kesilinceye kadar. İşte görüyorsunuz sevgili dostlarımız, haberler fazîlet yağan haberler. Bu da Taberânî, Müstedrek ve Deylemî de gelen bir rivâyettedir bu verilen haberler.
Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur. Öyleyse secdede duayı çok yapın.” Müslîm ve Ebû Dâvûd’un haberi bu da. “Yüce Allah indinde kişiyi bilme, kalbinin hatıratından bile haberdar olma, kişi üzerinde istediği şekilde tasarruf ederek ona kıyâm, sağlık, hastalık, ölüm verme gibi hususlarla şah damarından daha yakındır.” (Kaf Sûresi âyet 16) “Tıpkı güneşin ışıkları gibi yeryüzündeki her bir mahlûkun yanında hazır bulunması gibi secde et ve yakınlık kazan.”
Dakika 25:02
Alak Sûresi âyet 19’da emredilmektedir. Rasûlullah (A.S.V) secde hâlinde çok dua etmeye teşvik etmektedir.
Yine Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) Allah’ın kabul ettiği üç müstecâp dua vardır. Bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiçbir şek yoktur. “Mazlûmun duası, misâfirin duası, babanın evladına duası.” Tirmizî, Ebû Dâvûd ve İbn-i Mâce’nin haberidir bu da.
Evet, sevgili dostlar!
Rasûlullah (A.S.V) burada duası makbûl olan üç kişiyi haber vermektedir. Mazlûm, misâfir ve baba aslında hadislerde duası makbûl olan başka kimseler de mevzubahis edilmiştir. Oruç açtığı sırada oruçlunun duası, âdil devlet adamının duası, gaibin gaibe duası, kişinin arkasından yapılan dua. Şu hâlde hadislerde geçen rakamlar kesin sayı bildirmeye mâtuf değildir. Mazlûmun yâni zulme uğrayanların dualarının makbûliyeti onların mü’min ve Müslüman olmaları şartına bağlı değildir. Başka rivâyetlerde zulme uğrayan kimsenin fâcir, büyük günah alenen işleyen veya kâfir olmaları hâlinde de dualarının makbûl olduğu tahsil edilmiştir. Bunlar zulme uğradıkları zaman. Mazlûmun duasından kaçının kâfir bile olsa zîrâ onun duasının önünde perde yoktur. Mazlûm demek zulme uğrayan, işkenceye uğrayan kişidir. Mazlûmun duası makbûldür, fâcir bile olsa zîrâ onun fücûru kendi aleyhinedir. Mal, can, ırz vesâire her neye yönelik olursa olsun bütün çeşitleriyle zulmün yasaklandığını belirttiğini görüyoruz. Hadis-i şerifte o şanlı Peygamberimiz.
Abdullah İbn-i Amr İbn-i Âs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; icâbete mazhar olma da gaip kimsenin gaip kimse hakkında yaptığı duadan daha süratli olanı yoktur. Tirmizî, Ebû Dâvûd, Müslîm, Buhârî bu haberi vermektedirler. Müslîm’in bir rivâyeti daha açıktır. Müslüman kimsenin kardeşi için gıyabında yaptığı dua müstecaptır. Dua edenin başucunda ona müvekkel bir melek vardır, kardeşi için hayır dua yaptıkça bu melek: “Âmin istediğin şeyin bir misli de sana olsun der.” İşte görüyorsunuz sevgili dostlarımız. Dua edenin dış görünüşü ile ilgili heyeti ile bir bütünü teşkil eden cüzlerin hepsi kılık-kıyafet, yâni yerli yerince yapılmaya çalışan bir dua.
İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki; duvarları örtmeyin. Kim kardeşinin mektubuna onun izni olmadan bakarsa tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Elinizin içi ile isteyin sırtları ile istemeyin duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün.
Dakika 30:05
Bu da Ebû Dâvûd’un haberidir. Duvarlar halı, kilim vesâire örtülmemelidir, bunlar isrâftır. Müslîm de gelen bir rivâyette Rasûlullah (A.S.V) kapının üzerinde halı asmış olan Hz Âişe (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) annemize Allah bize taş ve toprağa elbise giydirmemizi emretmemiştir diyerek indirtir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Elini tazarru ile açıp bol ihsânla dolmasını istemesi her iki elini birden ihsân sahibine doğru kaldırmasıdır. Ancak kimde başına gelen bir belanın kalkmasını isterse sünnet, Rasûlullah’a (A.S.V) ittibâen ellerin sırtını semâya kaldırmaktır. Bunun hikmeti birincide arzu edilen şeyin üsûlüyle tefavül etmek yâni hayra ermek ümidinde bulunmak, 2’nci de ise zararlının defi ile hayra erme ümidinde bulunmaktır. Evet, kim de başına gelen bir belânın kalkmasını isterse sünnet Rasûlullah’a (A.S.V) ittibâen ellerin sırtını semâya kaldırmaktır. Bu da belânın defi için. Bunun hikmeti birincide arzu edilen şeyin üsûlüyle tefavül etmek yâni hayra ermek ümidinde bulunmak. 2’nci de ise zararlının defi ile hayra erme ümidinde bulunmaktır. Duanın sonunda elin yüze çalınması teberrük içindir, yâni dua ile ellere inmiş olan rahmet eserleri sürmek sûretiyle yüze ulaştırılmış olur.
Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (A.S.V) dua ederken ellerini şöyle kaldırdı ki koltuk altlarının beyazlığını gördüm.” Bu da Buhârî’nin haberidir.
Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor Rasûlullah (A.S.V) ellerini dua ederken kaldırınca onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardı. Bu da Tirmizî’nin haberi. Bazı âlimler Allah’u Teâlâ dua edeni hiçbir zaman boş çevirmeyip kendisi için kalkan ele bir rahmet ulaştırdığına göre bundaki rahmetin en şerefli ve tekrime en el yak organ olan yüze sirâyet ettirilmesi münâsiptir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Adamın biri iki parmağı ile dua ediyordu. Rasûlullah (A.S.V) birle, birle diye müdâhale etti. Bu da Tirmizî’nin, Nesâî’nin haberidir. Kişi dua ederken şahâdet getirince parmağını kaldıracaksa sadece tek bir parmağını kaldırsın demektir.
Evet, sevgili dostlarımız İnşâ’Allah’u Teâlâ yine dua edenin heyeti ile ilgili dersimiz bir sonraki derste de devam edecektir İnşâ’Allah’u Teâlâ. Cenab-ı Hak Rabbine hakkıyla kul olan, hakkı ile dua eden murâdına nâil olan kullarından eylesin.
Dakika 34:54