HadısŞerifKülliyatı 213-01

213 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 213

213- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 213

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vel âkıbetu lil muttakîn vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’.

‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler;

 

Hadis-i şerifler külliyâtından keşif notlarımız devam ediyor. Dersimiz yüce Allah’ın isimleri hakkındadır.

 

Hz. Ebû Hûreyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki yüce Allah’ın 99 ismi vardır kim bunları ezberlerse cennete girer. Yüce Allah tektir, teki sever. Yine rivâyette kim o isimleri sayarsa cennete girer buyrulmuştur. Bunu da Buhârî Şerif, Müslim-i Şerif, Tirmizî haber vermektedir.

 

Evet, sevgili dostlarımız;

 

Tirmizî’nin rivâyetinde Rasûlullah (A.S.V) yüce Allah’ın isimlerini şöyle yazdı;

 

‘’O Allah ki ondan başka İlâh yoktur, Rahman’dır, Rahîm’dir El-Melikü’l Kuddüs’tür. Es-Selâm’u, El-Mü’min, El-Müheymin, El-Azîz, El Cebbâr, El-Mütekebbir,  El-Hâlık, El-Bâri, El-Musavvir, El-Gaffâr, El-Kahhâr, El-Vehhâb, El-Razzâk, El-Fettâh, El-Alîmu, El-Kâbıdu,  El-Bâsıtu,  El-Hâfidu, El-Rahîmu, El-Râfîu, El-Mu’izu, El-Müzillü, Es-Semîu, El-Basîru,   El-Hakemu, El-Adlu, El-Latîfu, El-Habîru, El-Halîmu, El-Azîmu, El-Gafûru, Eş-Şekûru,    El-Aliyyü, El-Kebîru, El-Hafîzu, El-Mukîtu, El-Hasîbu, El-Celîlu, El-Kerîmu, Er-Rakîbu,    El-Mucîbu, El-Vasîdu, El-Hakîmu, El-Vedûd, El-Mecîdu, El-Bâisu, Eş-Şehîdü, El-Hakk’u,    El-Vekîlü, El-Kaviyyü, El-Metînü, El-Veliyyü, El-Hamîdu, El-Muhsî, El-Mübdiu, El-Muîdu, El-Muhyî, El-Mümîtu, El-Hayyu, El-Kayyûmu, El-Vâcidu, El-Mâcidu, El-Vâhidu, El-Ehadu Es-Samedu, El-Kâdiru, El-Muktediru, El-Mukaddimu, El-Muahhiru, El-Evvelü, El-Âhiru,  Ez-Zahiru, El-Bâtınu, El-Vâlî, El-Müteâlî,  El-Berru, Et-Tevvâbu, El-Müntekimu, El-Afüvvu, El-Raûfu, Mâlik-ül Mülki, Zül-Celâli vel İkrâm, El-Muksidu, El-Câmi,  El-Ganiyyu, El-Mugnî, El-Mâniu, Ed-Dârru, En-Nâfiu, En-Nûru, El-Hâdî, El-Bedîu, El-Bâkî, El-Vârisu, Er-Reşîdu, Es-Sabûr’’

 

‘’Es-sagurullezi lem yelid velem yu’led velem yekullehû küfüven ehad, Subhânehu ve Teâlâ Celle Celâlüh ve Tegaddese esmâhu velâ ilâhe gayruk, vağfuannâ veğfirlenâ verhamnâ ente mevlâna fensurnâ alel gavmil kâfirin’’.

 

‘’Elif Lâm Mîm Allahu Lâ ilâhe illâhu vel hayyul gayyum vağfuannâ vağfirlenâ verhamnâ ente Mevlâna fensurnâ alel gavmil kâfirin’’

‘’Rabbi lâ tezer alel arzi minel kâfirine deyyâra, Allâhümme gatilil keferatellezine yükezzibûne rusulek ve yesuddune an sebilik, Allâhümmecal aleyhim rızgıke ve azabek’’

 

Dakika 5:01

 

Ya Rabbel-âlemin! İslâm’a ve Müslümanlara saldıran düşmanları birbirine kırdır ya Rabbi birbirine kırdır ya Rabbi. İslâm’ı ve Müslümanları selâmetle koru selâmete çıkar, yardım eyle affeyle, mağfiret eyle merhamet eyle!

