215 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 215
215- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 215
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ rasûlina Muhammedin ve alâ âli Muhammed’’
‘’Eûzu billahis-semîîl- alimi mineşşeytanirracim min hemzihî ve nefgıhî ve nefsih’’
‘’Bismillahillezi la yedurru mâismûhü şeyün filardı velâ fissemâ vehüvessemiûl âlim’’
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Bir önceki dersimizin devamı ile dersimiz devam ediyor. “Yârab biz beşerî idrâkimizle Seni kavramaktan aciziz ancak îmânımızla yüceliğini tasdik ediyoruz. Sen kendini nasıl senâ ettiysen Sen öylesin. Sen Seni övdüğün gibisin, böyle olduğunda bütün varlığımızla kabûl ediyoruz.” Nasr Sûresi’nin 3’üncü âyet-i kerimesinde Rabbine hamd ile tesbih et (فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ) buyrulmaktadır. Kulun Rabbine en yakın olduğu zaman secde hâlidir, öyle ise secdede iken çok dua edin. Peygamber Efendimizden gelen haber.
Hz. Âişe-i Sıddıkâ Annemiz (Radıyallâhu Anha Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn) secde etmekte olan Hz. Peygamber’in (A.S.V) ayağına değmesi kadının temâsı ile abdestin bozulmayacağına Hanefîlerce delil kılınmıştır. Ancak diğer üç mezhebe göre kadının değmesi abdesti bozar.
İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki, sizden biri rükû edince üç kere (Subhane Rabbiyel-azîm) büyük Rabbim her çeşit kusurdan münezzehsin, münezzehtir desin. Bu en az miktardır secde yapınca da üç kere (Subhane Rabbiyel-âlâ) ulu Rabbim her çeşit kusurdan münezzehtir desin. Bu da en az miktardır. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin haberidir bu da.
İbrâhim Nehâî, Hasan’ı Basrî, Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf Muhammed ve bir rivâyette Ahmed İbn-i Hanbel bu rivâyeti esas alarak üçer sefer bu duaları okumayı sünnet akdetmişlerdir. Evet, sevgili dostlarımız işte haberler devam ediyor, Şanlı Peygamberimizden gelen haberler. Rükû ve secdelerde yapılacak zikrin hükmü ihtilâflıdır. Ebû Hanîfe İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Şâfiî’ye göre sünnettir, terkinde bir şey gerekmez ancak kasten terk edilmesi mekruhtur. Ahmed İbn-i Hanbel ve diğer bazı âlimler onlara göre vaciptir, kasten terki namazı bozar. Sehven terkinde secdeyi sehiv gerekir. Zâhirîlerden İbn-i Hazm ise farzdır demiştir.
Dakika 5:10
Evet, sevgili dostlarımız!
Hazreti Câbir (R.A) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) rükû yaptığı zaman,
(Allahümme leke rekâtu ve bike Amentü ve leke eslemtü ve Aleyke tevekkeltü ente Rabbi haşaâ sem’î ve basarî ve lahnî ve demî ve izâmî İlâhî Rabbil-âlemin)
Ey Allah’ım! Sana rükû yapıyorum Sana inandım, Sana teslim oldum, Sana tevekkül ettim, Sen Rabbimsin. Kulağım, gözüm, etim, kanım ve kemiklerim âlemlerin Rabbi olan Allah önünde haşyette, tesellüldedir. Bunu da Nesâî haber vermektedir. Evet, sevgili dostlarımız oradaki (Ente Rabbi haşaâ sem’î ve basarî ve lahnî ve demî ve izâmî İlâhî Rabbil-âlemin). Evet, sevgili dostlarımız işte çeşitli Peygamberimizin Yüce Allah’a yalvarışları vardır.
İbn-i Ebû Evfâ (R.A) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) sırtını rükûdan kaldırdığı zaman (Semiallahü limen hamideh), (Allâhumme Rabbenâ lekel hamdü, milessemavâti vel ve mine’l arzı vemine’l mâşeyte min şeyin ibâdü). Allah kendisine hamd edeni işitir. Ey Allah’ım! Ey Rabbimiz! Semâlar dolusu, arz dolusu ve bunlardan başka istediğin her şey dolusu hamdler sana olsun. Müslîm ve Ebû Dâvûd’un haberidir.
İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) iki secde arasında (Allâhümmağfirlî verhamnî vecburnî vehdinî verrızkunî). Allah’ım! Bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidâyet ver, bana rızık ver derdi. Ebû Dâvûd, Tirmizî İbn-i Mâce bunu da haber veriyor. (Allâhümmağfirlî verhamnî vecburnî vehdinî verrızkunî) diye dua ediyordu. İşte görüyorsunuz sultanlık nerede? Kulluktadır. Âlemlerin rahmet Peygamberi Yüce Allah’a nasıl dua ediyor, dikkat et!
Hazreti Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor Hz Peygamber (A.S.V) secde ettiği vakit şöyle dua okurdu; “Allah’ım! Sana secde ettim, Sana inandım, Sana teslim oldum yüzümde kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan yaratanına secde etmiştir. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir”. Hac Sûresi 14’üncü âyet.
Dakika 10:00
Rasûlullah’ın (A.S.V) teheccüd ile selâm arasında okuduğu en son duası.
‘’Allâhumağfirli mâ gaddemtü vemâ ahhartü vemâ esrartü vemâ a’lemtü vemâ esreftü vemâ ente a’lemu bihi minhi entel mukaddim ve entel müahhir lâ ilâhe illâ ent’’.
Allah’ım! Geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, gizli işlediklerimi, alenî yaptıklarımı, isrâflarımı, benim bilmediğim fakat Senin bildiğin kusurlarımı affet. İlerleten Sen gerileten de Sensin, Senden başka da İlâh yoktur. Müslîm, Tirmizî, Ebû Dâvûd’un haberi ve Nesâî’nin haberidir.
Abdullah ibn-i Amr İbnü’l As (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn ) anlatıyor, Rasûlullah’a (A.S.V) Hz. Ebû Bekir (R.A) gelerek bana namazda okuyacağım bir dua öğret dedi.
Rasûlullah (A.S.V) ona şu duayı okumasını söyledi; (Allâhümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîran velâ yağfiruz zünübe illâ ent fağfirli mağfiraten min indike verhamnî indeke entel ğafurur rahîm). Allah’ım! Ben nefsime çok zulmettim, günahları ancak Sen affedersin, öyleyse beni şânına lâyık bir mağfiret ile bağışla! Bana merhamet et, sen affedici ve merhamet edicisin. Bu da Buhârî, Müslîm, Tirmizî, Nesâi’nin haberidir.
Evet, sevgili dostlarımız!
Kul Rabbisine her an dua hâlinde olmalıdır, özel olarak da namazını yerli yerince kılmalıdır. Kulun her hâli Allah’u Teâlâ’ya dua hâlinde olmalıdır, beş vakit namazı da yerli yerince, ihlâs ile kılmalıdır. Diğer ibâdetler de böyle. Ey Müslüman! Sen Allah’u Teâlâ’ya ebedî muhtaçsın. Muhtaç olduğun O yüce varlığa her an boynunu eğ, elini aç dua hâlinde ol, yalvarış hâlinde ol. Çünkü her an muhtaçsın O’na, her an seni yaşatan O, yaratan O ammâ yaşatan da O. Her şeyi sana lütfundan, kereminden sana veren O. Onsuz bir ânın seni var kılmaz, yok kılar, yok edecekte O ama yok etmiyor. Senin kazandığın karşılıklarını veriyor, cenneti kazanırsan onu verecek cehennemi kazanırsan onu verecek. Aklını, irâdeni bütün kuvvetlerini İslâm’a bağla, İslâm ile Allah’a kulluk içinde ol, biz hatırlatıyoruz.
Dakika 15:00
Evet, sevgili dostlarımız teşehhütten sonra okunacak dualar hakkında da İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor. Rasûlullah (A.S.V) teşehhütten sonra şunu okurdu; (Allâhümme innî eûzubike min azâbî cehennem ve eûzubike min azâbil kabri ve eûzubike min fitnetit deccâl ve eûzubike min fitnetil mahyâ vel memât). Allah’ım! Ben Cehennem azâbından Sana sığınıyorum, kabir azâbından da Sana sığınıyorum, deccâl fitnesinden de Sana sığınıyorum, hayât ve ölüm fitnesinden de Sana sığınırım. Bu da Ebû Dâvûd’un haberidir. İşte burada da bakın mukayyede hamledilmesi umumu bir gâyedir. Cumhur nedbe hükmetmiştir, dileyen okur der, yâni “nedip” burada müstehab anlamındadır. Farz, vâcip ve güçlü sünnetlerden değil. Hadis kabir azâbından istiâzeye yer vermekle kabir azâbının varlığını haber vermekte ve dolayısıyla bunu inkâr eden Mu’tezile takımını tekzîb etmiş olmaktadır. Aslında kabir azâbı sadece bu hadis ile sübût bulmaz. Mânevî tevâtür derecesini bulan çok sayıda rivâyet mevcuttur. İşte bugün kabir azâbını inkâr edenler tevâtür derecesine yakın hadisleri inkâr etmiş oluyorlar ve kabre işâret eden âyetlerden de habersiz oluyorlar.
Mahya, hayât fitnesinden maksat İbn-i Dakîk-ul-Iyd’e göre kişiye hayâtı boyu ârız olan dünyevî fitneler imtihânlardır. Madde, şehvet, cehâlet gibi sebeplere dayanan imtihânlar bunların en ciddi olanı, ölüm anındaki imtihândır. İnsanın hayâtını îmân veya küfür üzerine mühürleyecektir. İşte son nefeste îmânla gitmek için elinden geleni yap. Fitne âyet ve hadislerde: “Azâb, imtihân, yakmak, saptırmak, kötülük yapmak, belâya uğratmak, delilik, şirk, tefrika, kargaşa, îmân zayıflığı, küfür, isyân, muhâlefet gibi değişik mânâlar da kullanılmıştır.” İşte fitneden Allah’ı sığındığın zaman bunların tümünden de veya burada da zikredilmeyen daha ne varsa şümûlünde onların tümünden de Allah’a sığınmış oluyorsun. Onun için Peygamber
Efendimizin duaları cevâmi’ul kelâmdır, kelimeler az mânâsı çok geniştir, mânâ zengindir.