 

Ya Rabbi mensûr ve muzaffer eyle!

 

Ya Rabbi Allah’ım! Îmân etmeyecek kâfirlerden yeryüzünde bir tane bırakma!

 

Ya Rabbel-âlemin yeryüzünde bütün adâlete gelmeyecek merhamete gelmeyecek olan ne kadar zâlim varsa bunların da hakkından gel ya Rabbi!

 

Allah’ım senden af dileyen mü’min, mücâhit Müslümanları da affeyle!

 

Yeryüzündeki bütün Müslümanlara ya Rabbi yardım et birlik beraberlik ver, küfrün, şirkin zulmün, nifâkın karşısına yeryüzünde ki bütün Müslümanları bütün olarak birlikte Allah’ım harekete geçiren Senin emrinde hareket eden, emrinle emreden, hükmünle hükmeden bir Ümmet-i Muhammed eyle ya Rabbi!

 

وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

 

رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ

 

رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ

 

رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا

 

‘’Ya Rabbel-âlemin, rabbiğfirli ve edhilni fi rahmetike bi fazlıke bi rahmetike ya Erhamerrâhimîn, tekabbel minnî ve minnâ velhamdüleke ya Rabbel-âlemin, salli ve sellim ve barik alâ Muhammedin ve alâ Âli Muhammed’’.

 

Evet, sevgili efendiler!

 

Esma-ül Hüsnâ’yı işte hadis-i şerifte geçen bu İsmi Şerifleri Celle Celâlühü burada isimlerini duyurduktan sonra şimdi de kısaca bazılarının mânâsını yeri geldikçe zâten bu isimlerin mânasını tefsir derslerimizin tamamında ve diğer derslerimizde bunlara değindik, şimdi de yeri gelmişken değinerek devâm ediyoruz.

 

Cenab-ı Hakk’ın El-Kuddüs ismi, ayıplardan tertemiz demektir.

Es-Selâm işte görüyorsunuz ki selâm sahibi, yani her çeşit ayıptan selâmette her türlü âfetten beri demektir.

El-Mü’min: Kullarına vaadinde sâdık olan demektir, güven veren îmân ışığı yakan gönüllerde.

El-Müheymin: Görüp gözeten, aslı, Müheymin’dir.

El-Azîz: Kahreden, galebe çalan demektir, hep gâliptir mağlup olmayan,

El-Cebbâr: Mahlûkatı mecbûr eden, bütün mahlûkatın fevkinde yücedir. Yani istediğine istediği zaman ihbâr eder, çünkü gâvur dirilmek ister mi? Ama dirilecektir mecbûren. Mahşere gelmek ister mi? İstemez ama mecbûren mahşere gelecek hesap verecektir.

El-Mütekebbir: Mahlûkata âit sıfatlardan yüce, uzak mânâsına, büyüklüğünü gösteren ve onlara haddini bildiren demektir.

Mahlûkatı yoktan örneksiz yaratan bu da El-Bâriu ismidir.

El-Musavvir: Mahlûkatı farklı suretlerde yaratan,

El-Gaffâr: Kulların günahlarını tekrar tekrar affeden, günahları örtücü anlamı da vardır.

El-Fettâh: Kulları arasında hâkim olan, kullarına rızık ve rahmet kapılarını açan.

El-Kâbıd: Kullarının rızkını lütfu ve hikmetiyle tutan mânâsına gelir.

El-Bâsıt: Kullarına rızkı açıp rahmetiyle genişleten.

El-Hâfid: Alçaltan, değersiz kılan.

Er-Râfî: Velilerini dostlarını yücelten, azîz kılan.

El-Hakem: Hâkim demektir hakîkati, hükmetme yetkisi kendisinde olan,

El-Adl’u: Hükümde doğrulukta ayrılmayan.

El-Latîfu: Arzusunu sana rigle ulaştıran, Latîf.

El-Habîru: Olanı ve olacağı bilen.

El-Gafûru: Çok bağışlayan.

Eş-Şekûru: Mükâfatlandıran ve sevâp veren, şükredenlerin şükrünün karşılığını veren. Ey Müslüman! Rabbini iyi tanı.

El-Kebîru: Celâl, büyüklük ve şânının yüceliği.

El-Mukîtu:  Muktedir mahlûkata gıdalarını veren.

El-Hasîbu: El-Kâfi demektir.

Er-Rakîbu: Kendisinden hiçbir şeye gâip olmayan.

El-Mucîbu: İcâbet eden, yüce zât.

El-Vâsiu: Rahmeti her şeyi kuşatan.

El-Vedûdu:  Çok sevilen, sâlih kullarını da seven onlardan râzî olan,

El-Mecîdu: Kerem’i geniş olan, şerefi yüksek.

El-Bâisu: Yeniden dirilten.

Eş-Şehîdu: Allah her zaman her yerde hazırdır, eş-şâhi muşâhede edip her anı gören,

El-Hakk’u: Varlığı ve vücûdu gerçek olan.

El-Vekîlü: Kulların rızıklarına kefil demektir.

 

Dediler ki: “Allah bize yeter O ne güzel vekildir”. Âli İmrân 173’üncü âyet-i kerime.

 

El-Kâdiru: Güçlü demektir onu hiçbir şey âciz kılamaz. Kudreti ve kuvveti tamdır.

 

Dakika 15:00

 

El-Metînü: Şedit, hiçbir fiilinde meşakkatle karşılaşmayan, sağlam mı sağlam kavimi şiddetli mi şiddetli.

El-Veliyyü: Yardımcı demektir, dost ve yardımcı,

El Hamîdu: Mahmut kimsedir, ezelî ebedî yüce övgülerle övülmüş, övme ve övülme hakkı kendindedir.

El-Muhsî: İlmiyle her şeyi sayan nazarından büyük veya küçük hiçbir şey kaçmayan kimsedir. El-Mübdiu: Eşyayı yoktan ilk defa yaratan,

El-Muîdu: Ölüme öldükten sonra da tekrar hayata iâde eden yüce varlık.

El-Vâcidu: Zengin mi zengin,

El-Vâhidu: Tek mi tek her şeyin de tek fert, şerik ve arkadaşı olmayan.

El-Ahâdu: Ferd’ü fert ama zâtında sıfatlarında her şeyin de tektir ferttir.

El-Vâhid: Emsal ve nâziri kabûl etmeyen bir mânâ üzerine binâ edildiği gibi.

El-Vâhid: Zât-ı itibâriyle münferittir, hâdise mânâ itibâriyle münferittir.

Es-Samedu: İhtiyaçlarını temin etmek her şeyin ihtiyacını O temin eder ama O kimseye muhtaç olmaz, muhtaç değildir.

El-Muktediru: Güçlülüğü gücün hepsi O’ndadır.

El-Mukaddimu: Eşyayı taktim eden.

El-Muahhiru: Eşyayı yerlerine tehir eden demektir.

El-Evveli: Bütün eşyadan önce var olan demektir.

El-Âhiru: Bütün eşyadan sonra bâkî kalacak olan O’dur.

El-Zâhiru: Her şeyin üstünde zâhir olan ve onların üstüne çıkan her şeyin üstünde olan.

El-Bâtınu: Mahlûkatın nazarlarından gizlenen demektir. Buradaki Kibriyâ perdeleri vardır, kulun gücü onun zâtını görmeye gücü yetmez.

El-Vâlî: Eşyanın Mâlikidir onlarda tasarruf eden de O’dur,

El-Müteâlî: Münezzeh olan, Yüce mi Yüce, Âli’mi Âli’dir.

El-Berru: İyilik ve lütufta kullarına karşı merhametli şefkatlidir,

El-Müntekimu: Dilediğine cezâ vermede şiddetli davranan, istediğinden istediği intikamını da alan.

El-Afüvvü: Günahları çokça bağışlayan.

Er-Raûfu: Şefkatle, kullarına merhametli ve şefkatli olan.