Evet, sevgili efendiler şimdi de selâmdan sonra okunacaklar hakkında sizlere bilgi vermeye çalışacağız.
Dakika 20:01
İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor, Rasûlullah’ın (A.S.V) geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim. Allah’ım! Senden katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidâyet, işlerime nizâm, dağınıklıklarıma tertip, içime kâmil îmân, dışıma Amel-i Sâlih, amellerime temizlik ve ihlâs verir. Rîzâna uygun, istikâmeti ilhâm eder ülfet edeceğim dostumu lütfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun. Allah’ım! Bana öyle bir îmân öyle bir yakîn ver ki, artık bir daha küfür ihtimâli kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla dünya ve âhirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım. Allah’ım! Hakkımızda vereceğin hükmünde lütfunla kurtuluş istiyorum, kurbuna mazhâr olan şühedâya (şehitlere) has (âit olan) makâmları niyâz (dua) ediyorum, bahtiyâr kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım talep ediyorum! Allah’ım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa dünyevî ve uhrevî ihtiyaçlarımı Senin kapına indiriyor, karşılanmasını Senden talep ediyorum. Rahmetine muhtâcım, hâlimi arz ediyorum. İhtiyâcım ve fakrım sebebiyledir ki, ey işlere hükmedip yerine getiren! Kalplerin ihtiyâcını görüp şifâ-yâb kılan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azâbının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten, kabir azâbından korumanı diliyorum. Allah’ım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veyâ mahlukâtından birine vaad ettiğin bir lütuf var da buna idrâkim yetişmemiş, niyetim ulaşmamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey âlemlerin Rabbi! Onun husûlü için de sana yakarıyor, yalvarıyor bana onu da vermeni rahmetin hakkında Senden istiyorum. Ey Allah’ım! Ey Kur’an gibi, din gibi kuvvetli ipin, şeriat gibi doğru yolun sâhibi! Kâfirler için cehennem vaad ettiğin kıyâmet gününde Senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzûru kibriyâna ulaşmış mukarrâbin meleklerle dünyada iken çok rükû ve secde yapanlar ve ahidlerini îfâ edenler ile birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız, rahmet sâhibisin, Sen Seni dost edinenlere hadsiz sevgi sâhibisin, sen dilediğini yaparsın. Dilek sahipleri ne kadar çok ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin. Allah’ım! Bizi saptırmayıp saptırmayan hidâyete ermiş hidâyet rehberleri kıl! Dostlarına sulh vesilesi düşmanlarına da düşman kıl! Seni seveni Sana olan sevgimiz sebebiyle seviyoruz, Sana muhâlefet edene Senin ona olan adâvetin sebebiyle adâvet düşmanlık ediyoruz. Allah’ım! Bu bizim duâmızdır bunu fazlınla kabûl etmek Sana kalmıştır. Bu bizim gayretimizdir, dayanağımız Sensin.
Dakika 25:08
Allah’ım! Kalbime bir nûr, kabrime bir nûr ver, önüme bir nûr, arkama bir nûr ver. Sağıma bir nûr, soluma bir nûr ver, üstüme bir nûr, altıma bir nûr ver. Kulağıma bir nûr, gözüme bir nûr ver, saçıma bir nûr, derime bir nûr ver, etime bir nûr, kanıma bir nûr ver, kemiklerime bir nûr ver. Allah’ım! Nûrumu büyüt, söylediklerimin hepsine bedel olacak bir nûr ver, söylenmeyenleri de kuşatacak bir nûr daha ver. Yâ Rabbel Âlemin yâ Rabbel Âlemin yâ Rabbel Âlemin!
İzzeti bürünmüş, onu kendine âlem yapmış olan Zât münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikrâmı bol yapmış olan Zât münezzehtir. Tesbîh ve takdîs sadece kendine lâyık olan Zât münezzehtir. Fazl ve nimetler sâhibi Zât münezzehtir. Azamet ve kerem sâhibi Zât münezzehtir. Celâl ve ikrâm sâhibi Zât münezzehtir. Bu da Tirmizî’nin haberidir. Sevgili dostlarımız, Kurtubî nûrla ilmin kastedilmiş olmasını hatırlatmaktadır.
Evet, Cenab-ı Hak bu istenilenleri kazanan Cenab-ı Hakk’ın lütfuna keremine, fazlına mazhâr olan kullarından eylesin. İnşâ’Allah dersimizin devamı bir sonraki derste devam edecektir. Velhamdüleke yâ Rabbel Âlemin.
Dakika 27:24