Zül-Celâli vel İkrâm: O büyüklük, azamet, kudret hepsi O’ndadır, Zül- Celâl büyüklük sahibi O’dur. Vel ikrâm kerem sahibidir.

El-Muksidu: Hükmünde âdildir.

El-Câmiu: Kıyamet günü mahlûkatı toplayacak olan O’dur.

El-Mâniu: Dostlarını başkalarının eziyetinden koruyan yardımcıdır.

En-Nûru: Nuruyla gönül kılan, hidâyeti ile irşâd eden ve bütün âlemleri aydınlatan.

El-Vârisu: Bâkî kalan.

 

Dakika 20:34

 

Er-Reşîdu: Mahlûkata maslahatlarının, maslahatlarını gösteren.

Es-Sabûru: Acele etmeyen, tehit eden..

 

Evet, kıymetli efendiler!

 

Bu yüce isimlerin her birinin mânâsı sayfalar dolusu içerisinde mânâlar vardır. Biz onların içerisinde o yüce isimlere yakışan mânâlarda sadece özüne değinmeye çalıştık. Teferruatı bütün derslerin tamamı anlaşıldığı zaman bu yüce isimlerinde mânâsı iyice anlaşılmaya kişi yaklaşmış olur. Onun için kul penceresinden baktığın zaman bu yüce isimlerin gerçek anlamını kulun gücü yetmez ancak kulun gücünün yettiği kadarını kelime anlamlarında anlamaya çalışır kul. Onun için bu yüce isimlerin asîl mânâsı, tamamı Allah’ın ilmine âittir. O kendi kendini övdüğü gibidir. Biz O’nu ne kadar övsek bu yüce isimlerin içini açmaya çalışsak biz O’nu hakkıyla övmüş olamayız O yine kendini övdüğü gibidir. İşte orada mânâ tamamlanır, kendini övdüğü gibi diyor. Onun için kıymetli dostlarımız, Rabbimizi biz aczimizle, Kitâbıyla, Esmâsıyla, Evsâfı ile eserleriyle tanıyoruz tanıdık. Ama esas O’nu hakkıyla övmeye gücümüz bizim nedir? Âcizdir. Biz aczimizi itiraf ederek Rabbimizi överiz ama O kendini övdüğü gibidir. Onun için bütün mahlûkat O’nu övmeye kalksa hakkıyla övemez çünkü acizlerin Kâdir’e gücü yetmez, her konuda kul aczini itiraf ederek Rabbine boyun eğecek. O’nun ilmindeki O yüce varlığı O’nun tanıdığı gibi îmân edecek şeksiz ve şüphesiz.

 

Ey yüce Rabbim! Sen Seni övdüğün gibisin, ben ne kadar övsem aczimle, cehlimle hakkıyla ne övebilirim ne de Sana hakkıyla kulluk edebilirim. Aczim ile Seni tanıdım, bütün varlığımla Sana kulluk etmek için çırpınıyorum ama aczim var, kulunum, kulunum, ben bir âciz kulum. Onun için aczim ile Sana kulluk ediyorum, hakkıyla kulluk etmem benim aczimden dolayı mümkün görünmüyor. Aczimi itiraf ediyorum, cehlimi, gafletimi itiraf ediyorum. Ya Rabbi! Sen Seni övdüğün gibisin, yüce sıfatlarla muttasıfsın, noksan sıfatlardan münezzehsin zâtında sıfatında, efâlinde hiçbir şeyde emsâlin yoktur. Ya Rabbel-âlemin!

 

“Allâhümme El himnî rüşdî, veginı şerrâ nefsi.” Bütün günahları nefsimizden Sana itâatimiz tâatımız ise Senin lütfundandır.

 

“Elhamdülillah bi-adedi halkıh ve min’el mizan ve müntehel ilm ve meblâ rıda ve zinetel arş” “Estağfirullah bi-adedi zünûbina hattâ tuğfer Allahu ekber hattâ tuğfer ya Gaffâr ya Gafûr ya Rahmân ya Rahim ya Erhamerrahimin ve selâmün alel mürselin velhamdülillâhi Rabbil-âlemin.”

 

Dakika 26:48

 

(Visited 17 times, 1 visits today)